10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 ŞUBAT 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA ÇANKAYA’YI TEMİZ TUT, TÜRKİYE’Yİ KİRLETME! 17 ABD, PKK’nin dostuymuş... “Türkiye de metresi mi oluyor!” BİRAZ magazin dünyasında dolaşalım. Gecenin ilerleyen veya daha doğrusu sabahın ilk saatlerine doğru ekrana bakan Fatih Aker rehberlik etsin bize. Ekranda Okan Bayülgen’in programı Makina. Fatih Aker seyrediyor: “Baştan sona oturgan konuklar yanında, stüdyoya ‘uğrayanlar’ da var. Uğrayanlardan biri ‘buyur’ ediliyor içeriye. Bir zamanların Mekap tipi benzer ‘ayak kapları’, iki bacak üstünde yükselen ‘şalvar’, onu örtercesine etekleri dışarıda gömlek ve onun da (b)üstünü örten ceket ile genç bir yazarmış gelen. Program akışında anonsörlük de yapan Bayülgen, yine konuklardan ‘Of Aman Nalan’ın ‘bilinen’ bir şarkısının bir dizesinin yazarın kitabına ad olduğunu anarak, kitabın çıktığı dönemde çağrılı olamayışını da anımsatarak, konukluğunun gerekçesini aktarıyor. DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Finduk Nami Tepe: “Aganigi, naganigi nedir? Fındığı elinde kalan Karadenizli üreticinin ilk seçimde AKP’ye vereceği oylardır. Yersen!” Ya ğ m u r E k i m Hükümet Musul’da garantör olmak istiyormuş. Kıbrıs’taki gibi mi? Ruhsat Türker Ercan: “İstanbul’da Esenler Otogarı ruhsatsız çıkmış. Bu haber değil. Esenler’de ruhsatı olan bina varsa haber olur!” Geçelim derken, yazarın ilk ‘koyuyorum’u yankılanıyor stüdyoda, mealen; Of Aman Nalan var ya Of Aman Nalan, onun sesi, Nalanokrasi’yi ‘tesis’ ediyormuş! Ekran başında acaba ‘temsil’ demek istenmiş olabilir mi diye düşünürken başta Okan Bayülgen olmak üzere Of Aman Nalan dahil ‘anlamamanın sessizliği’ne bürünüyor stüdyo bir süre. Derken, ikinci ‘koyuyorum’ cılızca sesleniyor genç yazarın ağzından. Of Aman Nalan var ya Of Aman Nalan, onun hakkında kim ne yazmış demiş, stüdyoya gelmeden önce internette şöyle bir gezmiş; Of Aman Nalan’ı en iyi anlatan yazıyı Fethullah Gülen’in yazdığını görmüş genç yazar. Of Aman Nalan Doooinnnnggg! Of Aman Nalan’ın musikisinin Fethullah Gülen’ce iyi anlaşıldığını, ondan okuduğu bir ‘musiki yazısı’nın, Of Aman Nalan’ı iyi anlattığını, sanki onu kastettiğini fikir ve zikir ediyor ‘koyuyorum’u ile genç yazar. Az sonra, programa uğramışlığı, yazar babasının da adını anmasıyla bitiyor genç yazarın. Sabah ‘inter site devletleri’nde şu genç yazara bir bakayım dedim; nicedir! Kendi adına devletini kurmuş, yönetiyor bile! Yanılmadım tabii, sen sabah ezanı öncesi durup dururken tut Fethullah Gülen’i an, eee? Eeesi, genç yazarın inter site devletine girince iri’n puntolarla ‘Ciddiyetsiz ve laubali insanların ibadetlerinde de ciddiyet yoktur. Fethullah Gülen’ yazıyor siftah olarak. Ne demeli; babasının mahdumu, olmuş hocasının mahkumu!” Türk Devrimi (II) Geçen hafta, 1923’te dünyanın ve Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları anlatmıştım. Demokrasinin hemen her türlü koşuluna sahip ülkelerde bile faşizmin yükseldiği bir dünyada, bu koşulların hiçbirine sahip olmayan Türkiye’de Mustafa Kemal nasıl bir yönetim düşünüyordu?.. O günün dünyasında durum şuydu: Bir yanda dünyanın büyük bölümünü sömürgeleştirmiş ve bu sayede gelişmiş emperyalist ülkeler, diğer yanda yoksul sömürge ve yarı sömürge ülkeler... Ve bir de kendi özgün modelini oluşturan Sovyetler Birliği. Batı örnek alınabilir miydi?.. Hayır! Çünkü sosyal yapı Batı’nın kapitalist düzeyine taban tabana zıttı. Sermaye birikimi oluşmamış, sanayisi olmayan, işçi ve işveren sınıfları bulunmayan Türkiye’nin liberal kapitalizm ile kalkınması da mümkün değildi. Sosyalist kalkınma modeli de yine sanayi ve işçi sınıfı bulunmaması nedeniyle olabilir görünmüyordu. Kısacası, o zamanın bilinen tüm yolları, Türk toplumunun tarihsel, sınıfsal ve sosyal gerçeklerine uymuyordu.. Peki, Mustafa Kemal ne yaptı? ??? Kurtuluş Savaşı’nda ne yaptıysa onu yaptı!.. Antiemperyalist ve bağımsız çizgiden hiçbir ödün vermeden, halka ve ülke kaynaklarına dayanarak yeni bir yol bulmak... Bu yol, özgün bir örnek olarak ortaya çıktı: Özel girişimciliğe yer veren, ancak kapitalist olmayan, devletçiliği öne çıkaran, ancak sosyalist olmayan bir ekonomik kalkınma modeli. Yani karma ekonomi!.. İşte bu yeni yol, ülkenin silkinip kendine gelmesini ve 1929 Büyük Bunalımı’na rağmen kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomik kalkınmayı başarmasını sağladı. 192939 arasında tüm dünyada sanayi üretim artışı yüzde 19 iken Türkiye’de yüzde 96 olmuştu. Gelelim devrimci kararlılığa ve Aydınlanma Devrimi’ne... Kemalist Devrim her şeyden önce bir kültür devrimidir. Amaç, çağın gereklerine uygun “yeni insanı” yaratmaktır. Batı’da koşullar, 400500 yıllık bir süreçte yeni insanı yaratmış ve o insan da evrimi (devrimlerin de yardımıyla) gerçekleştirmiştir. Türkiye’nin ise ne böyle bir zamanı ne de lüksü vardı.. devrimin kendisi yeni insanı yaratmak zorundaydı. Türk Devrimi, yüzlerce yıllık bir süreci 15 yıla sığdırarak “olanaksız” denileni gerçekleştirmiş, ümmetten çağdaş, bağımsız ve özgür bir ulus yaratmayı başarmıştır. Arka arkaya yapılan devrimler bunun kanıtıdır. Bu kısacık sürecin adı “Kuruluş Dönemi” dir ve tarihe Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzünü ağartacak ilerici bir dönem olarak kazınmıştır... Peki, bu dönem otoriter miydi? Evet, otoriterdi!.. Ama içinde demokratik unsurları olabildiğince taşıyarak!.. Ve asla zamandaşı Avrupa ülkeleri gibi totaliter (faşist) olmadı. Ayrıca o devrimler, sorarak, referandum yaparak gerçekleştirilemezdi!.. Kadının eşitliği erkeklere sorularak sağlanamazdı!.. Devrimci yönetimin otorite ve baskısı özellikle dinci gericiliği hedef almıştı ve sonuna dek doğruydu... ??? Siz hiç, demokrasi istemi dahi bulunmayan bir toplumda halka “özgürlük ve demokrasiyi” öğretmek için Medeni Bilgiler kitabı yazan bir diktatör gördünüz mü? Hiç düşündünüz mü; 20. yüzyılın büyük devrimcilerinden bazılarının heykelleri yerlerde sürüklenirken, bazılarının isimleri neredeyse tarihten silinirken Atatürk neden hâlâ halkının büyük çoğunluğunun sevgi ve saygısına sahip?.. Hollandalı profesörün hayretle sorduğu gibi, “Sovyetler yıkıldı, Yugoslavya parçalandı, Türkiye niçin hâlâ ayakta?!” Yanıt açık; Atatürk, bir ortaçağ toplumundan yola çıktı. Yaşadığı 15 yıl gibi kısacık süreye ırkdincinsiyetsınıf ayrımı olmaksızın tüm yurttaşlar arasında “hukuksal eşitliği” sığdırmayı başardı da ondan... Sevgili Ahmet Taner Kışlalı’nın anlatımıyla, Atatürk dönemi, kendi koşulları içinde olabilecek en demokratik ve ilerici yönetimdi. Ve bu açıdan Türkiye’nin bugünkü yönetiminden daha demokratikti!.. Yine yerim bitti!.. Halbuki Kemalist devrimin etkileri, değerlendirmesi ve karşıdevrim sürecine gelemedik. Sabrınıza sığınarak, devamı haftaya... e posta: umitzileli?gmail.com SESSİZ SEDASIZ (!) Pierre Loti adı Eyüp Sultan’a yakışmaz! İSLAMCI AKP’nin elindeki Eyüp Belediyesi’nin, adını Pierre Loti’den alan tepeye Eyüp Sultan adını vermek istemesine niye bu kadar şaşırılıyor, anlamak mümkün değil! Bir zamanlar İstanbul’da yaşayan Fransız yazar Pierre Loti’nin kim olduğunu üç aşağı beş yukarı herkes biliyor ama birilerinin kafasındaki Pierre Loti tanımını açıklamak kimsenin işine gelmiyor. Açıklayalım: Pierre Loti, bir gâvurdur! Kâfirdir! Peygamberin bayraktarı Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el Ensari Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Sırayla Doğan Kapkıner: “Başbakan ölü yıkama yerinin açılışını yapmış. Anlaşıldı diriler tamam sıra ölülere geldi!” Hela Teoman Gönen: “Üsküdar Şehir Tiyatrosu’nun yeni binasında erkek tuvaletine pisuar koymayı unutup alaturka hela ile donatmışlar!” Hazretleri’nin vefatından dört yüzyıl sonra Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası Ak Şemsettin Hazretleri tarafından rüyasında görülmek suretiyle keşfedilen mezarının bulunduğu semtte bir gâvurun, bir kafirin adı değil bir tepeye bir çukura bile verilemez! Verilmişse bile değiştirilir! Bugün bazı İslamcılar, Eyüp Belediyesi’nin girişimini uygun bulmadıklarını söylüyorlar. Doğru söylüyorlar. Çünkü ortada bir zamanlama hatası var. Çünkü zamanı gelince bütün gâvurların defteri dürülecektir. Derin devlet kuşuna da kuş gribi bulaştırmayalım abiler! Enerji Politikalarında ABD Arayışları TÜRKSEN BAŞER KAFAOĞLU Son çıkan yabancı dergiler, yoğun biçimde küresel ısınmayı ve gelişmiş ülkelerdeki enerji politikalarını konu ediyorlar. Edindiğimiz bilgilere göre, her ülke bu bağlamda kendi enerji kaynaklarını gözden geçirerek ona uygun öneriler, programlar yapıyor. Dünyada kapitalist sistemin öncülüğünü yapan ABD’nin hız kazanan ulusal enerji politikası düşünceleri oldukça şaşırtıcı. Diğer ülkeler de büyük bir telaşla bu konuyu gündemlerine taşıyıp çareler arıyorlar. Enerji darboğazının nasıl giderileceği; sera gazları emisyonlarının nasıl azaltılacağı; dışa bağımlı olmamak için ne tür yollar izlenmesi gerektiği, ayrıntılarıyla hem ulusal hem de uluslararası alanlarda tartışılıyor. Her ülke kendi gelecek planlarına göre acil program ve planlar düzenliyor. Yoğun çabalar arasında, Temsilciler Meclisi’nde bu yıl, bir rüzgâr gücü firmasının danışmanı olan Barbara Boxer S. Venato, Çevre Komisyonu Başkanlığı’na seçiliverdi ve Boxer S. Venato’nun “küresel ısınma konusunun” eski komisyon başkanının dediği gibi “Amerikan halkına her zaman yapılan bir oyun” kapsamında olmadığını, kanıtlama mücadelesine girerek etkili olduğu; Temsilciler Meclisi yeni başkanı Nancy Pelosi’nin, küresel ısınma ve ABD’nin petrol bağımlılığına 4 Temmuz’dan önce çözümler getirmek üzere bir komisyon oluşturduğu da yer alıyor. Pelosi’nin, komisyon çalışmalarına hız kazandırmaktaki amacı, ABD’nin ulusal bağımsızlık günü olan bu tarihte, ülkesinin petrol bağımsızlığının ilan edilmesini gerçekleştirmek. Bu bağlamda üç önerinin ortaya konduğu belirtiliyor: ??? Birinci öneri, petrol üretiminden emisyon vergisi alınması; ikinci öneri, “yerli ihtiyacı karşılayacak” değerde permilerin (devletten alınan izin belgeleri) çıkarılması ve satılması ki böylece elinde üreteceği emisyonu karşılayacak permi bulunmayan sanayici ya üretimi ile birlikte emisyonunu kısacak, ya elinde fazladan permi bulunanlara bedelini ödeyecek ya da permi almak zorunda kalacak. Üçüncü öneri ise üreticilerin ve toplumun yenilenebilir enerjiye özendirilmesi. Ayrıca ABD’deki petrol tüketiminin on yıl içinde azaltılması ve dışa bağımlı kalınmaması için etanol (buğday, mısır vb. bitkilerden elde edilen madde) üretimini yılda 35 milyar galona çıkarıp etkinliğinin artırılması da önemli öneriler arasında. ABD’li kodamanlar, yerel yönetimler, iş dünyası, siyasiler, enerji politikaları ortamında ataktalar. Cumhuriyetçilerin de permilerle gaz emisyonlarının kontrol edilmesini destekledikleri, yazılanlar arasında. Örneğin başkan adayı John McCain, adaylığa niyeti olan senatör Barack Obama, destekçilerin önde gelenlerinden. Onların önerilerinden en önemlisi de, emisyonların 2012 yılında 2004 düzeyine çekilmesiyle Kyoto ölçütlerinin altında kalınacağından, bundan sonra da yüzde 2 kısıtlamasının sürdürülmesi gerekliliği yönünde. Kaliforniya Senatörü’nün, permilerin sadece sanayicilere değil enerji üretenlere de uygulanması yönünde bir uyarısı olduğu söyleniyor. Doğal ki bu yarışlar dalga dalga yayılarak her kesimi az ya da çok etkileyeceğe benziyor. Uygulamada ne olur bilinmez, ama bu önerilerin her iki meclisten geçebilmesi için 80 oya gerek var. Karşı çıkan grupları da küçümsememek gerekir, örneğin otomobil üreticilerinden olup Demokratlar tarafından Senato’ya sokulmuş olan Detroitli John Dingell de bunlardan biri. ??? Küresel ısınma, kaynak kullanımı ve enerji konularında, ülkemizde de hepimizin yakından izlediği gibi AKP , dış dünyada olan gelişmelerin tam tersine, yoğun çabalar içinde. Örneğin yeni kabul edilen Petrol Yasası değişikliği ile dışa daha nasıl bağımlı olunacağı; yeraltı kaynaklarımızın nasıl sorgusuz sualsiz yabancı ülkelere satılacağı ile ilgili maddeler, yine alelacele TBMM’den geçiriliverdi. Tabii aynı yöntemlerle, daha önceden de emisyon artıran ne varsa, yani orman arazisi ve su kaynakları yağmalarına, amaç dışı kullanımlara geçit veren; çevre, turizm, maden, toprak ve arazi kullanımı, tohumculukla ilgili epeyce yasa değişikliğe uğratılmıştı. Yenilenebilir enerji kaynaklarımızın etkin kullanımı ile ilgili bir çaba bile olmadığı gibi, dışa bağımlı bir enerji politikası kabul gördü ve bağımlı nükleer enerji politikaları, ısrarları sürdürülüyor. Ülkedeki yoksulluğun, işsizliğin, trafik sorunlarının, değerli doğal kaynakların amaç dışı işgallerinin çözümsüzlükleri çoğaltmasından ve küresel ısınmaya yol açan ülkeler sıralamasında en önde olmaktan son derece sıkıntı duymaktayız. Acaba yönetenler de biraz olsun bu listelemeden etkilenmişler midir? Yazımızda, küresel ısınma bağlamında, en uç ülkelerin enerji politika ve girişimlerinden söz etmeye çalışarak dünyada yaşanan ve gelecekte daha da yoğunlaşması beklenen enerji kaynakları telaşından ders alınması gerektiğini vurgulamak istedik. Ama geçen günlerde sık sık izlediğimiz, tarihe geçecek üç milletvekilinin, TV ekranlarından izlediğimiz, doğal kaynaklarımızda hiçbir sorun olmadığını belirten söylemleri, bir bakanın bağımsızlık ve yaşanabilirlik kararları görüşülürken yazılı ve görsel basındaki şovları, bazılarının TBMM oturumlarındaki konuşmacılara ilgisiz, rehavetli görüntüleri yürekler acısı doğrusu. “Dünya gider Mersin’e, biz gideriz tersine” atasözü, yaşanan üzücü sürece ne kadar da uyuyor. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 15 Şubat www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Kocaeli ilinde, kayak 1 merkezi olan 2 bir dağ. 2/ Yü 3 ce, yüksek... Sakat kimse. 4 3/ Halk ara 5 sında yağmu 6 ra verilen ad... 7 Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8 4/ Tıp dilinde 9 frengiye veri1 2 3 4 5 6 7 8 9 len ad. 5/ Yapım... KıG sa ve kestirme yol. 6/ 1 K A R A G Ö L S E Tekerleğin çıkmama 2 A V A T A R L EMA N sı için at arabasının 3 R A N HON A Z dingiline takılan de 4 A T N A R mir bilezik. 7/ Afyon 5 G A L O Ş karahisar’ın bir ilçe 6 Ö R E N K A N A H si... Bir nota. 8/ Bir 7 L M A N A V tür hafif ve kaba 8 S A Z A N Ü N ayakkabı. 9/ Cılız, za 9 G E N R A H N E yıf... Üstü kapalı olarak anlatma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Muş kentine 30 km uzaklıkta, kayak merkezi olan bir dağ... Bir cetvel türü. 2/ Karışık renkli... ABD’de yayımlanan, dünyanın en ünlü mizah dergilerinden biri. 3/ Bir izin belgesi gerektiği durumlarda iznin verilmesi nedeniyle alınan para. 4/ Özellikle ilik örmekte kullanılan ince ipek kordon. 5/ Acınma, yerinme... Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş. 6/ Küçük kareli kumaş. 7/ İlave... İzmir’in Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu... Nikel elementinin simgesi. 8/ Yunan mitolojisinde kavga tanrıçası... Alanya ilçesinde bir çay ve mağara. 9/ Bir ilacın yerine, o ilaçla aynı koşullarda ve aynı biçimde verilen etkisiz ve zararsız madde. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle