13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ŞUBAT 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Yarından itibaren korsan Microsoft yazılımı kullananlar, çeşitli uyarı mesajlarıyla taciz edilecek 13 ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Windows korsanı mimliyor NECDET ÇALIŞKAN Harita Harita türlerine son haftalarda bir de ısı haritası eklendi. Küresel ısınma ile ilgili olarak, geçen günlerde, Türkiye’nin “Kuraklık Haritası” yayımlandı. Koyudan açığa sarı renklerle bezenen harita, basında, “Felaket adım adım geliyor. Bu yaz Türkiye’nin batısı ve İstanbul’da en ileri derecede kuraklık yaşanacak; üç yıl içinde de kuraklık tüm Anadolu’da yine aşırı boyutlara ulaşacak” altyazılarıyla yayımlandı. Isı haritasının öngörüleri, kuşkusuz çok, ama çok korkutucudur. Ancak ülkenin geleceği açısından asıl korkutucu olan nedir biliyor musunuz? Türkiye’nin Kuraklık Haritası’nın Londra Üniversitesi’nin “University College” adlı yükseköğretim kuruluşu tarafından yayımlanması! Gerçekten de bu ülkenin ikliminin geleceğini gösteren haritanın o korkutucu içeriğinden çok daha yıkıcı olan, bu bilimsel çalışmanın, Türkiye’de değil de bir başka ülkede yapılmasıdır. Neden Türkiye’nin bilimsel araştırma kurumları iklim haritasını yapmıyor? Toplumun sorması gereken ana soru budur! TÜBİTAK ne güne duruyor? Üniversiteler ne yapıyor? Ve bunların üstünde ve ötesinde, ülke yönetimi bilime nasıl bakıyor? Sonuncudan başlanmalı. Bu köşede çok kez belirtildiği gibi ülkenin hükümetinin “yaptığı” işler ve uygulamalar, adım adım bilimsellikten uzaklaşıyor. Bürokrasi de hükümete ayak uyduruyor; hükümetine benziyor! Çoğu belediye yönetimleri, iyice bilim dışı çalışıyor. Ne doğru dürüst bir çöpleri değerlendirme düzeni var ne de çevreyi kirletenleri cezalandırma... İl özel idareleri ve belediyeler “halkın malı” olan kıyı ve orman varlıklarını korumuyor. Belediyelerin uyguladığı projeler, “ben yaptım oldu” mantığıyla uygulanıyor. Bilim kurumlarının durumu ise yürekler acısıdır. Dört yıla yakın bir süredir TÜBİTAK’ın “yasal varlığı” soru işareti içindedir. Yargı, TÜBİTAK yönetiminin yasal dayanağı bulunmadığı kararını vermiş bulunuyor. Yine de TÜBİTAK, Ulusal Deprem Konseyi’nin ortadan kaldırılmasını hükümete öneriyor; hükümet de bu öneriyi anında uyguluyor. Karardan konsey üyesi bilim insanlarının haberi olmuyor. Ya üniversiteler? Onlar da “iki arada bir derede”; kendilerini hasım ilan eden bir hükümetin oluşturduğu bataklıkta yüzmeye uğraşıyor. ??? Geçen aylarda Ortadoğu’nun siyasi haritasının, Türkiye’yi de içerecek biçimde yeniden çizilmek istendiği görüldü ve ABD kaynaklı bu yayım büyük tepkiler aldı. Tepkiler haklıydı. Ancak, bir ülke haklı olarak, siyasal haritasının yeniden çizilmesini istemiyorsa, buna şiddetle karşıysa, o zaman yapılması gereken bir iş var: Ülkenin ısınma, iklim değişikliği; ekonomi; çevre; yeraltı ve yerüstü kaynakları haritalarını beyninizi kullanarak, yani, bilimsel yönden güçlenerek siz yapmalısınız, başkaları değil! Ya da ısı haritasını çizenler, siyasi haritanızı da çizmek isterler. Petrol haritanızı çizenler, sonunda, size yasa çıkartarak petrolünüze el koyarlar! ??? Titiz, üretken ve kendine özgü kişiliğiyle örnek ve onurlu bir bilim insanı anayasa hukukçusu Prof. Dr. Yavuz Sabuncu’yu yitirdik, Çok değerli bir dostu ve arkadaşı kaybetmenin acısıyla, eşi Hülya’ya, oğlu Ali’ye ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Işıklar içinde yatsın. [email protected] Korsan yazılım kullanan bilgisayar kullanıcılarını yarından itibaren “kötü” bir sürpriz bekliyor. Microsoft’un 20 Şubat Salı günü (yarın) uygulamaya koyacağı Windows Orijinal Ürün Avantajı Bildirimi (WGA) uygulamasıyla orijinal olmayan yazılım kullananlar, Windows işletim sistemlerini güncelleyemeyecek, Microsoft yazılımlarını yükleyemeyecek ve uyarı mesajlarıyla “taciz” edilecek. Türkiye’de Windows’un kopya kullanım oranının yüzde 45, Office’te yüzde 80’lerde olduğunu ve geçen yıl başlatılan “Orijinal Yazılım insiyatifi” ile lisanssız ürün kullanların “rahatsız” edilmesinin amaçlandığını belirten Microsoft Türkiye Windows Masaüstü Halil Gökoğlu ? Microsoft, Türkiye’de yüzde 80’lere varan korsan yazılım kullananları, fiyatı 118 YTL ile 499 YTL arasında değişen orijinal ürünleri kullanmaya teşvik etmeye çalışırken yeni dönemde Microsoft’a alternatif olan “ücretsiz” işletim sistemlerine geçişin artması bekleniyor. Ürün Müdürü Halil Gökoğlu, yarın başlayacak olan uygulama ile ilgili olarak şu bilgileri verdi: “Lisanslı kullanan ile kopya kullananı ayırt edebilmek için web üzerinden verdiğimiz birçok hizmette ürünün lisanslı olup olmadığı, doğrulama işleminden geçiriliyor. 20 Şubat’tan sonra bu zorunlu olacak. Eğer bu doğrulama yapılmazsa ya da doğrulamayı geçemezseniz bilgisayarın sağ alt köşesinde ‘Bu bilgisayardaki Windows yazılımı lisanslı değildir, lütfen iş ortağınıza danışın’ şeklinde bir uyarı sürekli yanıp sönecek.” Yapılan araştırmalarda Çin’de bir ürünün lisansıyla dünya genelinde 20 milyon bilgisayar kulllanıcısının Windows kullandığı gibi örneklere rastlandığına dikkat çeken Gökoğlu, Microsoft’un dünya genelinde sokakta satılan korsan yazılımlardan örnekler topladığını ve bu çalışmaların arkasında FBI ve CIA’nın da olduğu bir incelemeye kadar gitiğini söyledi. PARDUS’A İ L G İ A RTA C A K 20 Şubat’la birlikte Türkçe avantajı nedeniyle başta Pardus olmak üzere açık kaynak kodlu işletim sistemlerine geçişin de artacağı tahmin ediliyor. Yeni dönemde, ücretsiz dağıtımı yapılan ve kamu lisansıyla internetten bedava indirilebilen Linux temelli sistemlerin, virüslere karşı daha güvenli yapısıyla bilgisayar kullanıcılarının yeni gözdesi olması muhtemel. Yarından itibaren Microsoft kullanıcıları şu uyarılarla karşılaşacak: İnternete bağlı ve otomatik güncelleme seçeneğini kullanan kişilerin, Windows XP’lerinin orijinal olup olmadığı ‘Lütfen Windows’unuzu doğrulayın’ mesajıyla kontrol edilecek. Windows orijinal değilse, “Windows’un bu kopyası orijinal yazılım doğrulamasını geçemedi. Orijinal Microsoft yazılımını hemen edinin” uyarısı yapılacak. İki haftalık süre sonunda orijinal olarak etkinleştirilmeyen Windows’lar için aynı alanlarda ürünlerinin orijinalliğinin doğrulanamadığı uyarısı yer almaya başlayacak. ‘Fiyat yüksek ama...’ Gökoğlu, orijinal yazılımların fiyatlarının yüksek olmasının kullanıcıları korsana teşvik ettiği yönündeki eleştirileri ise şu şekilde yanıtladı: “Microsoft, dünyada tüm ülkelerde aynı fiyat uygulamasına gidiyor. Türkiye koşullarını göre fiyat daha uygun olmalı. Ama satılan bilgisayarlara baktığımızda bu ülkede 300 dolarlık bilgisayar satılmıyor. En çok satılan bilgisayarlar 800900 dolar. Bizim en büyük dezavantajımız fiyat gibi görünüyor, ama korsana iten asıl neden; 3 YTL’ye kopya CD’sinin satılıyor olması insanlarda, ‘Ben enayi miyim, niye bu kadar para vereyim’ gibi bir soruya yöneltiyor.” FİNANS MERKEZLERİ Dick Hendricks’e göre 2030’da uçak sanayisi bile tekstile dayalı olacak Şirketlerin tercihi Londra ve Paris ANKARA (AA) Avrupa’da iş yapan şirketler, en çok Londra ve Paris’i tercih ederken çokuluslu şirketlerin 2010 yılına kadarki süreçte genişlemeyi düşündüğü kentlerin başında da Varşova, Prag, Budapeşte ve Moskova geliyor. Vergi Konseyi ve Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği (TSPAKB) tarafından hazırlanan “Global Finans Merkezleri ve İstanbul’’ raporunda Avrupa şehirleri araştırmasına da yer verildi. Londra merkezli Cushman&Wakefield Healey&Baker şirketinin, Avrupa’da yerleşik ve çeşitli alanlarda faaliyet gösteren 501 uluslararası şirketin üst düzey yöneticilerine yönelik anket ve yüz yüze görüşmeler yoluyla gerçekleştirdiği bu araştırmada, iş âleminin yatırımda hangi şehirleri tercih ettiği ve ileride yıldızı parlayacak kentler irdelendi. 501 şirketin, 2010 yılına kadar temsilcilik açarak genişlemeyi düşündüğü şehirler arasında İstanbul da yer aldı. Ancak 41 şirket Varşova, 34 şirket Prag, 32’şer şirket de Moskova ve Budapeşte’de temsilcilik açmak isterken İstanbul’da da iş yapmayı planlayan şirket sayısı 4 olarak belirlendi. İstanbul, bu sayıyla yine de Manchester, Helsinki, Oslo, Frankfurt, Venedik, Berlin, Hamburg, Stutgart, Zürih, Münih, Glasgow gibi kentleri geride bıraktı. Tekstilin geleceği teknolojide ? Çin ürünlerinin dünya çapındaki istilasıyla gözde sektör olmaktan çıkmaya başlayan tekstil, teknolojiye odaklanarak havacılıktan otomotive, olimpiyat statlarına kadar birçok alanda atağa geçmeye hazırlanıyor. GÖKÇE IŞIK Tekstil ürünlerinin son yıllarda konfeksiyon dışında çok sayıda alanda kullanılmaya başladığını belirten Avrupa Teknoloji Platformu Tekstil ve Konfeksiyon Bölüm Başkanı Dick Hendricks, teknolojiye yapılacak yatırımlarla tekstil sanayini parlak bir geleceğin bekle diğini söyledi. Avrupa’da teknik tekstil sektörünün geleneksel tekstil ve moda sektörünün yanında üçte birlik paya sahip olduğunu belirten Hendricks, tekstilin geleceğiyle ilgil şu bilgileri verdi: “HongKong Havaalanı, Dubai Sahil Şeridi tekstile dayalı ürünlerle inşa edildi. Pentagon’un 11 Eylül’de tamamen çökmemesinin sebebi, yapısında kullanılan tekstil malzemesiydi. 2008 Pekin Olimpiyat sahaları için yapılan tekstil ürünleri bazlı suni çimlendirme çok başarılı sonuçlar veriyor. Tekstil ürünleri otomotiv sanayisinde de giderek daha fazla yer ediniyor. Hatta Boeing uçaklarının kanatları ve burnu için kullanılıyor. Uçak kanadı bile tekstil ürünlerinden yapılabiliyorsa, daha çok şey yapılabilir.” Hendricks, 2030’da uçakların tamamen tekstil ürünlerinden üretilebileceğini öne sürerek bunun için teknolojide büyük atılıma ihtiyaç olduğunu, sanayi öncülüğünde bir inisiyatif oluşturulması gerektiğini söyledi. Avrupa Teknoloji Platformu Platformda yer alan ve oy hakkı olan 15 üyeden 12’si doğrudan endüstriyi temsil ediyor. Platformun temel ilkeleri arasında, araştırma kuruluşlarını, kamu otoritelerini, finansal enstitüleri ve diğer paydaşları kapsayan ve ArGe alanındaki yenilikleri sektör yararına koordine etmeyi amaçlayan Avrupa çapında bir uzman ağı kurmak, stratejik bir endüstri vizyonu tanımlamak, sektörün önündeki finansal, eğitsel, hukuki ve düzenleyici engelleri kaldırmak yer alıyor. ‘Türkiye’nin potansiyeli yüksek’ Son yıllarda tekstilcilerin korkulu rüyası haline gelen Çin’i rakip olarak görmediğini ifade eden Hendricks, “Avrupa teknoloji ve yaratıcılık konusunda Çin’den çok üstün. Siz hiç Çin tasarımı duydunuz mu? Hazır giyim sanayi robotlaşırsa, durum ciddi olarak değişir” dedi. Hendricks, Türkiye’nin “muhteşem” bir tekstil altyapısı olduğunu, coğrafi konumu ve çok sayıda çalışanıyla büyük bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki tüm firmaları Avrupa Teknoloji Platformu’na katılmaya çağırıyorum. Avrupa’da Türkiye ile birlikte parlak bir gelecek inşa edebiliriz. Türkiye’deki firmalar da teknik tekstil firması olmak istiyorlarsa belli bir malzemeye odaklanabilirler.” Kasım 2004’te “Tekstil ve Konfeksiyonun Geleceği için Avrupa Teknoloji Platformu2020 için Bir Vizyon” olarak adlandırılan belgenin kamuoyuna sunulmasının ardından, Aralık 2004’te Teknoloji Platformu Brüksel’de faaliyete geçti. Platformun amacı, Avrupa tekstil ve konfeksiyon endüstrisinin uzun süreli rekabetçiliğini garanti altına almak ve tekstil temelli ürünlerin üretim ve geliştirilmesini sağlamak. Ceylanpınarlılar banka istiyor ARİF FARAÇ ŞANLIURFA Şanlıurfa’nın Ceylanpınar ilçesinde yaşayan vatandaşlar ilçelerinde bulunan banka şubesinin yetersizliğinden yakındılar. İlçelerine banka şubesinin açılmasını isteyen Ceylanpınarlılar bankaların genel müdürlüklerine başvurarak ilçelerine şube açmasını istediler. Ceylanpınar esnafından Masum Deniz Ticaret’in sahibi Masum Deniz, 70 bin nüfuslu Ceylanpınar’da ki bir bankanın ihtiyacı karşılamadığını söyledi. [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Putin’in 43’üncü Münih Güvenlik Konferansı’nda ABD dış politikasını eleştirdiği konuşma medyada (özellikle Amerika ve İngiltere’de) “şaşkınlıkla” karşılandı; hatta, yeni bir “Soğuk Savaş” olasılığından söz edildi. Wall Street Journal’a göre Putin’inki “tam bir “patavatsızlık” örneğiydi (13/02). International Herald Tribune’e göre, konuşma “Avrupalı liderlerinin ilgisini çekmemişti”. Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’a göre “Putin’in bu konuşması, ABD ve AB’yi birbirine daha da yakınlaştırmıştı”. Bence durum daha farklı. Birincisi, Putin’in konuşması biçimiyle ve içeriğiyle, bir süredir şekillenmekte olan “çok kutuplu” jeopolitiğin bir parçası. İkincisi, Putin’in, AB liderliğinin özellikle Almanya’nın duyarlılıklarıyla uyum halinde olan konuşması “Transatlantik” çatlağının derinleşmeye devam ettiğini gösteriyor. Putin’in konuşmasının hakkını verebilmek için, bakış açısını öncelikle, RusyaAlmanya ilişkisini ve Merkel’in Münih konuşmasını da içine alacak biçimde genişletmek gerekiyor. yorduk. Artık, kimse kendini emniyette hissetmiyordu. Bu silahlanma yarışını tetikliyor.. bazı ülkeleri kitle imha silahları edinmeye teşvik ediyordu... Putin’e göre askeri gücün kullanımı konusunda karar verecek tek mekanizma, son merci Birleşmiş Milletler Kuruluş Sözleşmesi’ydi. BM yerine NATO ya da AB’yi koymaya kalkmak gereksizdi. NATO’nun genişlemesi müşterek güvenin seviyesini düşüren ciddi bir provokasyon olmuştu. NATO, 17 Mayıs 1990 tarihinde Brüksel’de.. Sovyetler Birliği’ne verdiği sözü yerine getirmemişti. Putin, küresel güvenliği doğrudan etkileyen yoksulluk sorununa da, “Olanı olduğu gibi söyleyelim, bir el yardım dağıtıyor, öbür el ekonomik geri kalmışlığı korumakla kalmıyor, bundan büyük kâr elde ediyor” sözleriyle değindi. ABD Dışişleri çevrelerinin önemli yayınlarından The National Interest’in editörü Nikolas Gvosdev’e göre, ABDRusya ilişkilerini yakından izleyenlerin bu saptamalara şaşırmaması gerekirdi; bir süredir özel konuşmalarda, medyada dile getirilenler, bu kez Putin’in konuşmasında yeniden vurgulanmıştı o kadar. United Press International’ın başeditörü, Mar(AP) tin Walker’de “Rusya’nın askeri, siyasi hatta dini seçkinleri benzer düşünceleri bir süredir dile getiriyorlar” dedikten sonra ekli bulanlar da, asıl sen kendine bak diyenler de varyor: “ABD’de demokrat partideki, Avrupa’daki li dı, ama ABD’yi savunanlara rastlanmıyordu.” derliğin çoğunluğu Putin’in Bush yönetimine yö (TNIOL, 12/02) Münih’ten yazan Ingantious, nelttiği eleştirileri paylaşıyorlar” (UPI,12/02). “Amerikalılara sert gelebilir ama, buradaki (konGvosdev de “Putin’in Münih’te söylediklerinin, feranstakiE.Y) havayı yansıtıyor” diyordu. (WasAvrupalılar arasında konuşulanları yansıttığına” hington Post, 14/02) inanıyor: “Avrupa’da İngilizce internet çevrelerinÖzetle, Putin, AB’de liderlerin açıkça söylemek de, Münih sonrası tartışmalarda, Rusya’yı haklı istemedikleri eleştirileri dile getirmişti. Bu konuş Putin Münih’teydi manın ABD’nin İran’a yönelik bir saldırı hazırlığı içinde olduğu sırada yapılmış olması özellikle önemliydi. “Şaşkınlık” ise birisinin birdenbire “imparatorun çıplak olduğunu” ortalıkta söylemiş olmasından kaynaklanıyordu. Almanya (AB) Rusya ekseni Aslında, Almanya Devlet Başkanı Merkel’in, Putin’den önce yaptığı konuşmasının, içeriğine bakınca, fiilen Putin’in konuşmasına zemin hazırladığı bile söylenebilir. Merkel, Chirac ve Blair’in sahneyi terk ediyor olmalarından dolayı AB içinde en önemli lider olma yolunda; AB ve G8 başkanlıklarını da, yorumculara göre, büyük bir beceriyle yürütüyor. Bugüne kadar Putin’le altı kez görüşen Merkel, özellikle RusyaAB ilişkileri açısından, merkezi bir rol oynamaya başladı. Hudson Institute’den Richard Weitz’in işaret ettiği gibi 21 Ocak’ta yapılan MerkelPutin zirvesi bu iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar ilerlediğini gözler önüne seriyordu. Merkel, Putin’e görüşmesi sırasında, ABD’nin, ve AB içindeki ABD uydusu Polonya’nın, tüm itirazlarına rağmen RusyaAlmanya gaz boru hattı projesini desteklediğini açıklamış, insan hakları, siyasi demokrasi, İran konularında Almanya ve Rusya arasındaki anlaşmazlıkları azımsar bir tavır takınmıştı (World Politics Watch, 01/02). Radio Free Europe yorumcuları da MerkelPutin buluşmasının, “sorunsuz geçtiğini” ve “olumlulukların vurguladığını aktarıyorlardı” (RFE/RL, 22/01). Tüm bunlar bana, Putin’in, Merkel gibi “stratejik ortaklık” kurmakta olduğu bir müttefikini, Münih toplantısı gibi kritik bir mekânda “şaşkınlığa” uğratacak, adeta Amerikalıların önünde pusuya düşürecek bir konuşma yapmasının söz konusu olmayacağını düşündürüyor. Merkel’in konuşmasının kimi özellikleri de Putin’in konuşmasından, Yersiz ‘şaşkınlık’ Putin, ABD dış politikasını sert ve kapsamlı bir biçimde eleştiren konuşmasına “ içi boş diplomatik terimlerle” değil, serbestçe konuşacağını vurgulayarak başladı: Tek kutuplu dünya.. ne kadar süslerseniz süsleyin, netice itibarıyla tek tip durum.. tek güç merkezi, tek efendi anlamına geliyordu. Demokrasiyle kesinlikle hiçbir ortak noktası yoktu... Tek kutuplu dünya kabul edilemezdi.. aynı zamanda imkânsızdı. Tek taraflı ve çoğu kez gayrimeşru eylemler hiçbir soruna çare olmamıştı. Bugün, uluslararası ilişkilerde askeri gücün neredeyse sınırsız kullanımına şahit oluyorduk. Bu güç, dünyayı daimi çatışmalara sürüklüyordu... Uluslararası hukukun temel ilkelerinin her geçen gün artan bir şekilde küçümsendiğini görü Almanya’nın tümüyle habersiz olmadığına ilişkin düşüncemi güçlendiriyor. Örneğin, yaklaşık 4200 sözcüklük konuşmasında, Merkel, AB diplomatik çevrelerinde, ABD’nin “dış politikası eleştirilirken” “bir kod kavram” haline gelmiş “küresel/ortak sorumluk” ifadesini, güvenlik, küresel ısınma, yoksulluk gibi konular bağlamında tam 18 kez kullanıyordu. ABD’ye doğrudan yalnızca dört kez değinen Merkel, konuşmasında, Rusya’ya beş paragraf ve 500 sözcük ayırmış. Merkel, Putin’in Münih toplantısına katılmasının önemini, Putin’in güvenilir bir “enerji ortağı” olduğunu vurgulamış, izleyicilerin dikkatini Putin’in daha sonra yapacağı konuşmaya özellikle yönlendirmiş, konuşmasının sonuç bölümünde, ABD’ye göndermeyle “Hiç kimsenin sorunları tek başına kavrayarak çözemeyeceğini, hiçbir ülkenin bu sorunları tek başına göğüsleyecek güce, etkiye ve güvenilirliğe sahip olmadığını, ittifakların ve ortaklıkların önemini” bir kez daha vurgulamıştı. Diğer taraftan, Putin’in konuşmasının arkasından, özellikle Alman Dışişleri çevrelerinde, medyada genelde koruyucu yorumlara rastlıyoruz. Örneğin N24 televizyonu bir anket yaparak, Alman halkının üçte ikisinin Putin’le aynı görüşleri paylaştığı ileri sürdü (Reuters 13/02). Dışişleri Bakanı Jung, “Rusya Savunma Bakanı’nı dinleyince, kaygılarında haklı olduklarına inanıyorum” diyor (Bloomberg,15/02). Alman hükümetinin bir sözcüsü, Münih toplantısının böyle açık konuşmaların tam yeri olduğunu anımsatıyor. AlmanyaRusya ilişkilerinin eşgüdüm görevlisi Andreas Shockenhoff, Putin’i önemli bir tartışmayı başlattığı, yapıcı öneriler sunduğu için överken Alman Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı, Putin’in meşru kaygıları dile getirdiğini savunuyor. Tüm bu nedenle ben, Putin’in, Merkel ve AB liderliğinin, bir uluslararası kriz yaratmadan dillendirmeyecekleri kaygıları dile getirerek, ABABD değil, ABRusya ilişkilerinin geleceğine olumlu bir katkı yaptığını düşünüyorum. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle