15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2007 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Geleneksel çarşı ve pazarlarımıza göz diken ‘küresel’ tüketim marketleri sorgulanıyor ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Tarihi Kentler’in Kadıköy buluşması 2 “Küresel kültür, yöresel değerlerimizi yok etmeye çalışıyorsa daha duyarlı olmalıyız. Bize ait ne varsa korumamız lazım...” Tarihi Kentler Birliği (TKB) Başkanı ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’nin bu sözleriyle başlayan TKB Kadıköy Buluşması’ndaki tema “Geleceğe Miras: Kent Çarşıları”ydı. Caddebostan Kültür Merkezi’nde 26 Mayıs 2007 günü yapılan oturumlarda, geleneksel çarşı ve pazarlarımızdaki binlerce yıllık “yaşama kültürümüzün yaşatılması” ele alındı. Buluşmanın “sonuç bildirgesi”nde de antik “agora” ve “arasta”larımızdan gelen bu zenginliğimizi acımasız “rekabet”leriyle yok eden alışveriş merkezleri için şunlar vurgulandı: “Önemle belirtiriz ki kent merkezlerinde yuvalanmış büyük iş merkezleri ve hipermarketlerin, kent dışına taşınarak tarihimizin, tarihi çarşılarımızın rakibi olmaları engellenmelidir. Ayrıca çıkması beklenen büyük mağazacılık yasasında bunların da çalışma günü ve saatlerine sınırlama getirilmesini TBMM’den dilemekteyiz...” Lİ COŞKUN’UN ‘İTİRAFI’ Peki, özellikle şu son 4 yıllık “muhafazakâr” dönemde, imarla ilgili onca “kâr” amaçlı düzenlemeye rağmen geleneklerimizin “muhafaza”sını da sağlayacak süpermarket yasası neden tavsatıldı? Kabinenin yeniden aday gösterilmeyen tek üyesi, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun’un yanıtı “açık” ve “net”ti: “Büyük mağazaların tepkisi nedeniyle geri çektik...” (10 Eylül 2004Ekonomi) Bu tepkilerin ardındaki “yatırım”lar ise dur durak bilmiyor. 20 yılda 115 mega alışveriş merkezi açılırken 2008’e kadar 37’si daha ek İstanbul’a Bakmak, Kültürü Görmek… Güzel bir havada, KadıköyKöprü seferini yapan vapurlardan birinin güvertesindesiniz. Yolun yarısını aştığınızda, sol yanınıza bakarsanız, gözünüze önce Topkapı Sarayı’nın bulunduğu ada çarpar. Denizin hemen kenarından başlayan Konstantinopolis surlarının kalıntıları. Arada yemyeşil ağaçlar. Gülhane Parkı. Bu ağaçlar, bin yıllık Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’ten, Osmanlı’nın başkenti İstanbul’un simgesi Topkapı Sarayı’na bir yumuşak geçiştir. Yalnız bakmakla yetinmeyip, aynı zamanda görürseniz, bu geçişte bir zorlamanın, herhangi bir aykırılığın veya birbirini dışlamanın bulunmadığını fark edersiniz. Bu kültürel panoramada tarihin yasaları, sanki doğanın yasaları kadar uzlaşmacı ve akılcıdır. Başınızı Topkapı Sarayı’ndan sola çevirirseniz, bakış alanınız içersinde önce Ayasofya, ardından da Sultanahmet Camii belirir. Surlar ise kıyı boyunca akışını sürdürmektedir. Bu baktıklarınızı bir bütün içersinde görebildiğinizde, aykırılıklarla, birbirini dışlamalarla değil, fakat yine doğal bir kucaklaşmayla, yumuşak bir geçişle karşılaşırsınız – değişik çağların göstergeleri burada birbirini, dışlamak bir yana, adeta koşul kılar. Biraz sonra, vapurun ulaştığı noktada bakmayı sürdürdüğünüzde, solunuzda artık sadece Osmanlı dönemi vardır. Topkapı Sarayı’na takılmış olan bakışlarınız, biraz sağa kayarak bu kez Süleymaniye ile kucaklaşır. Onun ardından Haliç’in girişi, arkasından da Galata Kulesi ile birlikte yine Bizans, Ceneviz ve Levanten panoraması gelir. Bu, aynı zamanda İstanbul’da kozmopolit kültürün belki de en yoğun yaşanmış olduğu noktadır. Bugünkü adıyla İstiklal Caddesi, kozmopolit kimliği ile Grand Rue de Pera, bu mekânın merkezidir. Topkapı’nın siluetinden Pera’ya uzanan bu rengârenk yelpaze içerisinde de herhangi bir aykırılık veya birbirini dışlama durumu saptanamaz. Biraz yukarıda sözünü ettiğimiz tarihselkültürel uyumlu geçişler, bu çizgide de yaşanır. Burada, kültürel bağlamda olmak üzere, sanki parçalar ve bölümler açısından herhangi bir yalıtılmışlığa olanak tanımayan, hepsinin bütün içersindeki yerini kendine özgü bir mantıkla belirlemiş bir birliktelik söz konusudur. Bu birliktelik, çökmeye yüz tutmuş bir imparatorluğun inanılmaz israfının ve zarafetinin simgesi niteliğini taşıyan Dolmabahçe Sarayı’na kadar devam eder. Ama sarayın arkasında yer alan, lüks bir otel kılığındaki taş, beton ve cam yığını ile birlikte, İstanbul’un vapurun güvertesinden görüş alanına sığan bölümü, bir başka kültürün, öteki adı yozlaşma, taklit ve mimaride çevre denilen unsura ihanet anlamını taşıyan bir kültürün öyküsünü anlatmaya koyulur. “Residans”larıyla, “Tower”larıyla, İstanbul Boğazı’nın gerek kıyılarında, gerekse o kıyıların hemen gerisinde umarsız bir “Manhattan” görünüşü yaratma çabasındaki bu kültür, söylenceye göre bir zamanlar “Körler Ülkesi” diye adlandırılmış olan Kadıköy’e –bugünün körleriyle karşılaştırıldığında– ne kadar büyük bir haksızlık yapıldığının da acımasız simgesidir. Çünkü yalnızca bakmakla yetinmeyip, aynı zamanda biraz olsun görebilen hiçbir göz ve kent estetiğine ilişkin hiçbir ölçüt, şimdilerde “kentin modern kesimi” diye adlandırılan bu ucubenin varlığını onaylayamaz. Yüzyıllar boyunca mimarlık ve estetik açısından uyumu ve doğal birlikteliği sergilemiş olan İstanbul, bu daha kurulurken yoz doğmuş kesimiyle birlikte içler acısı bir aykırılığın, sonradan görmeliğin ve acımasız bir rant hırsının göstergesine dönüşmüştür. Bu panoramayı görebilenler için İstanbul, modernizmi düşünsel planda hemen hiç yaşamaksızın modernleşme çabalarının yeryüzündeki en hazin örneklerinden biridir. Yaşadığımız ülkede, giderek artan ölçüde, birlikteliklerin değil, fakat aykırılıkların ve dışlamaların egemen kılınmak istemesinin nedenini, biraz da var olan tarihsel birliktelikler ve uyumlar karşısındaki körleşmemizde arayabilir miyiz acaba? eposta: [email protected] 1 3 ‘BİNYILLARIN ALIŞVERİŞ KÜLTÜRÜ’ İÇİN... 1 Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’ne TKB ödülünü kazandıran Bakırcılar Çarşısı. 2 TKB’nin İstanbul’daki genel merkezi olarak hizmet vermeye başlayan Şerefler Yalısı, Bogaziçi’nin özgün yapıları arasında. 3 Kadıköy Belediyesi’nin tarihi Kadıköy Çarşısı düzenleme projesinden bir perspektif çizim. palıçarşımız bile “pazar günleri de açık tutulan” şımarık rakiplerine karşı adeta “sahipsiz”ler... Yöneticiler ise kente saygısız “alışveriş hangarları”nı sınırlamak yerine, daha da “özendiren” ayrıcalıklı imar olanaklarını sunuyorlar. İşte bu umarsızlığın “Anadolu erdemliliğini fark edebilmesi” için İstanbul Büyükşehir Belediyesi de TKB ailesine kabul edildi. Kadıköy Buluşması’nın ardından toplanan TKB Meclisi, başvuruları danışma kurulunca da olumlu görülen Şehitkamil (Gaziantep), Samsun, Beyoğlu (İstanbul), Çankaya (Ankara), Mersin, Ereğli (Konya), Didim (Aydın), Darende (Malatya), Eyyüpnebi (Şanlıurfa), Tomarza (Kayseri), Adıyaman, Lapseki (Çanakkale) ve Vezirköprü (Samsun) ile birlikte İstanbul’un da üyeliğine karar verdi. Böylece 2600 yıllık metropolümüz de “geçmişine saygılı kentleşme sözü” vermiş 200’ü aşkın TKB üyesi arasına katılmış oldu. Bakalım, 2000 yılından bu yana belediyelerin “yerel kimlik”leriyle bir araya geldikleri bu onurlu üyeliğe ait “sorumluluk”lar, İstanbul’daki kültür yoksunu imarcılığı durdurabilecek mi? ERİFLER YALISI TKB Meclisi’nin Kadıköy gündeminde “seçim” de vardı... Encümen üyelerinden Rıza Yalçınkaya, milletvekilliği adaylığı için Bartın Belediye Başkanlığı’nı bıraktığından, TKB yöneticiliğinden de ayrıldı. Boşalan encümen üyeliğine Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal seçildi. Böylece, kentlerindeki “mimarlık mirası”nı korumak için bir araya gelen belediyelerin birlik yönetiminde bir “mimar” da görev almış oldu... Meclisin ardından Emirgân’daki tarihi Şerifler Yalısı’nın TKB genel merkezi olarak açılışı da yapıldı. Harem Dairesi günümüze gelemeyen, sadece Selamlık bölümü korunabilen yalının bahçesinde, 2006 yılı koruma ödüllerini kazanan üye belediyeleri kutlama töreni gerçekleştirildi. Maliyeden kiralanan ünlü yalı, 1782’de yapılmış ve Boğaziçi’ndeki barok mimari örneklerinden... Ülkemizde “tarihi dokuları sahiplenen belediyecilik” anlayışının gelişmesine eşsiz katkılarda bulunan TKB’ye de doğrusu çok yakışıyor... lenecekmiş. Sadece İstanbul’da ise Cevahir ve Akmerkez gibi iki devin toplamından 17 kat fazla alanlı yeni “shopping center”lar planlanmış! Acaba süpermarket yasası, küresel tüketim sektörünün ülkemizdeki bu büyük “istila”sını tamamlamasını mı bekliyor? ELEDİYELER KONUŞUYOR Buluşmanın ev sahibi Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk dedi ki: “Yerel yaşamı en iyi bilenler yerel yöneticilerimizdir. Çarşılarımız ise birlikte yaşamanın güvenceleridir. Anadolu’nun dünyadaki bu en zengin kent kimliğini korumak zorundayız...” Başarılı restorasyonuyla özgün işlevi korunduğu için 2006 yılı TKB ödülünü alan “Süreyya Operası”nın Kadıköy çarşısıyla kültürel birlikteliğini anımsatan Öztürk, şunları ekledi: “Sanatın da merkezi olan eski çarşımız kentin ruhudur; toplumsal bilincin mayasıdır...” Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Asım Güzelbey de aynı ödülü paylaşan “Bakırcılar Çarşısı” projesini şöyle özetledi: “16. yy’dan beri yaşayan çarşıyı sağlıklılaştırmak eko B A nomiyi de canlandırdı. Artık herkes burayı görmek ve alışveriş yapmak istiyor; esnaf da sanatlarının tarihsel ustalığını ve zarafetini yeniden gösteriyor...” TKB üyesi belediyelerin, tarihten gelen alışveriş mekânlarımızın “süpermarket yasası”nı durduranlara karşı “direnişini güçlendiren” bu anlamlı projeleri karşısında, Prof. Dr. Metin Sözen de şunları söyledi: “Bu örnekler, Türkiye’nin unutmaya başladığı geçmişine bakmayı yeniden hatırlatıyor. Düne kadar bilim insanları konuşuyor, bilgilerini aktarmakla yetiniyorlardı... artık yerel yöneticiler konuşuyor. Yaptıklarını, birikimlerini anlatıyorlar ve destek istiyorlar. Onlara vereceğimiz en büyük destek, İstanbul’un Anadolu’yu artık fark etmesini sağlamaktır...” E İSTANBUL DA TKB’DE Metin Sözen’in “İstanbul”dan kastettiği, kuşkusuz öncelikle bu kenti yönetenler olmalı... Çünkü “küresel tüketim merkezleri”ne karşı insanlık mirası olarak yaşatılmaları gereken tarihsel çarşılarımız, hatta dünya güzeli Ka Ş ...V Çağdaş bir Goldoni yorumu Kültür Servisi İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, İstanbul Modern işbirliğiyle “Dreaming G” başlıklı tiyatro, müzik ve dans gösterisini sunuyor. Çağdaş bir yorumla Carlo Goldoni’nin yaşamında düşsel ve benzersiz bir yolculuğu yansıtan gösteri, yarın ve cuma günü saat 20.00’de İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin bahçesinde izlenebilecek. Goldoni’nin iç dünyası, eşi benzeri olmayan hayal dünyasında gerçekleştirdiği yolculuğu; dans, müzik, şan, oyunculuk, fotoğraf, resim ve mutfak gibi çeşitli sanatlarla iç içe anlatılıyor. 52. Uluslararası Venedik Bienali’ne davet edilen “Dreaming G”, 25 Temmuz 2007’de Venedik’te sahnelenecek. Yardımcı sanat yönetmeni Franco Gervasio’nun dramaturji, yönetmenliğini üstlendiği gösterinin müziklerini, aryalarını ve şarkılarını Rafay Müzik Grubu yorumluyor. Soprano Artemisa Repa’nın aryaları seslendireceği gösteride Luca Allievi gitar, Raffaella Buzzi vokal, Enea Tonetti klarnet, Elisabetta di Stefano da piyanoda eşlik edecek. Chinua Achebe’ye ödül Kültür Servisi Nijeryalı yazar Chinua Achebe “Uluslararası Man Booker Ödülü”ne değer görüldü. Afrika çağdaş edebiyatının babası olarak da adlandırılan Achebe, iki yılda bir verilen 60 bin sterlinlik ödülü 28 Haziran’da Oxford’da alacak. 1990 yılında geçirdiği bir kaza sonrası belden aşağısı felç olan 76 yaşındaki yazar ödül için Ian McEwan ve Salman Rüşdi gibi yazarlarla beraber aday gösterildi. BU AKŞAM SAAT 20.00’DE Aya İrini’de İdil Biret resitali Kültür Servisi Dünyaca ünlü piyanist İdil Biret, 35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin ilk dinletisinde, bu akşam Aya İrini Müzesi’nde saat 20.00’de müzikseverlerle buluşuyor. Bu yıl festivalin “Onur Ödülü”nü alan, 1973’ten beri de “Devlet Sanatçısı” unvanını taşıyan Biret, dinletisinde Brahms, Beethoven ve Chopin’in yapıtlarını yorumlayacak. Bugüne kadar gerçekleştirdiği 70’in üzerinde albümü ile radyo/televizyon kayıtlarını “İdil Biret Arşivi” adı altında bir araya getirecek olan sanatçı, bu tasarı kapsamında Beethoven’in 32 sonatını da kaydetmek için çalışmalarını sürdürüyor. Chopin’in tüm yapıtlarını içeren kaydıyla 1995 yılında Polonya’da “Chopin Plakları Büyük Ödülü” yarışmasında “Jüri Özel Ödülü”nü alan Biret, konserden sonra, “Dünya Sahnelerinde Bir Türk Piyanisti” adlı kitabı imzalayacak. Can Yayınları’ndan çıkan ve Dominique Xardel’in sanatçının eksiksiz bir portresini çizdiği kitapta, İdil Biret’in yaşamından kareler yansıtan fotoğrafların yanı sıra besteci Nevit Kodallı, Boston Globe gazetesi müzik eleştirmeni Richard Dyer gibi birçok önemli ismin sanatçı hakkındaki düşünceleri ve onunla ilgili anıları yer alıyor. Kitapta ayrıca, annesi Leman Biret’in kaleminden de İdil Biret’i okuyabilirsiniz. (www.biletix.com) Siemens Sanat’ta ‘SınırlarYörüngeler’ sergisi Kültür Servisi Siemens Sanat’ın düzenlediği ‘SınırlarYörüngeler’ başlıklı yarışmada 8 genç sanatçının sergilenmeye hak kazanan yapıtları 13 Temmuz’a dek Siemens Güncel Sanat Merkezi’nde sanatseverlerin ilgisine sunuluyor. Bu ilk seçkide yer almaya hak kazanan yapıtlar ise Mustafa Kula, Sibel Yıldız, Semra Karahan, Özgür Demirci, Sümer Sayın, Kerem Ozan Bayraktar, Alpaslan Karaaslan ve Sinem Ilgıt’a ait. Yeni oluşumlar ile genç sanatçıları desteklemek ve Türkiye’de üniversite öğrencilerinin güncel sanatta yeni ve farklı eğilimlerini ortaya çıkarmanın amaçlandığı yarışmaya 85 öğrenci 120’den çok yapıtla katılmıştı. (0 216 459 34 70) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle