15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2007 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Milyonları Susturmaya Kalkmak... On binlerce insan bağırıyor: “Hükümet istifa”, “Oğlunu askere gönder”, “Arınç dışarı”. Şehit cenazelerinde gözyaşları seller gibi akıyor! Şehitlerin anaları, babaları, kardeşleri, çocukları, yakınları, dostları... Tüm millet, tüm yurttaşlar acılar içinde!.. Bir gün geçmiyor, yurdun bir köşesinden bir şehit haberi gelmesin... Bir değil, beş değil; er, erbaş, astsubay, teğmen, yüzbaşı, binbaşı, yarbay... Yurdun her yanından çığlıklar, lanetler, sövgüler!.. Şehit yakınlarına bir başsağlığı demeye bile gelmeyen Başbakan eleştiriliyor, yeriliyor!.. Silahlı Kuvvetler aylardır sesini yükseltiyor: “Siyasi karar vermek gerek, çare sınırlarımızın ötesine...” Kuzey Irak’ta ABD’nin korumasındakiler, yalnız PKK değil, Barzani’lerin aşiretleri de işin içinde... Arada bir gözdağı bile veriyorlar! “Hadi gelebilirseniz gelin, karşınızda Amerika var” diye meydan okurcasına... ??? ABD yetkilileri ikide bir “Sakın ha, buralara adım atmayın” korkutmasında!.. AKP iktidarının haddine mi ABD’ye, Bush’a karşı direnmek!.. Başbakanımız bilmem kaç kez Bush’la görüşmüş, ayak ayak üstüne atmasını bilmiş, ama ulusal yararımız konusunda tek söz söylememiş! ABD ne istiyorsa sineye çekmekle yetinmiş... Derken Tayyip Bey, Arınç Bey meydan okumaya da başlamışlar, “Tayyip istifa” diye bağıran on binler suçlu sayılacakmış!.. Filme almışlar, beşon kişiyi yakalayıp cezalandıracaklarmış!.. Ankara’da, İstanbul’da, Manisa’da, şehit cenazelerinin kaldırıldığı her yerde... ??? AKP’nin iktidara geldiği günlerde PKK etkisini yitirmişti. Sorun, dengeli görüşmelerle, araştırmalarla çözülecek gibiydi... Ama bu iş için onurlu, kişilikli, kendine güvenli, ulusal duyguları güçlü bir hükümet, bir başbakan gerekliydi. Tayyip’lerin, Gül’lerin, Arınç’ların AKP’si böyle bir sorunu çözümlemeye çalışacağına büsbütün yüzüne gözüne bulaştırdı. Belki de çözmek işlerine mi gelmedi? Hadi, cenaze törenlerinde yükselen çığlıkları, sesleri, uyarıları, hükümeti göreve çağıran insanları suçlamaya, cezalandırmaya kalksınlar! On binler, yüz binler, milyonlar meydanları nasıl doldurduysa o milyonlar yine bayraklarıyla koşup gelirler... Gaflet içindekileri “Aklınızı başınıza alın, yoksa” diye bir kez daha uyarırlar... Atatürk’ün Musul, Süleymaniye ve Kerkük’le İlgili Bir Mektubu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bu konuşmadan beş yıl sonra yazmış olduğu bu mektupta da Gazi Mustafa Kemal, Musul, Süleymaniye ve Kerkük’ün Türk vatanının bir parçası olduğu inancını ve yakın bir gelecekte anayurda katılacağı umudunu korumakta ve tekrarlamaktadır. Bu önemli mektubu, tarihsel bir belge olarak hiçbir yorum ve değerlendirme yapmadan uzak ve yakın çağrışımlarını da bugün için göz önüne almadan, olduğu gibi okurlarımıza aktarmayı bir görev saydım. Ancak bilinmektedir ki, Türkiye, tarihten gelen bir haklılık ve duyarlıkla, Kerkük’ün siyasal ve toplumsal yapısını temelinden değiştirecek bir olaya ya da duruma ilgisiz ve uzak kalamaz. Mustafa Kemal, “Türk milletini teşkil eden Müslüman unsurlar” konusunda 1 Mayıs 1336 (1920) tarihinde Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bir konuşmada da ulusal sınırlarımızı çizerken Musul, Süleymaniye ve Kerkük üzerindeki düşüncelerini çok açık olarak şöyle belirtmiştir: “Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasiyle bir iki noktayı arzetmek isterim: Burada maksut olan ve Meclisi âliyi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasırı İslâmiyedir, samimî bir mecmuadır. Binaenaleyh heyeti âliyenin temsil ettiği, hukukunu, hayatını, şeref ve şanını kurtarmak için azmettiğimiz emeller, yalnız unsuru İslâma münhasır değildir. Anasırı İslâmiyeden mürekkep bir kütleye aittir. Bunun böyle olduğunu hepimiz biliriz. Hep kabul ettiğimiz esaslardan birisi ve belki birincisi olan, hudut meselesi tâyin ve tesbit edilirken, hududu millîmiz İskenderun’un cenubundan geçer, şarka doğru uzanarak Musul’u, Süleymaniye’yi, Kerkük’ü ihtiva eder. İşte hududu millîmiz budur dedik! Halbuki Kerkük şimalinde Türk olduğu gibi Kürt de vardır. Biz onları tefrik etmedik.” (Bk. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I.cilt, Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1961) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı bu konuşmadan beş yıl sonra yazmış olduğu bu mektupta da Gazi Mustafa Kemal, Musul, Süleymaniye ve Kerkük’ün Türk vatanının bir parçası olduğu inancını ve yakın bir gelecekte anayurda katılacağı umudunu korumakta ve tekrarlamaktadır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal’in Cabbârî aşireti başkanı Seyyid Muhammed Cabbârî’ye yazdığı bu tarihsel mektup şöyledir: “Mücahidi Muhterem Sâdâddan Seyyid Muhammed ve akrabalarına, Memleketin bir cüz’i lâyenfekki olan Musul’un ahalisinin karîben halâs bulacağına itikad ve itimad olunarak öteden beri devam eden mücâhedatınızda berkarar olmanızı selâmet ve saadeti âtiyeniz namına hammiyeti malumenize terk eylerim. Türkiye Hükümetinin şefakatını ve Musul’un hükümetimize aidiyeti hasebiyle âtii karibden asla ve kat’ı ümmid etmeyerek zulümlere karşı yüksek bir cidal ile münevver bir istikbâl te’min olunması din kardeşlerimizin huzur ve saadeti içün kıymetdardır. Halâs günleri karîbdir. Şemsi istihlâsın tuluuna (kurtuluş güneşinin doğmasına) saburâne müterakkib bulunulmasını hatırlatır, Cenâbı Vâcibülvücud’dan cümleye muvaffakiyetler temenni eylerim. 1 Ağustos 341 Mustafa Kemal” Bu önemli mektubu, tarihsel bir belge olarak hiçbir yorum ve değerlendirme yapmadanuzak ve yakın çağrışımlarını da bugün için göz önüne almadan, olduğu gibi okurlarımıza aktarmayı bir görev saydım. Ancak bilinmektedir ki, Türkiye, tarihten gelen bir haklılık ve duyarlıkla, Kerkük’ün siyasal ve toplumsal yapısını temelinden değiştirecek bir olaya ya da duruma ilgisiz ve uzak kalamaz. Kuzey Irak Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin, Avrupa Parlamentosu’nun davetlisi olarak Brüksel’de yaptığı bir konuşmada (8 Mayıs 2007) Kerkük’ün bütünüyle bir Kürt şehri olduğunu söylemesi tarihsel gelişmeler ve olaylar bakımından, özellikle Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra, gerçekten çok düşündürücü ve dayatmacı öznel bir değerlerdirmedir. Bu gerçeği gözden uzak tutmak Barzani ve onun gibi düşünenler için tarihsel bir yanılgı, giderek büyük bir hatadır. PENCERE ‘Adamı Kullan, Deliğe Süpürme...’ Dün bu köşede çıkan yazının birinci tümcesi şöyleydi: “Öyle görünüyor ki biz Türkler aklımızı peynir ekmekle bir güzel yemişiz...” Bir dostum uyardı: Güncel argoda buna ‘kafayı yemek’ diyorlar... Gerçekten kafayı mi yedik?.. Türkiye dörtnala bir yere doğru doludizgin koşturuyor... RTE’nin dünkü açıklamasından sonra artık söylenecek laf kalmadı... Ne diyor Allahaşkına şu Başbakanımız?.. ? RTE demiş ki: “ Kuzey Irak’ta 500, Türkiye’de dağlarda 5000 terörist var. Türkiye’deki mücadele bitti mi ki Irak’ı düşünüyoruz?..” Peki, kim bu RTE?.. Türkiye Başbakanı mı?.. Türkiye’nin Başbakanı böyle konuşmaz.. Konuşamaz.. Ama RTE’nin dilinde anlaşılan kemik yok!.. Resmi devlet raporlarına, cümle âlemin bildiği gerçeklere aykırı düşse de, ulusal çıkarlara zıt konuşmakta Başbakan kendince bir yarar mı görüyor?.. Nedir o yarar?.. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ne söylüyorsa, Başbakan Recep Tayyip tekrarlıyor... ? Bu durumda ilk akla gelen ne ve kim?.. Başbakanın başdanışmanı pek meşhur Cüneyd Zapsu ve Amerikalılara yaptığı öneri... Ne demişti Zapsu: “ Bu adamı (RTE’yi) deliğe süpürmeyin, kullanın!..” ? Ülkemizde siyaset ses duvarını çoktan aştı; hiçbir akla ve mantığa sığmayacak, hiçbir devletin kabul edemeyeceği, hiçbir halkın ve ulusun onaylayamayacağı mecralarda davul zurnayla göbek atmak moda oldu... Başbakan RTE’nin açıklamasından sonra PKK zil çalıyor... Barzani tempo tutuyor... Talabani ya hey... ABD hoşnut... İthal malı terörü yalan yanlış rakamlarla bezeyerek memleket malına dönüştürmek için çaba gösteren bir Başbakan Allahaşkına dünyanın neresinde bulunur?.. ? Peki, Meclis toplansaydı, Kuzey Irak’a gerektiğinde girmek için lüzumlu kararı çıkarsaydı ve bu karar Demokles’in kılıcı gibi teröristlerin, yataklık yapanlarının ve destekçilerinin başında asılı kalsaydı ne olurdu?.. AKP iktidarı kimden yana?.. Teröristlerden mi yana?.. Bu iş çığrından çıktı... AKP iktidarı terörsüz bir Türkiye devraldı... 4.5 yılda terörü yeniden üretti... Şimdi de terörden yana oynuyor... ? Frenkçeden aktarma pek ünlü bir deyiş vardır... “Durum ciddi” derler, “ama umutsuz değil...” Tersini mizahçılar söyler: “Durum umutsuz, ama ciddi değil...” Başta RTE olmak üzere AKP yönetiminin durumu umutsuz... Üstelik ciddi mi ciddi!.. Nurer UĞURLU B irinci Dünya Savaşı sonunda, İngiliz hükümeti memurları tarafından işgal altında bulunan Musul, Süleymaniye ve Kerkük’te yapılan bir nüfus sayımına göre (1919); Musul’da 104.000 Kürt, 35.000 Türk, 28.000 Arap, 18.000 Yezidî, 31.000 Gayrimüslim; Süleymaniye’de 62.830 Kürt, 32.960 Türk, 7.210 Arap; Kerkük’te 97.000 Kürt, 79.000 Türk, 8.000 Arap yaşamaktadır. (İngiliz Devlet Arşivi Dışişleri Bakanlığı Siyasî Belgeler Sınıfı 371 ve Dr. Salâhi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1986) Kerkük Türklerinin tanınmış folklor uzmanı ve yazarı Ata Terzibaşı, Gazi Mustafa Kemal’in 1 Ağustos 1341 (1925) tarihli Musul, Süleymaniye ve Kerkük’le ilgili bir mektubunu Dr. Fethi Tevetoğlu’na göndermiştir. (Bk. Hayat Tarih Mecmuası, İstanbul, 1972) Bu önemli tarihsel belge, sağ üst köşesinde Gazi Mustafa Kemal’in resmi ve altında “Cumhuriyet Reisi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri” yazılı, sol üst köşesinde Türk sancağı ve arması basılı bir kâğıt üzerinde kaleme alınmış, “Mücahidi Muhterem Sâdâddan Seyyid Muhammed ve Akrabalarına” başlığıyla yazıl mış bir mektuptur. Kaynaklara göre, Seyyid Muhammed Cabbârî, üç kola ayrılmış Cabbârî Türk aşiretinin başkanıdır. Cabbârî aşiretinin bir kolu Suriye’de yaşamaktadır ve Araplaşmışlardır. İkinci kolu Cabbârî köylerinde yaşayanlardır ki, bunlar Türklük özelliklerini yitirmiş, Kürtleşmiş bulunmakla birlikte Türklere sevgi ve bağlılık duymaktadırlar. Cabbârî aşiretinin üçüncü koluysa Kerkük merkezinde oturmakta ve Türklük özelliklerini korumaktadırlar. Bunların arasından ünlü ozanlar ve bilginler çıkmıştır. Kerkük’ün çok tanınmış ozanı Örfî, Cabbârî aşiretindendir. Kurtuluş Savaşı yıllarında aşiretin başkanı Seyyid Muhammed Cabbârî idi. O zamanlar Acemî Paşa’yla birlikte Musul davası için çalışan Seyyid Muhammed Cabbârî, Musul’un Türk yönetiminde kalmasına büyük çaba harcamıştır. Burada okurlarımıza sunacağımız tarihsel belge, konuyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal tarafından Seyyid Muhammed Cabbârî’ye yazılmış bir mektuptur. Aslı Kerkük’te Cabbârî ailesinde bulunan bu tarihsel belgenin fotokopileri Kerküklü Türklerin elinde, Atatürk’ün saygın bir anısı olarak taşınmakta ve saklanmaktadır. CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle