15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 HAZİRAN 2007 PAZARTESİ 4 HABERLER Kurul Başkanı devre dışı bırakıldı, yakın ekibi bakan tarafından üst yazıyla görevden alındı 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Talim Terbiye’de deprem FIRAT KOZOK Çarpıtılmış Yeni Politika Sözlüğü... Politikanın yeni ve çarpıtılmış bir sözlüğü oluştu. Otoriter siyasal İslam ‘demokrasinin simgesi’ olarak sunuluyor. Ulusalcı laikler ise ‘otokrasiden yana güçler’ olarak tanıtılıyor. Böylece, politik karşıtlık ‘dinci demokratlar’ ile ‘otoriter laikler’ arasında yaşanıyor kanısı içeride ve dışarıda yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Oysa, bütün dinci politikalar, yapıları gereği otokratiktir. Demokrasinin temeli de laikliktir. Tersine çevrilmiş sözcükler. Kadınların örtünmesi, çeşitli ölçülerde tesettüre girmesi ‘özgürleşme’ olarak nitelendiriliyor. Örtünen, kapanan kadınlar ‘özgürlüğünü seçmiş kadın’ oluyor. Örtünme, kapanma ‘dinin emirlerine uyma’ olarak açıklanıyor. Örtünmeyen, başı açık kadınlar da böylece, dolaylı olarak ‘dinin emirlerine uymayan kadınlar’ olarak tanımlanmış oluyor. Siyasal İslamcıların terimleriyle ‘dindarlık ve laiklik’ birbirine karşıt olma anlamında kullanılıyor. ‘Dinciler ve laikçiler’ diye yeni terimler uydurularak günlük tartışma diline sokuluyor. Böylece ‘dincilik’ ile ‘dindarlık’ özdeşleştirilirken, ‘laiklik’ terimine ‘dinsizlik’ iması da ekleniyor. Kimi zaman bu ima açık bir suçlamaya dönüşüyor. ‘Dinsiz olmak’ ya da ‘ateist olmak’ ise açıkça suçlu olmak, toplumun dışında kalmak anlamlarına getiriliyor. Öyle ki Başbakan, işadamlarını ‘Sonra size dinsiz derler’ diye tehdit ediyor. Oysa, bir toplumun laik olmasının, koyu dindardan dinsize kadar her seçeneğin sahiplerine eşit davranmak olduğu artık akıllara bile gelmiyor. Okullarda okutulan din derslerinin adının ‘Din ve Ahlak Bilgisi’ olması da dikkati çekmiyor. Oysa, ‘Din ve Ahlak’ kavramlarının yan yana getirilmesi her zaman ‘Ahlak dinle birliktedir’ çağrışımını yaptırıyor. Dinden bağımsız bir ahlak olamayacağı düşüncesi böylece yerleştiriliyor. ‘Laik ahlak’ yok sayılıyor, olamaz kabul ediliyor. Toplum ahlakının temelinin bireyin ahlaklı olma bilincinden kaynaklandığı akla bile getirilmiyor. Böylece, toplumda sadece dindarların ahlaklı olduğu kanısı yaygınlaştırılıyor. Açıkça söylenmese bile eğilim öylesine yaygınlaştırılıyor ki, ‘Laik kişi ahlaka en azından aldırmaz, doğrusu ise ahlaksız sayılır’ gibi bir önyargı yerleştiriliyor. Bir başka çarpıtma da toplumun laik eksenden din eksenine kaydırıldığını söyleyenlere yönelik olarak işleniyor. Bu saptama, bu kaygı, bu konudaki uyarılar ‘şeriat paranoyası’ olarak adlandırılıyor. ‘Paranoya’, yani aslında hiç öyle bir şey olmadığı halde varmış sanma diye bilinen ruhsal hastalık yakıştırmasıyla olan bitenler görmezden geliniyor, öyle gösterilmek isteniyor. Bütün bunların ‘laikçilerin yaygarası’ olduğu ‘darbe çığırtkanlığı’ olduğu öne sürülerek etkisiz duruma getirilmeye çalışıldığı görülüyor. AKP’nin vitrin figürleri olmayı içine sindiren eski solcular ya da CHP, DSP kökenli ‘neodemokrat’lar, ‘kendi kimlikleriyle orada oldukları’nı öne sürerek rahatlamaya çalışıyorlar. Oysa hiç kimse, kendi kimliğiyle yeni bir kimlik çerçevesine oturamaz. Böyle savunmalarla insan belki kendini aldatabilir ama yanında yer almaya çalıştıkları yeni partilerinin yöneticilerini bile ikna edemezler. Yanlarında durdukları AKP Başkanı’nın onlara dönük bakışındaki ifade bile bu duruşun ‘kimin başarısı olduğunu(?)’ göstermeye yeter. Bu ‘Çarpıtılmış Yeni Politika Sözlüğü’, kanımca üzerinde çok durmamız gereken bir olgudur. Çünkü, bütün yanlışlıkların önce yadırganmaması, sonra da benimsenmesi, bir süre sonra da hiç tartışılmayan gerçeklermiş gibi kabul edilmesi ‘günlük dilde kullanılmaları’ ile yakından ilgilidir. Bilenlerin sanki bilmiyormuş gibi yaptıkları, görenlerin hiç görmüyormuş gibi davrandıkları çok tehlikeli bir ‘yanıltma, kandırma, aldatma’ sürecini yaşıyoruz. Amerikan yetkililerinin dilindeki ‘ılımlı İslam’ sözcüğü de böyle bir yanıltma ve kandırmanın işaretidir. ‘Ilımlı İslam’ diye bir şeyin olmadığını herkes bilip durmaktadır. Bu sözcüğün gerçek anlamı ‘Amerika’nın din temelli bir iktidarla ülkenin bağımsızlığını, ulusalcı tutumunu ortadan kaldırarak kendi çıkarları için kullanmak’tır. Ortadoğu gibi karışık bir tarih ve coğrafya ortamında ABD ve AB, çıkarlarını gözeten planlarını ancak böyle manipülasyonlarla gerçekleştirebilir. ‘İstikrarı korumak’ kavramı da, ABD için ‘kendi çıkarlarını gözeten bir durumun bozulmadan sürmesi’ anlamına gelmektedir. Bizimkilerin dilinde ise ‘istikrarı korumak’, ‘bu durumu örtmek, dışa teslimiyet ve iktidarlarını sürdürerek adım adım asıl gündemlerini gerçekleştirmek’ anlamına gelmektedir. ‘Çarpıtılmış Yeni Politika Sözlüğü’ne dikkat!... [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ANKARA Atatürkçülük ile ilgili skandal düzenlemeleri Cumhuriyet tarafından gündeme getirilen Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı’nda (TTK) deprem yaşanıyor. Haberlerin ardından konuyla ilgili yeni bir çalışma başlatan Kurul Başkanı Prof. Dr. İrfan Erdoğan’ın yakın ekibi, bakan tarafından üst yazıyla görevden alındı. Kitap incelemelerinde öğretmenlere baskı yapıldığı resmi belgelerle kanıtlanan, Atatürkçülüğü yok sayan kitap değerlendirme ölçütleriyle gündeme gelen TTK’de Hüseyin Çelik depremi yaşanıyor. Çelik, hazırladığı bir yazıyla, ders kitaplarının onay sürecinin kilit isimlerini görevden aldı. Bu çerçevede Öğretim Materyalleri Geliştirme Müdürü Muhittin Ay, Başmüdür Yardımcısı Selahattin Çamyar, Müdür Yardımcısı Ahmet Çetin ve Özel Kesim Kitap İnceleme Şube Müdürü Seyfettin Yılmaz görevlerinden alındı. Erdoğan’ın danışmanlığını yürüten Bekir Pınarbaşı ve Güler Kaplan Şahin de görev yaptıkları okullara geri gönderildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, yakın çalışma ekibi görevden alınan Erdoğan, görevden almalardan, operasyon tamamlandıktan sonra haberdar oldu. Operasyonda AKP iktidarıyla birlikte yıldızı parlayan kurul üye leri Ahmet Ergün Bedük ve Abdulvahap Özpolat’ın etkili oldukları öğrenildi. Yeni belirlenen ders kitapları değerlendirme ölçütlerinde Atatürkçülük kazanımlarının göz ardı edildiğine ilişkin gazetemizde yer alan haberlerin ardından, yeni bir çalışma başlatan Erdoğan, ders kitaplarında Atatürkçülük ile ilgili hataların belirlenmesi ve düzeltilmesi amacıyla bir birim kuracağını açıklamıştı. Erdoğan’ın bu girişiminin, Hüseyin Çelik’e yakın bazı kurul üyelerini rahatsız ettiği öğrenildi. Erdoğan’ın, eski TTK Başkanı Ziya Selçuk döneminde hazırlanan yeni müfredattan rahatsızlık duyduğu, bu nedenle de Bakan Çelik ile arasının açıldığı belirtiliyor. Bugün’e emekli subay protestosu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) “81’liler Derneği” üyesi Harp okullarından mezun emekli subaylar, “Erlerimiz savaşıyor, subaylarımız nerede?” başlıklı yazısıyla tepki çeken Bugün gazetesi yazarı Nuh Gönültaş’ı protesto etmek için gazete önüne siyah çelenk bıraktı. Emekli subaylar, bir paket kınayı da Gönültaş’a iletilmesi için gazete yetkililerine bıraktı. Hazırlanan ortak açıklamayı okuyan 81’liler Derneği Başkanı Recep Cengiz, Türkiye’nin bugün yeni bir kurtuluş savaşına gereksinimi olduğunu söyledi. İsim vermeden Gönültaş’a ve Bugün gazetesine tepki gösteren Cengiz, şunları kaydetti: “Kişisel çıkarlarını ulusal onur, şeref ve haysiyetinin üstünde tutarak emperyalizmin uşaklığını, yalakalığını yapan bazı medya patronları ile vatandaşımızı yalan yanlış yorumları ile aldatan yazar ve yorumcu müsveddelerini Türk halkının elinden ağababaları da kurtaramayacaktır.” LİSTELERDEKİ İNCELEME BİTTİ YSK’den 33 bağımsıza veto ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK), aralarında eski DEP’lilerin de bulunduğu 33 bağımsız milletvekili adayı ile 14 partiden 131 adayın çeşitli nedenlerle milletvekili adayı olamayacaklarına karar verdi. YSK, 22 Temmuz’da gerçekleştirilecek seçimler için milletvekili geçici aday listelerinin incelemesini dün tamamladı. YSK, seçime girecek 14 siyasi partiden 131 adayın milletvekili adayı olamayacağına karar verdi. Siyasi partiler, bu adaylar yerine yeniden aday bildirdi. Ağrı’da Fehmi Aydın, Bingöl’de Kazım Alnıak, Isparta’da Mükerrem Selçuk, Kastamonu’da Mehmet Yıldırım, Kırıkkale’de Şenol Gürşan seçilmeye engel mahkumiyeti bulunduğu gerekçesiyle aday olamadı. Kurul, Şırnak’tan bağımsız aday olan Selim Sadak ve Orhan Doğan ile Diyarbakır’dan aday olan Mehmet Hatip Dicle’nin de aralarında bulunduğu 33 bağımsız adayın seçilmeye engel mahkumiyetleri bulunduğu için aday olamayacakları görüşüne vardı. Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde 9 Kasım 2005’te el bombası atılan Umut Kitabevi sahibi Seferi Yılmaz’ın Hakkâri’den bağımsız milletvekili adaylığı başvurusunu da inceleyen kurul, Yılmaz’ın adaylığına engel bir durum tespit etmedi. CUMHURİYET 04 CMYK Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle