22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2007 PERŞEMBE 6 HABERLER CHP’li Kılıçdaroğlu, Teftiş Kurulu Başkanı Hamza Kaçar’ın görevden alınmasını yorumladı: PERŞEMBE ORHAN BURSALI El Kadı’nın intikamı alınıyor BERİV AN TAPAN 200 Yıl Ekonomi İktisat tarihinden bazı saptamalar: • Türkiye ekonomide önemli bir farklılık aslında hiçbir zaman yaratamadı... • Dünya ekonomisinde “yıldızı parlayan” ve yaptıkları çıkışlarla “arkadan gelip öne fırlayan” ülkeler kervanına hiçbir zaman katılamadı... • Dünya üzerinde ekonomik farklılaşmanın, ülkelerbölgelerkıtalar arasında gelir uçurumunun bugünkü had safhaya ulaşmasının tarihi, son 200 yıla dayanıyor... • Bu tarih, sanayileşmenin başladığı döneme denk gelir. ??? Prof. Dr. Şevket Pamuk, yarınki Cumhuriyet Bilim Teknik’te okuyacağınız makalesinde, dünya ve Türkiye’de iktisadi büyümeyi anlatıyor ve bugün dünya üzerinde, ülkeler ve kıtalar arasında büyük gelir uçurumlarının başladığı zamanlara kadar gidiyor. Pamuk, iktisat tarihçisi. Şüphesiz ki ulusların zenginliklerini yaratan temel etmenler her zaman iktisatçıların soruşturdukları konu oldu. Pamuk diyor ki: “Dünyaya bakıldığında yüksek gelirli ülkelerle gelişen ülkeler (Türkiye gibi) arasında 19. yüzyıl boyunca açılan fark, son 50 ve 100 yıl içinde kapanmadı. 1820’den bu yana kişi başına gelirler Batı Avrupa’da 15 kattan fazla, Kuzey Amerika’da 20, Japonya’da 30 kat arttı. Oysa aynı dönem içinde kişi başına gelirler diğer Asya ülkelerinde 6, Güney Amerika’da 7, Afrika’da ise 4 kat artabildi.” Peki, Türkiye’de? 8 kat kadar. Pamuk’un yazısındaki grafikleri inceliyorum: Avrupa ile ABD ve dünyanın geri kalanları arasında özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasında makas büyüyor. Osmanlı’da satın alma gücü 1820’lere kadar Avrupa ile büyük farklılıklar olmadan normal bir seyirde gelişiyor. Avrupa’da bu sayı 1000 ise, Osmanlı’da 600700. Birinci Dünya Savaşı öncesinde Avrupa’da satın alma paritesi 7000 civarında, ama Osmanlı’da 15002000 arasında. Yani bir çöküş var ve Avrupa’dan büyük kopuş hızlanmakta. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı’nın satın alma gücü daha aşağı düşüyor doğal olarak. İlk, 1923’ten itibaren, Türkiye ekonomisinde, bilinçli politikalar sayesinde istikrarlı bir büyüme hızına ulaşıldığını anlıyoruz. İkinci Dünya Savaşı’ndaki daralmanın ardından, bu hız yine normal seyrinde devam ediyor. ??? Fakat, Atatürk dönemini ekonominin temellerinin atıldığı ve yükselişe geçtiği zaman olarak kabul edersek, izleyen yıllarda, Avrupa ile farkı kapatacak hiçbir sıçrama olmamış Türkiye’de. Şüphesiz bunun çok sayıda nedeni var. Ufku büyük, ancak üretimin ülke içinde gelişip serpilmesiyle kalkınmanın ve refahın sıçrayabileceğini gören ve buna uygun orta ve uzun vadeli sanayileşme politikaları geliştiren, bilim ve teknolojinin ekonomik gelişmedeki büyük rolünü kavrayabilen siyasi liderlerden, kurumlaşmalardan yoksun olmamız.. bence en önemli neden. Bilinçli bir ekonomik inşa düşlenemediği zaman, kısır siyaset, ülkeyi durmadan büyük siyasi çalkantıların içine çekiyor. Hukuk ve demokrasi kurumsallaşamıyor. Bilim ve teknoloji kültürünü geliştirmek, bir zorunluluk olarak ortaya çıkamıyor. Eğitimöğrenimi de kısır siyasetin içine hapsediyorsunuz. Sonuçta, 20 kriz ve ülke ekonomisini net 28 yıl İMF’nin yönetimine teslim ediyorsunuz! ??? Şevket Pamuk, Yapı Kredi Kültür’deki aylık toplantılarda yaptığımız son söyleşide dedi ki, “Yasaların sadece bir azınlık için değil, herkes için geçerli olduğu bir ortamın yaratılamaması, ekonomik gelişmeye önemli bir engeldir.” Pamuk’la fikir birliği içinde olduğumuz diğer bir konu, Atatürk döneminde, 1930’lardan itibaren uygulanan devletçiliğin Türkiye’nin gelişmesinde önemli bir etken olduğu ve bu devletçilik sayesinde de özel sektörün geliştiği, güçlendiği. Pamuk, “Anadolu Kaplanları” atılımı ile birlikte Türkiye’de yeni bir sanayileşme döneminin başladığını söylüyor ve “Anadolu Kapitalizmi”nden bahsediyor! Çok önemli ve paylaştığım bir görüş: Türkiye ekonomik bakımdan zenginleştikçe, gelirler arttıkça, demokratikleşme olasılığı da büyüyor. Eşitsizliklerin ve gelir uçurumunun çok olduğu ülkelerde ekonomik büyüme istendiği gibi gelişmiyor. ??? Dünyaya, yeni fikirlere açık olmak zorundayız. Katma değeri yüksek ekonomik üretime, yüksek teknolojilere yönelmeliyiz. Türkiye neleri eksik yaptı da, sıçrama yapamadı? Önümüzde acaba böyle bir şans var mı? Yoksa koşullar, böyle gittikçe, krizler sarmalında bir Türkiye görüntüsü mü var ufukta? Bunları tartışmalıyız... ‘ERDOĞAN’IN ARAŞTIRILMASI HEDEF ŞAŞIRTMADIR’ Hamza Kaçar’ın avukatı Ali Refik Uçarıcı müvekkilinin görevden alınmasını “Bakan Unakıtan, önce VEDOP üzerinden banka kayıtlarına ve kredi kartı kayıtlarına girildiğini, daha sonra da bu kayıtların VEDOP içinde bulunmadığını söyledi. Bu bizi çok şaşırttı. O yüzden de müvekkilime yöneltilen suçlama zaten kendiliğinden düşüyor. Ayrıca biz tazminat davası açtık” diye konuştu. Araştırılanlar arasında Başbakan Erdoğan’ın da hesaplarına girilmiş olmasını, “Hedef şaşırtma, kamuoyunu yanıltmak” olarak değerlendiren Uçarcı özetle şunları söyledi: “Boyacı’nın Teftiş Kurulu tarihinde, geleneklerinde öngörülen koşullara nu gerekirse bunları açıklayacağını söylemişti. Bunlar ne dosyaları, bunu açıklamıyorsa Başbakan açıkça suç işliyor” diye konuştu. Hamza Kaçar’ın görevden alınmasına yönelik sorularımızı yanıtlayan uymadı, gereken etik değerlere ve kıdeme sahip olmadı. İncelediği bir spor kulübünden Maliyespor’a bağış almaya kalkarsa o zaman bir sorun var demektir. Maliyespor’un başkanlığını yaparken Ankara’daki bir spor kulübünden bağış alıyor. İncelediğiniz bir kişiden bağış adı altında para alamazsınız. Bunun adı devlet gücünü kullanarak haraç almaktır. Kanaltürk olayıyla ilgili olarak da hem denetleyen, soruşturan, inceleme yapan kişi hakkında değerlendirmeler yapılıyor hem de denetlenen, incelenen kurum ve şirketler hakkında inceleme yapılıyor olması dünyanın hiçbir yerinde görülen bir şey değil.” duğunu, görevden alınan kişilerin tümünün Maliye Teftiş Kurulu Başkanvekili Cemal Boyalı ile “ihtilaf” içinde olduğuna dikkat çekti . Kılıçdaroğlu şöyle devam etti: “Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Yasin el Kadı soruşturmasını yürüten Teftiş Kurulu Başmüfettişi Hamza Kaçar ve dört kişinin görevden alınmasını “AKP, kendi ‘derin devletini’ oluşturuyor” diye yorumladı. Kılıçdaroğlu, “Burada asıl hedef, Yasin el Kadı soruşturmasının intikamını almak. El Kadı olayının arkasında terörü finanse eden mekanizmaların ortaya çıkarılmasını hedefleyen bir çalışma vardı. Bu da Türkiye’deki bağlantılarıydı. Bu olayla bunların hepsi aksadı” dedi. Teftiş Kurulu Başmüfettişi Hamza Kaçar’ın avukatı Ali Refik Uçarıcı da “araştırılanlar arasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın da hesaplarına da girilmiş olması, hedef şaşırtma, kamuoyunu yanıltmak. Başbakan’ın daha önce yaptığı üç açıklamada da elinde dosyalar olduğu Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “Param kadar kefilim” diyerek sahip çıktığı, ancak ‘uluslararası terorizme mali destek verenler’ listesinde bulunan Yasin el Kadı’nın Türkiye bağlantılarının üstünü örtme çabasında ol Cemal Boyalı, Kaçar’ı El Kadı soruşturmasındaki yapısı nedeniyle hedef gösterdi. Vergi Daireleri Otomasyon Projesi (VEDOP) kayıtlarına girmenin yasak olduğunu söyleyen hiçbir kural yok. Ayrıca VEDOP kayıtlarına şifre verilen herkes girebilir. 17 bin bilgisayarda, 33 bin 900 kişinin şifresi olmasına karşın özellikle neden 5 kişi seçildi. Çünkü bu kişilerin hepsi Cemal Boyacı ile ihtilaf içinde olan insanlar. Özel seçim yani. Buradaki temel sorun aslında Maliye Bakanı’na yöneltilen soruların yanıtlarını beklerken çok farklı yerlere çekildi bu operasyon. Kaçar’ın El Kadı soruşturmasını sürdürdüğü sırada Bakan Unakıtan’ın odasına çağırılıp kendisine ‘Bu Müslümanlarla niye uğraşıyorsun’ diye sorulması... Bahsi geçen kişiler kim? Neden ve hangi gerekçe ile söylüyor bunu. Bunların yanıtları verilsin.” YARGICA SALDIRIYA TEPKİ HSYK: Vahim olaya kayıtsız kalınamaz İSTANBUL/ANKARA (Cumhuriyet) Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), yargıç İnsaf Gündüz’ün Küçükçekmece Adliyesi’nde uğradığı saldırıyı “laikdemokratik sisteme ve Cumhuriyete karşı” yapılmış bir eylem olarak nitelendirerek tüm yetkilileri daha aktif, daha dikkatli, daha itinalı davranmaya ve en küçük bir ihmale meydan verilmeden gerekli önlemleri almaya davet etti. HSYK’den yapılan yazılı açıklamada, yargıç Gündüz’ün Türk ulusu adına yargılama yapan ve yargı otoritesini temsil eden bir kamu görevlisi olduğu hatırlatılarak “Temsil ettiği otorite bütün toplumumuza aittir, ona karşı yöneltilen çirkin saldırı halkımıza, laikdemokratik sistemimize ve Cumhuriyetimize karşıdır” denildi. “Bu vahim olay karşısında kayıtsız kalınmaması gerektiği” belirtilen açıklamada, “Tüm güvenlik mensuplarımız, sivil toplum örgütlerimiz ve ulusumuzun bütün fertleri gereken hassasiyeti göstermeli ve bu konuya titizlikle yaklaşımı görev kabul etmelidir” görüşleri dile getirildi. İstanbul Barosu Başkanı Kazım Kolcuoğlu, saldırının “yargıya yönelik” olduğunu belirterek “Yargının görevini yerine getirmesinde güvenlik önlemlerinin yetersizliği, yaratacağı korku ve terör ortamı bakımından, başka alanların güvenliğinden çok daha önemli sonuçlar içermektedir” ifadesini kullandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin de “Alçakça diye niteleyeceğimiz bu saldırılar, bizim özverili çalışmalarımıza hiçbir şekil ve surette etki etmeyecektir’’ diye konuştu. İstanbul Valisi Muammer Güler, Gündüz’ü tedavi gördüğü hastanede ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, “Bu güvenlik zafiyetinden de öte bir saldırı olayıdır” dedi. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Nazan Moroğlu, “Gözaltına alınan zanlının, kadın hâkim için ‘Gitsin evinde otursun. Çocuk doğursun, yemek yapsın’ sözleri toplumumuzda kadının konumuna ilişkin zihniyetini yansıtmaktadır” dedi. Müzeler sahipsiz kaldı Kültür SanatSen Genel Başkanı Sevgisunar, Kültür Bakanlığı’nın yerel yönetimlere devredemediği kültür kuruluşlarıyla ilgilenmediğini söyledi ARDAGÜL YILDIZ ANKARA Kültür ve Sanat Emekçileri Sendikası (Kültür SanatSen) Genel Başkanı Kemal Sevgisunar, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı galeri, kütüphane ve müzelerin yerel yönetimlere devredilmesini öngören yasa tasarısının TBMM’den geçmesini engellediklerini, ancak bu kuruluşların bakanlık tarafından “sahipsiz” bırakıldığını belirtti. KESK’e bağlı Kültür SanatSen’in Genel Başkanı Sevgisunar, ilgili yasa tasarısının kabul edilme sini engellemelerine karşın bakanlığın yaklaşık 200 kütüphaneyi yerel yönetimlere devrettiğini söyledi. Mevcut 1400 kütüphaneden geri kalanlarının ise yerel yönetimlerin baskısı altında kaldıklarını vurgulayan Sevgisunar, şunları kaydetti: Çalışmaların ardından binaların geçirdiği değişim fotoğraflara böyle yansıyor. Geri dönülmez adıma karşı 5 gün GÖKÇE UYGUN CHP’DEN GÖKÇEK’E TEPKİ Avrupa Kültür Başkenti olmaya hazırlanan İstanbul’un kent müzesi, 12 yıldır kurulamıyor. Tarih Vakfı, kendilerine “İstanbul Kent Müzesi” kurulması amacıyla devredilen Darphanei Âmire binalarından Kültür Bakanlığı’nca çıkarılmak isteniyor. Binanın tahliyesi için verilen sürenin bugün biteceğine işaret eden Tarih Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Halim Bulutoğlu, sorunun bir an önce çözülmesini istedi. Topkapı Sarayı avlusundaki Darphanei Âmire binaları, 1995’te Tarih Vakfı’na, 49 yıllığına devredildi. Ancak müze çalışmalarının başlayacağı 1996’da Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, vakfın bu çalışmalar için izin almadığı yönün de bir karar aldı. Bu durum, müze kurma girişimlerinin de önünü kesti. Son olarak Kültür Bakanlığı’ndan “Tarih Vakfı’nın Darphane’de 6 yıl içinde İstanbul Kent Müzesi kurması gerektiği ancak bunu yapmadığı için binayı boşaltması gerektiği”ni bildiren bir yazı geldi. Eminönü Belediyesi’nden vakfa gönderilen tebligata göre, “yıkılma tehlikesi bulunan, can ve mal güvenliği bulunmayan” Darphane’yi bugün boşaltması istendi. Vakfın açtığı yürütmenin durdurulması davası kapsamında 27 Şubat’ta yapılacak bilirkişi incelemesinin beklenmesini isteyen vakıf yönetimi ise “Geri dönülmez adımlar atılmaması için” uyarıda bulundu. Bulutoğlu, İTÜ’den aldıkları raporda, binanın yıkılma tehlikesi olmadığının tespit edildiğine işaret etti. “Bizim direnişimizle karşılaşan yasa tasarısı, yaklaşık 20 kütüphaneyi merkezde bırakıp geri kalanlarını il özel idarelerine, ilçelerdekileri ise belediyelere devretmeyi öngörüyordu. Tasarının Meclis’ten geçmemesine rağmen 200 halk kütüphanesi ‘personel yok’ gibi gerekçelerle yerel yönetimlere protokolle devredildi. Belediye başkanları zaten, müzelerin, galeri ya da kütüphanelerin bahçe veya konferans salonlarını istedikleri yönde şekillendirebiliyorlar. Bakanlık ise ‘Nasıl olsa yerel yönetimlere devredeceğim’ mantığıyla, uzun süredir bu kuruluşlarının yakıtlarını bile almayı aksatıyor, çalışanların sağlık giderleri ile arazi tazminatlarını zamanında ödemiyor. Yasa çıkmadı ama bu kuruluşları da sahipsiz bıraktılar.” Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izlediği yönetim anlayışının, çalışma koşullarında ikilik yarattığına işaret eden Sevgisunar, bu anlayışın eski personel ile “Kültür ve Turizm Uzman Yardımcısı” adı altında alınan yeni personelin çatışmasına zemin oluşturduğunu belirtti. Sevgisunar, “Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç önce teşkilatın içindeki sorunlara eğilsin, kültür merkezi eksiği yaşanan bölgelere el uzatsın, sonra AKM’yi yıkıp yeniden düzenlemeye sıra gelir” dedi. Yağma yapılıyor Bağdat’taki Irak Ulusal Müzesi’nin yağmalanmasında kaybedilen eser kadar Türkiye’den her yıl eser kaçırıldığına dikkat çeken Sevgisunar, tarihi eser kaçakçılığıyla ilgili önlemler alınması gerektiğini vurgulayarak “Eserlerin bakımına ilişkin konular da çok sıkıntılı” dedi. obursali?cumhuriyet.com.tr. KARAYALÇIN ÇAĞRISINI YİNELEDİ ‘Ankaralıları cezalandırıyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Sekreter Yardımcısı Oğuz Oyan, “Kamu kaynakları çarçur edilerek yapılan sözde ulaşım düzenlemeleriyle Ankara halkının cezalandırıldığını’’ savundu.Oyan, konuya ilişkin yazılı açıklamasında, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in, belediyeyi keyfi ve sorumsuz davranışlarıyla Ankara’nın sorunlarının en önemli parçası haline getirdiğini, Dikmen Vadisi Projesi ile Kuğulu Kavşağı ve Atatürk Bulvarı’nın yeniden düzenlenmesi çalışmalarının bunun son örnekleri olduğunu söyledi. Gökçek’in, Dikmen Vadisi’nde uygulamaya çalıştığı dönüşüm projesinin başlangıçta yapılan planla hiçbir ilgisi bulunmadığını kaydeden Oyan, abartılmış maliyet hesapları ve sözde fizibilite raporları dayanak gösterilerek yapılan plan değişiklikleriyle vadinin doğal yapısının yok sayıldığını belirttti. ‘İttifaktan kaçmak AKP’nin lehine’ İstanbul Haber Servisi SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın, Sonar Araştırma Şirketi’nin anket sonuçlarını değerlendirerek CHP’nin solda ittifaka soğuk tavrı ile DSP’nin bu konudaki kararsızlığının AKP’nin oylarını artırdığını söyledi. Karayalçın basında yer alan anket sonuçlarını, aynı şirketin üç ay önce duyurulan anket sonuçlarıyla karşılaştırarak, seçim değerlendirmesinde bulundu. Kasım 2006’da kararsızların oylarının dağıtılmadan AKP’nin yüzde 24.35, CHP’nin yüzde 16.15, DSP’nin 7.81 ve SHP’nin ise yüzde 1.84 oy oranına sahip olduğuna dikkat çeken Karayalçın, açıklamasında “2006’nın Kasım ayında soldaki 3 partinin oy toplamı yüzde 25.80 ile AKP’nin üstünde. Aradan 3 ay geçtikten sonra AKP’nin oyu yaklaşık 4 puan artarak 28.26’ya ulaşmaktadır. 3 sosyal demokrat partinin oyu ise 20.42’ye gerilemiştir. Bu anket sonuçlarının gösterdikleri çok açıktır. Seçmen, sol partilere kasım ayında ‘İttifak yaparsanız sizi iktidara getiririz’ işaretini vermiştir” dedi. MÜ rektörlük binası müze olacak İstanbul Haber Servisi Marmara Üniversitesi’nin (MÜ) rektörlük binası, Çağdaş Sanatlar Müzesi’ne dönüştürülüyor. Projenin tanıtım törenine katılan Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, “Sadece müze açmak değil, bunları işletme hususunda da yeni bir anlayış söz konusu olmalı. Bu anlayışta da bilim insanlarımıza çok güveniyoruz” dedi. MÜ’nün Sultanahmet’teki rektörlük binasının giriş ve bodrum katında kurulacak “Cumhuriyet Müzesi”nin tanıtım toplantısında konuşan Bakan Koç “En yakın zamanda maddi ve manevi imkânlarımızla burada olacağız. Cumhuriyet Müzesi için ‘iğneyle kuyu kazmaya’ başlayacağız” dedi. MÜ Rektörü Prof. Dr. Necla Pur ise üniversitenin simgesi ve kimliğini oluşturan rektörlük binasının bir bölümünü, “Çağdaş Türk Sanatı Müzesi” olarak tahsis etmenin mutluluğunu yaşadıklarını ifade etti. Seçmen listeleri için son gün 1 Mart İstanbul Haber Servisi Seçmen listelerinin yenilenmesi için süre 1 Mart’ta bitiyor. Yurttaşlar, seçmen listesinde bulunup bulunmadıklarını, muhtarlıklarda bulunan seçmen listelerinden kontrol edebilecek. 18 yaşını doldurmuş olan ve bu yıl ilk kez oy kullanacak genç seçmenlerin ise yeni kayıt yaptırmaları gerekiyor. Ancak birçok kişi henüz muhtarlıklara gidip listeleri dahi kontrol etmedi. Yüksek Seçim Kurulu oluşturulan “Bilgisayar Destekli Seçmen Kütüğü Sistemi” ile Türkiye genelindeki 43 milyon seçmenin bilgisayar ortamına kaydedildiğini, yurttaşların buradan seçmen bilgi sorgulamasını yapabileceğini duyurdu. Ancak web sitesi sık sık hata veriyor. Bu arada Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, Kadıköy’de yaşayan ve bu yıl ilk kez oy kullanacak olan 30 bin gence anımsatma mektubu gönderdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle