27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 ARALIK 2007 CUMARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI S S S B B B B B B 7 6 8 8 12 10 13 9 9 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya B 10 B 8 Y 9 Y 9 S 2 S 3 PB 1 S 1 A 19 Parçalı bulutlu Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A 15 A 16 S 11 B 8 A 6 B 6 PB 0 S 1 B 4 Trabzon Ankara Erzurum Hakkari İzmir Antalya Ş.Urfa Adana Yurdun kuzey kesimleri parçalı çok bulutlu, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin ve Ardahan çevreleri yağışlı geçecek. Yağışlar genellikle yağmur, Artvin ve Ardahan çevrelerinde kar şeklinde olacak. Yurdun iç ve doğu kesimleri ile Marmara’da sis, iç ve doğu kesimlerde buzlanma ve don olayı görülecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih B 2 B 4 B 2 PB 8 PB 4 PB 4 PB 4 B 1 B 1 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B B B B B Y B B 1 0 14 1 5 11 15 15 6 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı K 2 B 6 K 2 K 8 Y 6 K 6 B 5 PB 17 B 13 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Sisli Bulutlu GÜNCELCÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada devlet sırrı bu. Bu arada çözümlenmesi artık düşlere malzeme nice sorunlar güncel hay huy arasında eriyip gidiyor. Örneğin, yaşamlarında piyanoya elini değdirmeyen, dini bütün olduğunu kanıtlamaya uğraşan veya AKP’ye yalaka profesör sıfatlı kimileri, ustalığını dış ülkelere kabul ettiren Fazıl Say’ın piyanoda gürültü çıkardığını söylüyor. İktidar partisinin genel merkezinde oturan hayli etkili bir başkası; düşlerinin sona erdiğini söyleyen Say’ın başka ülkelere gitmesine üzülmeyeceğini açıklayarak bağnaz iktidar dalkavukluğuna soyunuyor. Bir başka karede ünlü masalda kendine ve güzelliğine hayran kraliçe gibi, “Ayna, ayna! Söyle bana. Benden daha büyük iktidar sahibi var mı bu ülkede?” diye sayıklayan bir portre. Bir baş yönetici portresi! Aynada başka, sokakta başka… ??? 2002’lerde asıl kimliğini örten dincilik maskesini dolaba kaldırdığını kanıtlamak için Avrupa Birliği’nin ateşli taraftarı ve baş savunucusu gibi görünen baş yönetici, AB’ye katılım ve tam üyelik askıya alınınca, 2002’lerdeki tam üyelik hedefinden 2007’de üye yapmasalar da olur’a döndü. Neden? Artık, laik devletten dinci devlet anlayış ve yaşamında dönmek için yaptıklarını ve yapacaklarını AB örtüsüne sığınarak uygulamaya koymayı gereksinmiyor. YÖK gibi bir kurumun başına yasaların, anayasanın ve AİHM’nin saptadığı kural ve kararları dinlemeyen ve rektörlere de dinlememelerini öğütleyen bir kişiyi oturtmuş; türban almış başını gidiyor. Çankaya’dan varoşlara kadar sarmış ülkeyi örtünme illeti. Bir elinde Kuran, bir elinde iktidar. Umurunda mı dünya! Mustafa Kemal’in yeri geldiğinde kullandığı bir söz, eleştirilerin hakaret içermemesini isteyen kafa veya kafaların tutumuna ve durumuna ne kadar yakışıyor. Birinci Meclis’te kürsüde uzun konuşma yapan milletvekiline oturumu yöneten Mustafa Kemal, “Sadede geliniz beyefendi” diye seslenir. Kürsüdeki “Bana beyefendi demeyiniz” diye karşılık verince sorar: “Ya ne diyeyim efendim?” “Adam deyiniz adam.” “Öyle diyemediğim için beyefendi diyorum ya” diye yanıtlar kürsüdekini. Biz devri demokraside, hele son döneminde kürsülerde konuşan, koltuklarda oturan nice adam olmayan beyefendiler gördük. Görmeye devam ediyoruz. ??? Bizdeki AB deyince kükreyen Avrupalı yalakaların sesi sedası çıkmıyor. Adamların ağa babaları Fransa ve Almanya; işte kapı, istenmiyorsun çık git artık diyor. Bu aşağılamayı beyefendi; varsın söylesinler, biz yolumuza devam edeceğiz diye umursamaz görünüyor. Ya beyefendinin ABD gezisine cümbür cemaat gitmesinin devlete kaça mal olduğunu soranlara verilen yanıta ne demeli? Asıl amacı doğan torununu görmek olan RTE’nin ABD gezisinin maliyetini soranlar vallahi billahi ayıp ediyorlar, ayıp! Hükümet sözcüsü Çiçek Cemil; gezinin “insani bir durum” olduğunu söylemedi mi, söyledi. Hükümet sözcüsü Çiçek Cemil; “Başbakan’ın Türkiye’nin milli menfaatlarına müteallik dış temaslarının ulaşım ve konaklama maliyetini izah ve ifade etmek büyük devlet vekarı ile bağdaşmaz” dedi mi, dedi. TC büyük ama çok böyyyük devlet değil mi? Öyleyse? RTE’nin cümbür cemaat yeni torununu görmek ve sevmek için ABD’ye gidişinin maliyetini sormak böyyük devlet vekarı ile bağdaşır mı, bağdaşmaz! Ancak bu türlü açıklamalar AKP hükümetinin beyefendilerinin devlet anlayışına yaraşır. Hadi yaraşmaz de!.. Hangi muhalefet, hangi medya? Burs, barınma gibi temel ihtiyaçları karşılayarak öğrencileri etki altında bırakıyorlar GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Eğitime dinci kuşatma ? Baştarafı 1. Sayfada can’ın türbana ilişkin açıklamalarından da cesaret alan irticai çevreler, şimdiden üniversite yerleşkelerine ve dersliklere girmeye başladılar. Eğitim kurumlarındaki tarikat ve cemaat kuşatmasını değerlendiren öğrenciler, tarikatların ve cemaatlerin özellikle maddi durumu iyi olmayan öğrencilere yöneldiğini belirterek şunları anlattılar: ‘TARİKATLAR AKP İLE DAHA DA CESARETLENDİ’ EğitimSen Genel Başkanı Alaattin Dinçer, Türkiye’de cemaat ve tarikatların devlet elinden uzun yıllar desteklendiğini, bu desteğin AKP ile daha da arttığını belirterek “Eğitim kurumlarını gözle görülür bir şekilde kuşatma altına aldılar. İllegaliteden legal bir düzeye çıktılar ve bugün çalışmalarını aleni bir şekilde sürdürüyorlar” dedi. Her türlü tarikat ve cemaatlerin AKP ile devletin bütün olanaklarını kullanabildiğini vurgulayan Dinkiliyorlar. Böylelikle öğrenciler dershanenin bağlı olduğu cemaat evlerinde konaklıyorlar. Orada ev ablaları ve ağabeylerine uymak zorunda olan öğrenciler bu kişilerin direktifleri ile sabahları erken kalkıp, yaşadıkları maddi yoksunluk ve manevi baskı nedeniyle namaz kılmaya, sohbetlere katılmaya mecbur oluyorlar. Namaz kılmayan veya sohbetlere katılmayan öğrenciler ise ‘tecrit’ edilerek baskı altına alınıyor. Dershane öğretmenleri ailelerin güvenini kazanmak için, öğrencilerin evlerini ziyaret ediyor.” ÇEV Başkanı Gülseven Yaşer, çocukların yurtlarda, ışık evlerinde birtakım kuruluşlarda ve vakıf üniversitelerinde Cumhuriyetle çer, laik bir ülkede olmaması gereken bu yapıların devletin önemli kademelerine kadar ilerlediğinin altını çizdi. Fethullah Gülen’in ve diğer cemaatlerin temel yaklaşımını “Devletle çatışmaya girmeden, devlet içerisinde, devletle barışık olarak iktidarın kilit noktalarında yer almak” olarak nitelendiren Dinçer, “Bugün MEB dahil, önemli birçok kademede bu cemaate mensup kişiler yer alıyor, buna emniyet de dahil” diye konuştu. bu gerçeği biliyor.” Prof. Dr. Tahsin Yeşildere ise Anadolu’daki üniversitelerin bazılarında öğretim üyeleri açısından siyasal İslamın yayılması tehlikesinin bulunduğuna dikkat çekerek özetle şunları söyledi: “Bu üniversitelerde öğretim üyeleri tarafından MHP’liler ve İslamcılar kayırılıyor. Üniversitelerin birçoğunda yozlaşma var. YÖK, sıkı önlemler almalı. ‘Türkiye’de 650’ye yakın imam hatip lisesi var.’ Bu öğrenciler önce üniversiteye girecekler, sonra master yapacak, daha sonra doktora yapacaklar. Ardından üniversitelerde görev almaya başlayacaklar. İlk önce imam hatip liselerinin gereksinim duyulduğu kadar bir sayıya düşürülmesi gerekiyor.” Namaz kılmayana ‘tecrit’ “Okumak için büyük şehirlere gelen bu öğrencilerin burs, barınma gibi en temel ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Öğrenciler bu tarikatlardan karşılıksız burs aldıkları için kendilerini onlara karşı borçlu hissediyorlar. İş sahibi oldukları veya devlet kademesinde önemli yerlere geldiklerinde bu borçlarını ödemek için tarikatların her işini yapıyorlar. Bu yapılanma üniversitelerin akademik kadrolarına ve bürokratik çevrelere kadar uzanıyor. Bazı öğrenciler üniversiteye başlamadan önce birtakım cemaatlerin dershanelerinde etki altına alınıyor. Bu cemaatlere dahil olmayan ancak cemaatlerin dershanelerine ve okullarına giden öğrencileri özellikle sınav öncesi hızlandırılmış kamplarda et hesaplaşmak üzere eğitildiklerini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı: ‘Başımızı kuma sokmuşuz’ “Siyasal rejimi yıpratmak ve zedelemek için küçücük çocukların kafalarını zehirliyorlar. Üniversiteye yeni başlayan çocuklara, birtakım ablalar ve ağabeyler yardım etmek bahanesiyle yaklaşıyorlar ve ailelerinin haberi olmadan onları öbür dünyanın değerleri üzerine eğitiyorlar. Okullarda, yurtlarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yarın iktidara geldiklerinde idarede görev aldıkları zaman, tarikatların ya da camaatlerin sözcüleri oluyorlar. Başımızı kuma sokmuşuz, görmek istemiyoruz ama herkes Sevenlerinin katılımıyla düzenlenen törenlerde, sanat ve siyaset dünyası bir araya geldi Tiyatro sanatçısı Dinçel uğurlandı İstanbul Haber Servisi Tiyatro sanatçısı Savaş Dinçel dün gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurlandı. Ailesi, dostları ve sevenlerinin katılımıyla düzenlenen törenlerde, sanat ve siyaset dünyası bir araya geldi. Geçirdiği iç kanama sonucu önceki gün yaşamını yitiren Dinçel için ilk tören Harbiye Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nda düzenlendi. Dinçel’in Türk bayrağına sarılı tabutu, sanatçı dostlarının omuzlarında tiyatro sahnesine getirildi. Buradaki törende konuşan İstanbul Valisi Muammer Güler, Dinçel’in çok sevilen bir sanatçı olduğunu ifade ederek “Türk tiyatrosuna büyük emekleri vardı. Gıpta edilecek bir insandı. Türkiye için büyük bir kayıp oldu’’ dedi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, sanat dünyasına başsağlığı dilediğini belirterek Dinçel’in iz bırakan tiyatrocu olduğunu, Şehir Tiyatroları’na büyük emeğinin geçtiğini ifade etti. Dinçel’in ölümünün Türkiye için de büyük bir kayıp olduğunu belirten AKP İstanbul Milletvekili Osman Yağmurdereli, “Yeri doldurulamayacak bir sanatçımızı yitirdik’’ diye konuştu. Dinçel’in yetiştirdiği tiyatro sanatçıları adına konuşan Şevket Çoruh da onu her zaman seveceğini söyledi. Konuşmaların ardından Dinçel’in tabutunun önünde saygı geçişi yapıldı, sanatçının naaşı sahneden alkışlar ve gözyaşlarıyla uğurlandı. Dinçel’in cenazesi daha sonra Teşvikiye Camii’ne gütürüldü. Dinçel, burada kılınan öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verildi. Dinçel için düzenlenen törenlere, Dinçel’in eşi Sumru Dinçel ve oğlu Barış Dinçel, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, eski CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek, 1 Tamamen kendi kontrolü altına almak ve kullanmak. 2 Tümüyle yok saymak ve ortadan kaldırmak. Bu iki yöntemin coğrafyası da yoktur. Hemen her yerde aynı yaklaşımla karşılaşmıştır sanatçılar. Ama ne olursa olsun, kaybetmiş gibi görünseler de kazanan hep onlar olmuştur. Büyük sanatçılar için vatan ve zaman tartışması da olmaz. Onlar nereye giderse gitsin, doğduğu toprağın insanıdır. Zaman kavramı da işlemez onlara. Hatta zaman geçtikçe tazelenirler. Yeri geldikçe aktarmadan geçemediğim bir Çin sözüdür: Bir yıl sonrasını düşünüyorsan, tohum ek. On yıl sonrasını düşünüyorsan, ağaç dik. Yüz yıl sonrasını düşünüyorsan, toplumu eğit. Buna benim kendimce bir ekim var: Bin yıl sonrasını düşünüyorsan, sanatçı yetiştir. ??? Anadolu’nun en eski sanatçıları ozanlarımızın “söz sanatının” bütün inceliklerini kullanarak yazdıkları dörtlükler, hâlâ güncel değil mi? Yüzlerce yıl öncesinden bugüne ışık tutmuyorlar mı? Yunus Emre’nin şu sözünden daha hümanist kaç söylem vardır: “Bir insanı incittinse, bu kıldığın namaz değil!” Bugün Türkiye’de, dini araç, vahşi kapitalizmi haraç edinmiş bir iktidar var. Doğal olarak sanata karşı. Olsa olsa ne kadarını kullanabilirim diye bakıyor. Ötesi batıyor. Hele birazcık gerçekleri söyleyen varsa, kendisine yeryüzünden köşe beğensin! Hükümet kadrolarının sanata şaşı bakışı yetmiyormuş gibi, kimi sorumlu noktadaki sorumsuzlar, özel kurumların sanata olan desteğini bile yönlendirmeye girişebiliyorlar! “Onu değil de bunu destekleyin” diye dayatıyorlar. Şunu en iyi iktidardakiler biliyor: Sanata bulaşmış bir kişi, bağnazlaşamaz... Onu, körü körüne bir düşüncenin peşinden sürükleyemezsiniz... ??? Bu durumda ne yapmalı? Sanatın gücüne inanan herkes, bütün gücüyle sanatı desteklemeli. Evet, karanlığa sürükleniş var. Ama bu karamsarlığa sürüklememeli bizi. O zaman karanlığa biz davetiye çıkarmış oluruz. Son gelişmeler, toplumsal mücadelenin bir dayanağının da sanat olduğunu gösterdi bize. Resim sanatından söz sanatına, tiyatrodan müziğe her alanda sanat toplumla buluşmalı... Sanatın aydınlığı, yüzü karanlığa dönük herkesi kuşatmalı. Bir anlamda karanlığın kuşatmasını tersine çevirmeli... Gelin; sadece sanatı sevmekle, sanatçılar zor duruma düşünce onları desteklemekle kalmayalım... Sanatla iç içe olmayı bir yaşam biçimi olarak yerleştirelim. O gün kendimizi daha güçlü hissedeceğiz... Sanatın ışığı boş sandalyeleri, salonları değil, insan yüzlerini aydınlatmak ister... ankcum?cumhuriyet.com.tr YARGITAY KARARI Fotoğraf: VEDAT ARIK Bele sarılmak ‘cinsel saldırı’ ANKARA (ANKA) Yargıtay 5. Ceza Dairesi, evine gelen komşusunun beline sarılan sanığın davranışını “Vücut dokunulmazlığını ihlal eden cinsel saldırı suçu” olarak değerlendirdi. Komşusunun beline sarılan sanığı “cinsel taciz” suçunu işlediği gerekçesiyle mahkum eden yerel mahkemenin kararını bozan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın 7 yıla kadar hapis istemiyle yargılanması gerektiğine karar verdi. Ayancık Sulh Ceza Mahkemesi; hükümlünün olay günü evlerine gelen mağdurenin belinden tutarak sarıldığını, onun da karşı koyup tekme atması üzerine bıraktığını ve bu nedenle sanığı Türk Ceza Kanunu’nun 105. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “cinsel taciz” suçunu işlediği gerekçesiyle mahkum etti. Teşvikiye Camii’ndeki törenin ardından Savaş Dinçel Zincirlikuyu’da toprağa verildi. CHP İl Başkanı Gürsel Tekin, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, eski SODEV Başkanı Ercan Karakaş, Müjdat Gezen,Altan Erkekli, Şevket Altuğ, Gülriz Sururi, Serdar Gökhan,Tarık Akan,Ali Poyrazoğlu,Aliye Uzunatağan, Mustafa Alabora, Perihan Savaş, Sevinç Erbulak, gazetemiz yazarı Zeynep Oral, gazeteciler Ali Kırca ve Uğur Dündar’ın da aralarında bulunduğu çok sayıda isim katıldı. Aliye Uzunatağan: Savaş Dinçel benim çocukluk arkadaşımdı, Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde de birlikte çalıştık. Savaş, toplum içindeki duruşuna dikkat eden, çok has bir sanatçıydı. Oynadığı rollere insanı yakalayıp koyardı. Müşfik Kenter: Çok önemli bir tiyatrocuydu. Dünyanın en güzel ve en zor işlerinden birini yapıyordu. Onun önünde saygıyla eğiliyorum. Perihan Savaş: Çok değerli bir sanatçımızı yitirdik. Değerli bir dosttu, üzgünüm. Altan Erkekli: En son Eve Dönüş filminde birlikte rol almıştık. Onun yazdığı bir oyunda oynayacaktım. Çok sevdiğim bir dosttu. Çok değerli bir sanatçıyı yitirdik. Gülriz Sururi: Çok güzel bir dostluğumuz vardı. Çok iyi bir sanatçı, iyi bir insandı. EGÖDER BAŞKANI YARGILANACAK Cumhuriyet Mitingi’ni organize etmeye dava İstanbul Haber ServisiEge Öğretim Elemanları Derneği’ne (EGÖDER) Cumhuriyet Mitingleri’ni organize ettiği gerekçesiye dava açıldı. İzmir Cumhuriyet Savcılığı’nca hazırlanan iddianamede, EGÖDER’in, öğretim üyelerine Cumhuriyet Mitingleri’ne katılma çağrısı yaparak dernek tüzüğüne aykırı faaliyette bulunduğu ileri sürüldü. İzmir Cumhuriyet Savcılığı, EGÖDER Başkanı Prof. Dr. Necla Nişli’nin “Dernekler yasası’na aykırı faaliyette bulunduğunu” ileri sürdü. Nişli’nin yargılanmasına İzmir 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nde başlanacak. Ege Üniversitesi öğretim üyeleri tarafından kurulan EGÖDER, İzmir’deki öğretim elemanlarını Ankara’da Tandoğan, İstanbul’da Çağlayan ve Manisa’da yapılan mitinglerin kitlesel katılımını sağlamış ve İzmir Cumhuriyet Mitingi düzenleme kurulunda yer almıştı. Toplumsal Güçbirliği (TGB) Dayanışma Platformu, Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) ve Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği ise miting düzenlemenin anayasal bir hak olduğunu belirterek, “EGÖDER’e açılan bu soruşturmanın laik Cumhuriyetin değerlerini korumaya çalışan demokratik kitle örgütlerine gözdağı vermek ve sindirmek için yapıldığını ve aydınlıktan korkan, karanlık güçlerin hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacağını” ifade ettiler. Sanat dünyası yasta Berhan Şimşek: Çok değerli bir sanatçı, iyi bir dosttu. Ondan çok şey öğrendim. Yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı. Mehmet Ali Alabora: Savaş Dinçel benim amcamdı. Hem bir aile dostumu, hem önemli bir sanatçıyı yitirdim. Yargıtay ‘cinsel taciz’ saymadı Dosyanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesi, sanığın işlediği suçun “cinsel taciz” değil “cinsel saldırı” suçu olduğuna ve bu nedenle görevli mahkemenin de Asliye Ceza Mahkemesi olduğuna karar vererek yerel mahkemenin kararını bozdu. Yargıtay 5. Ceza Dairesi kararında şöyle denildi: “Hükümlünün fiilinin 5237 sayılı TCK’nin 102/1. maddesinde düzenlenen vücut dokunulmazlığını ihlal eden cinsel saldırı suçu niteliğinde olduğu ve bu suça ilişkin yargılama yapmak ve 5252 sayılı kanunun 9/3. maddesine göre lehe olan yasayı belirleme görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait bulunduğu gözetilmeyerek eylemin 105/1. maddesine uyan cinsel taciz suçu kapsamında olduğunun kabulü ile yazılı şekilde uygulama yapılması bozmayı gerektirmiştir.” The Economist, PKK’liler için liberal bir affın çıkabileceği iddiasında bulundu ‘Erdoğan Bush’a bazı sözler verdi’ LONDRA (ANKA) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı George W. Bush’a bazı sözler vermiş olabileceği öne sürüldü. The Economist dergisi, TSK’nin sınır ötesi operasyonu ve ABD’nin verdiği desteği değerlendirdiği haberinde, ABD ve Türkiye’nin bir anlaşma yapmış olabileceğini öne sürerek “Başbakan Erdoğan’ın George Bush’a bazı sözler verdiği sanılıyor. Bunlar, Kürtlerin bölgesel hükümetinin tanınmasını ve PKK savaşçıları için daha liberal bir affı içeriyor” iddiasında bulundu. İngiliz The Economist dergisi, TSK’nin sınır ötesi operasyonunu değerlendirdiği haberinde, “Sınır ötesi operasyonlar” başlığı altında “Türkiye ile Amerika arasında bir anlaşma oldu mu?” spotunu kullandı. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta son yılların en büyük sınır ötesi harekâtını gerçekleştirdiğine işaret eden dergi, “Türkiye’nin en üst düzey generali,Amerikalıların sadece hava operasyonuna onay vermediğini, aynı zamanda gerekli istihbaratı sağladığını söyledi” diye yazdı. Bunun “hassas bir balans ayarının” sonucu olabileceğini belirten dergi, Amerikalıların Kuzey Irak’ın istikrarsızlaşmasını istemedikleri, ancak hayati bir NATO müttefiki olan Türkiye ile ilişkileri kurtarmayı amaçladıkları yorumunu yaptı. The Economist, birçok Iraklı Kürt’ün Türkiye’nin operasyonunun tek amacının PKK olmadığına inandığını belirtti ve “Türkiye ile ABD arasında anlaşma” iddiasında bulundu. Dergi şunları yazdı: “Belki Amerika ve Türkiye bir anlaşma yaptı. Amerika’nın sınırlı Türk operasyonlarına desteği ve Iraklı Kürtlerin PKK’ye karşı harekete geçmeleri emrini verme sözünün karşısında Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın George Bush’a bazı sözler verdiğine inanılıyor. Bunlar, Kürtlerin Irak’taki bölgesel hükümetinin tanınmasını ve PKK savaşçıları için daha liberal bir affın getirilmesini içeriyor.” Önceki “affın” sonuç vermediğini öne süren dergi, “Şimdi hükümet, şiddete karışmayan tüm PKK savaşçılarını affedebilir. 20 yıldır asilere karşı verilen mücadelenin ardından Türkiye, askeri önlemlerin tek başına Kürt sorununu çözemeyeceğini biliyor” değerlendirmesinde bulundu. 7 yıla kadar hapis istenebilir Bozma kararının ardından yerel mahkeme yeni bir karar verecek. TCK’de yer alan cinsel taciz suçunu işleyenler üç aydan iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanırken, cinsel saldırı suçunu işleyenler ise iki yıldan 7 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle