23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 EKİM 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ Fas’ta başlayan İslamlaştırma tehdidine karşı Tunus’un efsanevi lideri Burgiba, Atatürk’ün devrimlerini örnek alarak mücadele etti 9 Kuzey Afrika’ da laikliğin kalesi uzey Afrika’nın en batı ucu olan Fas’ta başlayan İslamlaştırma süreci, Mağrip’in küçük ülkesi Tunus için de önemli bir tehdit unsuru oldu. Ülke 1956 yılında Fransızlardan bağımsızlığını aldıktan sonra, ülkenin efsanevi lideri Habib Burgiba, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk devrimini örnek aldığını açıkladı. Burgiba, “İslami yönetim” ve “dışarıdan kontrol edilen İslamlaştırma çabalarına” karşı ülkesini korudu. Tunus bugün, Mağrip coğrafyasındaki yoğun İslamlaştırma çabalarına karşın, laik düzenini özenle sürdürme çabasında... Tunus’ta diğer Kuzey Afrika ülkelerindekine olduğuna benzer bir süreç işledi. Ancak, daha çok Cezayir’deki sürece benzer gelişmeler yaşandı. Tunus da diğer Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi 7. yüzyılda İslamiyet ile tanışmıştı. Bugün Tunus’un bulunduğu coğrafyanın İslam imparatorluğuna bağlanmasından sonra ülke halkı İslamı kabul etti. Ardından hilafete bağlı Ifrıkiyye eyaletinin bir parçası oldu. Bu eyaletin idare merkezi de Tunus’taydı. K T yanı sıra Şiilik de kendisini göstermeye başlamıştı. Fatımiler bundan sonra Tunus’u da içine alan Ifrıkiyye eyaletinin yönetimini Zirilere verdi. Ziriler Fatımilere bağlı bir özerk yönetimdi. Ziriler 1051’de Fatımilerle bağlantılarını kopardılar ve bağımsız oldular. Ancak Fatımi yönetiminin etkisi devam etti. Ancak Zirilerin Şiilikten çıkarak Sünniliği benimsemeleri üzerine sıkıntılı bir dönem başladı. Fatımiler, bunu kabul etmediler ve Zirilerin yönetimindeki bölgede Beni Hilal isyanının çıkarılmasını sağladılar. Yani bugün Irak’ta mezhepler arası yürütülmekte olan kanlı oyunun bir benzeri o dönemde yaşanmıştı. Bu isyan, ülke tarihine damgasını vurdu. Çok sayıda kent tahrip edildi, yüzyıllar içinde oluşturulmuş bir uygarlık yok oldu. Zirilerin Tunus üzerindeki egemenliği 1148’e kadar sürdü. Ardından ülkede Muvahhidiler sonra da Hafsiler bağımsız bir yönetim kurdu. Hafsilerin yönetimi 1574’e kadar sürdü. Bu tarihte Tunus, Osmanlıların eyaleti haline geldi. Tu unus 1956 yılında Fransızlardan bağımsızlığını aldıktan sonra, ülkenin efsanevi lideri Habib Burgiba, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Türk devrimini örnek aldığını açıkladı. Burgiba, “İslami yönetim” ve “dışarıdan kontrol edilen İslamlaştırma çabalarına” karşı ülkesini korudu. mek için Düstur Partisi kuruldu. Başına da Habib Burgiba geçti. Burgiba laik düşünceye inanması ve İslamcı yönetime soğuk bakmasına karşın, Fransa’ya karşı direnişin İslami yönünün ağır basması nedeniyle bu düşüncelerini çok fazla ortaya çıkarmadı. Burgiba için ilk aşamada önemli olan, ülkenin Fransız egemenliğinden kurtulmasıydı. Burgiba 19341936 ve 19381942 yılları arasında cezaevine atıldı. 1945 yılında ise Tunus’tan kaçarak Kahire’ye gitti. Amacı, ülkesindeki direnişi dışarıdan yönetmekti. Burgiba 1949 yılına kadar Kahire’de kaldı ve Tunus’un bağımsızlık mücadelesi için Arap ülkelerinden destek aradı. Ancak, o dönemde Soğuk Savaş’ın yeni başlamış olması ve Sovyetler Birliği ile ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika üzerindeki rekabetinde yeni dengelerin ortaya çıkması, Tunus’un bağımsızlık sürecini de etkiledi. Tabii, Burgiba’nın bu girişimleri, o dönemde ABD’nin Ortadoğu’da filizlendirmeye çalıştığı kendi güdümündeki Ü lkesindeki İslamcı akımları destekleyen Sudan’la ilişkisini askıya alan Tunus’un en önemli iç sorunu ise İslami Yöneliş Hareketi... Bu nedenle Tunus, Haziran 1993’te, Afrika Birliği zirvesinde Sudan’a karşı oluşturulan cephenin içinde yer aldı. Bin Ali’nin bütün İslamcı faaliyetleri yasaklamasına karşın sıkıntı henüz ortadan kalkmış değil. İslamcı yapılanmalar tarafından pek de olumlu karşılanmıyordu. Onlara göre Burgiba’nın bağımsızlık için gösterdiği çaba, Tunusluların Fransızlar tarafından kıyıma uğratılmasına neden oluyordu. Burgiba’nın antiemperyalist tutumu, ABD’yi kaygılandırır olmuştu. Çünkü Washington yönetimi, bu özelliği ile Burgiba’nın Sovyetler Birliği’nin etkisi altına girmesine kesin gözüyle bakıyordu. ABD için Tunus’un yitirilmesi demek, Kuzey Afrika coğrafyasında önemli bir mevzinin Sovyetler Birliği’nin eline geçmesi demekti. Zaten Cezayir bu konuda Fas’ta yaşanan gelişmelere aykırı olarak, ABD’nin politikalarında önemli bir kırılmaya neden olmuştu. Tunus’un da Cezayir gibi sosyalist bloka kayması, ABD için ciddi bir sıkıntı olacaktı. Tabii, yine devreye İslam kavramı sokuldu. Ülkenin Müslüman kökleri, zaten gerekli zemini hazırlıyordu. Üstelik bağımsızlık mücadelesi de İslami değerlerle yürütülüyordu. nus’un bu statüsü 1881’e sürdü. 12 Mayıs 1881’de Fransa Tunus’u işgal etti. Osmanlı yönetimi de fiilen sona erdi. FArdından Fransa, ülkeye bir genel vali atadı. RANSIZ İŞGALİ ARİHİ ŞİİSÜNNİ ÇEKİŞMESİ T Tunus’ta İslamın kökleşmesi Fatımiler döneminde başladı. 910 yılından sonra Tunus topraklarına Fatımiler hükmetmeye başladılar. Fatımilerin yöneticileri kendilerinin Hz. Ali’nin soyundan geldiklerini ileri sürüyordu ve Şii inancını savunuyorlardı. Fatımiler, daha sonra Mısır’ı ele geçirince başkentlerini de 972 yılında Kahire’ye taşıdılar. Böylece, Mağrip coğrafyasında, Sünni İslam inancının Ancak Fransa ülkeyi daha iyi kontrol altında tutabilmek için Osmanlı döneminde Tunus’ta etkin olan “bey” yönetimini de korumayı tercih etti. Yani, işgal ateşini maşa ile tutmayı amaçladı. Ancak ateş yine de Fransız işgal güçlerini yaktı. Ülkede çok sayıda ayaklanma meydana geldi. Aynı Cezayir örneğinde olduğu gibi, Tunus’ta da İslami motifler, ülkenin geçmişteki geleneksel köklerine bağlı olarak bağımsızlık mücadelesinde de ön plandaydı. Bütün ayaklanmalar kanlı bir şekilde bastırıldı. İşte bu durum aslında ülkenin bağımsızlık sonrası karşılaşacağı İslamlaştırılma/dinselleştirilmesi girişimlerine de önemli zemin oluşturacaktı. Bağımsızlık mücadelesinde etkin olabil Burgiba: Atatürk’ün izinden giden lider B urgiba’nın çabaları sonuç verdi ve 20 Mart 1956’da Fransa Tunus’tan çekilmek zorunda kaldı. Ülke bağımsızlığını ilan etti. Burgiba bağımsızlık sonrası attığı adımlarda ise Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek aldı. Kemalist devrimin bütün unsurlarını dikkatle inceleyen Burgiba, bölgesel ve uluslararası gelişmeler bağlamında laikliğin öneminin farkındaydı. Kahire’de kaldığı süre içinde Mısır’daki İslamcı akımlarla ilişki kurmuş, İslamcı akımların yurtdışından nasıl etki altına alınıp kullanılabileceğini görmüştü. Bu nedenle de özellikle din ve devlet işlerinin ayrılması konusunda kararlıydı. Ülkesinde Batılı tarzda bir değişim dönüşüm süreci başlatacaktı. Ancak, Tunus’ta gerek ulusal mücadelenin önemli bir unsurunun İslam olması gerekse ülkenin tarihi köklerinin İslamiyet ile iç içe bulunması, Burgiba’nın işini zorlaştırdı. Üstelik ABD’nin bölgeye olan etkisi de yavaş yavaş artıyordu. Washington yönetimi, Cezayir dışında ikinci bir stratejik ülkenin sola kaymasına izin veremezdi. İşte Burgiba bütün bu dengeler bağlamında çok net bir strateji izledi. Cumhurbaşkanlığına getirildi. Devleti İslamcı yaklaşımlardan uzaklaştırdı. Partisinin adını Sosyalist Düstur Partisi olarak değiştirdi. İslami eğitim kurumu olan Zeytune Üniversitesi’ni ve diğer İslamcı eğitim kurumlarını kapattı. Camilerdeki faaliyetleri sıkı denetim altına aldı. ARBE VE DEĞİŞİM Sudan kaynaklı İslami hareket B Eşiyle Türkiye’ye ziyarette bulunan Habib Burgiba, devrimini örnek aldığını açıkladığı Atatürk’ün mozalesine çelenk bırakıyor. DBu durum, İslamcı tabanı güçlü olan kesimlerde büyük bir tepkiye neden oldu. Tepki, özellikle Mısır’da yerleşik Müslüman Kardeşler ve Cezayir’deki İslamcı yapılanmalar tarafından beslendi. ABD açısından ülkenin siyasi İslama doğru dönüşüm geçirmesi zorunluydu. Oluşan bu tepkiyi kendi lehine çevirip değerlendirmek isteyen General Abidin bin Ali, 7 Kasım 1987’de Burgiba’ya karşı bir hükümet darbesi yaptı. Yönetimi eline aldı. Bin Ali, İslamcı kesime reform yapacağı vaadinde bulundu ve özellikle dışarıdan beslenen kesimdeki hareketliliğin azalmasını sağladı. Bin Ali önce İslami muhalefete karşı siyasi liberalizm, daha fazla demokrasi ve çok partili sistem vaat etti. Mısır’da Enver Sedat’ın, Sudan’da Cafer Numayri’nin taktiklerini izledi. Önce Mekke’ye gitti. Konuşmalarında sık sık İslamdan referanslar vermeye başladı. Hatta Zeytune Camii’ni yeniden açtı. İslami Yöneliş Hareketi’ne yeniden kendi gazetesini yayımlama izni vereceği taahhüdünde bulundu. Ancak, bu durum bir süre sonra Bin Ali’nin İslamcı kuşatması ile karşı karşıya kaldı. Çünkü ABD’nin yeşil kuşak ve ılımlı İslam projesi için dış dinamikler harekete geçmişti. Bin Ali, İslamcılar için olumlu bir karşılık ile ulusal uzlaşma yapısına katıldı. Ancak bir yıl sonra böyle bir partinin dinle siyaseti bir arada yürüteceği kaygısını dile getirmeye başladı. Buna ek olarak 1988 seçimlerinde İslamcılar bağımsız aday olarak girdikleri seçimlerde, Bin Ali’nin partisine rakip olacaklarını gösterdiler. Ayrıca, gelişmelerin dikkatle izlendiği Cezayir’de dini partilerin seçime girmesine vize verildi. 1989 yılındaki yerel seçimlerde FIS zafer kazanınca, Bin Ali, İslamcı kesimle iplerini kopardı. 1989 seçimlerinde Bin Ali’nin Anayasal Demokratik Düzen Partisi seçimlerde mecliste mutlak çoğunluk sağladı. İslami kuşatma sürüyor B Tunus’un efsanevi lideri Habib Burgiba, eşiyle birlikte. ugün, ülkesindeki İslamcı akımları destekleyen Sudan’la ilişkisini askıya alan Tunus’un en önemli iç sorunu ise İslami Yöneliş Hareketi... Bu nedenle Tunus, Haziran 1993’te, Kahire’de gerçekleştirilen Afrika Birliği zirvesinde Sudan’a karşı oluşturulan cephenin içinde yer aldı. Bin Ali’nin bütün İslamcı faaliyetleri yasaklamasına karşın sıkıntı henüz ortadan kalkmış değil. Ülkenin resmi verilerine göre okuma yazma oranı yüzde 50’nin biraz üzerinde. Din eğitimi veren okulların tamamı ise Burgiba döneminde kapatılmış durumda. Ancak İslamcı kuşatma Tunus için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Doğal olarak ülkenin idari ve siyasi yapısı da buna göre şekillendirilmiş. Seçim kanununa göre muhalefet partileri, 163 üyeli parlamentoda sadece 21 sandalye kontenjanı ile sınırlandırılmış durumda. Muhalefet partileri parlamento içinde seslerini duyurabilseler de iktidar partisinin uygulamalarını engelleyebilecek güçleri bulunmuyor. İktidar partisi de gücünü koruyabiliyor. 1994 yılının Mart ayında yapılan seçimlerde oyların yüzde 97.7’sini iktidar partisi almıştı. TUNUS’UN Demokratik Anayasal Birlik Partisi: Eski Cumhurbaşkanı Burgiba’nın kurmuş olduğu Sosyalist Düstur (Anayasa) Partisi’nin devamıdır ve Tunus’ta halen iktidarı elinde bulundurmaktadır. Batıcı ve sosyalist bir anlayışa sahiptir. Birleşmeci Demokratik Birlik Partisi: Arap milliyetçiliğini, Irak ve Suriye’de hâkim olan Baas ideolojisine benzer bir ideolojiyi sa SİYASİ PARTİLERİ nus’taki siyasi partilerin en zayıfıdır. Adalet ve Gelişme Partisi: Bu da eski İstiklal Partisi’nin bir devamıdır. Sosyalist ve liberal bir anlayışa sahiptir. Tunus’ta yürürlükte olan partiler kanunu İslâmi amaçlı siyasi parti kurulmasına izin vermediğinden sahnedeki partiler hep liberal veya sosyalist anlayışı temsil etmektedir. vunmaktadır. İlerici Sosyalist Birlik Partisi: Milliyetçi ve solcu bir anlayışa sahiptir. Sosyalist Demokratlar Hareketi: Muhalefet partilerinin başında gelen sosyalist çizgideki bir partidir. Islah ve Yenilik Partisi: Eski Tunus Komünist Partisi’nin devamıdır. Geçmişi 1920’lere kadar uzanan bu parti kitle tabanı açısından Tu ugün Tunus’taki en önemli İslamcı yapılanma, aslında başlangıçta İslami Yöneliş Hareketi olarak ortaya çıkan Nahda (Diriliş) hareketi olarak görülüyor. Nahda hareketi düşünce itibarıyla Sudan’daki İslami Milli Cephe’ye yakın. İslami Yöneliş Hareketi, 1969’da Raşid Gannusi’yle Abdulfettah Moro’nun öncülüğünde kuruldu. Tunus yönetimi ilk kuruluş yıllarında İslami Yöneliş Hareketi’yle bir çatışmaya girmedi. Ancak güçlenmeye başlayınca üzerindeki baskıyı artırdı. 1981’de İslami Yöneliş Hareketi, legal teşkilatlanma hakkı almak üzere İçişleri Bakanlığı’na başvurdu. Bunun üzerine hareketin ileri gelenlerinden 106 kişi tutuklandı. Zeynelabidin Bin Ali iktidara geldikten sonra sürgündeki İslami Yöneliş mensuplarının Tunus’a dönmelerine izin verdi. Hatta bu hareketin siyasi yönden örgütlenmesine izin vereceğini vaat etti. İslami Yöneliş’in ileri gelenleri de yönetimle uyum ve uzlaşma içinde çalışabilmek için hareketlerinin adını Nahda yani Diriliş olarak değiştirdi. Ancak daha sonra örgüt, gerçek amacını İslami bir yönetim kurma şeklinde ortaya koymaya başlayınca hükümetin tutumu değişti. Anlaşıldı ki, örgüt demokratik hoşgörü ortamını kullanarak siyasi açıdan yönetimi eline almayı amaçlıyordu. Hareket mensuplarından birçok kişi tutuklandı. Yayın ve eğitim faaliyetleri durduruldu. Bu harekete destek verdikleri bilinen ticari kuruluşlar kapatıldı. Bu aslında, örgüte dışarıdan gelen finansın kesilmesi anlamına geliyordu. Nahda’nın gerek Mısır’dan gerekse Cezayir’deki İslamcı yapılanmalardan yardım aldığı biliniyordu. Nahda üzerindeki soruşturma yoğunlaştıkça örgütün devlet içinde ciddi bir yapılanmaya gittiği ortaya çıktı. Yönetim zaman yitirmeden gerekli önlemleri aldı. Bütün İslâmi çalışmaları yasakladı. Resmi kuruluşlara türban yasağı getirildi. YARIN: MISIR’DA TEHLİKELİ OYUN CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle