Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 24 MART 2007 CUMARTESİ 4 DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN HABERLER Üniversite öğrencisi Birtan Altınbaş’ı gözaltında işkenceyle öldüren polislere 8 yıl 10 ay hapis cezası İki Cumhurbaşkanlığı Seçimi... Türkiye şu anda tümüyle Cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlenmiş durumda. İçinde bulunduğumuz özel koşullar, bu seçimi son derecede önemli kılıyor. Devletin erkini ellerine geçirmiş olanlar laik TC’yi kuşatmış, üniversite özerkliğini, yargı bağımsızlığını yerle bir etmeyi amaçlamış, devlet kadrolarını yasaya aykırı olarak yağmalamış durumdadırlar. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in son dönemde, anayasadaki yeminine sadık kalarak, bu gidişe elindeki sınırlı yetkilerle karşı çıkması üzerine, 864 rakımlı tepe Çankaya, kuşatmanın en kritik mevzii haline gelmiştir. Türkiye’deki seçimin önemi buradan kaynaklanmaktadır. Bunun dışında 1982 Anayasası’nın, 1961’e oranla biraz daha güçlendirmiş olduğu Çankaya’nın yetkileri Fransa’nın 1958 Anayasası ile Elysee’ye tanıdığı yetkilerin yanında çok sınırlı kalmaktadır. Fransız 1958 Anayasası’nın yürütmenin başı olarak tanımladığı cumhurbaşkanlığına 16. maddesiyle tanıdığı haklar, Maurice Duverger’nin deyimiyle, “çağdaş bir diktatörün düşleyeceği bütün imtiyazları” içermektedir. Yine de, Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası havayı Türkiye’deki kadar germiş değildir. Gerginliği Türkiye’nin başında bulunan iktidarın ve içinde bulunduğu konjonktürün özelliğine yormak mümkündür. Peki ya düzeysizliğe ne demeli? ??? Fransa’da cumhurbaşkanı halkın oyuyla seçiliyor. Burada üç aday var. Bunlardan birincisi, hırslı agresif politikası ile tanınmış olan Nicolas Sarkozy, öteki sosyalistlerin hanım adayı Segolene Royal, nihayet gittikçe oylarını arttıran François Bayrou. Kamuoyu yoklamaları, bu üç adayın da şu anda, birbirlerine yakın durumda olduklarını gösteriyor. Sarkozy’nin sınır tanımaz hırslı görüntüsü ve pek fırsatçı, her vasıtayı meşru gören, biraz şovenizm kokan politikası ve hanım aday Segolene Royal’in dosyasına pek hâkim gibi görünmeyişi yüzünden, başlangıçta üçüncü adam konumunda olan Bayrou’nun seçilme şansının gittikçe artmasına yol açıyor. Hatta, Bayrou’nun birinci turda en fazla oy alan iki adaydan biri olarak ikinci tura kalması halinde, karşısındaki rakip ister Sarkozy ister Segolene Royal olsun, seçimi kazanacağı bile söyleniyor. Tekrar edeyim, Fransa’da cumhurbaşkanlığı makamı, Türkiye’dekinden çok daha büyük yetkilere sahip. Ve Fransa’da radyolar, televizyonlar, gazeteler yayınlarının büyük bölümünü bu konuya ayırmış durumdalar. Ama Fransa’da tartışmalar, Türkiye’dekine hiç benzemeyen bir düzeyde yapılıyor, kampanya Türkiye’de gördüğümüz çirkin manzaralar olmadan yürütülüyor. ??? Türkiye’de cumhurbaşkanını, anayasanın 102. maddesinin öngördüğü şekilde ve koşullarla TBMM seçecek. 16 Nisan’a kadar aday belli değil. Ama bir isim bütün tartışmaların odağında: Recep Tayyip Erdoğan. Onun da aday olup olmayacağı henüz belli değil. Şu anda Tayyip Bey, partisi içinde eğilim yoklamaları yapıyor. Bunlar biraz çocukların saklambaç oyunundaki “Elma dersem çık! Armut dersem çıkma!” tekerlemesini hatırlatmıyor değil. Bunlara da fazla şaşmamak gerek. Ama kampanyanın düzeysizliği, çukur benzetmeleri, muhalefet ile iktidar arasında hiç hoş olmayan karşılıklı sataşmalar, medyanın da katılmasıyla oluşturulan “goygoy”lar, doğrusu Türkiye açısından hiç de iç açıcı değil. Fransız seçimlerinde de, De Gaulle gibi, Mitterrand, hatta, siyasi yaşamını çok parlak biçimde noktalamamış olsa da Chirac gibi karizmatik liderler yok artık... Ama Fransız Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kampanyası, bizdekinin aksine çok kerizmatik bir düzeye de düşmüyor. Politikacılar, halkın isteklerine, özlemlerine, beklentilerine yanıt verirler veya verir gözükürler. Bizim politikacılarımız, acaba Türk halkının talebinin kerizmatik bir düzey olduğunu mu sanıyorlar? Öyle sanıyorlarsa, ya yanılıyorlar ya da yanılmıyorlar da haklılar. Eğer yanılıyorlarsa, halka hakaret etmiş olmuyorlar mı? Eğer haklılarsa, bu kerizmatik ortamın ve toplumun oluşmasında kendi katkıları da olduğu için, Türkiye’ye kötülük etmiş kişiler haline gelmiyorlar mı? Nereden bakarsanız bakın, yürekler acısı bir durum. İşkenceciye ‘iyi hal’ indirimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Üniversite öğrencisi Birtan Altınbaş’ın gözaltında işkenceyle öldürülmesine ilişkin davada sanık 4 polis 10 yıl 8 ay hapis cezasına mahkum edildi. Ancak mahkeme, sanıklara iyi hal indirimi uygulayarak cezalarını 8 yıl 10 ay 20’şer güne düşürdü. Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın dünkü duruşmasına, sanıklar İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı ve Hasan Cavit Orhan ile avukatlar katıldı. Müdahil avukatı Oya Aydın, sanıkların, müvekkili Nazmiye Altınbaş’ın oğlu Birtan Altınbaş’ın “işkence ile ölümüne neden oldukları” iddiasını yineledi. Avukat Aydın, sanık polislerin ceza almaları halinde tutuklanmalarını istedi. Savcı ? Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi, polis memurları İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Hasan Cavit Orhan ve Süleyman Sinkil’e, eski Türk Ceza Yasası’nın “kastı aşan adam öldürme” suçundan 8 yıl hapis cezası verdi. Bu suçun “işkence ile işlendiği” gerekçesiyle cezaları 3’te 1 oranında artıran mahkeme, cezayı 10 yıl 8 aya çıkardı. Mahkeme Başkanı Çapalı, sanıkların duruşmalar sırasındaki iyi hallerini de göz önünde bulundurarak bu cezayı 6’da 1 oranında indirdiklerini açıkladı. Günay Serap Yüksel de daha önceki mütalaasını tekrarlayarak bu doğrultuda sanıkların cezalandırılmasını talep etti. Sanık İbrahim Dedeoğlu’nun avukatları ise müvekkillerinin “işkence yapıldığı iddia edilen olay” sırasında sol terör grup amiri olduğunu ve maktulün sorgusunda yer almadığını savundular. Beraat talebinde bulunan avukatlar, müvekkillerinin, ceza alması halinde ise denetim görevini yapmadığı gerekçesiyle ‘’görevi kötüye kullanma’’ suçundan cezalandırılmasını talep ettiler. Sanık Hasan Cavit Orhan’ın avukatı Mehmet Emin Bağcı, müvekkilinin, yer gösterme sırasında çevre güvenliğinin alınması görevinde bulunduğunu, Birtan Altınbaş’ın gözaltına alınması sırasında ise Balgat semti 100. Yıl mahallesinde sürdürülen bir operasyonda görevli olduğunu kaydetti. Orhan ise özel harekâtçı olarak görev yaptığını, bu nedenle operasyoncu olduğunu ve hiçbir zaman sorgulamalara katılmadığını öne sürdü. Mahkeme Başkanı Yılmaz Çapalı, sanıklar İbrahim Dedeoğlu, Sadi Çaylı, Hasan Cavit Orhan ve Süleyman Sinkil’e, eski Türk Ceza Yasası’nın “kastı aşan adam öldürme” suçundan 8 yıl hapis cezası verdi. Bu suçun “işkence ile işlendiği” gerekçesiyle cezaları 3’te bir oranında arttıran mahkeme, cezayı 10 yıl 8 aya çıkardı. Mahkeme Başkanı Çapalı, sanıkların duruşmalar sırasındaki iyi hallerini de göz önünde bulundurarak bu cezayı 6’da 1oranında indirdiklerini açıkladı. Buna göre, 4 sanık, 8 yıl 10 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırıldı. Sanıklar hakkındaki tutuklama istemini reddeden mahkeme heyeti, 4 sanık hakkında yurtdışına çıkış yasağı getirdi. Sanıklardan Naip Kılıç’ın beraatına karar veren mahkeme heyeti, sanık Ahmet Baştan’ın ise öldüğü gerekçesiyle hakkındaki davayı düşürdü. ‘Senin kanını içerim’ Sanıklar mahkeme sonrası gazetecilere saldırdı. Adliye binasından Sadi Çaylı ile birlikte çıkan Hasan Cavit Orhan, kendisini görüntülemeye çalışan Cihan Haber Ajansı muhabirine saldırarak “Senin kanını içerim” diye bağırdı. GENÇLERE SESLENDİ Erdoğan’dan hoşgörü mesajları İstanbul Haber Servisi AKP Gençlik Kolları’nın düzenlediği “Avrupa’nın Gençleri İstanbul’da Buluşuyor” toplantısında gençlere seslenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Farklı köken, kültür ve inançlardan geliyoruz ama hepimiz insanız. Bizi birbirimizden uzaklaştıran ırkımız, dilimiz, kültürümüz, inancımız değil önyargılarımızdır. Liderler arasında bile bunu yaşıyoruz. Konuşmaya başladıktan sonra mesafenin daraldığını görüyoruz. Buna tüm insanlığın ihtiyacı var. Birbirimize karşı önyargılarımızı yenebilsek dünyanın bugünkü acı tablosu üzerinde kara bulutlar eksik olmayan, kan ve gözyaşına boğulmuş bütün coğrafyalar belki de hiç olmayacak” dedi. Moldova, Yunanistan, Azerbaycan, Hollanda, İzlanda, İspanya ve Danimarka’dan gençlerin katıldığı ve 3 gün süVEKİLLER VE STÖ’LERLE GÖRÜŞECEK recek olan “Avrupa’nın Gençleri İstanbul’da Buluşuyor” toplantısı dün The Marmara Otel’de başladı. Salonu dolduranların çoğunu AKP Gençlik Kolları üyelerinin oluşturduğu toplantıya katılan Başbakan Erdoğan, gençlere barış ve dostluk mesajları verdi. Önyargıların ortadan kalkmasının önemine işaret eden Erlecek. Erdoğan’ın, milANKARA (Cumhuridoğan, “Önyargılarıletvekillerinin birebir yet Bürosu) Cumhurmızdan kurtulsak belgörüşlerini alacağı bebaşkanı adayını ısrarla ki bombalar hiç patlalirtilirken milletvekilleri açıklamayan Başbakan mayacak, masum iniçin de özel bir anket Recep Tayyip Erdosanlar ölmeyecek, çahazırlanıyor. ğan, 15 Nisan’a kadar tışmalar kavgalara, Erdoğan, daha sonra nabız turlarını sürdürekavgalar nefretlere hiç MKYK üyeleriyle bir cek. Erdoğan gelecek dönüşmeyecek. Elbethaftadan itibaren millet araya gelecek. Erdote kimin suçlu olduğuğan’ın 15 Nisan’dan hevekilleriyle gruplar hanu aramıyoruz buramen önce il başkanlalinde görüşerek nabız da. İnsanlık idealleri rıyla tekrar bir toplantı yoklayacak. Erdoğan, bu acı ve gözyaşı gerçeyapacağı, adaylıkla ilginisan başından itibaren ğine yenik düştüğüne li son bir durum değerde sivil toplum örgütü göre gerçekle yüzleştemsilcileriyle görüşme lendirmesinde bulunamek ve suçu belki de cağı belirtildi. Erler yapacak. bütün insanlığa bölmek doğan’ın 15 Nisan’dan Başbakan Erdoğan, zorundayız. Maalesef hemen önce ucu açık bir cumhurbaşkanı adayını insanlığın önünde birgrup toplantısı yaptıkbelirlemek için nabız kaç seçenek yok. Ya bütan sonra ise aday olup turunu sürdürüyor. Eryük bir çoğunlukla baBaşbakan Erdoğan’ın olmayacağına, kendoğan, il başkanlarının rışın ve esenliğin yanınkatıldığı toplantının disinin aday olmaması da yer alacağız ya da ambleminde kullanılan Türk ardından gelecek haftadurumunda kimi aday kimsenin mutlu olama bayrağında ay yıldızın yanlış dan itibaren 1020’li göstereceğine karar yacağı bir kargaşa ça yöne doğru çizilmiş olması gruplar halinde milletvereceği dile getiriliyor. vekilleriyle bir araya geğına doğru sürüklenedikkat çekti. ceğiz” diye konuştu. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) Doğan Öz anıldı Yurtsever Cephe İstanbullu Hukukçular İnisiyatifi, 29 yıl önce evinin önünde arabasına binerken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü anarak, olayın faillerinin bulunarak cezalandırılmasını istedi. Sultanahmet Adliyesi önünde dün bir araya gelen hukukçular, Savcı Öz’ün, hayatını gericilikle, faşizmle, kontrgerillayla mücadeleye adamış ilerici, aydın, yurtsever bir hukukçu olduğunu belirttiler. Yurtsever Cephe Genel Meclisi üyesi Ayhan Erdoğan yaptığı açıklamada, Öz’ün öldürülmeden önce yazdığı rapora dikkat çekerek devlet içindeki karanlık örgütlenmelerin bu rapor sayesinde gün yüzüne çıkarıldığını söyledi. Öz’ün raporunu yazdıktan 2 ay sonra katledildiğini anımsatan Erdoğan, “Doğan Öz, faşist örgütlenmeyi gün yüzüne çıkaran raporunu yazdıktan sonra kontrgerillaya karşı dava açma hazırlığı içindeydi. Ancak raporu yazdıktan 2 ay sonra raporunda bahsettiği faşist örgütlerin hedefi oldu” dedi. (Fotoğraf: BURAK ALİÇAVUŞOĞLU) CHP’Lİ BÜLENT TANLA’DAN TÜİK SORUSU Erdoğan’ın nabız turları sürecek ‘İşsizlik verileri çarpıtılıyor mu?’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP İstanbul Milletvekili Bülent Tanla, Devlet Bakanı Beşir Atalay’a Hane Halkı Bütçe Anketi’nin bilim insanlarının değerlendirmesine açılıp açılmayacağını sordu. Tanla, Atalay’ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na sunduğu soru önergesinde, Türkiye kamuoyunun en önemli sorununun işsizlik olduğunu bildirdi. TÜİK’in Türkiye’de işsizliğin azaldığına yönelik yayınlarının hem gerçeği yansıtmadığını hem de devlete ve siyasete güveni sarstığına işaret eden Tanla, şu soruları yöneltti: Gerçek ile sonuçlar arasındaki çelişkili durumu gösteren bu araştırma doğru mudur? Yeni bir yol izlemeyi düşünüyor musunuz? Hane halkı işgücü anketi kapsamını, örnekleme plan ve tahmin yöntemini tanım ve kavramlarını, uluslararası karşılaştırmaları da göz önüne alarak iktisat, ekonometri, istatistik ve çalışma dallarındaki bilim insanlarının değerlendirmesine imkân veren bir çalışma düşünüyor musunuz? TÜİK’in 2005 yılı hane halkı bütçe anketi sonuçlarına göre 20042005 yılları arasındaki karşılaştırmalı bir biçimde açıkladığı Türkiye’nin gelir dağılımının yüzde yirmilik dilimlere göre sonuçları, Türkiye’deki açlık ve yoksulluk sınırlarını gösteren sayıları, hem gerçekleri yansıtmamakta hem de hatalıdır. Sonuçların açıklandığı araştırma her ay değişen 720 hane halkı, toplam yıllık 6640 aileyi kapsamaktadır. Sonuçlar Türkiye geneli, kentsel ve kırsal olarak hesaplanarak açıklanmaktadır. Araştırmanın örnek sayısı, “bilgi toplanan değişen hane halkı” tarifi ne kadar doğrudur? Araştırma gerçekleri açıklamakta mıdır? asirmen?cumhuriyet.com.tr ‘KATLİAMA SEYİRCİ KALINDI’ Karababa, ‘Sıvas’ı AİHM’ye taşıyacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Sıvas Madımak Oteli’nde 35 kişinin yakılarak öldürüldüğü olayın müştekilerinden Hüseyin Karababa, hakkında suç duyurusunda bulunduğu kamu görevlileriyle ilgili takipsizlik kararları üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuracağını söyledi. Karababa, yakınları ve avukatlarıyla Mülkiyeliler Birliği’nde düzenlediği basın toplantısında, devletin güvenlik güçlerinin 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan katliama seyirci kaldığını savundu. Karababa, dönemin hükümet üyeleri ve kamu görevlileri hakkında görevlerini ihmal ettikleri iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğunu, soruşturmaların dokunulmazlık ya da zamanaşımı gibi gerekçelerle sonuçlandığını anlattı. Bu kişiler yönünden iç hukuk yollarının tükendiğini ifade eden Hüseyin Karababa, olayların arkasında kalan yönlerin ortaya çıkarılması ve daha adil bir soruşturma süreci yürütülmesi istemiyle AİHM’ye başvuracaklarını kaydetti. ROMA Reha Erus, İtalya’da oturan en deneyimli Türk gazetecisi. İtalya’da ne olup bittiğini kısa sürede öğrenmenin en iyi yolu onu dinlemek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la birlikte Roma’dayız. Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi’nin 69. Oturumu’na ve Roma Anlaşması’nın 50. yıldönümü kutlamalarına katılmak amacıyla buradayız. Topbaş, Avrupa Birliği Bölgeler Komitesi Başkanı Michel Delebarre tarafından davetliydi. Roma Anlaşması da Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu oluşturan kurucu anlaşmadır. Bu anlaşmanın yıldönümü nedeniyle AB Bölgeler Komitesi, Roma’da toplandı. Topbaş’ın bu toplantıya davet edilmesi ve oturumlara katılması bir anlamda İstanbul’un Avrupa Birliği’nin önemli bir kurumunun içinde yer almaya başladığının da ifadesi sayılabilir. ??? Roma’da iki gün sürecek bu gezimizin ilk gününü bu ünlü ve etkile ‘Prodi Fason Başbakan’ yici şehrin önemli merkezlerini gezerek geçirdik. Akşam yemeğinde karşımda Reha Erus oturuyordu. Onun gazetecilik yaparken yaşadıklarını dinlemek İtalya’yı dinlemek gibi oldu. Romano Prodi İtalya’nın Başbakanı. Geçenlerde istifa ettikten sonra, yeniden Meclis’ten güvenoyu alarak görevine devam etme kararı verdi. Reha Erus, Prodi için “Fason Başbakan” deyimini kullandı. Sebebini de şöyle açıkladı: “İtalyan hükümeti 9 ayrı parti ve grubun desteğiyle oluştu. Başbakan Romano Prodi bunların hiçbirine ait değil. Onun Meclis’te grubu da yok. Bu kadar çeşitli ve karmaşık bir koalisyonu ancak onun yürütebileceğini düşündükleri için onun üzerinde anlaştılar.” “Prodi hükümeti, koalisyon içindeki üç uç partinin esiri olmuş durumda. Değişik komünist grupların dönüşmesinden oluşan bu üç parti Prodi’ye her istediklerini yaptırıyor. Türkiye’den bakıldığında İtalya karmakarışık bir yönetime sahip. 9 partiyle bir ülkeyi yönetmeye kalkmak akıl alır gibi değil. Demokrasi de böyle bir şey.. yönetmeyi zorlaştırıcı boyutları da var. Yine de İtalyan demokrasisini tercih ederim. Partisiz Başbakan Prodi için söylenecek en güzel söz ‘fason başbakan’ olabilir.” ??? Reha Erus’a “Peki bu hükümet nasıl ayakta kalıyor, milletvekilleri neden Prodi hükümetine güvenoyu veriyorlar” sorusunu sorduğumda şöyle ilginç bir cevap verdi: “İtalya’da milletvekillerinin emekli maaşına hak kazanabilmeleri için bir yasama döneminin en az yarısından fazlasında görevlerini yapmış olmaları gerekiyor. İtalya’da seçimler 5 yılda bir yapıldığına göre, onların da böyle bir hakkı kazanmaları en az 2.5 yıldan bir gün fazla Meclis’te olmalarını gerektiriyor.” “Eğer Prodi hükümetine güvenoyu vermezler ve bir siyasi krize neden olurlarsa, kaçınılmaz olarak erken seçim gündeme gelebilir. Seçimler yapılalı daha 10 ay gibi kısa bir süre oldu. Bu nedenle şimdilik hükümetin ayakta kalması onların geleceğini garanti etmeleri açısından önem taşıyor. Hükümet bu sayede güvenoyu alıyor. Benim görüşüm bu, bu ülkeyi tanıyanların çoğunun görüşü de böyle.” ??? İtalyan politikasının şu andaki parlayan yıldızı kim sorumuzun cevabı da şu: “İtalya’nın günümüzde parlayan yıldızı ‘Temiz Eller’ operasyonunu yürüten ünlü savcı Di Pietro. Di Pietro, savcılığı döneminde mafyanın çökertilmesinde, devlet içindeki çeteleşmeden hesap sorulmasında sembol bir savcı olmuştu.” “Şimdiki Prodi hükümetinde de Yeniden Yapılanma ve İmar Bakanlığı görevini yürütüyor. Bu bakanlığı da ‘Temiz Eller” anlayışı ile yönetiyor. Bir çok bakanlıkla, yolsuzluk, rüşvet gibi konularda takışmış durumda. Alışık olunmadık bir yöntemle işleri yürütürken karşılaştığı engellerle mücadele ediyor ve bunları kamuoyu ile paylaşıyor.” “Di Pietro ‘İtalya’nın Değerleri Partisi’nin lideri ve şu anda bu ülkenin en sevilen ve prestiji yükselen siyasetçisi…” ??? Reha Erus’un İtalyan siyasetine ilişkin anlattıklarının yanında, dünyanın önde gelen film yıldızlarıyla, şarkıcılarıyla yaşadığı maceraları dinlemek de ayrı bir zevkti. Örneğin Meryl Streep’in sıradaki bütün gazetecileri bekleterek Reha Erus’la baş başa görüşmek istemesi ilginizi çekmez mi? Ya da ünlü “Felicita” şarkısının Romina Power’ıyla çocukluk arkadaşlığı… Roma’yı her yıl 60 milyon turistin ziyaret ettiğini dinleyerek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’la birlikte dolaşıyoruz. İstanbul neden böyle bir kent olmasın? CUMHURİYET 04 K