12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ŞUBAT 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Türk Ceza Yasası’nın tartışmalı maddesi hakkında yaşanan bilgi kirliliği ve gerçekler 9 K AMUOYU YÖNLENDİRİLİYOR 301 hakkında yanlış bilgiler AKIN ATALAY (*) ürk Ceza Yasası’nın alenen aşağılamayı suç saydığı değerler, anayasal organlar ve devlet kuruluşları şunlardır: Türklük Cumhuriyet TBMM Hükümet Yargı organları Askeri teşkilat Emniyet teşkilatı Yukarıda sayılanlardan ilk ikisi değerler, sonra gelen üçü anayasal organlar, son ikisi ise devlet örgütüdür. Avrupa ülkelerinde de benzerleri olduğu söylenen bu suçla korunan değer, organ ve kurumları tek tek ve karşılaştırmalı olarak incelediğimizde nasıl bir tablo ortaya çıkıyor? “Türklüğü” alenen aşağılama suçu bakımından: TCY 301. maddenin gerekçesinde, “Türklük” tabirinden maksadın, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlığın anlaşılacağı ve bu varlığın Türk Milleti kavramından geniş olduğu, Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsadığı yazılıdır. Buna karşın, “Türklük” kelimesinin çağrıştırdığı ve kanun koyucunun da bu yöndeki açık iradesi ile desteklediğinin tersine 1926 yılından bu yana geçen 80 yıllık uygulamada ise bu tabirin, yalnızca Türk etnik kökeninden gelenleri ya da dünyada bu kökenden olan herkesi kapsayacak şekilde değil, “Türk Milleti” olarak an T Agos Gazetesi önünde silahlı saldırı sonucu öldürülen gazeteci Hrant Dink 301. maddeden yargılanmış, ceza almış ve cezası ertelenmişti. laşılıp, böyle yorumlandığı ve uygulandığı bilinmelidir. NEDİR BUNUN ANLAMI? PEKİ, NE DEĞİŞİR? Eğer, maddedeki “Türklüğü” kelimesini kaldırıp, yerine “Türk Milleti” ibaresini koyarsanız, zaten 80 yıllık uygulama bu yönde olduğu için hiçbir şey değiştirmiş olmazsınız… 301. maddenin “Türklüğü” aşağılama uygulaması nedeniyle yaşanan sıkıntılar, aynen devam eder… Yapacağınız bu değişiklikle, teoriyi pratiğe uydurmuş olur, yani zaten var olana, uygulanana, yasayı uydurmuş olursunuz. Mahkemeleri bağlamayan kanun koyucunun iradesi değişir. Uygulamaya hiçbir etkisi olmayan ve fakat ırkçı bir koruma iradesini yansıtan bu ayıplı anlayıştan TBMM’yi arındırmış, kurtarmış olursunuz hepsi o kadar. Tam bu noktada, belirtmek gerekir. TOBB, TÜSİAD, MÜSİAD, İKV, TÜRKİŞ, HAKİŞ, TZOB, MEMURSEN, TVYD’den oluşan 9 örgüt (ki sivil toplum adına bir araya geldikleri söylendi) TCY 301. maddenin değiştirilmesine yönelik olarak bir metin üzerinde anlaştıklarını açıkladılar. Uzlaştıkları değişiklik metni ile neyi değiş tiriyorlar dersiniz? Gerekçeyi… İyi ama, “siz kendinizi akıllı, âlemi sersem mi sanırsınız”?.. Gerekçeyi değiştirmeniz, kanunu değiştirmek anlamına gelmiyor ki.. Yukarıda da söylediğimiz gibi, mahkemelerce zaten kabul görmeyen ve 80 yıldır uygulanmayan bir gerekçeyi farklı yazarak ne yapmış olduğunuzu, neyi çözdüğünüzü sanıyorsunuz? Ha bir de, haklarını teslim etmek adına söyleyelim, “aşağılama” tabirinin yerine “tahkir ve tezyif” tabirini öneriyorlar. Neymiş, aşağılama daha geniş, tahkir ve tezyif ise daha dar bir kavram imiş. Kimseyi kandırmaya gerek yok… 301. maddeyi kamuoyu nun gündemine sorun olarak getiren yargılamalar, “aşağılama” kelimesinden değil, “tahkir ve tezyif” tabirinden geldi. Çünkü, Orhan Pamuk da, Hrant Dink de ve daha birçokları da 301’den değil, eski TCY 159’dan (suç tarihi itibarıyla) yani tahkir ve tezyiften yargılandılar. Bu örgütler, üzerinde uzlaştıkları ve sorunu çözeceğini düşündükleri metinle, herkesi alenen kandırıyor ve açık açık yanlış bilgi veriyorlar. Ya da gündemlerinde böyle bir sorun olmadığı için, sorunun muhatabı ve ilgilisi olmadıkları için bilmiyorlar. 301. maddeden “Türklüğü” kelimesini kaldırınca, “Türklüğü aşağılamak serbest olacak, cezasız kalacak” şeklinde kamuoyunun yönlendirilmesi doğru mudur? Türk etnik kökeninden gelenleri sırf kökenleri nedeniyle aşağılamak zaten 301. maddeyle ilgili bir konu değildir. Bu konu, “halkın bir kesimini sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak aşağılama”yı suç sayan TCY’nin 216/2. maddesiyle ilgilidir. Buna göre, örneğin “Türkler (ya da Kürtler, ya da Ermeniler, ya da Yahudiler, ya da Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Müslümanlar, ateistler, …) pis ve iğrençtirler”, “Türkler (ya da Kürtler, ya da Ermeniler, ya da Yahudiler, ya da Çerkezler, Lazlar, Rumlar, Aleviler, Sünniler, ateistler, …) onursuz ve şerefsizdir, katildirler” şeklindeki bir ifade tarzı aşağılama olarak TCY’nin 216/2. maddesi gereğince cezalandırılır. Demek ki, etnik köken ya da ırk olarak “Türklük” kavramı, tüm diğer etnik kökenler ve ırklardan insanlar için olduğu gibi TCY’nin 216/2. maddesi kapsamında koruma altındadır. Yani kimse kimseyi kandırmasın, suları bulandırmasın, bilgiyi kirletmesin… 301. madde kaldırılırsa, “Türk” etnik kökeninden, ırkından gelen insanları kapsayacak bir aşağılama yaptırımsız kalmayacaktır. (*) AVUKAT Cumhuriyet Gazetesi hukuk danışmanı Anlatılanlardan çıkarılacak sonuç nedir? S öylenenlerin ve kamuoyuna doğruymuş gibi aktarılan bilgilerin hemen tamamı yanlıştır. Kamuoyu yanlış bilgilerle yönlendirilmek istenmektedir. “Türklüğü” kelimesi ile ifade edilen bir benzerlik Avrupa’da hiçbir ülkede yoktur. Bu kelimeyi “Türk Milleti” olarak kabul ettiğinizde ise size benzeyen, üstelik sizi örnek aldığı pek muhtemel olan iki ülke var. İtalya ve Polonya. Polonya’nın ceza yasası daha yeni bir yasa. Bu maddenin pek muhtemel olarak henüz uygulaması bile yok. Peki, ya İtalya bizimle bire bir aynı mı? Adalet Bakanımız Avrupa’da 301 benzeri maddelerin bulunduğuna ve bunun uygulamasının da olduğuna kamuoyunu inandırmak için bir açıklama yaptı. Bu açıklamasında, İtalya’da 301’in benzeri olduğunu söylediği 290 ve 291. maddelerin metinlerini okuduktan sonra aynen şu ifadede bulundu: “İtalya’da devletin kişiliğine karşı suçlar olarak 2000’de 21, 2001’de 31, 2002’de 22, 2003’te 5, 2004’te 28 mahkumiyet bulunmaktadır.” ‘YANILTMA’YA DİKKAT EDİLMELİ SORUNU ÇÖZER Mİ? İtalyan Ceza Yasası’nın tercümesine yapılan eklemeler ve yansımalarının sonuçları Bakan izni ile açılan dava eri gelmişken, kimilerince sorunu çözecek araç olarak gösterilen “Adalet Bakanı’nın izni” ile dava açılabilmesi, yani 2005 öncesi sisteme dönülmesi konusuna da değinmekte yarar var. Bu konuyla ilgili olarak boş sözler etmektense, rakamların diline bakmaya ne dersiniz? Davanın açılmasının Adalet Bakanı’nın iznine tabi olduğu dönemde bu maddeden açılan dava sayısı şu şekildedir: 1998’de 397; 1999’da 307; 2000’de 324; 2001’de 647; 2002’de 339; 2003’te 283; 2004’te 403; 2005’te 261 (Kaynak: Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü). İSTATİSTİKLER Avrupa’da benzeri var mı? T Yüksek Meclisini veya parlamentoyu ya da ulusu, bir başka görüşe göre o ulusu oluşturan arihsel gelişim açısından bakıldığında, cemeclislerden birini tahkir ve tezyif ederse, etnik kökenlerden yalnızca birini koruma za hukuku konusunda az çok bilgisi olan (…) aynı ceza devletin silahlı kuvvetlerini altına alan, dünyadaki ilk devlet bizimki herkes biliyor ki, bizim 2005 yılına kadar uyveya adli düzeni alenen tahkir ve tezyif olmuştur. Dünya ceza hukuku literatürüne gulanmış olan 1926 tarihli eski Ceza Kanunuedenlere de verilir.” Bizim Ceza Yasamızdan böylesi bir suç tipini kazandıran bir ülke muz, o dönemin en iyi kanunu sayılan 1889 13 yıl sonra 1939 yılında İtalyan Ceza tarihli İtalyan Ceza Yasası’nın tercüme ettirile olduğumuz söylenebilir. Nitekim, bize özgü olan bu düzenleme, bilahare başka ülkeler için Yasası’na yapılan eklemeyle de ayrı bir madde rek Türkçeye kazandırılması ile oluşmuştur. olarak (md.291) “İtalyan ulusunu tahkir ve de esin kaynağı oluşturmuştur. Bizim İşte, bu İtalyan Ceza Yasası Türkçe’ye tercütezyif suçu” düzenlendi. Demek istediğimiz, kanununu kopya ettiğimiz, İtalya’da faşizm me edilirken, şimdiki 301. maddenin karşılığı bizim kanunu kendilerinden aldığımız olan o zamanki 159. maddede bazı İtalyanlar, faşizm döneminde, bizim yerler yanlış tercüme edilmiş, ay“Türklük” kavramından esinlenerek rıca İtalyan Ceza Yasası’nda olma“İtalyanlığı” değil ama “İtalyan yan bazı eklemeler de yapılmıştır. ulusunu” da ülkemiz sayesinde koruma İtalyan Ceza Yasası’nda bu madde enel Kurmay altına almışlardır. ile korunan kurumlar “Senato, Başkanlığı İsmail Millet Meclisi ve Devletin Beşikçi hakkında anayasal kuruluşları” olarak İTALYA DIŞINDAKİ CEZA YASALARI “Türklüğü aşağıladığı” belirtilmiştir. Bizim kanunumuza gerekçesiyle suç tercüme edilip aktarılırken ise, Yalnızca Polonya Ceza Yasası’nda var. duyurusunda bulundu. “Büyük Millet Meclisi’ni veya Polonya halkını ya da bazı çevirilere göre hükümetin şahsı manevisini Polonya ulusunu alenen tahkir suçu olarak Savcılık ise Beşikçi veya ordu ve donanmasını yahut yer alıyor. Peki, ya uygulaması nasıl? hakkında suç Türklüğü” şeklinde çevrilerek ve İfade özgürlüğünü engelleyecek şekilde duyurusunda değiştirilerek düzenlenmiştir. Yani mi uygulanıyor? Biz şimdiye kadar, bu bulunulan gerekçe ile kaynak İtalyan Yasası’ndan farklı suç nedeniyle mağdur olmuş, yargılanmış, değil, “Halkı kin ve olarak anayasal kuruluşlar cezaevine girmiş birini duymadık. Duyan, (yasama, yürütme, yargı) dışında bilen varsa lütfen bize de aktarsın. Tabii düşmanlığa sevk ettiği” “ordunun ve donanmanın, kaynağını da bildirerek. Yoksa, Adalet iddiasıyla dava açtı. Türklüğün tahkir ve tezyifi” de Bakanımızın ortaya savurduğu gibi suç kapsamına alınmıştır. Bu soyut, yanıltıcı, genel ve karmaşık eklemelerle ilgili olarak hiçbir gerekçe bir biçimde sırf ortalığı gösterilmediğini de belirtelim. 2004 bulandırmak için değil. azar Elif Şafak, yılında TCY tasarısının Adalet Alt Almanya’da, Fransa’da, Portekiz’de, yazdığı “Baba ve Komisyonu’nda görüşülmesi sırasında, İspanya’da, Avusturya’da, Piç” romanında tasarıda, uygulamayla birlik sağlanması Hollanda’da da var şeklindeki “Türklüğü bakımından “Türklüğü” tabiri yerine iddialar ise doğru değildir... aşağıladığı” “Türk Milleti” olarak yer alan kavram, Bu ülkelerde 301 benzeri denilen komisyonda bulunan bir Yargıtay maddelerin kapsamında, Türklük gerekçesiyle Türk üyesinin “Bu maddenin önceki halinde ya da Türk milleti benzeri bir Ceza Yasası’nın 301. yer alan ‘Türklük’ kavramının kavram ya da suç kategorisi yoktur. maddesinden maddeye Mustafa Kemal Atatürk’ ün Çok gündeme geldiği için Almanya yargılandı. Tüm talimatı ile konulduğunu ve aynen ve Fransa’dan iki örnek olay dünyada ilgi ile bırakılması gerektiğini” ifade etmesi verelim. Almanya’da “Almanya izlenen yargılamanın üzerine Komisyon’da yer alanların Ölmeli/Gebermeli” isimli bir şarkı bazılarının “öyleyse dokunmayalım, yapılıyor ve Berlin’de 1997 yılında ardından Şafak aynen kalsın” şeklindeki itirazları, bir gösteride hep bir ağızdan beraat etti. bazılarının da “sessiz kalması” söyleniyor. Almanya’yı katil bir sonucunda, yeniden eski kanunda olduğu devlet olmakla suçlayan bu olay gibi “Türklüğü” şeklinde nedeniyle yapılan yargılama kanunlaştırılmıştır. Gerçekten, ileri sürüldüğü sonucunda olay Alman Anayasa gibi bu kavram, Mustafa Kemal Atatürk’ün iktidara gelince, 1930 tarihinde kendi Ceza Mahkemesi’nin önüne gidiyor. Alman Anayasa Kanunlarını faşist devletin ceza kanununa talimatı ile mi kanuna eklenmiştir, yoksa bu Mahkemesi, ifade özgürlüğünün her şeyin göre yeniden düzenlerken, eskiden Senato, çarpıtılmış bir iddia mıdır, bunu bilemiyoruz. üstünde korumaya layık bir değer olduğunu Büyük Millet Meclisi ve anayasal kuruluşları Bu iddiaya ilişkin herhangi bir kaynak söylüyor. Fransa’da, ünlü düşünür J.P. Sartre, tahkir ve tezyif etmek suç iken, maddeyi şu bilmediğimizi, duymadığımızı da ekleyelim. Fransa’nın Cezayir’i işgali üzerine Fransızlar’a şekilde değiştirmişlerdir: Hani, “Günahı, aktaranın boynuna” “katiller” diye saldırmış, ancak kimsenin “Her kim aleni olarak Tacı (krallık dedikleri cinsten bir durum. Böylece, bir ulus aklına Sartre’ı yargılayıp mahkum etmek makamını), Kralın Hükümetini, Faşizmin devletin Ceza Kanunu’nda bir görüşe göre o gelmemiştir. Y G Dikkatli olanlar ya da konunun uzmanları, buradaki kanımızca bilerek yapılan yanıltmayı hemen görebilirler. Aktarılan mahkumiyet kararları, yalnızca İtalyan ulusuna ya da anayasal kuruluşlara, silahlı kuvvetlere yapılan hakaret suçundan verilenleri değil, tersine çok daha geniş bir suç kategorisini kapsayan “devletin kişiliğine karşı suçlardan’’ verilen mahkumiyetleri kapsıyor. Şimdi soralım Sayın Bakan’a, acaba bu verdiğiniz mahkumiyet kararlarından kaç tanesi 290 ve 291. maddelerden verilmiştir? Hakkında mahkumiyet kararı verilen kişiler, hangi söz, yazı, konuşmaları nedeniyle bu suçlardan mahkum edilmişlerdir? Bizim ülkemizde Sayın Bakan’ın söylediği devletin kişiliğine karşı suçlardan (eski TCY’nin 125173. maddeler arası) aynı dönemlerde kaç mahkumiyet kararı verildiği ise devletin istatistiklerinde şöyle: 2000 yılında 1125 mahkumiyet (82 adedi 159., şimdiki 301. maddeden) 2001 yılında 1043 mahkumiyet (104 tanesi 159. maddeden), 2002 yılında mahkumiyet sayıları verilmemiş, yalnızca açılan dava sayıları var. Buna göre 2002 yılında bu suçlardan 8989 kişi hakkında 3145 dava açılmış (507 kişi hakkında açılan 339 dava 159. maddeden), 2003 yılında 2154 mahkumiyet (170 tanesi 159. maddeden), 2004 yılında 1122 mahkumiyet (bunun 173 tanesi 159. maddeden). Burada verilen sayılar yalnızca mahkumiyet kararlarıdır. Bunun dışında hakkında dava açılan sanık sayıları ise aynı yıllar itibarıyla 2000’de 9313 (568’i 159’dan), 2001’de 9664 (977’si 159. maddeden), 2002’de 8989 (507’si 159. maddeden), 2003’te 8178 (460’ı 159. maddeden), 2004’te 7565 (572’si 159. maddeden) kişidir. İsteyen herkes bu verileri, Adalet Bakanlığı Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün web sayfasından öğrenebilir. Sayın Bakan’ın söyleminden yola çıkarak ülkemizi ve İtalya’yı kendisinin verdiği rakamlar üzerinden karşılaştıran bir tablo şu şekilde oluşuyor: Yeni TCK’nin yürürlüğe girdiği, yani dava açılabilmesi için Adalet Bakanı’ndan izin alınmasının gerekmediği 2006 yılında 301’den açılan dava sayısında çok büyük bir artış mı olmuştur? 2006 yılına ilişkin dava istatistikleri henüz yayımlanmadı. Ancak, basından izlediğimiz, bilebildiğimiz kadarıyla önceki yıllarda açılan dava sayısına göre önemli bir değişiklik olduğunu sanmıyoruz. Hatta, önceden “otomatik” olarak verilen izin dönemi ile karşılaştırılırsa, yeni sistemde açılan dava sayısında kısmi bir azalma olduğu bile söylenebilir. Kısaca, çözüm olarak sunulan “izin” sisteminin, aslında hiçbir şeyi çözmeyeceğini de geçmiş istatistikler açıkça ortaya koyuyor. Y Karşımıza çıkan farklı tablo ayın Bakan’ın, kamuoyuna yansıyan açıklamasında Hollanda, Almanya ve Avusturya’ya ilişkin istatistiki bilgiler de veriliyor. Ancak, bu ülkelerde “Türklüğü” ya da “Türk milletini” aşağılama benzeri bir suç tipi yok. O ülkelerde, bizdeki 301. maddenin karşılığı olan suç tiplerini mercek altına alırsanız (ki olayı siyasal polemik ve demagoji alanından çıkarıp, bilimsel alanda görebilmek için bu gereklidir) karşınıza farklı bir tablo çıkıyor. S YARIN: ALMANYA, HOLLANDA ÖRNEKLERİ VE AVRUPA İLE KARŞILAŞTIRMA CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle