19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 EKİM 2007 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA SÖYLEŞİ leyla.tavsanoglu?cumhuriyet.com.tr 9 Türkiye’de enerji sektöründe kamu tekeli kırıldı ve şirketlerin yüzde 50’den fazlası yabancıların eline geçti ‘Enerji politikamız yok’ SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Tanınmış enerji uzmanı Necdet Pamir’le Türkiye’nin enerji politikasızlığını konuşuyoruz. Pamir, Türkiye’nin enerji politikalarının her hükümete göre değiştiğinin altını çiziyor. Öte yandan yüzde 65 oranında Türkiye’nin enerji alanında Rusya’ya bağımlı olmasını sert bir biçimde eleştiriyor. İran’la yapılan doğalgaz anlaşmasına da şüpheyle bakıyor. “Bir yandan AKP hükümetinin başbakanı olarak, ben BOP’un eş başkanıyım, diyeceksiniz. Öte yandan ABD’nin istemediği bir anlaşmayı yapacaksınız. Bu bana hiç de gerçekçi gelmiyor” diyor. Ayrıca enerjinin son derece stratejik bir alan olması nedeniyle enerji kurumlarının özelleştirilmesine karşı çıkıyor. Enerji arama, işletme, dağıtma ve pazarlamanın kamunun elinde entegre bir biçimde olması gerektiğinin altını önemle çiziyor. Türkiye’nin akılcı bir enerji politikası var mı? PAMİR Bu artık çok klişeleşti. Türkiye’nin birçok konuda olduğu gibi enerji alanında da politikası yok. Yani her gelen hükümetle değişmeyen, bir anlamda devlet politikasından söz ediyorsak, hayır, yok. Enerji sektörüyle ilgili politika, gelen hükümetlere göre, hatta aynı partinin devamı olarak bakanlar değiştikçe kısmen değişebilen, kimi şirketlerin etkisi altında fazlasıyla kalan ve ülkenin diğer sektörleriyle bağlantısı olmayan bir yapı içinde. Kimileri bunu farklı alıp “Evet bir politika var ama olumsuz bir politika” diyorlar. Biz kendi içinde tutarlı, kalıcı, hükümetlerle değişmeyen bir politikadan söz ediyorsak, hayır, böyle bir politika yok. Bir enerji politikasının sanayi, dış politika, ekonomi, güvenlik, ulaştırma, tarım politikasıyla mutlaka ilintisinin olması gerekir. Bunları makro düzeyde, entegre biçimde örgütlememiz gerekir. Nasıl olacak bu? Size bir örnek vereyim. Şu geçen dönemde Aksaray ilinden birinci sıra milletvekili adayı olduğum için biliyorum. O bölgede halkın yüzde 70’i tarım ve hayvancılıkla geçiniyor. Hükümet mazotun üzerine çok yüksek ÖTV ve KDV koyuyor. Bir de ürünün taban fiyatını olması gerektiğinden daha düşük belirlediğinizde girdi maliyeti artıyor. Satış fiyatı düşüyor. Dolayısıyla üretici üretemiyor. O üretemeyince esnaf kıpırdayamıyor. Bir başka örnek daha vereyim. Sanayide öncelikleriniz nedir? Hangi hızla geliştireceksiniz? Aynı şekilde güvenlik politikası… Hangi ülkelerle nasıl ilişkiler kuracaksınız? Bu yetmiyor. Dışa bağımlı bir ülkesiniz. O zaman devreye dış politika da giriyor. Dış politikanızı da mutlaka bu öbür politikalarla birlikte entegre biçimde örgütlemeniz gerekiyor. Bunların hiçbiri yapılmıyor. Tutarlı olmayan bir yapı var. YapİşletDevret pahalı üretir, garanti satar Bir de bu kamu santrallarıyla yapişletdevret modeli santralların işleyişlerini anlatır mısınız? Elektrik üretimi şöyle: Bir tarafta kamu santralları var. Kurulu gücün yaklaşık yarısına yakını kamu santralları. Onun dışında 1980’li yıllardan beri Dünya Bankası’nın dayattığı yapişlet, yapişletdevret modelli üretim şirketleri adı altında bir başka yapı bulunuyor. Burada satın alma garantileri var. Kamu santralları daha ucuza üreten santrallar. Yapişletdevret modeli santrallar daha pahalı üreten ama 25 yıl satın alma garantisi verilmiş. Uluslararası tahkime dayalı olduğu için değiştirmekte son derece büyük zorluklar var. Üçüncü kulvarda ise sadece kendi sanayi tesisinin enerji ihtiyacını üretmekle sınırlı olması gerekirken orada belli bir kâr görüp daha fazla kapasiteyle kurulan hem verimsiz hem de çok pahalı elektrik üreten, kâr etmediği zaman üretimi durdurup kamu santrallarından almaya yönelen ve sistemi bozan oto prodüktörler var. Bir de 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na göre satın alma garantisi olmayan yeni kurulacak santrallar var. Bu yamalı bohçayla rekabet ve planlı bir üretim bekliyoruz. Gördüğünüz gibi ne yazık ki bir enerji politikası yok. Ama bazıları keli P O R T R E NECDET PAMİR Ortaöğrenimini TED Ankara Koleji’nde, yükseköğrenimini ODTÜ Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği Bölümü’nde petrol mühendisi olarak tamamladı. Uzun yıllar Petrol Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyeliği ve başkanlığını yaptı. TMMOB’de 15 yıl süreyle aralıksız yönetim kurulu üyesi oldu. TPAO’da her kademede 26 yıl çalıştı. TPAO Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu. Azerbaycan başta olmak üzere Hazar bölgesinde, BakuCeyhan boru hattı inşaatı dahil, bütün projelerde TPAO ve Başbakanlık Boru Hatları Koordinasyon Kurulu’nu temsilen çalıştı. Şimdi Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi üyeliği yapıyor. Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde uluslararası enerji stratejileri dersleri veriyor. ASAM Vakfı’nda genel koordinatörlük ve başkan yardımcılığı, CHP’ye enerji danışmanlığı yaptı. 22 Temmuz seçimlerinde CHP’den Aksaray birinci sıra milletvekili adayı oldu, ancak kazanamadı. Yurtiçi ve yurtdışında sık sık enerji konulu konferanslar veriyor. meyi başka türlü alıyor. “Birilerinin cebini doldurma hedefine çalışan planlı programlı bir politika var” diyorlar. Petrol Yasası çıktığında bu tartışma çok fazlasıyla gündeme gelmemiş miydi? Gelmişti. Enerji politikası yok, dediğim için sözlerimin altını doldurmak amacıyla bu kadar uzun anlattım. Başka türlü de yorumlayabilirsiniz. Birilerinin lobilerinin etkisinde ya da sizi iktidara getiren şirketlere “Hayır” diyemediğiniz, onların tercihlerine öncelik verdiğiniz bir sistemden söz ediyorsak bu da doğrudur. Kamu erki egemen olmalı Petkim’in satışını nasıl karşıladınız? Ben bunu tek başına Petkim’in satışı olarak yorumlamıyorum. Ben enerji sektörünün stratejik bir sektör olduğunu düşünüyorum. Bu sektörde öteden beri dile getirmeye çalıştığım gibi bir dikey entegre yapının olması gerektiğini söylüyorum. Enerji sektörü ülkenin hem ekonomik hem de ulusal güvenliğini doğrudan ilgilendirdiği için burada mutlaka kamu erkinin egemen olması gerektiğini düşünüyorum. Bir santralı ihaleye çıkarırsınız, fiyatını belirlersiniz, yerli ya da yabancı bir konsorsiyum bunu alır. Ama keyfiyeti tamamıyla özel sektöre bırakırsanız ve kamunun elini kolunu bağlarsanız bugünkü elektrik kesintilerinin, sıkıntıların temelinde bu yanlış politikalar var. Kamuya yaptırmıyorsunuz, özel sektör de yapmadığı zaman ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Tek başına, “Petkim’in özelleştir mesine karşıyım” demenin çok yeterli olmadığını düşünüyorum. Ben TÜPRAŞ’ın özelleştirilmesine de karşıydım. Petrol Ofisi’nin özelleştirilmesine de karşıydım. Bunun ekonomik ve ulusal güvenliğimizle ilintisi olduğunu düşündüğüm için dikey entegre yapıda bozulmadan kalması gerektiğine inanıyorum. Başkasına liberal kendisine tutucu Hükümet ve özelleştirmeyi savunanlar da tekeli kırmak için yaptıklarını söylüyor. Bunda haksız mı? Ama blok satışlar yapılıyor. Yüzde 51’ini blok sattığınız zaman sadece kamu tekelini kırıyorsunuz. Gidip özel, hatta yabancı bir şirkete bu 51’i teslim ediyorsunuz. Zaten borsada belli bir kısmını daha önceden yabancı sermaye kontrol etmiş. Dolayısıyla bütün bu şirketlerin yüzde 50’sinden fazlası yabancı şirketlerin kontrolüne geçti. TÜPRAŞ’ta da böyle oldu. Petrol Ofisi’ni Doğan Holding aldı. Ardından İşDoğan ortaklığına geçti. Zarar eden bir şirketle birleşti. Vergi ödemeye gelince kayıplar oldu. Cezalar geldi. Daha sonra da AMV’yle birleşti. Ben burada sermaye düşmanlığı yapmıyorum. Bu sektörün parçalanmaması ve kamu erkinde olması gerektiğine inanıyorum. Bir örnek vermek gerekirse, liberalizmin bayraktarlığını yapan İngiltere’de doğalgaz dağıtım şirketi Centrica’yı serbest piyasa koşullarında Rus Gazprom almaya kalktığında yasa değişikliğine gidip korumacı davrandılar. Union Oil of California’yı China National Petroleum Company satın almaya kalkıştı. En yakın rakibi olan Chevrom’dan 2 milyar dolar daha fazla para verdi. Bunun üzerine Temsilciler Meclisi ayağa kalktı. Başkan Bush’a, “Stratejik sektörümüzü Çinlilere satamayız” dediler. Böylece başkasına liberal, kendisine tutucu bir tavır sergiledi. Bu hükümetin, özelleştirme her derde devadır, inancı boşa mı çıkıyor? Bu fikir yanlış, tabii. Petkim’in satışında, “Sermayesi kime ait olursa olsun beni ilgilendirmez” yaklaşımına da karşı çıkıyorum. Herhangi bir etnik yapı için değil. Ama Ermeni diasporası dünyada Türkiye’yi haksız yere mahkum ettirmeye kalkıyorsa paranın Ermeni diasporasından mı yoksa başka taraflardan mı geldiğine karşı duyarlı olmak zorundayız. Bir de özelleştirerek verimliliğin artması sağlanacak deniyor. Zaten bu şirketlerin hepsi en verimli dönemlerinde elden çıkarıldılar. Gözden kaçırılan bir konu daha var. Uç bir nokta gibi, konuyu saptırma gibi gelebilir ama Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü kayıtlarına girdiğiniz zaman yabancılara toprak satışının çok az bir bölümünü görüyorsunuz. Ama Maden Kanunu, Petrol Kanunu’yla bu tür satışlarla büyük ölçüde toprak devri de yapıyorsunuz. Arazi de devrediyorsunuz, liman da devrediyorsunuz. Bunların hepsi stratejiktir. Ama bunlar Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü kayıtlarına bu biçimde girmiyor. Bütün bunlara birlikte bakmamız lazım. Bir de özelleştirme kapsamında bir kuruluşu alan bir Türk şirketi bunu bir süre sonra kolaylıkla bir yabancı şirkete devredebiliyor. Buralarda da sakıncalar var. Ben şirketlerin kârlı olabilmeleri ve yatırımlarını sürdürebilmeleri açısından bu yapılarının bozulmamasını istiyorum. Aslında TPAO’nun 1954’te kurulduğu zamanki gibi olmasını isterdim. TÜPRAŞ’ı, Petkim’i, Botaş’ı, Petrol Ofisi’ni TPAO kurdu. Çünkü petrol sektörünün özü itibarıyla bu gereklidir. Güçlü risk sermayesi gerekli Neden gerekli olduğunu da anlatır mısınız? Arama yatırımlarını sürdürebilmek için güçlü bir risk sermayesi gereklidir. Bugün belli bir kuyu açabilmenin maliyeti 100150 milyon dolarla ifade ediliyor. Her açtığınız kuyuda başarıya ulaşamayabilirsiniz. Kuyu açabilmek ve bunu sürdürebilmek lazım. Zaten dünyadaki ilk tekelleşmenin olduğu alan petrol sektörüdür. Bu gereksinimden kaynaklanmıştır. Bakın Mobil’e, BP’ye, Lukoil’e ENİ’ye, Statoil’e… Bunlar kamu ağırlıklı şirketlerdir. Bunların hepsi arama, üretim, taşıma, dağıtım, pazarlama, hatta elektrik üretim birimlerini bünyelerinde barındırır. Bunların hepsi devletle iç içe çalışırlar. Ben tamamıyla bu argümanlar nedeniyle Petkim’in özelleştirilmesine de tamamen karşıyım. Beni dar kafalılıkla suçlayabilirler, dinozor diyebilirler. Bundan da mutlu luk duyarım. Başka bir olay SamsunCeyhan boru hattında patlak verdi. Rusya Devlet Başkanı Putin’in uyarılarına rağmen SamsunCeyhan’da ısrar edildi. Neden SamsunCeyhan’da bu kadar ısrarlı olundu? Bir SamsunCeyhan ham petrol boru hattı var. Bir de Rusya doğalgazını getiren Samsun’dan Ankara’ya gelen Mavi Akım’ın Samsun’dan Ceyhan’a kadar paralel bir hatla uzatılması çalışması var. Rusya’yla çelişen konu SamsunCeyhan ham petrol boru hattı. AKP, SamsunCeyhan boru hattını Boğazlar’ı rahatlatacak bir proje olarak öne sürerken Rus tarafı Boğazlar’dan geçmemek için BurgazDedeağaç ve KıyıköySaroz gibi projeleri geliştirdi. Enerji Bakanlığı ve Botaş çeşitli nedenler öne sürerek tercihini SamsunCeyhan’dan yana yaptı. Bu kamuoyunda iki türlü tartışılıyor. İlişkilerin etkin olduğu gerçek SamsunCeyhan’ı hükümete çok yakın olan bir şirketin yaptığı ve şirketin üst düzey yöneticilerinden birisi Başbakan’ın damadı olduğu için bu projenin desteklendiği söyleniyor. Bu doğru mu? Hükümete yakın olan şirket olduğu için bu projenin savunulduğu öne sürüldü. Bunda haklılık payı vardır. Ama bir başka boyuttan baktığınızda bu hatlar seçilirken yapılması gereken işlemler var. Öncelikle Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvuruluyor. Söz konusu firmayla birlikte bir başka firma daha lisans almak üzere SamsunCeyhan için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Öbür yanda içinde Türk şirketlerinin de bulunduğu KıyıköySaroz için üç tane birbirine benzer farklı proje Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdu. Genel müdürlük içlerinde Çevre Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, ilgili kurumlar ve Genelkurmay da bulunan farklı kurumlara danıştı. Birinci elden aldığım bilgilere göre hemen hemen bütün kurumlar çevre sorunları yaratabileceği kaygısıyla KıyıköySaroz’a sıcak bakmadılar. Bunları haksızlık yapmamak için anlattım. Ama SamsunCeyhan’ın tercih nedeninin kayırılan şirket olmasına gelince… Bunun kendi içinde mantığı var. TPAO’nun genel müdürlüğünü yapan şahsın o şirketle ortak işleri olmasına karşın yasaya da aykırı olarak şu anda şirketin CEO’su olarak çalıştığını vurgulamakta yarar var. Böyle olunca Ruslar, “Madem öyle, biz SamsunCeyhan’a sıcak bakmıyoruz” deyip tavırlarını BurgazDedeağaç’tan yana koydular. Protokol imzalandı. Bir petrol hattını haklı kılacak en önemli şey içinden geçecek petrol miktarının garanti edilmesidir. Doğalgazda Rusya’ya bağımlıyız Rusya’yla bu şartlar altında ciddi bir anlaşmazlık olduğu görülüyor. Bu nasıl çözülecek? Neresinden bakarsanız bakın Boğazlar’ı bypass edecek boru hatlarına ihtiyacımız var. Bu noktadan bakınca en çok gelen Rus petrolü. Ruslarla bir noktada anlaşma olmazsa halletmek çok zor. Kazak petrolü de var. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından bu yana Kazakistan ve Rusya hiç olmadığı kadar özellikle petrol ve doğalgaz alanında iç içe ilişkiler içinde. Dolayısıyla Kazaklar hangi söylem kullanırlarsa kullansınlar Ruslara rağmen bir başka politika izlemeleri mümkün değil. Bunu uzun zamandır söylüyorum. En son dönemde Kazakların Ruslarla imzaladıkları gaz anlaşmalarında da bu görülür. Kazaklara hangi teklif giderse gitsin Rusların işin içinde olmadığı projelere sıcak bakmıyorlar. Bizim dış politikamızla enerji politikamızın entegre biçimde yürütülmesi gereği burada da ortaya çıkıyor. Doğru takip etmezseniz gerçekçi analizler yapamıyorsunuz. Peki, İran’la varılan anlaşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekçi olmak zorundayız. Çünkü özellikle doğalgazda yüzde 65 oranında Türkiye Rusya’ya bağımlıdır. Sık sık söylediğimiz gibi, “Bağımlılık sakıncalıdır. Bunun dış politika, güvenlik boyutu vardır.” Birkaç ay önce Rusya “Bu kış fazladan doğalgaz istemeyin,” diye Ankara’ya uyarıda bulunmadı mı? Geçen kış İran doğalgazı kestiğinde Rusya’dan almamız gereken miktarın üzerinde gaz aldık. Yüzde 65 oranında Rusya’ya bağımlıyken bu kadar kör kör parmağım gözüne bir politika uygulamanın da pek bir âlemi yok diye düşünüyorum. İran’la yapılan anlaşmanın ne kadar gerçekçi olduğu, bunun olup olamayacağı da ayrı tartışma konusu zaten. Buna ek olarak İran’la tahkim süreci yaşıyoruz. İşin bir de o tarafı var. İran politik anlamda ne kadar güvenilir bir ortaktır? O da tartışılır. ABD’nin İran’a olan ambargosu nedeniyle bu hükümet bunu ne kadar başarabilir? O da tartışma konusudur. Siz, AKP hükümetinin başbakanı olarak, BOP’un eş başkanıyım, diye açıklama yapıyorsanız o zaman ABD’nin istemediği bir şey yapma noktasında ne kadar başarılı olursunuz? Ayrıca Dubai’de, daha sonra hem Hazine’nin hem ABD Hazine Bakanlığı’nın web sitesinde yayımlanan, sonunda Ali Babacan ve Tayyip Erdoğan’ın da kabul etmek zorunda kaldığı Kuzey Irak’a bir milyar dolar karşılığı müdahale etmeyeceğimizin garantisini veren anlaşmayı imzalayacak kadar ABD’yle iç içesiniz. Sonra da İran’la ABD’nin istemediği bir anlaşma yapacaksınız. Hiç de gerçekçi görünmüyor. T.C. HENDEK SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/9 satış Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri 1 Hendek ilçesi, Martinler köyü, 1035 parselde kayıtlı, 1722 m2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, üzerindeki fındık ağaçları ile birlikte 11.460,00 YTL değerle; 2 Hendek ilçesi, Ortaköy köyü, 340 parselde kayıtlı, 1102 m2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, üzerindeki fındık ağaçları ile birlikte 7.410,00 YTL değerle; 3 Hendek ilçesi, Punabey köyü, 1173 parselde kayıtlı, 1784 rn2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, 10.704,00 YTL değerle; 4 Hendek ilçesi, Punabey köyü, 702 parsel de kayıtlı, 1968 m2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, 11,808,00 YTL değerle; 5 Hendek ilçesi, Punabey köyü, 704 parselde kayıtlı 2548 m2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, 15.288,00 YTL değerle; 6 Hendek ilçesi, Punabey köyü, 745 parselde kayıtlı 1868 m2 miktarındaki tarla vasfındaki taşınmaz, 11.208,00 YTL değerle; aşağıda belirtilen gün ve saatte, belirtilen yerde saat 14.00’te başlanarak birinci sıradan itibaren sırası ile beşer dakika ara ile ihale olunacaklar; Satış Şartları: 1 Satış, 16/11/2007 günü, saat 14.00’ten 14,30’a kadar, Hendek Adliyesi Hukuk Mahkemeleri, yazıişleri müdürlüğünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartıyle 26/11/2007 günü, Hendek Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Yazıişleri Müdürlüğü’nde, saat 14.00’te ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Şu kadarki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır, aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2007/9 satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 51489 T.C. HENDEK SULH HUKUK MAHKEMESİ SATIŞ MEMURLUĞU’NDAN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI DOSYA NO: 2007/8 satış Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri; 1 HENDEK ilçesi, Kemaliye mahallesi, Mintiormanı mevkiinde, tapunun 441 ada, 11 parselde kayıtlı, 603,36 m2 miktarındaki 2 kat inşaat yapmaya müsait imarlı arsa vasfındaki taşınmaz ve üzerindeki fındık ağaçları ile birlikte 20.323,30 YTL değerle;. Satış Şartları: 1 Satış, 16/11/2007 günü, saat 10.00’dan 10.10’a kadar Hendek Adliyesi, Hukuk Mahkemeleri Yazıişleri Müdürlüğü odasında açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa, en çok artıranın taahüdü saklı kalmak şartıyla 26/11/2007 günü, Hukuk Mahkemeleri Yazıişleri Müdürlüğü odasında, saat 10.00’da ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların ve satış giderlerini geçmesi şartıyla, en çok artırana ihale olunur. Şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olması ve bundan başka, paraya çevirme ve paylaştırma masraflarını geçmesi lazımdır. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa, satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı istediğinde (10) günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye resmi, damga vergisi, tapu harç ve masrafları alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla, diğer ilgililerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını, özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını, dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır, aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri, teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın, dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin, şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2007/8 satış sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 51490 CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle