18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 OCAK 2007 SALI 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr ‘Solum’, ‘Arıza’, ‘Oyunu Bozun’ ve ‘Ashura’ da bu mekânda sahnelenmişti AYNA ADNAN BİNYAZAR Y eni bir mekân: garajistanbul stanbul’da Beyoğlu’nun orta yerinde, Galatasaray’da, her etkinlik için yeniden tasarlanmak üzere, Mustafa Avkıran ve Övül Avkıran ellerini cesaretle taşın altına koydular ve 600 m2 boş ama altyapısı sağlam bir alan olarak kurdular garajistanbul’u. 5. Sokak Tiyatrosu’nu, 1990’lı yılların ortalarında, Antalya’da yine bir garajda kurmuş olan Avkıran’ların “bir sanatçı girişimi” olarak başladıkları garajistanbul projesi şimdi, 47 sanatçının bir araya geldiği, 50’ye yakın bireysel, 10’dan fazla kurumsal destekçisi olan, yerel yönetimden bakanlıklara birçok kurumun desteğini almış, Hollanda’nın dört kentinin İstanbul’da kendi sahnesi seçtiği sivil bir ‘kültürel dönüşüm projesi’ olarak belirleniyor. mek için çaba harcamaları şeklinde yorumlamak gerek. Kuşkusuz ki sanat bir kentin sosyal yaşamda sönmeye yüz tutan parlaklığını ona yeniden kazandıracak olgudur. Burada sosyal yaşamdan kasıt pırıltılı bir görünüm sunan ve çeşitli örnekleriyle incelenmesi gereken eğlence hayatı değil elbette. Tiyatrosuyla, operasıyla, galerileri, müzeleri, konser salonlarıyla dolu dolu yaşanan “sosyal yaşam”dır söz konusu olan. Bu açıdan bakıldığında ‘Bir sanat olayına gitmek, izlemek her şeyden önce sosyokültürel bir olaydır’ saptamasına bağlı olarak, sosyokültürel anlamda yaşanan/yaşanacak gelişmeler kentin sosyokültürel boyutunu da etkileyecektir. Sanatsal olayların soluklandığı ÖNÜL ORTAKLIĞI kentler yeni ve farklı sagarajistanbul’un ‘resmi’ osyokültürel gelişme, kentin sosyokültürel natçılarla beslenecek, açılışı geçen günlerde yapıldı, ama ‘resmi olmayan’ açıboyutunu da etkiler. Sanatsal olayların tüm kalıpları kıracaktır kaçınılmaz olarak. Sanalış 15. Uluslararası İstanhızıyla yaşandığı kentler yeni ve farklı tın her türünü kucaklabul Tiyatro Festivali’nde geryan gelişmeler, arayışçekleşti. ‘Solum’, ‘Arıza’ ve sanatçılara yeni alanlar açacaktır. lar, mekânlar kente ye‘Oyunu Bozun’ orada buluştu seyirciyle. Şimdi düşünüyorum lere hediyesi… Sevinerek belirtmek ge ni açılımlar kazandıracaktır. garajistanbul’un amaçlarını şu sözlerda iyi ki gözümü(zü) karartarak girmi rekir ki garajistanbul için de önemli bir şiz o çırılçıplak mekâna. 2006 Mayıs’ı destek göze çarpıyor bireylerden, ku le derliyor Övül ve Mustafa Avkıran: için ‘çırılçıplak’ tanımı az bile kalır… rum ve kuruluşlardan. Bu destek, ‘spon “Zamanı geldi. Ezberi bozmanın, yan O günlerde neredeyse ağlamaklı yaşa sorluk’ kavramından farklı bir yaklaşı yana durmanın zamanı geldi. Bir tadıklarımızı ‘resmi’ açılışta gülerek ko mın işaretlerini veriyor. Mustafa ve sarım kültürü, bir seyir ve seyirci külnuştuk… Yakın geçmişten hoş bir anı. Övül’ün de altını çizdikleri gibi, bir çe türü yaratmanın ve bunu sürekli kılBu vesileyle ‘Ashura’yı (ben ‘Aşure’yi şit ‘gönül ortaklığı’. Bu tür gönül or manın zamanı geldi… Gösteri sanattercih ediyorum) bir kez daha izledim; taklıkları kent kültürünü besleyecek olu larının zamanı geri geldi. Sadece düşünüp, konuşup unutma zamanlarının bu defa tabii ki garajistanbul’da. ‘Aşu şumlar. sonu geldi. Üretimin; üretimi kışkırre’ de prömiyerini 2004’te, 14. Tiyatro tacak, zorlayacak süreçler oluşturmaFestivali’nde yapmıştı, bir İtalyan sahENTTE YAŞAMAK nede… Şimdi baktım da ne güzel örtüşBir kentte yaşamak, o kentin bir par nın zamanı geldi. Biz ilk değiliz ve de müş oyun mekânla… Frankfurt’taki, Ati çası olmak; onun dünüyle bugünüyle yeni bir şey yapmıyoruz. Biz, eklemna’daki benzer mekânlar; birinde Willi yüzleşebilmek demektir sanatçı Kerk lene eklemlene 1980’lerden bu yana am Forshyte’ı, diğerinde Thomas Os hooven’e göre. Bu yaklaşımı, kentlile oluşan sürecin şimdiki zaman haliyiz. termeier’i izlemiştim, biri yerel yöne rin toplumsal ve sanatsal gerçekleri Biz, çağdaş gösteri sanatlarının yeni timin, diğeri büyük bir bankanın bu kent görmeleri, paylaşmaları, zorlukları yen adresi, görünürlük projesiyiz.’’ Doğu’nun Kültür Aydınlığı Gençliğimde Binbir Gece Masalları diye iki yüzüç yüz sayfalık bir kitap okumuştum. İçinde erotik sahneler de olan Ali Baba’lı, Sinbad’lı, Kırk Harami’li bu serüven anlatıları beni pek sarmamıştı. Filmlerinden de hoşlanmamıştım. Afa, 1992/93 yıllarında kitabın tümünü Âlim Şerif Onaran çevirisiyle yayımlayıncaya dek Binbir Gece Masalları’nın serüven öyküleriyle sınırlı olduğunu sanıyordum. Şimdi elimizde Binbir Gece Masalları’nın YKY’nin yayımladığı özgün çizimlerle daha özenli bir baskısı var. ??? Doğu’nun kültür yaratılarıyla önce Batı ilgilenmiştir. Bizim en önemli kültür kaynağımız Dede Korkut Kitabı’nın aslı Almanya’nın Dresden kenti Devlet Kitaplığı’ndadır. Binbir Gece Masalları da, İstanbul ve Kahire’de yapılan araştırmalardan sonra Antoine Galland tarafından 12 cilt olarak 17041717 yıllarında Fransızcaya çevrilip orada yayımlanmıştır. O zamana kadar bu öyküler belki Doğu halkları arasında anlatılıyor, ama kitabın bir kültür varlığı olduğundan Doğu’nun haberi yok! Borges, bir kitabında, Binbir Gece Masalları’nın, kitap dünyasının on ünlü yapıtından biri olduğundan söz etmişti. Yazar, bu masallar üzerinde dururken, “orient” (doğu) sözcüğünün anlambilimsel çözümünü yapıp sözcüğün İspanyolca “or” (altın) kökünden türediğini belirtiyordu. Onun bu yorumu, “orient”i, doğunun altın rengindeki kültürel aydınlığı olarak algılamama yol açtı. Don Quijote, Robinson Crusoe, Gulliver’in Gezileri gibi büyük romanlardaki Doğu esintisini de o gözle görmeye başladım. Yaşamı kitaplıklarda geçen, okumaktan gözleri kör olan Borges’in bir bildiği olmalıydı. Oturdum, sekiz ciltten oluşan dört bin sayfalık bu masalları okudum. Önyargı, sağaltımı güç bir düşünce hastalığıdır. İlk okuyuşumun bende yarattığı izlenimleri önyargıya dönüştürseydim, yaşamım boyunca, Binbir Gece Masalları’nın bir serüven anlatısı olduğunu sanacaktım. Oysa o masallar bugün benim için, Doğu beğenisini, inancını, hatta inançsızlığını yansıtan, gerek anlatımı, gerek kurgusuyla dünya yazınının temel klasiklerinden biridir. ??? Masal toplumların kültür gömüsüdür. Bu gömünün bizde gereken ilgiyi görmediğini söylemeye gerek yok. Uzağa gitmeden, masallarımızın değişmez başlangıcını anımsayalım: “Bir varmış, bir yokmuş...” Hangi felsefe, zamansal evrende bir kuş konup kalkması olan insan ömrünü böylesine etkili anlatabilir? Az gidiyoruz, uz gidiyoruz, dere tepe düz gidiyoruz, arkamıza dönüp bir de bakıyoruz ki bir arpa boyu yol gitmişiz!.. Bu da hayatın tanımı değil mi? Shakespeare, Goethe, Oscar Wilde, Márquez, Poe gibi yazarlar boşuna mı masalların düşsel dünyasından beslenmişler?.. ??? Sanıldığı gibi, Binbir Gece Masalları, kadının yalnızca cinselliğini değil, aklının enginliğini, söylem gücünü de öne çıkarır. Kadının ihanetine uğrayan Şehriyâr’ı, her gece ilgincin ilginci hikâyeler anlatarak bu karanlığından yine bir kadın, Şehrâzad kurtarmıştır. İçinde, yalnızca insanı düşünsel uyarılarla sarsan şu yargıyı barındırdığı için bile bu masallar okunmaya değmez mi! “Sen ki güneşe bakmaktasın. Görmez misin ki, onun yeri insan gözünün ölçemeyeceği yükseklerdedir! Kanat takınmadan ona ulaşılabileceğini mi sanıyorsun ey saf kişi; yoksa, sana kadar ineceğini mi, güneşin?..” [email protected] İ RESSAM VE EĞİTİMCİ: Hasan Kavruk’u kaybettik... Kültür Servisi Ressam ve eğitimci Hasan Kavruk, dün sabah İstanbul’da 89 yaşında öldü. Kavruk, çarşamba günü 10.30’da Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Acıbadem Kampusu’nda düzenlenecek törenden sonra, Karaahmet Camisi’nde kılınacak öğle namazının ardından toprağa verilecek. Hasan Kavruk, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nü bitirdikten sonra MEB tarafından gönderildiği Paris’te resim, fresk ve soyut sanat üzerine önemli isimlerle çalışma olanağı buldu. 1949’da dönünce Çapa Eğitim Enstitüsü Resim Atölyesi Şefi oldu. 1950 başlarında İbrahim Çallı ve Mahmut Cuda ile birlikte Türkiye Ressamlar Cemiyeti’ni kurdu. Eğitim Enstitüsü’nden sonra Tatbiki Güzel Sanatlar’da resim bölümünde hocalık yaptı ve buradan emekli oldu. Yurtiçinde ve yurtdışında koleksiyonlarda yapıtları bulunan sanatçı, çeşiti yarışmalarda ödüller aldı. Kavruk’u sanat dünyası şu sözcüklerle uğurladı: USTAFA ASLIER Hasan Kavruk’u tanıdığım sıralarda, kendisi, MEB plastik sanatlar müfettişiydi. Ben de eğitimciydim o dönem. Kendisi, çocuk resimleri topluyordu ve bu tür resim üzerinde bilgi sahibiydi. Belki de Türk çocuklarının resimlerinden oluşan en zengin koleksiyon ondadır. Kendisine, Tatbiki Güzel Sanatlar’da eğitmenlik yapmasını teklif ettim, geldi. Çok iyi ressamdı. Hocam olan kuşağın genç sayılabiyecek isimlerindendi. Bedri Rahmi, Arif Kaptan gibi adların arasında anılıyordu. Hem dostum, hem iş arkadaşım olmuştu. İyi bir ressam ve eğitimcydi. G S M K EROL ETİ Çok önemli bir sanat emekçisi olduğunu söyleyebilirim. Gerek eğitimci olarak, gerekse sanatçı olarak, yaptığı etkinliklerde son derece önemli yönlendirmeleri olduğunu biliyoruz. Türkiye’de sanat eğitiminin yeni başladığı dönemlerde sanat eğitimi müfettişi olarak, Anadolu’ya verdiği emek, dikkate alınması gereken bir emektir. Ayrıca çocuk resimleri konusunda oldukça önemli bir isimdi. Çocuklara sanat kıvılcımı aşılama açısından Kavruk’un önemli bir yeri vardır. Kendi resimlerinde soyut resmin öncülerinden biri olarak tanıyoruz. Yönetmenliğini Emre Koyuncuoğlu’nun yaptığı gösteri yarın seyirciyle buluşuyor garajistanbul’da ‘Arıza’ var... Kültür Servisi Emre Koyuncuoğlu’nun sahneye koyduğu ‘Arıza’ adlı gösteri yarın saat 20.00’de ve 26 Mayıs Cumartesi günü saat 15.00’te garajistanbul’da izleyiciyle buluşacak. Reji ve prodüksiyon asistanlığını Gökçe Durat’ın, prodüksiyon ikinci asistanlığını Can Tuğcuoğlu’nun yaptığı, ışık tasarımının Cem Yılmaz’a, kostüm tasarımının Fulya Tekin’e ait olduğu gösterinin ses ve müzik teknik asistanları ise Mahmut Bozkurt ve Koray Başaran. Gösteride, Esra Bezen Bilgin, Betül Çobanoğlu, Su Güneş Mıhladız, Erdem Akakçe, İstemihan Tuna, Sevi Algan, Suna Selen, Bengi Heval Öz Kenar, Nuri Karadeniz, Taner Mengüç, Yıldız Polad ve Nilgün Gediklioğlu rol alıyorlar. “Arıza”, deformasyonun form olduğu bir sahne çalışması. Kurumsallaşamayan ilişki biçimlerinin her türlü klişeleşmiş ilişki normları içinden seyredilmesi. İkili ilişkiler üzerine ironik bir deneme. Gösterinin sahnesi, iki kişilik bir yatak. “Yatak” aslında, hayatta yaşadığımız en önemli şeylerin yoğunlaşmış, sıkıştırılmış mekânı. Büyüteçle bakılması gereken bir mikro dünya. Ya da nereden çıktığı bilinmeyen o “Arıza”nın başladığı yer, “Arıza” muzır bir çocuk ruhu, “Arıza”, aynı zamanda koşulsuzca, yalnızca öyle olduğu için sevme durumunun sahnesi. ÜSAMETTİN KOÇAN Hasan Kavruk aslında sanatımızda 1. ile 2. kuşak arasında bir noktada yer almaktadır. Coşkun dışavurumcu yapıtlarını hatırlıyorum. Soyut sanatımız bakımından önemli bir yeri vardı. Ve Hasan Bey’in sanatı üzerinde ciddi bir araştırma yapıldığında, soyut düşüncenin gelişiminin oldukça sorunlu olduğu ülkemiz açısından önemli bir araştırma yapılmış olur. Hasan Bey’in görkemli bir sanat dökümünün yapılması gerekir. Çok üzüldüm. H İBRAHİM ÇİFTÇİOĞLU Bedri Baykam üzerine söyleşi ? Kültür Servisi Eleştirmen Hasan Bülent Kahraman, Piramid Sanat’ta yarın, 18.00’de, sanatçının son üç yılda ürettiği yapıtlarından oluşan “Atlardan İkonlara” sergisi çerçevesinde, “Bedri Baykam’ın Sanat Çizgisi ve Son Tuvalleri” başlıklı bir konferans/söyleşi yapacak. Bedri Baykam’ın da katılacağı bu buluşma, tüm sanatseverlere açık. “Atlardan İkonlara” sergisi 27 Şubat’a kadar sürecek. Hasan Bülent Kahraman’ın, sanatçının tüm çalışmalarını ve kitaplarını yıllardır yakından izleyen eleştirmenler arasında olduğu belirtiliyor. Hasan Bülent Kahranman 2006’da, Tüyap Sanat Fuarı, Eleştirmen Onur Ödülü’nü kazandı. (0 212 297 31 15 20 21 www.piramidsanat.com ) Hasan Kavruk, özellikle 1950’li yıllarda yapmış olduğu soyut Anadolu peyzajlarıyla belleğime yer etmiş, sevdiğim ve önemsediğim bir sanatçıdır. Resimlerinde doğaçlama tavır, teknik beceriyle ve birikimle birleştiğinde, harika sonuçlar elde ettiğine inanıyorum. Son dönem üretmiş olduğu çalışmalarda eski yetkinliği ve yeterliliği yakalayamadı diye düşünüyorum. Hasan Kavruk, çağdaş sanatımızda iz bırakmış olan bir sanatçı olmaktan çok, sanat eğitimcisi olarak hizmet vermiş bir kişidir. Çok fazla sergi açmadığı için özellikle son dönemleri hakkında fazla bir bilgimiz yok. Önceki dönem resimlerinde soyut sanata bağlı olarak etkinlik göstermiş, ancak bu tür resimlerinde peyzaj ağırlıklı konular üzerinde yoğunlaşmıştır. KAYA ÖZSEZGİN “Arıza”, deformasyonun form olduğu bir sahne çalışması. TÜM KÖY ENSTİTÜLERİNİN ÖĞRETMEN, ÇALIŞAN, USTA ÖĞRETİCİ, ÖĞRENCİLERİ VE AİLELERİNE Heidi, çocuk oyunlarıyla dönüşümlü olarak cumartesi günleri saat: 11.00’de Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu’nda izlenebilir. DUYURU! Köy enstitülüler olarak bir destan yarattınız. Biliyoruz ki, imece sizin için sihirli bir sözcüktür. Gelin bir imeceye daha katılın. Yaşadıklarınızın genç kuşaklara aktarılması için KÖY ENSTİTÜSÜ MÜZESİ açma girişimindeyiz. Bu müzede değerlendirilmek üzere; Köy enstitünüzün kuruluş, değişim ve kapatılış öykülerini (tercihen el yazınızla); varsa köy enstitüsünde iken kullanıp sakladığınız materyale ilişkin bilgiyi aşağıdaki adrese postalayınız. Mektubunuzda köy enstitünüzün adını, orada bulunma zamanınızı, adres ve telefonlarınızı mutlaka belirtiniz. Sonraki aşamalar için bizden alacağınız iletiyi bekleyiniz. Saygılarımızla. Doç. Dr. Güler Yalçın Köy Enstitülerini Araştırma ve Eğitimi Geliştirme Derneği (KAVEG) Başkanı İstiklal Caddesi, Suriye Pasajı, Kat: 4 No: 16, VATEV Beyoğlu İstanbul, Tel: 0216 346 77 17 www.koyenstituleriegitim.org, eposta: [email protected] Çocuk müzikali ‘Heidi’... Kültür Servisi İsviçreli çocuk romanları yazarı Johanna Spry tarafından 1881’de kaleme alınan “Heidi” kaç kuşaktır çocukların ilgisini çekmeye devam ediyor. İsviçre Alpleri’nde dedesi, keçisi ve köpeği ile yaşayan, yürüyemeyen Clara’ya dostluk elini uzatan, çoban Peter ile arkadaşlık eden bu elma yanaklı, şirin ve iyi kalpli kız, anketlere bakılırsa dünyanın en ünlü İsviçrelisidir. Bu güzel öykü, çarpıcı müzikler eşliğinde, rengârenk dekor ve giysilerle sevgili çocuklarımızın beğenisine sunuluyor. Heidi müzikalinin metnini Sümeray Arıman yazdı ve sahneye koydu. Eserin müzik sorumlusu Ender Ormanlar, dekor Ferhat Karakaya, kostümler Gizem Betil, koreografi Sönmez Tuygun, ışık Bülent Darcan tarafından gerçekleştirildi. Başlıca rolleri Ela Gürten/Neşe Yalçın, Arın Anapa, Bergüzar Çelebi, Besnik Ademoğlu, Gülgün Özyiğit, Şelale Turan, Cengiz Arslan, Beril Koral ve Reha Korman paylaşıyorlar. Heidi müzikali diğer çocuk oyunlarıyla dönüşümlü olarak cumartesi günleri saat 11.00’de Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu’nda izlenebilir. CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle