23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 HAZİRAN 2007 ÇARŞAMBA 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Davut Azad, bu akşam 35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ne konuk oluyor DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Mevlana ile Bach buluşuyor Kültür Servisi Klasik İran ve tasavvuf müziğinde uluslararası üne sahip Davod Azad, ‘2007 UNESCO Mevlânâ Yılı’ kutlamaları çerçevesinde, özgün tasarısı “Mevlana ve Bach Divanı” ile 35. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’ne konuk oluyor. Işıklar Holding AŞ’nin sponsorluğunda düzenlenen konser, bu akşam saat 20.00’de Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek. Barış, kardeşlik ve hoşgörü kültürünün dünyaca tanınan temsilcisi Mevlana’nın şiirini, J.S. Bach’ın müziğiyle bir araya getiren Azad, bir yandan da geleneksel İran müziğinin doğaçlamaya yatkın özelliklerinden yararlanıyor. Konserin ilk yarısında Azad’ın sesinden Mevlana şiirleri eşliğinde Bach’ın tanınmış org ve klavsen yapıtları yer alırken ikinci yarı, sanatçının kendi bestelerinden oluşuyor. Sanatçıya konserde Matthew Barley (viyolonsel), Hiroko Imai (piyano) ve Sirish Kumar (tabla) eşlik ediyorlar. Müzik yoluyla uygarlıklararası diyalog arayışında olan Azad’a eşlik eden topluluk, çokuluslu yönüyle de Mevlana öğretilerinin güzel bir yansıması. Azerbaycan’da doğup yetişen Davod Azad, klasik İran ve tasavvuf müziğiyle bireysel çabalarıyla tanıştı. Zaman içinde ülkesinin önemli üstatlarından ses eğitimi alan ve tar, şehtar, tambur, rebap ve tef gibi çalgılarda ustalık kazanan Azad, uzun yılların birikimiyle yorum ve bestelerinde kendine özgü bir tarz yarattı. Azad, konserlerinin yanı sıra, Doğu müziğine ilişkin kapsamlı araştırmalarıyla da övgü topluyor. (0 216 556 98 00) ‘Kuş Uçsa Gölge Kalır’ Sevilen bir şairin yeni bir kitabı denli mutluluk verici ne vardır yeryüzünde? Şiirle mutlu olan çoğu insan gibi benim için de böyle. “Kuş Uçsa Gölge Kalır” Gülten Akın’ın yeni şiir kitabı. (Yapı Kredi Yayınları). Gülten Akın, şiir okumaya başladığım yıllardan bu yana izlediğim bir şair. “Ah kimsenin vakti yok / Durup ince şeyleri anlamaya” dizeleriydi ilk vurulduğum. May Yayınları’ndan çıkmış kırmızı kapaklı Kırmızı Karanfil kitabı, 70’li yılların başındaki liseli heyecanıma yanıt veriyordu. Daha ilk kitabında, “Kestim Kara Saçlarımı” diyebilmek, bunu kitabının adı yapabilmek de şairce bir yalınlığın ve cesaretin örneğiydi. İlk şiirinin 1951’de, yani henüz 18 yaşındayken yayımlanmış olması, daha o zamandan şiire adanacak bir yaşamın göstergesinden başka ne olabilir? Ne ki şiire adanmak için de ortada bir yaşam olmalı. Boş bir yaşamın anlamı yoktur şiir için. Önce yaşamı dolduracaksınız, sonra o yaşamdan şiir sağacaksınız. Gülten Akın’ın şiiri, ilk şiirlerinden son şiirlerine dek hep şairin yaşamı çevresinde, ülke, insan ve yeryüzüyle buluşan bir şiirdir. Bütün bir hayattır bulduğumuz şiirlerinde. Bu şiirlerin belki de en önemli özelliği her zaman kişisel sesi ve söyleyişi korumuş olmalarıdır. Yaygın anlayışlara eğilim göstermeyen bir şair olmuştur Gülten Akın. 80’li yıllarda ülkemizde çoğu annenin çektiği üzüntüleri, çocuklarının hapiste olması, hayatlarından duyulan kuşkuyu en yakından yaşayanlardan biri de o oldu. 90’lı yıllarda yayımlanan “Sevda Kalıcıdır”, “Sonra İşte Yaşlandım”, “Sessiz Arka Bahçeler” adlı kitaplarda toplanan şiirler bu yıllarda giderek kısırlaşan şiir verimimiz içinde çok önemli yerler tuttular. 2003 yılında, Gülten Akın, 70. yaşında bizlere “Uzak Bir Kıyıda” adlı kitabını armağan etti. Gözlemlerim, şairlerin iki türlü yaşlandıkları yolunda: Kimi şairler, yaşam ve yaratma heyecanlarının azalmasından olmalı, yaşlılık ürünlerinde yıllar içinde oluşan ustalıklarına sığınıyorlar. Yılların verdiği ustalıkla yine güzel şiirler yazmayı başarıyorlar, ama eski dönemlerindeki heyecanı, yaratma coşkusunu bulamıyoruz şiirlerinde. Gülten Akın ise, yaşı ilerledikçe şiirini daha yükseklere taşıyanlardan. Çevremde de sık sık tanık oluyorum, onun yeni bir şiirini okuyanlar, şiirin verdiği heyecanla sarsılıyorlar. Evet, sarsıcı bir şiir yazıyor Gülten Akın. Günümüz şiirinde başka şairlerde pek de rastlamadığımız biçimde sarsılıyoruz onun yeni şiirlerini okurken. Belki yeniden yazının başındaki sözlere dönebiliriz: Evet, dolu dolu yaşanmış ve yaşanmakta olan bir yaşam. Ve bu yaşamın içinden hayata bakış. Onu anlama ve anlatma isteği. Bunu dille, düşünceyle, sezgiyle anlatabilme çabası. Bakın içinde yaşadığımız günler, nasıl yansıyor dizelerine: Şimdi gündüz sanki yokmuş atlayıp geçiyor gökyüzü geceler düş düş düş yuvarlağın bir yerinde durmadan büyüyen kara leke. Leke haşindir, bakanı incitir yaralar göreni körlüğü yarattı ilkin o yüzden medya Çağdaş şiirimizin büyüklüğünü anlamak için bakılması gereken şairlerden biri Gülten Akın. Şiirseverlerin yeni kitabını fırsat bilerek onun şiir dünyasına bir kez daha eğilmelerini dilerim. turgay@fisekci.com Asım İşler’den kalan... Güzel Sanatlar Akademisi’nde gravür atölyesinin kurulmasına öncülük etmişti KAYA ÖZSEZGİN Değer ölçülerinin günübirlik değişir olduğu bir dönemin içinden geçerken, bu hızlı yozlaşmayı yoğun yaşanan olaylar da olumsuz yönde etkiliyor. Bir yığın şeyin üst üste biriktiği bir ortamda, aradan çekilip çıkarılması gerekenler de akan zamanın törpüleyici etkisi karşısında ne yazık ki fazla direnemiyor. Gürültü baskın çıkınca, bu gürültünün uğultusuna yenilmemek için fazla çaba göstermeyi, yaradılışı gereği önemsemeyenler bu tür olguları olağan saysalar da geriye dönüp bakmakta üşengeç davrananların yanılgısını farkında olmadan körüklemiş oluyorlar. ASKIRESİMDEN BOYARESME... Asım İşler’in sessiz ölümü de bu fasıldan, basınımızda fazla bir yer bulmadı. Kimdi Asım İşler? Sanatla yakından ilgili olanları bir yana bırakalım Onların sayısını fazla abartmayın: Acaba birkaç yüz dersek yanılmış mı oluruz? dolaylı yakınlığı olanların nazarında böyle bir isim ne ifade ediyor? İlk bakışta yabancı gelmeyebilir. Öğretim üyeliği yanında açtığı sergiler ve ürettiği yapıtlarla, bugün çağdaş sanatımızda kendine haklı bir yer açmış olanların safında o da bulunuyor dersek, ölümü arkasındaki anlaşılmaz sessizliği nasıl izah edeceğiz? Değerlerine yabancılaşmış bir toplumda, bu sessizlik o kadar da anlaşılmaz bir şey değil. O zaman fazla şaşırmanın bir anlamı kalmıyor. Asım İşler (1941) Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki eğitiminin ardından 1960’lı yılların sonunda Paris’e giderek orada Hayter’in öğrencisi olmuş, sonradan Akademi’de kurulmasına öncülük edenlerden biri olduğu gravür atölyesi için köklü bir altyapı edinmişti. Bugün bile kendine bir pazar oluşturup oluşturmadığı konusunda ciddi kuşkuların söz konusu olduğu “gravür”, sanatta genel bir terim olmanın ötesine geçmemişken, Asım İşler’in erken denebilecek bir dönemdeki bu bilinçli çıkışı daha da anlam kazanıyor. Gravür, sanatsal bir etkinlik olarak, Batı’daki tarihsel geçmişi beş yüz yılın gerisine uzanan bir paylaşım alanı olmuştu sanatçılar arasında. Teknolojik altyapısıyla bir atölye donanımının gerçekleşmesi için özverili bir güçle çalışmaya başladığı dönemi iyi hatırlıyorum. Atölyede öğrencilerine bu zevki aşılamakla kendini görevli sayıyor ve işine dört elle sarılıyordu. Bu etkinliği, kendi bünyesine uygun koşullar içinde Tatbiki’de uygulama alanına sokmuştu daha önce. Asım İşler, kendi adıyla özdeşleşen bir işleve sahip çıkmakla, ülkemizde baskıresme taze bir yol açmış oluyordu böylece. Gravürle başlayıp boyaresme yönelen sanatçılar arasına, sonradan Asım İşler de katıldı. Ama gravürün boyaresim versiyonunu yapmak gibi bir yanlışlığa sapmadı. Boyanın yaşayan özüyle canlı bir ilişki kurmayı ve bu ilişkiyi olgun bir yapısallık çerçevesinde geliştirmeyi ilke edindi. Soyutçu bir dışavurum modeli üzerinde geliştirdi bu yöndeki çalışmalarını. Özellikle son birkaç yıl içinde açtığı sergilerde (AKM’deki büyük sergisi ve onun arkasından Artist’te düzenlediği sergi) içten içe olgunlaşan ve birbirini haklı çıkaran işleriyle bir kez daha dikkatleri üzerinde topladı. Tam anlamıyla yaptığından kuşku duymayan profesyonel bir sanatçı tavrını benimsemişti. Soyutçuluğun ülkemizde giderek kolaycı bir uğraşa dönüşen ve alt düzeylere çekildiği için neredeyse “ortamalı” haline gelen yaygın görüntüsü karşısında Asım İşler’in çıkışı, aynı zamanda bir ışık yakmış oluyordu bu konuda. Geride kalan resimlerine eldeki eski işlerinin ve etrafa dağılmış olduğunu sandığım gravürlerinin de eklenmesiyle yeni bir sergisi yapılır ve eserlerinin yer alacağı sabit bir mekân bulunursa, olumlu bir iş yapılmış olacaktır. B Attilâ İlhan’a park Ulus Vadisi’ne bakan Attilâ İlhan Parkı, bugün Beşiktaş Belediye Başkanı tarafından törenle açılacak Kültür Servisi Ekim 2005’te kaybettiğimiz usta edebiyatçı ve düşünür Attilâ İlhan’ın ismi, Beşiktaş’ta yeni açılacak bir parka verilecek. Ulus Vadisi’ne bakan Attilâ İlhan Parkı, bugün saat 18.30’da Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal tarafından törenle açılacak. Açılışa Çolpan İlhan ve Kerem Alışık’ın yanı sıra, Beşiktaş Belediyesi Başkan Yardımcıları, Meclis üyeleri, ilçe yönetimi, Levazım Mahallesi sakinleri, öğrenciler ve Attilâ İlhan’ın dostları katılacak. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SENATOSU’NDAN KAMUOYUNA DUYURU 20 Temmuz 1982 tarihinde kurulan ve bu yıl 25. yılını kutlayan Üniversitemiz Senatosu, son günlerde ülkemizde artan bölücü terör olayları karşısında 9 Haziran 2007 tarihinde olağanüstü toplanarak aşağıdaki kararı almıştır. Türk balerine uluslararası ödül Kültür Servisi Bu yıl beşincisi Bulgaristan’ın Plovdiv kentinde gerçekleştirilen 7 ülkeden 246 genç sanatçının yarıştığı “With Love For Dance” adlı Uluslararası Çocuk Bale Festivali’nde (International Children Ballet Festival) Pera Güzel Sanatlar Eğitim Merkezi Bale Bölümü öğrencilerinden Meryem Dilara Şengül, “Solo Kategorisi”nde ödül aldı. Şengül “solo”da ödül alan tek isim oldu. Türk sanatçıların gösterilerini çok beğenen seçici kurul, 2.’lik ve 3.’lük olmadığı için Türk ekibinden Danai İlyadu’ya da mansiyon verdi. ‘yeniyazı’yı keşfedin... ? Kültür Servisi Yazın dünyasına bir edebiyet dergisi daha katıldı. “yeniyazı” adı verilen dergi, kitabevlerinde 1 YTL’den satışa sunuldu. Birinci sayısında Tozan Alkan, Bâki Ayhan T. gibi edebiyatımızın önemli isimlerinin çalışmalarının bulunduğu “yeniyazı”da, genç şair ve yazarlara da yer veriliyor. Editörlüğünü Yavuz Türk’ün üstlendiği “yeniyazı”nın dağıtımı, şimdilik sadece İstanbul’da yapılıyor. Dergiyi Beyoğlu’nda Mephisto, Simurg, Pentimento ve Semerkant kitabevlerinde; Kadıköy’de ise Genç Mephisto, Seyhan, Atika II ve Khalkedon kitabevlerinde bulmak mümkün. Genç yazar ve şairlerin nitelikli ürünlerini yayımlamayı ilke edinen “yeniyazı”nın ilk sayısındaki kimi sayfalarına www.yeniyazi.blogcu.com adresinden de ulaşılabilir. Ulu Önder Atatürk ve Aziz şehitlerimiz ile kahraman gazilerimizin kanları ve canları pahasına kurdukları Türkiye Cumhuriyeti devletimizin, bölünmez bütünlüğü ile Anayasamızda ifadesini bulan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkelerini kendine her zaman rehber edinen ve kendisine emanet edilen Türk gençlerini bu anlayışla yetiştiren Üniversitemiz, bölünmez bütünlüğümüz ile kahraman ordumuzun vatanımızı korumaya and içmiş Mehmetçik’lerine yapılan hain terör saldırılarını kınamaktadır. Cihat Aşkın’dan bir ilkseslendiriş daha Kültür Servisi Genç besteci ve kontrbas sanatçısı Arda Agoşyan’ın, Cihat Aşkın’a adadığı keman konçertosunun dünya ilkseslendirilişi yarın saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapılacak. Konçertoyu Hakan Şensoy yönetimindeki İstanbul Oda Orkestrası Cihat Aşkın solistliğinde seslendirecek. Her biri kendi içinde kontrastlar oluşturan üç bölümden oluşan konçertoda, modern öğeler Anadolu motifleriyle birleşiyor. Flüt, keman ve buzuki için 3 konçertosu dışında, çello, keman ve kontrbas için yazdığı süitleri ve “Son Çizgi” adında bir bale yapıtı da bulunan Agoşyan, bitirdiği İÜ Devlet Konservatuvarı’nda Kontrbas Bölümü araştırma görevlisi olarak çalışıyor. K Â M İ L M A S A R A C I K Ü L T Ü R ? Ç İ Z İ K Biliyoruz ki; “Bayrağına, toprağına, insanına sahip çıkmayanların onurundan; çıkamayanların da bağımsızlığından söz edilemez.” Ulusal çıkarları her zaman şahsi çıkarlarının üzerinde tutan Trakya Üniversitesi mensupları, bugüne dek olduğu gibi bundan sonra da Cumhuriyetimizi sonsuza kadar yaşatma kararlılığını aynı azim ve inançla sürdürecek, bu uğurda verilen onurlu mücadelenin her zaman destekçisi olacaktır. ‘Yıldız’dan İstanbul Fotoğrafları Kültür Servisi Sultan II. Abdülhamid’den günümüze ulaşan “Yıldız Fotoğrafları”nın İstanbul’u konu alan 576 karesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür AŞ ve IRCICA (İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi) işbirliğiyle kitap haline getirildi. Kitap İstanbul’un bir yüzyıl içinde geçirdiği değişiklikleri gözler önüne seriyor. Kitapta ayrıca Osmanlı’ya fotoğrafın girişinin tarihçesi, saray çevresinin fotoğrafla olan ilişkisi de yer alıyor. Kitabın son bölümünde ise “Yıldız Fotoğrafları”na katkı sağlayan ve kitaptaki 576 fotoğrafı görüntüleyen 25 fotoğraf sanatçısının özgeçmişine yer veriliyor. Tek bayrak, tek vatan, tek millet ülküsü, Büyük Önderimiz Atatürk’ün bize tevdi ettiği ilkeler ışığında değişmez yolumuzdur. Kamuoyuna saygıyla duyurulur. TRAKYA ÜNİVERSİTESİ SENATOSU CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle