19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2007 SALI 4 HABERLER Erzincan Tercan Lisesi’nde ahlak bilgisi derslerine giren müftü, Alevileri satanist ve gâvur olmakla suçladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yargıya Baskı Sürüyor AKP’nin, Tayyip Erdoğan önderliğinde yaşama geçirmekte olduğu, sivil darbenin yargı ile ilgili bölümünün ilk ayağı tamamlandı. Hâkim ve savcı adaylarının seçimlerini Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan alıp, bakanlık bürokratlarınca mülakatla alınmasını öngören yasa önerisi komisyondan, CHP’nin muhalefet şerhini yazma süresine bile riayet edilmeden geçirildikten sonra, 30 Kasım’ı 1 Aralık’a bağlayan gece saat 01.00’de TBMM Genel Kurulu’nda da kabul edildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, bu yasaya o kadar önem veriyordu ki, Genel Kurul’a gece bizzat baskın yaparak, AKP milletvekillerinin görüşmelere katılıp katılmadıklarını denetledi, salonda bulunmayan 100 kadar milletvekilinin listesini çıkardı. Bu arada, mülakat sırasında değerlendirmede, göz önünde bulundurulacak ölçütler arasına katılması öngörülen “çağdaş yaşam anlayışı” hususu da metinden çıkarıldı. Kısacası, bundan böyle AB’nin tavsiyesinin tersine, hâkim ve savcı adaylığına kabulde, HSYK değil, ama bakanlık bürokratları karar verme durumunda olacaklar. Bu yöndeki girişimlerin AB İlerleme Raporu’nda da eleştirildiğini belirtelim. Ayrıca yönetmeliği yasaya çeviren metinle, daha önce adaylık eğitimine başlamış olan, ama Danıştay’ın yürütmeyi durdurması üzerine açıkta kalan 99 hâkim adayının eğitime devam etmelerinin, hatta başarısız olan idari hâkim adaylarının da yeniden mülakata alınmalarının yolu açıldı. ??? AKP’ye bağlanarak siyasallaştırılmış yargı yaratma yolunun ilk ayağı böylece tamamlandı. Şimdi AKP mülakat yoluyla 4000 yeni hâkim ve savcı alacaktır. Son beş yılda da, üç bin yeni hâkim ve savcı alındığını, yeni katılacaklarla birlikte, 14000 kontenjanın dolacağını da bildirelim. Ama AKP’nin yargıya dönük siyasal iştahı dinmek bilmiyor. Şu anda, TBMM’de Avrupa ile Uyum Komisyonu’ndan, AB ile uyum kriterlerine aykırı olmasına karşın geçmiş olan ve Genel Kurul’a inecek olan Hâkimler ve Savcılar Birliği tasarısı var. Bu tasarı kanunlaştığı zaman, Hâkimler ve Savcılar Birliği adı altında anayasanın 135. maddesinin öngördüğü şekilde, “kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu” oluşacak. Bu tasarının bir maddesi de, Hâkimler ve Savcılar Birliği’nin kurulmasıyla ile birlikte YARSAV’ın resmen sona ermesi öngörülüyor. YARSAV, hâkim ve savcıların anayasanın 33. maddesinin tanıdığı dernek kurma özgürlüğüne dayanarak, 2006 Haziranı’nda kurduğu bir dernek. YARSAV Genel Sekreteri Ali Rıza Aydın’ın da belirttiği gibi, “amaçları keşişse bile kamu kurulu niteliğindeki meslek kuruluşları dernek, dernekler de kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu olamazlar.” Bunların ikisi ayrı kurumlardır. ??? Dernek kurma hakkı ve özgürlüğü, İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve anayasa tarafından düzenlenmiştir. Derneklerin önceden izne tabi olmadan kurulmalarını öngören 33. maddede güvence altına alınan özgürlüğün bir anlam taşıyabilmesi, ancak bunların kurulmaları gibi kapanmalarının da öngörülen koşullara uygun olması gerekir. Anayasa’nın 33. maddesi derneklerin veya organlarının faaliyetlerinin ancak üyelerinin iradesi veya mahkeme kararıyla mümkün olduğunu söylemektedir, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de yer alan bu hüküm, AKP’nin getirdiği tasarının yasalaşması halinde çiğnenecektir. Kısacası anayasal bir suç oluşacaktır. Çünkü yasa ile dernek kapatılması mümkün değildir. Ama AKP bunu yapmaya hazırlanacak kadar gözü kara bir darbe girişimini yürütmektedir. Dikkat buyurunuz! Hâkim ve savcı adaylarının tayininde, artık HSYK değil, Adalet Bakanlığı bürokratları etkili olacaklar, ama bununla da yetinilmeyecek, hâkim ve savcıların uluslararası anlaşmalardan ve anayasadan doğan haklarını kullanarak kurdukları dernek de kapatılacaktır. Sonra da bütün hâkimler ve savcılar, denetimi iktidarın elinde olacak olan, Hâkimler Savcılar Birliği’ne katılacaklardır. Gerçi, 135. madde “Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu iktisadi teşebbüslerinde asli ve sürekli görevlerde çalışanların meslek kuruluşlarına girme mecburiyeti aranmaz” deniyor ama ne gam! Hele yargı bir kez siyasallaşsın, gerisini merak etmeyin siz! Müftüden Alevilere karalama ZEYNEP ŞAHİN ANKARA Erzincan Tercan Lisesi’nde din kültürü ve ahlak bilgisi dersine giren müftü Abdullah Bora’nın, Alevileri “din dışı, satanist, gâvur” olmakla suçladığı bildirildi. Bir Alevi öğrencinin bu ifadelerden rahatsız olarak konuyu velisine aktarması üzerine, veli okul yönetimi ile görüşmeye gitti ancak dersin öğretmeniyle yüzleştirilmedi. Öğrencinin, okul yönetimince konuyu kapatması için uyarıldığı da öğrenildi. Erzincan Tercan Lisesi 3. sınıf öğrencilerine 28 Kasım Çarşamba günü verilen din dersinde Alevilerin aşağılandığı belirtildi. Öğretmeni olmadığı için ilçe müftüsü Abdullah Bora’nın girdiği derste, bir Sünni öğrencinin “Alevilerin yaşam tarzı” hakkında bilgi almak istemesi üzerine, müftü ? Öğretmeni olmadığı için ilçe müftüsü Abdullah Bora’nın girdiği derste, bir Sünni öğrencinin “Alevilerin yaşam tarzı” hakkında bilgi almak istemesi üzerine, müftünün Alevileri “din dışı, satanist, gâvur” olmakla suçladığı bildirildi. nün Alevilere ağır suçlamalarda bulunduğu öğrenildi. Derste bulunan Alevi öğrenci Gencay Coşar, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Öğretmenimiz, ‘Aleviler eğer namazı, orucu, peygamberi kabul ediyorlarsa ben onlardan daha Aleviyim’ dedi. Caferilerin namaz kıldığını, oruç tuttuğunu söyledi. 12 imam orucundan, cemevlerinden bahsetmedi ve eksik bilgi verdi. Daha sonra bir kısım Alevilerin namaz kılmadığını, oruç tutmadığını, gâvur, satanist, din dışı olduklarını söyledi” dedi. Coşar, derste öğretmene herhangi bir tepki gösteremediğini, kendisinin dışında 2 Alevi arkadaşının daha olduğunu belirtirken “Diğer iki arkadaşım korkuyorlar, fazla büyütmek istemediler olayı. Ama ben çok rahatsız oldum ve eve gidince babama anlattım” dedi. ‘Aileler korkuyor’ Coşar, okul müdürünün kendisini odasına çağırttığını ve “Büyüklerini ikna et, olay büyümesin. Sen yanlış anlamışsındır” dediğini söyledi. Coşar, “Ama kabul etmedim. ‘Ben doğru anladım hocam ve bu olayın üzerinin kapanmasını istemiyorum’ dedim” bilgisini verdi. Baba Ali Coşar ise oğlunun olayı kendisine anlatması üzerine okula giderek, müdür ile görüştü. Kendisine oğlunun konuyu yanlış anladığının söylendiğini aktaran Coşar, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, “Hocam nasıl olur? Benim oğlum 16 yaşında, küçük değil... Dersini de dinliyor ve öğretmeninin ne söylediğini duymuş, anlamış” dediğini belirtti. Coşar, müftüyle yüzleşmek istediklerini ancak buna olanak tanınmadığını söylerken, Cem Vakfı’nın Erzincan şubesinin de kendilerine destek verdiğini, yaşanan sürece tanık olduklarını vurguladı. Diğer Alevi öğrencilerin aileleriyle görüşmek, olayın üzerine gitmek istediğini ancak ailelerin çekin diğini dile getiren Coşar, “Bu bilinçli olarak yapılıyor. Geçen senelerde iki üç dersi boş geçiyordu çocuklarımızın, dışarıdan öğretmen gelsin diyorduk, hiçbir şey yapılmadı. Ama din dersi boş diye hemen müftü ayarlandı, derslere getirildi” dedi. CHP sahip çıktı Olayı yakından izleyen ve aileye destek çıkan eski CHP Erzincan Milletvekili Nurettin Karsu ise Anadolu’daki Alevilerin sindirilmek, özünden koparılarak Sünnileştirilmek istendiğini söyledi. Yaşanan olayın Alevilerin nasıl horlandığını, nasıl yanlış tanıtıldığını gözler önüne serer nitelikte olduğuna dikkat çeken Karsu, “Her yerde baskı gören aydınlıkçı, Atatürkçü, çağdaş Alevilerin hakkını kim savunacak” diye sordu. Kuzu’dan türban itirafı TBMM Anayasa Komisyonu’nun AKP’li başkanı, yeni anayasada ‘açık düzenleme’ olacağını vurgulayarak ‘Türbanlı kızların üniversitede okumalarının önündeki engel kaldırılacak’ dedi İSTANBUL (AA) TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı ve AKP milletvekili Prof. Burhan Kuzu, “Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar diyemem, ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni anayasada açık düzenleme olacak” dedi. AKP İstanbul İl Kadın Kolları’nca Muammer Karaca Tiyatrosu’nda düzenlenen “5. Pera Buluşması”nda, “Türk Kadınının Seçme ve Seçilme Hakkının 73. Yılı” dolayısıyla “yerel siyaset” konusu ele alındı. Prof. Kuzu, panelde yaptığı konuşmada, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının tanınmasının üzerinden 73 yıl geçmesine rağmen ortadaki tablonun hiç iç açıcı görülmediğini belirterek kadınların sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada uzun yıllar 2. planda kaldığını anlattı. “Kadınlar neden yerel yönetimlerde zayıf” diye soran Kuzu, bunlardan birinin “mahalle baskısı” olabileceğini ve yerel bir çevrede kadınların piyasaya çıkmakta zorlanabileceğini belirtti. ‘Türban yasağı insan hakkı ihlali’ TÜRBANLIYA TESELLİ Erdoğan yine telefona sarıldı Haber Merkezi Adana’nın Kozan ilçesinde türbanlı olduğu gerekçesiyle tören salonundan çıkarılan Tevhide Kütük’ü arıyarak “Bu haksızlıklar bir gün bitecek” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, Rize’de okul müdürünün uyarısı üzerine türbanını çıkararak ödül törenine katılan Emine Elif Azder’in babası Mustafa Azder’i de arıyarak konuyla bizzat ilgileneceğini söyledi. Rize İl Sağlık ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından ortaklaşa düzenlenen ‘Meme Kanseri’ konulu kompozisyon yarışmasında birincilik kazanan Kalkandere İmam Hatip Lisesi ikinci sınıf öğrencisi 16 yaşındaki Emine Elif Azder’in Rize Valiliği’nde düzenlenen törene okul müdürü Kazım Kaya Başaran’ın uyarısı ile türbanını çıkararak katıldığı iddia edilmişti. Olayın medyada yer almasının ardından Erdoğan’ın, kız öğrencinin babasını arayarak konuyla bizzat ilgileneceğini söylediği öğrenildi. Başbakan’ın kendisini aradığını doğrulayan Baba Azder, “Bana olayı sordu ve kendisinin konuyla bizzat ilgileneceğini söyledi” dedi. ‘Ahirette hesap soracağız’ Azder, kızının ve kendisinin okul yönetimi tarafından “salonda erkek olmayacak” denilerek yanıltıldığını savunarak “Hem kızım hem de ben ahiret gününde bizlere karşı yapılan bu yanlışın ve saygısızlığın hesabını soracağız’’ dedi. Okul müdürü Başaran ise, ödül töreni öncesi öğrencinin kendisine gelerek nasıl davranması gerektiğini sorduğunu,kendisinin de “Orası Valilik. Nasıl gitmen gerektiğini biliyorsun, sizi sevenleri zor duruma düşürmemek için gerekeni yaparsın” dediğini anlattı. Rize Valisi Kasım Esen, konuyla ilgili inceleme başlattıklarını ancak genç kızın başının zorla açıldığı yönünde bir bulguya ulaşmadıklarını söyledi. CHP İstanbul’da kongre süreci asirmen?cumhuriyet.com.tr AĞAR: ADAY DEĞİLİM Cindoruk’tan DP’ye olumlu yanıt ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) DP Genel Başkanı Mehmet Ağar, genel başkanlık önerisi götürdüğü eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk’tan olumlu yanıt aldığını belirterek bugün toplanacak Genel İdare Kurulu’na (GİK) 6 Ocak’ta seçimli olağanüstü kongrenin toplanması önerisini götüreceğini açıkladı. Cindoruk’un 6 Ocak’ta genel başkan seçilmesi bekleniyor. DP Genel Başkanı Mehmet Ağar, 22 Temmuz’daki seçim yenilgisinin ardından ilk kez düzenlediği basın toplantısında partisinin yeni olağanüstü kongre tarihini açıkladı. Bir süre önce eski genel başkanlardan Hüsamettin Cindoruk’a genel başkanlıkla ilgili götürdüğü öneriyi anımsatan Ağar, buna olumlu yanıt alınca, partiyi olağanüstü kongreye götürme kararı aldığını açıkladı. GİK’te de Cindoruk’un adaylığına sıcak bakıldığını ve bu nedenle olağanüstü kongre kararının “oybirliğiyle” çıkacağını tahmin ettiğini belirten Ağar, “Ruhen ve kalben bağlı olacağım göreve son vereceğim, 6 Ocak’ta görevimi fiilen tamamlamış olup partime veda edeceğim. GİK’te kongre tarihi kararının oybirliği ile belirleneceğini, Sayın Cindoruk’un da kongreye kadarki süreci götüreceğine inanıyorum. Kendisine bu yetkinin oybirliğiyle çıkacağına inanıyorum” dedi. Türkiye’de malların yüzde 92’sinin erkeklerin üzerine kayıtlı olduğuna işaret eden Kuzu, “Koca parasıyla markete gidilir, ama siyaset yapılmaz. Kadınların önce kendi paralarını kazanmaları lazım. Ben de dairemi eşimin üstüne yaptım. Yani ben yüzde 92’nin içinde değilim. Her zaman kadınların arkasındayım” diye konuştu. “Başörtülü kadınların siyaset ve başörtülü kızların üniversitede okuma engeli” bulunduğuna ilişkin bir soru üzerine de Kuzu, “Başörtülü kadınların siyaset yapma engeli kalkar diyemem, ama başörtülü kızların üniversitede okumalarının önündeki engelin kalkması için yeni anayasada açık düzenleme olacak” dedi. Kuzu, bir öğrencinin ödülünü türban takarak almasına izin verilmemesini de “insanlık ayıbı” olarak nitelendirdi. BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni ve bu konudaki raporları anımsatan Kuzu, raporlarda türban nedeniyle okuyamayan kızlara ilişkin insan hakları ihlallerinin yer aldığını ve bu konuya Kadın Adayları Destekleme Derneği’nin de sahip çıkması gerektiğini savundu. CHP Bahçelievler İlçe Başkanı Hüseyin Özkahraman, 9 Aralık’ta CHP’nin İstanbul’da yapılacak ilk ilçe kongresini gerçekleştireceklerini belirtti. Özkahraman ve ilçe yöneticileri dün gazetemizi ziyaret ederek Genel Yayın Yönetmenimiz İbrahim Yıldız’la görüştü. Kongrenin pazar günü saat 10.00’da Talatpaşa’daki Şölen Düğün Salonu’nda gerçekleştirileceğini anlatan Özkahraman, parti içinde kendilerini muhalif gören tüm partililerin delege olmalarını sağladıklarını belirterek, “Biz parti içi demokratik yarışta kavgayı değil barışı seçtik” dedi. Özkahraman, ilçede 400 mahalle delegesini, mahallelilerin önüne sandık koyarak seçtiklerini belirtti. Bahçelievler Belediyesi’ni AKP’den alarak CHP’ye kazandırma mücadelesini bu kongre ile başlattıklarını söyleyen Özkahraman, “Bizler CHP’yi layık olduğu yere taşıyacağız” diye konuştu. Belediyeden kaçak okula kalkan İBB Meclisi Fethullah Gülen cemaatine yakınlığı ile bilinen Manolya Özel Eğitim Kurumları’na ait Ümraniye’deki kaçak okulu yasallaştırdı İstanbul Haber Servisi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın her fırsatta kaçak yapılara kesinlikle izin vermeyeceklerini belirtmesine karşın İBB Meclisi, Fethullah Gülen Cemaati’ne yakın olduğu ileri sürülen Manolya Özel Eğitim Kurumları’na ait Ümraniye’deki kaçak okulu yasallaştırdı. İnkılap Mahallesi 2381 ada 6 parselde bulunan ve 1/5 binlik planda özel eğitim alanı olarak belirlenmiş olan Manolya Özel Eğitim Kurumları’na ait 7 bin 869 metrekarelik alanın yapılaşma hakkı bir emsalden 2 emsale çıkarıldı. Fakat raporda “2005 yılına ait hava fotoğraflarında okulun inşa halinde olduğu” da belirtiliyor. Böylelikle 2 emsale göre yapılmış olan okul yasal hale getirildi. Söz konusu okulun ise 2 yıldır eğitim verdiği belirtildi. Okulun yapılaşmasının iki katına çıkarılma istemine yalnızca CHP Kadıköy İlçe Üyesi Hüseyin Sağ muhalefet etti. Sağ, belediyenin suç işlediğini belirterek “AKP her fırsatta kaçak yapılaşmaya imkân vermeyeceğini belirtiyor, fakat söz konusu büyük inşaat şirketleri veya cemaatler olunca bu sözler unutuluyor. Buradaki okul kaçak yapı. Okul 2 yıldır eğitim veriyormuş. Şimdi bu yasal hale getirilmiş oldu. Kaçak yapılaşma ve buna göz yummak suçtur, hem Ümraniye Belediyesi hem de İBB suç işliyor” dedi. Demokrat Parti (DP), Adnan Menderes ve arkadaşları tarafından kurulmuştu. Celal Bayar, Adnan Menderes, Refik Koraltan, Fuat Köprülü, Cumhuriyetin kuruluş yıllarının etkili isimleriydiler. 1950 seçimlerini kazanıp tek başlarına iktidara geldiler. DP, Türkiye tarihinin yüzyılı aşkın kamplaşmasının bir tarafıydı. Neydi bu kamplaşma Batılı modernistlerle, yine Batılı muhafazakâr liberallerin iktidar kavgasıydı. Osmanlı İmparatorluğu içinde başlayan bu saflaşma, ülkenin çöküşten nasıl kurtarılacağı tezleri üzerinden yapılanıyordu. Bu kamplaşma yüz yıl boyunca bazı farklılıklar gösterse de asıl olarak devam etti. Batılı modernistler, aynı zamanda milliyetçi bir çizgiye de sahip oldular. Batılı muhafazakâr liberaller bu konuda daha esnek davranıyorlardı. ??? DP Cindoruk’la Ne Yapabilir? içinde DP önderliğinde yer aldı. Türkiye, bir komünizmle mücadele kalesiydi. CHP ve DP arasında bu noktada bir farklılık yoktu. DP daha özel girişimci bir nitelik gösterirken, CHP devletçiliğin temsilcisi olarak öne çıkıyordu. 19501960 dönemi Türkiye’nin tek parti iktidarından iki partili sisteme geçiş denemesi oldu. Bu deneme 27 Mayıs 1960 tarihinde bir askeri darbeyle başarısızlığa uğradı. DP kapatıldı, Adnan Menderes ve iki arkadaşı idam edildi. Bu idam, iki çizgi arasındaki mücadele açısından bir dönüm noktası oldu. Uzun bir aradan sonra bu mücadele yeniden kanlandı. ??? iki kez askeri darbe yüzünden kesintiye uğrayınca, taşlar bir türlü yerine oturmadı. Bu arada önce Turgut Özal, ardından Tayyip Erdoğan, Adnan Menderes misyonunu destekleyen kitlelerin desteğini alarak iktidar oldular. Demokrat Parti geleneği, Özal döneminde ve Tayyip Erdoğan döneminde eski kitlesel desteğini daha muhafazakâr bir akıma kaptırdı. Kendisi de daha devletçi ve milliyetçi bir söyleme doğru değişim geçirdi. ??? Cindoruk, DP’yi ayağa kaldırabilir mi? Son dönemde oylarını AKP’ye kaptıran merkez sağ seçmenin oylarını ve desteğini yeniden kazanabilir mi? Önce şu soruya cevap vermek gerekiyor? Seçmen neden eskiden “merkez sağ” olarak tanımlanan DP, ANAP gibi partilere destek vermiyor? Sonuç olarak sağın yüzde 6070’lik oyu varlığını koruyor ama, bu oylar “merkez sağ”a gitmiyor... ??? Türkiye’nin Batı ile daha derin ilişkiler içine girmesi Demokrat Parti döneminde başladı. ABD’nin dünya hegemonyasını güçlendirdiği İkinci Dünya Savaşı sonrası, Türkiye bu kampın Demirel bu misyonun temsilcisi olarak halkın çoğunluğunun desteğini arkasına alarak 1960’lı ve 70’li yıllara damgasını vurdu. Rakibi de CHP lideri Bülent Ecevit’ti. Bu mücadele de 22 Temmuz 2007 seçimlerinde DP’nin başına geçen Mehmet Ağar, yenilgiye uğradı. “Merkez sağ” olarak görünen DP, halktan ilgi görmedi. Görünen o ki, bu geleneğin sembol isimlerinden Hüsamettin Cindoruk, düşen bu profili yeniden ayağa kaldırmak, parti içindeki liderlik kavgasına bir çözüm olmak üzere liderliğe geliyor. Bu sorulara doğru cevaplar bulunamazsa, artık eski söylemlerle yeni seçmen yaratılamaz. Türkiye, son 1520 yıl içinde önemli bir ekonomik değişim yaşadı. Türkiye 1990’larda toplam 510 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmine sahipken bu rakam bugün 250 milyar dolarlara çıktı. Bu gelişme iyi midir, kötü müdür, ne gibi sonuçlar doğurur, bunları tartışmadan şunu söyleyebiliriz: Ekonomide taşlar yerin den oynadı. Paranın akışkanlığı çok arttı. Türkiye, tarihinin en büyük borçlanması içine girerken, aynı zamanda insan başına yıllık geliri de bu dönem içinde üç misli arttı. Tabii bu ekonomik değişim, özellikle Güneydoğu’dan büyük şehirlere yönelen aşırı göçle bir arada yürüdü. Türkiye son 1520 yıl içinde ciddi bir sosyal değişim de yaşadı. Eğitimden sağlığa, iletişimden üretime değişik bir görünüm kazandı. Bu değişimin çok ciddi olumlu ve olumsuz sonuçları oldu. Toplum bir altüst oluş yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bunun siyasi alana yansıması da kaçınılmazdı. Bu gelişmeyi daha derinlemesine incelemeli ve ne gibi sonuçlar yarattığını daha iyi kavramaya çalışmalıyız. Türkiye’nin geleceğinde bu sürecin rolünü iyi anlayan siyasi güçler daha etkili olacaktır... Hüsamettin Cindoruk önderliğinde DP bu süreci nasıl anlıyor? Bunu göreceğiz... CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle