19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EKİM 2007 PAZARTESİ 4 BÜYÜKANIT’TAN ABD’YE HABERLER Doç. Dr. Kocasakal, AKP iktidarının hukuku içine sindiremediğini belirtti 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Ayağınıza kurşun sıktınız’ ? Genelkurmay Başkanı Büyükanıt, ABD Temsilciler Meclisi’ndeki Ermeni tasarısıyla ilgili olarak “Müttefik bir ülke böyle davranamaz” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, ABD Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nun “sözde Ermeni soykırımı” tasarısını kabul etmesi durumunda, “ABD ile askeri ilişkilerin hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını” belirtti. Büyükanıt, Milliyet gazetesinde yer alan demecinde, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilen Ermeni tasarısını değerlendirdi. Büyükanıt, tasarıya ilişkin görüşlerini, gönderdiği bir mektupla ABD Genelkurmay Başkanı Orgeneral Peter Pace’e ilettiğini, ayrıca kendisini telefonla da aradığını bildirdi. Büyükanıt şunları söyledi: “Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nin kabul ettiği karar, hazin ve üzüntü verici bir karardır. Ben Genelkurmay Başkanı’yım, güvenlik sorunlarıyla ilgilenirim, siyasetçi değilim... Bu bağlamda ABD, ayağına kurşun sıktı. Şunu söyleyebilirim: Komiteden geçen bu karar, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda da kabul edilirse ABD ile askeri ilişkilerimiz hiçbir zaman eskisi gibi olamaz. Bunu Türk kamuoyuna anlatamayız. Duyduğum bu endişeleri ABD Genelkurmay Başkanı’na oylama öncesi gönderdiğim mektupta ve daha sonra telefon görüşmemizde açıkça ifade ettim. ABD, şüphesiz önemli bir müttefikimiz, ancak müttefik bir ülke böyle davranamaz.” ‘Yargı tehdit altında’ HİLAL KÖSE Kaz Dağları Yağmalanırken... Dağların sesi çıkmaz mı sanıyorlar? Dağların sesi çıkar. Dağların sesi rüzgârlardır, ırmaklardır. Dağlar rüzgârlarla seslenir, ırmaklarla gürülder. Kaz Dağları tarihin coğrafyaya emanetidir. Altında altın vardır, üstünde zeytin. Zeytin binlerce yıldır doğanın canlısıdır. Altın binlerce yıldır orada yatmaktadır. Şimdi Kaz Dağları delik deşik edilmek isteniyor. Sondajlar başlamış. Yakın gelecekte bu yağma durdurulmazsa zeytin bu cinayetin kurbanı olacak. Altını alıp gidecekler. Ondan sonra ne altın kalacak ne zeytin. Geriye artık yüzüne bakamayacağımız topraklar kalacak. ??? Çanakkale şehitleri orada yatıyor. ‘Bu topraklar için can vermiş yiğit asker.’ Ona nasıl açıklanacak bu gözü dönmüş yağma? Bu ‘altına hücum’lar, bu yeni yağmacılar? Bunlar için mi can vermişti o yüz binlerce şehit? Vatan toprakları parsellenip satılsın diye mi? Kaz Dağları da şehit düşsün diye mi bu para babalarına? Vatanı satsınlar diye mi geldiler Ankara’ya bu yeni gelenler? ‘Muhafazakâr demokrat’ diyenler kendilerine. Böyle mi ‘muhafaza’ ediyorlar vatan topraklarını? Böyle mi ‘demokrat’lar, halka kulaklarını tıkamış? Onlar ne muhafazakâr ne demokrat. Onlara gerekeni yapacak olan bu halk. ??? Çanakkale yöresi, Ayvalık, Küçükkuyu, Ören örgütleniyor. Çanakkale Çevre Platformu harekete geçiyor. Halk, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları ayakta. Bu kez altıncıların sandığı gibi olmayacak. Orada adını halkın koyduğu bir referandum yapılıyor. Kaz Dağları savunuluyor, savunulacak. ??? Çanakkale savunması yeniden yaşanacak. ‘Kim nerede’ diye bir soru yok. Hepimiz oradayız. O kazılar duracak. Tarihin coğrafyaya emanetini hep birlikte koruyacağız. Zeytin galip gelecek. Dağların sesi çıkmaz mı sanıyorsunuz. Dağların sesi rüzgarlârdır, ırmaklardır. Dağların sesi biziz. Dağların ayakları bizim ayaklarımızdır. Biz halkız ve ayağa kalkıyoruz... email: erdalatak@gmailçcom [email protected] www.erdalatabek.com Galatarasay Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ümit Kocasakal, AKP iktidarının hukuku içine sindiremediğini ve yargı bağımsızlığının en belirgin olarak bu dönemde zedelendiğini söyledi. AKP’nin hazırlattığı taslağın yürürlüğe girmesi durumunda, var olan anayasada eleştirilen yargı bağımsızlığına ilişkin hükümlerin mumla aranacağını ifade eden Kocasakal, siyasi erkin yüksek mahkemelere yargıç ataması düşüncesini “bir felaket” olarak niteledi. Yargının, siyasi iktidarların hukukun içinde kalmasını sağlayan tek yapı olduğuna dikkat çeken Kocasakal, “denetleyecek erkin içini denetlenecek olanın doldurması” durumunda olacakları kimsenin tahmin edemeyeceğini söyledi. Yargı bağımsızlığının ortadan kalkması halinde en önemli emniyet su ? Kocasakal, AKP’nin hazırlattığı anayasa taslağının yürürlüğe girmesi durumunda, var olan anayasada eleştirilen yargı bağımsızlığına ilişkin hükümlerin mumla aranacağını ifade etti. Kocasakal, “Anayasaya aykırılığı denetleyecek erk, siyasi iktidardan bağımsız olamıyorsa ne olur bir düşünün” dedi. pabının devreden çıkacağına işaret ederek “Bir anayasanız var. Anayasaya aykırılığı denetleyecek erk, siyasi iktidardan bağımsız olamıyorsa ne olur bir düşünün. Bir tür sivil darbe biçiminde algılanabilecek bu durum, rejim değişikliğine ya da başka tehlikelere yol açacaktır” diye konuştu. kilisinin bir yargılamaya ilişkin “Ben bu davanın beraatla biteceğine eminim” dediğini anımsatan Kocasakal, mahkemeye yapılan bu telkinin aynı zamanda suç olduğunun altını çizerek “Ceza kanunlarının içini doldurmak tamamen bağımsız mahkemelerin işidir. Yerel mahkemeler hukuki nitelemeyi yapar, Yargıtay gerekli denetimi yapar. Bunların hepsinin mekanizması belli. Hiç yapılmaması gereken şey, siyasi iktidara mensup kişilerin yargı kararları ile ilgili olarak olumlu ya da olumsuz konuşmalarıdır” dedi. Avrupa Birliği Parlamentosu’nun TCY’nin 301. maddesi uyarınca açı ‘Kararlar yorumlanmamalı’ Bu siyasi iktidar kadar yargıçlardan şikâyet eden ikinci bir siyasi iktidar görmediğini dile getiren Kocasakal, Başbakan’ın Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin ‘bir hukuk rezaleti’ dediğini anımsattı. Bir hükümet yet lan davalara ilişkin tavrını da eleştiren Kocasakal, şöyle devam etti: “Suç var mı yok mu tartışmıyorum. AB nasıl oluyor da, Orhan Pamuk gibi ünlüler yargılanırken buraya gelip, hâkimin üzerine çullanıp, parlamentoda, komisyonlarda görşüp ‘Bir mahkumiyet halinde Türkiye’nin durumu çok kötüleşir’ gibi yargı bağımsızlığının hiç yanından geçemeyecek davranışlarda bulunabiliyorlar? Yargı kararları kesinleştikten sonra eleştirilebilir. Bu açıkça müdahaledir. Türkiye’de teknik hukukçular dışında herkes yargıyı eleştiriyor.” Kocasakal, bu yaklaşım sürerse, Türkiye’nin, yargı kararlarının Brüksel’den ya da Washington’dan tayin edilip uygulandığı ülke haline geleceğini savunarak bağımsızlık konusunda hâlâ direnen ve toplumdan yeterli desteği göremeyen bir “yargı”nın olduğunu vurguladı. DERS KİTAPLARI Fransız Devrimi’ne AKP tırpanı Fotoğraf: SERKAN YILDIZ ? Daha önce 2 sayfada ayrıntılı olarak anlatılan Fransız Devrimi, bu yıl dağıtılan kitaplarda iki cümleyle geçiştirildi. FIRAT KOZOK MEHMET ALİ TALAT: Ferhat Gerçek için dergi sattılar ‘Garip ve komik bir karar’ İstanbul Haber Servisi KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde 1915 olayları konusunda kabul edilen yasa tasarısına ilişkin olarak, “Tarihi yargılamak hiç kimsenin haddi değil, ona tarih karar verecektir. Türk ulusunun tarihte yaşadıkları gizli değildir’’ dedi. BM Genel Sekreteri Ban Kimun ile yarın New York’ta yapacağı görüşme için uçakla İstanbul’dan ABD’ye giden KKTC Cumhurbaşkanı Talat, hareketinden önce Atatürk Havalimanı’nda basın mensuplarının sorularını cevapladı. Talat, alınan kararı ‘hem biraz garip, hem de biraz komik’ olarak değerlendirerek “Çünkü tarihin karar vermesi gereken olaylara aradan neredeyse 100 yıl geçtikten sonra bir başka ülkenin meclisinin karar vermesi inanılır bir şey değil. O bakımdan biraz da gülünç diyorum” diye konuştu. Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC) üyeleri, Yürüyüş dergisini satarken sırtından vurulan ve omuriliği koptuğu için sakat kalan Ferhat Gerçek’i vuran polisin tutuklanmamasını protesto ederek Gerçek’e destek olmak için Yürüyüş dergisinin yeni sayısını İstiklal Caddesi’nde sattılar. Taksim Tramvay Durağı’nda toplanan grup adına yapılan açıklamada, “Halka karşı terör estirmek, polisin olağan görevleri arasında mı?” denildi. Ferhat Gerçek’in halen hastanede yattığı belirtilen açıklamada, hastanenin polis ablukası altına alınan hastanede Gerçek’in ziyaretçilerinin engellendiği belirtildi. Polisten gaziye sert tavır Beykoz’da yakınlarıyla gezintiye çıkan Güneydoğu gazisi Tufan Durak’a hakaret eden polisler, Durak’ın iki kardeşini de döverek gözaltına aldı İstanbul Haber Servisi Polis tarafından kimlik kontrolü yapıldığı sırada felçli olduğu için arabadan çıkamayan gazi Tufan Durak, polis tarafından hakarete maruz kalırken, iki kardeşi de polislerden feci şekilde dayak yedi. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’ndaki değişiklik sonrasında polisin sertleşen tavrı dikkat çekiyor. Beykoz’da bir gazinin başına gelenler de polisin bu tutumunun bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Gazi Tufan Durak 12 Ekim Cuma günü saat 15.00 sıralarında Beykoz’da kardeşleriyle gezintiye çıktı. Bu sırasında Durak’ın iki kardeşi, polis tarafından araçtan indirilerek kimlik kontrolü yapıldı. Polisler, Tufan Durak’ın da araçtan inmesini istedi. Kardeşleri, Tufan Durak’ın felçli bir gazi olduğunu ve araçtan inmesinin mümkün olmadığını söyledi. Ancak Tufan Durak’a hakaret eden polisler, Turgay ile Tayfun Durak kardeşleri etkisiz hale getirmek için takviye ekip istedi. deş tedavilerinin ardından tekrar polis merkezine götürüldü. Tufan Durak ise 45 dakika araçta bekledikten sonra gelen bir polisin kullandığı otomobille kardeşlerinin bulunduğu hastaneye götürüldü. Tufan Durak, emniyet amirinin “Özür dileriz, hata olmuş” dediğini öne sürerken polislerden şikâyetçi olacağını söyledi. Durak, Kızıltepe’de, 2002 yılında PKK ile girdiği çatışmada yaralandı ve bedeninin tamamına yakınını kullanamaz hale geldi. Durak’ın adı, Beykoz Karslılar Mahallesi’ndeki bir sokağa ve aynı sokaktaki bir durağa verilmişti. İstanbul Emniyet’inden yapılan açıklamada ise Durak’a hakaret edilmediği ve onunla ilgili hiçbir işlem yapılmadığı ifade edildi. ANKARA İlköğretim Vatandaşlık ve İnsan Hakları Eğitimi 7. sınıf ders kitabında yer alan Fransız Devrimi’nin simgelerinden biri olan göğsü açık kadının da bulunduğu dünyaca ünlü resmi sansürleyen Milli Eğitim Bakanlığı, bu kez de devrim konusunu 7. sınıf Sosyal Bilgiler kitabından çıkardı. Daha önce 2 sayfada anlatılan konu, yeni kitaplarda 2 cümleye indirildi. Milli Eğitim Bakanlığı, Sosyal Bilgiler 7. sınıf ders programını 2005 yılında yeniledi. Program yenilenmeden önce yıllarca okutulan eski ders kitabında “19. ve 20. yüzyıllarda Osmanlı Devleti” başlıklı ünitede Fransız Devrimi iki sayfada ayrıntılı olarak anlatılıyordu. Ünitede, devrimin Osmanlı Devleti’ne etkileri, nedenleri ve sonuçları, Sırp ve Yunan isyanları işleniyordu. MEHMET PAMAK’TAN İTİRAF ‘Zorunlu din dersi anayasaya zorla girdi’ ? 12 Eylül darbesinin ardından oluşturulan Danışma Meclisi’nin üyesi Pamak, diğer üyelere baskı yaparak zorunlu din dersinin anayasaya girmesini sağladığını söyledi. Pamak, Meclis’e verdiği önergeyle “İslami eğitim mecburiyeti”nin kabul edildiğini ancak bu hükmün MGK’de değiştirildiğini açıkladı. ANKARA (ANKA) 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra yeni bir anayasa hazırlamak için Kenan Evren’in başında bulunduğu Milli Güvenlik Konseyi tarafından seçilen kişilerden oluşan Danışma Meclisi’nde (DM) zorunlu din dersinin, “zorla” anayasaya girdiği ortaya çıktı. Danışma Meclisi üyesi Mehmet Pamak, meclis üyelerine baskı yaparak zorunlu din dersinin anayasaya konulmasını sağladığını söyledi. “Haksözhaber” adlı internet sitesine konuşan Pamak, “Bir grup arkadaşımla hazırladığımız önergeyi, iyi bir organizasyonla, milletvekili seçilmek isteyen üyelere kendi ilinden din görevlilerinin katkılarıyla halkın baskılarını temin ederek yaklaşık 70 üyeye imzalatmayı ve Meclis’e binlerce telgraf çekilmesini sağlayarak DM’de kabul edilen metne bu hükmü koydurmayı başardık” dedi. Pamak, kendi önergesi sonucunda, Danışma Meclisi’nin, “İslami eğitim mecburiyeti”ni kabul ettiğini ancak bunun MGK’de, zorunlu “din kültürü ve ahlak bilgisi” eğitimine dönüştürüldüğünü bildirdi. Pamak, “Diyanet İşleri Başkanlığı İslamın değişmez hükümlerine göre faaliyet gösterir” hükmünü Danışma Meclisi’nde kabul edilen anayasa metnine koydurduklarını ancak, Milli Güvenlik Kurulu’nun bunu Diyanet’in, laiklik ilkesine göre faaliyet gösteren laik bir kuruluş olduğunu hükme bağladığını anlattı. Yalnızca iki cümle Ancak ders programı yenilendikten sonra basılan kitaplarda bu konu başlığı yer almadı. Bu yıl ücretsiz dağıtılan kitaplarda, “Ülkelerarası Köprüler” ünitesinde Fransız Devrimi ile ilgili olarak yalnızca şu iki cümle yer aldı: “Fransız İhtilali’yle (1789) dünyaya yayılan milliyetçilik, eşitlik, hürriyet, adalet gibi ilkeler, devletlerin ve toplumların hayatlarında köklü değişikliklere neden oldu. Milliyetçilik hareketleri, milli devletlerin kurulmasına zemin hazırladı.” Yeni kitapta, 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’ndeki toprak kayıplarının nedeni iç isyanlar olarak açıklandı. ‘Özür dileriz, hata olmuş’ Olan biteni otomobilin içinden izleyen Durak, kardeşlerinin kelepçelendiğini, coplandığını ve üzerlerine biber gazı sıkıldığını iddia etti. 2 kardeş gözaltına alınarak Beykoz Polis Merkezi’ne, buradan da tedavi için Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne götürüldü. Tayfun Durak’ın başında darp izleri olduğu, Turgay Durak’ın kolunun kırıldığı ve kaşının açıldığı belirlendi. İki kar Sabah gazeteyi açtığımda felaket haberlerini okumayı sevmem. Bu tür acı haberlerin gözümün içine sokulmasından da hoşlanmam. Ölüm haberlerinin gazetelerin en üst köşelerine çıkarılmasını da ihtiyatla karşılarım. 34 yaşındaki Sarp Erem’in dokunaklı ölüm haberini, içim ezilerek okudum. Kasklı, dizlikli belliği, deri eldivenleriyle kurallara uyarak motosikletiyle çıkmış yola. Eğitimli bir genç olduğu, profesör ve mimar anne babasının onu Amerikalarda okuttuğu ve tabii ki üzerine titredikleri anlaşılıyor. Sarp Erem, kurallara uyunca kendini emniyete aldığını sanmıştı muhtemelen. Gecenin üçünde Barbaros Bulvarı’nda güven olur mu? Gündüz, o yoğun trafikte bile korkutucu bir tabloyla yüz yüze geldiğimizi bilirken, o saatlerde güvenlik nasıl olabilir ki! ??? Bir taksi çarpıp onu yerlerde yuvarlıyor. Arkasından onu kurtarmak için insanlar ambulans çağırıyorlar, o sıra İki Taksinin Çarptığı Genç Ölü... da bir başka taksi gelip onu yeniden çiğniyor. Bir genç şehrin orta yerinde çılgınca araba kullanan şoförlerin kurbanı oluyor. İstanbul’da gündüz gözüyle araba kullanırken korkuyorum. Arabalardan değil, o arabaların içindeki insanlardan korkuyorum. Öfkeli, gergin, zamana hiç değer vermediği halde herkesten öne geçmek isteyen, kural dinlemez insanlardan korkuyorum. Motosiklet kullanan gençleri gördükçe, onları sanki ölüme meydan okuyorlar diye düşünüyorum. Halbuki sonuç olarak bir ulaşım aracı kullanıyorlar. Motosikletin hız tutkusuyla onların gençliği birbirine uyuyor. ??? İstanbul’da, kaldırımda yürüyen insanların üstüne çıkan arabalar biliyoruz. Yazar Adalet Ağaoğlu Boğaz’da bir bankta dinlenirken bir şoför gelip onu ezmişti. Aylarca ölümle yan yana yaşadı. Motosikletli gence çarpıp kaçan taksi şoförünü aslında hepimiz tanıyoruz. Onlardan onlarcasına gün boyu şehirde rastlıyoruz. Kurala uymayan, suçu başkasının üzerine atmaya hazır o kadar çok örnekle bir arada yaşıyoruz ki! Tesadüfen yaşıyoruz desek yeri... Tabii, burada yalnızca taksi şoförlerini suçlarsak doğru olmaz. Onlar içimizden birileri. Biz neysek biraz da onlar o. Onlar, Türkiye ortalamasını temsil ediyorlar. Bu ülkede seçim eğilimlerini en iyi taksi şoförleriyle konuşarak öğrenirsiniz. Taksi şoförleri hepimizin özeti gibidirler. ??? İstanbul’da bir taksi plakasının kaç lira olduğunu biliyor musunuz? Bir taksiyi İstanbul sokaklarında çalıştırmak için plakasını satın almaya kalkarsanız 600 bin YTL ödemek zorundasınız. Bu plakayı alan taksi sahibi hiç elini sürmeden taksi plakasını bir aracıya aylık 3 bin liradan kiraya veriyor. Bu aracı kişi de üzerine biraz daha kâr payı koyarak arabayı taksi şoförüne teslim ediyor. Bir taksiyi iki şoför gece ve gündüz olmak üzere ortaklaşa kullanıyorlar. Plaka sahibinin ve aracının parasını üstlenen şoförler bu sistemin içinde karınlarını doyurmak amacıyla İstanbul’un sokaklarına yayılıyorlar. Kazancı oldukça düşük olan bu işe çoğu zaman İstanbul’u bile doğru dürüst tanıma olanağı bulamayan şoförler talip oluyorlar. Zaten kuralsız olan bu şehirde, yaşamında kuraldan nasibini almamış insanlar, karınlarını doyurmak için çılgın bir rekabetin içinde bu arabaları kullanıyorlar. Zaman zaman birileri de onları arabalarının içinde öldürüyor. Onlar da yaşadıkları bin bir dertle, bu sistemin içinde giderek vahşileşiyorlar. ??? Sarp Erem’e çarpıp kaçan iki şoför gecenin üçünde sokakta son hız neden gider? Neden çarptığı genci orada bırakıp ölüme terk eder? Neden bu kadar acımasızdırlar? O şoförler içimizden biri. Ortak bir kültürün ürünü. Ortak bir çaresizliğin ürünü. Sarp Erem de hepimizin çocuğu. İyi eğitim görmüş, annesinin babasının üzerine titrediği bir genç. Bu vahşi ve acımasız taksicilik sistemiyle şoförleri insanlarımızın üzerine salıyoruz. Bu şekilde onlarca gencimizi, insanımızı ölüme yolluyoruz. İki taksinin çarptığı genç ölü, her alandaki acımasızlığı yüzümüze vuruyor. İnsanın değer kazandığı sistemin adı demokrasidir. Özgürlüktür. ??? Sarp Erem’in gazetedeki fotoğrafına içim acıyarak baktım. Onu biz öldürdük. Şimdi de acısına ağlıyoruz... Meclis kürsüsünde sureli türban savunması Mehmet Pamak, 1981 yılının Aralık ayında Milli Eğitim Bakanı, emekli Korgeneral Hasan Sağlam tarafından imam hatip öğrencilerine başörtüsü yasağı getirilince, kendisinin Meclis kürsüsünden Ahzap ve Nuh suresi ayetlerini hatırlatarak “başörtüsünü” savunduğunu bildirdi. Pamak, buna kızan Kenan Evren’in istifasını istediğini anlattı. Pamak, anayasanın başlangıç bölümünün, “Allah’ın önündeki sorumluluklarına müdrik olan Türk Milleti…” ifadesiyle başlamasını da teklif ettiğini ancak amacına ulaşamadığını söyledi. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle