18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Yurt genelindeki kapsamlı örgütlenmenin yanı sıra Avrupa ve Amerika’daki gurbetçiler de katılacak GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 14 Nisan’a uluslararası ilgi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüzlerce sivil toplum kuruluşunun ortaklığında cumartesi günü Ankara’da düzenlenecek “Cumhuriyet Mitingi”ne katılmak için, Avrupa ve Amerika’daki gurbetçi yurttaşların da geleceği, yurt genelinde sadece ADD üyelerinin 600 kadar otobüsle başkente ulaşacağı öğrenildi. Cumhurbaşkanlığı için adaylık koyma sürecinin başlayacağı 16 Nisan öncesi hükümete halk iradesini göstermek ve Çankaya’da nasıl bir cumhurbaşkanı görülmek istendiğini ortaya koymak için yüzlerce sivil toplum kuruluşunun ortaklığında 14 Nisan’da düzenlenecek “Cumhuriyet Mitingi”ne yurtdışından da katılım gerçekleştirilecek. Gurbetçi yurttaşların, Avrupa’daki Atatürkçü Düşünce Dernekleri aracılığıyla örgütlendiği, Amerika’dan ise uçakla mitinge destek için gelineceği belirtildi. Yurtiçinde, mitinge katılım için neredeyse her ilde örgütlenme sağla Gündem Yoğun Ama… Biliyorum gündem yoğun. 14 Nisan mitingi, Cumhurbaşkanlığı, Barzani’nin demeçleri, ekonominin geleceğine ilişkin kaygılar… Tam da böyle durumlarda, başımızı kaldırıp ufkun ötesine doğru bakmaya çabalamak çok önemli. Siz “Akademik tartışmalara vaktimiz yok” diyebilirsiniz. Ama olgular anlamlarını, içine yerleştirildikleri genel bağlamdan ve tarihsel perspektiften alırlar. Özneyse, ancak bunu gerçekleştirdiği ölçüde doğru tepkiyi geliştirebilir. ? Gurbetçi yurttaşların, Avrupa’daki Atatürkçü Düşünce Dernekleri aracılığıyla örgütlendiği, Amerika’dan ise uçakla mitinge destek için gelineceği belirtildi. Yabancı basınyayın kuruluşları da mitinge büyük ilgi gösteriyor. Almanya, Avustralya, Yeni Zelanda ve ABD’nin de aralarında bulunduğu ülkelerden çeşitli basın kuruluşları, miting hakkında bilgi almak için ADD ile bağlantıya geçerken Reuters’ın da mitingi izleyeceği belirtiliyor. nırken sadece ADD şubelerinden yaklaşık 600 otobüs ile başkente gelineceği belirtildi. Özellikle şeriatçı basının mitingi karalayıcı nitelikteki haberlerinin tersine, yabancı basınyayın kuruluşları mitinge büyük ilgi gösteriyor. Bu kapsamda, Almanya, Avusturalya, Yeni Zelanda ve ABD’nin de aralarında bulunduğu ülkelerden çeşitli basın kuruluşlarının, miting hakkında bilgi almak için ADD ile bağlantıya geçtiği, Reuters’ın da mitingi izleyeceği belirtildi. ADD Genel Başkan Yardımcısı Ali Ercan ise Cumhuriyet Mitingi’nin ev sahibi olmadığını vurgulayarak “Herkesin ortak şöleni, ortak mitingi olacak” dedi. Aksi yönde yapılan tüm yayınlara karşın 14 Nisan’ın demokratik olma konusunda iddialı olduğunu belirten Ercan, verecekleri mesajın hem yurtiçine hem de yurtdışına olduğunun altını çizdi. Mitinge karşı çeşitli basınyayın kuruluşları aracılığıyla birçok olumsuz haber yapılmasını, “Müthiş bir korkunun, tedirginliğin ifadesi... Şimdiye kadarki hiçbir miting ya da eylemle bu kadar ilgilenilmemişti” diye konuştu. Mitinge katılacağını açıklayanların sayısının her geçen gün arttığına da dikkat çeken Ercan, “Liste tutmaktan vazgeçtik. O gün Ankara’da olmayanlar, ileride utanacak” dedi. Ancak katılımcıların büyük çoğunluğunun, mitingin mali yükünü karşılamak adına küçük de olsa destek sunmadığını ve ADD’nin kaynaklarının zaten kısıtlı olduğuna işaret eden Ercan, destekçilerden maddi anlamda da katkı beklediklerini söyledi. Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Adana Şube Başkanı Ahmet Duman da, ADD şube binasında yönetim kurulu üyelerinin de hazır bulunduğu toplantıda, ulusal değerlere önem veren, ülke sorunlarına duyarlı olan herkesi mitinge katılmaya çağırdı. TGB ve İP’den destek Çeşitli kuruluşların mitinge katılım çağrısı yapan açıklamaları dün de sürdü. Türkiye Gençlik Birliği (TGB) Ankara Şubesi Başkanı Onur Akman ve beraberindeki öğrenciler, dün Yüksel Caddesi’nde bir basın açıklaması yaptı. Mitinge binlerce kişilik katılım sağlayacaklarını açıklayan ve İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu’na destek veren gençler, “Üniversiteler değil, AKP yıkılacak’’, “Atatürk gençliği görev başında’’ sloganları da attı. Akman ise “Cumhuriyetimizi, Cumhuriyet üniversitelerimizi ve Atatürk devrimlerini savunma kararlılığı gösteren hocalarımıza, üniversitelerimize, rektörlerimize karşı 14 Nisan mitingi üzerine kapsamlı bir yalan kampanyası başlatılmıştır” dedi. İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ise partisinin bütün gücüyle mitingde yer alacağını bildirdi. Perinçek, “Miting bulunduğumuz tarihsel ortamda görevini yapacak. Bütün yurttaşlarımızı, milletin özlemlerini dile getirecek olan mitinge davet ediyorum’’ diye konuştu. En genel bağlam Gündemdeki gelişmeleri içine yerleştirebileceğimiz en genel bağlam, hiç şüphesiz, küresel ekolojik sistem. Bu bağlam içinde de, uygarlıktan (uygarlıklardan değil!), çeşitli toplumsal üretim, yönetim biçimlerinden söz edebilir, buradan hareketle de çeşitli ulusal ekonomileri, devletleri, aralarındaki ve içlerindeki sorunları düşünmeye başlayabiliriz. Örneğin, AKP hükümetinin varlığını, “küresel kaynak savaşlarından” ve ABD’nin hegemonya sorunlarından, Ortadoğu projesinden soyutlayarak anlamlandırabilir miyiz? Eğer en genel bağlamda gündemde büyük felaket olasılıkları varsa, bunu göz önüne almadan, daha alt bağlamlardaki, nihayet ulusal, sınıfsal zeminlerdeki sorunları değerlendirmek, çözüm aramak gerçekçi olabilir mi? Bugün küresel ısınma sorunu, en şüphecilerin bile inkâr etmekte zorlandıkları bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Geçen hafta Birleşmiş Milletler İklim Değişiklikleri Paneli (IPCC), küresel ısınmanın kendini göstermeye başlayan, ağırlaşarak devam edecek olan etkilerine ilişkin raporunu, uzmanlarla diplomatlar arasında gece geç saatlere kadar süren yoğun tartışmalardan sonra açıkladı. Birçok uzman sonuçlar sulandırıldığı için panelden çekildi. Ancak bu “sulandırılmış” haliyle bile sonuçlar son derecede korkutucuydu. Rapor, küresel ısınmadan, su, gıda, yerleşim ve sağlık sorunları bağlamında en çok, en yoksul ülkelerin etkileneceğini gösteriyor. Gelişmiş ülkeler, başta ABD ve Avrupa olmak üzere, gerek coğrafi konumları gerekse ellerindeki mali kaynaklardan dolayı, uzun süre bu etkilerden kendilerini koruyabilecek; hatta kimi durumlarda küresel ısınmadan yararlanabilecekler. Tabii, dünyanın gittikçe yaşam koşulları bozulan, ama bu arada nüfusları artmaya devam eden yoksul kesiminden kendilerini korumayı başarabilirlerse. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde, küresel ısınma giderek bir güvenlik (gıda, enerji, nihayet sınır ve iç güvenlik) sorunu olarak algılanıyor. DİSK BAŞKANI SÜLEYMAN ÇELEBİ: 367 TARTIŞMASI Alternatif yok, 1 Mayıs’ta Taksim’deyiz ? DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, 1 Mayıs’la ilgili görüşme taleplerini reddeden Başbakan Erdoğan’a “Diyalogdan kaçarak demokrasi dersinden geçer not alamazsınız!” yanıtını verdi. İstanbul Haber Servisi DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, DİSK’in 1 Mayıs’la ilgili görüşme talebini reddeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, “Diyalogdan kaçarak, demokrasi dersinden geçer not alamazsınız!” yanıtını verdi. Çelebi, DİSK’in Şişli’deki genel merkezinde dün düzenlediği basın toplantısında 1 Mayıs kutlamalarına ilişkin bilgi verdi. Açıklamasında Başbakan Erdoğan’ı eleştiren Çelebi, DİSK’in Başbakan Erdoğan’dan sendikal hak ve özgürlükler, 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesi ve 1 Mayıs 1977 katliamı suçlularının yargılanması konularını görüşmek üzere randevu talep ettiklerini ancak Başbakan’ın “Çankaya’ya odaklandığını” söyledi. Başbakan’ın yarıresmi kuruluşlarla Cumhurbaşkanlığı’nı görüştüğünü belirterek “DİSK’in Başbakan’dan Cumburbaşkanlığı’yla ilgili görüşme talebi olmamıştır ve olmayacaktır” diyen Çelebi, Erdoğan’a “Diyalogdan kaçarak, demokrasi dersinden geçer not alamazsınız!” diye seslendi. Son günlerde yapay gündem yaratıldığını ifade eden Çelebi, “Doğrudan orduyu göreve çağıran ya da darbe beklentisi içinde olanlarla, sanal ortamda darbe girişimi haberi yayanların aynı amaca hizmet ettikleri, Erdoğan’ı ya da temsil ettiği görüşü ‘mağdur’ duruma düşürerek, Cumhurbaşkanlığı yolunu sağlamlaştırmaya katkı yaptıkları görülmeli” diye konuştu. 1 Mayıs’ı bu yıl Taksim’de kutlayacaklarını yineleyen Çelebi, basın mensuplarının izin alıp alınmadığı yönündeki sorularına şu yanıtı verdi: “Bütün gösterilere açık olan Taksim Meydanı’nda bugüne kadar çok sayıda kutlama, konser, şenlik yapıldı. Bunların hiçbirisinde izin sorulmuyor da bir tek 1 Mayıs’ta soruluyor! Gerilimden yana değiliz, valilikle görüşmeler yapılacak. Ama bu talebimize sıcak bakılmazsa bizim başka alternatifimiz yok, Taksim’de olacağız.” Tuğcu: Üç gün içinde karar veririz Haber Merkezi Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda 367 katılımcının bulunmaması halinde mahkemeye başvurulursa, bunu ikinci tura geçilmeden önce karara bağlayacaklarını söyledi. Tuğcu, “Başvuru olduğu takdirde üç gün içinde kararı yetiştirmeye çalışırız. Anayasa Mahkemesi bu kaosa girmez. Ama ne karar çıkar bilemem. Tek başıma değilim. 11 kişi bir araya gelip karar vereceğiz. Şu aşamada görüş açıklamak yanlış olur” dedi. Tuğcu, ne 367 başvurusunun haklı olup olmadığı ne de Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda görüş açıklamayacağını, “Yargı siyasallaşmasın” diyenlerin yargıdan böyle bir mesaj beklemesinin de yanlış olacağını söyledi. Seçimin mahkemelik olma ihtimalinin demokrasinin kuralları içinde çözülmesi gerektiğini söyleyen Tuğcu, “Daha önce örneğin olmaması, ele alınmasına engel değil” dedi. Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç, ise “Keşke bizim önümüze gelmese, sonuçta bu alelade bir seçim değil” diye konuştu. Kılıç, bir soru üzerine “Hükümetten hiç kimse 367 tartışmasına ilişkin bizi aramadı. Bu konudaki ketumluğumuzu biliyorlar” dedi. den beri DSP’ye kapılarının açık olduğunu vurguluyordu ancak CHP’nin “ittifak” değil “katılım”dan yana olması nedeniyle bugüne dek bir gelişme kaydedilemedi. DSP yönetimi ise “Kesinlikle Ecevit’in partisini kapatmayız” görüşünü taşıyor. Kulislerde, CHP yönetiminin son günlerde DSP’nin “kurumsal kimliğini devre dışı bırakmayacak, onurunu kırmayacak” bir formül arayışı içinde olduğu söylentileri yaygınlaştı. Tarihsel perspektif Tarihsel bir perspektifle bakarsak, akıl almaz bir durumla karşılaşıyoruz: Küresel ısınmanın ana nedeni, sera gazlarının üretiminde, iki yüz yıldır başı çeken, birinci dereceden sorumlu zengin ülkeler, diğer bir deyişle, dünyanın geri kalanını, kölecilik, sömürgecilik, askeri işgal, ekonomik bağımlılık yoluyla talan eden kaynaklarını kendi refahları, dahası giderek her türlü gereksinimi aşan tüketim toplumunun taleplerini karşılamak için kullanan zengin ülkeler, yine en üstte kalmaya hazırlanıyorlar. Ancak bu tarihsel perspektifi hem geriye doğru genişletir hem de günümüze doğru derinleştirirsek karşımıza daha anlamlı bir görüntü çıkıyor. BM panelinin topladığı veriler, küresel ısınmanın insan etkinliğinin bir sonucu olduğunu göstermekle kalmıyor, daha önceki dönemlerdekinden farklı, çok özgün bir etkinlik biçiminin sonucu olduğunu ortaya koyuyor: Veriler, küresel ısınma sorunuyla kapitalist üretim tarzı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. Üstelik, verilere (zaman serileri) bakınca, sera gazlarının, bu gazları üreten sanayi ve ulaşım etkinliklerinin, bu etkinliklerin doyurmaya çalıştığı tüketim eğilimlerinin 1970’ten sonra hızlandığını, 1980’den sonra, özellikle “küreselleşme döneminde” şaha kalktığını, böylece küreselleşme (serbest piyasa) projesinin küresel ısınma sorununu daha da ağırlaştırdığını gösteriyor. Özetle, uygarlığın kapitalist toplumsal üretim biçimi, öncelikle serbest piyasa toplumu modeli küresel bir ekolojik krize yol açtı. Ancak bu uygarlığın içinde gücü elinde bulunduranlar, bu serbest piyasa modelini ne pahasına olursa olsun sürdürmeye kararlılar. Nitekim dünya nüfusunun yüzde 5’ini oluşturmakla birlikte sera gazlarının yüzde 25’ini üreten ABD’de, yönetici “seçkinlerin”, kendi halkına, artık inkâr edemediği küresel ısınmanın faydalı, hatta kârlı yanlarını, bunları koruyabilmek için gereken güvenlik tedbirlerini anlatmaya başladığını (Örneğin: An Abrupt Climate Change Scenario and Its Implications for United States National Security, Pentagon, October 2003 ve W. Underhill, “This way forward”, Newsweek International, 16/04/07) görüyoruz. Bu sırada uluslararası ilişkiler düzleminde, gittikçe tükenen enerji kaynakları, su havzaları, doğal kaynaklar üzerinde bir egemenlik mücadelesi giderek keskinleşiyor. Türkiye, İran, Irak gibi ülkelerden, çeşitli etnik, dini gruplardan oluşan bir satranç tahtası şekilleniyor. Bizim yoğun gündemimiz de işte bu satranç tahtasına ait. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com CHP’li kadınlar Atatürk Anıtı önünde buluştular. (Fotoğraf: SİBEL BAHÇETEPE) ‘Laiklik göz ardı ediliyor’ İstanbul Haber Servisi Laiklik ilkesinin kabulünün 79. yılı nedeniyle dün Taksim Atatürk Anıtı’na çelenk koyan CHP İstanbul İl Kadın Kolları üyeleri, “Türkiye laiktir, laik kalacak”, “Çankaya laiktir, laik kalacak” sloganları attılar. CHP İstanbul İl Kadın Kolu Başkanı Marziye Gülenç, laikliğin bugün birtakım çevreleri rahatsız ettiğini anımsatarak “İnançları siyasetin propagandası haline getirerek kaos ortamı yaratmaya çalışan bir zihniyetin iktidar olduğu bu dönemde biz kadınlara büyük görevler düşmektedir” diye konuştu. AKP’nin Cumhuriyet rejimine karşı yürüttüğü sistemli dönüşüm projesinin hedefinde bulunan kadınların, haklarını kaybetme tehlikesiyle karşı kar şıya bulunduğunun altını çizen Gülenç, çağdaş Türk kadınları olarak buna izin vermeyeceklerini dile getirdi. Ayrıca Bağımsız Cumhuriyet Partisi İstanbul İl Başkanı Öznur Zeyneloğlu ve bir grup partili de laikliğin anayasaya girişinin 70. yılı nedeniyle Taksim Anıtı’ne çelenk koydular. İstanbul Kadın Kuruluşları Başkanı Avukat Nazan Moroğlu ise yaptığı yazılı açıklamada 10 Nisan 1928 tarihinin Türkiye’nin laik karakterini kazandığı gün olduğuna dikkat çekerek “79 yıl sonra çağdaş uygarlığın, demokrasinin temel taşı olan laiklik zedelenmekte, ülke yönetiminde söz sahibi olanların, laikliği göz ardı eden söylem ve eylem içinde oldukları görülmektedir’’ dedi. dı. Zeki Sezer, Murat Karayalçın ve Süleyman Çelebi’nin bugün İstanbul’da bir araya gelecekleri öğrenildi. Sezer, Karayalçın ve Çelebi daha önce de Ankara ve İstanbul’da toplantılar yapmıştı. Bu görüşmeye, güç birliği ilkelerinin yer alacağı bir metin hazırlayan ekibin de katılacağı bildirildi. CHP’de, DSP merkezli güç birliği arayışlarını yakın takibe aldı. CHP lideri Deniz Baykal’ın bu süreçte DSP’ye sıcak mesajlar gönderdiği öğrenildi. Baykal, öte DSP’de güç birliği arayışları ilerliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, SHP lideri Murat Karayalçın ve DİSK Başkanı Süleyman Çelebi, DSP odaklı güç birliği arayışları için bugün 3. kez bir araya geliyor. Bu arada, başkent kulislerinde CHP’den DSP’ye sıcak mesajlar gönderildiği haberleri de yaygınlaştı. DSPSHP ve DİSK önderliğindeki 10 Aralık Hareketi’nin DSP merkezli güç birliği arayışlarında somut adımlar atılmaya başlan Barzani’nin son açıklamasıyla gerginlik yine üst noktalara tırmandı. Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı’nın açıklamaları sertleşti. ABD uyarıldı, sinirler gerildi. Basında Kürt liderler aleyhinde ağır yazılar yazıldı. İkiüç ayda bir bu tabloyla yüz yüze geliyoruz. Kuzey Irak’taki Kürt liderlerden birisi, genellikle de Mesud Barzani Türkiye’yi hedef alan bir açıklama yapıyor, sonra iş çığırından çıkıyor. Sert açıklamalar birbirini izliyor, daha sonra ABD’ye mesajlar yollanıyor, müdahale konusunda hazırlıklar söz konusu oluyor. Arkasından genellikle Kürt tarafından gerginliği azaltacak yumuşak mesajlar veriliyor. ??? Bu defa da öyle mi olacak, bilemiyorum. Ancak bu konu, bitmeyen bir sorun olarak Türkiye’nin gündeminden düşmüyor. Düşmeyecek gibi de görünüyor. Irak’ın ABD tarafından işgalinden bu yana Türkiye’nin Kuzey Irak’taki Kürt Sorunu Neden Tırmanıyor? Kürt oluşumuyla ilgisi de inişli çıkışlı bir yol izliyor. Geçmişte Türkiye, PKK’yi takip amacıyla Kuzey Irak’a arada bir operasyonlar yapıyordu. Sınırdan belli bir yere kadar girilip geri dönülüyordu. Irak’ın ABD tarafından işgalinden sonra bu ilişkilerin seyri de, biçimi de değişti. Artık bu konuda Türkiye’nin önde gelen muhataplarından birisi Washington. PKK’nin Türkiye’deki eylemleri arttıkça, ülkemizdeki kamuoyunun öfkesi Kuzey Irak’a ve ABD’ye yöneliyor. Bu eylemlerin oradan destek gördüğüne ilişkin yaygın inanç, sert ifadelerin de Kuzey Irak’a yönelmesine yol açıyor. Bu gelişmelerin de kendine özgü bir paradoksu içinde barındırdığını söyleyebiliriz. Kuzey Irak, Türkiye’nin ve ülkemizden giden iş insanlarının en çok yatırım yaptığı yörelerden birisi haline geldi. MHP’lisinden CHP’lisine, DTP’lisinden AKP’lisine kadar değişik eğilimdeki iş insanlarına kadar o kadar çok yatırımcı bu bölgeye akın etmiş durumda ki böyle bir yörede bir sıcak çatışma ihtimali bile her şeyi altüst edebilir. Nitekim önceki günkü karşılıklı sertleşmenin buradaki yatırımları olumsuz yönde etkileyebileceği konuşulmaya başlandı. Bir yanda PKK eylemleri ve terör, bir yanda Kuzey Irak’taki yönetimle zaman zaman yükselen tansiyon, bir yanda ise bölgeye yatırım yapan, bölgede müteahhitlik yapan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları. ??? Son dönemdeki çatışmalarda çok sayıda askerimiz yaşamını yitirdi. PKK’nin kurduğu pusu ve mayınlar, sayıları giderek artan ölümlere neden oluyor. Neden bu çatışmalar son dönemde yükselişe geçti? Neden Barzani, tam Türkiye’nin içinde ciddi gerginlikler yaşanırken bu türden bir açıklama yaptı? Tesadüf mü, yoksa ortalığın gerilmesini isteyen güçler bu yönde bir kışkırtma mı yapıyor? PKK ve Öcalan “ateşkes”ten söz ediyor. Peki, nasıl oluyor da bunlardan söz ederken PKK bu kadar çok eylem yapıyor? Neden pusular kuruyor? Çatışmanın tırmanmasını mı istiyorlar? Bu tırmanıştan nasıl bir çıkar elde edeceklerini düşünüyorlar? Yoksa birileri PKK’yi çatışma ortamına sürerek bu kargaşalıktan prim mi yapmak niyetinde? ??? Bunların hiçbirini bilmek kolay değil. Bilebildiğimiz tek şey var, o da son gerginlik bölgeye de, Türkiye’ye de, Kürtlere de fayda sağlayacak sonuçlar vermez. Türkiye kritik bir dönemeçten ge çiyor. Bu dönemeç belli ki epeyce netameli ve sıkıntılarla dolu olacak. Son günlerde Kürtler üzerinden gelişen tartışmalar ve yükselen gerginlik de pek öyle gelip geçici olacağa benzemiyor. Çünkü bölgenin altüst olan yapısı, Türkiye’nin demokratikleşme sancılarıyla birleşince ortaya çözümü zor denklemler çıkıyor. ??? Zor günlerden geçiyoruz. Umuyoruz ve bekliyoruz ki bu zor günleri aklıselimin, uzlaşmanın egemen olduğu bir yaklaşımla aşarız. Tersini düşünmek bile çok korkutucu. Bütün olaylar birbirini etkiliyor. Bunların hepsi bilerek mi tırmandırılıyor, yoksa tesadüfen mi aynı anda gerçekleşiyor? Bunları ben anlamakta güçlük çekiyorum. Barzani böyle konuşarak ne sağlayacağını umuyor, onu da anlamış değilim. Umarım olaylar sağduyunun egemen olduğu yönde gelişir… Anket müdürü yedi ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, partisinin grup toplantısında gündeme getirdiği, servise konulan bir haberin ardından görevden alınan Anadolu Ajansı personelinin Yurt Haberleri Müdürü Gürhan Gürer olduğu öğrenildi. Ajans, geçen cuma günü öğle saatlerinde Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin bir anket haberini servise vermiş, akşam saatlerinde ise “yanlışlıkla verildiği” gerekçesiyle geri çekmişti. Haberi geri çeken ajansta, haberi servise veren Yurt Haberleri Müdürü Gürhan Gürer’e “dinlen” mesajı gittiği öğrenildi. Bunun üzerine istifası istenen Gürer, başka bir birime kaydırıldı. CHP’nin önergesine ret ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Meclis’te CHP’nin, Ermeni soykırım iddialarının araştırılmasına yönelik önergesinin görüşülmesine ilişkin önerisi reddedildi. Grup önerisi lehinde konuşan CHP’li Şükrü Elekdağ, Ermeni iddialarının abartılı, belgesiz ve tutarsız olmasına karşın mağduriyet konusunda kamuoyunu inandırmakta başarılı olunduğunu söyledi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle