27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA 6 HABERLER Dink ailesinin avukatı Doğan, suikastın ardındaki asıl faillerin yakalanmayacağını düşündüğünü söyledi AVRUPA GÜRAY ÖZ Cinayette ‘Susurluk’ izleri HİLAL KÖSE Cumhurbaşkanını Kim Seçecek? Tartışma sisin, pusun içinde gittikçe halsizleşiyor. Kim seçecek cumhurbaşkanını? Cevap açık, net. Cevabı herkes biliyor: Türkiye Büyük Millet Meclisi. Peki, Meclis’in bileşimine, partilerin temsil yeteneğine ilişkin gerçekler nereye gitti? Gerçek, AKP’nin üçte bir oyla Meclis’te üçte ikilik bir çoğunluğu elde etmiş olması değil midir? Başka partilere, adaylara verilmiş pek çok oy şimdi parlamentoda bulunan iki partinin hesabına yazılmadı mı? Yazıldı. Tuhaf bir seçim sisteminin, yüksek barajın desteğiyle oluşmuş, yenilenmesine bir yıldan daha az zaman kalmış olan bu parlamento tarafından seçilen kişi, çoğunluğu temsil yeteneğine sahip olacak mı? Bu işin bir yüzüdür. ??? Öteki yüzü daha vahimdir. Diyorlar ki, kimin cumhurbaşkanı olacağına AKP Merkez Karar ve Yürütme Kurulu’nda karar verilecek. Kısacası, cumhurbaşkanını AKP MKYK’si seçecek. Böyle bir şey olabilir mi? Diyelim ki oldu. AKP MKYK’sinin seçtiği cumhurbaşkanı ülkeyi temsil edebilir, cumhurun başı olabilir mi? ??? Ama bu kadar da değil. Hepimizin bildiği asıl gerçek, ülkemizin şu dillere destan “partiler demokrasisi”nden güç almış, padişah usulleriyle güçlendirilmiş “AKP demokrasisi”nde, kararları parti üyelerinin değil, partili milletvekillerinin değil, partinin MKYK’sinin değil, Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısaca Başbakan’ın verdiğidir. Öyleyse cumhurbaşkanını da Recep Tayyip Erdoğan, yani başbakan, yani tek bir kişi, tek bir milletvekili seçecektir. Peki, bu seçim nasıl demokratik olacak, halkın eğilimlerini yansıtacak, çoğunluğu temsil edecek ki? ??? Cumhurbaşkanlığı’nın hem çoğunluğu temsil etmesi, hem azınlığın haklarını koruması, hem de tarafsız kalmayı başarması gerekiyor. Peki, bu özellikleri, yanlış bir seçim sistemi ile oluşmuş parlamentoda seçilecek, gerçekte tek bir kişinin isteğiyle belirlenecek cumhurbaşkanı taşıyabilir mi? Geçen dört yıl demokrasi konusunda bize yeteri kadar fikir vermiş olmalıdır. Siz bakmayın “neoliberal aydınların” AB destekli demokrasi yaygaralarına. Türkiye, bireyin kavuştuğu sahte özgürlüklerle parlatılmış bir diktatörlüğe doğru koşar adım ilerlemektedir. Medyanın sesi, patronlar ve siyaset tarafından kısılmış, sokaklar çapulcu çetelere teslim edilmiştir. Camilerde yeşillenen cemaat demokrasisi ise geleceğin Türkiye’si olmaya adaydır. ??? Seçimi tek başına gerçekleştirmeye, yalnızca kendi oyuyla cumhurbaşkanı tayin etmeye niyetli Başbakan’ın yandaşları, 376 toplantı yeter sayısı koşulunu duyunca, fena halde sinirleniyorlar. Oysa işin gerçeği 376’nın bile demokratik bir seçimi garantilemeyeceğidir. Çünkü bu 376’lık çoğunluk başka partilerin oylarını kendi hesaplarına yazmış partilerin halkın çoğunluğunu temsil etmeyen “çoğunluğudur”. Bu demokratik değilse, tek bir kişiye bağlanmış seçime demokratik, seçilene çoğunluğun temsilcisi, azınlığın koruyucusu diyebilir misiniz? O zaman gittikçe koyulaşan sise, sis içinde kinini bileyen mürteciye, ellerini ovuşturan emperyaliste de diyecek “güzel” bir şey bulursunuz siz. ??? Yoldan çıkmış aydının rotası, küçük sapmaların zaman içinde büyük sapmalara dönüşmesiyle oluşur. O yenilmeye tahammülü olmayan, bu nedenle sürekli kazananın yanına sıçrayan “aydın”dır. Oysa yenilmenin, bir kere daha yenilmenin, daha iyi yenilmenin geleceğe taşıdığı umudu anlamadan hiçbir şey olmaz bu dünyada. İşte bu nedenle kararan ufkun arkasındaki ışığı herkes göremez. İşte bu nedenle insan, açık ve endişesiz girmelidir safına. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak’ta Şişli’deki gazete binası önünde katledilişinin üzerinden 2.5 ay geçti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturma kapsamında, katil zanlısı O.S.,azmettirici Yasin Hayal ve muhbir Erhan Tuncel’in de aralarında bulunduğu 12 kişi tutuklandı. Gerçek faillerin Pelitli’den getirilen bir grup milliyetçi çocuk olmadığını savunan Dink ailesinin avukatlarından Erdal Doğan, cinayetin arkasında Susurluk’un devamı olan bir yapının olduğunu kaydetti. Doğan, “Dink suikastının aydınlanmasını umuyoruz ancak derinleştirilmesini istediğimiz konularda araştırma yapılmadığı sürece gerçek faillerin yakalanamayacağı düşüncesindeyim” dedi. Dosyanın iddianamesinin çok önceden oluşturulduğunu düşündüğünü, ilk aşamadan bugüne dek bir ilerlemenin olmadığını ifade eden Doğan, “Tek gelişme, zanlıların açıkladıkları kişilerin ifadelerine başvurulması. Bu soruşturmada ilginç bir şekilde ifadeler üzerinden sanık yakalanmak isteniyor. Aslolan, delillerle sanığa ulaşmaktır. İşleyiş bize umut vermiyor” dedi. Suikastın arkasında, doğrudan bir siyasi yapılanmasının ötesinde bir “yapı” olduğunu belirterek, bu yapının da çok uzun zamandır Türkiye’nin başına bela olduğuna dikkat çeken Doğan, “Devletin içine sızmış ve devleti kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan, para ve güç ilişkilerinin olduğu bir yapı. Tüm bunları da vatanseverlik ideolojisi içerisinde oluşturmaya çabalayan bir grup. İçerisinde, polisinden askerine ka ‘ Y Ü R Ü Y Ü Ş T A M A M L A N M A L I ’ Kaygılarımız var” diye konuştu. Ülkesini terk etmeyecek kadar seven bir kişinin öldürülmesinin Ermeni cemaatini de derinden etkilediğine işaret eden Doğan, Dink’in dünya kamuoyuna mal olan bir yazar ve düşünür olması nedeniyle soruşturmanın evrensel hukuku ilgilendirdiğini vurguladı. Etkin soruşturma yürütülmesi konusunda BM’nin soru sorma hakkının da olduğunu anımsatan Doğan, soruşturmanın etkin ve adil yürütülmediği noktada AİHM’ye başvurma haklarının doğduğunu söyledi. ink’in cenazesindeki sloganları, artık bu cinayetlerin canına tak ettiği bir toplumun haykırması olarak D nitelendiren Doğan, 8 kilometrelik yürüyüşün de Dink cinayetinin aydınlanması ile tamamlanacağını vurguladı. Yurttaşlık görevi olarak tepkisi olan herkesin bu suikastın üzerine gitmesi gerektiğini dile getiren Doğan, “Bu yürüyüş umutlandırdı ancak yurttaşlar yargıya güvenmiyorlar... Cinayetin aydınlanmaması da Türkiye’nin geleceğini ipotek altına almakolur. dit eden şahıslarla, ihmali olan kamu görevlilerinin de bu davada sanık olmaları gerektiğini söyleyen Doğan, Türkiye’deki bu dallanıp budaklanmış yapının soruşturulmasının da ancak bağımsız ve güvenceli savcılarla yürütülmesi gerektiğine işaret ederek şunları söyledi: “Hrant’ın öldürülmesinde, Adalet Bakanlığı’nın sorumluluğunu gündeme getirdik ama soruşturmayı yürüten savcılar, bir anlamda bu bakanlığa bağlı. Bu şahısların yargılanmasını sağlayacak yetkilere de sahipler. CMK’nin 8. maddesine göre suça ortaklıktan dolayı İstanbul’daki soruşturma kapsamına sokabilirler. Yapmazlarsa görevlerini ihmal etmiş olacaklar.” VURAN TEK DEĞİLDİ Dink’i vuran O.S’nin tek başına olmadığına inandığını yineleyen Doğan, “Kamera görüntülerinin hepsi incelenmedi. Görgü tanıklarının da söylemleri var. Olay anındaki suç ortaklarının tespit edilmesi soruşturmayı başka bir güzergâha sokacak niteliktedir. Belki gerçek faillere ulaşılacaktır” dedi. Dink’in en son yargılandığı mahkemeye gelen şahıslarla, 26 Şubat’ta Agos’un önüne gelen kalabalığın araştırılması gerektiğini belirten Doğan, Dink’i 24 Şubat’ta İstanbul Valiliği’nde vali yardımcısı ile tehdit eden ve MİT’te önemli görevi olduğu söylenen kişinin kim olduğunun önemli olduğunu söyledi. Tuncel’in McDonald’s bombalamasında yaralanan müştekilerin şikâyetlerini geri aldırdığını söylediğini, Rahip Santaro davasında da müştekilere baskı yapıldığını öğrendiklerini anlatan Doğan, “Bunlar araştırılmıyor. Santaro cinayeti aydınlanmış olsaydı Dink öldürülmeyecekti” dedi. Hrant Dink cinayeti sonrası gözaltına alınan Tuncel, Hayal ve O.S’nin basına sızan ifadeleri soru işaretleri yarattı. dar yoğun bir şekilde devlet görevlileri kümelenmiş durumda” dedi. “Bu yapı Susurluk’ta çok fazla ifşa oldu. Susurluk’un failleri ise üzerlerine gidilmediği, etkin soruşturma ve yargılama yapılmadığı için de bu yapıyı hâlâ sürdürüyor” diyen Doğan, bu durumun, Dink soruşturmasında da çok açık görüldüğünü, adli kolluk sisteminde ihmalin olmadığı, görevin kötüye kullanılmadığı bir meslek grubunun kalmadığını dile getirdi. Dink’in öldürüleceği ihbarını dikkate almayan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın ilk açıklamalarının bile bu soruşturmada sanık olarak yargılanmasını gerektirdiğine dikkat çeken Doğan, Dink’e koruma atamadığı için de görevi ihmal suçunun oluştuğunu ifade etti. Trabzon ve Ankara emniyet müdürlüklerinin, İçişleri ve Adalet bakanlarının da doğrudan sorumlu olduğunu kaydeden Doğan, Pelitli’deki gençlerin asayiş yetkisinde olduğu Jandarma Komutanı’nın da araştırılması gerektiğini vurguladı. Dink’i linç etmeye çalışan, ölümle teh MLKP OPERASYONU DAVASI BAŞLIYOR ZAMANAŞIMINA DOĞRU Atılım ve Özgür Radyo çalışanları yargılanıyor HİLAL KÖSE Devrimci Sol ana davası İstanbul Haber Servisi İstanbul 1.Ordu Komutanlığı 2 No’lu Sıkıyönetim Mahkemesi’nce 1981 yılında açılan ve Yargıtay’ın eksik evrak nedeniyle bozduğu 1243 sanıklı Devrimci Sol ana davasının yeniden görülmesine devam edildi. Üsküdar 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya 21 sanık katıldı. Sanıklardan Erdal Ketenci, “Hakkımda hiçbir delil olmadığı halde uzun yıllar tutsak edildim. 12 Eylül’ün devamı olan bu hukuku reddediyorum” dedi. İfade veren diğer sanıklar da 12 Eylül döneminde açılan bu davanın sürdüğünü basından öğrendiklerini ifade ederek, savunma için ek süre istediler. Sanık avukatlarından Hülya Yalçın mahkemenin bu davadaki eksik evrakları tamamlamasının mümkün olmadığını, ifade ederek “Müvekkilim Saleh Odabaş’ın beraatını talep ediyorum” dedi. Mahkeme heyeti, avukatlara süre vererek duruşmayı 25 Eylül’e erteledi. Öte yandan, sanık avukatları, ara karar verilirken Cumhuriyet savcısının da duruşma salonunda olduğuna ilişkin tutanak hazırlayarak mahkeme heyetine sundular. Hakkında ceza istenen 163 sanık hakkındaki davalar ise 2009 ve 2010 yıllarında zamanaşımına girecek. Atılım ve Dayanışma gazeteleri ile Özgür Radyo yönetici ve çalışanlarının da aralarında bulunduğu 24 kişi hakkında, “yasadışı örgüt üyesi olmak” suçundan dava açıldı. MLKP operasyonu kapsamında, BEKSAV , Ezilenlerin Sosyalist Platformu (ESP), Limterİş Sendikası gibi çok sayıda dernek ve kültür merkezine düzenlenen baskınların ardından açılan davanın ilk duruşması 13 Nisan’da görülecek. Sanık avukatları, soruşturmada savunmanın dışlanarak adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini savundular. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen iddianamede, şüphelilerin 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmaları isteniyor. Haklarında dava açılan şüphelilerden 17’sinin tutuklu olduğu dava, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Atılım Gazetesi Genel Ya yın Yönetmeni İbrahim Çiçek ve eski Genel Yayın Koordinatörü Sedat Şenoğlu hakkındaki soruşturma ise devam ediyor. Gazetecilik faaliyeti yaparak suç işledikleri ileri sürülen Çiçek ve Şenoğlu, 8 Eylül’den beri tutuklu bulunuyor. Savunmanın yargıç ve mahkeme kararları ile dışlandığını söyleyen sanık avukatlarından Keleş Öztürk, “Bu soruşturmada da tüm talep ve itirazlarımız reddedildi. Dava açılana kadar CMK’nin 153/2 maddesi gereğince verilen kısıtlama kararı sürdürüldü. Şüphelilerin ve müdafilerinin iddia ve dayanaklara ulaşmaları ve incelemeleri engellenerek adil yargılanma hakkı ihlal edilmiştir” dedi. “Arama ve el koyma kararının” da hukuka aykırı olduğunu savunan Öztürk, sanık gazetecilere yönelik iddiaların basın ve ifade özgürlüğü ile halkın haber alma hakkını ihlal ettiğini ileri sürdü. ‘Adalet Gemisi’ demir aldı İstanbul Haber Servisi Yazar, sanatçı, hukukçu, aydınlardan oluşan bir grup, kiraladıkları bir deniz taşıtına “Adalet Gemisi” adını vererek aydınlatılmayan ve sorumluları yargılanmayan siyasi cinayet ve katiamları yeniden sorguluyorlar. Kadıköy İskelesi’nden dün hareket eden Adalet Gemisi, 3 gün boyunca İstanbul’un çeşitli iskelelerinde 1 Mayıs 1977’den Hrant Dink’in öldürülmesine dek çeşitli sembolik davaları ele alacak. 78’liler Türkiye Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, sanatçı Ferhat Tunç, avukat Eren Keskin’in de aralarında bulunduğu aydınlar, dün Adalet Gemisi’nde “Susurluk ve Şemdinli” davalarını sembolik olarak görüştü. Kadıköy İskelesi’nde toplanan “Adalet Gemisi”yle denize açılan aydınların hazırladığı sembolik iddianameyi Şemdinli’de bombalanan Umut Kitabevi sahibi Seferi Yılmaz’ın avukatı Deniz Tuna okudu. Tuna, Susurluk davasında en ağır cezanın Abdullah Çatlı, Hüseyin Kocadağ, Sedat Edip Bucak ve Gonca Us’un içinde bulunduğu arabaya çarpan kamyonun şoförü Hasan Gökçe’ye verildiğine dikkat çekti. Adalet Gemisi bugün saat 10.00’da Bakırköy İskelesi’nde Gazi, Maraş, Sıvas, Çorum davalarını, perşembe günü Bostancı İskelesi’nde aydın cinayetlerini, son olarak cuma günü Beşiktaş İskelesi’nde Taksim’deki 1 Mayıs 1977 katliamını ele alacak. eposta: guray.oz@cumhuriyet.com.tr Emniyet müdürü görevden alındı ? ANKARA (ANKA) Gazeteci Hrant Dink cinayetinde gerekli önlemleri almamakla eleştirilen Trabzon Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Vekili Başkomiser Yahya Öztürk görevinden alındı. Öztürk, “Başka bir görevlendirme yapılana kadar personel şube emrine’’ alındı. Öte yandan, Trabzon Valiliği, Öztürk’ün, personel şube müdürlüğü görevine atanmasının Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında yapıldığı iddiasının gerçekdışı olduğunu açıkladı. Katil zanlısından ilginç ifade Başkomiser Erkan Ataman’ı öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Çiçek, “1999 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde çifte tabanca ve el bombasıyla gezmeme rağmen kimse müdahale etmediyse, bu tesadüf değildir” dedi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde görevli Başkomiser Erkan Ataman’ı görevi başında öldürdüğü iddiasıyla yargılanan Tolunay Çiçek, “1999 yılından beri Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde çifte tabanca ve zaman zaman el bombasıyla gezmeme rağmen kimse müdahale etmediyse, bu tesadüf değildir” dedi. Çiçek, arandığı dönemde BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun ofisinde emniyet yetkilileriyle karışlaştığını ancak tutuklanmadığını da öne sürdü. Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın dünkü duruşmasına, tutuklu sanık Çiçek ve ruhsatsız silah taşımaktan yargılanan tutuksuz sanık Cüneyt Polat ile avukatı ve Ataman’ın ailesinin avukatı katıldı. Ataman’ı kaza sonucu vurduğunu, ancak kasten adam öldürmek suçundan yargılandığını belirten Çiçek, “Bu olay Ercüment Yılmaz ile alakalı, bunu fotoğraflarıyla sunarım. Emniyet yetkilileri beni terörist yaptı. Olayın içeriğini anlatayım, isterseniz bana müebbet verin” dedi. DTP’liler tutuklandı ? BURSA (Cumhuriyet) Bursa’da, Nevruz etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen mitingde, terör örgütü lehine slogan attıkları ve pankart açtıkları iddiasıyla gözaltına alınan 11 DTP’li daha tutuklandı. Bursa Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince yürütülen soruşturma kapsamında tutuklananların sayısı 19’a yükselmiş oldu. ‘EMNİYET GÖZ ARDI ETTİ’ Daha önce işlediği bir yaralama suçundan dolayı arandığını, ancak arandığı dönemde Yazıcıoğlu ve Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın ofislerinde emniyet yetkilileriyle karşılaştığını fakat gözaltına alınmadığını öne süren Çiçek, “1999 yılından tutuklanana kadar nüfus cüzdanı taşımadım. Birçok suç işledim, emniyet sağ olsun hepsini göz ardı etti. Gazi Üniversitesi’nde Aslan Oktay’ı yaraladım. Şehit Başkomiser Ataman beni cepten aradı, beni tanıdığını ve teslim olmamı söyledi. Ben de ‘Abi şimdi teslim olamam. Bir kişiyle görüştükten sonra teslim olacağım’ dedim. Beni sürekli aradı. Olay günü hasmım Ülkü Ocakları Genel Başkanı Harun Öztürk’e mesaj yazdım, o da bana tabancamın kurusıkı olup olmadığını sordu. Ben gerçek olduğunu söyledim ve birkaç saat sonra bulunduğum kahvehaneye silahlı kişiler girdi. Ataman da daha önce girmiş. Ben bunları Öztürk’ün adamları sandım. Polis olduklarını beyan etmediler. İçlerinden biri silahına davranınca ateş ettim. Kimliklerini 5 dakika sonra gösterdiler. Öldürmek isteseydim hepsini rahatlıkla öldürebilirdim. Kazayla oldu’’ dedi. ‘SİZDEN MANTIKLI KONUŞUYOR’ Tanık polis memuru Bülent Yaşar da ihbar üzerine Çiçek’i yakalamak için gittiklerini ve kahvehaneye girdikten 5 dakika sonra sanığın kendilerini hedef gözeterek bir el ateş ettiğini anlattı. Yaşar, kahvehanedeki diğer insanların yaralanma ihtimalini düşünerek ateş etmediklerini ve pazarlık yaptıklarını söyledi. Mahkeme Başka nı Mustafa Danışan ise “Adam sanık olmasına rağmen sizden daha mantıklı konuşuyor” dedi. Tanık komiser Kemal Gür, olay yerinde Çiçek’in hedef gözeterek ateş ettiğini ve Ataman’ın vurulduğunu anlamadıklarını belirterek “Vurulduğunda bir ‘ah’ deseydi Çiçek de burada olmazdı, onu ben vururdum’’ diye konuştu. Duruşmanın ardından olay anında Çiçek’in yanında bulunan Cüneyt Polat’a, Ataman’ın ağabeyi ve bazı sivil polisler saldırdı. Polat ve avukatı kendisine saldıranlardan şikâyetçi oldu. Öte yandan, Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz iddialara ilişkin olarak yaptığı açıklamada, Çiçek’i tanımadığını belirterek “İddia sahibini hayatımda hiç görmedim, tanımıyorum. Kendisi en son meslektaşımızı şehit ettiğinde terörle mücadele şubesinde sorgulandı ve adli makamlara sevk edildi. İddiaları temelsiz ve asılsızdır” diye konuştu. Uyuşturucu operasyonu ? İstanbul Haber Servisi Esenler’de uyuşturucu satıcılarına yönelik operasyon düzenleyen polis ekipleri, 4 kişiyi gözaltına alırken 567 adet uyuşturucu hap, 600 gram esrar maddesi, 500 gram uyuşturucu yapımında kullanılan hammadde, uyuşturucu satışından elde edilen 465 YTL ve 1 adet tabanca ele geçirdi. Öte yandan Esenler Emniyet Müdürlüğü yetkililerinin açıklamalarına göre, 2006 yılında 8 kilo esrar ile 414 adet uyuşturucu hap ele geçirilirken 2007 yılında şu ana kadar, 770 gram esrar maddesi ile 785 adet uyuşturucu hapın ele geçirildiği kaydedildi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle