24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MAYIS 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Seçim stratejisi belirlemek için yapılan toplantıda ‘Kürt Seçim Bloku’ oluşturulması fikri de tartışıldı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU DTP de ‘müttefik’ arıyor lecek, demokratik bir Türkiye’yi yaratabilecek bir anlayışı ortaya DİYARBAKIR Demokratik koymaya çalışıyoruz. DemokraToplum Partisi (DTP) seçim stra tik bir ittifakı gerçekleştirmeye tejisi ve adaylarını belirlemek üze çalışıyoruz.” re dün Diyarbakır’da toplandı. TopTürk’ün konuşmasının ardından lantıda özellikle Leyla Zana’nın toplantı basına kapalı olarak deadaylığına ilişkin ciddi tartışmalar vam etti. Toplantıda bir süre önce yapıldığı bildirilirken DTP Genel ortaya atılan “Kürt Seçim BloBaşkanı Ahmet Türk, parti olarak ku” oluşturulup oluşturulmaması demokratik bir ittifakı geliştirme konusunun ele alındığı öğrenildi. ye çalıştıklarını söyledi. Edinilen bilgiye göre HAKPAR Diyarbakır’da Bağlar Genel Başkanı Sertaç Belediyesi Konferans SaBucak, bu konuyla ilgi? DTP üst lonu’nda düzenlenen topli olarak geçen hafta Ahdüzey lantıya DTP MYK, parmet Türk’ten randevu isti meclis üyeleri ile il baş yöneticilerinin tedi. Ancak Türk, bir kanları ve belediye baş yaklaşan genel grup partili ile Kuzey kanları katıldı. Bugün de Irak’ta Celal Talabaseçimler devam edecek olan topöncesi strateji ni’nin de aralarında ollantının basına açık böduğu Kürt yöneticilerle ve adayları lümünde konuşan DTP görüşmelerde bulunduGenel Başkanı Ahmet belirlemek için ğu için temas sağlanayaptıkları Türk, yüzde 10’luk semadı. Bu nedenle blokçim barajı nedeniyle istoplantıda la ilgili resmi görüşmetikrarın sağlanamadığıler de başlayamadı. seçime nı vurgulayarak “DeToplantı gündeminin bağımsız mokrasiyi önemseyen, en önemli tartışmalarınadaylarla demokratik, çağdaş bir dan biri de seçimlere bakatılma fikri ğımsız girilip girilmeyeTürkiye yaratmayı ön plana amaçlıyoruz. Barış için ceği konusunda oldu. Bu varız, demokrasi için doğrultuda parti yönetiçıkarken, varız, bu konuda bugüHAKPAR’la mi resmi bir karar açıkne kadar yaptığımız çaseçim ittifakı lamamakla birlikte, gelışma bunun çok açık nel eğilimin bağımsız da tartışıldı. göstergesidir” diye koadaylarla girilmesi oldunuştu. ğu belirtiliyor. Bu neParti olarak seçim stratejilerini be denle eski DEP milletvekilleri Leylirleyeceklerini anlatan Türk şun la Zana, Hatip Dicle, Orhan Doları söyledi: “Bunu yaparken it ğan ve Selim Sadak’ın durumlatifak anlayışı nedir, birlik anla rı da tartışılıyor. Özellikle parti yışı nedir, tüm partili arkadaşla içinden bazı kesimlerin uzun süre rımızla tartışacağız. Halkımızın partiden ayrı kalan Zana’nın adaybütün beklentilerine yanıt ola lığına karşı çıktığı ifade ediliyor. cak bir formülü hep birlikte orBu arada, Dicle Üniversitesi İlataya koyacağız. Biz Türkiye’de hiyat Fakültesi’nde öğretim görevüçüncü bir cephe olarak ortaya lisi Yar. Doç. Ahmet İnan, dün isçıkmak istiyoruz. tifasını sundu. İnan, Adıyaman’dan Kürtler arasında birliği oldu bağımsız aday adayı olduğunu, ğu kadar Türk ve demokrasi güç DTP’nin desteğini alacağını umleriyle sürece müdahale edebi duğunu söyledi. MAHMUT ORAL ‘Demokrasiye Sıkılan Kurşun’ Üzerine Başbakan’ın, Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili, “Bu demokrasiye sıkılmış bir kurşundur” sözleri, çok ilginç, üzerinde özellikle düşünmeye değer bir saptama. Bir kez daha demokrasi üzerine Diyarbakır’daki toplantıda eski DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak’ın milletvekili adaylıkları da tartışıldı. Parti içinden bazı kesimlerin uzun süre partiden ayrı kalan Zana’nın adaylığına karşı çıktığı ifade ediliyor. (Fotoğraf: AA) Geçen hafta, demokrasiyi, “iyi”, “tercih edilir” devlet kavramı bağlamında düşünmeyi önermiştim. Bu iyi devletin “iyiliği”, ulusal egemenlik, ekonomi ve demokrasi (haklar ve özgürlükler) ölçütlerine göre değerlendirilebilirdi. Bir noktaya daha dikkat etmek gerekiyor. Devlet kendi başına, bir “norm”a sahip olmayan bir nesnellik olduğuna göre “norm”, iyinin ölçütleri, ancak dışsal, öznel gereksinimlere göre değerlendirilebilir: Farklı öznel konumlar, bu üç alanda farklı “iyi”leri tercih edeceklerdir. “İyi devlet” ölçütlerine göre Tayyip Bey’in hükümetinin uygulamalarına, tercihlerine bakarsak ne görüyoruz? Ekonomi: “Kökten piyasacılık”, sınırsız özelleştirme (sosyal devlet kurumları, stratejik varlıklar da dahil), kamu alanının tasfiyesi, ekonomi yönetimini uluslararası yabancı sermayenin gereksinimlerine uygun biçimde (olağanüstü yüksek reel faiz ve hareket serbestisi) yürütmek; nihayet geleneksel büyük sermayenin karşısında, yeni bir sermaye kesiminin yükselişini kolaylaştırmak. Ulusal egemenlik: Ulusal egemenliği iki daha büyük egemenlik alanına (AB ve Büyük Ortadoğu Projesi) tabi kılan bir dış politika; içeride, kendi meşruiyetini ABD desteğine ve AB sürecine (son krizde de AKP yanlısı yazarların The Economist ve Newsweek gibi dergilerin yorumlarında destek aramaları gibi) dayandırma çabası. Bunlara, uluslararası diplomasi alanında, AKP döneminde yaşanan yenilgi, düş kırıklıkları ve güç kaybını da eklemek gerekir. Demokrasi (hak ve özgürlükler): Burada en önemli uygulamalar, hak ve özgürlüklerin esas olarak, dini özgürlüklerin genişletilmesi, laikliğin hedef alınması, merkezi devletin zayıflatılması, vakıfların, dini kurumların haklarının genişletilmesi olarak göze çarpıyor. Buna karşılık, AKP’nin vatandaşlık haklarını, ifade ve örgütlenme özgürlüğünü genişletici, Kürt sorununu çözüme yaklaştırıcı bir adım attığı söylenemez. Aksine kitle eylemlerine karşı (Tandoğan, Çağlayan ve benzerleri hariç) örneğin en son 1 Mayıs’ta Taksim’de, olağanüstü bir önyargı ve şiddetle saldırıldığını görüyoruz. Başbakan ve hükümetinin “iyi devlet” ölçütlerine göre karnesi oldukça zayıf. Dolayısıyla, silahlı kuvvetlerin “muhtırasından” hemen sonra değil de(?), anayasal bir kurum olan Anayasa Mahkemesi’nin kararından sonra sarf edilen “demokrasiye sıkılan kurşun” ifadesinin anlamının, “iyi devlet” projesini savunma çabasında yattığını söylemek zor. Sınırda askeri hareketlilik Güvenlik güçlerinin Gabar, Cudi, Küpeli, Namaz Dağları, Bestler Dereler, Harimye, Sinat, Yeditepe, Mese, Mergi, Hilizya ve Dersu bölgelerindeki operasyonu sürüyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Güvenlik güçlerinin, Şırnak’ta 20 bin asker ve çok sayıda korucunun katılımıyla başlattığı kapsamlı operasyonun ardından sınır kesiminde askeri hareketlilik gözleniyor. Önceki gün Van’dan yola çıkan 100 araçlık askeri konvoy, geniş güvenlik önlemleri altında Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinden geçirerek Şemdinli ilçesi kırsalına yöneldi. Edinilen bilgiye göre personel de taşıyan araçlar, bir süre önce Kuzey Irak sınırına hâkim noktalara konuşlandırılan Derecik beldesi yakınlarındaki seyyar birliklere katıldı. Söz konusu bölgeye nisan ayından itibaren Bolu, Kayseri, Tekirdağ, Edirne ve Isparta gibi komando eğitim kışlalarının bulunduğu kentlerden çok sayıda askeri birlik getirildi. Öte yandan askeri hareketliliğin dikkat çektiği Cizre ilçesinde de önceki gün akşam saatlerinde 30 araçlık bir konvoy, ilçe merkezinden geçerek Silopi’ye doğru ilerledi. maz Dağları, Bestler Dereler, Harimye, Sinat, Yeditepe, Mese, Mergi, Hilizya ve Dersu bölgelerinde yürüttüğü operasyonun ise sürdüğü bildirildi. Söz konusu operasyona Bolu Komando Tugay Komutanlığı, Çakırsöğüt Jandarma Komando Tugayı, Gabar Dağı’nda bulunan Akçay Piyade Tugayı, Şırnak İl Jandarma Alay Komutanlığı, Şenoba Taktik Sınır Alay Komutanlığı, Gülyazı Taktik Sınır Alay Komutanlığı, Beytüşşebap Jandarma Komando Alay Komutanlığı, Silopi Jandarma Hudut Tabur Komutanlığı bünyesindeki askerler katılıyor. Helikopterlerin havadan destek verdiği operasyonun sonuçları konusunda ise resmi bir açıklama yapılmadı. Savaş uçakları eğitimde Bu arada Diyarbakır’da dün gün boyu 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı, 8. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda savaş uçakları eğitim atışları gerçekleştirdi. Uçaklar, askeri havaalanı içindeki hedeflere yönelik atışlar yaptı. Güvenlik güçlerinin Şırnak 23’üncü Jandarma Tümen Sınır Komutanlığı yönetiminde Gabar, Cudi, Küpeli, Na AKP’nin söylemi AKP Meclis’te çoğunluğa sahip olduğundan hareketle, kendi politikalarını milletin iradesi olarak sunuyor; hatta daha vahimi, kendi politikalarının milletin iradesi olduğuna inanıyor. Halbuki AKP, seçmenin yaklaşık yüzde 25’inin katılmadığı, yüzde 10 barajından, hatalı kullanımdan dolayı “oyların yüzde 40’ının çöpe atıldığı” bir seçimde, oyların yüzde 34’ünü alarak Meclis’e girdi. Böylece seçmenin yaklaşık yüzde 24’ünün oyunu alan bir parti, Meclis’te sandalyelerin yüzde 60’ını ele geçirmiş oluyordu. AKP’nin, parlamenter sistem bağlamında, meşruiyetinin toplumsal zemini işte bu kadar dar! Bu nedenle AKP, Cumhurbaşkanlığı’nı da ele geçirmeye karar verince, iktidar blokunun çeşitli bileşenlerinin sözcüleri, (TÜSİAD Başkanı aynı zamanda en büyük medya grubunun üyesi, ülkenin en büyük meşru şiddet kullanma hakkına sahip olan kurumu olmanın yanı sıra en büyük ekonomik ve kültürel ağırlık merkezlerinden biri olan Ordu’nun üst yönetimi) olmaz dediler. Bu itiraz, sokaklara dökülen büyük kitlelerin kaygılarında da yankılandı. Tüm bunlar AKP’nin Cumhurbaşkanlığı projesinin, hem hükümetin meşruiyet zeminine hem de ülke koşullarına (sınıflar matrisine) uygun düşmediğini gösteriyordu. Ama AKP bu gerçeği görmezden gelerek, arzusunda, ısrarla ısrar etti. Tayyip Bey’in Çankaya’ya çıkamayacağı anlaşıldı, ama ısrar devam etti, Sahneye Gül Bey çıkarıldı. Anayasa Mahkemesi kararına rağmen yine ısrar yinelendi. Yine olmayınca, bu kez bu amaca, anayasa değişikliği yoluyla ulaşılmaya kalkışıldı. En büyük sermaye bloku yine “Olmaz, karşıyız” dedi. Hatta seçimlerin tarihi bile tartışmaya açıldı. Bu inanılmaz ısrar, ister istemez aklımıza şu soruyu getiriyor: “Bu kadar büyük bir tutkunun gerçek arzu nesnesi ne?” Söz konusu olan bir kişi olsaydı, karşımızda ısrarla istemeye devam eden histerili bir hasta olduğunu düşünürdük. Karşımızdaki bir siyasi akım ve parti. Öyleyse bu partinin esas amacı ne? Başbakan, “demokrasiye sıkılan kurşun” derken, demokrasiyi kendi arzu nesnesine indirgemiş olmanın ötesinde, aslında hangi projenin engellenmiş olmasına tepki gösteriyor? erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com Doğrusunu isterseniz, merkez sağ diye adlandırılan DYP ve ANAVATAN’ı, solda sayılan partiler kadar yakından tanımıyorum. Ayrıca onların sağın merkezinde durduklarını söylemek ne kadar doğrudur, onu da kestiremiyorum. Sonuç olarak DYP ile ANAVATAN birlik adımını attılar. 2002 öncesine kadar siyasi yaşamımızda çok önemli roller oynayan bu iki parti, yok olup gitmenin eşiğine kadar gelmişlerdi. Bu birlik yeni bir umut yaratabilir mi? Kendilerine yeni isim olarak merkez sağın geleneksel partisi Demokrat Parti’yi seçmeleri heyecan verici bulunabilir. Çünkü DP , sağın bütününün gözünde çok kutsal bir yere sahip. Adnan Menderes, Celal Bayar, Fatin Rüştü Zorlu gibi isimler merkez sağın efsane isimleri olarak belleklerdeki yerlerini koruyorlar. Adalet Partisi, 27 Mayıs 1960 darbesiyle kapatılan Demokrat Parti’nin Merkez Sağda Birlik… yerini almış, hatta komik bir şekilde, demokrat sözcüğünü kullanmakta zorluk çeken milletimizin DP’ye “demirkırat” adını taktığı için Adalet Partisi bu devamlılığı göstermek amacıyla partinin amblemini de bu bozulmadan uyarlayarak “kırat” yapmıştı. Adalet Partisi kapatılınca onun yerine Süleyman Demirel önderliğinde Doğru Yol Partisi kurulmuştu. ANAVATAN ve DYP merkez sağın iki benzer kuvveti olarak 20 yıla yakın çekişmişler, sonunda her ikisi de Meclis dışında kalmıştı. ??? Yüzde 10 barajı Meclis dışındaki partileri çok zorluyor. ANAVATAN ve DYP de kamuoyu yoklamalarında barajı aşacak gibi görünmüyorlardı. Cumhurbaşkanlığı krizi bu iki partiyi yeniden siyasetin gündemine taşıdı. ANAVATAN’ın 20 milletvekili Cumhurbaşkanlığı seçiminde kritik bir rol oynadı. ANAVATAN, AKP’ye geçit vermeyince erken seçim kaçınılmaz hale geldi. İşte bu dar dönemde iki parti birleşme karar aldı. Buradan bir sinerji çıkar mı? Geçen seçimlerde AKP’ye yönelen ya da sandığa gitmeyen merkez sağ oylar bu partilerin birleşmesinden etkilenerek yeniden bu partilere yönelir mi? Geçmişte çok yüksek oy oranlarına ulaşmış bulunan bu partiler, yeniden bu birlikle eski günlerini yakalayabilirler mi? ??? Türkiye demokrasisi, bu seçimlere bir askeri bildirgeyle yaralanmış olarak gidiyor. Bu bildiriyi kışkırtan nedenlerden birisi de Cumhurbaşkanlığı seçimindeki krizdir. ANAVATAN ve DYP, AKP’yi köşeye sıkıştıran bu süreçte CHP ile aynı doğrultuda hareket etti. Bu onlara ne kazandırır, ne kaybettirir? Adnan Menderes’in oğlu ve siyasi hayatımızın önemli isimlerinden Aydın Menderes, ilk günden itibaren bu nedenle iki partiye de ağır eleştirilerde bulunuyor. Şu çok ağır ifadeler oğul Menderes’e ait: “DYP ve ANAVATAN, millete karşı suçunu örtmek için DP ismine sığınmıştır. Beraber batacaklar. DP, ‘Yeter, Söz Milletindir!’ sloganı ile kurulmuş ve milletin gönlünde bugüne kadar yaşamış bir partidir. Fakat bunlar cumhurbaşkanı seçimlerine katılmayarak ‘Yeter, söz milletindir!’ sözünü indirmiş ve yerine ‘Yeter, söz devletindir’ tabelasını asmıştır.” ??? Aydın Menderes bu değerlendirmeleri merkez sağın, sağdaki seçmenin ne kadarının duygularını yansıtıyor kestiremeyiz, ancak en azından bir kesimin böyle düşündüğü bir gerçek. AKP, önümüzdeki seçimlerde na sıl bir performans gösterebilir? DYP ve ANAVATAN’ın geleceğini biraz da bu belirleyecektir. AKP, eğer merkez sağdaki geleneksel “milletin oyu”nu alırsa geriye diğerlerine pek bir şey kalmaz. Merkez sağ seçmen, AKP ile ilgili nasıl bir değerlendirme yapacak? Onları “mağdur” görüp, haksızlığa uğradıklarını düşünüp destekleyecek mi? Yoksa, işi berbat ettiler, bu ülkeyi yönetmeyi beceremiyorlar, ülkeyi de zora sokuyorlar, diye düşünerek Erbakan’a yaptığı gibi desteğini çekecek mi? Bunu şimdiden anlamak kolay değil. Seçim ortamı içinde şekillenecek bir ruh hali, AKP’nin de rakibi olan DP’nin geleceğini belirleyecek. ??? Seçimlere değişik bir ortamda, çok farklı duyguların ve çıkarların çatıştığı bir ortamda giriyoruz. Önümüzdeki iki ayı en iyi yöneten partiler, bundan en kârlı çıkan partiler olacaklar… TBMM ARAŞTIRMA KOMİSYONU RAPORU ‘Silahlanmaya karşı önlemler alınmalı’ EMİNE KAPLAN ANKARA TBMM Okulda Şiddeti Araştırma Komisyonu, şiddetin önlenmesi için silahlanmanın engellenmesine yönelik yasal düzenlemelere gidilmesi, gençler arasında alkol ve uyuşturucu madde kullanımının engellenmesi, kontrolsüz internet kullanımının kontrol altına alınmasını önerdi. Komisyonun, TBMM Başkanlığı’na sunduğu. raporda şu önerilere yer verildi: ? Okula devamsızlık şiddet içeren davranışlar ile ilişkili olarak bulunmuştur. Bu nedenle okula devamsızlık yapan ya da okula hiç gitmeyen çocuklar olmak üzere iki ayrı grupta devamsızlık nedenlerinin belirlenmesi ve devamsızlığın takip edilerek önlenmesi gerekmektedir. ? Çocuk ve gençler arasında sigara, alkollü içki içme ve madde kullanımı vardır. Bu maddelerin kullanımı çocuk ve gençlerin şiddet davranışlarında da önemli bir etken olarak bulunmuştur. ? Silah taşıma ve çete üyesi olma, şiddet davranışlarında önemli bir etken olarak bulunmuştur. Gençlerin silaha ulaşmalarının engellenmesi, toplumda genel olarak silaha ulaşma ile ilgili yasal durumun güçleştirilmesi ile sağlanabilir. ? Gençler, hatta çocuklar arasında yasal olarak olmaması gereken kumar ve şans oyunu oynama davranışları tespit edilmiş, ayrıca şiddet davranışlarıyla ilişkisi saptanmıştır. ? İnternet kafelerde yetişkinler ile gençlerin birlikte olduğu ortamların ayrılarak gençlerin kullandığı bilgisayarlarda şans oyunlarının filtrelenmesi gerekmektedir. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle