25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 EKİM 2007 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 15 ABD Temsilciler Meclisi’nde kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı’nın her bir maddesi, Türkiye Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nce çürütüldü Soykırım savına sivil yanıt İstanbul Haber Servisi ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edilen Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısı’nın her bir maddesi, Türkiye Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nce çürütüldü. 201 gönüllü kuruluş adına yazılı açıklama yapan Prof. Dr. Aysel Ekşi, “oylamadan önce tasarıda yer alan iddiaların ve bu iddilara karşı yanıtların yer aldığı mektupta, suçlamaların “dayanaktan yoksun” olduğunun vurgulandığını, komite üyelerine açıklayıcı bilgiler sunulduğunu, ancak tasarının, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde oylanarak 21 “hayır” oyuna karşı 27 “evet” oyu ile kabul edildiğini anımsattı. Kongre üyelerine gönderilen mektupta yer alan iddialar ve iddialara verilen yanıtlar özetle şöyle: 1. Madde: Ermeni soykırımı Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanmış ve 19151923 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Sonuçta, sürülen 2 milyon Ermeni’den 1.5 milyon kadın, erkek ve çocuk öldürülmüş, sağ kalan 500 bin Ermeni de evlerinden ve 2500 yıldır yaşamakta oldukları ata yurtlarından sökülüp atılmıştır. Sözde “Ermeni Soykırımının” en önde gelen uzmanı olan Vahakn Dadrian bile, Ermeni sürgününün 1916’da sonlandırıldığını ve Osmanlı İmparatorluğu’nun 1918’den sonra varlığını kaybettiğini kabul eder. Bu nedenle, pratikte var olmayan bir hükümetin bahsettiğiniz olayları 1923 yılına kadar “gerçekleştirmiş” olması mümkün değildir. İddia edildiği gibi bir buçuk milyon Ermeni’nin öldürülmüş olması doğru değildir. 2 milyon 700 bin diğer Osmanlı halkının bulaşıcı hastalık ve savaşın getirdiği yoksulluk ortamında öldüğü sırada, yarım milyon Ermeni’nin de kaybedilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Hiçbir Ermeni sürgüne temelli gönderilmemiştir; hepsi imparatorluğun o yıllardaki sınırları içindeki yerlere gönderilmiş ve kendilerine geri dönüş hakkı tanınmıştır. İstanbul’daki Ermeni Patrikliği raporlarına göre bunlardan 644 bin 900’ü (yani savaştan önceki nüfusun yarısı) 1921 yılındaki Osmanlı sınırları içinde yaşıyordu. Gümrü ve Lozan antlaşmaları gereğince, sınır dışına gidenlere de (örneğin: 5 bini İran’a, 120 bini Yunanistan’a ve Hovannissian’a göre 500 bini de Kafkasya’ya gitmiştir) dönüş hakkı tanınmıştır. 2. Madde: 24 Mayıs 1915’te Müttefik güçler, yani İngiltere, Fransa ve Rusya yayımladıkları ortak bildiri ile dünya tarihinde ilk olarak bir hükümeti ‘insanlığa karşı suç işlemekle’ suçladılar. 24 Mayıs 1915 tarihli bu bildiri, aralarında yaptıkları gizli bir anlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu’nu bölüşmeyi içeriyordu. Rusya, İngiltere ve Fransa Müttefiklerinin 24 Mayıs 1915 tarihli bildirisi, aynı yıllarda Rusya’nın Yahudilere uyguladığı insanlık suçunu gözardı eden içi boş bir yalandı. İngiltere, o yıllarda Almanİngiliz vatandaşlarını kasıtlı olarak çok daha ağır şartlarda sürgüne tabi tutmuş, sınır dışına atmıştı. 3. Madde: Bu ortak bildiride Müttefikler, bu suça katılan herkesi ve Osmanlı Hükümeti’nin tüm üyelerini şahsen sorumlu tutacaklarını alenen Bâbı Âli’ye bildirdiler. Müttefikler tehditlerini uygulayarak sorumlu tuttukları Osmanlı Hükümeti üyelerini (144 kişi) 1919 yılından 1921 yılına kadar Malta Adası’nda tuttular. Ne var ki tüm incelemelere karşın suçlayıcı delil bulamadılar, bu nedenle mahkeme bile açamadan tüm tutukluları serbest bıraktılar. 4. Madde: Birinci Dünya Savaşı sonundaki Türk Hükümeti de, Ermeni soykırımının organizasyonundan ve uygulanmasından sorumlu olan üst düzey yöneticileri ‘Ermenilerin katli ve yok edilmesi’ suçu ile itham etti. “Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk Hükümeti”, Müttefiklerin kuklası idi. İngiltere bile, bu işgal mahkemelerinin kararlarını hukuk sahteciliği addettiğinden, onun yerine kendisi Malta’da mahkeme kurmaya kalkıştı. 5.Madde: Bir seri Divanı Harp mahkemeleri sonunda, Genç Türkler yöneticileri yargılandı ve Ermeni halkı aleyhine katliam organize etmek ve gerçekleştirmekten suçlu bulundu. Osmanlı mahkemelerinin suçlu bulduğu eski yöneticiler, adaletin yerini bulmasından değil, intikam arzularından dolayı hüküm giydiler. Dadrian’ın söylediğine göre, Osmanlı mahkemeleri, Müttefiklerle daha elverişli koşullarda masaya oturabilmek için cömertçe suç dağıttılar. 6. Madde: Ermeni soykırımının baş mimarları olan Savaş Bakanı Enver, İçişleri Bakanı Talat, Bahriye Nazırı Cemal, suçları sabit görülerek ölüme mahkum edildiler, fakat mahkeme kararları uygulanmadı. Enver, Cemal ve Talat bu kuklayasadışı mahkemeler tarafından suçlu görüldüler. Ama bu mahkeme kararlarında deliller kesinlikle yetersizdi. O yılların “soykırım” uzmanı olan Johannes Lepsius bile buna itiraz etti. Cemal’in birçok Ermeni’yi korumaya çalıştığını söyleyerek, ? 201 gönüllü kuruluş adına yazılı açıklama yapan Prof. Dr. Aysel Ekşi, “Oylamadan önce tasarıda yer alan iddiaların ve bu iddialara karşı yanıtların yer aldığı mektupta, suçlamaların “dayanaktan yoksun” olduğunun vurgulandığını, komite üyelerine açıklayıcı bilgiler sunulduğunu, ancak tasarının, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’nde oylanarak 21 “hayır” oyuna karşı 27 “evet” oyu ile kabul edildiğini anımsattı. bu mahkemelerin değerini sorguladı. 7. Madde: Ermeni soykırımı ve yerel mahkemelerin hukuki hataları ile ilgili çok kuvvetli belgeler Avusturya, Fransa, Almanya, İngiltere, Rusya, ABD ve Vatikan gibi birçok ülkenin ulusal arşivlerindeki belgelerle de doğrulanmaktadır. Adı geçen ülkelerin arşivlerinde “çok kuvvetli deliller” yoktur; ama çok fazla sayıda “çok kuvvetli sahte evrak ve söylentiler” vardır. İngiltere; Amerika’daki devlet arşivlerindeki Ermenilerle ilgili suçlayıcı belgeleri inceledikten sonra hepsini, “kişisel düşünceler” olduklarını belirterek geri göndermişti. 8.Madde: ABD Ulusal Arşivleri ve Tutanak Dairesi’nde, Ermeni soykırımı hakkında geniş kapsamlı dokümanlar bulunur. Özellikle soykırımla suçlayan 9. grubun 867.00 – 867.40 tutanakları incelemeye açıktır. Bu dokümanların hemen hepsini Ermeni hikâyelerinin oluşturduğu görülmektedir. 9. Madde: Büyükelçi Henry Morgenthau 1913 1916 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nda ABD’nin temsilcisi idi. Büyükelçi, aralarında Osmanlı İmparatorluğu’nun müttefikleri de bulunan pek çok ülkenin görevlileri vasıtasıyla Ermeni soykırımına karşı bul etmiş ve bu kanalla 1915 1930 sürecinde, Amerikan halkının himayesi altına aldığı 132 bin kimsesiz çocuk ve soykırıma uğramış Ermenilere yardım amacıyla 116 milyon dolar dağıtılmıştır. ABD tarihinin en başarılı yardım kampanyası, örneğin Milli Film Komitesi Başkanı gibi toplumun her kesiminden etki yaratabilecek kimselerin desteğinde, yoğun Ermeni propagandasıyla yürütülmüştür. 13. Madde: 11 Mayıs 1920 tarihli, 359 numaralı Senato’ya sunulan önergede şu ifade kısmen yer almıştır: “Dış İlişkiler ve Senato Alt Komitesi görüşmeleri sırasında dinlenen beyanlar, Ermenilerin katliamdan ve değişik vahşetlerden zarar gördüğünü açıkça doğrulamıştır.” ABD politikacıları, sadece kendilerini yönlendiren Ermeni propagandasına güvenip gerçekleri hiç araştırmadı. Bir istisna Senatör James A. Reed’dir. Kongre’nin 1920’deki raporlarında aynen yer aldığı şekilde; Senatör James A. Reed, “Ermenilerin eli kansız değildir” demiş, Ermeniler tarafından işlenen toplu katliamlardan bahsetmiş ve General Harbord’un raporunu “Ermeni dostu tarafından çizilmiş bir tablo” sözleriyle eleştirmişti. 14. Madde: Yukarda belirtilen 13 Nisan 1929 tarihli önerge, General Harbord başkanlığında Amerikan askeri misyo“şahsi kanaat” tarihsel belgelerin yerini alamaz. 17. Madde: Lemkin’in soykırım konusunda BM’ye sunduğu ilk önerge, 11 Aralık 1946’da BM Genel Kurulu’nun 96(1) sayılı kararı ile alındı. “Birleşmiş Milletlerin Soykırımın Kabulu ve Cezalandırılması Sözleşmesi” ise, özellikle Ermeni soykırımını, 20. yüzyılda BM’nin soykırımın tekrarlanmasını önlemeye çalıştığı türden suç kapsamında bir suç olarak tanıdı. BM hiçbir kararında “Ermeni soykırımı” kavramını kendi tarif ettiği tanım içine sokmadı. Madde 23’te gerçekler yeniden ele alınmıştır. 18. Madde: 1948’de, BM Savaş Suçları Komisyonu, Ermeni soykırımını “modern anlamda insanlığa karşı işlenen suçlar” kapsamına giren fiillerin tipik bir örneği görerek, Nuremberg mahkemelerini hazırlayan sebepler arasında saydı. 19. Madde: Komisyon Sevr Barış Antlaşması’nın 230 numaralı madde hükümlerinin, Müttefik Güçlerin 1915 tarihli notasına uygun olarak, Türkiye topraklarında Ermeni veya Yunan ırkından olsalar da Türk vatandaşı olan kimselere karşı işlenen suçlar kapsamına alma niyeti taşıdığını ifade etti. Bu yüzden, bu madde Nürnberg ve Tokyo Mulanmak ve yanıltıcı taktiklere başvurmaktan kaçınmazlar. Politikacılar gibi başkanlar da bazen, sorumluluklarının tüm insanlara ve gerçeklere hizmet etmek olduğunu unutabilirler. Varlığının tarihi delillerle ispat edilmediği bir konuda, Ronald Reagan’ın “şahsi kanaatini” seslendirmiş olması bir anlam ifade etmez. 22. Madde: 10 Eylül 1984’te alınan 247 sayılı Ortak Meclis kararı 24 Nisan 1985 tarihini “İnsanların insanlığa karşı islediği suçları anmak” günü ilan eder ve ABD Başkanı’nı bu günü anarken halkının bilhassa 1.5 milyon Ermeni mağduru anmasını kabul eden bir bildiri yayımlamaya davet eder. Başkanın reddettiği bir karar. Temennimiz, 1.5 milyondan az insanın yaşadığı bir bölgede 1.5 milyon insanın yok edilemeyeceğini kavradığı içindir. En aşırı propagandacılar bile 1 milyondan çok nüfusun bu göç olayından sağ çıktığını kabul etmektedir. 1918 sonlarında Ermeni Patrikhanesi savaş öncesinde 2 milyon yüz bin olarak aşırı şişkin tuttuğu Ermeni nüfusu hakkındaki sayılarını 1 milyon 260 bininin sağ kalanlar olduğu, ve 840 bininin ölmüş bulunabileceği şeklinde izah eder. Ermeniler, savaşı takibeden barış konferansında kayıplarını 6 yüz bin ile 8 yüz bin arasında gösteriyorlardı. Ermeni propagandacılar bile bu ABD kararını yazanlar kadar ileri Malatya’daki Ermeni çetelerinden ele geçirilen silahlar. protestolar düzenledi. George Schreiner, Morgenthau’yu şöyle eleştirmektedir: “Morgenthau’nun 1918’de propaganda amacıyla yazdığı kitap ile kendisinin özel hatıra defteri ve mektupları tamamen farklıdır ve iyi niyetten yoksun olduğunu gösterir. Üstelik Morgenthau’nun, Ermeni ihanetinin farkında olduğu, hükümetiyle yaptığı yazışmalarından bellidir. Ermenileri masum göstermek çabasına girdikten sonra 18 Mart ve 25 Mayıs 1915 tarihli yazışmalarının örtbas edilmesi de bunu gösterir” ( Roosevelt Kütüphanesi, 105. belge, 11 Aralık 1918 tarihli mektup). 10. Madde: Büyükelçi Morgenthau, ABD Dışişleri Bakanlığı’na, Osmanlı İmparatorluğu Hükümeti’nin “bir ırkı yok etmek eylemi” içinde bulunduğunu açıkça bildirmiş ve 16 Temmuz 1916’da Bakan Robert Lansing’den “Ermenilere zulmedilmesinin durdurulmasını onayladığı” yazısını almıştır. Morgenthau İstanbul dışına hiç çıkmamıştır. 1915’te ülkede neler olduğunu kendisi incelememiş, sadece Ermeni yardımcılarından bilgi toplamış ve onların etkisinde kalmıştır. 11. Madde: 9 Şubat 1916 tarihli ve 12 numaralı ortak Senato teklifi, “aç, hasta ve anlatılamayacak derecede büyük sıkıntılara uğrayan Ermenilere Amerikan halkı arasından maddi yardım toplanmasını ve bir sempati ifadesi olarak bunun için özel bir gün ayrılması” isteğini ABD Başkanı’na sundu. ABD Kongresi, tüm Osmanlı vatandaşlarının “aç, hasta ve anlatılamayacak derecede büyük sıkıntılara maruz kalmasını” umursamıyordu; sadece politik güç sahibi olan Ermenileri gözetiyordu. Ayrıca, 1916’da sunulan bildiri, Ermenilerin acı çekmesine neden olan göçün henüz sona erdiği yıllardı. Burada, Ermenilerin uğradıkları sıkıntıların dile getirildiği, katliam sözü edilmediğine özellikle dikkat edilmelidir. 12. Madde: Başkan Woodrow Wilson, Near East Relief adlı örgütün Kongre kararıyla kurulmasını teşvik ve kanunun Ermenistan’a yaptığı ziyaret sonunda hazırlanmıştı. Bu raporda; “yüzlerce güzel Ermeni vadisinde parçalanmış cesetler, tecavüz, işkence ve ölüm insanların aklında çıkmayacak izler bırakmıştı. O bölgede seyahat edenlerin, gelmiş geçmiş cinayetlerin en büyüğünün delillerini farketmemesi neredeyse imkânsızdı” şeklinde söz edilir. Ermenilerin büyük dostu olan General Harbord bile, raporuna şu teşhisi eklemişti: “Cephe gerisinde, Ermenilerin sürüldüğü bölgelerdeki köylerin yıkılmasından Türklerin kabahatli olduğu şüphe götürmez. Fakat Ermeniler tarafından ele geçirildikten sonra, Ermenilerin Ruslarla birlikte terk ettiği topraklarda görülen insanlık vahşeti, hiç kuşkusuz Türklerin zulmünden aşağı kalmaz.” 15. Madde: Adolf Hitler 1939’da, Polonya hiçbir provokasyon göstermediği halde Polonya’yı işgal etme emrini vermişti. Bu toplantıda, kumandanların kendisine yaptığı itirazları susturmak için “Ermenilerin yok edilmesinden şimdi kim söz ediyor ki” demişti. Bu söz Ermeni soykırımına yol açmıştır. Amerika’daki Holokastı Anma Müzesi’nde de bu ilan edilmiştir. Ermeni bilim adamı Dr. Robert John bile Hitler’e atfedilen bu söz için “sahtekârlık” demiştir. Hitler’e atfedilen bu konuşmanın dört ayrı versiyonu vardır, ama bu söz sadece, imzasız ve tarihsiz olduğu için Nürnberg mahkemelerine delil olarak kabul edilmeyen bir varyantta yer almıştı. İkinci Dünya Savaşı uzmanı olan William Shier’e göre bunlar inanılması güç ayrıntılardır. 16. Madde: Rafael Lemkin 1944’te sözlüklere giren “soykırım” terminolojisinin isim babasıdır. Kendisi Birleşmiş Milletler’in Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Antlaşması’nın hazırlanmasına öncülük etmiş, Ermenilerin durumunu 20. yüzyılın soykırımlarına örnek olarak göstermiştir. Rafael Lemkin, Ermeni meselesini Batılı medyadan ve misyonerlerden duymuştu. Bu kulaktan dolma hikâyelere dayanan kaveleleri’nin 6c ve 5c maddelerine emsal teşkil etmektedir. Bu kararname ile anlaşılan, ‘insanlığa karşı işlenen suçlar’ kategorisinin örneğini oluşturmasıdır. 18. ve 19. maddelere cevabımız: Eğer bu komisyon böyle sonuçlara varmış ise, katılımcıların anlayışlarını sadece Ermeni propagandasına hapsetmek sorumsuzluğunu göstermişlerdir. Eğer amaçları insanlığa karşı suçlar kategorisine örnek bulmak idiyse; Ermenilerin Osmanlı ahalisine karşı işlediği sistematik yok etme kampanyasını tamamen göz ardı etmişlerdir. Bu konuların bu şerefsiz karara dahil edilmiş olması aldatıcı kurnazlıktır. 20. Madde: 8 Nisan 1975’te kabul edilen 148 numaralı Ortak Meclis Kararı ile 24 Nisan 1975 günü, “İnsanın insanlığa karşı işlediği suçları anmak için ulusal gün” olarak belirlenmiş ve ABD Başkanı’na, ABD halkını bugünü tüm soykırım mağdurlarını ve bilhassa Ermeni soyundan gelenleri hatırlama günü olarak benimsemeye davet etmek üzere bir bildiri yayımlaması için bir ricada bulunulmuştur. İnsanlara soykırım mağduru adı verilmesi için ortada bir soykırımı olduğunun ispat edilmesi gerekir. Burada hükümet tarafından desteklenmiş organize bir “Ermenileri yok etme” planı bulunduğunu gösteren bir tek delil bulunmuyor. Önyargılı ve umursamaz politikacılar 1975’te de insanın insanlığa karşı yaptığı vahşeti önlemenin evrenselliğini göz ardı edip tek yanlı propagandaların etkisi altında kaldılar. Mağdurlar Müslüman olunca bunu dikkate almadılar. 21.Madde: Başkan Ronald Reagan 22 Nisan 1981 tarihli ve 4838 sayılı bildirisinde “önce Ermeni soykırımı ve onu takip eden Kamboçyalıların soykırımı ve Yahudi soykırımının hiçbir zaman hatırlardan çıkartılmayıp, bu olaylardan ders alınması gerektiğini” kısmen söylemişti. Ermeniler ABD’de güçlü ve etkili bir politik güçtür. Ayrıca “soykırım” kavramı da kafalarını fazlaca meşgul etmektedir. İçlerindeki aşırı görüşteki kişiler, istedikleri sonuca varmak için sahte delil kulgitmemişlerdi. 23. Madde: BM Ayırımcılığın Önlenmesi ve Azınlıkların Korunması Alt Komisyonu, Ağustos 1985’te uzun inceleme ve müzakereler sonunda hazırladığı ve 1’e karşı 14 oyla kabul ettiği “Soykırımı Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sorunu ile İlgili Çalışma” başlıklı bir raporda Nazi çılgınlığının maalesef 20. yüzyıldaki tek soykırımı olmadığını bildirmiştir. Benzeri diğer örnekler gibi, 19151916’yıllarında Osmanlı’nın Ermenileri katletmelerinin örnek oluşturduğu sözleriyle kabul etme kararı almıştır. Bu sözlerin kabul edildiği yanlıştır. 14’e karşı 1 oyla kabul edilen, 1985/9 sayılı karardır. Hazırlayan raportörün ismiyle Whitaker Raporu diye anılan “Soykırım Çalışma Raporu” bu sayılı karara dahil değildir. Alt komisyon Whitaker Raporu’nun müsveddesini “(Komisyon) kabul eder” sözünün üzerini çizerek reddetti. Geride sadece “not alır” ibaresi kaldı. “Kaliteli” sözcüğünün üstü çizilerek raporun değeri övülmedi ve raporun İnsan Hakları Komisyonu’na gönderilmesi reddedildi. Ermeni propagandacıların iddialarını bertaraf etmek için 5 Ekim 2000’de BM sözcüsü Farhan Haq, “BM, Ermenilerin başına geleni soykırımı olarak tarif eden bir raporu kabul etmemiş ve imzalamamıştır” demişti. 24. Madde: Bu rapor ayrıca “Tarafsız kurum ve şahitlerin, öldürülen veya ölüm yolculuğuna gönderilen en az 1 milyon Ermeninin, toplam Ermeni nüfusunun yarısından fazlasını teşkil ettiğini hesap ettiğini izah etti. Bu hesap, Amerikan kaynakları, İngiltere arşivleri ve kendi müttefikleri olan Alman diplomatları gibi Osmanlı’da görev yapan kişiler tarafından da doğrulanmıştır.” Daşnak terörist partisi, günümüzde dahi, hem Diyaspora’da, hem de Ermenistan Cumhuriyeti’nde küçümsenmeyecek önemde etki yaratabilmekte. Gerçek dışı söylemlerin bu raporda dahi yer bulmuş olması bu etkidendir. Bilgilerini sadece Ermeni taraftarları ve misyonerler arasından topla mış olan diplomatların kişisel yargılarına dayandırılmış ve önyargılı bir şahıs tarafından hazırlanmış bulunan Whitaker Raporu’nun sonuçlarının tamamen yanlış değerlendirilmiş olarak bu rapora dahil edilmesi buna örnektir. Sayılara bir kez daha göz atmakta yarar var; savaş öncesinde 1.5 milyondan az olan bir nüfustan savaş sonrasında 1 milyondan fazlası sağ kalmış ve yüksek miktarda hastalıktan ölümlerin hüküm sürdüğü bir ortamda 1 milyon insanın öldürüldüğü varsayılamaz. “Ölüm kervanına” katıldı denilenlerin neredeyse tamamı hedeflenen yerlere “sağ” ulaştı. Önyargılı gözlemcilerden birisi olan ABD Konsolosu Jackson bile kendi deyimiyle “göçün neredeyse sona erdiği” 1916’da, sağ kalan yarım milyon kadar Ermeni göçmenin yerlerini sayılarıyla birlikte rapor etmiştir. 25. Madde: Bağımsız bir Federal kuruluş olan Birleşik Devletler Yahudi Soykırımını Anma Konseyi, 30 Nisan 1981 tarihinde oybirliğiyle aldığı kararla, bundan böyle Birleşik Devletler Yahudi Soykırımı Müzesi’ne, Ermeni soykırımını da dahil etmesini kararlaştırmış ve o tarihten beri uygulamaya böyle devam etmektedir. Gerçek veriler yerine propagandayı öne çıkarması Yahudi Soykırımı’nı Anma Konseyi’nin güvenilirliğini zayıflatmaktadır. Bazı Ermeniler, Yahudi Soykırımı’nın himayesine sığınarak kendilerine taraftar toplamaya çalıştı, varlıklı Ermeniler de Yahudi Soykırım müzelerini dünya çapında parasal olarak desteklediler. 26. Madde: Birleşik Devletler Dışişleri Bakanlığı, Ermeni soykırımı tezlerinin belki de inandırıcı olmadığını iddia eden 1982 ibaresini gözden geçirirken, 1993’te başvurulan Columbia Bölgesi Yüksek Mahkemesi, ilgili politika kayıtlarındaki belgeleri incelemiş ve Ermeni soykırımının müphem olduğu ile ilgili iddianın, uzun zamandan beri mevcut Birleşik Devletler politikası ile tezat oluşturduğunu not etmiş ve sonuçta bu iddia geri çekilmiştir. Ermenilerin Amerika’daki etkileyici güçlerinin bir örneği ile daha karşı karşıyayız. Sanki ABD Hükümetinin “sapkın 1982 söylemi” olmasa, geçtiğimiz yıllarda Ermeni soykırımı, sayısız tasarılarla kabul görecekmiş izlenimi verilmeye çalışılıyor. 2002 yılında, Ermeni grupların Federal Büro üzerinde baskı kurarak ABD Yargısı’na Ermenistan’ın muhtemel terörist kaynağı ülkeler listesinden çıkartılması emri verdirtmesi, böylece, Ermeni gençlerinin parmak izi alınarak kayıt içine alınmasına mani olunması da Ermeni topluluklarının ısrarla uyguladığı caydırma ve baskı güçlerinin bir başka örneğidir. 27. Madde: 5 Haziran 1996’da Temsilciler Meclisi, 3540 sayılı 1997 tarihli Dış Ülkelere İhracat Destek Fonu’na bir ilave karar alarak, Ermeni soykırımını tanıyana kadar Türkiye’ye yapılan yardımdan, ABD’de harcadıkları lobiciliğe eşit olan 3 milyon dolar eksiltmiştir. “Türkiye’ye yardım” genellikle geri ödenecek borçtur, Ermenistan’a ödenen karşılıksız yardıma benzemez, Ermenistan, kişi başına en yüksek Amerikan yardımı alan ülkeler sıralamasında İsrail’in arkasından ikinci gelmekte; buna mukabil, demokratik olmayan Ermenistan Cumhuriyeti, Amerika’ya göze çarpan hiçbir yarar temin etmemektedir. Fakat, Ermeni propagandalarını yaymak için milyonlar harcamasının sonucu olarak Amerikan Kongresi, üyelerini etkileyebilmekte. 28. Madde: 24 Nisan 1998’de Başkan William Jefferson Clinton şöyle dedi; “Geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yıl da Amerikalı Ermenilerle birlikte yüzyılımızın en acı hadiselerinden birisi olan 1.5 milyon Ermeni’nin 19151923 yılları arasında Osmanlı topraklarında sürülmesi ve katledilmesini anıyoruz.” 29. Madde: 24 Nisan 2004’te Başkan George W. Bush şöyle dedi; “Bugün 20. yüzyılın en vahşi trajedilerinden birisini hatırlamak için; Osmanlı’nın yıkılış döneminde 1.5 milyon Ermeni’nin zorla sürgüne gönderilerek ve katledilerek yok edilmesini anıyoruz.” Bu sözler Ermeni politik gücünün örnekleridir. Çok güçlü ve saplantılı olan Ermeni gruplarının baskısı karşısında başkanların her yıl “soykırım sözü” etmekten vazgeçmeleri cesaret ister. Ne var ki her iki başkan da yavaş yavaş “Ermeni soykırımı söylentilerinin şüpheli olduğunu” fark etmiş görünüyor. 30. Madde: Ermeni soykırımı defalarca uluslararası arenada tanınmış, fakat sorumluların cezalandırılmaması benzer soykırımların tekrarlanmasına neden olmuştur. Adil bir tasarı bunun ileride tekrarlanmasını önleyebilir. Milletler soykırımından dolayı sorumlu tutulamaz. Eğer kişiler soykırım suçu işlemişlerse, işledikleri suçtan sadece o kişiler sorumlu tutulabilir. Türklerin uluslararası arenada soykırım suçu ile suçlanmasına gelince, bunun arkasında, Ermeni Diyasporasının çok güçlü propaganda, önyargı, para ve şantaj taktikleri olduğu çok iyi bilinmektedir. CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle