25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 MART 2007 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER aşamda, ölümden daha acı olanı; düşüncesiz, umarsız, onursuz yaşamaktır. Anneler günü, babalar günü var. Öğretmenler, izciler, hemşireler, hatta tarla günü, aşure günü. Bazen bir gün, iki ayrı konuyla kutlanıyor. Örneğin 14 Şubat; hem Sevgililer Günü, hem Öykü. Hepsi güzel, anlamlı. Bence, bu özel günlerin önemli bir eksiği var; hani düşünme günü... İsterseniz adına, “Aklınızı başınıza alın”, “Gözünüzü açın”, “Farkında mısınız” da diyebilirsiniz. EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Y Düşünme Günü Nusret ERTÜRK Toplum olarak düşünmeye zaman ayırmıyoruz. Alışkanlıklarımızla, el yordamıyla yol alıyoruz. Büyüklerimiz bizim yerimize düşünüyor nasıl olsa! Genelkurmay Başkanımız Sayın Büyükanıt, “1919’dan sonra en ağır sorunları yaşıyoruz” dediği halde, hâlâ düşünmeye eğilim yok mu? İçten ve dıştan kuşatıldık. “Önce, çalışanların emeğini çaldılar. Doğamızı, ormanımızı, koylarımızı çaldılar. Çocuklarımızın geleceğini çaldılar. Şimdi, sokaklarımızda canımızı, evlerimizde dünyamızı çalıyorlar.” Laik düzenimize “ılımlı İslam” kılıfı giydiriyorlar. Öğretim birliği çoktan bozuldu. Gericilik, devlet eliyle pazarlanıyor. Atatürk’ün ulusalcılığın Yalnızlığın Dostu ‘Deneme’... “Deneme, yaşamlar ve birikimler üzerine temellenen bir yazı türüdür. Binyazar’ın denemelerindeki derinlik de burdan geliyor işte... Okurlarını denemenin derin sularında gezdirmesinden, değişik duygu ve düşünce limanlarında konuklatan bir yolculuğa çıkartmasından...” Değerli eleştirmeci Emin Özdemir, Adnan Binyazar’ın “Duyguların Anakarası” (Can Yayınları) adlı kitabının önsözünde böyle diyor... Bizleri yazılarıyla aydınlatan, yol gösteren, deneme türünün edebiyatın en etkili, en kalıcı bir dalı olduğuna inandıran büyük ustaları anımsadım; Ataç’ları, Eyuboğlu’ları, Günyol’ları, Anday’ları, Yetkin’leri... ??? Adnan Binyazar bu ustaların yolunda güzel yapıtlar veriyor, “Ayna”dan (Dünya Yayını) sonra yeni kitabı “Duyguların Anakarası”nda da (Can Yayınları). Suut Kemal Yetkin’in yeni baskıları yapılan “Denemeler”iyle de (Palme Yayını) karşılaştım. Yirmi yedi yıl önce yitirdiğimiz bir önemli sanat adamıydı Yetkin... Şair, öğretmen, sanat tarihçisi, profesör, dekan, rektör, milletvekili... Ama kendisinin de dediği gibi önce bir yazın adamı... “Montaigne’ın ‘Denemeler’i sık sık okuduğum kitaplardan biridir. Gecenin geç vakitlerinde konuşacak birini aradığım zaman ‘Denemeler’i açar Montaigne’le konuşmaya başlarım. Onda kendisinden söz ederken, bizi dinlemeye hazır bir hal vardır... Her ne zaman ‘Denemeler’i okumaya başlasam, Montaigne’in masasının üstüne eğdiği başını kaldırarak yüzyılların sisleri arasından uykulu gözleriyle bana baktığını görür gibi olurum, okuma bir konuşmaya döner.” ??? Suut Kemal Yetkin’in kim bilir hangi yaz, güz, ilkyaz, kış gecelerinden birinde yaşadığı bir yalnızlık anını sizler de kim bilir kaç kez yaşamışsınızdır. Yalnızlık değil yalnızlıktan kurtuluş demek daha doğru, çünkü deneme bir dostça konuşmadır; bir sevilen, bir anlayanla karşılıklı bir söyleşmedir, dertleşmedir. Bir kez okunup unutulacak yazılar değildir çoğu denemeler. Zamanlar geçer, onlar istediğiniz anda karşınıza çıkar. Eskimezler, uzaklara gitmezler; kendilerini, görüşlerini saklamazlar. Siz yaşlanırsınız, onlar gençliklerini korurlar, sizi de zamandan koparır, yanlarına çağırırlar. Montaigne’i ne zaman açsam, ben de kendimi yüzyıllar gerisindeki bir dostumla konuşuyor bulurum. Yetkin gibi, Binyazar gibi daha nice deneme sevenler gibi!.. ??? Adnan Binyazar da bakın ne yazmış: “Deneme yaşananları, akıldan geçenleri düşünsel derinleştirmelerle yorumlama edimidir. Belki bir roman, bir öykü, bir ölçüde özetlenebilir, ne var ki denemeyi özetlemeye kalkmak, tırnağının ucunu göstererek insanı tanımlamaya benzer. Deneme yazınsal bütünlüğü bozulamayan bir türdür, göz gezdirilerek okunmaz.” ??? Yetkin’in ölümünden sonra yazdığım yazımı şöyle bitirmişim: “Evet bir ozanı yitirdik, bir bilim adamı, bir denemeci, bir aydın, ama gerçek bir ozan. Bolleau’nun ‘Arasıra ekleyiniz, ama çok zaman siliniz’ ilkesine herkesten çok yakışan bir yazar.” dan hızla uzaklaşıldı, yerine ırkçılık pompalanıyor. Daha neler neler... Şimdilik, yılda bir gün de olsa, bireyin kalıplarından, koşullanmalardan çıkmasını bekliyoruz. Bağımsız, kendine özgü karşılaştırma yapmasını istiyoruz. Kişi, düşünce üretse, arayıp doğruyu bulsa.. İnsanlara, doğaya karşı ilgiyle, sorumlu davransa.. Geleceği planlasa, tasarlasa, düzenlese.. Akıl yürütse.. Bundan iyisi ne ola? Ah, buna bir başlayabilsek.. arkası gelir. PENCERE Cumhurbaşkanı Adayının Sicili Bozuk... Bugün pazar... Cumhurbaşkanlığı seçimi döne dolaşa pazarlık mizah gırgırıyla sarmallaştı!.. RTE’nin Çankaya sevdası ya da hırsı ibretlik bir sivil devlet darbesi girişimine dönüştü... Geçen hafta eski Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk açıkladı: Recep Tayyip Erdoğan sabıkalıdır!.. Belgesi de ortada!.. ? Şimdiye dek bu köşede RTE için ‘zanlı’ deyişi kullanılıyordu... Çünkü Recep Tayyip’in sırtında yolsuzluk dosyası vardı... Cindoruk dedi ki: Recep Tayyip Erdoğan hapse mahkum olmuştur; sabıkası vardır; bu sıfatla cumhurbaşkanı olamaz... Neden mahkumdu ‘müstakbel Cumhurbaşkanımız’?.. Şu meşhur manzumeyi okuyarak Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerine karşı çıkmaktan: “Minareler süngümüz.. Kubbeler miğferimiz.. Müminler askerimiz.. Camiler kışlamız..” Peki, RTE hem zanlı.. Hem sabıkalı.. Ne anlam taşır zanlı ve sabıkalı olmak durumu?.. Demek ki Recep Tayyip Erdoğan’ın sicili bozuktur!.. Başka ne yazılı RTE’nin sicilinde?.. RTE, terörist Apo’ya nasıl hitap etmiş: “ Sayın Öcalan!..” Güneydoğu’da şehit olan askerlerimiz için hangi sıfatı kullanmış: “ Kelleler...” İnanılamaz, ama, demiş mi?.. Demiş!.. Yazılı, belgeli, kayıtlı, kanıtlı sözleri siciline işlenmiş... ? “Müstakbel Cumhurbaşkanımız” böylece kesinkes sabıkalı.. Yolsuzluk dosyalı.. Eşi türbanlı.. Oğlu ise daha geçen gün gemi satın aldı.. Kendisi zanlı.. Çankaya’ya çıkacak.. Çünkü yüzde 25 seçmen oyuyla Meclis’in yüzde 65’ini ele geçirmiş... Bir ‘sivil darbe’ ile iktidar koltuğuna oturmuş... ? Böylesine bir cumhurbaşkanlığı seçimi ne mizah öyküsüdür, ne tiyatrodur, ne komedidir; yozlaşmış bir demokrasinin gerçek gırgırıdır... Evet, gırgır ama, laik Cumhuriyete takıyyeci karşıdevrim darbesinin gırgırı... CUMOK Ş. KOÇHİSAR ÇAĞRISI 7 Nisan 2007 Cumartesi Saat: 12.00 Bu ülkenin aydınlık insanları Şereflikoçhisar ADD’de toplanıyor Sunucu Gazeteci MUSTAFA YÜCEL Konuşmacılar Prof. Dr. YAKUP KEPENEK Prof. Dr. ALPASLAN IŞIKLI Doç. Dr. DOĞAN CANSIZLAR ve Gazeteci Yazar MUSTAFA BALBAY PROGRAM 1 12.00 Konferans 2 15.30 Hirfanlı Barajı Hamidiye Çiftliği Canlı Balık Restorant’ta yemek (Ederi 25 YTL) İletişim: Mustafa Yücel Şahin Yıldız Rahmi Yalçınkale 0532 545 73 57 0532 677 61 82 0538 853 09 40 www.cumok.org İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI “ULUSAL KURTULUŞÇU DÜŞÜNCE VE CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ” konulu Nisan Ayı Aydınlanma Kahvaltısında, değerli edebiyatçı ve yazarlarımızdan Sayın EROL TOY ile buluşuyoruz. SEN GELMEZSEN BİR EKSİĞİZ YANINIZDA BİR DE GENÇ GETİRİNİZ Toplantı Yeri : Aden Otel, Vapur İskelesi karşısı Kadıköyİstanbul Toplantı Tarihi : 1 Nisan 2007 Pazar Saat 11.00 İletişimBilgi : 0216 336 94 34 0535 636 59 11 0532 282 36 88 0533 438 50 22 Açık Büfe Kahvaltı Ederi: 17.50 YTL LÜTFEN YER AYIRTINIZ www.cumok.org www.toplumsaluzlaşma.org CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle