22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 2007 PAZARTESİ 4 AÇILIŞ KONUŞMASINI ABDULLAH GÜL YAPACAK HABERLER PKK’nin saldırısı sonucu ölen 12 kişi toprağa verildi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Yeni yasama yılı başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM’de yeni yasama dönemi bugün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açış konuşmasıyla başlayacak. Gül’ün yeni anayasa konusunda “uzlaşma” mesajları vermesi beklenirken TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın da anayasa çalışmalarının “parlamento çatısı altında” yürütülmesi için çağrıda bulunacağı kaydedildi. Yeni yasama yılının başlaması nedeniyle TBMM Başkanı Köksal Toptan ve beraberindeki heyet, bugün saat 14.00’te Meclis Atatürk Anıtı’na çelenk koyacak, saygı duruşunda bulunacak ve ardından İstiklal Marşı’nı okuyacak. TBMM Genel Kurulu da Toptan başkanlığında saat 15.00’te özel gündemle toplanacak. Genel Kurul’da İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yeni yasama yılının açış konuşmasını yapacak. Açılışta TBMM’de temsil edilen tüm partilerin ve liderlerinin hazır bulunması bekleniyor. Toptan’ın genel kurulu açarken anayasa tartışmaları konusunda mesajlar vermesi bekleniyor. Toptan “Yeni anayasa çalışmalarının bir an önce parlamentoya yansıtılması gereği” üzerinde dururken, açılışta bu konuda bir çağrıda bulunacağını açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Gül’ün de anayasa çalışmaları konusunda mesajlar vereceği kaydedildi. Toptan, akşam saat 19.00’da da yasama yılının açılışı dolayısıyla bir resepsiyon verecek. Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç eşinin türbanlı olması nedeniyle “eşsiz” davetiye gönderirken, Toptan’ın gönderdiği davetiyelerde “TBMM Başkanı ve Bayan Köksal Toptan yeni yasama yılı açılış kokteylini sayın eşinizle birlikte onurlandırmanızı diler” ifadesine yer verildi. TBMM, yarından itibaren çalışmalarına başlayacak. Şeker Bayramı’na dek “ramazan mesaisi” uygulayarak 15.0018.00 saatleri arasında çalışacak olan genel kurulda, geçen dönem görüşülemeyen ve hükümet tarafından yenilenen 75’i uluslararası sözleşme olmak üzere 83 tasarı ele alınacak. Şırnak’ta büyük acı DİYARBAKIR/ANKARA (Cumhuriyet) Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde PKK’nin düzenlediği saldırıda yaşamını yitiren 12 kişi gözyaşları arasında toprağa verildi. Beşağaç köyü yakınlarında, köylerine su getirmek için çalıştıkları bölgeden evlerine dönerken, önceki gece uğradıkları saldırıda ölen köy korucuları Kamil Akdoğan, Rahmi Acer, Kadri Acer, Orhan Acer, Kazım Acer, geçici köy korucuları Yusuf Acer, Zeki Acer ile Reşit Acer, Harun Acer, Sefer Acer, Bengin Acer, Cuma Ermahan için Beytüşşebap Hükümet Konağı önünde tören düzenlendi. Törene Şırnak Valisi Selahattin Aparı ve askeri yetkililer katıldı. Aparı, “Kimin silahını kullandıklarını Yurda biliyoruz. PKK gerçek yüzünü bir kez dönen daha gösterdi. Vatandaşlarımızın tek suErdoğan saldırıyı çu, köylerine su getirmekti” dedi. Cenakınadı. zeler Beşağaç köyünde toprağa verildi. ‘Çocuk öldü’ söylentisi Öte yandan saldırıya uğrayan minibüsün altında ölen koruculardan Kamil Akdoğan’ın 7 yaşındaki oğlu Medeni Akdoğan’ın cesedinin bulunduğu iddia edildi. Ancak daha sonra Vali Aparı, iddiaları yalanlayarak, çocuğun olay sırasında köyde olduğunu açıkladı. Saldırıyla ilgili yazılı açıklama yapan DTP Genel Başkanvekili Nurettin Demirtaş yaşanan olayda hükümetin duyarsızlığı ve çatışmalı ortamı önleyici hiçbir siyasi önlem geliştirmeyişinin de payı olduğunu savundu. Bu arada Hakkâri’nin Çukurca ilçesinde Irak sınır karakoluna önceki gece PKK’lilerce ateş açıldı. PKK’lilerin çok sayıda ölü ve yaralıyı alarak kaçtıkları belirtildi. Arazide yapılan aramada 2 PKK’linin cesedi bulundu. Mahalle Baskısıyla Malezya Olmak... Gazete habercileri Malezya’ya koşuyor. Neymiş, “Türkiye Malezya olur muymuş?” Mahalle baskısı var mıymış, yok muymuş? Televizyonda tartışma programları yapılıyor. Olurdu, yok olmazdı, biraz olurdu da gibisinden yorumlar. Siz mahalleyi bırakın, Malezya da yerinde kalsın, siz Türkiye’ye baksanıza. Bütün şirket yemekleri iftara dönüşmüş. Bunlar dinle diyanetle ilgisi olmayan çeşitli şirketler. Toplu akşam yemeklerinin –neredeyse hepsi iftar. İftar topuyla aynı anda garsonlar koşuşturuyor, çorbaya kaşıklar uzatılıyor. Büyük kentler dahil, kaç semtte öğle yemekleri verilmiyor? Kaç restoranda akşam içki verilmiyor? Kamu kuruluşlarının yemekhaneleri kaç yıldır ramazanda kapatılıyor? Açık olsa da personelin kaçta kaçı gidip de yemek yiyor? Bunlara bakacaksınız. Malezya’da ne işiniz var? Oruç tutanların sayısı yıldan yıla artıyor mu, azalıyor mu? Anketini yapmak çok mu zor? Örtünenlerin oranı kaçtan kaça çıkıyor? Belli olmuyor mu? Mahalle baskısına ne gerek var? Yetkinin ve paranın baskısı yeterli olmuyor mu? ??? “Onlardan olmak” sihirli anahtar değil mi? İş arıyorsanız, görevinizin güvenini arıyorsanız, ihaleye girecekseniz bu anahtar olmadan başarma umudunuz var mı? Yetkinin ve paranın gücüdür bu. Zeki öğrencilere tarikat yurtları, burslar, olanaklar. Onların yolundan gidenlere yurtdışı olanaklar. Nedir “onların yolu?” Siyasal İslamdan yana olmaktır ve bunu kanıtlamaktır. Paranın ve yetkinin gücü her alanda kullanılıyor. Küçük çocuklara Kuran kursları. Büyük çocuklara tarikat okulları, tarikat dershaneleri, tarikat yurtları, burslar. Yetişkinlere kamu görevleri, iş olanakları, para kazanma yolları, şirketler, ihaleler. Türkiye Malezya olur muymuş? Neden olsun? Türkiye başka bir Türkiye oluyor. Hepimizin gözünün önünde Türkiye yeni bir “İslam Cumhuriyeti” oluyor. Yavaş yavaş. Alıştıra alıştıra. “Yok canım, hiç olur mu? Nereden çıkarıyorsunuz?” diye diye. “Yani bu, demokrasinin genişletilmesidir” hikâyesiyle. Göz göre göre, gülerek, sırt sıvazlanarak ama hiç bir şeye aldırmadan. Türkiye’ye eksen kaydırılıyor. ??? Prof. Şerif Mardin “Mahalle baskısı” dedi diye kıyametler kopuyor. Neden Prof. Çiğdem Kağıtçıbaşı ne dedi diye sormuyorsunuz? Uluslararası düzeyde sosyal psikoloji profesörü. Neden Prof. Türkan Saylan’a kulak vermiyorsunuz? Neden Prof. Emre Kongar’ı dinlemiyorsunuz? Uluslararası sosyolog. Mahalle baskısı hep vardı, daha da güçlenerek var. Buna sosyal psikolojide “sosyal öğrenme” denir, “sosyal uyma” denir. Malezya’ya gelince, bu gidişle yakında Malezyalı gazeteciler gelecek. “Acaba Malezya böyle giderse Türkiye olur mu?” diye. Ben şimdiden söylemiş olayım... erdalatak@gmailçcom erdalatak@superonline.com www.erdalatabek.com Gül ve Erdoğan kınadı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, saldırıyı nefretle kınadığını belirterek “Teröre başvurarak kan döken, vatandaşlarımızı acımasızca katledenler yok olup gidecekler’’ dedi. ABD temaslarını tamamlayarak yurda dönen Başbakan Tayyip Erdoğan da PKK ile mücadelede kararlılığın sona ermeyeceğini vurgulayarak “Kararlılığımız teröristlerin son çırpınışlarının da işaretidir” dedi. Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Şam’da olacağım. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) davetlisi olarak bir grup gazeteci meslektaşımla Suriye’ye gidiyoruz. Neden BMMYK böyle bir gezi düzenledi diye sorarsanız bunun cevabını gezimiz boyunca daha iyi anlayacağız. Ancak yine de gezimizin nedenini söyleyebilirim. Irak’ın ABD tarafından işgalinden bu yana yüz binlerce Iraklı canını korumak amacıyla ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Tabii bu mülteciler ilk önce Irak’a komşu ülkelere canlarını atıyorlar. Türkiye’nin sınırları asıl olarak Kürtler ve Türkmenlerin yaşadığı bölgeler olduğu için buralardan çok fazla göç talebi gelmiyor. Zaten gelse bile Türkiye, Avrupa Birliği ülkeleri dışındaki ülkelerden iltica talebini kabul etmiyor. Ayrıca 1990’lı yılların başındaki büyük Kürt göçü deneyi nedeniyle Türkiye, Irak’tan gelen mültecilere kapıyı pek açmak istemiyor. Tabii burada asıl yük Suriye’nin sır Pazar Sabahı Şam Yolunda... tına biniyor. Suriye, Irak’a en geniş sınırları olan ülkelerin başında geliyor. Şam yönetimi diğer Arap ülkelerinden farklı olarak mültecilere daha açık bir tutum gösteriyor. İddiaya göre Suriye’ye bir milyona yakın Iraklı mülteci gelmiş durumda. Suriye gibi maddi olanakları kısıtlı bir ülkeye bir milyon mültecinin gelmesinin ne gibi sorunlara yol açabileceğini düşünebilirsiniz. Bu ülkenin bu sorunla baş edebilmesi mümkün mü? Dünyanın bu meseleye ne kadar duyarlı olduğu da ayrı bir konu. Örneğin Türkiye’de Irak’taki işgalin yarattığı önemli sonuçlardan birisi olan göç nasıl algılanıyor? Daha doğrusu böyle bir algı var mı? Ben gazetelere, TV’lere yansıyan pek bir habere rastlamıyorum. Belki bazı haberler çıkıyor ama, biz bunu anlayıp gördüğümüzü, kavradığımızı söyleyemeyiz. Sonuç olarak Irak’ın işgalinin yol açtığı en önemli dramlardan birisi olan göçün, siyasi ilticanın ne anlama geldiğinden pek haberimiz olduğu söylenemez. Bu büyük acıyı yakından görebilmek ve hissedebilmek amacıyla düştük yollara. Görüp, işittiklerimizi paylaşacağız. ??? Pazar sabahı gazetelerin en önemli haber başlıklarından birisi PKK’nin Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesine bağlı Beşağaç köyünde bir minibüsü taramasıydı. Kanal inşaatında çalışanları taşıyan minibüste PKK’nin saldırısı sonucu 12 köylü yaşamını yitirmişti. Yola pusu kurup köylüleri, silahsız insanları kurşuna dizmek hangi gerekçelerle savunulabilir? PKK’nin yaptığı düpedüz terördür ve katliamdır. Belli ki PKK şiddeti tırmandırmayı, sorunun çözümünün yasal alanda ilerlemesini engellemeyi hedef olarak önüne koymuş bulunuyor. Şiddeti böylesine tırmandırmak ve gerginliği tamamen askeri alana çekmek, PKK’nin bir süredir izlediği bir çizgi. DTP’nin Meclis’e girmesiyle yasal alanda, barışçı bir çözüm umudu konuşulurken işlenen bu cinayetler belli ki kamuoyunun öfkesini artıracak. PKK, eylemleriyle bu öfkeyi kışkırtıyor, kamplaşmayı derinleştirmek istiyor. Tabii bunun sonucu olarak da, soruna yasal alanda aranan çözümler bir anda anlamsız hale geliyor. DTP’lilerin işi de giderek zorlaşıyor. PKK’nin eylemleriyle aralarına sınır çekmeleri şart. Ancak bunu ne kadar başarabilirler? Başaramazlarsa, bu cinayetlerin faturası onlara da çıkarılacak. Şimdiden bunun işaretlerini görüyoruz. ??? Türkiye’nin Irak yönetimiyle imzaladığı son anlaşma “sıcak takip”i içermese de önemli bazı yeni adımların atılacağı anlamına geliyor. PKK’nin Irak tarafından terör örgütü olarak kabul edilmesi bunun anlaşmaya girmesi yeni bir gelişme sayılabilir. Türkiye’ye Kuzey Irak’tan gelen saldırıların durdurulması konusunda da Bağdat yönetimi bazı yükümlülükler üstlenmiş durumda. Tabii bunların ne kadarı uygulanabilir, ne kadarı gerçek bir yükümlülük sayılabilir, onu önümüzdeki dönemde göreceğiz. ??? Şam yolundayız. Abdullah Öcalan’ın uzun yıllar yaşadığı, destek gördüğü kentte. O zamandan bu zamana TürkiyeSuriye ilişkileri çok önemli değişimler geçirdi. Köprülerin altından çok sular aktı. Suriye Irak’ın işgalinden bu yana ABD’nin hedeflerinden birisiydi. Ancak ABD’nin Irak’taki başarısızlığı dengeleri ve ilişkileri değiştirdi. Batı ile Suriye arasındaki gerginlik giderek yerini ılımlı bir havaya bırakıyor… Suriye’de görüp anlayabildiklerimizi sizlerle paylaşacağız… CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle