24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 ARALIK 2007 SALI 14 Bir Sırlı Dönüştür Bu Aşka Doğru ? Kültür Sanat İş Sanat, Mevlana’nın doğumunun 800. yılını İstanbul Müzik ve Sema Topluluğu’nun katılımıyla düzenlenecek “Bir Sırlı Dönüştür Bu Aşka Doğru” adlı etkinlikle kutluyor. Postnişinliğini Nadir Karnıbüyükler’in üstlendiği gösteri 11 Aralık Salı akşamı saat 20.00’de İş Sanat Kültür Merkezi’nde yapılacak. (0 212 316 10 83 www.issanat .com.tr) KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Artisan’da “Büyük Elmalar” ? Kültür Sayfası Faruk Bil’in iki yıldır sürdürdüğü çalışmasının ürünü olan ve elmaları çağdaş bir şekilde yorumladığı resimlerinden oluşan “Büyük Elmalar” adlı resim sergisi yarın açılıyor. Sergi 19 Aralık’a kadar Artisan Sanat Galerisi’nde. (0 212 247 90 81) 3. Kış Akademisi ? Kültür Servisi Avrupa’nın en büyük çocuk ve gençlik tiyatrolarından Theater an der Parkaue’nın ‘Kış Akademisi’ tiyatro çalışmaları, ocak ayında Berlin’de, şubatta Viyana’da ve martta İstanbul’da gerçekleştirilecek. Etkinlik, “Diyelim ki naklediyoruz” başlığıyla yapılacak. AYNA ADNAN BİNYAZAR Onur Yazarı TÜYAP’ın düzenlediği 26. İstanbul Kitap Fuarı’nın bu yılki “Onur Yazarı” Metin And’dı. Bir kurulun seçimi sonucunda belirlenen adlar, ödüllerde olduğu gibi, “niye bu değil de o’” türünden söylemlere yol açar. Metin And söz konusu olduğunda sanırım, kuruluyla, eleştirmeniyle, edebiyatçısıyla, yayımcısıyla; varılan sonuca kimsenin bir diyeceği olmamıştır! Bunun kanıtı, daha önce Metin And’a Armağan’ın yayımını kotaran M. Sabri Koz’un; onun onur yazarlığına denk getirerek hazırladığı Dokuz Kollu Bir Hokkabaz: Metin And adlı tanıtım kitabıdır. ??? Metin And 80 yaşını aştı. Bu sürecin yirmi beş yılı eylemli yazarlığın dışında tutulursa, bir bilim adamının 80 yıla 1500 bilimsel makaleyi, 54 araştırma kitabını nasıl sığdırdığı, insanda şaşkınlık yaratıyor. O bilim adamının eserleri, bir de insanlık kültürünü aydınlatacak yenilikler taşıyorsa, şaşkınlığın yerini ona duyulan yüce bir duygu alıyor. Koz’un belirttiği gibi, “Kitaplarının yeni basımlarında gerekli gördüğü ek ve düzeltmeleri yapan, önem verdiği görsel malzemeyi gözden geçiren, yenilerini ekleyerek işini, oyununu kendince devam ettiren Metin And, her biri kendi alanındaki boşluğu dolduran bu eserlerde ancak tamamı okununca anlaşılabilecek bir iç bağlantıyı da gerçekleştirmiş” , dünya gösterim kültürünün temeline bir sağlam taş da o koymuştur. ??? Anadolu kültürünün kökenlerine indiği Dionisos ve Anadolu Köylüsü’nden Oyun ve Bügü, Türk Kültüründe Oyun Kavramı’na, oradan inançların özünü araştırdığı Minyatürlerle Osmanlıİslam Mitologyası’na uzayan kitapları bile birkaç insan ömrünü dolduracak oylumdadır. Dünyada ve Bizde Gölge Oyunu ise sanırım gösterim konusunda eşine az rastlanabilecek bir araştırmadır. Aleviliği gündeme getiren politikacıların, And’ın Ritüelden Drama, KerbelâMuharremTa’ziye adlı kitabını okumamış olmaları, kimbilir ileride onları hangi yanlışlıkların batağına sokacaktır!.. ??? And’ın kitaplarının yeni basımları Yapı Kredi Yayınları’nca yapılıyor. Başarı, “iyi”nin iyiye denk düşmesi ise kitaplarının editörlüğünü M. Sabri Koz’un yapması And için, büyük mutluluktur. Bana, Koz’u tek cümleyle tanıt deseler, “Başkasının işini, kendi işine gösterdiği özenle yapan bir kişidir o” derim. And, Minyatürlerle Osmanlıİslam Mitologyası’nın ikinci basımının önsözünde dile getiriyor bunu: “Mutluluğumun asıl nedeni daha önce Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan iki kitabımın editörlüğünü yapmış olan M. Sabri Koz’un bu kitabımın da editörü olmasıydı.” ??? Metin And’ın kitapları, toplumların ortak ürünlerini birbiriyle kaynaştırmasıyla ayrı bir önem taşıyor. Bu kitapların, yalnızca ulusal değil, evrensel bir kültür anıtı olduğunu, onlarla bilgi bağı kuranlar bilirler. Örneğin Minyatürlerle Osmanlıİslam Mitologyası’nı derinliğine okuyanlar; dinin bir hurafeler yığını olmadığını, hatta hurafe sayılan birtakım törelerin ahlakı geliştirdiğini, saçma dinsel yorumların ise bilgisizlikten doğduğunu anlayacaklardır. Oyun ve Bügü, Türk Kültüründe Oyun Kavramı ise, bir toprağı emekleriyle sulayan dünya halkları arasındaki kültürel etkileşime tanıklık ediyor. And’ın araştırmaları, bir bakıma da, toprağı ekip biçen bir çiftçi gibi çalışmadan, yapılan işin “bilim” olamayacağının da tanığı. binyazar@gmail.com İstanbul Şehir Tiyatrosu yapımı olan “Bayazıt” ülkemizde ilk kez sahneleniyor. Neden bu oyun bu kadar bekledi acaba seyirciyle buluşmak için? Sonuçta, geç de olsa, doğru bir seçim. Güç, korku ve aşk... oyun bu kadar bekledi acaba seyirciyle buluşmak için? Sonuçta, geç de olsa, doğru bir seçim. Oyunda temel izlek “Güç”tür. Sanki bir labirentin ortasında yer alan “Oda” ise gücün kendini var ettiği mekândır. Özellikle Roksan (Şebnem Köstem), dış dünyaya kapalı bu mekânda hem kendi iç dünyası ile, hem de çevresindeki insanlarla sonsuz bir güç hesaplaşması yaşar, ölene dek.... Hırs, yalnızlık, aşka ve iktidara özlem, korku bu dört duvar arasında büyür, yaygınlaşır, tehlikeli boyutlara ulaşır. Önü alınamaz. Şebnem Köstem’in dil kullanımında ve hareketlerindeki köşeli, hatta sert diyebileceğim biçim, kanımca Racine’in çizdiği karakterle örtüşür. Yuvarlak, esnek duruşlara yer yoktur Köstem’in yorumunda. Sultan Murat’ın varlığını her an (sözle) hissettirdiği gücü karşısında hem korkuyu, hem mücadeleyi yaşayan bir kadının duruşu zaten böylesi bir esnekliği taşıyamaz. Öte yandan, Atiye (Hümay Güldağ) ise bu baskın atmosferde mücadelesini sadece aşk adına veren bir kadındır. “Roksan, Bayazıt’ın sevgisini benden sorardı... Benim gözümle gö GÜÇODA rür, dilimle söylerdi ona”. Sevdiği erkeğe duyulan aşk, zaman zaman öne çıkan kıskançlık duyguları, Roksan’ın çelişkilerle dolu zengin iç dünyasıyla boy ölçüşemeyecek denli küçük çırpıntılar, dalgalanmalar taşır. Roland Barthes, Bayazıt (Ahmet Özaslan) için ean Racine, 1672’de yazdığı “Bayazıt”la ilgili olarak şöyle diyordu: “Kahramanlara karşı beslenen saygı, bizlerden uzaklaştıkları oranda artar. Memleket uzaklığı, zaman yakınlığını bir dereceye kadar telafi eder.” Bu oyununda ele aldığı kahramanlar diğer trajik kahramanlarından farklıdır Racine’in. Sanki daha etten kemikten kişilerdir. Bu nedenle de zaman ve mekân arasında bir denge kurar. Mekânın uzaklığı, zamanın yakınlığını örtmektedir yazara göre. Topkapı Sarayı’nda bu yaşananlar ne kadar gerçekne kadar değil. Önemli olan, oyunun yönetmeni Başar Sabuncu’nun dediği gibi; “Bizim Bayazıtımız yalnızca Racine’in imgeleminin ürünü bir Topkapı Sarayı’nınM.C. Esher’in ‘imkânsız yapılarına’ saygılı bir nazire olarak tasarlanan hiç var olmamış bir dehlizinde, ’tragedya Osmanlıları’ tarafından oynanır.” İstanbul Şehir Tiyatrosu yapımı olan “Bayazıt” ülkemizde ilk kez sahneleniyor. Neden bu J “kadın dünyasına hapsedilmiş erkek” tanımını kullanır ki bu sıkışmışlığı, gerek Roksan gerekse Atiye ile olan ilişkisinde görmezden gelmek olanaksızdır. Zayıf bir kişiliktir Racine’in Bayazıt’ı Siliktir. Korku, tedirginlik, güç, güçsüzlük, çöküş bu üçlünün arasındaki ilişkide kolayca yakalanır. Ahmet (Can Başak) ise Bayazıt’ın tersine varlığını hissettirir. Kendince bir güç çatışması içindedir o da. Osman (Mehmet Avdan) ile birlikte Oda’nın, dehlizlerin dışına çıkabilen ve denize açılan kişidir. Onu bekleyen ölüm müdür? Kurtuluş mu? Oda’nın sınırları ve bu sınırlar içinde yaşanan ölümler ile denizin sonsuzluğu yine dikkat çekici bir çelişki oluşturur. Hızlı bir tempoda oynanır oyun. İlişkiler, çelişkiler bir buçuk saat içinde yaşanır. Başar Sabuncu’nun yorumda olduğu kadar sahne tasarımında ve de Canan Göknil’in giysi, İlhan Ören’in ışık tasarımında, Selim Atakan’ın müziklerinde sergilenen performansın olayın bütününü kucaklaması, bütünü de, “Bayazıt”ta olduğu gibi etkileyici kılıyor. Oyunculuklarla olduğu kadar dil ve imgelerle, aksiyonla yaratılan görsel kompozisyon seyirciyi içine çekmekte zorlanmıyor. SERGİ EVİN SANAT GALERİSİ’NDE KONSERİN SOLİSTİ TURGAY HİLMİ PERA FEST 2007 KAPSAMINDA ‘ÖDÜL JÜRİ ÖDÜLÜNDEN DEĞERLİ’ Gürsoytrak, ‘İşimize Bakalım!’ diyor Kültür Servisi Hakan Gürsoytrak’ın “İşimize Bakalım!” başlıklı kişisel resim sergisi Evin Sanat Galerisi’nde bugün açılıyor. 3 Ocak’a dek sürecek sergide sanatçının son dönem yapıtları yer alıyor. Gürsoytrak, güncel gelişmelere özgün ve mizahi yaklaşımını yansıttığı sergisini şu sözcüklerle sunuyor: “Size düşünecek bir şey kalmadı çünkü her şeyi düşündük. İdeal olan ne varsa hepsi bir araya geldi. Hayatı renkleri ile görün. Hayallerinizi bizimle paylaşın. Hayatta keşfedilecek çok şey var. Diyeceksiniz ki; kazanmak bu olmalı ve göreceksiniz ki; kazanmak bu! Yaşamın değerini bilenler... Hayatta yenilenmeyi gerektiren o kadar çok şey var ki... Ayrıcalıklı bir yaşamın dışında kalmamak için harekete geçin. Hayali bile güç. Hep daha iyi bir yaşam.Görmeniz gerek. Fırsat günleri. Uç Türkiye uç! Çoğu bitti, azı kaldı. İş bilenin. Gün büyük düşünenin günü. Bir verip bin almayı hiç düşlemediniz mi?..’’ (0 212 265 81 58 ) Borusan’dan ‘Yeni Yıl Kutlama Konseri’ Kültür Servisi Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, 1213 Aralık 2007 tarihlerinde “Yeni Yılı Karşılama Konseri” ile tam bir müzik şöleni vermeye hazırlanıyor. Etkinlikte Edward Elgar, Bedrich Smetana, Ludwig van Beethoven ve Jean Daetwyler’ın yapıtları seslendirilecek. Konsere 2.5 metrelik alp kornosu ile katılacak olan solist Turgay Hilmi ise dinleyicilere unutulmaz bir deneyim yaşatacak. Yeni Yılı Karşılama Konseri 12 Aralık Çarşamba günü saat 20.00’de Caddebostan Kültür Merkezi’nde, 13 Aralık Perşembe günü ise saat 20.00’de Lütfi Kırdar Konser Salonu’nda verilecek. Konserde Genel Müzik Direktörü ve Sürekli Şef Gürer Aykal’ın öğrencileri, umut veren genç yetenekler Can Okan ile Cem’i Can Deliorman ilk kez sahneye çıkarak Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası’nı konuk şef olarak yönetecekler. İsviçre Alpleri’nin geleneksel çalgılarından olan alp kornosu Daetwyler’ın Doğa ile Söyleşi adlı yapıtında çok etkin bir şekilde kullanılıyor. Çalgı, sanatçının doğa üzerine izlenimlerini yansıtırken orkestra ile diyalog kurarak müziğin akışını sağlıyor. Müziğin bu akışı, dinleyenlere Alp Dağları’ndaki rüzgârları, rüzgâr altındaki yeşil çayırların sesini, dağın doruğundan akan kar sularını anımsatıyor. (0 216 556 98 00) Aydın Gün’ün anısına etkinlik... Kültür Servisi Dünya Çingenelerinin bin yıllık yolculuğunu anlatan “Rüzgârın Çocukları” adlı gösteri ile dün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda açılan PERA FEST 2007’nin ikinci gününde saat 20.00’de İtalyan Kültür Merkezi’nde Özcan, Ayşen ve Birsen Ulucan kardeşlerin konseri yer alıyor. PERA FEST Genel Sanat Yönetmeni Vecdi Sayar, konseri, yarın toprağa verilecek olan Aydın Gün’ün anısına adadıklarını açıkladı. Ulucan kardeşler, Bulgaristan’da başladıkları müzik eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda tamamlamış, lisans sonrası eğitimlerini ise İngiltere’de yapmışlar. Amerika’dan Kore’ye dünyanın farklı köşelerinde, ünlü oda ve senfoni orkestraları ile konserler veren Birsen ve Özcan Ulucan, PERA FEST’teki konserlerinde ailenin en genci kemancı Ayşen Ulucan’la birlikte üçlü olarak sahneye çıkacaklar. Konser programında, Schubert, Liszt, Prokofiev’in yapıtlarının yanı sıra, genç kuşağın en parlak bestecilerinden Zeynep Gedizlioğlu’nun “Akdenizli” adlı yapıtıda yer alıyor. Mustafa Kör’e ‘Halk Ödülü’ Kültür Servisi 2007 Groene Waterman Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen 7 yazar arasında bulunan Türk kökenli yazar Mustafa Kör Flamanca olarak yayımlanan “De Lammeren” adlı romanıyla “Halk Ödülü”nü aldı. Bu ödül, saygın yayınevi De Groene Waterman’ın web sitesinde okuyucuların kullandıkları oylarla belirleniyor. Ödül sonrası düşüncelerini sorduğumuz yazar, “Okurların, halkın oylarıyla ödül almam sevindirici. Belki jüri ödülünden daha değerli. Bu sonucu beklemiyordum, heyacanlandım, mutlu oldum” diye konuştu. İlk ödülünü (El Hizjra) 2003 yılında bir öyküsü ile alan Kör’e, geçen ay da Maasmechelen Belediyesi Kültür Ödülü verilmişti. Halen “zwarte goud” (Kara Altın) adını verdiği 2. romanını yazan Kör, 28 Ocak 2008’den sonra 1 yıl boyunca “Genk kenti şairi” unvanını taşıyacak. Kör bu süre boyunca Genk şehrinin kültür elçisi olacak. 1 Aralık Cumartesi akşamı AMVCLetterenhuis’de düzenlenen adayların ve kitaplarının tanıtıldığı ödül töreninde yazarların kitaplarından parçalar okundu. Bu yılın edebiyat ödülü, Hollandacaya “De blinde zonnebloemen” adıyla çevrilen kitabıyla İspanyol yazar Alberto Méndez’e verildi. Franko diktatörlüğü döneminde muhalif olan Méndez, bu kitabındaki 4 öyküde sıradan insanların yaşamları aracılığılya 30’lu yılların sonundaki İspanya iç savaşını anlatıyor. Baba Zula Eskişehir ve Bursa’da Dejan Lazic de Lütfi Kırdar’da Aydın Gün için çalacak ? Kültür Servisi İstanbul resitalleri kapsamında yarın saat 20.00’de Lütfi Kırdar Büyük Salon’da gerçekleşecek olan Dejan Lazic resitali, klasik sahne ve müzik sanatlarının önemli adlarından geçen cuma yitirdiğimiz Aydın Gün’e anılıyor. ? Kültür Servisi Altıncı albümü “Kökler” Baba Zula topluluğu, 13 Aralık Perşembe akşamı saat 21.00’de Eskişehir Hayal’de, 15 Aralık Cumartesi günü saat 21.00’de Bursa Resimli’de sahneye çıkacak. Baba Zula’ya bu konserlerde, Murat Meriç DJ olarak eşlik edecek. Levent Kırca Tiyatrosu Karaman’daydı ? KARAMAN (AA) Levent Kırca Tiyatrosu, “Ateşin Düştüğü Yer’’ adlı oyunu Karaman’da sahneledi. Karaman Belediyesi’nin desteğiyle 3 bin tiyatrosever oyunu ücretsiz olarak izledi. Belediye Başkanı Ali Kantürk, Karaman’ın çağdaş tiyatro salonlarına kavuşması için gerekli çalışmaların yapılacağı sözünü verdi. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle