16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Acılı Faruk Sayılır: “RTE’ye haksızlık edilmesin. Çünkü o da acılı bir baba; bakın oğlu çürük çıkmış!” Ya ğ m u r E k i m Başbakan, kendini yalanlamış... “Yatsı namazında mı!” BAKIŞ AÇISI GÜRBÜZ ÇAPAN Sandıktan 28 el bombası çıkmış. İlk sandık sonucu açıklandı! Merkez Doğan Kapkıner: “AKP genel merkezini ‘Ya Allah Bismillah’ diye açmışlar. Ee, ne de olsa merkez partisi!” ZOOLOJİDE, düz kanatlılardan, uzun olan art bacaklarına dayanarak uzağa sıçrayabilen ve birçok çeşidi olan böceklere çekirge dendiğini anımsatıyor Cemal Yıldırım. Dünya üzerinde on kadar türü olan bu böceklerin familyasına bilimsel adıyla “arcididae” deniyor. Hani “bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge” dediğimiz cinsine de bilim insanları ‘tettigonia’ diyor. Çekirgeleri televizyonlardaki belgesellerden yeteri kadar tanıyoruz, sürüler halinde dolaştıklarında ürünleri yok ettiğini çok iyi biliyoruz. Kısa sürede ürüyorlar ve tarlada bin bir emekle üretilen ne varsa silip süpürüyorlar. Cemal Yıldırım, havyanlar âlemindeki bu kısa bilgi turundan sonra siyaset sahnesine geçiyor: “Çekirgelerin uzun olan art bacaklarına dayanarak uzağa sıçrayabilmesi gibi çekirge siyasetinde de uzun olan art bacaklar önemlidir. Çekirge Uzun art bacaklar, emperyalist küresel sıçrayışlar için belirleyici unsurdur. Yani kısa olan ön bacakların tek başına iktidarı mümkün değildir. AKP, emperyalizmin uzun olan art bacaklarına dayanarak iktidara sıçrayabilmiştir. RTE iktidarının kısa ve işlevsiz olan ön bacakları ile emperyalizmin uzun olan art bacaklarının küresel sıçrayışı bir koalisyondur. İktidara sıçramak ancak ve ancak, işbirlikçi kısa ve işlevsiz olan ön bacakların, uzun olan art bacakların emperyalist sıçrayışlarına boyun eğmesine bağlıdır. İşbirlikçi ön bacaklar, emperyalist komutlarla hareket eden uzun art bacaklar olmaksızın sıçrayamaz. Mustafa Kemal’in tam bağımsızlık anlayışı ile yoktan var ettiği Türkiye Cumhuriyeti’nde; emperyalizmin uzun olan art bacakları ile koalisyona girip, kısa ve işlevsiz ön bacaklarını iktidara sıçratan AKP iktidarı, ulusumuzun onuru ile oynamaktadır. Atatürk ‘Manevi mirasım akıl ve bilimdir’ diyerek ulusumuzun ‘sıçrama’ adresini belirtmemiş miydi? AKP iktidarı emperyalizmle işbirliği içinde Türkiye Cumhuriyeti’ni gericiliğe, yobazlığa, çağ dışılığa, parçalanmışlığa ve yıkıma emperyalizmin uzun olan art bacakları ile, kendi kısa ve işlevsiz ön bacaklarını lehimleyerek sıçratmaya çalışmıyor mu? Fakat ne var ki Türkiye Cumhuriyeti ‘çekirge siyaseti’ ile değil, antiemperyalist duruşuyla var olacaktır.” Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, sandıkta yakalanırsın çekirge. 22 Temmuz’a az kaldı! İktidar Olma Kılavuzu 22 Temmuz seçimlerine çok az kala 3 Kasım 2002 seçim ortamının gazetelerini kurcalıyorum. Geçmişi çabuk unutuyoruz çünkü. Baktığım gazeteler 2002 yılının Haziran ayına ait. Yine şehit haberleri var gazetelerin ön sayfalarında. Ama bugünkünden farklı olarak o günün öncelikli gündem maddesi Avrupa Birliği. Bugüne benzer bir ortamda, ama farklı bir gerekçeyle sivil toplum örgütleri isyan etmekte. Diyorlar ki, “Çocuklarımız için AB’yi istiyoruz” . Bu istek için 180’e yakın sivil toplum örgütü bir araya gelmiş ortak bir bildirgeye imza atıyor: “Türkiye’nin yeri AB’dir. Kaybedecek zaman yoktur.” O bildirgeyi imzalayanlardan kimileri bugün AB karşıtı tavırlarıyla tanınıyor. O günün Başbakanı Ecevit, “AB üyeliği Türkiye için vazgeçilmezdir” diyor, toplumun baskısına dayanamayarak. İktidara aday iki partinin 2002 seçim bildirgesinde de temel konu AB. Şöyle demiş CHP: “Türkiye’yi; güçlü, etkin ve önder bir ülke yapacağız, hızla Avrupa Birliği’ne Taşıyacağız... AB uyum yasalarının uygulanmasını sağlayacağız.” AKP’nin seçim bildirgesi de benzer minvalde, “Partimiz, ülkemizin Avrupa Birliği’ne tam üyeliğini, modernleşme sürecimizin doğal sonucu olarak görmektedir. AB kriterlerinin ekonomik ve siyasi hükümlerinin hayata geçirilmesi, devlet ve toplum olarak birlikte çağdaşlaşmamız yönünde atılacak önemli bir adımdır.” O günlerde yapılan kamuoyu araştırmalarında da halkın AB desteği yüksek oranlarda. Bir kuruluşun yaptığı araştırmada parti tercihlerine göre AB’ye evet ya da hayır diyenler sıralanıyor. Buna göre: DYP (yüzde 87), CHP (yüzde 76.3), ANAP (yüzde 76.3), DSP (yüzde 66.7) ve hatta MHP’ye oy verenlerin yüzde 63,6’sı AB’yi destekliyor. 2002 seçimlerinin üzerinden 5 yıl geçmiş. Avrupa Birliği’ne destek verenler eskisi kadar çok değil. Bugünün gündemi terör sorunu ve bu bağlamda Kuzey Irak’a yapılacak olası bir operasyon. Meydanlardan yükselen ses “Yeter!” diyor artık, “Teröre son!”. Bir yandan Kuzey Irak’a operasyon çağrıları yapılıyor. Partiler büyük oranda buna göre mevzilenmiş. Seçim sloganları, “Ülkemi en çok ben severim” üzerine kurulu. Geçen seçim ülkeyi “AB’ye en iyi ben taşırım” diyenler, bugün meydanlardan yükselen sese koşut, “AB’ye hayır!” demekte. Yükselen terörle AB arasında paralellik kurulmakta. Partiler henüz 5 yıl önceki söylemlerini unutmuş anlaşılan. Türkiye gergin, kurumları siyaseti birbirine küskün ve kavgalı bir havada seçime gidiyor. Gerginliği kim artırırsa seçimi o kazanır, o iktidara yürür zannıyla hareket ediliyor. Bir yerde ise oğlunu henüz Güneydoğu’da yitirmiş acılı bir baba, acısına karşın “Bizi birbirimize düşman edemezler, bu topraklarda yaşayanlar kardeştir” diyor cenaze töreninde. O babanın gösterdiği metaneti, sağduyuyu siyasi partilerimiz ne yazık ki gösteremiyor. [email protected]/Faks: 0212 672 71 71 Duyum Nami Tepe: “Hükümet bütün kurumlarla uyum içindeymiş. Bu da bir duyum!” SESSİZ SEDASIZ (!) RTE için ‘kızma birader’ listesi BU Başbakan, şehit cenazelerinde iktidara tepki gösterenlere ve televizyon programlarında kendisini eleştiren emekli generallere de kızınca, Şerafettin Çiftçioğlu bir “kızma birader listesi” hazırlamış: “İş isteyen vatandaşa: Senin çocuğun da issiz kalsın. Ürününü satamayan çiftçiye: Ananı da al git. Şehit annesine: Ben onunla ne görüşeceğim. Türbana onay vermeyen mahkemeye: Sen kim oluyorsun, ulemaya sor. Askere: Askerlik yan gelip yatma yeri değildir. Anayasa Mahkemesi’ne: Demokrasiye kursun sıktınız, yüz Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Tek Gülhan Elmas: “RTE iktidarında satılmaktan kurtulup gelişen tek şey ne? Terör.” Karga Mehmet Karabulut: “Kılavuz karga, adam kalmamış gibi solda, açtı da kanatlarını, adam aradı sağda. Vah burnumuza vah!” karası kararlar aldınız. YÖK’e: Hükümetin kararlarını uygulamadınız. TÜSİAD’a: Siz kendi işinize bakın. Kendisini kayıtsız koşulsuz desteklemeyen medyaya: Elimde dosyalarınız var.” Çiftçioğlu, bir de kızmadıklarının listesini çıkartmış: “Bölünmüş Türkiye haritaları yayımlayanlara, Türkiye bölünse de AB’ye alırız diyenlere, Türk askerinin kafasına çuval geçirenlere, Atatürk’e hakaret edenlere, ABD’nin kontrolünde PKK’yi besleyen ve her türlü yardımı yapan Barzani’ye, Talabani’ye ve Avrupa Birliği’ne.” Mehmetçikler şehit olur... Basiretsiz yöneticiler de sandıkta “shit” olacaklar! Artık Yürekler Dayanmıyor MERİÇ VELİDEDEOĞLU Son bir ay içinde 9 Mayıs ile 9 Haziran arasında tam 25 şehit verilmiş; PKK terörü dorukta. 2000 yılına girerken iyice sinen terör, AKP’nin dört buçuk yıllık iktidar süresinde adım adım uyanışa geçti; bugün artık dayanılmaz boyutta; hemen hemen her gün yapılan cenaze törenlerinde yürekler parçalanıyor, gözyaşları akıyor. Hürriyet’te Bekir Coşkun bu törenler sırasında ya da ardından, “Bir politikacının ağladığına tanık olmadım. Bir zenginin, bir bürokratın, bir bakanın, bir milletvekilinin, bir ünlü gazetecinin ya da bir diplomatın ağladığını da hiç mi hiç görmedim” diyor. Oysa acılı insanlar “ateş düştüğü yeri yakar” anlayışına isyan ediyor; oğullarının, eşlerinin, babalarının, kardeşlerinin canlarını bu ülke uğruna verdiklerinin yürekten algılanmasını ve içten gelerek yanlarında olunmasını istiyor. Ne ki, Başbakan Erdoğan’ın, “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir!” söylemi ile şehitleri hafife alması, bu acılı insanlarla birlikte toplumu derinden sarsmış, kapanması güç bir biçimde yaralamıştır. Dahası hızını alamayan Başbakan’ın, şehitleri “kelle” olarak değerlendirmesi bu yarayı daha da kanırtmıştır. Bir insan nasıl bir duyunca (vicdan) sahip olmalı ki, bu tür konuşabilsin; bu yapıda bir duyuncu olan bir kişinin başbakan olması o ülke için ne büyük bir şanssızlık! Bugünleri adeta seksen yıl öncesinden gören Atatürk, Söylev’ini (Nutuk) milletvekillerine okurken bir ara şöyle der: “Saygıdeğer ulusuma şunu öğütlerim ki: Bağrında yetiştirerek başının üstüne dek çıkaracağı adamların kanındaki, duyuncundaki ‘öz maya’yı çok iyi incelemeye dikkat etmekten hiçbir zaman geri kalmasın!” Günümüzde oldukça zor bir iş; “değiştim” kalkanına sığınan usta takıyyecilerin “öz maya”larına ulaşmak gerçekten zor. Böyle takıyyecilerin oluşturduğu AKP iktidarının, pek çok konuda olduğu gibi, terörde de takıyyeci bir tutum izleyerek, PKK’yi destekleyen ABD’ye, ona her türlü olanağı sağlayan AB’ye bir uydu gibi bağlanıp sonra da teröre çözüm aramaya kalkması karşısında, TSK’nin halka gitmesi kaçınılmaz oldu. Ayrıca 88 yıl önce bugünlerde; Havza’dan yayımladığı bir bildiriyle, bir asker olan Atatürk de halka başvurmuştu: Konu yine aynıydı, “ülke bütünlüğü”. İstanbul Hükümeti’nin ülkenin parçalanmasına sessiz kalışı karşısında Atatürk: “Yurt bütünlüğünün korunması için (...) yapılacak büyük ve coşkulu toplantılarla ulusal gösterilerde bulunulmasını ve bunun köylere varıncaya dek her yerde yapılmasını” bu bildiriyle halktan ister. Hemen yabancılardan, İstanbul Hükümeti’nden, hükümet yanlısı kimi kişilerden, ‘Mütareke Basını’ndan karşı koyuşlar başlar; Hıristiyan azınlıklara saldırılar olacağı ileri sürülerek, bu toplantıların yapılmaması istenir. Sinop’ta ise daha ilginç bir gelişmenin yaşandığı Söylev’de yer alır. Kentin mutasarrıfı, “Türk ulusunun, Avrupa’nın gözetim ve denetiminde kurulacak bir yönetim örgütü ile yaşayabileceği”ni Sinoplulara imzalatarak toplantı yapılmasını önler. Kuşkusuz durum 88 yıl öncesiyle noktasına virgülüne varana dek aynı olamaz; ne ki, konunun yine Türkiye’nin parçalanmasıyla ilgili olması, hükümetlerin tutumu, askerin halka çağrı yapması, çağrıya gelen kimi tepkiler bakımından ilginç benzerlikler de gözden uzak tutulamaz. Seksen yıl öncesinde Anadolu halkı ülkesinin parçalanması söz konusu olduğunda nasıl bütünleşmişse, bugün de halk Sevr’i yeniden gündeme getirerek Türkiye’yi bölmek isteyenlere karşı birlikteliğini sürdüreceğini yaptığı mitinglerle dünyaya duyurdu. 23 Haziran günü Çağlayan’da da öyle olacak. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com T.C. İSTANBUL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNDEN ESAS NO: 2007/40 Esas Davacı İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü vekili tarafından, davalı Kayyım İstanbul Defterdarı aleyhine mahkememize açılan Gaiplik Kararının ve Tapu İptali ve Tescil davasında: İstanbul ili, Eminönü ilçesi, Çarşı Mah., Yorgancılar Sk.nda bulunan, 141 pafta, 2805 ada, 18 parsel sayılı 5 m2 yüzölçümlü “Mehmet Sani Vakfı’ndan” kargir dükkanın tamamı Hüseyin kızı Servet adına 05.01.1935 tarihli kadastro tespiti ile tapuya kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda adı geçen Hüseyin kızı Servet’in hayat ve mematı hakkında bilgisi ve görgüsü olanların, ayrıca adresi hakkında bilgi sahibi bulunanların BİR YILLIK SÜRE İÇİNDE İSTANBUL 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2007/40 E. SAYILI DOSYASINA MÜRACAATLARI, İLGİLİLERE İLANEN DUYURULUR. 10.04.2007 (Basın: 32354) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kırmızı 1 renkli ve mayhoş bir el 2 ma cinsi. 2/ 3 Kokmuş hayvan ölüsü... 4 Futbolda gol 5 pasına verilen 6 ad. 3/ “Kara7 tavuk” da denilen bir kuş... 8 Kavga, dalaş. 9 4/ Damların 1 2 3 4 5 6 7 8 9 üstündeki karı atmakta kullanılan bü 1 K A S T R A T O A R K yük tahta kürek. 5/ 2 Ü M E R A R Akciğerleri dinler 3 R O M A N O V B A R O ken hekimin duydu 4 A R İ F E K ğu patolojik ses... Bir 5 T A R İ F E çeşit yumurtalı ve 6 Ö A K O Z A O hafif hamur tatlısı. 6/ 7 R U M T İ R A D “Şiirler” anlamında 8 M İ L A T L İ eski sözcük... Nikel 9 M U S A E T O L elementinin simgesi. 7/ İskambilde bir kâğıt... Kazak başkanlarına verilen ad. 8/ Şarlatan, yalancı, hileci. 9/ Birleşmiş Milletler’e bağlı “Gıda ve Tarım Örgütü”nün simgesi... Hilal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kırmızı renkli, tatlı ve kokulu bir erik cinsi. 2/ Osmanlı devletinin Müslüman olmayan uyruklarına verilen ad... Katışıksız, halis. 3/ Erzurum’un bir ilçesi... Bir nota. 4/ “Ben havada uçar idim / ilen tuttun beni” (Türkü)... Franz Kafka’nın bir romanı. 5/ İri taneli bir zeytin cinsi. 6/ Sahip... Çiftçilikte, toprağı işleyerek ürüne ortak olan kimse. 7/ Aruz ölçüsünde, uzun okunması gereken bir heceyi kalıba uydurmak için kısaltma... Konya ilinde bir baraj. 8/ Hararet... Bir düşünceye gönülden bağlı bulunma. 9/ Memelilerde asalak olarak yaşayan ipsi solucan. Dosya No: 2007/13 MÜFLİSİN ADI: Yontaş Yonga Levha Sanayi Ve Ticaret A.Ş. İKAMETGAHI: Sinanpaşa Köprü Sok. Çelik İş Merkezi, No: 10, K/3, D/52, Beşiktaş/İst. İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 19927 sicil numarasında kayıtlı, yukarıda adı ve adresi yazılı şirketin İFLASINA, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 2007/30 Esas sayılı dosyasından 07.06.2007 günü saat 15.00’de karar verilerek, tasfiye işlemlerine dairemizde başlanmıştır. İİK.nun 166. maddesi gereğince ilan ve tebliğ olunur. 12.06.2007 (Basın: 32383) İSTANBUL 1. İFLAS MÜDÜRLÜĞÜNDEN İFLASIN AÇILMASININ İLANI CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle