28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 EKİM 2007 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Tarihin mimarlık ülkesini kimliksiz yapılarla donatan anlayışa artık son verilmeli 15 ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Anadolu’da ‘TOKİ Mimarlığı’! 1 Sanatın Eylem Zamanları Kaçırılırsa... Adalet Ağaoğlu’nun “Damla Damla Günler”inin 1990 notları arasında, beynime ansızın bıçak gibi saplanan sözcükler: Kendisi olmayı, ‘ötekini unutmak’ sanmak; birey’i bireysellik, bencillikle aynı kefeye koymak… Bu sözcükler, bir zamanlar yeni genç yazarların yılgınlıktan kendilerini kendilerine adamaları bağlamında kullanılmış. Ama benim kafamda hızla akmaya başlayan resimler, sorular, sadece bu bağlamla sınırlı değil. “Ya aynı tutuma sanat girerse?” diye düşüncelerimi birbirine katmaya başlıyor şeytana avukatlık yapmaya soyunan bir ses, “ya sanat, kendi üzerinde odaklaşmayı, tümüyle kendine yönelik bir özgürlük savını, içinde yer aldığı hayatın bütünlüğünü unutmak sanırsa? Ya sanatın bağımsızlık, özerklik ve özgünlük savı, dışa karşı körleşme noktasına varmış bir benmerkezcilikle noktalanırsa?” Bu yoldan salt kendi kendisini doyuma ulaştırmanın yanılsamalarına düşen bir sanat, yine de sanat olma kimliğini sürdürebilir mi? Özüne inildiğinde, tarih boyunca en soylu işlevi olan’ın karşısına kendi kurguladığı olması gereken’leri, hiçbir tehlikeden, hiçbir baskıdan yılmaksızın çıkarmak olarak belirginleşmiş sanat – ve sanatçı! kendi bireyliğimi güvence altına alayım derken, olan’ın yozlaşmışlıkları, sapkınlıkları karşısında gıkını çıkartmayan bir konuma düşmüşse? Böyle bir konuma düşen, yani kendi eylem zamanlarını kaçıran, aslında en olmaması gerektiği noktada umarsız bir benmerkezciliğin edilginlikleriyle yetinmeye başlamış bir sanat, temposu gittikçe artan bir kimlik erozyonu sürecine girmiş, ‘bireysel kimliğimi koruyayım’ derken, kendisini kimliksizlikten ayıran son sınırları da farkına bile varmaksızın geride bırakmış bir sanattır. Ve böyle bir sanat, vardığı noktada artık yalnızca ve yalnızca bir zamanlar sahip bulunduğu – ya da belki öyle sandığı – tüm kaleleri, savunma hatlarını, etkinlik mekânlarını ve zeminlerini peşpeşe yitirmek gibi bir yazgıyla karşılaşabilir. Tarih boyunca muhaliflik, içinde gerçek anlamda yaşayabildiği, kimliğini her defasında daha da güçlendiren soluklarını alıp verebildiği tek iklim olmuş olan sanat, zaman içerisinde kendini bu öze yabancı düşmenin rahatlığına ve rehavetine kaptırıp, bir ‘memuriyet’ statüsünün güvencelerini aramayı ve sürdürmeyi, o statüyü kendisine sunan erkleri ve iktidarları eleştirme görevinin önüne geçirdiğinde, başka deyişle, sanatı sanat kılan ‘başkaldırı ruhu’nu da gönüllü bir tavırla bordroya bağladığında, sanat olma kimliğini artık –üstelik bir daha elde edilmesi neredeyse olanaksız bir kesinlikle– yitirmiş demektir. “Çoğumuz için en büyük tehlike, hedefimizi çok yüksek tutmak ve ona erişememek değil, hedefimizi çok alçak tutmak ve ona erişmektir…” Michelangelo’nun yüzyılların ötesinden yankılanan bu uyarısı, belki en çok egemen güce verilmiş ödünlerle çizilmiş sanat yolları için geçerlidir. Egemen güçlerin sunduğu ‘memuriyet’ statüleri içersinde varlığını koruyabileceğine inanan bir sanat, günün birinde o egemen güçler söz konusu statülerde akıllarına esen ya da kendilerine uygun görünen değişiklikleri yaptıklarında, kimi verdiklerini geri aldıklarında veya kimi istenenleri hiç vermediklerinde eğer ‘düş kırıklığına uğradığından’ söz ederse, düşünülebilecek en büyük gafletlerden birini sergilemiş olur. Çünkü o güne kadar hiçbir akılcı temele dayanmayan, sanatın özünden kaynaklanma hiçbir niteliğine uygun düşmeyen, dahası, sanatın özünün yadsınması anlamına gelen böyle bir düşü kurmuş olmanın sorumluluğu, aslında tümüyle yine ‘o sanata’ aittir! Muhsin Ertuğrul, ünlü mumunu hep ‘tiyatro sanatının her engele rağmen devamının’ bir simgesi olarak yakmıştı. Bugün, Muhsin Ertuğrul’dan yıllar sonra, mumlar bu kez ancak onun tiyatrosunun ‘arkasından’ bir ağıt niteliğiyle yakılabiliyorsa eğer, bunun sorumluluğundan sadece iktidarlara atıfta bulunarak kurtulabilmek, kesinlikle olanaksızdır! [email protected] 4 imarlar Odası’nın birkaç yıldır gündeme getirdiği “Türkiye Mimarlık Politikası”ndaki temel amaç özetle şöyle vurgulanıyor: “Dünya mimarlık ve kent tarihinin en zengin birikimlerini taşıyan bir ülkede; çağdaş yapılanmanın da bu geçmişi aratmayacak düzeyde nitelikli ve kimlikli olmasını sağlayacak ‘ulusal mimarlık politikası’nın, tüm kurumlarca gözetilerek yaşama geçirilmesi..” Aslında tüm ulusun esenliğini hedefleyen bu atılıma, öncelikle destek vermeleri gereken kurumlarımızdan hâlâ bir yakınlık yok. Örneğin “Başbakan”lıktakiler; dünyayı gezmelerine rağmen, “Haklısınız, hiçbir ülkede gözlenmeyen bu geçmişe saygısızlığı durdurmak için önerinizi anayasal ilkelere de yansıtmalıyız.” demiyorlar. Ya da “Bayındırlık ve İskân Bakanlığı”ndakiler, yıllardır yaptıklarına bakıp, “Artık tip proje yok; kamu binalarında da mimarlığa özen gösterilecek” diye bir yanıt vermiyorlar… Benzer şekilde “Kültür ve Turizm Bakanlığı” bile, mimarlık ödülleri başlatmasına rağmen; “Türkiye’de mimarlığın da bir sanat olduğu bilincini ve çağdaş mimarlığın yeniden kültürle buluşmasını kurumsallaştırmak için biz de varız.” diye bir açıklama yapmıyor… Bunlar arasındaki Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ise aynı sessizliğe katılması bir yana, dağlara taşlara sıraladığı şu kimliksiz, tekdüze ve yöresine tümüyle yabancı “blok apartman” mimarisini hızla yaygınlaştırarak, “Anadolu’da olduğu”nu unutan bir yapılaşma ve şehircilik anlayışını onca “uyarı”larımıza rağmen ısrarla sürdürüyor. Oysa Mimarlar Odası’nın bu çağrısına, belki de en önce uyması gereken; gerçekleştirdiği binlerce yapıyı bu ülkeye yakışır bir mimariyle tasarlaması “kamusal görev”i olan; ve bünyesindeki mimarları da M 2 3 TÜRKİYE’Yİ KAPLAYAN “TİP”SİZ TİP BİNALAR Muğla’nın yeşil yamaçlarına dikilen TOKİ blokları (1) ve onları hayretle izleyen eski kent dokusu (2). Ankara’daki kentsel dönüşümde ortay çıkan TOKİ silueti (3). Edirne’den Kars’a her bölgede yinelenen tipsizliğin adı; “TOKİ mimarlığı” (4). “bulunulan yörenin kültür ve çevre değerlerini gözeten projeler” yapmaya özendirmesi gereken kurum, TOKİ değil midir? Bu nedenle, “Türkiye Mimarlık Politikası” çağrısına hâlâ suskun kalanlar arasındaki TOKİ’ye “serzenişler”imizi açmak istiyorum. “OKUNMAYAN” UYARI Şu “TOKİ ortağı lüks konut siteleri”nin “deneyim paylaşımı” konferansında, başkan vekili Erdoğan Bayraktar özellikle “anayasal görev”lerini aynen şöyle anımsatmıştı: “Bilindiği üzere, anayasamızın 57’nci maddesi; devlete, ‘konut ihtiyacını karşılayacak tedbirleri alma’ görevini vermiştir…” (İstanbul18 Ocak 2007) O gün bu “eksik” bilgilendirmeyi önemsememiştim. Ancak, “aynı ifade”sini web sitelerindeki diğer konuşmalarında da okuyunca, anayasa maddesini “kısaltma”sı ile TOKİ projelerindeki “çevreye duyarsız”lığın ne denli “uyumlu” olduğunu fark ettim. Çünkü 57. madde aslında bakın nasıl: “Devlet, şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama çerçevesinde, konut ihtiyacını karşılayacak ted ANAYASADA birleri alır, ayrıca toplu konut teşebbüslerini destekler…” Peki TOKİ Başkanı, şu beğenmediğimiz “sivil olmayan” anayasada bile vurgulanan “şehirlerin özelliklerini ve çevre şartlarını gözeten bir planlama” koşulunu neden atlıyor? Sadece ürettikleri konut “sayı”sıyla övünmek yerine, aynı zamanda Türkiye’nin kültür, çevre ve kentsel değerleriyle uyumlu bir mimariyle herkese “örnek” olmayı neden önemsemiyorlar? UYARSIZLIĞIN ÖRNEKLERİ TOKİ projeleri “anayasa koşulu”yla irdelendiğinde, birçoğundaki doğa ve uygarlık tahribatı açıkça görülebilir. Örneğin, İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş diyor ki; “TOKİ’nin Torbalı ilçesi Yazıbaşı beldesindeki konut projesi, en verimli tarım alanlarında katliam yaratıyor…” (Hürriyet EGE29 Ağustos 2007) Adana’da Çukurova Üniversitesi yerleşkesindeki “ziraat eğitimi” için korunan alan, “TOKİ hastanesi arsası” oldu. Aynı yerdeki DSİ kanalet arazisi de planlara aykırı olarak TOKİ evlerine ayrıldı. Edirne’de belediyenin tarımsal değerinden ötürü imara açmadığı yerleri bile TO Kİ kendi blokları için planladı. Bursa’da Kayapa ve Yunuseli TOKİ projeleri, plandaki spor ve yeşil alanlarda gerçekleştirildiği için, çevreciler suç duyurusunda bulundular. İstanbul’daki Maltepe Bölge Parkı’nın, ormana katılacak ağaçlandırma ve yeşil alanları da artık TOKİ’nin konut alanı. Yer seçimlerindeki bu duyarsızlığın yanı sıra, mimari tasarım ve yerleşme düzeni bakımından da “TOKİ mimarlığı”, herhangi bir mimarlık okulunda daha ilk senelerde bile sınıfta kalır. Örneğin, tarihsel dokusunu özveriyle yaşatan Muğla’daki dağlara sıralanan devasa TOKİ bloklarının o “yabancı” ve “ezici” peyzajı, sadece mimarlığa değil, kentin “koruma tarihi”ne de saygısızlık. Kars’taki, o hayranlık uyandıran tarihsel plandan bile esinlenilmeyen; sert kışların akılcı mimarîsinden ders alınmamış TOKİ projeleri, kentin “kimlikli gelişme” çabasına da “aymazlık” örneği. Bunlar artık öylesine yaygın ki nerede bir TOKİ projesi varsa, orada, ne yöreyle uyumlu bir mimarlık var, ne kent kültürüne saygılı bir planlama, ne de çevreye duyarlılık… Sadece aynı türden apartmanların sözde “ucuz tasarım” ve “inşaat kolaylığı” adına sıralanması var. İMARLIĞIN BEKLENTİLERİ Peki TOKİ ne yapmalı? Birincisi; her projesinde öncelikle, bulunulan kentin genel imar ve şehircilik dengeleri ile mimarideki yöresel kimlik ve özgün yaşam değerleri gözetilmeli. İkincisi; yerleşim düzeninde bloklar yerine, sözgelimi konutlar, insancıl sokaklarla birlikte tasarlanmalı; kamusal hizmetler bu sokakların açıldığı meydancıklarda yer almalı… Üçüncüsü de örneğin “ticari” alanlarda süper marketler yerine yöre üreticilerine açık çarşılar, pazarlar düzenlenerek “Anadolu kenti” karakteri “çağdaş arasta”larla da sürdürülmeli… Bunun için de şu “Türkiye Mimarlık Politikası” diye tutturanların ne istediklerini hiç değilse biraz olsun “merak etmek” gerekmiyor mu? M D VEFAT Sevgili kardeşimiz ESİN GÜL TUFAN’ı kaybettik. Anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. 1973 Bakırköy Belediyesi Çalışma Arkadaşları DOSYA NO: 2006/1142 Tal. Satılmasına karar verilen gayrimenkulün cinsi, kıymeti, adedi, evsafı; Tekirdağ ili, Çerkezköy ilçesi, G.M.K.Paşa Mahallesinde kain ve tapunun Cilt: 19, Sayfa: 1791, Ada: 656, Parsel: 3’te kayıtlı taşınmazdaki kat irtifaklı, 130/700 arsa paylı, l. kat, 1 nolu mesken olup, 3 oda, 1 salon, mutfak, banyo ve WC’den ibarettir. Doğramaları PVC olup, 120 m2. dir. Bilirkişi tarafından satışa esas kıymeti 100.000,00 YTL olarak belirlenmiştir. İMAR DURUMU: Taşınmazın konut alanında olduğu ve ayrık nizam 5 kat imarlı olduğu, Taks’ının 0.40 olduğu bildirilmiştir. SATIŞ ŞARTLARI: 1Satış, 20.11.2007 salı günü, Saat: 15.00/15.10 saatleri arasında, Çerkezköy İcra Müdürlüğünde açık artırma sureti ile yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen kıymetin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları mecmuunu ve satış masraflarını geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü baki kalmak şartı ile 30.11.2007 cuma günü, aynı yer ve saatler arasında açık artırmaya çıkartılacaktır. Bu artırmada da bu miktar elde edilememişse gayrimenkul en çok artırana taahhüdü saklı kalmak üzere artırma ilanında gösterilen müddet sonunda en çok artırana ihale edilecektir. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacaklıların toplamından fazla olması ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde 10 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, 1/2 tapu harçları, birikmiş vergiler satış bedelinden Ödenir. KDV ile ihale damga resmi, tahliye teslim giderleri ile 1/2 tapu alım harcı alıcıya ait olacaktır. 3İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile 15 gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları Tapu Sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup, masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başka bilgi almak isteyenlerin 2006/1142 Tal. sayılı dosya numarası ile müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İc.İf.K.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. (Basın: 53659) ÇERKEZKÖY İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTIRMA İLANI ESAS NO: 2006/415 Esas DAVALI: HASAN KAHEH, Esenler Son Durak, Emekzürih Fidan Apt. No/4 Esenler. Esenler/ İSTANBUL Davacı NACİYE SERT KAKEH tarafından, aleyhinize açılan BOŞANMA davasının, yapılan yargılamasında; Mahkememizce, dava dilekçesinde belirtilen adresinize duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmış olup, adresinizden ayrıldığınız gerekçesiyle tebligat yapılamamıştır. Adres araştırmasından da bir netice alınamadığından dava dilekçesi ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar verilmiştir. Duruşma Günü: 23.10.2007 günü, saat: 09:00’da duruşmada bizzat hazır bulunmanız veya kendinizi bir vekille temsil ettirmeniz, aksi takdirde HUMK’nun 3156 sayılı yasa ile değişik 213/2 maddesi uyarınca, yargılamaya yokluğunuzda devam olunacağı hususu, dava dilekçesi ve duruşma günü yerine geçerli olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 31/07/2007 (Basın: 44024) NİĞDE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN BAŞKANLIĞI’NDAN BİTLİS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN İLANDIR SAYI: 2004/181 ESAS Davacı Kamu Hukuku tarafından, davalı Bitlis İl Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan, Enver ve Müzeyyen kızı 13.04.1957 D.lu SAYILAN ÇABİK’in (ÇABUK’un) ölüm kaydının düzeltilmesi davasına esas olmak üzere, Mahkememizce yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca; Sayılan ÇABİK (ÇABUK) un mirasçılarının davaya dahil edilmesi için, bu yönde mirasçıların tebligata yarar açık adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle, nüfus kayıt örneğine göre Sayılan ÇABİK (ÇABUK) un mirasçısı olarak görülen dahili davalılar, babası ENVER ÇABUK (ÇABİK), annesi MÜZEYYEN ÇABUK (ÇABİK), kardeşi İLKNUR ÇABUK (ÇABİK) ve kardeşi ÖZLEM ÇABUK (ÇABİK) a tüm aramalara rağmen ulaşılamadığından, Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesince duruşmasının 30.11.2007 tarih ve saat 09.05’te yapılacağından, mahkememizin 2004/181 esas sayılı dosyasının, duruşmasına adı geçen dahili davalıların katılması, kendilerini vekil ile temsil ettirmeleri veya davaya cevap vermeleri, aksi takdirde gıyaplarında duruşmaya devam edilerek karar verileceği hususu duruşma günü, davaname ve dahili dava dilekçesine yerine geçmek üzere İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 18.09.2007 (Basın: 53304) SAKARYA l. SULH HUKUK MAHKEMESİ’NDEN 2007/652 ESAS Davacı Belpaş (Adapazarı Büyükşehir Belediyesi İhtiyaç Maddeleri Pazarlama ihtiyaç Maddeleri Pazarlama Ticaret ve Sanayi A.Ş) vekili Av. Sadettin Bilgin tarafından, davalı Murat Saygın aleyhine açılan alacak davasında, davalı Murat Saygın’ın davacı Belpaş’dan hazır beton aldığı, hazır betonun bedelinin bir kısmını ödemiş ancak bakiye 2.977,00 YTL borcunu ödemediğinden, 2.977.00 YTL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesi, dava dilekçesi özetiyle, Çaybaşı Yeniköy Adapazarı adresindeki davalı Murat Saygın’a ilan yolu ile tebligat yapılmasına karar verildiğinden, duruşma günü olan 15.11.2007 günü, saat 9.00’da mahkememiz duruşma salonunda hazır bulunmanız, hazır bulunmadığınız takdirde yokluğunuzda yargılamaya devam edileceği ve karar verileceği ilan olunur. 27.09.2007 Basın: 53285 BİTLİS ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ SAYI: 2004/181 ESAS Davacı Kamu Hukuku tarafından, davalı Bitlis İl Nüfus Müdürlüğü aleyhine açılan, Enver ve Müzeyyen kızı 13.04.1957 D.lu SAYILAN ÇABİK’ın (ÇABUK) ölüm kaydının düzeltilmesi davasına esas olmak üzere, Mahkememizce yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararı uyarınca; Sayılan ÇABİK’in (ÇABUK) ölüm tarihi hususunda bilgisi olanların, Bitlis Asliye Hukuk Mahkemesi’nce, duruşmasının 30.11.2007 tarih ve saat 09.05 de yapılacağından, mahkememizin 2004/181 esas sayılı dosyasına bu ilanın tebliğ tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Mahkememize başvurmaları husus İLANEN TEBLİĞ OLUNUR. 18.09.3007 Basın: 53305 CUMHURİYET 15 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle