18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26 MART 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER YDK, 1994 yılından bu yana yapılan özelleştirmelerde kanunlara uyulmadığını belirtti 7 ‘Özelleştirme şeffaf değil’ MURAT KIŞLALI GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Yok Sayılan Yasa Basın Yasası’nın yürürlüğe girişi haziran ayında üç yılını dolduracak. Ama uygulamaya bakarsak özel bir yasamız olduğunu söylemek olanaksız. Oysa yürürlüğe girdiğinde, 12 Eylül hukukunun en kapsamlı şekilde geçerlik kazandığı 5680 sayılı Basın Yasası’nın kimi maddelerinden kurtulduğumuzu sanmıştık. Önce, yeni yasanın kurallara ve yaptırıma bağladığı kimi suç tanımları yeniden düzenlenerek Türk Ceza Yasası’na da konuldu. Hem de Basın Yasası’nda öngörülen yaptırımları para cezası iken hapis cezası olarak belirlenerek. Şimdi yargıyı etkileme, cinsel saldırı, cinayet ve intihara özendirme olarak özetlenebilecek suç tanımları, değişik cümlelerle ve hapis cezası öngörülerek ceza yasasında da yer alıyor. Hukukçular, özel yasalar varsa genel yasaların dikkate alınamayacağını söylüyorlar. Ama bu görüş de hukuk alanındaki görüş ayrılıklarından yalnızca birini oluşturuyor. ??? Basın Yasası, ilk kez, o da “Basın özgürlüğünün kullanılmasının ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak sınırlandırabileceği” kuralını iç hukukumuza getirmişti. Bir sınırlamanın da ancak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde sayılan nedenleri sıralayarak neler olabileceğini tek tek göstermişti. Yasanın getirdiği en önemli yeniliklerden bir başkası da “el koyma, dağıtım ve satış yasağı”nı düzenleyen 25’inci maddeyle getirilmişti. Bu madde de şöyle başlıyordu: “Soruşturma için sübut vasıtası (tanıtlama aracı) olarak her türlü basılmış eserin en fazla üç adedine cumhuriyet savcısı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk el koyabilir.” ??? Basın Yasası’nın “yargıyı etkileme” başlıklı maddesi de Türk Ceza Yasası’nda “adil yargıyı etkilemeye teşebbüs” başlığıyla yer aldı. Bu maddelerin uygulanmasında da hukuki bir tartışma var. Çünkü gazete ve dergiler için öne sürülen yasaya aykırılık davalarında iddianameler Basın Yasası’nın 19’uncu maddesi yerine Türk Ceza Yasası’nın 188’inci maddesine göre düzenleniyor. Başta da belirttiğim gibi suç türleri aynı, ama cezaları farklı. Basın Yasası’nın maddeleri 2007 yılı sonuna kadar yasa değişikliği yapılarak korundu, ama nedense dikkate alınmıyor. ??? Son uygulama, Basın Yasası’nın yukarıda andığım maddelerinden birinin daha dikkate alınmadığı iddiasını gündeme getirdi. Hürriyet gazetesinin Antalya tesislerinde basılan ve ana gazeteyle birlikte dağıtılan “Akdeniz Hürriyet” ekinin prova baskılarına 22 Mart sabahı cumhuriyet savcılığınca el konuldu. Eski yasa yürürlükte olsaydı kimsenin ses çıkarma hakkı olamazdı. Ama eski yasa 24 Haziran 2004 günü hukuk tarihimizin tozlu raflarına kaldırılmıştı. Bu uygulama, Türk Ceza Yasası’nda ayrıca yer alan “Adliyeye karşı suçlar” bölümündeki “Gizliliğin ihlali” başlıklı 285’inci maddesine dayandırılmıştı. Böylece “yargı haber ve yazılarıyla ilgili iki madde var” sanırken yeni bir maddemiz de oluverdi. Basılmış provalara el koymanın, basın suçunun satışa sunulmasıyla oluşacağı tanımıyla bağdaşıp bağdaşmadığı ayrı konu. Basın Yasası, toplama işleminin, ancak hâkim kararıyla yapılabileceğini belirtirken hangi yasalarla maddeleri için karar alınabileceğini de ayrı ayrı saymış. Bunlar arasında 285’inci madde yok. Yeniden başa mı dönüyoruz dersiniz?.. Sezer: Erdoğan kaçmak istiyor ? EDİRNE (AA) Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Zeki Sezer, partisinin Edirne İl Başkanlığı 7. Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimini bir gerginlik yaşamadan geçirmesi gerektiğini söyledi. Seçilecek kişinin, kamu ve devlet arasında doğru koordinasyon sağlaması ve AKP’li olmaması gerektiğini savunan Sezer, “Cumhurbaşkanlığına seçilecek kişi, Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına sahip çıkacak nitelikte olmalıdır. Başbakan da Cumhurbaşkanlığına kaçıp halkın elinden kurtulmak istiyor. Ama halk onu oradan da indirmesini bilir’’ dedi. ANKARA Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu (YDK), Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) tarafından 1994 yılından bu yana yapılan hiçbir özelleştirmenin “açık ve şeffaf” olmadığını açıkladı. YDK’nin “ÖİB 2005 Yılı Raporu”nda, 4046 sayılı Özelleştirme Yasası’nın “Özelleştirme Yöntemleri, Değer Tespiti, İhale Yöntemleri” başlıklı 18. maddesinde “değer tespit sonuçları, kuruluşun özelleştirilmesine ilişkin ihale sonuçlarının onaylanmasını müteakip idare tarafından kamuoyuna duyurulur” hükmünün bulunduğu anımsatılarak “4046 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarında, ÖİB tarafından hiçbir şirket ve/veya varlığın değer tespit sonucuyla ilgili olarak kamuoyuna açıklama yapılmamıştır” denildi. ? YDK, ÖİB tarafından 1994 yılından bu yana yapılan hiçbir özelleştirmenin “açık ve şeffaf ” olmadığını açıkladı. Israrlı uyarılarına karşın uygulamada bir değişiklik olmadığını ve değer tespitlerinin açıklanmadığını belirten YDK, ÖİB’nin buna gerekçe olarak “değer tespit sonuçlarının sözleşme imzalanmadan açıklanmasının alıcının imzadan kaçınarak kamu zararına yol açabileceği”ni gösterdiğini ifade etti. Israrlı uyarılarına karşın uygulamada bir değişiklik olmadığını ve değer tespitlerin açıklanmadığını belirten YDK, ÖİB’nin buna gerekçe olarak “değer tespitin sözleşme imzalanmadan açıklanmasının alıcının imzadan kaçınarak kamu zararına yol açabileceği”ni gösterdiğini ifade etti. YDK bu nedenle de Özelleştirme Yasası’ndaki “değer tespitin, ihalenin sonuçlarının oylanmasını müteakip açıklanacağı” hükmünün, 3 Temmuz 2005 tarih ve 5398 sayılı Yasa ile “kuruluşun özelleştirme işlemi tamamlanarak devir sözleşmesinde yer alan yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra açıklanacağı” şeklinde değiştirildiğini kaydetti. TESPİTLER DEĞER AÇIKLANMIYOR Ancak değişiklik sonrasında da uygulamada bir farklılık yaşanmadığı YDK’nin şu tespitiyle ortaya çıktı: “2004 yılı Denetim Raporu’nda özelleştirme uygulamalarının değerleme çalışmaları dahil açıklık ve şeffaflık ilkesi çerçevesinde yürütülmesi önerilmiştir. Ancak 2005 yılı sonu itibarıyla alıcıların sözleşmeden kaynaklanan yükümlülükleri sona eren özelleşen kuruluşların değer tespit sonuçları kamuoyuna açıklanmamıştır. Alıcıların sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülükleri sona eren, özelleşen kuruluşların değer tespit sonuçlarının kamuoyuna duyurularaksöz konusu kanun hükmünün daha fazla gecikilmeden yerine getirilmesi önerilir.” Raporda yer alan ÖİB’nin 1994 yılından bu yana yürüttüğü özelleştirmeler şöyle: “Ataköy grubu şirketleri, Et Balık Ürünleri, Eti Alüminyum, Karadeniz Bakır İşletmeleri, Sümer Holding, T. Demir Çelik İşletmeleri, T. Denizcilik İşletmeleri, T. Gübre Sanayi, T. Petrol Rafinerileri, SEKA, TCDD limanları, TC Emekli Sandığı’na ait taşınmazlar, Türk Telekom, Tuz ve Alkol İşletmeleri, Ereğli Demir Çelik Fabrikaları satışları, Petkim, THY halka arzları, Ankara Etimesgut, İstanbul Tekel Müzesi gibi taşınmaz devirleri.” Ders kitaplarında KKTC ‘Kıbrıslılık’, Rumlar ise ‘Helen’ kavramını ön plana çıkarıyor Türkiye haritasında Rumca BAHADIR SELİM DİLEK Dolandırıcı operasyonu ? İstanbul Haber Servisi İstanbul’da, bir ihbarı değerlendiren asayiş şube müdürlüğü dolandırıcılık büro amirliği ekipleri, Kâğıthane ve Şişli’de lösemili çocuklar yararına yardım kampanyası düzenlediklerini belirterek para toplayan T.G. (17) ile S.K’yi (17) gözaltına aldı. Bu kişilerin herhangi bir kurumla bağlantıları bulunmadığı ve lösemili çocuklar yararına düzenlenen bir kampanyanın da olmadığı tespit edildi. Esrar satıcısı tutuklandı ? İstanbul Haber Servisi Gaziosmanpaşa’da uyuşturucu satışına dikkati çekmek amacıyla, kendisini “alıcı’’ olarak tanıtan, AKP Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez’e uyuşturucu sattığı iddiasıyla adliyeye çıkarılan Hayri F. tutuklandı. Karakoldaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Gaziosmanpaşa Adliyesi’ne gönderilen Hayri F. savcılık tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi. ANKARA KKTC’de ders kitaplarının değiştirilmesi ve ulusal tarih bilincinin göz ardı edilerek Türklük yerine Kıbrıslılık kavramlarının yerleştirilmeye çalışılmasına karşın Rumların ders kitaplarında ulusal hassasiyetlerini sonuna kadar korudukları ortaya çıktı. KKTC’de CTP hükümetinin iktidarın büyük ortağı olmasından sonra iki kez değiştirilen ders kitaplarında, Rumların ders kitaplarındakinden bile fazla sayıda kilise, papaz ve aziz resmi yer aldı. Hatta KKTC’deki ders kitaplarında Türkiye’deki 8 yer isminin Rumca yazıldığı Türkiye haritasına bile yer verildi. Cumhuriyet, KKTC’deki ders kitaplarının, Rumların ders kitaplarıyla karşılaştırıldığı çalışmaya ulaştı. Bu çalışma, Rumların çocuklarına kendi ulusal bilinçlerini korumayı öğretmekte olduğunu gösterdi. Tarih öncesi dönemde Kıbrıs, KKTC ders kitaplarında 22 sayfada anlatıldı, Rumların ders kitaplarında ise bu dönem 14 sayfa olarak yer aldı. Luzinyanlar dönemi ise KKTC ders kitaplarında 5, Rum kitaplarında ise 16 sayfayla anlatıldı. Rumların Hıristiyan köklerini öğreten, Helenistik dönem ve Kıbrıs’ta Helen krallıklarına ilişkin 72 sayfa ile Rum öğrencilere anlatıldı. KKTC’deki ders kitaplarında ise bu döneme 12 sayfa ayrılması dikkat çekti. Adada 400 yıl hüküm sürmüş olan Osmanlı İmparatorluğu’na ise KKTC ders kitaplarında sadece 68 sayfa yer ayrılırken Kıbrıs’ta 18781959 yıllarındaki İngiliz dönemi 122 sayfada anlatıldı. Rumlar ise ders kitaplarında Osmanlı dönemine 5, İngiliz dönemine ise sadece 5 sayfa yer verdi. F tipi cezaevlerine karşı hükümlü ve tutukluların 2000 yılında başlattığı direnişte 122 kişi yaşamını yitirmiş, 600’den fazla kişi de sakat kalmıştı. Avukat Behiç Aşçı, tecrit koşullarının hafifletilmesi amacıyla başlattığı açlık grevini, genelgenin yayımlanması üzerine 293. gününde sonlandırmıştı. TAYAD’lılar cezaevlerindeki incelemelerini rapor haline getirdi ‘Genelge uygulanmıyor’ CİHAN ORUÇOĞLU ‘K KKTC’deki öğrencilere çeşitli döIBRISLILAR’ İFADESİ Adliyeden firar etti ? İstanbul Haber Servisi Eminönü’nde yankesicilik suçundan gözaltına alınan 2 şüpheliden 1’i, adliyeden kaçtı. Yankesicilik suçundan önceki akşam gözaltına alınan Mustafa T. getirildiği İstanbul Adliyesi’nin birinci katındaki açık camdan atlayarak kaçtı. Kelepçeli olarak kaçan şüpheli tüm aramalara rağmen bulunamadı. Bağcılar’da silahlı çatışma ? İstanbul Haber Servisi Bağcılar’da kavga eden 2 kişiden 1’i öldü, diğeri yaralandı. Yüzyıl Mahallesi’nde bir kıraathanede Abdulkadir Köysü (25) ile Özgür Kaynar (27) arasında henüz belirlenemeyen bir nedenle çıkan kavgada Köysü ve Kaynar birbirlerine silahla ateş ettiler. Olayda yaralanan Kaynar yaşamını yitirirken Köysü’nun tedavisi sürüyor. nemlerde Kıbrıs’ta sosyal ve kültürel yaşam tam 55 sayfa ile öğretilirken Rumların eğitim programında böyle bir başlık yer almadı. Bugün Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sahip çıkmakta olduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşuna ilişkin gelişmelere KKTC’deki ders kitaplarında 27 sayfada yer verildi. Bu konu Rum öğrencilere ise sadece 4 sayfada anlatıldı. KKTC’deki ders kitaplarında Hıristiyan mezheplerinin tanıtılmasına 4 sayfa ayrıldı. Rumlarsa böyle bir konu başlığını öğretme gereksinimi bile duymadı. KKTC’deki ders kitaplarında iki yer ismi Rumca olan Kıbrıs haritası ile sekiz yer ismi Rumca olan Türkiye haritası yer aldı. KKTC ders kitaplarında sadece bir tane KKTC haritasına yer verilirken bu kitaplarda 44 kere “Kıbrıslılar” ifadesi kullanıldı. Rumların kitaplarında hiçbir KKTC haritası bulunmazken “Kıbrıslı” ifadesine de yer verilmedi. KKTC ders kitaplarında 12, Rumların kitaplarında ise 28 “Türkler” ifadesi bulunurken Türklerin kendi kimliğini ifade eden kavramın yaklaşık sekiz katı olarak, Rum kitaplarında 89 “Helenler” ifadesine yer verildi. KKTC ders kitaplarında 11, Rumlarınkinde 4 kilise resmi, KKTC’nin ders kitaplarında 4, Rumlarınkinde 3 cami resmine yer verildi. KKTC ders kitaplarında 3 Türk, 2 Yunan ve 1 KKTC bayrağı yer aldı. Rumların kitaplarında hiç Türk bayrağı bulunmazken bir tane Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağına yer verildi. Adalet Bakanlığı’nın, F tipi cezaevlerindeki tecrit koşullarını sağlayan, tutuklu ve hükümlülerin haftada 10 saat bir araya gelmesine olanak tanıyan genelgesinin uygulanmadığı ileri sürüldü. Avukat Behiç Aşçı, tecrit koşullarının hafifletilmesi amacıyla başlattığı açlık grevini, genelgenin yayımlanması üzerine 293. gününde sonlandırmıştı. Adalet Bakanlığı’nın, F tipi cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin haftada 10 saat görüşebilmesi amacıyla 22 Ocak 2007’de yayımladığı genelgenin, ‘’cezaevlerindeki fiziki olanaksızlıklar, personel yetersizliği, disiplin cezaları’’ gibi gerekçelerle uygulanmadığı bildirildi. Cezaevlerindeki incelemelerini rapor haline getiren TAYAD’lı yetkililerin tespitleri şöyle: Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Mahkumlara, “Birlikte sohbet etmek istedikleri 9 kişiyi belirtmeleri” istenen formlar doldurtturuldu. Tutuklu ve hükümlüler söz konusu hak üzerine 9 arkadaşlarının adını dilekçelere yazıp idareye ulaştırdılar. Edinilen bilgiye göre tutuklular sadece 1 gün sohbet amacıyla bir araya getirildi. Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Tutuklu ve hükümlülere genelge ye ilişkin resmi bildirim yapılmadı. Cezaevi yönetimi 42 tutukluyu 7’şer kişilik 6’lı gruplar halinde ayırdı. Haftada toplam 8 saat yapılacağı bildirilen sohbetse iki ayrı güne bölünerek dörder saat halinde, ancak 1 hafta uygulandı. Kandıra 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Sosyal hizmet uzmanı, tutuklu ve hükümlülerle görüşerek “Ortak kullanım alanlarının sınırlı olduğunu, tutuklu ve hükümlü sayısının fazla olduğunu, ancak haftada bir saat süreyle alanlara çıkarmanın mümkün olacağını” bildirdi. Bunun üzerine tutuklular Adalet Bakanlığı’na üç ayrı şikâyette bulundular. Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Kurum idaresi 20.02.2007 tarihinden itibaren günde 2 saat olmak üzere haftada 10 saat uygulamanın yapılacağını bildirdi. Uygulamanın devam edip etmediği bilinmiyor. Kırıklar 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Cezaevi idaresi, talepte bulunan tutuklu ve hükümlülerin “disiplin cezaları bulunduğu” iddiasıyla uygulamaya geçmeyi reddetti. Sincan 1 No’lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi: Cezaevi yönetimi tutuklularla sözlü görüşmelerde bulundu. oerinc?cumhuriyet.com.tr Afgan uçağı parçalanacak ? İstanbul Haber Servisi Atatürk Havalimanı’nda inişe geçtikten sonra pist dışına çıkarak toprak zemine saplanan Ariana Afgan Havayolları’na ait uçağın, hurdaya ayırma kararı uyarınca parçalanmasına başlandı. Geçen günlerde meydana gelen kazada büyük hasar gören ve onarım masraflarının fazla olması nedeniyle hurdaya ayrılmasına karar verilen Ariana Afgan Havayolları’nın Airbus 300B4 uçağı, bulunduğu yerde parçalanacak. Atatürk’süz kitapları AB fonluyor KKTC’de okutulan tarih kitaplarını hazırlayan komisyonda Türk tarihçinin olmadığı ve sadece ilk basım için AB’den 69 bin YTL alındığı ortaya çıktı. ZEYNEP ŞAHİN Kuşadası’nda dokuzuncu gemi ? KUŞADASI (AA) Kruvaziyer turizm sezonuna hareketli başladığı bildirilen Aydın’ın Kuşadası Limanı’na bu ay içinde yanaşan dokuzuncu gemi, bin turist getirdi. Kuşadası Limanı’na dördüncü seferini yapan Sea Diamond’un getirdiği turistlerin ağırlıklı olarak ABD’li olduğu bildirildi. Turistlerin bir bölümü Efes Meryemana turuna katılırken 600 kişilik bir grup, çarşıda alışveriş yaptı. Kuşadası Liman yetkilileri, gemi trafiğinin nisan ayı ile birlikte artarak devam edeceğini belirttiler. ANKARA KKTC’de okutulan Atatürk’süz, Kurtuluş Savaşı’ndan ve Barış Harekâtı’ndan söz etmeyen tarih kitaplarının ardında AB olduğu ortaya çıktı. Kitapların yazım ve basım masraflarını karşılayan AB’den sadece ilk basım için alınan ödenek 69 bin YTL. Kitapları hazırlayan komisyonda, KKTC’den hiçbir tarihçinin yer almadığına da dikkat çekilirken, komisyon üyelerinin Brüksel’e gittiği ve AB temsilcilerine, “Biz iki toplum arasında sorun çıkaracak, nefret tohumları ekecek ifadeleri, bilgileri kitaplarımızdan çıkardık. Rumlarla görüşün, onlar da aynısını yapsın” dediği öğrenildi. Rumların yanıtı ise “Ha yır” oldu. Ortaokul ve lise tarih kitaplarını inceleyerek “Gerçekler Işığında Kıbrıs Tarihi Ders Kitapları”nı yazan Birol Özter, CTP’yi kastederek, “Kitapların bir siyasi partinin ideolojisi ile BM ve AB istekleri doğrultusunda hazırlandığının bilinmesinde yarar vardır” dedi. “Bizim tarih kitaplarımız BM ve AB direktifleriyle kaleme alınmıştır” diyen Özter, kanıtlardan biri olarak ise Gali Fikirler Dizisi’nin “İlave” başlıklı bölümünün 10. paragrafında yer alan şu ifadeleri gösterdi: “Her bir taraftaki okullarda kullanılan ders kitaplarını gözden geçirmek ve iki toplum arasında iyi niyet ve yakın ilişkilerin geliştirilmesine aykırı malzemenin çıkarılmasını tavsiye etmek için bir iki toplumlu komite oluşturulacaktır.” Özter, Rum toplumu kabul etmediği için söz konusu komitenin tek yanlı oluşturulduğunun altını çizerek “Kitapların yazım ve basım masraflarını AB karşılamıştır. Sadece ilk basımı için AB’den 69 milyar Türk Lirası alındığı resmen açıklanmıştır. AB’den tarih komisyonu adı altında bir heyet gönderilmiştir. Bu heyet KKTC’de seminer düzenlemiştir. Seminere katılan Titiana Milko ve Susan Bennett, tarih kitaplarının yazılmasına ilişkin yaptıkları öneride; ‘Rumlarla barışın gerçekleşmesi için milli tarihinizi kitaplarınızdan silin, onun yerine müşterek bir Kıbrıs tarihi oluşturun’ demişlerdir” bilgisini verdi. Bomba ellerinde patladı ? RİZE (AA) Rize’de, S.M. (30) ve M.M. (40) adlı kişilerin 2 adet el bombasının fünyelerini söktükleri sırada, el bombalarından biri patladı. Vücutlarının çeşitli yerlerinden yaralanan S.M. ve M.M. hastaneye kaldırılırken hayati tehlikelerinin bulunmadığı bildirildi. Olay yerinde yapılan incelemede 2 adet fünyeleri çıkarılmış el bombası ile 1 adet patlamamış fünye ele geçirildi. S.M. ve M.M’nin, el bombalarının dedelerinden kaldığını, merak etmeleri nedeniyle fünyeleri sökmeye çalışırken patlamanın olduğunu söyledikleri öğrenildi. CUMHURİYET 07 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle