19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EKİM 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 Göz göre göre öldü Ölü doğdu denilerek karton bir kutuda aileye verilen ancak yaşadığı anlaşılan bebeğin hastane yetkililerince mermerin üzerine konularak ‘az sonra ölür’ dediği iddia edildi. New York’ta ayakta alkışlandı ? NEW YORK (AA) Ünlü sanatçı Sertab Erener, besteci ve piyanist Fahir Atakoğlu ile ABD’nin New York kentinde muhteşem bir konser verdi. New York’un dünyaca ünlü konser salonu Carnegie Hall’un “Isaac Stern Auditorium’’ adlı yaklaşık 3 bin koltuğa sahip en büyük salonunun tıklım tıklım dolu olduğu konserde, Erener ve Atakoğlu 2.5 saat sahnede kaldı. Konser sonunda Erener ve Atakoğlu’nun uzun süre ayakta alkışlandı. TRABZON (AA) Trabzon’un Vakfıkebir ilçesinde 5.5 aylık doğan ve “ölü doğdu’’ denilerek ailesine verildiği iddia edilen bebek, 18 saat daha yaşadı. 5.5 aylık hamile olan Çiğdem Atmaca (22), sancıları zamansız başlayınca Vakfıkebir Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada Çiğdem Atmaca, erken doğum yaptı. İddiaya göre, “ölü doğdu’’ denilen bebek, ebe tarafından babaannesi Emine Atmaca’ya (45) bir tutanak karşılığında teslim edildi. Emine Atmaca, bebeğin karton bir kutu içinde kendisine teslim edildiğini belirterek, “Ölü doğdu dediler. Hastaneden çıkmadan önce bebeğin canlı olduğunu gördüm. Akrabalarım da ‘eli kolu hareket ediyor’ deyince hemen servise çıktık. Bebeği alarak bir beze sardılar, mermerin üzerine koydular. ‘Yaşamaz, az sonra ölür’ dediler. Yaklaşık 10 saat bekledik. Ama bebek ölmedi. Bu arada biz mezarını kazdırdık, imam bulduk’’ diye konuştu. Bekledikleri 10 saatin sonunda duruma müdahale etmek zorunda kaldıklarını dile getiren Atmaca, şöyle devam etti: “Torunumu alarak Trabzon Doğum ve Çocuk Bakımevi’ne götürdük. Burada kuvöze alınan bebeğimiz yaklaşık yedi saat sonra öldü.’’ Baba Fatih Atmaca (26) ise “Gereken mercilerde hakkımızı arayacağız’’ dedi. AŞHEKİM: KUVÖZE B GEREK GÖRMEDİK Vakfıkebir Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Mehmet Erdoğan da hastanelerinde üç kuvözün bulunduğunu, ancak gerek görmedikleri için bebeğin kuvöze konulmadığını söyledi. Erdoğan, “Bu olayda aile kararsız davrandı. Bebeğin ‘ölü doğdu’ denilerek kendilerine verilmesi söz konusu değil. Bebeğin yaşamayacağı kendilerine söylendi. Alıp gittiler. Çocuk doktorumuz konuyla ilgili aileye söylenmesi gerekenleri söyledi. Bir müdahale yapılmayacağı için kuvöze konulmadı. Ama aile daha sonra bebeği alarak Trabzon’a götürdü’’ dedi. İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri ise yaşama şansı olmasa bile bu tür bebeklerin mutlaka kuvöze konulması gerektiğini belirttiler. MEDYA NOTU EMRE KONGAR Emin Çölaşan’ın Kitabı Emin Çölaşan, Hürriyet’teki işine son verildikten sonra, yazmaya başladığı kitabını bitirdi. Hafta başında Bilgi Yayınevi’nden “Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi” adıyla piyasaya çıktı. Özetini, salı günkü gazetenizde okudunuz. ??? Dikkatli okurlarım anımsayacaklar, Çölaşan’ın işine son verildikten sonra da bu sütunda bir yazı yazmış ve “Hürriyet ile ilişiğinin kesilmesinin önemini anlamak için hem Çölaşan’ı, hem de işine son verildiği sıradaki Türkiye’yi, Türkiye’deki medyayı, medyaiktidar ilişkilerini irdelemek gerekir” demiştim. Yazıyı bitirirken de, “Türkiye, AKP iktidarının hem Meclis’i hem de Cumhurbaşkanlığı’nı denetleyeceği bu dönemde, her türlü siyasal özgürlükle birlikte medya özgürlüğünün de tehlikede olduğu bir noktaya gelmiş görünüyor” biçimindeki gözlemimi okurlarımla paylaşmıştım. ??? Çölaşan’ın kitabını okurken, bu gözlemimin ne denli doğru olduğunu, nasıl korkutucu sonuçlara yol açabilecek bir dönemde yaşadığımızı bir kez daha anladım. Çölaşan, anlattığı baskıcı olayların başlangıç tarihi olarak, AKP’nin seçimleri kazandığı 2002 yılını alıyor. AKP iktidarı öncesinde, gazete ile olan ilişkilerinin nasıl iyi ve sorunsuz olduğunu belirttikten sonra, AKP’nin iktidara gelmesiyle bir karabasan biçiminde gelişen olayların öyküsüne geçiyor. Türkiye’deki medya özgürlüğünün nasıl bir siyasal baskı ve tehdit altında olduğunu son derece açık ve seçik bir biçimde sergiliyor. ??? Türkiye’nin en büyük medya imparatorluğunun, adım adım siyasal baskıdan nasıl etkilendiğini, siyasal ve ideolojik çizgisini nasıl değiştirdiğini görüyoruz kitapta. Tabii bu ilişki iki yönlü: Bir tarafında medya, öte tarafında siyasal iktidar var: Bir tarafta bir medya imparatorluğunu yok edebilecek güçte, ve bu gücünü ikinci büyük medya grubuna el koyarak göstermiş bulunan bir iktidar. Öte tarafta iktidara ekonomik olarak bağımlı bir medya. İşin bir de “serbest rekabet yokluğu” yönü var: Çölaşan’ın işine son verildiğinde, Türkiye’nin ikinci büyük medya grubu da siyasal iktidarın denetimi altında. Yani gidebileceği benzer güçte ve yaygınlıkta bir başka medya grubu yok. ??? Türkiye’de medya özgürlüğünü tehdit eden dört öğe var: 1) “Yağmacılıkla ve Liderler Oligarşisi ile yozlaşmış, Dinci bir Oligarşi’ye doğru kayan Çok Partili bir Siyasal Rejim” ortamı. 2) Medyanın, ekonomik bakımdan siyasal iktidara bağımlılığı. 3) Siyasal iktidarın, medyayı denetim altına almak istemesi. 4) Medyanın, holding sermayesi ve dinci medya arasında paylaşılmış olmasından kaynaklanan serbest rekabet ortamı yokluğu ve tekelci eğilimler. Her biri tek başına, özgür ve bağımsız bir medyayı yok edecek güçte olan bu öğeler, hep birlikte, Türkiye’de sadece medyanın değil, rejimin de altını oymakta. [email protected]; www.kongar.org Küçük kız, üç kişiye yaşam oldu ? ANTALYA (AA) Antalya’da geçirdiği trafik kazası sonucu beyin ölümü gerçekleşen sekiz yaşındaki kızın iki böbreği ve karaciğeri, üç kişiye nakledildi. Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Merkezi Müdürü Prof. Dr. Alper Demirbaş ve ekibince gerçekleştirilen ameliyatla sekiz yaşındaki Esra Yaman’ın bir böbreği iki yıldan bu yana diyaliz hastası olan ve böbrek bekleyen Yurdanur Cem’e (56), diğer böbreği de Selin Arıkan’a (29) nakledildi. Küçük kızın karaciğeri ise Ege Üniversitesi Hastanesi’nde yatan Celal Doğan’a (45) nakledildi. DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ Türkiye’nin ruh sağlığı bozuk İstanbul Haber Servisi Türkiye’de 18 yaş üzerindeki kişilerde ruhsal bozukluk görülme sıklığının yüzde 17.2 olduğu, her beş kişiden birinin de ruhsal sağlık sorunu yaşadığı ortaya çıktı. Bu durum, Avrupa kıtasında ise her dört kişiden birinin ruh sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Ruh Sağlığı Platformu üyeleri, Türkiye’de Ruh Sağlığı Yasası’nın en geç 2008 yılına kadar çıkarılması gerektiğini belirterek, ruh sağlığının koruyucu sağlık hizmetleri ile entegre edilmesi gerektiğini söylediler. “10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü” nedeniyle dün Türk Psikiyatri Derneği, Türk Nöropsikiyatri Derneği, Türk Psikologlar Derneği, Psikiyatri Hemşireleri Derneği, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Derneği üyelerinin oluşturduğu Ruh Sağlığı Platformu üyeleri, dün İstanbul Tabip Odası’nda basın toplantısı düzenlediler. Toplantıda konuşan Türkiye Psikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Şahika Yüksel, Dünya Ruh Sağlığı Platformu’nun bu yıl konu olarak “Değişen Dünya Ruh Sağlığı: Kültür ve Çeşitliliğinin Etkileri” başlığını seçtiğini söyledi. Yüksel, “Tüm yurttaşlarımızın temel haklarından olan ‘ruhça ve bedence tam bir iyilik hali olan sağlığı için Ruh Sağlığı Yasası’ en yakın zamanda çıkarılmalıdır” dedi. Fatih’in kopyası satışta ? ANKARA (Cumhuriyet) Fatih Sultan Mehmet’in Venedikli ressam Gentile Bellini’nin yaptığı resimden 30 yıl sonra kopyalanan bir yağlıboya tablo yarım milyon YTL’nin üzerinde bir değerle müzayedeye çıkıyor. Londra’da Sotheby’s müzayedesinde 24 Ekim’de satışa çıkacak olan 21x16 cm. boyutundaki tablo çeşitli müzelerde, son olarak bu yıl New York Metropolitan Sanat Müzesi’nde sergilenmiş ve değişik kişiler arasında el değiştirmişti. Venedik ile olağanüstü ilişkiler kuran Fatih, Venedik’ten kendi portresini yapmak üzere çok iyi bir ressam istemiş ve dönemin en ünlü sanatçısı olan Bellini İstanbul’a gönderilmişti. Portrenin yapılmasından bir yıl sonra Fatih ölmüştü. Bellini’nin öğrencilerinden birince yapılan bu kopyanın 500 bin YTL üzerinde satılması bekleniyor. Cami inşaatında göçük: iki ölü Küçükçekmece Sefaköy’de cami inşaatında yaşanan göcükte toprak altında kalan iki işçi hayatını kaybetti. Küçükçekmece Tevfik Bey Mahallesi’nde Takva Camisi’nin inşaatında meydana gelen toprak kayması sonucu iki kişi enkaz altında kaldı. İşçilerden Nevzat Sağlam (47) yaralı olarak kurtarılarak Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırıldı. Ancak Sağlam burada hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden diğer işçi Mehmet Demiray’ın cesedi ise itfaiye ekipleri tarafından topraktan çıkarıldı. Olay yerinde toplanan Sağlam ve Demiray’ın yakınları sinir krizi geçirdi. İnşaatta çalışan bir diğer işçi Ramazan Sevinç (60) ise hafif şekilde yaralandı. (Fotoğraf: AA) Planet Sanat’ta ‘Düşler’ ? Haber Merkezi Erol Bulut’un “Düşler” adlı resim sergisi yeni klasik eğilimli anlayışıyla gerçekleştirdiği figüratif çalışmalarından yeni bir seçki. Sergide yer alan otuz adet yağlıboya eserde yıllarca süregelen bir gelişim çizgisi izlenmekte. Sanatçı bu sergisinde de teatral sahne düzeninde önemini her zaman vurguladığı geçiciliği sembolize eden buluta, kalıcılığı sembolize eden aya yer verip izleyenleri yoğun bir şiirsellikle başbaşa bırakıyor. Sergi Palet Sanat Galerisi’de 13 Ekime kadar açık. ‘Doğa düşmanı yasa kaldırılsın’ İstanbul Haber Servisi “Kazdağları’nın üstündeki yeşil altın, altındaki sarı altından çok daha değerlidir” diyerek Kaz Dağları’ndaki altın arama faaliyetlerine karşı çıkan 200’ye yakın kuruluş ile 1000 yurttaş, “ruhsatların iptal edilmesini” ve “Maden Yasası’nın derhal yürürlükten kaldırılmasını” istedi. Kazdağı’nın Koruma Girişimi Grubu’nca geçen günlerde Çanakkale Ayvacık’a bağlı Küçükkuyu beldesinde “Kazdağı ve Maden” konulu bir panel düzenlendi. Metalurji Mühendisleri Odası Genel Başkanı Cemalettin Küçük, Jeoloji Mühendisleri Odası Temsilcisi Tahir Öngür, Ege Bölgesi Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Ertuğrul Barka’nın da katıldığı Panelin sonuç bildirgesinde, “Uluslararası altın tekelleri ve yerli işbirlikçileri, iptal başvurusu üç yıldır Anayasa Mahkemesi’nde bekleyen Maden Yasası’na dayanarak Türkiye’nin dört bir tarafında havası, suyu, bitki örtüsü ve yaban hayatıyla toprağın altını üstüne getirmekte, doğayı tehdit etmektedirler” denildi. ‘Bilet bulamazsa firar sayılmaz’ ? ANKARA (ANKA) Askeri Yargıtay 2. Dairesi, izni bittikten sonra birliğine dönmek için otobüs bileti bulamayan ve bunu da kanıtlayan asker hakkında verilen mahkumiyet kararını bozdu. İzin bitimi Kurban Bayramı dönemine denk gelen er M.Ç, otobüs bileti bulamadığı için birliğine dönemeyince “firar etmek” suçunu işlediği gerekçesiyle askeri mahkeme tarafından hapis cezasına çarptırıldı. Askeri Yargıtay, mahkemenin kararını bozarak,“Sanığın gecikmesinin kabul edilebilir mazeret olduğu değerlendirilmelidir” kararı verdi. Bu kararın ardından izinleri bayram dönemine rastlayan askerler, otobüs bileti bulamadığını kanıtlarsa firar suçundan mahkum olmayacak. Radyoloji uzmanlarından eylem ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Görevleri sırasında tıbbi radyasyona maruz kalan sağlık çalışanları Sağlık Bakanlığı’nı protesto etti. Sağlık çalışanları haftalık çalışma sürelerinin 25 saatten 45 saate çıkarılmasını Bakanlık önünde okudukları bir açıklama ve ellerinde taşıdıkları “Sağlıkta tasarruf ölüm demektir’’, “Ruhsatsız kaçak işyeri istemiyoruz’’, “Radyoloji kliniklerini F tipine çevirmeyin’’ yazılı dövizlerle protesto etti. Nobel, ozon araştırmasına STOCKHOLM (AA) 2007 Nobel Kimya Ödülü’nü Almanya’dan Gerhard Ertl kazandı. Ertl’e bu ödülün, ozon tabakasının neden inceldiğinin anlaşılmasına da yardımcı olan, katı yüzeylerdeki kimyasal süreçle ilgili çalışmaları nedeniyle verildiği belirtildi. İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, Ertl’in 1960’larda başlayan araştırmasının, otomobillerdeki katalizörlerin nasıl çalıştığı, yakıt hücrelerinin işleyişi ve demirin neden paslandığının anlaşılmasına da yardım ettiğini belirtti. Ertl’in araştırmasının modern yüzey kimyasının temellerini attığı, kendisinin zor bir araştırma alanında güvenilir sonuçların nasıl elde edilebileceğini gösterdiği belirtildi. Ertl’in bulgularının hem akademik çalışmalarda hem de sanayinin gelişiminde kullanıldığı kaydedildi. 10 milyon İsveç Kronu (yaklaşık 1.8 milyon YTL) değerindeki ödül, 10 Aralık’ta Stockholm’de düzenlenecek törenle verilecek. Kurbağabalığı korkusu ? MERSİN (AA) Akdeniz’de, su sıcaklığındaki artışla beraber, Süveyş Kanalı aracılığıyla Kızıldeniz’den gelen ve ekonomik değeri yüksek balıklarla beslenen, ve eti yenmeyen kurbağabalıklarının (lagocephalus sceleratus) çoğaldığı bildirildi. Mersinli balıkçılar, “Denizdeki canavar’’ dedikleri kurbağa balıkları yüzünden ağlarının boş kalmasından yakınırken uzmanlar, bu balıklardan kurtulmanın tek çaresini, kurbağabalığıyla beslenen avcı balıklarda görüyor. CUMHURİYET 03 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle