27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 17 ARALIK 2007 PAZARTESİ 4 EĞİTİMSEN HABERLER Erdoğan, Kuzey Irak’taki harekâta kara kuvvetlerinin de katıldığını bildirdi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Öğretmenler yarın sevk eyleminde ? Öğretmenler, hükümetin eğitim alanına yönelik benzer politikalarından biri olarak gördükleri ek ders ücreti kesintisine karşı, sevk alarak okulları boşaltacaklar. ADANA (Cumhuriyet Bürosu) Öğretmenler, ek ders ücretlerinin haksız yere kesintiye uğraması dolayısıyla yarın sevk eylemi yapacak. EğitimSen Adana Şubesi Başkanı Güven Boğa, AKP hükümetinin eğitim alanına yönelik benzer politikalarından biri olarak gördükleri ek ders ücreti kesintisine karşı, sevk alarak okulları boşaltacaklarını belirtti. Öğretmenlerin ek ders ücretlerindeki sorunların çözüleceği yerde, diğer sorunlarla birlikte artarak sürdüğünü, ayda dört defadan fazla sevk alınması halinde sevk alınan günlerin ek ders ücretleri yerine tam gün ücretlerin kesilmesi uygulamasına devam edildiğini anımsatan Boğa, “Ayrıca dini bayramlarda hafta içi tatil olan günlerin ücretlerinin de tam gün kesilmesi uygulaması öğretmenler açısından ciddi hak kayıpları yaşanmasına neden olacaktır. Önümüzdeki Kurban Bayramı tatilinin iki gününün hafta içine denk gelmesi nedeniyle o günlere ilişkin sadece ek ders ücretleri kesilmesi gerekirken tüm günün ücretleri kesilecek ve o hafta öğretmenler hiç ek ders ücreti alamayacaklardır” dedi. ‘Harekât başarılı’ HAKAN DİRİK/EMRE DÖKER Küreselleşen Nedir? “Küreselleşme” nedir ve neler küreselleşiyor? “Küreselleşme”, yani “bütün dünya ölçeğinde yaygınlaşma”, “birbiriyle benzeşme”, “karşılıklı etkileşme” anlamlarına geliyorsa, nelerin bu ölçütlere uyduğunu düşünmeliyiz. Para küreselleşiyor. En doğru olanı budur. Para, anında dünyanın bir ucundan öteki ucuna uçuyor, işlem görüyor, alıyor, satıyor. Para ile ilgili her şey küreselleşiyor. Bu kimin yararınadır? Elbette para sahiplerinin. Bu da açık. Bilgi küreselleşiyor. Bu da doğru. Her türden bilgiye anında ulaşma olanağı var. Bilgisayarlar ve internet bunu sağlıyor. Adalet küreselleşiyor mu? Hayır. Kesinlikle hayır. Adalet, hatta giderek daha da fazla güçlü olanın yararına çalışıyor. Eşitlik küreselleşiyor mu? Asla. Özgürlük küreselleşiyor mu? Asla. Adalet, eşitlik, özgürlük kimlerin yararına çalışıyor? Parayı ve bilgiyi yönetenlerin yararına çalışıyor. Kimdir onlar? Amerika’dır, Avrupa ülkeleridir, Japonya’dır, aslında hepsinin de üstünde çokuluslu şirketlerdir. Küreselleşmeyi yönetenlerin önündeki engeller nelerdir? Ulusal devlet ve ulusalcı güçler. Bağımsızlık isteyenler, ulusal birlik, ulusal çıkar yandaşları küresel güçlerin istemediği güç kaynakları mıdır? Kesinlikle evet. Bu durumda küresel para ve bilgiyi yönetenler ne yaparlar? Ulusal birliği bozarlar, ulusal bütünlüğü parçalamaya uğraşırlar, çünkü o zaman bölünmüş yapıyı çok kolaylıkla istedikleri biçime sokabilirler. Ülkeler nasıl bölünür? Ülkeler etnik köken farkları kışkırtılarak, dinsel inanç farklılıkları kullanılarak bölünürler. Günümüzde yoksullarla varsıllar arasında bir çatışma oluyor mu? Kesinlikle hayır. Böyle bir çelişkinin üzerinde bile durulmuyor. Demek ki, oyun son derece açık oynanıyor. Evet, son derece açık oynanıyor. Emek küreselleşiyor mu? Kesinlikle hayır. Bakın, kaçak işçi olarak ülke değiştirmeye çalışırken Ege Denizi’nde boğulanlar durumu çok açık anlatıyor. Emek küreselleşmiyor. İnsan küreselleşmiyor, tersine yerelleşiyor. Hızlı değişimden korkan insan toplulukları eski kimliklerine, dinsel kimliklere, etnik köken kimliklerine sığınıyor. Dinlerin bütün dünyada yükselişinin kaynağı bu. Bilincin yerini yeniden inanç alıyor. Bütün dünyayı tek bir pazara çevirmenin bedelleri çok ağır ödeniyor. Pazar ekonomisinin bedelleri çok ağır ödeniyor. Gelir dağılımı eşitsizliği daha da artıyor. Onun için de neyin küreselleştiğine aklımızla bakmamız gerekiyor. Vitrinin arkasında neler olup bittiğine iyi bakmamız gerekiyor. Türkiye’nin parçalanma planlarına ve AKP’ye verilen role doğru bakmamız gerekiyor. Küreselleşen paranın ve bilginin gücünü görmemiz gerekiyor. Yaşanan tarihin doğrularını ve yalanlarını anlamamız gerekiyor. Küreselleşme? Bir gelişme mi, bir yanılsama mı, karşı konulamaz bir gidiş mi, karşı konulması gereken bir sürükleniş mi?.. Bilinçle düşünülüp hareket edilmesi gereken yaşamsal bir konudur bu. Geleceğimiz buna bağlı... erdalatak@gmail.com erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com ÖDEMİŞ Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin terör örgütü PKK’ye yönelik Kuzey Irak’a gerçekleştirdiği harekâtın ilk sonuçlarının “başarılı” olduğunu söyledi. Aralarında Beydağ Barajı’nın da bulunduğu bir dizi tesisin açılışı için Ödemiş’e gelen Başbakan Erdoğan, önceki gece başlatılan harekâtla ilgili bilgi verdi. Operasyona hava unsurlarının yanı sıra kara kuvvetlerinin de katıldığını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: “Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın kuzeyinde terör örgütü hedeflerine, örgütün kamp merkezlerine yönelik kapsamlı hava harekâtı icra etmiştir. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki, gece şartlarında gerçekleşen bu harekât ilk değerlendirmelerimize göre başarılı olmuştur. Hedeflerini vuran hava kuvvetlerimize ait savaş uçakları sağ salim üslerine dönmüş, kara kuvvetlerimiz destek unsurlarıyla herekâta iştirak etmiştir. Hedeflerin isabet oranlarını belirlemeye yönelik değerlendirme çalışmaları devam etmektedir. Bu harekâtın icra ve planlamasında görev alan başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere kuvvet komu Ödemiş’te bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir dizi açılış töreninin yanısıra davetli olduğu kuruluşlarda konuşma yaptı. Erdoğan, TSK’nin Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği herakâtla ilgili bilgiler de verdi. (Fotoğraf: AA) tanlarımız, kahraman pilotlarımız ve tüm Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarını şahsım, hükümetim ve milletim adına tebrik ediyorum, kutluyorum. Biz hükümet olarak bölücü terör örgütüne karşı siyasi, askeri, diplomatik, sosyol ve ekonomik bütün araçları en etkili biçimde kullanmaya kararlıyız. Ülkemizin, milletimizin birlik ve bütünlüğü, huzur ve selameti için verdiğimiz bu mücadele içerde ve dışarda aynı kararlılıkla devam edecektir.” lantısında yaptığı konuşmada ise AKP hükümetinin ülkeyi soktuğu yol nedeniyle Türkiye’den ayrılabileceğini açıklayan Fazıl Say’a yanıt verdi. Başbakan Erdoğan, “Bu ülkenin sanatçısı bu ülkeyi terk etmez, bu topraklarda doğan, bu topraklarda kalır” diye konuştu. Yaklaşan Kurban Bayramı nedeniyle de geçmişten örnek veren Başbakan Erdoğan, “Eskiden mahalle baskısı değil, mahalle dayanışması vardı” dedi. Muhalefeti eleştirdi Başbakan Erdoğan, harekâtla ilgili bilgilendirmenin ardından muhalefete yüklendi. Muhalefeti “hazımsızlık”la suçladı. Kadrolaşma yapmadıklarını savundu. Türkiye’de “zihniyet değişimi” yaşandığını dile getirdi. Erdoğan, İzmir Tepekule’de düzenlenen “Nesiller Buluşuyor” top Eylem kararı Ulusal bayramlarda bu tür bir uygulama yapılmazken dini bayramlarda böyle bir kesintiye gidilmesinin adaletli bir uygulama olmadığını irdeleyen Boğa, “Taleplerimize yönelik, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan herhangi bir açıklamanın yapılmamış olması da sendikamızı, Türkiye çapında uygulanmak üzere eylem kararları almaya zorlamıştır. Alınan eylem kararı gereği, 18 Aralık 2007 Salı günü (yarın), ek ders ücretlerimizin haksız yere kesintiye uğramasına ve AKP hükümetinin eğitim alanına yönelik benzer politikalarına karşı sevk alarak iş bırakıp okulları boşaltacağız. Eğitim emekçilerine yönelik haksızlıklara karşı demokratik tepkilerimizi göstermeye kararlıyız. Bu konuda kamuoyunun, demokratik sendikal hakları için alanlara çıkan eğitim emekçilerini destekleyeceğine inanıyoruz” dedi. ‘Ulus devlet tasfiye ediliyor’ BCP’nin ‘Cumhuriyetçi Seferberlik’ toplantısında konuşan Genel Başkan Mümtaz Soysal, ‘Gün, karanlığa gidiş için seferberlik günüdür. Seferberliğe yazılma yeri de BCP’dir’ dedi İstanbul Haber Servisi Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) Genel Başkanı Mümtaz Soysal, AKP iktidarıyla Cumhuriyet değerlerinin yok edilmek ve ulus devletin ortadan kaldırılmak istendiğini belirterek “Gün, karanlığa gidiş için seferberlik günüdür. Seferberliğe yazılma yeri de BCP’dir” dedi. BCP, “Ulusal Bağımsızlık ve Toplumsal Eşitlik için Cumhuriyetçi Seferberlik” toplantılarının üçüncüsünü, dün Beşiktaş’taki Elif Center Toplantı Salonu’nda gerçekleştirdi. Toplantıya konuşmacı olarak BCP Genel Başkanı ve gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Mümtaz Soysal, BCP üyesi Ankara Üniversitesi (AÜ) Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birgül Ayman Güler ve konuk konuşmacı olarak da gazeteci yazar Tuncay Özkan katıldı. Soysal, Cumhuriyetin kalelerinin ele geçirildiğini belirterek BCP olarak bu karanlığa gidişi durdurmanın tek yolunun seferber etmek olduğunu söyledi. “Seferberliğin yazılma yeri BCP’dir” diyen Soysal şunları söyledi: “BCP, Cumhuriyetçi değerler arasındaki bütünlüğü savunmaktadır. Laik düşünce yapısı ile ekonomik ve siyasal bağımsızlık anlayışı bir bütünlük içinde savunulmalıdır. Bu bütünlük bozulursa yıkıma sürükleniş başlar. Türkiye’de insanlar bağımsız düşünmeyi ilke edinmelidir, bu sayede çözümler ortaya konabilir. Çözüme varmanın yolu eşgüdümlü mücadeledir. Hak arayışının arkasına güç koymak gerekir” Prof. Güler de, AKP’nin karşıdevrim gücü olduğunu söyledi. AKP’nin, 22 Temmuz seçimlerinden aldığı sahte cesaretle yeni anayasa çalışmaları yapnasını eleştiren Güler, AKP’nin ulus devlete karşı sinsi bir oyun içinde baş aktör olduğunu belirtti. Güler, “Bu parlamento, pek çok yönden meşru değildir. Karşıdevrim güçleri yeni anayasa yapamaz” diye konuştu. Fazıl Say’ın, AKP’nin uygulamalarına tepki göstererek “Türkiye’yi terk edebilirim” yönündeki açıklaması değişik tutumlara neden oldu. Bu ülkeyi daha önceki yıllarda ve yüzyıllarda çok sayıda insan terk etti. Bu terk etmelerin değişik nedenleri oldu. Başka ülkelerde iş aramak, yeni yaşamlar kurmak için gidenler büyük çoğunluğu oluşturdular. Dramatik olanı ise siyasi nedenlerle ülkeyi terk edenlerdi. Jön Türklerin 2. Abdülhamit döneminde uzun yıllar yurtdışında örgütlendiklerini biliriz. 2. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle 1908 yılında döndüler ve bir kısmı yeni iktidarın parçası haline geldiler. ??? Bizim gençlik dönemimizde de yurtdışına büyük kaçışlar oldu. 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından büyük siyasi göçler yaşandı. Avrupa ülkeleri Türkiye’den kaçan siyasi mültecilere uzun yıllar yurt oldu. O yıllarda yurtdışına çıkıp bir daha ülkesine dönemeyen arkadaşlarımızın sayısı az değildir. Ülkeyi Terk Etmek ve Fazıl Say... Belki son yılların en büyük siyasi göçü 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yaşandı. Binlerce insan askeri darbenin hışmından kurtulmak amacıyla Avrupa ülkelerine yerleşti. ??? Yurtdışında yaşamak zordur. Kültürünü, dilini bilmediğiniz bir yabancı ülkede yaşama tutunmaya çalışmak kolay değildir. Ben yıllarca yurtdışında yaşamak zorunda kalan ve Türkiye’ye dönemeyen arkadaşlarımın ne büyük bir sıla özlemi çektiklerine defalarca tanık oldum. Gitmek ve dönememek, çok acı ve zor bir hayattır. Nâzım Hikmet, Yılmaz Güney, Zekeriya Sertel gidip de dönemeyen binlerce önemli aydınımızdan sadece bir kaçıdır. Ayrıca yıllarca yurtdışında yaşamak zorunda kalıp ömrünün son yıllarını ancak Türkiye’de geçirebilenleri de tanıyoruz. ??? Fazıl Say’ın babası Ahmet Say, 12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra tutuklananlardandı. Ahmet’le askeri cezaevinin aynı koğuşlarında birlikte kaldık. Fazıl o zaman yeni doğmuş küçük bir çocuktu. Fazıl, bu ülkede insanların muhalif oldukları zaman neler çektiklerine çocukluğundan beri tanık olanlardandı. Fazıl Say’ın bazı endişeleri olduğunu söylemesi ve bu nedenle ülkeyi terk etmek istediğini söylemesi, bazı kesimleri öfkelendirmiş. İnternet sitelerinde akıl almaz tartışmalara tanık oluyorum. Öfkelenmemek ve onu anlamaya çalışmak gerekiyor. Bu korkuların, endişelerin toplumun bir kesiminde yaygın olduğunu biliyoruz. O zaman bu korkuların, endişelerin ortadan kalkması için öncelikle duyarlı davranması gerekenler bu ülkeyi yönetenlerdir. Bu açıdan AKP hükümetinin daha duyarlı bir tutum içine girmesi gerekiyor. Fazıl Say bu ülkenin iyi yetişmiş, dünya çapında bir üne sahip olmuş önemli bir sanatçısı. Sanatçıların duyarlılıkları farklıdır. Onların tutumları, kavrayışları, tepkileri toplumun çoğunluğuyla ters düşebilir. Bundan daha doğal ne olabilir ki! ??? Doğru olanı, bu ülkenin yetişmiş sanatçılarına karşı daha dikkatli ve özenli davranması gerekiyor. Hoyratlığa gerek yok. Onun söylediklerinden bazıları rahatsız olabilir. Olsun. Zaten sanatçı biraz da rahatsız edendir, büyük çoğunluk gibi düşünmeyendir. Türkiye, bir geçiş dönemi yaşıyor. Bu geçiş döneminin, toplumu kamplara bölmeden, demokratik çoğulculuğu geliştirerek aşılması kolay değil. Çünkü tarafların birbirini anlaması giderek zorlaşıyor. Toplumun bir kesimi gerçekten ciddi endişeler içinde, kendilerini çaresiz hissediyorlar. Bunu anlamak gereki yor. Bunu doğru okumak ve doğru anlayacak bir ortam yaratmak gerekiyor. ??? Ülkeyi terk etmek kolay değil… Doğru olanı bu ülkeyi hep birlikte yaşanılır bir hale getirmek için çalışmak. Askeri darbeler döneminde, birçoğumuzun önüne “Gitmek mi, kalmak mı” ikilemi dikildi. Çoğumuz burada kaldık. Bu ülkeyi yönetenlerin acımasızlıklarının tanığı ve mağduru olduk. Tabii muhalifi de… Bu ülke hepimizin. Olumluluklarıyla ve olumsuzluklarıyla. Ne yazık ki, farklı olanın, az olanın pek iyi muamele görmediği bir ülke burası… Hrant Dink de bu ülkede kalmakta direnenlerdendi. Malatya’da vahşice öldürülenler de… Gelin artık, bu ülkeyi başka ülkelere gidilen, kaçılan bir yer olmaktan çıkaralım. Farklılıklarımızı, demokratik bir sistemin içinde yaşatacak olgunlukta bir kültürü birlikte oluşturalım… Çok mu zor? TÜMÖD’den YÖK Başkanı açıklaması İstanbul Haber Servisi Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) yöneticileri, YÖK Başkanlığı’na getirilen Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’ın daha önce rektörlük yapmamasının ve hiçbir idari görevde bulunmamasının yasalara aykırı olduğunu belirtti. TÜMÖD Genel Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı ve derneğin Genel Sekreteri Suay Karaman tarafından yapılan ortak açıklamada, anayasanın 131. ve YÖK Yasası’nın 6. maddesine göre üye atanırken “rektörlük ve öğretim üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik verilmesi” koşulunun öngörüldüğü anımsatıldı. Prof. Özcan’ın daha önce rektörlük yapmadığı gibi kısa süreli bir bölüm başkanlığı dışında idari görevde bulunmadığına da dikkat çekilen açıklamada, “Akademik kariyerine ilişkin bilgiler ışığında ‘başarılı hizmet yapmış’ profesör sayılması da mümkün görünmemektedir” denildi. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle