23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 OCAK 2007 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Türkiye kararları açıklandı: Yerli parça oranı ve üretim artacak. 183 milyon Avro’luk yatırım yapılacak 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Renault artık daha yerli ? Clio’nun yeni modeli ve yeni bir dizel motor yalnız Bursa’da üretilecek. Yerlileştirme 2009’a kadar yüzde 80’e çıkacak. Ekonomi Servisi Oyak Grubu ile beraber Fransız Renault’nun ortaklık yürüttüğü Oyak Renault’ya 10 yılda yapılan yatırım, 827 milyon Avro olarak gerçekleşirken Renault Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Luc Alexandre Menard, Türkiye pazarının büyüme potansiyelini dikkate alarak Türkiye için yeni stratejik kararlar aldıklarını açıkladı. Menard, yerlileştirme oranını 2009 sonuna kadar yüzde 80’e çıkarmayı düşündüklerini belirterek “Clio’nun yeni bir sürümü bir tek burada üretilecek. Ayrıca, Bursa’da yeni bir dizel motor da üretilecek” dedi. Oyak Renault fabrikasının kapasitesinin artırılacağını, saatte 40 olan araç üretimini 60’a çıkaracaklarını bildiren Menard, bin kişinin daha gündüz çalışacağını bildirdi. Menard, “Bu yıl 183 milyon Avro’luk yatırım yapacağız. Bu, grubun Türkiye’deki rekorudur. Oyak’la gerçekleştirdiğimiz ortaklığa güveniyoruz” diye konuştu. 2007 ve Küresel Dünya Ekonomisi İçinde Türkiye “Türkiye ekonomisini 2007 yılında neler bekliyor” sorusu hemen her yeni yıl başında olduğu gibi, bu sene de iktisat gündemini meşgul ediyor. Vurgularda ve uygulanan yöntemlerde farklılıklar bulunmasına karşın, birçok araştırmacı Türkiye ekonomisinin 2007’de yavaşlayacağı görüşünde birleşiyor. Dış açığın artması ve önce Cumhurbaşkanlığı, sonra da genel seçim konjonktürüne ilişkin belirsizlikler; AB üyelik sürecine ilişkin kaygılar ve nihayet dünya ekonomisinin durgunluğa gireceğine dair olumsuz tahminler, Türk ekonomisinin 2001 krizi sonrasındaki büyüme dalgasının yıl içinde sona ereceği noktasında birleşiyor. Bu noktadan sonra ana soru, ekonomik yavaşlamanın olası şiddetine ilişkin yorum farklılıklarında ortaya çıkıyor. Bu haftaki Ekonomi Politik’te Türkiye ekonomisi için 2007 yılına ilişkin “piyasa” tahminleri yapmak yerine, Türkiye’nin küresel dünya ekonomisi içindeki konumunu vurgulayarak genel bir değerlendirme sunmaya çalışacağım. Aşağıdaki şekil bu haftaki yazımızın ana fikrini sergileyecek. MÜDÜRLÜK BİNASI SATILIYOR Celalettin Çağlar, Levent’teki Renault Mais Genel Müdürlüğü binasını 15 gün içinde ihaleyle satacaklarını açıkladı. Çağlar, Levent’te Kanyon ve Metro alışveriş merkezlerinin arasında kalan Renault Mais Genel Müdürlüğü binasıyla ilgili olaak “Genel müdürlüğün şehrin en pahalı alanında olmasının bir anlamı yok” dedi. Çağlar, bina satışının Oyak’a doğrudan bir getirisi olmasının söz konusu olamayacağını ifade etti. Aybar: Liderliğimiz sürüyor İbrahim Aybar da, Renault’nun binek otomobil pazarında 2006 yılında 59 bin 400 adet araç sattığını ve yüzde 15.9’luk pazar payıyla liderliğini 9’uncu yılında da sürdürdüğünü söyledi. 2006 yılında 620 bin adet satış gerçekleştirilen binek ve hafif ticari araç pazarında ise 85 bin adetlik satış ile yüzde 13.7’lik pazar payına sahip olduklarının altını çizen Aybar, “Türkiye’de üretilen Renault Megan Sedan 22 bin 13 adet satışla 2006’nın en çok sa tılan otomobili seçildi. Megan Sedan’ı, 21 bin 566 adet satışla Renault Symbol izledi” diye konuştu. Alain Gabillet de Oyak Renault’nun 2006 ‘da 228 bin 593 adet araç üreterek, 2005’e oranla yüzde 27 arttığını söyledi. Toplantıya, (Soldan sağa) Oyak Renault Genel Müdürü Alain Gabillet, Oyak Çimento ve Otomotiv Grubu Yönetim Kurulları Başkanı Celalettin Çağlar, Renault Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve EUROMED Başkanı Luc Alexandre Menard, Renault Mais Genel Müdürü İbrahim Aybar ve Dacia Genel Müdürü Merih Tüzün katıldı. Akbank’ta hisse devri tamam Ekonomi Servisi Citigroup’un Akbank’ın yüzde 20’sine stratejik ortak olma işlemi, yasal onayları takiben tamamlandı. 17 Ekim tarihinde imzalanan anlaşma uyarınca Citigroup, Akbank’ın yüzde 20 hissesini, hisse başına 9.50 Ykr’den, yaklaşık 3.1 milyar dolara satın aldı. Yazılı açıklamada, ortaklık çerçevesinde, Citigroup’un adayı Sir Winfried Bischoff Akbank’ın Yönetim Kurulu üyeliğine, Sabancı Holding’in adayı Ege Çağlar ise Citigroup’un Türkiye iştiraki olan Citibank AŞ’nin yönetim kurulu üyeliğine seçildiler. Akbank’ın 675 şubesi ve 1617 ATM’si bulunuyor. İngiliz GSM operatörü Vodafone, 1 milyar dolarlık yatırımla altyapısını yenileyecek Şebeke geliyor, Telsim gidiyor ? Abone sayılarının 12 milyonu geçtiğini belirten TelsimVodafone’nun CEO’su Attila Vitai, altyapının yenilenmesinin ardından ‘Telsim’ adını artık kullanmayacaklarını söyledi. Ekonomi Servisi Türkiye’nin ikinci büyük GSM operatörü Telsim’i geçen sene bünyesine katan Vodafone, 2 yıl içinde 1 milyar dolar tutarında bir yatırım yapmaya hazırlanıyor. TelsimVodafone’nu gerçekleştireceği altyapı yatırımlarının açıklandığı toplantıda konuşan Vodafone Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Attila Vitai, şebeke altyapısını güçlendirmek amacıyla Motorola ile yapılan işbirliği çerçevesinde, 2 yıl içerisinde 1 milyar dolarlık yatırım yapacaklarını söyledi. Bir yıl içerisinde şebekede yaşanan sorunların halledileceğini ve “Türkiye’deki en iyi şebekeye’’ sahip olacaklarını savunan Vitai, Nokia ile de bir anlaşma imzaladıklarını, böylece 3G ve IP’ye hazır hale geleceklerini kaydetti. 1 Ocak’tan bu yana Telsim ve Vodafone logolarını bir arada kullanmaya başladıklarını ancak şebeke ve hizmet kalitesi tamamen iyileştikten sonra bir yıl içinde Telsim ismini markalarından çıkaracaklarını belirten Vitai şöyle konuştu: “Türkiye, gelişmekte olan piyasalar içindeki en büyük yatırım ülkesi. Bu yüzden de Türkiye’de başarılı olmak çok önemli. Türkiye’nin 1 numaralı şirketi olmak istiyoruz. Abone sayımız geçen yıl eylül ayı itibarıyla 12 milyonu geçti. Kasım sonunda yüzde 24’ten fazla pazar payımız vardı. Son 6 ayda 100 kişiden 40’ının Vodafone’nu seçtiği bir ortama geçtik. ...Şunu net söyleyebilirim; 10 yılda yüzde 10’dan fazla gelişme bekliyoruz.’’ Motorola ve Nokai ile yaptıkla ‘Pazar lideri ayak diretiyor’ Cep telefonu müşterilerinin yüzde 10’unun numara taşınabilirliği sağlanmadığı için kendini mevcut şebekesine “rehine’’ gibi hissettiğini belirten Attila Vitai, “Piyasa lideri olan cep telefonu operatörü, numara taşınabilirliği konusunda ayak diriyor, çünkü müşteri kaybedeceğini biliyor’’ dedi. Piyasanın rekabete çok daha açık hale gelmesi için numara taşınabilirliğinin önemli olduğunu dile getiren Vitai, pazar lideri olan Turkcell’i kastederek şunları söyledi: “Piyasa lideri, numara taşınabilirliği sürecini kösteklemeye çalışıyor. Bunun önemli olmadığını söylüyorlar, numaranın aynı kalması konusunda bir şekilde çaba harcıyorlar. Ama bu konudaki yasa önümüzdeki yaz geçecektir. Bizim müşteri çalma niyetimiz kesinlikle yok. Çalarak değil kendimize çekerek bize gelmesini istiyoruz.” 5 yıl Manchester United’ın sponsorluğunu yaptıklarını, ardından Şampiyonlar Ligi’ne sponsor olduklarını anlatan Vitai, Türkiye’de de çocukların futbol oynamasını desteklemek için büyük bir kulüple anlaşmaya vardıklarını söyledi. Goldaş, Mali’de altın çıkaracak Ekonomi Servisi Goldaş Kuyumculuk, Mali’de altın yataklarına sahip Belgium Trading Company/MaliSarl’deki (BTC) hisselerinin değerinin 153.4 milyon dolar olarak hesaplandığını açıkladı. Goldaş’tan İMKB’ye yapılan açıklamada, şirketin altın madenciliği sektörünün dünyadaki gelişmesinde önemli katkılar sağlayacak, sektörel alanda ciddi fırsatları bünyesinde barındıran Mali’de, 158 kilometrekare arazi üzerinde altın madeni yataklarına sahip BTC unvanlı şirketi üç yıl içinde altın çıkarma faaliyetlerine başlayacağı hatırlatıldı. Cem Yılmaz’lı reklama eleştiri TelsimVodafone’nun yeni yılla birlikte yayımlanmaya başlayan reklamını çok başarılı bulduğunu belirten Vitai, reklamın yüz binlerce sterline mal olduğunu kaydetti. Vitai, reklamın ödül almasını beklediklerini de ifade ederek Telsim’in Cem Yılmaz gibi ünlü sanatçıların rol aldığı eski reklamlarının “reklam sanatından” yoksun “biz ucuzuz bize gelin” niteliğinde olduğunu, yeni reklamların ise Vodafone’nun dünya imajına uygun hazırlandığını söyledi. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Emre Kurttepeli Cesar Mascaraque Mynet’te en çok Saddam aranmış Ekonomi Servisi Google ile yaptığı anlaşma çerçevesinde google bilgi ağını kullanan Mynet’te en çok “Saddam” araması yapıldığı belirtildi. İşbirliği çerçevesinde birkaç haftadır uygulamada bulunan arama ve tarama motorunun resmi anlaşması kamuoyuna duyuruldu. Buna göre Mynet üzerinden yapılan aramalarda Google arama motoru devreye girip daha geniş kapsamlı araştırma yapılabilecek. Mynet Yönetim Kurulu Başkanı Emre Kurttepeli, Mynet’in arama çalışmalarına Altavista ile başladığını, ancak daha sonra Altavista’nın genel durumu nedeniyle tarama alanında Mynet’te bir boşluk olduğunu ifade ederek “Biz de 2006 yılının Mayıs ayında google ile görüşmelere başlayıp birkaç hafta önce uygulamaya geçtik. Bu süre içerisinde ise bizden en çok aranan kelimeler Saddam, Milli Piyango, Galatasaray ve Fenerbahçe oldu” dedi. Google Stratejik Ortaklıklar Müdürü Cesar Mascaraque de Mynet ile yaptıkları işbirliğinden büyük keyif aldıklarını belirterek, ‘’Başarılı bir sonuç çıkacağından eminim’’ dedi. rı anlaşma çerçevesinde 2009’a kadar faturalar veya cep telefonu cihazlarına değil şebeke kalitesine odaklanacaklarını vurgulayan Vitai, ‘’Bu doğrultuda, baz istasyonu sayımızı yüzde 17, şebeke kapasitesini yüzde 24 artırdık, müşteri hizmetlerinde yüzde 46’lık iyileşme sağladık. Trafik sıkışıklığı konusunda yüzde 80, bağlanamayan aramalarda yüzde 12, şebekenin müsait olmayışı konusunda da yüzde 11 oranında azalma sağladık. Bir yıl içinde şebeke sorunları ortadan kalkacak ve Türkiye’deki en iyi şebeke bizim olacak’’ diye konuştu. Vitai, “İstanbul’un En İyisi projesiyle de Küçükçekmece’den Gebze’ye kadar uzanan İstanbul bölgesinde 1 haftada yüzde 25 iyileşme kaydetmeyi planlıyoruz. Motorola İstanbul’daki şebekeyi optimize edecek ve şubat sonunda mükemmel şebekemiz olacak. Diğer şehirlerde de benzer projeler yapacağız’’ dedi. Şekilde ABD ile Türkiye ve Meksika ekonomilerinin 1989’dan bu yana yıllık gerçek büyüme hızları sergilenmekte. 1989, birer azgelişmiş (periferal) “çevre” ekonomisi olarak Türkiye ve Meksika’nın küresel dünya ekonomisine açılımlarının tamamlandığı yıl olması itibarıyla anlamlı. Şekil, her iki azgelişmiş ekonominin (ya da piyasa medyasındaki yaygın ifadeyle, “yükselen piyasa ekonomisinin”) büyüme hızlarının, ABD ekonomisinin performansına ne kadar bağlı olduğunu vurguluyor. Şeklin üst bölümünde ABD’nin söz konusu dönemde geçirmiş olduğu kısa süreli iki büyümedurgunluk salınımı görülebiliyor. Türkiye’nin 1991 ve 2001’deki krizlerinin, ABD ekonomisinin dönemsel büyüme konjonktüründeki durgunluk dönemine denk gelmesi ve Türkiye’nin 1994, Meksika’nın 1995 krizlerinin ise ABD’nin görece yavaşlama içinde olduğu bir dönemde yaşanmış olması ilginç bir gözlem olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin 1999’daki gerilemesinin, 1997 Asya ve 1998 Rusya krizlerinin “bulaşıcı” etkisine bağlı olduğu biliniyor. Ancak hepsinden önemlisi, gerek Meksika gerek Türkiye ekonomisinin 2001sonrasındaki büyüme performanslarının aslında ne kadar ABD’nin büyüme konjonktürüne bağlı olduğu da çok açık olarak izlenebiliyor. Küresel kapitalist dünyanın hegemonik gücü olan Amerikan ekonomisinin 2007 yılında yavaşlayacağı hemen herkes tarafından kabul gören bir tahmin. Sorun bu yavaşlamanın bir “yumuşak iniş” olarak mı, yoksa daha sert bir kriz olarak mı gerçekleşeceği noktasında düğümleniyor. Daha “iyimser” olan yumuşak iniş tahminlerine göre, ABD ekonomisinin gelişme hızının 2007’de yüzde 2 düzeyine düşmesi bekleniyor. Daha “kötümser” senaryoda ise ABD’de büyüme hızının sıfır olacağı ve yaygın bir durgunluğun yaşanacağı öngörüsü yapılmakta. Yukarıdaki şekilde ABD ekonomisinin 2007’ye ilişkin “iyimser” büyüme tahmini yüzde 2; “kötümser” tahmini ise yüzde sıfır olarak kesikli çizgi olarak gösterilmekte. Türkiye ve Meksika’nın ev ödevlerini ne kadar yaparsa yapsın ve “küreselleşmenin gereği reformları” ne denli yerine getirirse getirsin, 2007’nin kader arkadaşı her iki ülke için de ekonomik açıdan zor bir yıl olacağını tahmin etmek güç değil. Türkiye’nin 2001sonrası büyüme konjonktürünü kendinden menkul bir “reform başarısı” öyküsü olarak sunmaya çalışan kesimlerin yukarıdaki şekli daha yakından incelemeleri gerekiyor. B İ L G İ T O P L U M U N A D O Ğ RU / ÖZLEM YÜZAK Turkcell’e 3 milyar dolarlık kredi Ekonomi Servisi Türkiye’nin en büyük GSM operatörü Turkcell, sendikasyon yoluyla 3 milyar dolarlık bir finansman imkânı için bazı Türk ve yabancı bankalara yetki verdi. Turkcell’in New York borsasına yaptığı açıklamada, bu finansmanın, “ihtiyaç olduğunda” potansiyel uluslararası yatırımlar için kullanılacağı belirtildi. Şirketten verilen bilgiye göre, bu finansmanın sağlanması için Akbank, Citibank, Garanti Bankası, HSBC Bank, JP Morgan ve Standard Bank’a lider düzenleyiciler olarak yetki verildi. 2006’nın son haftasında ünlü İngiliz finans dergisi The Economist’in kapak konusu olarak seçtiği tema hayli ilginçti: Mutluluk ve zenginlik arasındaki bağlantı. Çıkan sonuç özetle şu: Kapitalizm bir toplumu zengin edebilir, ancak mutluluk getirmesi beklenemez. Pazar kapitalizminin görevini tabii ki kapitalist bakış açısıyla iyi yaptığını vurgulayan dergi 2000 yılından bu yana küresel ekonomideki kişi başına büyümenin yüzde 3.2 olduğunu belirterek dünya ekonomisinin neredeyse 195060’lardaki kadar iyi bir dönem yaşadığını kaydediyor. Liberal ekonominin ateşli savunuculuğunu yapmasıyla tanınan The Economist, aslında yazıda son derece çarpıcı bir noktaya dikkat çekiyor: “Kapitalizm kitlelere ‘lüksü’ bir ‘ihtiyaç’ olarak sunabilmekte son derece ustalaştı.” Zaten zenginlik ile mutluluk arasındaki paradoks da buradan doğuyor. Eskiden bir grup seçkinin sahip olduğu ürünler artık büyük insan kitlelerinin kullanımına sunuluyor. Ayrıcalıklı bir ürüne, hizmete ya da işe sahip olmanın, ayrıcalıklı bir eğitim görmenin yarattığı mutluluk hissi de bunlarla bağlantılı olarak azalıyor.... Eskiden tüketim toplumu dendiği zaman akla ilk gelen ülke ABD olur Kapitalizm Değişirken... Zenginlik ve ‘Yeni’ Yoksulluk du. Küresel ekonominin getirdiği ivme ile bugün hemen hemen bütün ülkeler aynı zamanda birer tüketim toplumu. Çünkü kapitalist sistem, tüketimi körüklemek için her kanalı kullanıyor. Televizyon, herkesin müptelası olduğu dizilerin arasında dakikalarca süren reklamlar, otobüste, metroda, yolda yürürken adım başı karşımıza çıkıp beynimize çakılan ilan panoları, yılın neredeyse her gününe yayılan “sözde” indirimler... Ve tabii taksitli alışveriş çılgınlığı. “Kredi kartına 1215 ay taksitle sahip olunan ürünler... Sudan ucuz. Hele Çin malları. Üstelik bütçeyi sarsmıyor. Onun için at eskileri al yenileri... Hiç düşünme. Değiştir birkaç ayda bir cep telefonunu. Koy yeni modeli cebine, at havanı gönlünce...” Tüketim toplumunun ana sloganı “son moda, son model”... Hal böyle olunca yoldan geçenin durup içmeden yapamadığı “Meşhur Susurluk Ayranı’’nın yanı başında bile bir Starbuck’s açılıyor olmasını yadırgamamak lazım. Adamlar öyle eminler ki Susurluk’tan geçenlerin ayran yerine karizmatik ve moda olan Starbucks’ta mola verip ithal kahvelerden içeceklerinden. Emin olun ki yakın bir zaman dilimi içinde Gloria Jean’s da yanı başında yer alacaktır. Sonuç... Ürettiğinden fazlasını, kazandığından fazlasını harcayan bir toplum. Sonuç... Rekorlara koşan bir ithalat. Sonuç... Tüm dünyanın şaşkınlıkla izlediği bir cari açık. ??? Evet tüm toplumlar tüketim toplumu, ancak sınırları koymasını bilenler de var. Türkiye ise bilinçsizce yol alanlar arasında baş sıralarda... Kapitalizm küreselleşmenin de etkisiyle değişiyor, ancak kapitalizmin geçirdiği değişim yoksulluğu da etkiliyor. Örneğin Türkiye’deki 16 milyon insanın yüzde 10’u ‘yeni fakir’. Yeni fakirlik durumu, hem Türkiye’nin yeni dünya düzenine ayak uydurmakta zorlanmasından kaynaklanıyor hem de bu insanların becerilerinin, eğitimlerinin farklı bir iş yapmaya elverme mesinden. Çünkü sanayi döneminin geleneksel işleri azalırken bu, en çok emeğini kol gücüyle kazananlara vuruyor. Bu yeni yoksulluk, beraberinde, gelir dağılımındaki ya da başka bir ifadeyle, gelir paylaşımındaki uçurumun da artışını getiriyor. Türkiye’nin dünyanın en kötü paylaşan beş ülkesinden biri olduğunu biliyor musunuz? Bizim ülkemizde yoksul ile zengin arasındaki fark on üç misli... Bunun getireceği sonuçlar, daha şimdiden seçim ekonomisini devreye sokan hükümet tarafından göz ardı ediliyor, ancak tehlike çanları giderek daha hızlı çalıyor. Türkiye dünya ticaretinden yakın bir gelecekte ne kadar pay almayı planlıyor? Bunun için hangi sektörlere ağırlık vermesi lazım? Orta ve uzun vadeli planlar için gerekli işgücünün eğitiminde nasıl bir yol izliyor? İşte asıl yanıtlanması gereken sorular bunlar... Türkiye’nin değişime uygun hareket etmesi ise bugün var olandan farklı bir toplumsal ve siyasi iradeyi gerektiriyor. Dikkat edin, yalnız siyasi irade değil, toplumsal irade de önemli. Seçimler yaklaşıyor. Gelecek ile ilgili senaryoları oluştururken bu doğrultuda düşünmekte yarar var... Efes’te görev değişimi İSTANBUL (AA) Anadolu Efes Biracılık ve Malt Sanayii AŞ’den İMKB’ye yapılan açıklamada, Efes İçecek Grubu bünyesinde Efes Bira Grubu Başkanı Ahmet Boyacıoğlu’nun, 1 Şubat 2007 tarihi itibarıyla emekli olacağı belirtilerek Boyacıoğlu’nun yerine Alejandro Jimenez’in göreve başlayacağı bildirildi. Açıklamada, Boyacıoğlu’nun grubun şirketlerinde yönetim kurulu üyeliği ve danışmanlık görevlerine devam edeceği kaydedildi. Kariyerine 1973 yılında CocaCola şirketinde başladığı belirtilen Jimenez’in son olarak Meksika’da özellikle hızlı tüketim malları sektöründe yönetim danışmanlığı yaptığı ifade edildi. CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle