24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Bosna Hersek’i 10’la geçtik, Avrupa Şampiyonası’na adımızı yazdırdık Alnımızın teriyle 2008’e Türkiye: 1 B.Hersek: 0 HAKEMLER:Eric Braamhaar (7), Arend Brink (7), Patrick Gerritsen (7) (Hollanda) TÜRKİYE: Rüştü (7), Gökhan Gönül (7), Servet (6), Emre Aşık (7), Hakan Balta (6), Hamit (7), Mehmet Aurelio (7), E.Belözoğlu (7), Arda (5) (dk. 77 Tuncay), Nihat (8) (dk.90 Gökdeniz), Semih (6) (dk. 61 Sabri 5) BOSNA HERSEK: Guso (6), Berberovic (6), Nadarevic (6), Bajic (6), Merzic (6) (dk89. Muharemovic), Maletic (6), Krunic (6), Misimovic (6), İbricic (6) (dk. 76 İbisevic), Rahimic (5), Dzeko (5) (dk. 83 Salihovic) GOLLER: Dk. 43 Nihat SARI KARTLAR: Semih (Türkiye); Berberovic (Bosna Hersek) Nihat attığı kritik gollerle ulusal takımı sırtladı (Fotoğraflar:FATİH ERDOĞDUSAMİ GÜREL) ELEŞTİRİ ARİF KIZILYALIN O Son Düdük Bazı maçlar vardır oynanmaz, izlenmez, yazılmaz; yaşanır. İşte Türkiye Bosna Hersek karşılaşması “Türküm”, “Türkiye Cumhuriyeti yurttaşıyım” diyenler için öyle bir 90 dakikaydı. Dün sahada onlar ve biz vardık. Kimdik biz? Şeref tribünündeki Murat Başesgioğlu, Haluk Ulusoy, kapalıdaki Ahmet, numaralıdaki Mehmet, açıktaki Ayşe, kale arkasındaki Leyla... Evet dün birer Rüştü’ydük, Arda’ydık, Semih’tik, Emre’ydik, Nihat’tık. Ali Sami Yen’de 22 bindik ama 75 milyonun bir parçasıydık. Sonuçta Bosna galibiyetiyle zor da olsa Viyana Zürih kapılarından Avrupa 2008’e girişi yaptık. Özel bir gündü dün. İnanın maç öncesi 25 bin bayrağı gören herkes o an futbolcu olmak istedi. “Keşke ben de oynasaydım” dedik. Ama sahada oynamak o kadar kolay değildi. Baskı, stres, sıkıntı prangaları yapışmıştı Terim ve öğrencilerinin ayaklarına. Nasıl yapışmasın ki? Atamayacağın bir golün, elinden sekip ağlara gidecek bir vuruşun faturasını düşünebiliyor musunuz? Keşke gruptaki son maçın sonuna kalmasaydı final vizesi de rahat rahat keyifli bir karşılaşma seyretseydik. Ama yazgımız böyle kaleme alınmıştı... İlk yarım saat hop oturdu hop kalktı Ali Sami Yen. Sadece seyirciler değil, ülkenin devlet kademesindeki yöneticiler de aynı sıkıntıyı duydu, basın tribünündeki tarafsız olması gereken bizler de... Ama nasıl tarafsız olunur ki bir yanda Türkiye varken? Evet, taraftık. Nihat yokladı, Emre yokladı, Hamit yokladı olmadı. Şutlar ya zayıftı ya birilerine çarptı, paslar yerini bulmadı, frikikler hedef şaştı. Bosna’nın direği yalayan Misimovic çıkışlı şutu sonrası kendimize geldik. Arda, Hamit derken; Nihat tam yerine vurdu. Gözyaşları seldi artık. Koca koca adamlar ağlıyordu tribünlerde, yazarlar, eski futbolcular, eski hakemler, başkanlar, valiler, emniyet müdürleri... 10 iyiydi hedefe giden yolda ama riskliydi. İkinci 45 dakika fark açılmayınca tam bir eziyete dönüştü. Seyirci sustu, futbolcuların ayağı topa gitmedi. Bir Marco, biraz Gökhan direniyordu, biraz da Emre Aşık. Semih’in yerine giren Sabri de çözüm olmadı eriyişe. Süre tükeniyordu ama takım da bitiyordu artık kafaca, fizikçe... Diri Bosna belki daha fazla gelse işimiz zorlaşabilirdi ama onların da ayağı topa gitmedi. Koskoca Türkiye’nin tek ortak paydası Ay Yıldızlı formayı ezip geçmek onların da içine sinmiyordu galiba. Tuncay’ın karşı karşıya kaldığı andaki vuruşu gol olsa, Hamit’in frikiki direkte patlamasa uzatmalardaki 3 dakika insanların ömründen 3 yılı götürmezdi. Ah işte o 3 dakika... “İzledim” diyen yalan söyler. Gözler kapandı, avuçlar kavuşturuldu. Ahlar, vahlar, “Vur Emre gitsin şu toppppp...”, “Hadi güzel oğlum taça taça...” sesleri yankılandı tribünlerde... Hollandalı hakem Eric Braamhaar’ın çaldığı düdük ise galiba son dönemlerdeki en güzel sesti tüm Türkiye için. Herkes derin bir oh çekti. Çünkü iyi başladığımız ancak bir ara kaybeder gibi olduğumuz final biletine ulaşmıştık bu son düdükle... Teşekkürler Türkiye... HİLMİ TÜRKAY Bir Norveç maçı oynadık Oslo’da... Nasıl bir oyundu, nasıl bir mücadeleydi, her anı heyecan doluydu. Hop oturup hop kalktık, ilk golü rakip attı, telaşlanmadık, bildiğimizi oynamaya devam ettik, sonra... Evet sonra iki gol birden geldi; zoru başarmıştık, 70 milyon ayaktaydı, gencinden yaşlısına... Sokaklara döküldük, oysa bu iş buralara kadar sarkmamalıydı, daha öncesinden bitmeliydi. Ama olsun; bu galibiyet çok önemliydi bizim için... Norveç ağır yara almıştı, Bosna Hersek son karşılaşmamızdı. Ciddiye almalıydık, rakibin her ne kadar iddiası olmasa da... Norveç, İstanbul’dan iyi haberler bekleyecekti. Biz kendi işimize bakalım, Norveç bizi ilgilendirmez. Bosna takımının gelişine bakıyorum, öyle rahattılar ki... Kafile sinemaya gelir gibiydi sanki... 3 4 oyuncuları yok, daha önceden yaptıkları bir çalışma yok, her birinin eli kolu dolu, bol bol alışveriş yapmışlar. Bir taraftan maç zor geçecek diye düşünürken diğer yandan da gördüklerim ve duyduklarımdan sonra bu karşılaşmanın hiç zor olmayacağı görüşü ağırlık kazanıyor bende... Ama gördüklerimizi ve duyduklarımızı yine bir tarafa bırakalım biz, çıkıp aslanlar gibi topumuzu oynayalım, 2008’e de bileğimizin hakkıyla gidelim. Bu iş olacak, herkesin inancı tam. Ancak bir motivasyon eksikliği olabilir, nedenine gelince; Terim’le ilgili bu maçtan sonra bırakacağı şeklindeki açıklamalar... Birkaç gün böyle haberler hep ön planda yer aldı. Öğrencileri yanına giderek “Beraber geldik, beraber gideriz” diye destek verdi. Sonra federasyonun yaptığı bir açıklama geldi: “Hocamızla yola devam.” Hiç gerek yoktu bunlara, yeri ve zamanı da değildi. Fatih hoca bırakır veya devam eder bunlar daha sonra konuşulacak şeyler. Biz öncelikle Bosna Hersek maçına bakalım. Gece uzun mu olacak yoksa kısa mı göreceğiz. Atmosfer mükemmel, Ali Sami Yen hınca hınç dolu... Herkes hep birlikte bağırıyor: “Türkiye... Türkiye...” Oyuna iyi başlıyoruz, böyle devam edersek işimiz kolay olacak ama görüyorum ki enerjimizi kontrol edemiyoruz, karşılığında erken düşüş baş gösteriyor. Bosna takımı da önce çok adamla kapanıyor sonra da hücuma yayılıyor; pres, ayağa top ve kaleye şut çekme üç önemli unsur ama bu uygulamayı yapamıyoruz. Böyle gitmeyecek tabii ki. Yeneceğiz, zorundayız da... Rakip 8 kişiyle yeniden kapanıyor, açmaya çalışıyoruz, başaramıyoruz. Gökhan Gönül ve Hamit Altıntop’un bulunduğu sağ kulvardan iyi toplar getiriyoruz. Ne yazık ki “iş bitirici” ortaya çıkmıyor. Ama biri çıkacak. İlk bölümün bitimine az bir zaman kala Nihat çıkıyor ortaya. Sert vuruşu Bosna ağlarında... Keyfimize diyecek yok... İkinci bölümden sıkılıyorum. Tempo çok düşük. Mücadele ne bana ne de izleyenlere zevk vermiyor. İki taraf da iddiasız bir maç oynuyor gibiydiler. Seyircimiz de cenaze evindeydi sanki. Film izler gibi oturdular yerlerinde. Öyle ya da böyle, iyi veya kötü. Sonuçta kazandık. Önemli olan da bu değil miydi bizim için. Haydi şimdi hep birlikte 2008’e yürüyelim arkadaşlar. Ne mutlu Türk’üm diyene! C Takımlar Yunanistan TÜRKİYE Norveç B.Hersek Moldova Macaristan Malta O 12 12 12 12 12 12 12 GRUBU G 10 7 7 4 3 4 1 B 1 3 2 1 3 2 M 1 2 3 7 6 8 9 A 25 25 27 16 12 11 10 Y 10 11 11 22 19 22 31 P 31 24 23 13 12 12 5 Avj. +15 +14 +16 6 7 11 21 CUMHURİYET 18 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle