19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 EKİM 2007 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr Paris, Avrupa’nın ağırlıklarını yeniden düzenliyor ve bunun için güçlü yanlarını kullanıyor DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ Sarkozy’nin kafasındaki Avrupa diyalog” istiyor; İran’ın nükleer silahlara sahip olması “kabul edilemez bir vrupa’da ağırlıklar şey”. Sertleşen yaptırımların yer değiştiriyor. bunu izlemesi gerekiyor, Sarkozy’nin ama eğer İran çark ederse de Fransa’sı daha bir Atlantik yanlısı, daha modern ve daha geniş öneriler sunulacaktır: “Sadece bu yolla aktif düşünüyor. Paris, yerini korkunç bir seçenekten korumak istiyor. Bu yeri kaçınmamız mümkün belirleyen, BM Güvenlik olabilir: İran bombaları ve Konseyi’ndeki koltuğu, İran’ın bombalanması.” nükleer silahları ve Henüz caydırma ve düşmanlarıyla ilişkilerindeki yumuşama siyasetinin bir soğukkanlılıktır. Ama şansı var. Zira 1500 santrifüj Fransa’nın, ulusal açıdan, henüz daha bomba hırslı hedeflerle sınırlı yapabilmiş değildir. Ancak araçlar arasında bir ahenk siyasi olarak İran için fiyat sağlamak için çok ter ve artıyor. Ekonomi tepetaklak gözyaşına ihtiyacı var. düşüyor, genç insanların işi Fransa, İran’a savaş ilan yok, rafinerileri hızla etmeyecektir. Bernard yaşlanan bu petrol ülkesinde Kouchner’in tartışmalı benzin ve dizel bulunmaz açıklaması da böyle demek mal durumundadır. Kaldı ki istemiyor zaten. Fransa’nın, Kuzey Kore olayının da hem de kendi başına, gösterdiği gibi, eğer zaruret Körfez’de bir savaş büyük, baskı büyümekte sürdürmek için ne araç var ve fiyat da uygun ise elinde ne de böyle bir hedef. pazarlık yararlıdır. Ancak son çareden söz İran bombası, eğer edenler, bunu hiç öyle diplomasi başarısız kalırsa, gerekçesiz dile getirme Avrupa’nın konumunu cüreti göstermiş de değildir. kökten bir biçimde İran’ın önderlerine, değiştirecektir. Daha tutumlarının aşırı risklerini şimdiden komşuların açıkça bildirmek, BM üzerine düşen gölgeler var. Güvenlik Konseyi İsrail deniz yaptırımlarını kuvvetleri, sertleştirmek, Washington’a arkozy’ye göre, Alman yapımı üç adet sert rotası için en tehlikeli olan denizaltına destek sinyali Irak, Lübnan sahip. Bunlar vermek, ve kutsal nükleer savaş NATO’ya topraklardaki başlıklı Cruise sadakati füzeleri Ortadoğu güçlendirmek taşıyabiliyor. ve AB’nin üç savaşlarıdır. Eski Başbakan büyük ülkesini Bu savaşlar Schröder Berlin bir dördüncüye döneminde bu yönünden gebedir: İran denizaltılar için her sallantıya ve İranlıların resmi ihracat karşı bir arada Amerika’ya, gerekçesi tutmak ve sonunda Araplara ve İsrail’e “Körfezin istikrarı” ama her karşı egemenlik şeklindeydi. şeyden önce, kurma çabası. Eğer bugün Avrupa’yı Amerikalılar, tanımlamak korkuyla kuzeye bakan gibi işler için gerekiyor bu. Körfez ülkeleri üzerinden Ama asıl soru Almanlara hava üsleri ve uçak gemisi yöneliktir: Avrupa’dan, gruplarını yayıyorsa veya dünya düzeninden, Suudilere hava savunması özgürlükten mi yanasınız? ve kıyı koruması sağlıyorsa, Yoksa, ciddi işlerde bu çoktandır İran’ın ve güvenilmez, sadece sınırlı dinsel sosyal devrimin sorumlu bir şirket misiniz? engellenmesi anlamındadır. Bundan bir başka soru Polonya’daki füze çıkıyor: Acaba AB Avrupası, savunmasının da parçalarının toplamından zamanından önce ileride daha fazla bir şey, muhtemel bir İran nükleer müdahalede bulunabilen bir füzeleri vurması gerekiyor. aktör müdür veya üyelerinin 1990 yılına kadar dünyanın birbirine güvenmediği ve güvenliği de Amerikalılardan tanım noktası “Fulda Gap” (Frankfurt yakınlarında) ödünç alan sallantı halindeki idi, şimdi bu nokta bir alet midir? Ortadoğu’dur, ancak ran bombaları ve çok daha karmaşıktır. İran’ın bombalanması Gelecekte hâlâ bir dünya düzeninin veya Batı’nın Paris, Avrupa’nın stratejik bir güce sahip ağırlıklarını yeniden olup olmayacağına yönelik düzenliyor ve bunun için kararlar bu bölgede güçlü yanlarını kullanıyor. alınacaktır. Tabii bunun Fakat zaman çığırından yanında da, Avrupa’nın çıkmış durumda. Sarkozy’ye önemli olup olmadığı ve göre, en tehlikelisi Irak, Almanya ile Fransa’nın Lübnan ve kutsal güzel havadaki bir flörtten topraklardaki Ortadoğu daha fazla şeye sahip savaşlarıdır. Bu savaşlar bir oldukları da bu bölgede dördüncüye gebedir: İran ve karara bağlanacaktır. İranlıların Amerika’ya, Almancadan çeviren: Araplara ve İsrail’e karşı Osman Çutsay (Die Welt, egemenlik kurma çabası. Almanya, 21 Eylül 2007) Sarkozy “müsamahasız MICHAEL STURMER Şah ve Mat ABD’nin, İran’ın nükleer tesislerini bombalayarak molla rejiminin nükleer silaha sahip olmasını önlemeye yönelik ‘Şah ve Mat’ın operasyonunun planlarının bile hazır olduğuyla ilgili haberlerin Amerikan ve İngiliz basınında yer alması, Irak’tan sonra İran’a mı sorusunu gündeme getirmiş bulunuyor. Başta Sarkozy’nin Fransa’sı olmak üzere AB’nin kimi ülkelerinin olası bir yangına körükle giderek savaştan söz edip durmaları, lrak’ı kan gölüne çeviren savaşa çok daha çetin bir yenisinin daha yolda olduğuyla ilgili kuşkuları artırmış görünmektedir. Aslında sözü edilen kuşkular mesnetsiz de değildir. Pentagon’un resmi haber organı ‘Defend America’nın haberine göre füzeler, avcı bombardıman uçakları ve amfibi üniteleriyle donanmış yeni bir uçak gemisi İran Körfezi’nde boy göstermiştir. Bazı yorumculara göre W. Bush, iktidara veda etmeden önce İran’ı nötralize ederek ABD’nin güvenliğini sağlamayı düşlemektedir. Gelinen noktada BM Güvenlik Konseyi’nin Kasım 2007’den önce İran’la ilgili herhangi bir karar alınmayacağını açıklaması ise, en azından şimdilik, bir savaş olasılığını uzaklaştırmış görünmektedir. Gerçekten de W. Bush ve şahinleri Irak’ta hezimete uğrandığını reddetmekte, New York Times’ın vurguladığı gibi “sonu gelmeyen askeri müdahaleler” düşünmekten geri durmamaktadır. Irak savaşıyla, tıbbi Lancet dergisine göre çatışmaların yanı sıra sağlık sisteminin yıkılması, açlık ve sefalet sonucu 600 bin Iraklı ile Beyaz Saray’ın yalanları uğruna 4 bine yakın Amerikan askeri can vermiş, 27 bin 800’ü de yaralanmıştır. Nobel Ekonomi Ödülü sahibi Joseph Stiglitz ve Harvardlı Profesör Linda Bilmes, savaşın neden olduğu tüm giderleri hesaplayarak toplam giderlerin 200 trilyon 200 milyar dolar gibi ürkünç düzeylere ulaştığını ortaya koymuşlardır. Ama bütün bunlara karşılık Bush, Kongre’den yine de, kaybettiği savaşı sürdürmek için 190 milyar dolar daha talep etmekte sakınca görmemektedir. ??? Bir ikinci savaşın ya da ağırlaştırılan yaptırımlı ambargoların bölge ülkelerine vereceği zararların da gözden ırak tutulmaması gerekmektedir. Nitekim İran’la ticaret yapan ülkeleri de hedef alan yaptırımlardan en çok zarar görecek ülkeler arasında, komşusuyla önemli doğalgaz ve enerji işbirliği anlaşması imzalamaya hazırlanan Türkiye de yer almaktadır. Örneğin ABD ve Fransa, İran’la aralarından su sızmadığı dönemlerde bu ülkeye nükleer santrallar da dahil enerji alanında teknoloji sağlamışlar ve bu alana önemli yatırımlar yapmışlardır. 1999’dan bu yana petrol devlerinin İran’a 100 milyar dolardan fazla yatırım yapmasına ses çıkarmayan ABD ve AB’li destekçileri bugün İran’a enerji alanında yatırım yapacak ülkeleri ambargolarla cezalandırmak istemektedir. Bu konudaki tasarı Kongre’de kabul edilmiştir. Yürürlüğe girmesi için W. Bush’un imzasını beklemektedir. Türkiye’nin olası bir ambargodan fazlasıyla etkilenmesi söz konusudur. Peki, neden hedefte sadece İran vardır? Nedeni kimse için sır değil. İran’ın nükleer enerjiye sahip olma çabalarının, sonuçta nükleer silahın elde edilmesine yol açması olasılığı en çok, başta İsrail ve Suudi Arabistan olmak üzere ABD’yi ve bölgedeki müttefiklerini tedirgin etmektedir. Ama sözü edilen tehlikede, nükleer silaha sahip İsrail, Pakistan ve Hindistan söz konusu olduğunda aynı gerekçeler geçerli sayılmamaktadır. Petrolüne tek başına egemen olmak isteyen ülkelerin ABD ile başlarının belaya girmesinin önde gelen nedeni, İran’ın molla rejimi değil, budur. Bu konuda örnekler saymakla bitmez. Buna karşılık ABD’nin çağdışı şeriatın hüküm sürdüğü petrol krallıkları ya da emirlikleri ile arasında hiçbir sorun yoktur. Çünkü onlar petrol zenginliklerini halklarıyla değil ABD ile paylaşmaktadır. ??? 1968’de kabul edilen ve 1970’te yürülüğe giren “Nükleer Silahların Yaygınlaşmasının Önlenmesi Anlaşması” (TNP), aslında anlaşmayı kaleme alanlara bakılırsa nükleer silahlanmaya son verilmesi ve halen bu silaha sahip olan ülkelerin belli bir süreçte bu silahları yok etmeleri temel hedefine yöneliktir. (İsrail, Hindistan ve Pakistan anlaşmayı imzalamamışlardır.) Anlaşmanın üç temel hedefi ise, konunun uzmanlarına göre, şöylece sıralanmaktadır: Nükleer silahların yaygınlaşmasının önlenmesi, nükleer silaha sahip ülkelerin bu silahları belli bir süreçte tümüyle yok etmeleri, anlaşmaya imza koyan ülkelerin kuşkusuz İran da dahil tümünün, ayrım gözetilmeden nükleer enerjiye sahip olmak için gerekli araştırmageliştirmeleri ve üretimi yapmalarının sağlanması. Anlaşmanın uygulanması ise El Baradey’in başkanlığındaki Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın görevleri arasındadır. Ayrıca ajans, nükleer enerjiye sahip olmak isteyen ülkelere malzeme ve donanım sağlanmasında da yol göstermekle yükümlüdür. Bir başka bir deyişle, bir yandan nükleer silah üretimini engellemeye çalışırken öbür yandan nükleer silaha sahip olunması için gerekli teknolojileri hükümetlere kendi elleriyle teslim etmek gibi bir çelişkiyle karşı karşıyadır. Konuyla ilgili tartışmaların odak noktası budur. Biraz da bu yüzden, nükleer enerjinin kullanımını bütünüyle yasaklamadan nükleer silaha sahip olma sorununu ortadan kaldırmak olanaksız görünmektedir (George Monbiot, Cumhuriyet gazetesi, 4 Ekim 2004). Ne var ki bu yaklaşım ne denli mantıklı görünse de gerçekçi değildir. Bu durumda en iyisi El Baradey’in önerisidir: “Nükleer silaha sahip güçler, nükleer yakıt denetimi sorununu aşmak için bir nükleer yakıt stoku bankası kurmalı ve nükleer enerji üretmek isteyen ülkelere bu banka aracılığıyla yakıt sağlamalıdır.” Aksi halde denetim sorununda karmaşa sürecek, ajansın sıkı denetimine karşın Birleşik Devletler, nükleer enerji üretmeye girişen, ama işine gelmeyen her ülkeyi nükleer silaha sahip olmak istemekle suçlayarak ağır ambargolar ya da düpedüz savaşla tehdit etmeye devam edecektir. A 25 Eylül, International Herald Tribune S Papadopulos’a kim inanır? PAMPOS HARALAMBUS evgili okurlarıma bir soru sormak istiyorum: “Tassos Papadopulos’un iki bölgeli çözümü kabul ettiğine ve Talat’ı da buna ikna etmeye çalıştığına inanacak kimse var mı?” Elbette ki yanıtınız, bunların hiçbir zaman gerçek olamayacak bir saçmalık olduğu yönündedir. Üstelik, son basın toplantısından sonra Tassos Papadopulos’un hemfikir olmadığı bir şey varsa, bunun da iki bölgeli ve iki toplumlu federasyon olduğu tamamıyla netlik kazandı. AKEL bile (Cumhurbaşkanlığında Tassos Papadopulos’u destekleme kararı aldığından beri ilk kez) bunu anladı ve Cumhurbaşkanı’nın bu dönüşünden dolayı kaygı duyduğunu ifade etti. Tassos Papadopulos basın toplantısında, “İki toplumluluk terimi az çok uluslararası alanda belirlenmiştir. Federasyonun ne olduğunu da az çok biliyoruz, çünkü birçok federasyon sistemi var. İki bölgeli yapı anayasal anlamda yoktur ve iki bölgeli yapının etnik açıdan saf bölgeler kavramını içerdiğini kesinlikle kabul etmiyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Papadopulos’un “tuhaf” olduğu kadar kuşkulu olan bu “görüşü”, gerçekten de “adamın değiştiğini” saptayan AKEL ’i de kaygılandırdı. AKEL bile Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarından kaygı duyduğunu ifade etti AKEL Basın Sözcüsü Andros Kiprianu, Cumhurbaşkanı’nın basın toplantısından bir gün sonra yaptığı açıklamada, Tassos Papadopulos’un ifadelerini eleştirdi ve federasyonun kabulü konusunda kuşku yaratıldığını söyledi. Ancak Tassos Papadopulos “İki bölgelilik anlamı anayasal anlamda yoktur ve kabul etmiyoruz” diyerek iki bölgeli federasyondan kurtulmak için bahaneler ararken aynı esnada iki bölgeliliği kurtarmak için mücadele veren, zaman harcayan ve sabır gösteren bir kahraman olarak ortaya çıkıyor. S Bu ne büyük çelişki! Gözlerden kaçan, ancak büyük dikkat gerektiren bir şey daha var. İki bölgeliliğe ilişkin olarak uluslararası alanda var olmayan anlam hakkındaki gerekçeleri açıkladığı aynı basın toplantısında Papadopulos, 5 Eylül tarihindeki görüşmede, Talat’ı ikna etmek için büyük çaba sarf ettiğini açıkladı. Talat iki bölgelilik konusunda farklı düşünüyormuş gibi, Tassos Papadopulos da onu ikna etmek için her şeyi yaptığını söylüyor! Bu ne büyük çelişki! Bir taraftan “Kıbrıs, çözüm için iki bölgeli, iki toplumlu federasyon taahhüdüne bağlıdır. Bu benim de sözümdür ve 8 Temmuz 2006 tarihinde Sayın Talat ile gerçekleştirdiğim üç saatlik görüşmenin yarısını buna harcadım” diyor, bir taraftan da iki bölgeli federasyondan kurtulmak için bahaneler arıyor. Şunu soruyoruz: Tassos Papadopulos’a neden oy vermememiz gerektiğini bize ölüler mi izah edecek? Rumcadan çeviren: Reşat Akar (Alithia gazetesi Güney Kıbrıs, 21 Eylül) İ DUYURU Hayatlarını “Vatanımızın ve milletimizin bölünmez bütünlüğü” gibi kutsal bir amaç uğruna feda eden “Kahraman Şehitlerimiz”in aziz hatırasının sürekli ve anlamlı bir şekilde anılmasını sağlamak için “Şehitler Oratoryosu” bestelenmesinin uygun olacağını düşündüm. Bu oratoryonun librettosunun bazı bölümlerini bizzat kendim yazdım. Bazı bölümlerini de şairlerimizin eserlerinden yararlanarak düzenledim. Gerçekleştirilecek “Şehitler Oratoryosunun” librettosu ve bestesi ile ilgili tüm telif hakkı “Mehmetçik Vakfı’na” devredilecektir. Söz konusu librettoda, aile büyüğünüz/akrabanızın müstesna güzellikteki şiirinden de istifade ettim. Bu nedenle; aşağıda isimleri yazılı şairlerimizin kendileri veya varislerinin telif hakkı ile ilgili görüşlerini almak amacı ile aşağıdaki telefon ile iletişim kurmalarını rica ediyorum. Müracaat Telefonu: 0 533 705 83 31 Nâzım Hikmet RAN Halit Fahri OZANSOY Necmettin Halil ONAN Arif Nihat ASYA Göktürk Mehmet UYTUN Mehmet Emin YURDAKUL Murat BAŞARAN Hüseyin Rahmi KILIÇ Hikmet RECEP Ahmet DERELİ Aytaç YALMAN (E) Orgeneral 41’inci Kara Kuvvetleri Komutanı T.C. İZMİR 12. İCRA DAİRESİ’NDEN KAMBİYO SENETLERİNE (ÇEK, POLİÇE VE EMRE MUHARRER SENET) ÖZGÜ HACİZ YOLU İLE YAPILACAK TAKİPTE ÖDEME EMRİ İLANEN TEBLİĞ DOSYA NO: 2006/11369 1 Alacaklı ve varsa kanuni temsilcisinin ve vekilinin adı, soyadı, vergi kimlik numarası ve yerleşim yerindeki adresi; alacaklı yabancı ülkede oturuyorsa Türkiye’de göstereceği yerleşim yerindeki adresi: Kütaş Teekanne Gıda San. A.Ş. Kemalpaşa V.D. 607 011 1243 Vekilleri Avukatlar Ramazan Süha TanrıöverSüleyman Tanrıöver Aydın Buğra İlterYeşim Balbozan Zeynep Tanrıöver Melda Güngör Mithatpaşa Caddesi No: 742 Kat: 1 Yalım Apt. İZMİR Tel: 0 232 243 11 88 2 Borçlunun ve varsa kanuni temsilcisinin adı, soyadı ve yerleşim yerindeki adresi, alacaklı tarafından biliniyorsa vergi kimlik numarası: SELİT GIDA MAD. ODUN. KÖM. PET. UR. NAK. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ. Karacaoğlan Mah. 165 Sokak No: 4 Işıkkent / Bornova / İZMİR 3 Alacağın veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı, faizli alacaklarda faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün; alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi: 56.160,00.YTL Asıl alacak 1.015,83,YTL İşlemiş faiz 2.808,00.YTL Karşılıksız çek tazminatı + 60.152,31 .YTL Toplam alacağın, asıl alacak 56.160.YTL’sine takip tarihinden itibaren işletilecek ticari temerrüt faizi, icra giderleri ve vekillik ücreti ile birlikte tahsili. Yapılacak ödemeler, B.K’nin 84. maddesi gereğince öncelikle işlemiş ve işleyecek faiz ve masraflara mahsup edilecektir. 4 Senet ve tarihi: Finansbank A.Ş. Çiğli Org. San. Şubesi 0311837 Numaralı 04.08.2006 tarihli 12.606.YTL bedelli bir adet çek ve Türkiye Halkbank A.Ş. İzmir Şubesi 7448737 numaralı 24.07.2006 tarihli 20.304.YTL bedelli, 7448732 numaralı 30.07.2006 tarihli 12.450.YTL bedelli, 7448734 numaralı 30.07.2006 tarihli 10.800.YTL bedelli üç adet, toplam dört adet çek. 5 Bir terekeye karşı yapılan takiplerde: Yukarıda yazılı borç ve giderleri işbu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren (25) gün içinde ödemeniz; takibin dayanağı senet kambiyo senedi niteliğini haiz değilse (20) gün içinde icra mahkemesine şikâyet etmeniz; takip dayanağı senet altındaki imza size ait değilse yine bu (20) gün içinde ayrıca ve açıkça bir dilekçe ile icra mahkemesine bildirmeniz; aksi takdirde kambiyo senedindeki imzanın sizden sadır sayılacağı; imzanızı haksız yere inkâr ederseniz takip konusu alacağın yüzde 10’u oranında para cezasına mahkum edileceğiniz; borçlu olmadığınız veya borcun itfa veya imhal edildiği veya alacağın zamanaşımına uğradığı veya yetki hakkında itirazınız varsa bunu sebepleriyle birlikte (20) gün içinde icra mahkemesine bir dilekçe ile bildirerek icra mahkemesinde itirazın kabulüne dair bir karar getirmediğiniz takdirde cebri icraya devam olunacağı; itiraz edilmediği ve borç ödenmediği takdirde (25) gün içinde 74’üncü maddeye, itiraz edilip de reddedildiği takdirde ise (18) gün içinde 75’inci maddeye göre mal beyanında bulunmanız; bulunmazsanız hapisle tazyik olunacağınız, mal beyanında bulunmaz veya gerçeğe aykırı beyanda bulunursanız ayrıca hapisle cezalandırılacağınız ihtar olunur. 24.08.2006 Basın: 51240 T.C. KARTAL 3. İŞ MAHKEMESİ ESAS NO: 2007/302 Davacı SSK Başkanlığı vekili tarafından davalılar Selahattin Yılmaz ile Hasan Yılmaz aleyhine açılan rücuan alacak davasında davalı Hasan Yıldız’ın Kavakpınar Mah. Total karşısı 263. Sok No: 10 Pendik/İstanbul adresine tebligat yapılamadığı, tüm aramalara rağmen adresi tespit edilemediği ve adresi meçhul kaldığından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olmakla; duruşma günümüz olan 18.10.2007 günü saat 09.15’te Kartal 3. İş Mahkemesi Duruşma Salonu’nda hazır bulunması ya da kendisini bir vekil ile temsil ettirmesi, gelmediği veya vekil de göndermediği takdirde duruşmalara yokluğunda devam edilip karar verileceği davetiye yerine kaim olmak üzere tebliğ olunur. 27.09.2007 Basın: 51669 CUMHURİYET 10 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle