18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2007 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Cumhuriyetle yaşıt sosyolog Mübeccel Kıray’ın cenazesi yarın İstanbul’da toprağa verilecek 9 Sosyoloji bir ustasını yitirdi ? Türkiye’de toplumbilim alanında önemli çalışmalara imza atan, sosyolojinin üniversitelerde kurumsallaşmasında önemli rol oynayan toplumbilimci Prof. Dr. Mübeccel Belik Kıray yaşamını yitirdi. Sosyoloji dünyasında “Beco” lakabıyla bilinen Kıray’ın cenazesi yarın İstanbul’da toprağa verilecek. İstanbul Haber Servisi Türkiye’de toplumbilim alanında önemli çalışmalara imza atan, sosyolojinin üniversitelerde kurumsallaşmasında çok önemli rol oynayan ve toplumsal değişmeyi ele alma tarzı ile bir ekol oluşturan toplumbilimci Prof. Dr. Mübeccel Belik Kıray (84) yaşamını yitirdi. Sosyoloji dünyasında “Beco” lakabıyla bilinen Kıray’ın cenazesi yarın İstanbul’da toprağa verilecek. Türkiye’deki pek çok sosyoloğun hocası Prof. Dr. Kıray, akciğerindeki kan pıhtısından doğan komplikasyon nedeniyle iki haftadır tedavi gördüğü Amerikan Hastanesi’nde önceki gece hayatını kaybetti. Kıray’ın cenazesi yarın Levent Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu’da aile mezarlığında toprağa verilecek. Türk sosyoloji tarihinin saygın ve etkin isimlerinden Mübeccel Kıray, Kentleşme Yazıları, Örgütleşemeyen Kent: İzmir, Değişen Toplum Yapısı, Toplumsal Yapı Toplumsal Değişme, Seçme Yazılar, Ereğli; Ağır sanayiden önce bir sahil kasabası, Mübeccel B. Kıray İçin Yazılar ve Tüketim Normları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma adlı eserlere imza attı. Doktor unvanı ve Aydınlanma Kadınları Ödülü’nü aldı. 1994’te Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) şeref üyeliğine seçildi. Arkasına hiç bakmayan bir sosyolog... Kadıköy Belediyesi’nin projesi kapsamında ilçedeki 78 bin öğrenci diş taramasından geçirilecek. Anadolu Üniversitesi Fahri Doktor unvanı ve Aydınlanma Kadınları Ödülü’nü aldı Mübeccel Kıray, 1923’te İzmir’de doğdu. 1940’ta İzmir Lisesi’nden, 1944’te Ankara Üniversitesi’nden mezun oldu. 1946’da Ankara Üni versitesi’nden Antropoloji Ph.D. dereceleri aldı. 1960’ta doçent, 1966’da profesör oldu. 19731974 yılları arasında Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümü’nde öğretim üyeliği yaptı ve sekiz yıl başkanı olduğu bu bölümün kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı. Daha sonra ODTÜ’den ayrılarak “Morris Ginsberg Fellow” olarak London Schools of Economics’e gitti. Dönüşünde önce İstanbul Teknik Üniversitesi’nde, 1982’den sonra da Marmara Üniversitesi’nde çalıştı. Bu arada bir yıl University of Texas in Austin’de ders verdi. 1989’da emekli oldu. Çalıştığı süre içerisinde Norveç Bergen, Kahire Amerikan, ABD Berkley ve Zürih Teknik üniversitelerinde seri konferanslar verdi. ODTÜ Mustafa Parlar Ödülü, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Fahri Türkiye’de sosyal bilimci olmak... übeccel Kıray, Tarih Vakfı’nın Kuşaklar Buluşması toplantıları kapsamında yaptığı konuşmada, anne ve babasının Cumhuriyetin kurulma yıllarını yaşamış insanlar oluşunu, babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin her tarafını gezdiğini anlatmıştı. İzmir’de yatılı okuldan sonra 1940’ta Ankara’da Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ne başladığını, aralarında Behice Boran’ın da bulunduğu çok değerli hocalarının olduğunu, 2. Dünya Savaşı’na denk gelen bu yılların genç bir öğrenci olarak kendisi üzerinde bıraktığı etkileri, bir süreliğine ABD’ye gidişini aktaran Kıray, Türkiye’de sosyal bilim M ci olmak üzerine de şunları söylemişti: “Meslek sahibi olmak, bir sosyal bilimci için hiç de o kadar kolay değil. İş için bir sürü yere müracaat ediyorum. ‘Sen nereden mezunsun?’ ‘Amerika’dan’, ‘O iyi, lisansını nerede yaptın’, ‘Dil Tarih’te’, ‘O kötü, olmaz’ diyorlar. ‘Sen kimsin, ne yaptın’ diyen yok. Çok içerliyordum bu hale. Peki sonra ne yaptım sanıyorsunuz? Bir Amerikan firmasında 4 sene daktiloluk yaptım, dünyada benim kadar kötü sekreter olmamıştır. Sonra oturdum, bir şeyler yazdım, doçentlik tezimi İstanbul Üniversitesi’ne verdim. Bunları özellikle anlatıyo rum. Siz zannediyorsunuz ki, sadece 1980’lerde sosyal bilimcilerin başlarına bir şeyler geldi. Hayır! Türkiye gibi memleketlerde sosyal bilimcilik her zaman handikaptır. İstanbul Üniversitesi’ne girmek için müracaat ettim. Dil imtihanına giriyorum. Rezalet İngilizcesi olan bir mümeyyiz, İngilizce metin okuyor, ben Türkçesini yazıyorum, iki gün sonra mektup geliyor, ‘Başaramadığınızı üzülerek bildiririz’. Ama bende hiç geri basmak yok. Nereden geliyor bu, bilmem. O kadar da tembel bir insanım ki. Mücadele etmek çok gayret isteyen bir şey… Yine de yaptım…” Türk sosyoloji tarihinin saygın ve etkin isimlerinden Mübeccel Kıray, Kentleşme Yazıları, Örgütleşemeyen Kent: İzmir, Değişen Toplum Yapısı, Toplumsal Yapı Toplumsal Değişme, Seçme Yazılar, Ereğli; Ağır sanayiden önce bir sahil kasabası, Mübeccel B. Kıray İçin Yazılar ve Tüketim Normları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Araştırma adlı eserlere imza attı. Ayrıca Kıray’ın anılarını içeren “Hayatımda Hiç Arkaya Bakmadım” adlı bir kitap da Fulya Atacan, Fuat Ercan, Hatice Kurtuluş ve Mehmet Türkay tarafından kaleme alındı. Kitabın “Sunuş” yazısında Kıray hakkında şu ifadeler yer alıyor: “Mübeccel Kıray’ın ortaya koyduğu bakış açısı, öğrencileri için toplumu anlama çabasında kritik bir yer ve öneme sahip olmuştur. Dünya ve Türkiye’de son çeyrek yüzyılda yaşananların genel olarak ortaya çıkardığı eğilimlerden en önemlisi, olup bitenleri anlama çabasının bütünsellikten uzak, parçalanmış olmasıdır. Kıray’ın şablonlara takılıp kalmayan bütünsel bakış açısını, kendi yaşamöyküsünü anlatırken izlemek mümkündür.” Mübeccel Kıray kitapta kendisinin hiçbir zaman geriye bakan bir insan olmadığına işaret ederek, yaşamında olan her şeyi, olduğu gibi kabul ettiğini, sonradan irdelemeye de uğraşmadığını söylemişti. Kıray, “Onun için de eskiden yaşadıklarımı, hele onlar hakkında özellikle o zamanlar ne düşündüğünü hiç hatırlamam. Durum böyleyken dostlarım, eski öğrencilerim, yeni meslektaşlarım, doğrusu çok zor bir işe giriştiler. Uzun saatler art arda gelen sorularla elimizdeki yaşam hikâyesini ve bir sosyal bilimcinin genel düşüncelerini ortaya çıkardılar. Benim değil ama Fulya’nın, Hatice’nin, Mehmet’in, Fuat’ın ve elbette Gülhan’ın emeklerinin heder olmadığını düşünmek istiyorum. Çünkü, doğrusu 1998’in Ekimi’nden 1999’un Ocak’ına kadar her hafta üç, dört saat konuştuktan sonra ayrıca dostlarımın günlerce süren, bunları bir metin haline getirme çalışmaları sahiden olağanüstü idi” demişti. Diş taramasında vahim sonuçlar İstanbul Haber Servisi Kadıköy Belediyesi ilçedeki ilköğretim okullarında okuyan 2 bin 285 öğrencinin dişlerini ücretsiz tedavi etti, 9 bin 755 öğrenciye de ücretsiz diş taraması yaptı. Belediye Başkanı Selami Öztürk, ilçedeki tüm öğrencilerin taramadan geçirileceğini belirterek, yapılan taramalarda ise vahim sonuçlarla karşıldığını söyledi. “Çocuklarımızın Gülüşüne Sağlık” sloganıyla hayata geçirilen proje kapsamında 78 bin öğrencinin diş taramasından geçirilmesi planlanıyor. Yaklaşık 8 aydır yürütülen proje kapsamında özellikle dar gelirli ailelerin çocukları ilk kez diş fırçası ve diş tedavisi ile tanışma fırsatı buldu. Başkanı Selami Öztürk, projenin benzerinin İsviçre’de yapıldığını anımsatarak “Proje için İçerenköy’de bu amaçla büyük bir Ağız ve Diş Sağlığı Polikliniği açtık. ” dedi. Tarama ve eğitimler sırasında kötü sonuçlarla karşılaştıklarını anımsatan Öztürk, “Bazı çocukların diş fırçası ve diş doktoruyla ilk kez tanışmalarına tanık olduk. Evlerinde aynı diş fırçasını kullandıklarını söyleyenler oldu. Aileler ise bu konuda çok bilinçsiz” diye konuştu. ‘VETOLU’ YASA YİNE MECLİS’TE ‘Nükleer santral geleceği karartır’ İstanbul Haber Servisi TBMM Genel Kurulu’nda, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto ederek tekrar Meclis’e gönderdiği, “Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun”a ilişkin görüşmeler sürerken çevreciler de seslerini yükseltti. Çevreciler, Türkiye’nin nükleere yatırım yapması halinde karanlıkta kalacağına ve santrallarda kullanılan uranyumun da tükenmek üzere olduğuna dikkat çekerek yenilenebilir enerji kaynaklarının önemine vurgu yaptılar. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Hilal Atıcı, nükleere yatırılan her kuruşun, Türkiye’de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine dayanan bir gelecek umudunu kararttığını belirtti. Bu konuda tüm milletvekillerini sağduyulu olmaya çağıran Atıcı, “Türkiye’deki enerji verimliliği potansiyeli, onlarca büyük ölçekli nükleer santralı önleyebilir büyüklükte.” dedi. Türkiye Çevre Platformu Koordinatörü Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar da, nükleerin, kaynağı sınırlı fosil yakıtlar gibi sonu olmayan bir yol olduğuna dikkat çekti. baskıları hâlâ sürüyor ve çağdaş demokratik ortamdan henüz yoksun sayılıyoruz. Buna karşın fikir, sanat, bilim, kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel gelişim sürecinde elbette ‘aydınlanma’nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uygarlığa giden yolun fikir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 1999 yılında başlanılan iki ana başlık altında dört ödül verilmesi yöntemi geçen yıl değiştirildi. 2008 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Ana Dalı’nda karikatür; Bilimsel Araştırma Ana Dalı’nda Sosyal Bilimler Araştırması olarak belirlendi. Adaylara başarılar diliyoruz. Yunus Nadi Armağanı Yarışması, 1946’da kuruldu; hem geçmişe hem geleceğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demokrat Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti’yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını bu doğrultuda koydu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnız CHP’nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları Türkiye’de de izleniyordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncülüğü üstlendi, altmış yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağanı’yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye’de de yarışmaların ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyonundan söz açılabilir; eleştirel bir yaklaşımla sakıncaları gündeme getirilebilir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konularında yapılan yatırımların çok yararlı olduğu rahatlıkla söylenebilir. 62. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2008 Zamanla ödüller arasında ayrımlar ortaya çıkar; bir yarışma kurumsallaştıkça, amacı, nitelikleri, karakteri belirginleşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi amaçlarına yönelik yarışmalar düzenlemeleri ve ödüller dağıt maları da bu alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtıyor. Kimi bankaların, şirketlerin, ticari tekellerin reklam amacıyla düzenledikleri yarışmaların ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yarışması adıyla aralıksız olarak kırk yılı aşkın bir sürede düzenli olarak gerçekleştirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bütün baltalanmalara ve olumsuz yatırımlara karşın sürekli gelişiyor ve yaygınlaşıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye’de tam değil; siyasal iktidarların ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 2007 ile 1 Şubat 2008 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’yla aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Mehmet Başaran, Tarık Dursun K., Sami Karaören, Emin Özdemir. Ş İ İ R Ödüle 1 Nisan 2007 ile 1 Şubat 2008 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’ ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Cevat Çapan, Muzaffer İlhan Erdost, Doğan Hızlan, Kemal Özer. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. İoanna Kuçuradi, Prof. Dr. Türkel Minibaş, Prof. Dr. Ahmet Mumcu. K A R İ K A T Ü R Karikatürlerin boyutu 30x40 cm.’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla 5 karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Kâmil Masaracı, Tan Oral, Ferit Öngören, Turhan Selçuk, Tonguç Yaşar. No: 2 34381 Şişli / İstanbul adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması şartı geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2008 Çarşamba günü açıklanacaktır. HER DAL İÇİN GEÇERLİ R O M A N Ödüle 1 Nisan 2007 ile 1 Şubat 2008 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir ‘kitap dosyası’yla aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, Ahmet Cemal, Konur Ertop, Prof. Dr. Şara Sayın, Prof. Dr. Tahsin Yücel. S O S Y A L B İ L İ M L E R A R A Ş T I R M A S I Ödüle 1 Nisan 2007 ile 1 Şubat 2008 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayıma hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul ödülü kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Erdal Atabek, Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. GENEL KOŞULLAR Ödüller, her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. (Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar gerçek ad ve adreslerini ve telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtları yarışma dışında tutmak zorundayız. Adayların yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 15 Şubat 2008 Cuma günü saat 17.00’ye kadar ‘Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sok. Ö D Ü L Her dal için: 2.000 YTL. KATILMA BELGESİ ADIM, SOYADIM: ADRESİM: TELEFONUM: KATILDIĞIM DAL: CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle