22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2007 ÇARŞAMBA 8 DİZİ 1978’de uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in kardeşi Orgeneral Faruk Cömert: Ağabeyim yurt sevgisiyle doluydu ava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cömert, ağabeyi Bedrettin Cömert’in katledilmesinin hayatlarında önemli bir dönemeç olduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ateş düştüğü yeri yakar, derler, gerçekten de düştüğü yeri yakıyor. Annem ve babam bunu hiçbir zaman kabullenemediler. Çünkü insanların kabullenmesi için bir nedeni kendi kendine söylemesi ve buna inanması gerekiyor. Genelde geride kalanlarca ‘yaşlıydı, hastalandı’ gibi nedenlerle ölümü kabullenilir. Oysa ağabeyim 38 yaşında, tam da en verimli çağında öldürüldü.” 978’de uğradığı silahlı saldırı Doç. Dr. Bedrettin Cömert. sonucu yaşamını yitiren Doç. Dr. Bedrettin Cömert’in kardeşi Hava Varlık dergisinde şiirleri çıkardı Kuvvetleri Komutanı Orgeneral ağabeyimin. Benim üzerimde de çok Faruk Cömert, yıllar sonra ağabeyinin ölümü ile ilgili görüşlerini olumlu etkisi olmuştur. Benim ‘zorunlu’ kitap okumamı o açıkladı. Orgeneral Faruk Cömert, başlatmıştır. kendisiyle yaptığımız söyleşide, Ağabeyim Sıvas Lisesi’nde parmakla Bedrettin Cömert’in öldürülmesi ile gösterilen öğrencilerdendi. Liseyi ilgili olarak “Yurt sevgisi vardı ve bitirince hem üniversite sınavlarına bu yurt sevgisi daha sonra başına hazırlanıyor hem de geceleri bir çorap ördürdü. Bugüne kadar fabrikada puantörlük yapıyordu. kalmış olsaydı parmakla gösterilen Türk–İtalyan Kültür Anlaşması bir insan olurdu. Ülkemize çok çerçevesinde açılan bir sınava girdi. yararlı olabilecek bir insanı öldürdüler” değerlendirmesini yaptı. Bu sınavı Türkiye’den bir tek o kazandı. Orta birinci sınıfta belge Orgeneral Cömert, sorularımıza şu alacak çocuk, orta ikinci sınıftan yanıtları verdi: sonra müthiş bir performans Bize Bedrettin Cömert’in göstermişti. çocukluğunu anlatır mısınız? Ağabeyimle aramızda beş yaş vardı. TALYA’DA EĞİTİM ALDI Çok yaramaz bir çocuktu. Hatta, eskiden, bilirsiniz, mahallelerde İtalya sınavını kazandıktan sonra kadınlar çıkrıkla ip eğirirlerdi. İtalya’ya gitti. Orada 9 yıl kaldı, Bedrettin mahalleyi dolaşır, bütün kadınların iplerini koparır ve kaçardı. İtalyan dili ve edebiyatı okudu. Bu dönem içerisinde Maria Augostino Taş atar altında durur, derler ya, işte ile evlendi. Çocukları oldu. öyle bir çocuktu. Ailemiz mahallede Türkiye’ye dönmek istediler. sevilen bir aileydi. Dedem müftü idi. Ankara’ya geldiler. Türkiye’ye Lütfizade’nin torunu, dolayısıyla geldikten sonra ilk müracaatı DTCF çok afili bir çocuktu mahallede. Bu İtalyan Filolojisi’ne oldu. Ancak konuyu biraz açmak istiyorum. almadılar onu. Edebiyat doktorası Basında zaman zaman yanlış şeyler vardı. Tekrar İtalya’ya gitti ve sanat anlatılıyor. İşte fakir bir ailenin doktorası ile döndü. Bu doktorayla çocuğuydu, diye. Aksine, zengin Hacettepe Üniversitesi Sanat Tarihi sayılabilecek bir ailenin çocuğuydu. Bölümü’ne asistan Hatta ben hatırlıyorum, olarak girdi. ağabeyim küçükken Gazeteye ağabeyimi pek yemek yemezdi; tarif eden bir ilan babam onun için özel vermişlerdi, onu bir lokanta ayarlamıştı, alsınlar diye. gitsin orada canının Doçent oldu. istediğini yesin diye. Çok parlak bir Öylesine iyiydi öğretim görevlisiydi. ailemizin durumu. Ama Ecevit hükümeti daha sonra babam iflas zamanında etti. İşlerini tasfiye üniversitelerde etmek zorunda kaldı. soruşturma Memuriyete atıldı. komisyonu kuruldu. Toprak Mahsulleri 30 öğrencinin Ofisi’ne girdi. Daha okuldan atılışı sonra Sıvas’ın Kangal olmuş. O zamanlarda ilçesinin Armağan sağsol çatışmaları kasabasına gittik. çok fazlaydı. Aile yapınız nasıldı? Orgeneral Cömert, yıllar Ailemiz çok sevecen bir sonra ağabeyinin ölümü ile Bu komisyonların başkanlığına getirildi. aileydi. Herkes ilgili görüşlerini açıkladı. O kadar çok profesör birbiriyle beraber varken neden o olmaktan çok mutlu olurdu. Babam, getirildi, hâlâ da merak ederim. dedem hepsi aynı evde otururdu. Bu büyük ailenin içinde büyüdük. CI HABER Ağabeyim ortaokul birinci sınıfta okurken belge alacaktı; birinci sınıfta Siz olayı nasıl öğrendiniz? ikinci yılıydı. Öyle bir tedirginlik vardı ki ailede, Allah’tan o yıl kıl payı Ağabeyim öldürüldüğü zaman Marmaris’te izindeydim. Öğlen saat sıyırdı ve sınıfını geçti. 13.00’tü. Denize giderken yaşlı bir adam radyo dinliyor, heyecanla INAVI KAZANDI söyleniyordu. Ne olmuş amca dedim, yanına yaklaştım. O zaman Kangal’da orta ikinci sınıftayken, Bedrettin’in öldürüldüğünü ağabeyimin hayatında çok önemli bir öğrendim. Hayatımızda ve özellikle değişiklik oldu. Öğretmeni esprili bir anne ve babamın hayatında çok şekilde, “Yine mi ders çalışmadın” önemli bir dönemeç oldu. Her zaman gibi şeyler söylemiş, onurunu biraz şunu söylerim; bir annebaba için zedeleyen bir durumla karşılaşmış evladını kendisinden önce kaybetmesi galiba. Bu hayatında bir dönüm çok acı ve çok zor bir durumdur. noktası oldu. Ondan sonra babama “Ateş düştüğü yeri yakar” derler, gelmiş, “Baba ben iftihara gerçekten de düştüğü yeri yakıyor. geçeceğim” demiş. Babam da esprili Annem ve babam bunu hiçbir zaman bir şekilde, “Git oğlum ne iftiharı, kabullenemediler. Yaşamlarının sen sınıfını geç yeter” demiş. Ve o sonuna kadar bu acıyla yaşadılar. yıl ağabeyim iftihara geçti. Yine o yıl Kabullenmek çok zor. Çünkü devlet parasız yatılı sınavına girdi, insanların kabullenmesi için bir kazanarak Sıvas’a gitti. nedeni kendi kendine söylemesi ve Edebiyata ilgisi ne zaman buna inanması gerekiyor. Genelde başladı? geride kalanların ‘yaşlıydı, yaşını Edebiyata ilgisi Sıvas Lisesi’nde başını aldı’ veya ‘hastalandı’ gibi başladı. Öğretmeni Halim nedenlerle ölümü kabullenilir. Oysa Yağcıoğlu’nun ağabeyim üstünde ağabeyim 38 yaşında bir insan, tam çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Ondan çok söz ederdi. da en verimli çağında öldürüldü. Okulun edebiyat faaliyetlerinde öncülük yapıyordu. Lise yıllarında SÜRECEK H nkara savcı yardımcılarından Doğan Öz, 1978 yılında öldürüldüğünde, o sıralarda henüz beş yaşında olan kızı Bengi, bir gün annesinin elinden tutar, yatak odasına çeker, kapıyı kapar ve sorar: “Babam neden öldürüldü anne?” 1960’ların sonundan başlayarak 1980’lerin başına değin süren bir dönemi yaşayan çocukların sorusudur bu. İnsanların sokak ortasında öldürüldüğü, kahvelerin tarandığı, bombalandığı, katillerin haberlerde “kimliği bilinmeyen kişiler” diye anıldığı, kanlı ellerin bulunamadığı, mahkeme önüne çıkarılamadığı bir dönemdir bu. Kapsamlı imha planını adım adım uygulamaktan çekinmeyen bir faşist örgütlenmenin, halkın her kesimini hedef alan bir ulusu birbirine düşürme tezgâhının hızarıdır da aynı zamanda. Ülkemizde binlerce kişi bu planın kurbanları arasında A BAŞLARKEN... yer aldı. Cinayetlere yıllarca “faili meçhul” dendi. Yakınları, cinayetlerin ardından gelen aşamaları sonu gelmez bir işkence gibi yaşayacak, kimi zaman gerçeğin bir ucuna yaklaştırılıp, sonra da onlara “delil yetersizliğinden…” denecek, araştırmalar, soruşturmalar sırasında türlü zorluklarla, engellemelerle karşılaşacaklardı. Ülkemizdeki terör olaylarının ardında kimler vardı? Bunları kimler yönetti, niçin yönetti? Gerçekleşen cinayetlerden kimler, ne için ve kim için fayda sağladı? Bundan, hangi siyasi akımın, ülkenin, çıkar grubunun temsilcileri yararlandı? Bu soruların yanıtları, hiç kuşkusuz, “Babam neden öldürüldü anne” sorusunun da yanıtıdır. Okuyacağınız bu dizi, önümüzdeki günlerde Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları arasından çıkacak ‘Neden Öldürüldüler?’ adlı kitaptan özetlenmiştir. ‘Sanat tarihçisi de oldu ama edebiyattan kopmadı’ ORGENERAL FARUK CÖMERT O kadar kitap okuyan bir insandı ki, zamanını boş geçirdiğini hiç görmedim. Edebiyatçıydı, sanat tarihçisi oldu. Ama edebiyattan hiç kopmadı. Varlık’taki şiirleri, deneme yazıları hayatında çok önemli bir yer tutuyordu. O zamanlar Sıvas Lisesi meşhur bir liseydi. Çok önemli öğrenciler yetiştirdi. Babamın, Kangal’dan sonra Gürün’e tayini çıktı. O zamanlar Milli Koruma Kanunu vardı. Bu kanunun da, iyi malın yanında kötü malın da satın alınması gibi bir maddesi vardı. Gürün’de ağabeyim kırtasiyeye gitmiş. Sarı matematik defteri almak istemiş. Kırtasiyeci, bunu alırsan bu defteri de almak zorundasın, gibi bir şeyler söylemiş ona. O da çocuk aklıyla gitmiş mahkemeye şikâyet etmiş onu. 1 ‘BABAM TAYİNİNİ İSTEDİ’ Gürün’ün çok önemli bir eşrafından olan bir aileyi hapse attılar. Bu olay ailemizi çok üzdü, bizim ailenin istekleri dışında bir olaydı. Bu olaydan sonra ağabeyimin yolunu kesmeye başladılar. Babam da “Buradan gidelim de çocuğun başına bir şey gelmesin” diyerek tayinini istedi. Antalya’nın Elmalı kazasına tayin olduk. Hiç unutmam kıştı, GürünSıvas karayolu da o gün ilk defa ulaşıma açılıyordu. O zaman karayolu yoktu. Gazete on beş günde bir gelirdi. Biz on beş günlük birikmiş gazeteleri okurduk. O karayolundan ilk geçen biz olduk. Adalet ve Demokrasi Haftası etkinlikleri sürüyor İ Mumcu’yu anıyoruz ANKARA/ İSTANBUL (Cumhuriyet) Aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu, 14 yıl önce aramızdan ayrılan gazetemiz yazarı Uğur Mumcu bugün tüm yurtta çeşitli etkinliklerle anılıyor. Mumcu için Ankara’da ilk tören bugün saat 11.00’de Batıkent Uğur Mumcu Parkı’ndaki anıtı önüne çelenk konulmasıyla başlayacak. Ardından, “Uğur Mumcu Sesleniyor: Tarikat, Siyaset, Ticaret” başlığı çerçevesinde saat 13.00’te karanfil ve mumlar eşliğinde Gaziosmanpaşa’daki Uğur Mumcu’nun Sokağı’nda bir araya gelinecek. Anma töreni, saat 14.30’da Mumcu’nun Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında sürecek. CHP İstanbul İl Başkanlığı bugün saat 14.00’te Harbiye’deki Uğur Mumcu anıtı önünde düzenleyeceği törenle Mumcu’yu anacak. CHP İstanbul İl Örgütü, “Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız” adıyla düzenlenecek anma etkinliğine “bağımsız Türkiye” özlemi duyan tüm yurttaşların katılması çağrısında bulundu. Mumcu, CHP Bakırköy Gençlik Kolu, ÇYDD Bakırköy Şubesi, Mizah Üretenler Derneği, Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) ve ADD Bakırköy şubesinin katılımıyla, Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde anıldı. 1960 öncesi CHP İstanbul İl Gençlik Kolu Başkanlığı da yapan gazetemiz yazarı ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, gazetemiz çizeri Nuri Kurtcebe ve ilk kadın Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın konuşmacı olarak katıldığı gecede Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen ve sivil toplum örgütleri de bulundu. Alev Coşkun, Mumcu’yu anlamanın çok önemli olduğunu ve sözlerinin hâlâ geçerliliğini koruduğunu belirtti. Kadıköy Belediyesi de Mumcu’yu, Adalet ve Demokrasi Haftası kapsamında düzenleyeceği etkinlikle anacak. Saat 20.00’da Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi’nde, Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ün açılış konuşması ile başlayacak etkinlikte Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) eski başkanlarından gazeteciyazar Nail Güreli, döneme ilişkin tanıklığını ve Mumcu’nun gazetecilk yönünü anlatacak. Gecede sanatçı Onur Akın da kısa bir konser verecek. CHP Bahçelievler İlçe Örgütü Gençlik Kolları, ADD Sarıyer ve Beykoz şubeleri Mumcu’yu anacak. ÇYDD Bahçeşehir Şubesi de, Mumcu’yu yazarımız Ali Sirmen’in konuşmacı olarak katılacağı panelle anacak. Gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993’te arabasına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu aramızdan ayrıldı. Aradan 14 yıl geçmesine karşın suikast hâlâ aydınlanmadı. Halkın seni unutmadı ANKARA / İSTANBUL (Cumhuriyet) Aracına konan bombanın patlamasıyla 14 yıl önce bugün yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Uğur Mumcu’nun ölüm yıldönümü nedeniyle yayımlanan mesajlarda suikastın aydınlatılamaması eleştirildi. Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, “Mumcu’nun öldürüldüğü 24 Ocak 1993’ten bu yana 12 hükümet, 14 içişleri bakanı, 12 adalet bakanı, 4 DGM savcısının değiştiği ülkemizde ne yazık ki Uğur Mumcu cinayeti bütün bağlantılarıyla hâlâ aydınlatılamadı. Türkiye Cumhuriyeti üzerinde sinsice hazırlanan oyunları bundan yıllar önce gören Uğur Mumcu, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğüne, laik, demokratik ve üniter yapısına yönelik tüm tehdit ve tuzakları cesurca yazmış, toplumu uyarmıştır” dedi. Birleşmiş Milletler Türk Derneği Başkanı Rahmi Kumaş ise ölümünden 14 yıl sonra dahi Mumcu’nun mumunu aradıklarını belirterek “Onun mumunu arıyoruz. Diyojen’in feneri gibi onun mumu, adamların kimliklerini ışıklandırıyordu” dedi. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu da gazetemiz Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’a gönderdiği mesajında, “Türk medyasının duayeni, güvenilir ve örnek kişiliği ile kamuoyunun saygınlığını kazanmış olan gazeteciyazar Sayın Uğur Mumcu’yu, menfur bir suikast sonucu aramızdan ayrılışının 14. yıldönümünde rahmetle anıyorum. Herkese örnek olan usta kalemi, vatan sevgisi ve erdemli hayatının mesleğinde başarılı olmak isteyenler için yol gösterici olmasını diliyorum” dedi. A S ‘KALEMİNİ HALKI İÇİN KULLANDI’ İstanbul Barosu’ndan yapılan yazılı açıklamada, Mumcu’nun ezber bozan araştırmacı gazeteciliğin akla ilk gelen isimlerinden biri olduğu belirtilerek “Kalemini halkının, ulusunun, insanlığın ortak değerlerinin yararına kullandı. Güç odaklarının, toplumun egemenlerinin, sömürünün karşısındaydı. Mumcu suikastı, onun kişiliğinde Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına, ulusal bağımsızlığımıza, çağdaşlığa, Atatürk’ün manevi mirasına yöneliktir” denildi. Mumcu’nun yaşam tarzıyla, yazdıklarıyla halkını aydınlatan, karmaşık ilişkilerin arka planını okurlarına yansıtan bir gazeteci olduğu belirtildi. ‘DEVLET SINIFTA KALDI’ Güvenlik güçleri ve istihbarat örgütlerinin 14 yıldır iğrenç cinayeti aydınlatamadığına dikkat çeken Kumaş, “Bu düşündürücüdür. Mumcu, Muam racına konan bombanın patlamasıyla 14 yıl önce bugün yaşamını yitiren gazetemiz yazarı Mumcu’nun ölüm yıldönümü nedeniyle yayımlanan mesajlarda suikastın aydınlatılamaması eleştirildi. mer Aksoy, Bahriye Üçok, Çetin Emeç, Necip Hablemitoğlu ve daha nice seçkin Türk aydınlarının alçakça öldürülüşlerinin içyüzlerinin ortaya serilip suçlularını cezalandırmada devlet sınıfta kaldı” vurgusunu yaptı. A CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle