18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 NİSAN 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Ortaoyuncular’ın 27. yılında ‘Fername’ var AYNA ADNAN BİNYAZAR Ferhanca şikâyetname 984 Nisan’ında tam 23 yıl önce Ortaoyuncular’dan, ‘orta halli’ bir daktiloyla yazılmış ‘matbu’ bir mektup almıştım. Topluluk, ‘Şahları da Vururlar’ başlıklı çalışmalarını Ankara’ya ilk kez getirdiklerini, mektubun ilişiğindeki ‘davetiye’yi kullanarak oyuna herhangi bir gece gelebileceğimi bildiriyordu. (Söz konusu mektubu zarfıyla birlikte ‘Şahları da Vururlar’ kitabının arasına koyup saklamışım.) Topluluğun son yapımı ‘Fername’nin dekoru, işte tıpkı bu tür, hafif sararmış eski mektuplar taşıyan, adresi elle yazılmış ve postacı eliyle ‘tevzi edilmiş’, sahneye de dev boyutlara getirilerek yerleştirilmiş zarflardan oluşuyor. Ferhan Şensoy ‘Ferhangi Şeyler’ ve ‘Felek Bir Gün Salakken’in ardından gelen bu üçüncü tek kişilik gösterisinde, bilgisayar teknolojisinin neredeyse mezara soktuğu gecikmeli ve aksamalı olsa da insan sıcaklığı taşıyan ‘geçmiş’in PTT damgalı ‘iletişim biçim’lerine olan özlemini dile getiriyor. 23 yıl önce yazılmış olan mektupta, ‘Şahları da Vururlar’ı izleyen İran İslam Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu’nun oyuna ilişkin ‘övgü’lerine ve ‘İslami tür örtünme biçimi olarak’ nitelediği ‘çarşaf’ın güldürü konusu yapılmasına ilişkin ‘olumsuz eleştiri’sine de yer verilmiş. Ayrıca belirtildiğine göre, Ortaoyuncular Başkonsolos’u ziyaret ederek oyunlarına gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etmişler, ‘olumsuz eleştiri’sine de şöyle yanıt vermişler: “...Biz bir İslam Kar Çağrışımları İstanbul’da kar yüzü görmeden geçti kış. Doğu Anadolu’da nice karlar gördüm, kardan tünellerin altından geçtim, göz gözü görmez tipilere tutuldum, dağlarda keklik kovaladım... Karın kar olduğunu bilen bir kişi, birkaç gün önce geldiği Berlin’de, bir öğle sonrasının ak uçuşmalarını kar sayar mı?.. Karlı kışların insanları, ak örtüye bürünmüş topraklar görmeyince eksiltili bir yıl geçirmiş oluyor. Kar aydınlıktır, geçmiş günlerin mutluluklarına götürür, duygularla donatır, arıtır ruhu. Bir ülkede eşit zamanlı dört mevsimi yaşamanın ne büyük mutluluk olduğu, karsız geçen kışlardan sonra anlaşılıyor. Kimse ayırdında olmaz, ama, karın altında soluk alan insan mevsimden mevsime kim bilir ne değişimler yaşar... Böceklerin toprakaltı yurdunda, ağaçların su emen kök uçlarında neler oluyor, bilen var mı?.. ??? Türkiye, “Havada kar sesi var...” diye türkü çağıran gariplerin yurdudur. Issız dağ yollarında iki taşın arasında can bulan kır çiçeğinin, rengini hangi mevsimin güneşinden devşirdiğini kimse bilemez; havada karın sesini duymak da onun gibi şiirsel bir sezgi. Yüzde bakışın izini gören türküsel duyarlık, havada karın sesini duymaz mı?.. ??? Her toplumun kar kültürü başkadır. Eskimolar için kurdukları evin duvarıdır, çatısıdır, penceresidir. Eskimo, hayatın acısını tatlısını buzdan evciğinde yaşar. Afrika’da bir ak düştür kar. Sibirya’da sonu gelmez beyazlığın uzun yolculuğu. Avrupa’da Alpler’in gün vurmuş yamaçları. Anadolu’da kış aylarının ak örtüsü. Ahhh, mevsimler nasıl değişti... “Nerde bıldır yağan karlar şimdi?..” (Villon) ??? Çocukluğumun kış sabahlarında, karla kaplı pencerelerin ak sessizliğine açardım gözümü. Gecenin karanlığına yağan kar, uyanınca bana seslenirdi. O yaşlarda Ahmet Muhip Dıranas’ın “Kardır yağan üstümüze geceden” dizesini bilmiyordum; ama ilk duyduğumda, geçmiş günlerin kar çağrışımlarıyla, bir duygu yoldaşıyla sarmaş dolaş gibi oldum. Donuk buz rengi bir göğün altında, bütün yaratıklar sanki kar hafifliğindeydi. Kapıya fırlardım. Karın temiz serinliği ciğerlerime dolardı. Ahırlarda atlar, doğum bekleyen inekler, sığır sıpa, sesimize ses verirdi. Her tahta parçası bir kızak. Benim kızağım anamın ekmek tahtasıydı. Ayağın gömüleceği kadar yağmışsa kar, anam ekmek tahtasını elime tutuştururdu. Tahtaya yapışık hamur kırıntıları ancak kara sürtünerek temizlenirdi. Dönüşte kızağımı ayna gibi gören anamın gözlerinde kar sevinçleri ışılardı. ??? Dizeler anılara benzer, bir an sevince boğar insanı, bir an hüznün karanlığında bunaltır. İnsan bir duygu devingeni; hüznü olmayanın sevinci olmuyor... Az önce içim kar çağrışımlarıyla ay aydınlıkken, yeniçağ romantiği bir genç ölünün, Azer Yaran’ın bir dizesi, yağlı kurşun gibi, yüreğimin çeperine vurup geçti. “Ülke uyuyor kardan bir yorganda”. Şair, imgelerle düşünür. “Kardan yorgan” betimleme mi, düşünsel bir imge mi?.. Kardan yorganın altında soluyan bir ülke uyanırsa neler olmaz! Ahmed Arif’in, “Karanfil sokağı kar altındadır” dizesi nasıl yorumlanmalı; Karanfil sokağı Ankara’nın orta yerinde iken... Yahya Kemal, “Sandım ki uzaklaştı yağan kar ve karanlık” diyor. Belirsizliğe soru sordurtur şiir: Karanlık uzaklaşıyor mu, yaklaşıyor mu?.. [email protected] 1 erhan Şensoy’un son oyunu ‘Fername’ bugünden şikâyet edilirken oluşan hüznün, geçmişe ilişkin ‘ışıklı’ anılarla delinmesiyle neşeli kılınıyor. F kültürünün ‘insanoğlu’ simgesi ‘palyaço’nun neşehüzün karışımı duyarlılığını da sindirmiş (söz gelimi, ‘Beni Ben mi Delirttim?’ her iki yaklaşımın da karışımı). ‘Dil’i ‘keskince’ ve/ya da ‘esnekçe’ kullanarak oluşturduğu ‘söz güldürüsü’nü bu ‘duruş’ içinde, ‘taşlama’dan başlayıp ‘kara alay’a ulaşan bir çizgide kotarmış. Son oyunlarda (‘Aşkımızın Son Durağı’, ‘Kiralık Oyun’, ‘Fername’) Ferhanca güldürünün ‘neşe’si kaçmış görünüyor. Uzun yıllardır yazaryönetmenoyuncu olarak aşırı dozlarda üretmenin getirdiği bir bunalmışlık mı, yoksa sahnede yansıtılan toplumda da gerçekten yaşanan çarpıklıkların, bu çarpıklıklara ‘gülerek/alay ederek bakabilme’mize olanak tanıyan ‘sınır’ı ‘çoktan aşmış’ olması mı? Sanırım, her iki neden de geçerli. da, cehenneme döndürülmüş yanı başımızdaki bir coğrafyada yaşanmış/yaşanmakta olan neredeyse 30 yıllık bir insanlık dramı var. Oysa Ortaoyuncular’ın eski mektubunda nasıl da iyimser bir yaklaşım sergilenmiş: “İstanbul’dan sizlere, umut, sevinç ve saygılar getirdik” diyorlar. ‘Fername’de ise ‘umut’tan eser yok. Bunca yıl toplumca birlikte yürümüşüz bu yolları. Şensoy’un ‘şikâyetname’sinin altına rahatça imza atabiliriz. Atarız da, konumuz ‘şikâyet’ ise, neresi komedi ‘Fername’nin? Şensoy’un ‘güldürü’yü ‘koyu renge’ya boyama hünerinde. Seyirlik geleneğimizin ustalık simgesi olagelmiş ‘kavuk’un sahiplerinden biri olsa da, Şensoy’un yazarlığındaoyunculuğunda ağır basan ‘Batılı’ bir yan var. Bir yandan geleneksel giysiler içinde, elinde ‘tef’, ‘Haldun Tanerce’ bir ‘kabare tiyatrosu’ gösterisine ‘müşteri’ toplarken (söz gelimi, ‘Sahibinden Satılık Ortaoyunu’), bir yandan da, yazaroyuncu olarak ‘Ferhanca duruş’una Batı Fername’nin içerdiği ‘koyu renge boyanmış güldürü’yü yer yer ‘ışıklı’ kılmada, Şensoy’un kendi yaşamından seçerek bizimle paylaştığı anıların payı büyük. Çarşamba’daki çocukluğu ve ‘sinemalı’ günleri, belediye başkanı babası, İstanbul’daki Sinematek izleyiciliği, beyazperdedeki oyunculukları... Şensoy’un ‘sahne için yazılmış olmayan’ kitaplarını okuyanların tadına daha da çok varacağı bu tür anıştırmalar, AKP’li, Deniz Baykal’lı, MMM Migros alışverişli, epostalı, cep telefonlu durumumuzun acınası gülünçlüğünden dem vurulmadığı anlarda, yaşamın daha yaşanır olduğu geçmişin (belki de gençliğin) bir daha geri gelmeyecek tatlarına götürüyor bizi. ‘Fername’nin sevgi ve özlem yüklü ‘arı gülmece’ noktalarına bu tür anların anlatımıyla ulaşılıyor. ‘Fername’yi, ‘Ferhangi Şeyler’in sunduğunun ötesinde tatlar da alarak izleğimi söylemeliyim. Siz de kaçırmayın. cumhuriyeti değiliz, Atatürk devrimleri geçirmiş laik bir ülkeyiz, 20. yüzyılın sonunda Türk kadınının kara çarşafa bürünmesi, tasvip etmemiz mümkün olmayan özelliklerden biridir.” 21. yüzyılın ilk on yılı içindeki durumumuz açısından düşündürücü bir saptama bu. İleri mi, geri mi gitmişiz 1984’te durduğumuz noktadan? Yanıtı ‘ışıklı mektup’ olarak da anlamlandırabileceğiniz ‘Fername’de arayabilirsiniz. ‘Fername’, aynı zamanda bir ‘şikâyetname’. Toplumdaki, siyasetteki, yaşama biçimimizdeki keyif bozucu ‘gidişat’, Ferhanca ‘melankoli’nin temel nedenlerinden... ÜLDÜRÜNÜN KOYU RENGİ Elimdeki sararmış mektup barış çağrısıyla sürüyor: “Gönlümüz istiyor ki, İranIrak Savaşı artık son bulsun.” Bu tümceyi yıllar sonra yeniden okurken ürperiyorum. Ortaoyuncular’ın ilk oyunları ‘Şahları da Vururlar’ ile son oyunları ‘Fername’ arasın ‘IŞIKLI’ ANILAR G Metin And 80. yaşını dostlarıyla sahnede kutladı Kültür Servisi Antropoloji proonlardan biriydi. fesörü, tiyatro ve gösteri sanatları Gecenin en hoş anlarından biri de araştırmacısı Metin And, DT TakAnd’ı anlatan çok güzel sözler söysim Sahnesi’nde Truva Folklor Araşlenmiş olduğunu belirttikten sonra tırmaları Derneği’nce düzenlenen Yıldız Kenter’in küçük bir şarkıyla ‘Metin And 80 Yaşında’ etkinlikutlamaya katılmasıydı. Gecede ‘Su ğinde dostlarıyla buluştu. Gecenin Semahı’, Mehmet Akan’ın koreogsunuculuğunu tiyatro sanatçısı Gülrafisine sadık kalınarak sunuldu. Sesen Tuncer yaptı. ma da Türk halk müziği ve sanat müDoğan Hızlan’a göre, “Türk tiziğimizden örnekleri incelikli yoruyatrosu Metin And olmadan anmuyla sunarak katıldı kutlamaya. laşılamazdı”... İlhan Gülek, AnaMetin And ise sıra ona geldiğinde dolu kültürünün önemli yapıtaşlaçok heyecanlı ve mutluydu. rından biri olan ‘ustalara ve eme, 17 Haziran doğumlu olduğuAnd ğe saygının’ ne denli önemli oldunu, ama yaşanan gecenin kendisi abri Koz’un Metin And için hazırladığı kitap, kutlamağunu söyledi. Ressam Günseli Kaiçin en güzel kutlama olduğunu, oranın sonunda dağıtıldı. to da gecede söz alan sanatçılarda bulunan herkese, Sabri Koz ile İldandı. Metin Sözen de And için o gece orada olan isimlerdendi. “1930’lu di. Mustafa İsen, Kültür Bakanlığı ola han Gülek’e çok teşekkür ettiğini söylekuşaklar bütün zorluklara rağmen, bi rak paylarına düşeni yapma sözü vererek di. “Bu deyimi kullandığımda yanlış lime, bilince dayalı işler yaptılar... Biri “bu toplumda Metin And olmasaydı ne anlaşılabilir ama” diyen And, “ben bir kimle insanların öne çıkmasının zor ol lerden mahrum kalınacağını sorgulamak amatörüm” diye sözlerine devam etti. duğu bir dönemde yaşıyoruz, nitelikli ol gerektiğini” söyledi. Geceye rahatsızlığı “Bu çok güzel bir şey aslında. Çünkü manın bir soru işaretine dönüştüğü...” nedeniyle katılamayan Talat Sait Hal ben, bir romanı, bir araştırmayı hazırdiyen Sözen, “And’ın yaptıkları kendi man yerine kızı Defne Halman konuştu. lama sürecinden hoşlanıyorum. Sona ni aşmanın bir sonucudur. Dilerim Türk And’ın renkli ve esprili kişiliği, dostları erdiğinde de çok geçmeden yeni bir tatoplumunda soru soranlar çoğalır” de na ve geceye yansıyordu, Can Kıraç da nesine başlıyorum” dedi. Cenk Gençdiş’in objektifinden ‘Kuş Pazarı’ Kültür Servisi Fototrek Fotoğraf Merkezi Galerisi 20 Nisan’a dek Cenk Gençdiş’in ‘Kuş Pazarı’ başlıklı fotoğraf sergisine yer veriyor. Sergi, Perşembe Pazarı ve Topkapı Surdibi’nde kurulan güvercin pazarında çekilen fotoğraflar arasından seçilmiş 50x70 cm. 21 fotoğraftan oluşuyor. Azat kuşlarının yanı sıra “cins” kuşlara da rastlayabileceğiniz, kimi zaman hayvanseverlerin tepkisini çeken bu ‘pazar’dan fotoğraflara, insanların bu özel canlılara olan ilgisi de yansıyor. Bir kuşun kanadından, gözünden, kuyruğundan, tüyünden o kuş hakkında her şeyi anlayabilen kuşbazlar, yakaladıkları güvercinleri 12 YTL’ye satmaya çalışan açıkgöz gençler ve tüm bu koşturmanın ortasında kendini bulan kuşlar, sergideki fotoğraflarda... (0 212 251 90 14 245 78 57 www.fototrek.com) Kara Kare Film Günleri ? Kültür Servisi Türk Musevi Cemaati Sinema Grubu tarafından düzenlenen “Kara Kare Film Günleri”, 1521 Nisan tarihleri arasında Maçka Cinebonus GMall’da 2 ayrı salonda yapılacak. Bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek film günleri, II. Dünya Savaşı sonrası “Nazi Almanyası”nda toplama ve ölüm kamplarında yaşamını yitiren milyonlarca insan anısına düzenleniyor. “Kara Kare Film Günleri” çerçevesinde, aralarında “2006 Venedik Film Festivali En İyi Yabancı Film Ödülü” alan Paul Verhoeven’ın yönettiği “Black Book (Kara Kitap)”, Kjell Grede’nin yönettiği “İyi Akşamlar Bay Wallenberg”, yönetmenliğini Werner Herzog’un yaptığı “Invincible (Yenilmez Adam)”, belgesel film “Memoria (Hatıra)”, Michael Verhoeven’ın yönettiği “Annemin Cesareti”, Istvan Szabo’nun yönettiği “Günışığı”nın da bulunduğu filmler gösterilecek. S MANA VGAT İZALEİ ŞÜYU SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI Dosya No: 200619 Manavagat Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından satılmasına karar verilen gayrimenkuller, aşağıda ayrı ayrı belirtilen gün ve saatlerde izalei şüyu nedeniyle açık artırma yoluyla satılacaktır. Tapu Kaydı: MANAVGAT İLÇESİ SARILAR BELDESİ 108 ADA, 2 NOLU PARSEL. Özellikleri: PARSEL 1000 M2’LİK İMAR PARSELİDİR. İMAR ÇAPINA GÖRE PARSEL GÜNEYDOĞUDA 35 MT’LİK YOLA CEPHELİ, KUZEYDOĞUDA İSE 10 MT’LİK YOLA CEPHELİ, TİCARİ SAHA İÇERİSİNDE OLUP, PARSEL ÜZERİNE AYRIK NİZAM 2 KAT YAPILAŞMAYA MÜSAİT OLUP, PARSEL ÜZERİNDE 9,00 M X 17,80 EBADINDA 160,20 M2 OTURMA ALANLI 2 KATLI BETONARME KARKAS BİNA MEVCUTTUR. PARSEL DEĞERİ 230.000,00 YTL. BİNA DEĞERİ İSE 71.152,83 YTL. OLUP, PARSELİN TOPLAM DEĞERİ 301.152.83 YTL’DİR. PARSEL YOL, SU, ELEKTRİK VE PTT HİZMETLERİNDEN YARARLANMAKTADIR. İmar Durumu: İMARLI PARSELDİR. Değeri: 301.152,83 YTL Satış Saati: 09.0009.15 Tapu Kaydı: SARILAR BELDESİ 108 ADA, 3 NOLU PARSEL 1113 M2 MİKTARLI BİR İMAR PARSELİDİR. Özellikleri: İMAR ÇAPINA GÖRE, PARSEL GÜNEYDOĞUDA 35 MT’LİK YOLA CEPHELİ, GÜNEYBATIDA İSE 10 MT’LİK YOLA CEPHELİDİR. TİCARİ SAHADA BULUNAN TAŞINMAZ ÜZERİNE İKİ KATA RUHSAT VERİLEBİLİR HALDE OLUP, PARSELİN KUZEYBATISI SEMT SPOR SAHASINA BİTİŞİKTİR. PARSEL ÜZERİNDE 2 KATLI BETONARME KARKAS BİNA MEVCUT OLUP, ALT KISMI DÜKKÂN, ÜST KISMI KONUT ŞEKLİNDE KULLANILMAKTA OLUP, BİNANIN TOPLAM ALANI 272,64 M2’DİR. PARSELİN DEĞERİ 255,990,00 YTL, BİNALARIN PARASAL DEĞERİ İSE 48.437,22 YTL OLUP, TOPLAM PARASAL DEĞERİ 304.427,22 YTL’DİR. PARSEL YOL, SU ELEKTRİK VE PTT HİZMETLERİNDEN YARARLANMAKTADIR. İmar Durumu: İMARLI PARSELDİR. Değeri: 304.427,22 YTL Satış Saati: 09.1509.30 Satış Şartları: 1 Satış 08.05.2007 Salı günü yukarıda yazılı saatler arasında Manavgat 2.İcra Müdürlüğü’nde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin % 60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 18.05.2007 Cuma günü yukarda yazılı saatler arasında Manavgat 2. İcra Müdürlüğü’nde ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin % 40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetinin % 20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar geçerli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Teminat olarak döviz kabul edilmeyecektir. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, tapu satım harcı satış bedelinden ödenecek, damga resmi, KDV ile tapu harcının 1/2’si alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ile satış ilanın tebliğ edilemeyen alakadarlara ilan tarihinden 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağı ilan olunur. 12.03.2007 (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 17052 ANKARA 2. AİLE MAHKEMESİ’NDEN Esas No: 20051397 Davacı HASAN KARAKUŞ VASİSİ SAİT KARAKUŞ tarafından davalı ZELİHA KARAKUŞ aleyhine açılan BOŞANMA davasının yapılan yargılamasında verilen ara kararı uyarınca; Davalı ZELİHA KARAKUŞ’un Hurman Depebaşı Köyü AFŞİN/K.MARAŞ ve M.Gündüzbey sokak no:4 Eskişehir Bağları KAYSERİ adreslerine çıkartılan tebligatların tebliğ edilemediği ve adreslerinin de zabıtaca yapılan araştırmada tespit edilemediğinden adı geçen davalının duruşma günü olan 08/05/2007 günü saat 09.00’da tüm deliller ile birlikte mahkememizde hazır bulunması ve kendisini bir vekille temsil ettirmesi, aksi takdirde duruşmalara yokluğunuzda devam edileceği ve karar verileceği HUMK.nun 509. maddesi gereğince tebliğ yerine kain olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 22/03/2007 (Basın: 16078) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle