19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2007 CUMARTESİ 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI Y Y Y Y Y Y Y Y Y 21 17 23 19 22 24 24 24 19 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya Y B B B B Y PB PB Y 24 24 25 22 23 23 23 23 29 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars Y Y Y PB PB Y Y Y PB 28 28 28 30 26 28 21 20 19 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Tüm yurt parçalı ve çok bulutlu, Marmara, Ege, Akdeniz, Batı Karadeniz, Doğu Anadolu’nun güneydoğusu yağmurlu ve sağanak yağışlı geçecek. Yağışlar, Marmara’nın güney ve doğusu, Kuzey Ege kıyıları ve Batı Karadeniz’in batı kıyılarında etkili olacak. Yurdun kuzeybatı kesimlerinde batı yönünden hafif, ara sıra orta kuvvette esecek. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Y 9 Helsinki B 8 Stockholm B 9 Londra B 18 Amsterdam PB 16 Brüksel PB 14 Paris B 17 Bonn B 13 Münih PB 15 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B PB B B Y Y PB Y PB 12 15 23 12 15 17 22 26 18 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı Y PB B B B B Y Y B 9 28 14 24 24 20 17 40 31 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada lerin ABD’de yerleşik ve etkili Ermeni lobisi tarafından bir gün mutlaka Kongre’de kabul göreceğini bile bile rahat koltuğunun keyfini çıkaran sorumsuz bir kişinin böyle konuşması, doğrusu hayret verici bir olay. Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilen tasarının “hiçbir geçerliliği ve saygınlığı yoksa” Türkiye’de başta iktidarınızı temsilen Washington’a giden Egemen Bağış adında milletvekili sözcünüz ve medya günlerdir sert açıklamalardan, ABD’ye karşı sert yaptırımlardan neden söz ediyor, lüften söyler misiniz Bay 11’inci? RTE’nin gazete sütunlarında arzı endam eyleyen, üstelik ABD’yi rahatsız edecek kimi yaptırımlara tek sözcükle olsun resmen değinmemesine ne buyuruyorsunuz, lütfen açıklar mısınız efendim? Yoksa, hükümetiniz medya ve Kongre’yi yolundan çevirmek için Washington’a gönderdiğiniz milletvekilleriniz aracılığıyla kestirme ikmal yolları olan “İncirlik’i kapatırız, İskenderun Limanı’nı da haaa” gibi tehdit kokan söylemlerle ABD’yi korkutmaya mı çalışıyor? Bu türden tehditler; Fransa’nın Ermeni soykırımı olmamıştır diyenlere para ve hapis cezası uygulayan yasa kabul edilmeden önce de söylendi. Ancak beş paralık değeri olmadı. Yasa meclislerinden geçti. Siz ve “kardeşiniz” RTE; teslimiyet politikalarınız gereği ABD’nin Türkiye’yi rahatsız edecek herhangi bir karar alamayacağına dayanarak bu kez de Kongre’nin Başkan Bush’la yönetimin sözünden çıkmayacağını sanıyorsunuz. Yıllardır gelmekte olan soykırım yasasının gerçekleşmesi olasılığı karşısında yaptırımları içeren planlar yapmayı bir gün olsun düşünmediniz. ??? Oysa ABD’de eski çamlar bardak oldu. Başkan Bush’un borusu, Kongre’de çoğunluğu Demokratlar’a kaptırdıktan sonra eskisi kadar ötmüyor. Beyaz Saray’da Başkan Bush’la aynı düzeyde bir devlet adamı havası vermek için ayak ayak üstüne atıp fotoğrafçılara, kameralara poz vermenin de değeri yok. Sert yaptırımlara Başkan Bush’un karşı çıkması olasılığı olayın bir başka yönü... Adam Amerika’nın ulusal yararları söz konusu oldu mu ne dostluk, ne stratejik ortaklık tanır. ABD’yi sıkıntıya düşürecek önlemler alınırsa, buna başka bir açıdan bin misliyle yanıt verir. Sert yaptırımlar karşısında Washington, Dışişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı Burns aracılığıyla şimdilik “Ankara’nın ‘misillemede bulunmayacağını’ umduklarını” söylemekle yetiniyor. Bir uyarı! İsmet Paşa yılların deneyimiyle büyük devletlerle yatağa girmenin ayı ile yatağa girmeye benzediğini boşuna söylemedi? İnönü, “dost” ABD’ye Türkiye üzerinde yararlarını gözeten ilk yazılı ödünleri vermesine karşın… ABD’nin Kıbrıs sorununda 196465’te takındığı sert tavrı.. daha sonra Barış harekâtıyla uygulamaya başladığı silah ambargosunu.. hatta ekonomik ambargoya varan uygulamalarını, haşhaş ekimi konusundaki baskılarını tabii dinsel sorunları çözmekten kafasını kaldırarak geçmişteki olaylardan ders alamayanlara söylemiyoruz unutmamak gerekiyor. ??? Ortada görünen sadece “Artık laf yerine uygulamayı görmek istediğinden” söz eden bir başbakan RTE ile Dış İlişkiler Komitesi’nin kabul ettiği tasarının Temsilciler Meclisi’nden geçmesini beklemeye hazırlanan bir Dışişleri var! Büyük yatırımlarından söz ederken.. tasarı Komite’den geçince büyük yaptırımların ucunu gösterecek bir karar neden alınmıyor? Türkiye’nin karşı önlem almaktaki kararlılığını göstermek, laf ile peynir gemisini yüzdürmediğini kanıtlamak ve ABD’nin tasarıyı kabul etmesi durumunda öncü önlemlerden vazgeçeceğini duyurmak belki yararlı olabilir. Ama nerede böyle hükümet, nerede böyle bir uygulama planını hükümete önerecek Dışişleri! Bizimkiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin din dersleri uygulamalarının Alevilere hak ihlali olduğu yönündeki kararını uygulamaktan veya zorunlu din derslerini anayasadan çıkarmaktan bir vakit bulup vazgeçeceklerini düşünmekten ulusal sorunlara kafa yormaya vakit ayıramıyorlar… Demokratik tepkileri kullanamayan kuzu gibi bir halk.. böyle bir iktidar.. ne söylesen nafile mi? Bu kadar ucuz mu bu memleket, bu rejim? Prof. Batum, sürecin Türkiye açısından diktatörlüğe doğru gittiğine işaret etti GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Antidemokratik referandum’ HİLAL KÖSE Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum, 21 Ekim’deki halkoylamasının antidemokratik olduğunu belirterek sürecin Türkiye açısından diktatörlüğe doğru gittiğine işaret etti. Prof. Batum, milletvekili genel seçimlerinden sonra yaşanan süreci ise “hukuk garabeti” olarak nitelendirdi. Referandumun bir doğrudan demokrasi yöntemi olduğunu, yol ayrımlarında alınacak bir siyasal kararın halka sorulması anlamına geldiğini anımsatan Batum, “Referandumu, şimdi yapıldığı gibi yanlış uygularsanız inanılmaz kötü sonuçlara yol açar. Antidemokratik bir rejimin aracı haline dönüşür. Demokrasiyi ortadan kaldırmaya yarayabilir. Hatta öyle bir uygularsınız ki halkı referandum uygulamasından soğutur” dedi. Başbakan’ın zannettiği gibi her konunun referanduma götürülemeyeceğini dile getiren Batum, “Temel hak ve özgürlükler, Cumhuriyet’in temel ilkeleri konusu halka sorulamaz. Laiklik kalksın mı diye sorabilir misiniz? Varsayalım ki yüzde 60 ‘evet’ dedi. Laikliği kaldıracak mısınız” diye sordu. Halka, son güne kadar ne olduğunu anlamadığı bir metnin sunulamayacağını dile getiren Batum, “Halka tek soru soracaksın ve daha önceden halk ne sorulduğunu bilecek. Halk ‘KAPTAN KÖŞKÜ DEMOKRASİSİ VAR’ sayılı gün kala daha metin değişiTürkiye’nin rejiminin şu anda demokratik bir hukuk devleti değil yor. Bu korkunç bir şeydir. Maale‘kaptan köşkü demokrasisi’ oldusef AKP, 2002’den beri bilerek ya ğunun altını çizen Prof. Dr. Süheyl da bilmeyerek, bilmemesi daha Batum, bunun kaptan köşkünde otuda kötü, hukuku inanılmaz bir şeran iktidarın her türlü araçla, diğer bükilde tartışılır hale getiriyor. ‘Yettün kesimler üzerinde yoğun baskısıkiler belli değil anayasa değişikliği nı ve egemenliğini kurduğu bir sistem yapmayın’ dedik. Referandum kararı alındı. ‘Seçimlerden sonra olduğunu ifade etti. Bu sistemin sınırlarını zorlamak için referandum yacumhurbaşkanını seçmeyin, nasıl pılabileceğini ancak Türkiye’de kimolsa referanduma gidilecek’ dedik. senin 21 Ekim’de neye oy vereceğini ‘Seçeceğiz’ dediler. O zaman refebile bilmediğini ifade eden Batum, 21 Prof. Süheyl Batum. randuma gitmeyin dedik. ‘Hayır’ Ekim’de yapılacak olan halkoylamasıdediler. Metinde değişiklik yapın, na ‘plebisit’ denildiğini, bunun da bir siyasal ik 40 gün sonra yeni bir cumhurbaşkanı seçimi tidarın ya da bir politikanın desteklenmesi anla yapılacak dedik. ‘Biz öyle algılamıyoruz’ demına geldiğini vurguladı. “Çünkü insanlar diler. Şimdi ise metni değiştirmeye çalışıyor‘evet’ ve ‘hayır’ın ne getireceğini bilmiyor” di lar. Bu inanılmaz bir hukuk garabeti oldu yen Batum şöyle devam etti: maalesef. Basit bir hukuk yanlışlığı da değil, “Kimse bana aksini söylemesin. Oylamaya doğrudan doğruya rejimin temeli ile ilgili.” ‘evet’ ve ‘hayır’ı da eşit olarak dinleyebilecek. Hiç propaganda imkânı vermezsen, halk sadece bir yerden duyduğu basmakalıp fikirlerle, iktidar nasıl istiyorsa ona göre karar vermiş olur. Bu da demokratik değildir. 1982 Anayasası referandumunda hayır oyunu savunmak yasaktı. Onun için referandum değildir diyoruz. Şu anda propaganda bile yapılmıyor” dedi. önemlidir’ anlayışının yerleştirilmek istendiğine dikkat çeken Batum, bu sürecin Başbakan’ın yasaklı olduğu halde 2002’de seçimlere katılmasıyla hız kazandığını anımsattı. Kaptan köşkü demokrasisinin en belirgin özelliğinin insanları hukuktan soğutmak olduğunu dile getiren Batum, “Son süreç bunu gösteriyor zaten. Doğru olmadığını bile bile hukuku o kadar çok tartıştır ki, insanların kafalarında hukuk kurumlarının anlamsız olduğu yerleşsin.Anayasa ile uğraşan Zafer Üskül’ün ‘Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi bitmiştir, Bülent Arınç devam edecektir’ diye yorum yapması bile bunun uzantısıdır” dedi. Neye oy vereceğiz? Referanduma yatkın olduğunu, 1985’te tezini bu konuda yazdığını ancak bu referanduma “hayır” dediğini söyleyen Batum, sözlerini şöyle sürdürdü: “Şimdiki duruma göre, referandumdan evet oyu çıkarsa, bundan sonra Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesini bütün oylamalarda 367 değil, 184’ün aranmasını ve Meclis’in görev süresinin 4 yıl olmasını kabul etmiş olacağız. Referandumdan 40 gün sonra ilk pazar günü tekrar cumhurbaşkanı seçimine gideceğiz. Bu seçimin olmaması için değişiklik yapmaya çalışıyorlar. Oylamaya günler kala metnin değiştirilmesi inanılmaz korkunç bir şey. Değişiklik olursa, evet denildiği takdirde o zaman da 7 yıl sonra yeni cumhurbaşkanını halk seçecek. 5 yıl sonra da Meclis seçimlerine gideceğiz ama ondan sonra seçimler 4 yılda bir olacak.” ‘Hukuk kötü’ anlayışı Hukuku hiç kale almayarak insanlarda, yavaş yavaş ‘hukuk kötüdür, iktidarın gücü daha lanmadılar ama, ekonomi kamuoyu bu adı taktı. Zaten bunun bir an önce yaşama geçirilmesi gerektiğini vurgulamak da ne kadar “acil” olduğunu gösteriyordu! Bir parti bunca yıllık iktidardan sonra acil önlemler almaya hazırlanıyorsa, ya zamanı boşa geçirmiş ya da toplumun sırtına acil yükler hazırlamış demektir. Belki ikisi de! Ekonominin direksiyonunu IMF’ye veren AKP, bunun geçen hükümetten kalma bir miras olduğunu anlatmaya devam ederse, halkın yine önemli bir bölümünü Aziz Nesin’ce “aptal” yerine koyuyor demektir. Koalisyon hükümeti döneminde başlayan IMF ilişkisi 2005’te bitiyordu. AKP, “aman” dedi, “gitmeyin, biz sizsiz ekonomi planlaması yapamayız.” ??? 2007’nin son çeyreği için 5 önemli eksen belirlenmiş: 1 İstihdam artırma projesi. 2 Sanayinin güçlendirilmesi. 3 Teknolojinin geliştirilmesi. 4 Makro ekonomik istikrarın korunması. 5 Kamu mali reformlarının devamı. Birinci madde, AKP’nin başarısız olduğu başlıca alanlardan biri. İnsanlar iş bulma umudunu yitirdiği için artık “iş arıyorum” bile demiyor. İş arayanlar azaldığı için AKP’nin başarısızlığı bir ölçüde açığa çıkmıyor. İkinci ve üçüncü şıkla ilgili ikna edici bir gidiş yok. Türkiye’nin sanayi ve teknolojiden anladığı şu: İthal girdi alıp, bunu biraz “işlenmiş” hale getirip, satmak! Böylece ihracatımız sürekli artmış oluyor. Sağ olsun medyamız da sadece ihracattaki artışı veriyor, ithalattaki artış ötesi patlamayı örtüyor. Bu yöntemle kalkınma; eleğe su doldurmaktan başka bir şey değil! ??? Dördüncü ve beşinci şıkkın tam Türkçesi şu: Satışa ve borçlanmaya devam. Gazeteler bu hedefi şöyle duyurdu: Elde ne varsa satılacak! Petkim’in “bir an önce” hatta “acilen” satılması planlanıyor. Demek ki, saptanmış alıcılar sabırsız, artık bekleyecek durumda değiller! Halk Bankası ve Ziraat Bankası’nın satışı için de çalışmaların büyük ölçüde tamamlandığı söyleniyor. Böyle satışlar şu şekilde gerçekleştiriliyor: Satılacak kurumla kimlerin ilgilendiği perde gerisinde saptanıyor. Alıcılarla gizli görüşmeler yapılıp işlem tamamlanıyor. En önemli aşama bu. Ana alıcıya kimler eklenecek, yan paylar kimde kalacak, hepsi bir bir kesinleştiriliyor. Bütün işlemler bittikten sonra kamuoyuna “satış sürecinin başladığı” duyuruluyor! Her şey çok önceden belli olduğu halde, ihale gününe büyük heyecan pompalanıyor. Canlı yayında satış tamamlanıyor! Önümüzdeki günlerde enerjiden otoyollara, ormanlardan kıyılara kadar bir dizi satış listesi daha kamuoyuna duyurulacak. Bütün bu satışlardan sonra ne oluyor? Borçlarımız artıyor! Türkiye’nin borçları ödedikçe ve sattıkça artıyor! Bu artışa da “istikrar” adı veriliyor! Sağduyusuna güvendiğimiz pek çok ekonomist bu gidişin böyle sürdürülemeyeceğini söylüyor. Hiç arzu etmeyiz ama, ola ki ciddi bir kriz gündeme gelirse endişe edecek bir şey yok... İstikrar içinde krize gireceğiz! ankcum?cumhuriyet.com.tr Halk seçerse ne olur? Dünyada ne kadar ülke varsa o kadar farklı siyasal rejim olduğunu, rejimin unsurlarının o toplumun kendisinden doğduğunu anımsatan Batum, “Biz Fransa’nın bütün yasalarını aynen alalım Fransa olabilir miyiz? Türkiye’de cumhurbaşkanını, Fransa’da da aynısı diyerek halka seçtiriyorsunuz. Halbuki oranın toplum yapısı başka. Bizim ülkemizde bunu yaptığın zaman sorunlar çıkar. ” diye konuştu. Batum bir anayasa değişikliği ile referandumun iptal edilebileceğini dile getirerek referandum sürecinde bir yeni anayasa taslağı çalışmasının yapıldığına da işaret etti. Fevzi Bingöl’ün ardından METİN TÜKENMEZ 21 Mayıs 1963 gününü hiç unutmam. Annemin gözyaşları durmak bilmiyordu. Çıldır’daki evimizde oturmaya yer yoktu. 6 yaşında bir çocuk olarak ne olup bittiğini anlamaya çalışıyordum. Dayımın devlete karşı geldiği söyleniyordu. Sonraki günlerde idamla yargılandığını öğrendim. 21 Mayıs’ın liderleri Talat Aydemir ve Fethi Gürcan ölüm cezasına çarptırılmış, dayım Yüzbaşı Fevzi Bingöl de yaşam boyu hapse mahkum olmuştu. Elazığ’da başlayan hapishane hayatı, 1968’de çıkan bir af sonucunda İstanbul Toptaşı Cezaevi’nde son bulmuştu. Cumhuriyetimizden önce, 1921’de Çıldır’da kurulan Çıldır Cumhuriyeti’nin 7 kurucusundan biri olan Deli Ağa’nın torunu, Atatürk Cumhuriyet’inin vergi memurlarından Aliyar Bey’in oğlu Fevzi Bingöl, yaşadığı sürece Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve Talat Aydemirci olmakla hep övünürdü. Dayı yeğen sohbetlerinde, 1960 Anayasası’nın getirdiği özgürlükler yaşanırken neden ihtilal diye sorduğumda, o günlerdeki hükümetlerin Atatürkçülük adı altında devletin altını oyduklarını ve Atatürkçülüğün elden gittiğini anlatır, Atatürk ilkelerini korumak ve yeniden topluma kabul ettirmek için ihtilal girişiminde bulunduklarını söylerdi. Talat Aydemir’e öylesine inanırdı ki, yaşadığı günlerde Aydemir’in yeniden dünyaya gelip “Haydi Fevzi” dese yine aynı şeyi yapacağını söylerdi. İdamla yargılanırken savunma bile istemeyen dayım, ihtilal girişimi dönemi, arkadaşları ve hapisteki yaşamıyla ilgili bir tek anı veya bir tek söz söylemeye yanaşmadı. Hep “Bildiklerim benimle birlikte mezara gidecek. Hayatta olmayan insanlar hakkında spekülasyon yapılmasını istemem” derdi. Dayım Mustafa Balbay’ı çok severdi. Bir gün “Dayıcığım sendeki bilgiler kaybolmasın. Mustafa Balbay’a söyleyeyim seninle bir konuşma yapsın” diye şansımı denedim, ama Balbay’ı çok sevdiğini, televizyondaki konuşmalarını hiç kaçırmadığını, buna karşın konuşmayacağını, sivil yaşama hiç alışamayan bir asker kararlılığıyla söyledi. Ben de koşulları daha fazla zorlamadım. Güneydoğu olaylarına çok üzülür, kabullenemez, yetkili olsa çok kısa sürede bitireceğine inanırdı. En son şehit verdiğimiz askerlerimizden haberdar edilmedi. Harp Okulu’ndan aldığı çok köklü eğitimle bütün yeğenlerinin başöğretmeniydi. Bugün binbaşı olan oğlu Gökhan’ı üniversite sınavına kendi hazırladı ve Gökhan ilk 10’a girdi. Ama oğlunun da asker olmasını istedi. Çok iyi bir Beşiktaşlıydı, buna karşın benim adımı Metin Oktay’dan esinlenerek vermişti. YILMAZ’DAN İSRAİL ’E TEPKİ Soykırım kararında Yahudi parmağı savı İstanbul Haber Servisi İsrail’de 2005’te “yılın işadamı” seçilen ve buradaki en büyük Türk şirketinin sahibi Ahmet Reis Yılmaz, Amerikan Temsilciler Meclisi’nden geçen sözde Ermeni soykırımı kararının arkasında İsrail ile eşgüdümlü çalışan ABD’deki Yahudi parlamenterler olduğunu öne sürdü. Yılmaz, bu kararı 30 Ekim günü İsrail’deki şantiyelerinde iş bırakarak protesto edeceklerini belirtti. Yılmazlar İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Reis Yılmaz yaptığı yazılı açıklamada, Ermeni soykırımı kararını kınayarak Yahudi parlamenterleri suçladı. Yılmaz, söz konusu tasarının Yahudi asıllı Kaliforniya milletvekili Adam Schiff tarafından hazırlandığını, yine Yahudi milletvekili Tom Lantos’un başkanı olduğu Dış İlişkiler Komisyonu’nda onaylandığını kaydetti. Tasarıyı organize eden Demokrat Parti’nin 202 üyesinin 40’tan fazlasının Yahudi olduğunu belirten Yılmaz, “Dolayısı ile ABD Yahudileri ve İsrail, bu kararla Türkiye’nin gündemini ağırlaştırmak, bu tasarıyı Türkiye’ye karşı Ortadoğu’da İsrail çıkarları doğrultusunda kullanmak arzusu ile koz haline getirmek istemektedir.” dedi. Türkiye hızla çölleşiyor Bütün dünyayı etkisi altına alan küresel ısınmanın ülkemizi de tehdit etmeye başlaması, bazı sivil toplum kuruluşlarını da harekete geçirdi.TEMA Vakfı’nın Ölüdeniz’de yapılan toplantısında küresel ısınmanın etkileri ve hükümetin yeniden satışını gündeme getirdiği 2B arazileri görüşüldü.TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, AKP hükümetini “Bunlar ülkenin geleceğini görmüyorlar” sözleriyle eleştirdi. Dünyanın 2025 yılından sonra çöl iklimi içerisine gireceğini anlatan Karaca, hükümetin yeniden gündeme getirdiği 2B arazilerinin satışıyla ülkenin geleceğini tehdit ettiğini söyledi. Karaca, “Başbakan dediğini yapan birisi. Helal olsun, ‘Satacağım’ dedi, satıyor. Bunlar ülkenin geleceğini görmüyor, görmezler bunlar. Ama doğduklarına pişman edeceğiz bunları. Türkiye’yi pazarlıyorlar bunlar. Satıyorsun madem bunu fahişine göre sat” dedi. (ÖZCAN ÖZGÜR) ‘Referandumun sonucu anayasa taslağını etkiler’ Referandumun sonuçlarının o taslağı etkileyeceğini dile getiren Batum, şunları söyledi: “Var olan ama yok olduğu söylenen o taslak da bir fecaat. Bu taslakta cumhurbaşkanının yetkileri çoğalacak mı, azalacak mı? Yetkiler azalacak gibi gözüküyor, o zaman neden halka seçtiriyorsun. Biz 1982 Anayasası’na kızıyorduk. Hazırlanan yasalara uygun anayasa yaptılar diye. Şimdi aynı aydınların bir bölümü küçük bir anayasa değişikliğine uygun anayasa taslağı yapılırken bir gariplik görmüyorlar. Halk kararını verdikten sonra ‘vazgeçtim halk seçmesin’ diyebilecek misin? Bu durumda madem halk tarafından seçtiriyorsun ‘yetkilerini çoğaltalım’ diyeceksin, o zaman da Türkiye açısından bir diktatörlüğü bile zorlayabilecek bir rejime gidersin. Bu referandum geri alınıp yeni anayasa taslağı çalışmaları sürdürülebilirdi.” Haaretz gazetesi ‘Büyükanıt İsrail’e yakıt tanklarını sormayacak’ Dış Haberler Servisi Gelecek hafta İsrail’e gidecek olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın, Suriye’de bir hedefi vuran İsrail uçaklarının Türkiye hava sahasını ihlal etmesi konusunu gündeme getirmeyeceği belirtildi. İsrail’in önde gelen gazetelerinden Haaretz, Savunma Bakanlığı kaynaklarına dayandırdığı haberinde, iki ülke arasındaki stratejik savunma ilişkilerinin ele alınacağı ziyaretin, 18 ay önce dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Dan Halutz’un Anka ra ziyaretine karşılık olacağını duyurdu. Habere göre, Büyükanıt’ın İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi ve muhtemelen İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak ile yapacağı görüşmelerde, iki ülke arasındaki savunma sanayisindeki işbirliği konuları ele alınacak. Gazete,1. Dünya Savaşı sırasında bölgede ölen Osmanlı askerleri için yapılan anıtın temel atma törenine de katılacak olan Büyükanıt’ın büyükbabasının hayatını bölgede kaybeden Osmanlı subaylarından biri olduğunu hatırlattı. CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle