18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 OCAK 2007 ÇARŞAMBA 4 HABERLER TBMM Adalet Komisyonu’nda, Yargıtay Yasası’nda değişiklik öngören tasarı görüşüldü GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU 250 yargıca 1 milyon dosya! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Adalet Komisyonu’nda, Yargıtay Yasası’nda değişiklik öngören yasa tasarısı alt komisyona sevk edildi. Yargıtay Genel Sekreteri Uğur İbrahim Hakkıoğlu, Yargıtay’da görev yapan 250 yüksek yargıcın yılda 1 milyon dosyayı karara bağlamaya çalıştığını söyledi. TBMM Adalet Komisyonu’nda, dün Yargıtay Yasası’nda değişiklik öngören yasa tasarısı görüşülerek, alt komisyona sevk edildi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Yargıtay’ın bütün olanaksızlık ve zorluklara karşın bugüne kadar hassas davranarak görevini yerine getirdiğini söyledi. Dünyanın hiçbir yerinde 250 yargıçlı yüksek mahkeme bulunmadığını kaydeden Çiçek, “Hukuk üretmek açısından sayının azaltılması lazım” dedi. Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasında mesafe alındığını belirten Çiçek, 40 hâkim ve 33 cumhuriyet sav Davos Nairobi Bu iki kent, bu hafta birbirlerine daha uzak. Davos’ta Dünya Ekonomik Forumu’nda, yıllık ikramiyeleri 35120 milyon dolar arasında değişen insanlar “sorunlarını” konuşacaklar. Bu yıl Nairobi’de toplanan Dünya Toplumsal Forumu’nun gündemini ise Nairobi’de yaşayan emekçi Edward Njeru gibi, ayda 1440 dolar arası bir gelirle yaşamaya çalışanların sorunları oluşturuyor. Aslında, bu iki forum adeta bir madalyonun farklı yüzü: Birincisinde tartışılacak sorunlar, ikincisinin tartışacağı sorunların da kaynağı… The New Republic dergisinin son sayısında, editörlerinden Johnatan Chait, “ekonomik muhafazakârları (siz ‘Davos man’ diye okuyunuz E.Y.) gıcık eden bir trend varsa o da gittikçe artan eşitsizlik. Eşitsizlikten rahatsız olduklarından değil, eşitsizliğin toplumda sürekli bir tartışma konusu olması onları gıcık ediyor. Bunu kendi kapitalizm anlayışlarına yönelik, her türlü ekonomik müdahaleciliği meşru kılan, bir hakaret olarak görüyorlar” diyordu. Biz de The Economist’in bu haftaki kapağına (Zengin adam, Yoksul adam) bakarak, “Küreselleşmecileri en çok gıcık eden iki kavram varsa bunlar yoksulluk ve ulus devlettir” diyebiliriz. ? Adalet Bakanı Çiçek, Yargıtay’ın her türlü zorluğa karşın görevini yerine getirdiğini belirterek “Dünyanın hiçbir yerinde 250 yargıçlı yüksek mahkeme bulunmuyor. Hukuk üretmek açısından sayının azaltılması lazım” dedi. Çiçek, bölge adliye mahkemelerinin hangi illerde kurulacağının belirlenmeye çalışıldığını kaydederek bu illerin ve hukuki gereksinimler doğrultusunda saptanacağını söyledi. cısının eğitiminin tamamlandığını söyledi. Çiçek, bölge adliye mahkemelerinin hangi illerde kurulacağının belirlenmeye çalışıldığını kaydederek bu illerin belli kriterler ve hukuki gereksinimler doğrultusunda saptanacağını söyledi. CHP Niğde Milletvekili Orhan Eraslan da, Yargıtay’ın daire ve üye sayısının azaltılması halinde birçok ceza davasının zamanaşımına uğrayacağını ileri sürdü. Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına ilişkin yasanın 2 yıl önce çıkmasına rağmen halen uygulanmaya başlanmadığını belirten Eraslan, “İstanbul’da 50 daireli bölge mahkemesi kurulsa bile 1 yıl sonra tıkanacaktır. Her ilde bölge mahkemesi kurulması gerekir. Yüksek yargının küçültülmesinden yana değilim” dedi. CHP’li Muharrem Kılıç, Yargıtay daire sayısının 32’den 20’ye, üye sayısının ise 250’den 150’ye düşürülmesinin yargılama sürecini 2 yıl uzatacağını belirterek “Yargılama sürecini uzatarak adaletsizliğe katkı sağlamış oluruz” dedi. mi olduğunu belirten Köylü, denetim sonucu da kararların yüzde 5060’ının bozulduğunu bildirdi. Getirilmek istenen yasal düzenlemeyle Yargıtay’ın iş yükünün azaltılacağını kaydeden Köylü, “Yargıtay, iyi denetim yapmaya çalışıyor. Böyle olunca da asıl görevini yerine getirmekte zorlanıyor. Yılda 30 bin dosya inceliyor. Yargıtay, vaka denetimi yapıyor, vakit olursa hukuk denetimi yapıyor. Bu bir zulümdür” dedi. Yargıtay Genel Sekreteri Uğur İbrahim Hakkıoğlu da, Yargıtay’da yılda 1 milyonu aşkın dava geldiğini, bu davalara 250 yüksek yargıç tarafından bakıldığını kaydetti. Bir yargıcın günde 2530 davayı incelediğini belirten Hakkıoğlu, “Vatandaşların tatmin edilmesi ve adaletin sağlanmasının, iş yükünden daha önemli olduğunu düşünüyoruz. Delillerin ikinci bir mahkemeye sunulması ve başka bir mahkemede savunma yapılması, çok tabii insan hakkıdır. Genel ölçüleriyle Yargıtay Kanunu’nda değişiklik tasarısının gerekli olduğu düşüncesindeyiz” diye konuştu. Tasara alt komisyona gönderildi Bu tasarının alt komisyona gönderilmesinin ardından komisyon, İmar Yasası’nda değişiklik yapılmasına ilişkin yasa önerisini kabul etti. Öneriye göre, ruhsat alınmadan inşaat yapmak amacıyla beton dökmek için kullanılan mikser, pompa, araç, vibratör gibi malzemelerin sahiplerine, 10 bin YTL’den 30 bin YTL’ye kadar para cezası verilecek. Para cezaları, ilgisine göre doğrudan doğruya belediyeler veya il özel idareleri tarafından kesilecek. ‘Vaka denetimi yapılıyor’ AKP’li Hakkı Köylü ise Yargıtay’ın “kararların hukuka uygunluğunu” denetlediğini belirterek Türkiye’de Yargıtay’ın “kararların hem hukuka uygunluğunu hem de vaka denetimini” yaptığını söyledi. Davaların yüzde 90’ının Yargıtay’a geldiğini ve bunların büyük çoğunluğunun vaka deneti ‘Büyüme’ yoksullaştırıyor Bir süredir ABD, AB, Japonya gibi ülkelerin Merkez Bankaları, mali spekülatörlerin (pardon, piyasaların diyecektim) riskleri yeterince göz önüne almadığından yakınıyor, düşük volatilite yüksek getiri ortamının, geçen beş yıldaki parasal genişlemeden, kredi köpüğünden kaynaklandığına dikkat çekiyorlardı. Geçen hafta Financial Times’da bir yorum, örnek olarak, borç kaldıraçları kullanılarak 20 bin dolarlık bir sermaye ile, 1 milyon dolarlık yatırım (spekülasyon) yaratılabileceğini gösteriyor, böylece alınan kâğıtların değerinde yüzde 2’lik bir düşüşün, başlangıç sermayesini tümüye sileceğine dikkat çekiyordu. 1.5 milyar dolarlık bir “ihtiyat fonunu” (Hedge Fund) yöneten John Succo da FED’in geçen yıl bilançosunu 30 milyar dolar genişleterek 3.5 trilyon dolarlık yeni kredi yarattığına işaret ederken (Minyanwille, 14/12/06), balığın nasıl baştan koktuğunu gözler önüne seriyordu. Bu mali genişleme sayesinde, The Economist’in deyimiyle “son beş yılıdır”, 1970’ten bu yana en hızlı ekonomik büyüme dönemini yaşıyoruz. Ama bu müthiş ekonomik büyüme, zenginyoksul uçurumunu, yalnızca çevre ülkelerinde değil, gelişmiş ülkelerde de derinleştirdi. Bu yıl yatırım fonlarının, ÇUŞ’nin genel müdürlerinin ikramiyeleri açıklanmaya başlayınca, (ücretleri zaten, ABD’de bir önceki on yılda ortalama ücretin 40 katından, şimdi 110 katına yükselmiş) bu “küreselleşme” denen şeyin çok ufak bir azınlığın dışında kimsenin ekonomik durumunu iyileştirmediği yeniden ortaya çıktı. Aslında bu çok doğal! Ekonomik büyüme, ülke içinde üretilen “artıdeğerdeki” bir artışa değil de, mali genişlemeye dayanıyorsa aslında spekülatif sermayenin, toplumun diğer kesimlerinden, başka ülkelerden “hortumladığı” “değerlere” dayanarak finanse ediliyor demektir. Diğer bir değişle, bir krizin aşılmasıyla başlayan gerçek ekonomik genişleme dönemlerinde “gelen dalganın tüm kayıkları kaldırmasından” farklı bir durum söz konusu: “Büyüme” yoksullaştırıyor! DTP’Lİ BAŞKAN AKENGİN: KERKÜK TARTIŞMASI Roj TV Trabzon’dan yayın yapsın DİYARBAKIR (Cumhuriyet) PKK yanlısı yayın yapan Roj TV’nin kapatılmaması için Danimarka Başbakanı’na mektup gönderdikleri gerekçesiyle yargılanan DTP’li 56 belediye başkanının yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada söz alan Dicle Belediye Başkanı Abdullah Akengin, “Roj Tv’nin, Hrant Dink cinayetiyle gündeme gelen Trabzon’daki çete iddialarının ortaya çıkarılması için özellikle Trabzon’dan, Ankara’dan ve Diyarbakır’dan yayın yapmasını istiyorum’’ dedi. Akengin’in sözleri üzerine, mahkeme başkanı Dündar Örsdemir, “Çeteler konusunda bilgi sahibi misin? Bildiğin bir şey varsa anlat’’ dedi. Akengin’in, “Benim yok, sizin varsa siz anlatın’’ demesi üzerine Örsdemir, “Burada sanık durumunda olan sensin’’ dedi. Kürtlerden konferans misillemesi BAHADIR SELİM DİLEK ölüm orucuna 294. gününde son vermesinin Aşçı tedavi altında başladığı ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi altına alınan Behiç Aşçı’nın, sağlığına kavuşturulması için damar yoluyla beslenmesine başlandı. Aşçı’nın sağlık durumu ile ilgili olarak gazetemizin sorularını yanıtlayan İstanbul Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon Bölümü Sorumlusu Prof. Dr. Lütfü Telci, Aşçı’nın önceki gece Anestezi ve Reanimasyon Bölümü’ne alındığını belirterek, ilk tedavisine başlandığını dile getirdi. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) F tipi cezaevlerinde tecride son verilmesi amacıyla Görüşme öncesinde konuşan Baykal, ‘Kerkük’te diplomatik kapkaç’ yapıldığını söyledi Meclis’te kapalı oturum ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda, dün Irak’taki gelişmeler “kapalı oturum”da gerçekleştirilen genel görüşmede masaya yatırıldı. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bu toplantı öncesinde “Konu Kerkük değil, Türkiye konusudur. Kerkük’te diplomatik bir kapkaç yapılıyor, Türkiye seyrediyor” mesajı verdi. TBMM Genel Kurulu’nda, dün akşam Irak’la ilgili genel görüşme yapıldı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, genel görüşmenin gizli olmasını istedi. TBMM Başkanı Bülent Arınç, genel kurul salonunda bakan ve milletvekilleri dışında kimsenin bulunamayacağını vurgulayarak salonun boşaltılmasını istedi. Gül’ün isteği üzerine bakanlık bürokratlarından 4 ki ? Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada “Türkiye’nin 1 Mart tezkeresini reddederek topraklarının Irak’a döndürülmesini reddettiğini” belirterek “Komşularımızı Türkiye’ye yönelik terörün destekçisi olmaktan çıkarmak zorundayız” dedi. şi salonda kaldı. Salon çevresindeki kulisler, bitişik basın büroları ve tuvaletler boşaltıldı. Frenkans kırıcılar yerleştirilerek genel kurulda cep telefonu görüşmeleri de engellendi. Genel kurul salonunda, yalnızca işitme engelli kavaslar görev yaptı. Toplantıda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP lideri Baykal ve Anavatan Partisi Genel Başkan Erkan Mumcu’nun konuştuğu öğrenildi. Baykal, kapalı oturum öncesinde partisinin grup toplantısında Irak’taki gelişimlerle ilgili değerlendirmeler yaptı. “Tezkereyi reddederek Türkiye Irak’ta harekât şansını kaybetmiştir” yorumuna tepki gösteren Baykal, “Yok böyle bir şey. Türkiye 1 Mart tezkeresini reddederek topraklarının Irak’a döndürülmesini reddetmiştir” dedi. Baykal, “Ta 10 bin kilometre öteden ABD gelip müdahale edecek, sınır komşusu Türkiye’nin askeri tedbir alması kabul edilmeyecek. Irak politikasının temel hatası askeri müdahale öncesi sınırda ciddi bir askeri varlığın tesis edilememiş ol masıdır” dedi. Baykal, şu görüşleri dile getirdi: “K. Irak’taki otorite Türkiye’deki terörle ilgili doğru tavrı takınmıyor. Komşularımızı Türkiye’ye yönelik terör hareketlerinin destekçisi olmaktan çıkarmak zorundayız. Irak’tan Türkiye’ye yönelik terörün engellenmesi konusunda hükümetin büyük sorumluluğu vardır. Konuştuğumuz konu Kerkük değildir, Türkiye konusudur. Arayışımız başka ülkelerde kan akıtmak değil, Türkiye’de kan akıtılmasını önlemektir.” “Kerkük’te diplomatik bir kapkaç yapıldığını” vurgulayan CHP lideri Baykal, “Türkiye seyrediyor. Irak’taki otorite Türkiye’nin aczinden, iktidarın teslimiyetçiliğinden güç alıyor” diye konuştu. ANKARA Kürt gruplar, Türkiye’de Global Strateji Enstitüsü isimli bir düşünce kuruluşunun 15 Ocak’ta düzenlediği “Kerkük: 2007” paneline İngiltere’de “Kerkük ve 140. madde” konulu bir konferans düzenleyerek misilleme yapmaya çalıştı. Türkiye’deki toplantıdan çıkan ve Kerkük için ulusal uzlaşı talep eden öneriye karşılık, İngiltere’deki toplantıda Kürtlerin tezleri doğrultusunda Irak Anayasası’nın 140. maddesinin uygulanması kararı alındı. Edinilen bilgilere göre, Londra’da yapılan toplantıya sadece Kürt gruplarının temsilcileri katıldı. Ankara’da düzenlenen ve Kürt grupların sadece yazılı görüşlerinin aktarıldığı panele misilleme olduğu belirtilen toplantıda, Ankara’nın daha önce “kabul edilemeyeceğini” açıkladığı görüşler ön plana çıkarıldı. Toplantıyı, İngiltere’deki Kürtlerin oluşturduğu “Londra Kerkük’ü Destekleme Komitesi” düzenledi. Toplantıya bölgesel Kürt yönetiminin parlamentosunun başkan yardımcısı Kemal Kerküki, bölgesel Kürt yönetiminin eğitim bakanı Dılşad Abdurrahman ve PKK yanlısı görüşleri ile bilinen Irak Parlamentosu üyesi Mahmud Osman katıldı. Kemal Kerküki toplantıda yaptığı konuşmada Türkiye’nin, bölgesel Kürt yönetimini “camdan bir ev sandığını ve atacağı bir taşla kırıp dökeceğini” düşündüğünü ama çok yanıldığını ileri sürdü. Kerküki, “Türkiye Irak’ı kendi toprakları, Kerkük’ü de bir köyü zannediyor, ama çok yanılıyor. Türkiye haddini bilsin. İçişlerimize karışmasın. Senin neyine Kerkük, sen kendi işine bak” diyerek Türkiye’yi tehdit etti. PKK’nin ilan ettiği ateşkesi de değerlendiren Kerküki, “PKK ateşkes ilan etmekle çok olumlu ve akıllıca bir iş yaptı. Türkiye’nin bunu mutlaka değerlendirmesi gerekiyor” diyerek, PKK konusuna da müdahil oldukları mesajını vermeye çalıştı. Saraybosna Tahran Eski ABD Maliye Bakanı Summers’in, Davos’a gitmeye hazırlananlara, “piyasaların 1914 yazında da çok iyimser olduğunu” anımsatması (Bloomberg, 22/01) bu “farklı durumun” tarihte bir başka duruma benzemeye başladığını gösteriyordu: 1880’lerde başlayan mali genişleme (küreselleşme) 1914’te, Saraybosna’daki “olayla” tetiklenen, 1. Dünya Savaşı’nda karaya oturmuştu… “Ne ilgisi var” demeden önce, ING Grubu’nun (Hollanda) bankacılık bölümünün bu ay yayımladığı rapora bakmanızı öneririm (www.rawprint.com/images/Iran07a.pdf). Rapor, önümüzdeki birkaç ay içinde gerçekleşebilecek, İran’a yönelik bir saldırının mali piyasalarda yaratacağı “şoku” tartışıyor. Aslında, mali piyasalar, bu “büyük olay” beklentisine ek olarak, son aylarda peş peşe mini şoklar, yaşıyorlar. Örneğin, Asya ve OPEC merkez bankalarının rezervlerini çeşitlendirme girişimleri, Tayland’da sermaye piyasalarını denetleme çabası, mali piyasaların dudaklarını uçurttu. Venezüella’da Chavez, borsadaki çöküşe aldırmadan kamulaştırma programını uygulamaya başladı. Bloomberg’den William Pesek (15/01) küreselleşmeyle ulus devlet arasında derinleşmeye başlayan çelişkiye, Tayland bağlamında, doğrudan, Morgan Stanley’den Stephen Roach (Global Economic Forum, 12/01) ve Davos’un direktörü Jonathan Schmidt (Chicago Tribune, 17/01), Latin Amerika’dan Avrupa’ya, emek sorunlarına kulakları daha açık, sol eğilimli, hükümetlerin gündeme geliyor olmasından yakınarak, dolaylı yoldan değiniyorlardı. Roach, küreselleşme döneminde, sermayeden yana savrulan tarihin sarkacının şimdi emekten yana geri gelmeye başladığına inanıyor. Mali köpükler, ulus devletler, sınıf mücadeleleri, savaşlar… Her şey değiştikçe, “her şey” eski haline daha çok benziyor; diyalektik işte… [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com Hrant artık aramızda olmayacak. Onun coşkulu kahkahalarını, duygu dolu konuşmalarını duyamayacağız. Bizleri acılar içinde bırakarak gidiyor. O kısa zaman aralığı içinde ezberimizi bozan adamdı. Artık, tarihimizde Hrant’tan öncesi ve Hrant’tan sonrası olarak kabul edeceğimiz bir dönem başlayacak. Onun alçakça öldürülmesi neden yüreğimizi bu kadar yakıyor? Günlerdir neden çaresizliği, kederi yaşıyoruz? Gerçekten çok uzun zamandır bu kadar sarsılmamıştık. Neden Hrant’la birlikte bizim de bir tarafımız öldü? “Ermeni dölü” diyenler neden susuyorlar da “Hepimiz Ermeniyiz” diyenler yüreklerindeki acıyı haykırıyorlar?.. ??? Hrant’ın yaşamı da ölümü de kamplara bölünmek istenen ve bir anlamda bölünen Türkiye’nin üzerine bir balyoz gibi indi. “Vatan hainleri” diye bağıranların ne kadarının yüreğine acı doldu? İçlerinde bir vicdan muhasebesi yapanlar oldu mu? Türkiye’yi bir Hrant’ı Uğurlarken... özgürlükler ve kültürler bahçesi yapmak isteyenler, bundan böyle hangi ruh hali içinde yaşamlarını sürdürecekler? Hrant’ın öldüğü andan itibaren aslında Türkiye içten içe bir hesaplaşmadan geçiyor. Bizler, onu koruyamadığımız, yaşatamadığımız için acıyla kıvranıyoruz. Eminin ki düne kadar onu hedef alanların bir kısmı da bir vicdan muhasebesi yapıyordur. İnsanlar bu kadar kötü ruhlu olamaz, en azından bir kısmı pişman olmuştur diye düşünüyorum. Hrant olsa böyle düşünürdü. Gösterilen tepkinin büyüklüğünü görür ve “Bir şeyler değişiyor Oral” derdi. Beni iyimser olmaya çağırırdı. O, Avrupa Birliği sürecinin Türkiye’yi değiştireceğine inanıyordu. Bu nedenle, “Ben AB’ciyim” diyerek konuşmaya başlar ve tartışma yaratırdı. ??? “Ezberimizi bozan Ermeni”yle artık vedalaşıyoruz. Önce Türklerin ezberini bozdu. Sonra Ermenistan’ın ezberini bozdu, Ermeni diyasporasının ezberini bozdu, Patrikhane’nin ezberini bozdu. Hepimizin ezberini bozdu, ama sonunda çoğumuzun gönlünü de kazandı. Şimdi ezberi bozulanlar onun acısına yanıyor, neden ona sahip çıkamadık diyerek arkasından ağlıyoruz. ??? Agos gazetesinin önünden başlayan yürüyüş kalabalığının içinde ağlayarak ortak dostlarımızla birbirimize sarılıyoruz. Ermeni yurttaşlarımızla aramızda bir duygu seli oluşuyor, kucaklaşıyoruz. “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı yükseldikçe Hrant’ı düşünüyorum. Gelip şunları duyabilseydi, on kere ölmeyi kabul ederdi. Bu kadar geniş bir insan seliyle ağırlandığını görse ne güzel cümleler kurardı. Bu yazıyı yazarken Antalya’dan bir kare fotoğraf geliyor gözlerimin önüne. Toplantı bitmiş, yanımıza ürkek bir genç, güzel kadın yanaştı. Hrant’la baş başa görüşmek istediğini söyledi. Bir kenara çekilip konuştular. Hrant uzaktan beni çağırdı. Heyecanını paylaşmak istiyordu. O genç kadının elinde siyah beyaz solmuş bir fotoğraf duruyordu. Anneannesiymiş, tek bildiği bu. Bir de Ermeni olduğunu duymuş. Tehcir sırasında kalan Ermeni çocuklarındanmış. Müslüman bir Türk’le evlenmiş. Torun, anneannesinin gerçek kimliğini öğrenmek istiyordu. Hrant kıza sarıldı, sanki bir tarihle yüzleşiyordu. Onu arayacağını söyledi. Aslında buna benzer çok öyküler dinlemiştim ondan. Bu kez canlı olarak tanıklık ediyordum. Hrant öykülerin insanıydı, duyguların insanıydı. Ondan ne değişik öyküler dinlemiştim. Hatırladıkça yazacağım. Unutmamak için sizlerle paylaşacağım. ??? Hrant’ın ölümü ruh halimizi değiştirdi mi? Ulus olarak içimizde derin bir acı yarattı mı, bunu zaman içinde anlayacağız. Ancak dün sokağa dökülen on binler, ağıt yakan milyonlar, artık bir şeylerin değişmesi iradesini de dile getirdiler. Meryemana Ermeni Kilisesi’nin içinde Hrant için toplananların yüzlerine bakıyorum. Derin bir hüzün sarmış çevremi. Hrant’ın sevgili eşi Rakel’e, kızları Delal’e, Sera’ya, oğlu Arat’a bakıyorum. Hrant’ın “Bizim bu topraklarda gözümüz var” sözlerini anımsıyorum. Hrant bu sözleri Ermeni Konferansı’nda, bir Ermeni kadının Paris’ten gelip Sıvas’ta ölümünü anlatırken söylemişti. O şimdi çok sevdiği toprakların en derinlerine gömüldü. Hepimizi acılar içinde bırakarak… Erdoğan yine kaybetti ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, CHP’li Atilla Kart’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’a 5 bin YTL manevi tazminat ödemesine ilişkin mahkeme kararını bozdu. Erdoğan’ın avukatı, Kart’ın “Alaattin Çakıcı’nın yurtdışına kaçtığı dönemde sanatçı Adnan Şenses aracılığıyla Başbakan’dan bir istekte bulunup bulunmadığına” ilişkin iddialarının gazetelerde yer aldığını belirterek bu iddialarla Erdoğan’ın kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu gerekçesiyle tazminat davası açmıştı. Ankara 3. Asliye Mahkemesi, Kart’ın Erdoğan’a manevi tazminat ödemesine karar vermişti. Okkan için anma töreni ? DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şeriatçı terör örgütü Hizbullah’a yönelik önemli operasyonlar yapan Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve arkadaşlarına yönelik suikastın üzerinden 6 yıl geçti. Eylemi gerçekleştiren teröristlerden 3’ü operasyonlar sırasında çıkan çatışmalarda öldürüldü. 11 terörist de yakalandı ancak adları açıklanmayan 6 terörist ise halen aramızda. Okkan ve arkadaşları için bugün Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nde anma töreni düzenlenecek. Bir başka tören ise Okkan’ın memleketi Sakarya’da düzenlenecek. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle