19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Baykal, Lübnan’a gönderilecek askerlerin kayıp vermesi durumunda yaşanacaklara işaret etti: GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU Kültürel parçalanma yaşanır ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, tezkere oylaması öncesinde grup toplantısında yaptığı konuşmada hükümeti, ‘‘Asker gönderip şehit vermeye başlarsak Türkiye’nin çok ciddi bir kültürel parçalanmaya sürüklenmesi kaçınılmaz olur. HizbullahYahudi yandaşları saflaşması ülkeyi açmaza götürür. Asker gerekirse geri çekilecekmiş. Çekeceksen hiç gitmesin, şimdiden çek’’ diye uyardı. Baykal, grup toplantısının başında hasta yatağından kalkan İstanbul Milletvekili Bihlun Tamaylıgil ve önceki gün babasını yitiren İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’e oylamaya katılmak için TBMM’ye gelmeleri nedeniyle teşekkür etti. Kore Savaşı dahil, bugüne dek hiçbir yurtdışına asker gönderme kararı öncesinde benzer bir Titanik Güvertesinde Şezlong Kapmaca II Lübnan’a asker göndermeyi savunanlar, ABD’nin Ortadoğu politikasının başarısına yatırım yapıyorlar. Bu sürece katılmazsak, stratejik bir fırsatı kaçıracakmışız. Gerçekteyse, ABD’nin Ortadoğu politikası, Titanik’e benziyor. Bu politikaya yardımcı olmaya çalışmak da, Titanik güvertesinde şezlong kapma yarışına... ? Meclis’teki tezkere oylaması öncesinde grup toplantısında konuşan CHP lideri Baykal, Lübnan’a asker gönderilmesinin Türkiye’nin barışına, güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu vurgulayarak “HizbullahYahudi yandaşları saflaşması ülkeyi açmaza götürür” dedi. Baykal, ‘‘Çatışma olursa asker çekilecekmiş. O zaman asker hiç gitmesin, şimdiden çekin’’ diye konuştu. tablonun yaşanmadığının altını çizen Baykal, ‘‘Bu karar Bosna, Kosova, Somali’ye asker göndermeden farklıdır. Türkiye, Fransa, İspanya, İtalya değildir. Lübnan’ın arkasında Filistin var, önünde başka çatışmalar var, muhtemelen İran var. Filistinİsrail sorununu bir yana bırakıp çözüm üretemezsiniz’’ görüşünü dile getirdi. İsrail’in Güney Lübnan’ı temizlemeyi başaramadığını, şimdi bunu BM’nin yapmasını istediğini vurgulayan Baykal, asker gönderme tezkeresi sürecinde yaşanan tartışmalara dikkat çekti. Baykal, Lübnan’a asker gönderilmesinin Türkiye’nin barışına, güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu vurguladı. CHP lideri, ‘‘İspanya’da, İtalya’da böyle bir tehlike yok. Başbakan bu konuyu çok kötü yönetti. Cumhurbaşkanı ile görüşmeden, güvenlik birimlerinin görüşü alınmadan, Lübnan başbakanına, geliyoruz, diye taahhütte bulundu. Sonra, CHP’nin uyarılarının etkisinde kalmış olmalılar ki, tezkerede farklı ifadeler oldu’’ dedi. BM’nin kararının ‘‘Güney Lübnan’ı Hizbullah’tan temizlemek’’ anlamına geldiğini vurgulayan Baykal, ‘‘Biz Hizbullah’la çatışmayacağız, deniyor. Hizbullah’a karşı çatışmayacaksın, İsrail’e karşı mı çatışacaksın? Sen oraya Hizbullah’ı silahsızlandırmak için gidiyorsun. Onun için asker gönderiyorsun. Başlarında Fransız komutan var. O komutan, yürüyün, dediği zaman yürüyeceksin’’ açıklamasını yaptı. Baykal, asker Lübnan’a yerleştikten sonra BM Güvenlik Konseyi’nin yeni bir kararla, oradaki gücü etkinleştireceğinin de altını çizdi. ‘‘Ermeni bakan da, gelin, diyor. Hizbullah istiyor’’ benzeri açıklamalara dikkat çeken Baykal, ‘‘Ermeni bakan istiyor, dendi, sonra orada kıyamet koptu. Hizbullah istiyor... Kim söylüyor, kabinedeki falan bakan. O bakanın maaşını İran veriyor. Odasında Hamaney’in fotoğrafı var. Orası Ortadoğu. Gelişmeler nedeniyle Türkiye için ciddi istikrarsızlık tehdidi söz konusu’’ uyarısında bulundu. Baykal, ‘‘Orada şehit vermeye başlarsak Türkiye’nin çok ciddi bir kültürel parçalanmaya sürüklenmesi kaçınılmaz olur. Hizbullah’ın yanında olan, İsrail’in yanında olanlar saflaşması çok tehlikeli bir açmaza götürür’’ dedi. Baykal, ülkede ‘‘Başımızda terör sorunu var, Lübnan’da ne işimiz var’’ sorusunun yayıldığına dikkat çekerken de ‘‘Lübnan’a göreve gidiliyormuş. Senin Irak’ta görevin yok mu?’’ diye sordu. Erdoğan’ın ‘‘Askerlik yan gelip yatma yeri değil’’ sözlerinin altını çizen CHP lideri, ‘‘Asker yan gelip yatmıyor. Gerektiği zaman, hatta gerekmediği zaman gözünü kırpmadan canını veriyor’’ dedi. Nereden nereye... Tesadüf işte! Tayyip Bey birilerini ihanetle suçlarken Bush ve Savunma Bakanı Rumsfeld, kendileriyle aynı düşünceleri paylaşmayanları, Hitler’e inanan İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain’e benzetiyorlardı. Ancak Bush ve Rumsfeld’in demagojilerinin içinde çok önemli bir gerçek de gizliydi. New York Times’ın dikkat çektiği gibi, düne kadar Irak’ta zaferin getireceklerini (bölgede demokrasi, istikrar vb...) anlatarak halktan sabırlı olmasını isteyenler, şimdi söylem değiştirmiş, yenilginin getireceği felaketleri vurgulamaya başlamışlardı. Çünkü, son kamuoyu yoklamalarının gösterdiği gibi ABD halkını kandırmak artık olanaksız hale gelmiş, başarısızlık, Pentagon’un son Irak raporunda da vurguladığı gibi gözler önüne serilmişti. Öyleyse şimdi sıra başarısızlıkla korkutmaya gelmişti. Ama, bu umudun bittiği yer değil mi?.. Gerçekten de The Economist bu haftaki yorumunda ‘‘Ortadoğu, pislik ve daha büyük pislik’’ diyor. ABD’nin Ortadoğu politikasında tek bir başarı örneği bile bulmak olanaksız. Bu nedenle, ABD’nin ‘‘aklının’’ dayandığı yönetici ‘‘seçkinler’’ arasında sert tartışmalar yaşanıyor. Sorun, salt sokaklarında dereler gibi kan akan Irak değil ki. Afganistan’da kaos egemen. Afyon üretimi yüzde 59 artmış, ABD kuklası Karzai’nin kardeşinin adı uyuşturucu ticaretine karışmış, direniş tüm şiddetiyle devam ediyor. Sonra Lübnan! Hizbullah’ın ‘‘büyük hesap hatasını’’ ya da İran’ın ‘‘dâhiyane satranç hamlesini’’ boş verirsek, sayıları birkaç binle sınırlı ‘‘düzensiz’’ bir güç, bölgenin en güçlü ordusuna bir aydan fazla dayandı, savaşın son gününde en fazla roketi atarak ayakta kalmayı başardı. İsrail iç politikası tam anlamıyla cadı kazanına döndü... Fatura da İsrail’i bu savaşa iten Olmert yönetimiyle neocon maceracılarının kapısına dayandı. Nereden bakarsak bakalım büyük bir fiyasko var karşımızda, iyice düşünülmüş bir dış politika değil. Erdoğan milletvekillerine söz verdi İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN AKP grubunda ‘terör’ sıkıntısı EMİNE KAPLAN meden de katkı yapılacağını belirterek ‘‘Cin şişeden çıkınca içeANKARA Başbakan Recep ri sokmak zor. Seyirci kalmayı tekTayyip Erdoğan’ın Lübnan’a as lif etmiyoruz, ancak asker gönker gönderilmesine ilişkin tezke dermeden de olumlu katkı yapıre konusunda milletvekillerini ik labilir’’ dedi. Bunun üzerine Başna etmek için düzenlediği olağa bakan da, ‘‘Askerimiz orada olmanüstü grup toplantısında, ‘‘PKK dan nasıl katkı yapabiliriz?’’ diterörü krizi’’ çıktı. Erdoğan, mil ye konuştu. Bayındırlık ve İskân letvekillerinin önerileri üzerine Bakanı Faruk Özak’ın ‘‘Dua edeterör konusunda kapalı ve ucu riz’’ diye espri yapması üzerine, açık bir toplantı yapılmasını ka Ünaldı, İsrail’in fesatı bol bir toprarlaştırdı. lum olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, dün gece Balıkesir Milletvekili Turhan geç saatlere kadar süren grup top Çömez de ABD’nin neden barış lantısında açıklamalarıyla Lüb gücünde yer almadığını sordu. nan’a asker gönBu soruyu yanıtladerilmesine karşı yan Dışişleri Baçıkan milletvekilkanı Gül, ABD übnan tezkeresiyle lerinin büyük bölüaskerlerinin isilgili olarak ‘‘Size söz münü ikna etti. tenmediği için veriyorum, Başbakan Erdobölgeye gitmediğan, toplantının bağini belirtti. Hizbullah’ın şında ‘‘Lehte değil Ağırlıklı olasilahsızlandırılması aleyhte olanlar korak tezkere konuistenirse askerimizi nuşsun’’ dedi. Bu sunun görüşüldüçekeriz’’ diyerek çağrıya karşın tezğü toplantıda, bamuhalif kereye ‘‘ret’’ oyu zı milletvekilleri milletvekillerini ikna vereceğini açıklasöz alarak PKK eden Erdoğan, bazı yan Afyon Milletterörünü gündemilletvekillerinin vekili İbrahim me getirdi. AnHakkı Aşkar ile PKK terörüyle ilgili kara MilletvekiBursa Milletvekili Ersönmez Yartepkileriyle karşılaştı. li Ertuğrul Yalçınbay, PKK terörü bayır’ın konuşmakonusunda kapaması dikkat çekti. Tezkere karşı lı oturum yapılmasını önerirken, tı açıklamalarda bulunan Antal ‘‘Tezkerenin Meclis’e gönderildiya Milletvekili Mehmet Dülger, ği gün şehitler oluyor. Acaba PKK Lübnan’a asker gönderilmesi ge de mi tezkereye karşı? Olayların rektiğini söyledi. tezkere ile bağlantısı mı var’’ soVan Milletvekili Halil Kaya, rularını yöneltti. Terörün önleneHizbullah’ın silahsızlandırılma bileceğini belirten Yarbay, ‘‘Bu sının gündeme gelebileceğini be çok zor bir olay değil’’ dedi. Devlirterek, Erdoğan’a ‘‘Allah sizi za let kurumları arasında iyi bir kolimlerin oyunundan korusun’’ de ordinasyon olmadığını vurguladi. Erdoğan ise, ‘‘Allah hiçbiri yan Yarbay, ‘‘Gönüllü çalışan simizi oyuna getirmesin’’ yanıtını vil toplum kuruluşları yok. Bölgeverdi. Söz alan milletvekilleri, de özelleştirmenin kesin kaldırıltezkerenin İsrail’in amacına hiz ması lazım. Devletin bölgeye yatımet edip etmeyeceği ve Hizbul rım yapması şart’’ diye konuştu. Kapalı oturum önerisine sıcak lah’ın silahsızlandırılmasının isteneceği yönündeki endişelerini bakan Erdoğan, ‘‘Bu oturum tekdile getirdi. Erdoğan, bunun üze lifini değerlendirelim. Terör konurine ‘‘Amacımız, Hizbullah’ın si sunda da bir toplantı yapalım. Şelahsızlandırılması değil. Böyle bir hit cenazeleri bizim de yüreğimişey olursa size söz veriyorum as zi yakıyor. Ama bu meseleyi bir anda çözmek mümkün değil. Mesekerimizi geri çekeriz’’ dedi. Konya Milletvekili Mustafa lenin taraflarıyla diyaloğumuz deÜnaldı, Lübnan’a asker gönder vam ediyor’’ dedi. Büyük tasarım nerede? Şimdi bana, ‘‘Sen ideolojik baktığın için Bush yönetiminin bölgede izlediği stratejiyi görmüyorsun’’ diyebilirsiniz. Öyleyse, ‘‘Buyurun buradan yakınız’’; Amerikan Ordusu Harp Akademisi’nde Stratejik Çalışmalar Enstitüsü’nde, Ulusal Güvenlik İşleri Direktörü Albay Nathan Frier’in, Akademi’nin dergisi Parameters’in sonbahar sayısındaki , ‘‘Plansız Önderlik’’ (Primacy Withouth Plan) başlıklı çalışmasına bakınız. Bush yönetiminin dış politikasının çok yoğun bir eleştirisini içeren yazıyı burada özetlemeye kalkmayacağım, ancak şu kadarını aktarmak istiyorum: Nathan Frier’e göre, ABD dış politikası soğuk savaş bittikten, 11 Eylül gelip geçtikten sonra bile hâlâ, taktiklere ve yönelimlere yön verecek, bir uzun dönemli ‘‘büyük stratejiden’’ yoksun. Açıklanan strateji belgeleri ise soyut ve içerikten yoksun. Dolayısıyla, bir yerel savaşın, bir yerde rejim değişikliği projesinin, uzun dönemli bir stratejiyle uyumlu olup olmadığını saptamak olanaklı değil. Frier, ‘‘Gelecekte ne olacağını bilemiyoruz’’ (Rumsfeld’e atıfla E.Y.) diyerek idealist reflekslerle yola çıkmanın bir ‘‘büyük stratejinin’’ yerine geçmeyeceğini savunuyor; bir büyük stratejinin yokluğunda da, taktiklerin getirdiği risklerin birikimi ölçülemiyor. Nixon Centre’ın 30 Ağustos’ta düzenlediği ‘‘Topal Süper Güç mü?’’ konulu panelde de benzer kaygılar dile getirildi. Örneğin merkezin direktörü Simes, ‘‘ABD topal bir süper güç değil, ama her iki siyasi partisinin dış politika liderliği topallıyor’’ diyordu. Graham Fuller’e göre, ‘‘Birçok politika yapıcı sahada olanlarla ilgisiz bir fantezi dünyasında yaşıyor’’. Bir stratejik yönelimin yokluğundan yakınan Fuller, ‘‘önce ‘Neden güçlü olmak istiyoruz’ sorusunu sormak’’... ‘‘Petrolün akışının güvenliğini sağlamak gibi yanlış yükleri, buna bağlı yükümlülükleri üstlenmekten kaçınmak gerekir’’ diyor ve ekliyor: ‘‘Tek kutuplu dünya artık istesek de istemesek de geri kalıyor.’’ Charles Pena’ya göre, ‘‘salt askeri gücün Ortadoğu’yu şekillendirmesi olanaklı değildi’’... Anatol Lieven de ‘‘Yönetebilmek için bazen hoşumuza gitmeyen seçenekleri (rejimleri E.Y.) kabul etmemiz gerekebilir’’ diyordu. Gerçek şu ki, ABD dış politikasında, özellikle Ortadoğu söz konusu olduğunda bir kriz, bu kriz içinde de el yordamıyla, dahası krizi derinleştirerek ilerleme çabası egemen. Bu gemiye binmemek gerekir!.. ergin.yildizoglu?gmail.com L [email protected] Asker çekmek kolay değil Lübnan’a gidecek Türk gücünün UNIFIL’e katılmasının ardından, TSK ile organik bağlantısı bölgede bulunduğu sürece kopacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘çatışma olursa asker çekeriz’’ açıklaması yapmasına karşın, bu durum çok da kolay gerçekleşmiyor. Angajman Belgesi’ne göre Lübnan’a gidecek olan Türk güçleri tamamen BM Barış Gücü (UNIFIL) Komutanı’nın yetkisi altına girecek. Bu kapsamda komutan tezkerenin öngördüğü 1 yıl süresince askerin yer ve görevini istediği şekilde değiştirebilecek. Türkiye asker göndermeyi tartışırken, bölgeye gidecek olan gücün geri çekilmesi süreci sanıldığı kadar kolay olmuyor. Angajman Belgesi’ne göre, asker Lübnan’a gittikten sonra doğrudan BM Komutanı’nın komutası altına girecek. Ayrıca belge Lübnan’a gidecek kara güçlerinin konumunu da güç komutanının ayarlamasını öngörüyor. BM’nin Barış Operasyonları Bölümü Askeri Planlama Servisi tarafından hazırlanan ve Dışişleri Bakanlığı’na gönderilen Angajman Belgesi’nde, komutanın askerin konuşlanması ve durumuna ilişkin yetkileri şöyle sıralanıyor: ? Çatışma kuralları güç komutanınca belirlenir. Güç komutanı alt birliklerin komutanlarından da sorumludur. ? Güç komutanı çatışma kuralları doğrultusunda hareket etmeyen birliğin konumunu değiştirmeye yetkilidir. ? Güç komutanları Angajman Belgesi doğrultusunda, bölgede bulunacak tüm ulusal güç komutanlarına emir vermeye yetkilidir. Diplomatik kaynaklar Angajman Belgesi’nde komutana tanınan bu haklar nedeniyle Türk askerinin yerinin istendiği gibi değiştirilebileceğini vurguladı. Olası bir çatışma durumunda, belli bölgelere birlik kaydırılmasının askeri bir taktik olduğuna da dikkat çeken kaynaklar, bu kapsamda Türk askeri unsurlarının da önümüzdeki dönemde yerinin değiştirilebileceğini kaydetti. Görev tamamlama Kaynaklar ayrıca belgenin içeriği nedeniyle komutan tarafından verilen görevi tamamlamadan bölgeyi terk etmenin de söz konusu olamayacağını dile getiriyorlar. Batman’da çatışma İki ateş arasında kalan çocuk öldü ARİF ARSLAN Antakya bir sınır kenti. Daha da ötesi, kaderi değişiklikler gösteren bir kent. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Fransızların işgalini yaşayan Hatay vilayeti 1938’de bağımsızlığına kavuşuyor ve 1939 yılında halkoylamasıyla Türkiye’yi tercih ediyor. Sınırların ve yönetimlerin sürekli değişmesi belki bize uzaktan kolaymış gibi görünebilir. Halbuki bu değişiklikler bu sınırlar içinde yaşayan insanların bütün geleceğini, ufkunu altüst eden etkiler yapıyor. Antakyalılar ya da Hataylılar işte bu büyük değişimlerin insanları. Üç gündür Hatay’da değişik öyküler dinliyorum. Musa Dağı dramının nelere yol açtığını dün yazmıştım. 1915’te Mısır’ın Port Sait Limanı’na ulaşan Musa Dağı çevresinin Ermeni köylüleri, 1918’de terk ettikleri topraklarının Fransız yönetimine geçmesi üzerine eski topraklarına dönmüşlerdi. Bir gün Hatay Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılınca, burada yaşayan Ermenilerin bir kısmı, ‘‘Başımıza yine bir şeyler gelebilir’’ endişesiyle yeniden Beyrut ve Suriye’ye gitmişlerdi. 600 Ermeni ise Vakıflı köyünde kalmış ve bu yaşamı orada sürdürmüştü. Vakıflı köyü bu kez başka nedenlerle boşaldı. 50 Yıllık Özleme Tanıklık... İş derdi, evlenme derdi.. dilini, dinini kaybetme korkusu onları İstanbul’a, başka ülkelere yöneltti. ??? Tabii bu yalnızca Ermenilerin yaşadığı bir dram değil. Geçenlerde ‘‘Antakya toprakları Suriyelilerin eline geçiyor’’ şeklinde bir haber çıkmıştı. Sonra bu haberin aslı astarı olmadığı, 50 yıldır Suriyelilerin Antakya’dan tek karış toprak almadığı ortaya çıktı. İşin aslı şuydu: Hatay’ın Türkiye topraklarına katılması sırasında bir kısım yurttaş Suriye’de yaşamayı tercih etmiş ve topraklarını bırakıp gitmişti. Suriye vatandaşı olan bu insanların, Antakya’da kalan topraklarının büyük kısmı Hazine’ye kalırken bir kısmı hâlâ onların malı olarak görünüyordu. İşte bu tapu kayıtları, sanki yeniymiş gibi bir habere konu olmuştu. Bundan yola çıkarak bazı siyasetçiler de ‘‘Topraklarımız elden gidiyor’’ kampanyasını hızlandırmışlardı. ??? Antakya gazetesinin 40. yıl etkinlikleri için geldiğimizde yaşamı altüst olan bir insanın 50 yıllık özleminin bitişine tanık olduk. Antakya gazetesinin sahibi Sinan Seyfittinoğlu’nun amcası Zafer Seyfittinoğlu, yeğeninin gazetesinin 40. yıl etkinlikleri için 50 yıldır görmediği doğup büyüdüğü kente gelmişti. 82 yaşındaki Zafer Bey, Türkçe, Arapça ve Fransızca konuşuyordu. Hatay’ın ünlü İbrahim Ağa’sının oğluydu. İbrahim Ağa, Antakya’nın en varlıklı ağalarından birisiydi. 1938 yılında Hatay’ın bağımsızlığına kavuşması sırasında, Hatay’ın Türkiye topraklarına katılması yerine bağımsız kalmasını istemişti. Oylama sonucu istediği gibi çıkmayınca, onuruna yedirememiş ve Antakya’yı terk ederek Suriye’nin Lazkiye kentine ailesiyle birlikte yerleşmişti. ??? Varlıklı İbrahim Ağa, topraklarını geride bıraktığı için Suriye’de yoksul bir yaşama mahkum olmuştu. Çok zorluklar çekmişti. Bu yaşamı onuruna yediremediği için genç yaşta öldü. Çocuklarıyla çaresiz kalan Besime Hanım 1950’li yıllarda yeniden Antakya’ya döndü. Bü yük kızı orada evlenmiş ve kalmıştı. En büyük oğul Zafer, İstanbul’da Saint Benoit’da okumuş, ardından hukuk fakültesini bitirmişti. Antakya’da bir süre kaldıktan sonra askerlik endişesiyle o da Lazkiye’nin yolunu tutmuş, ablasının yanında kalırken orada evlenmiş ve bir daha geri dönmemişti. Kardeşleri ve annesi ise Antakya’daydı. Onları tam 50 yıl göremedi. İki erkek kardeşi, annesi Türkiye’de öldü. Çocukları büyüdüler. İşadamı, işkadını oldular. Sinan da babasının ölümünün ardından Antakya gazetesini devraldı. Zafer Bey, bir yasadan yararlanarak yakın zamanda Suriye vatandaşı olabildi ve Suriye pasaportu aldı. Artık kendi doğduğu topraklara gelebilirdi. Antakya gazetesinin 40. yıl kutlamalarını vesile ederek oğlunu da alıp Antakya’ya geldi. Yeğenleri de Türkiye’nin dört bir yanından gelmişlerdi. Hepsini görüp özlem giderdi. Zafer Bey’in oğlu İbrahim, yeğeni Sinan’la konuşuyordu. Hangi dilden konuştuklarını merak ettim, İngilizce konuşuyorlardı. İbrahim Türkçe bilmiyordu, Sinan da Arapça... Değişen sınırların, değiştirdiği hayatlardı bunlar.. BATMAN Batman’ın Kozluk ilçesine bağlı Taşlıdere köyü yakınlarında güvenlik güçleri ile PKK’liler arasında çıkan çatışmada Özbek ailesi arada kaldı. Çatışmada 8 yaşındaki Mizgin yaşamını yitirirken annesi ve ağabeyi yaralandı. Taşlıdere köyü yakınlarındaki bir grup PKK’liyi takibe alan güvenlik güçleri ve PKK’liler arasında çatışma çıktı. Bu sırada Batman’ın Sason ilçesine bağlı Balbaşı köyünden Batman’a doğru yola çıkan Hadi Özbek’in kullandığı araç çatışmanın ortasında kaldı. Araç içindeki 8 yaşındaki Mizgin Özbek, kurşunların isabet etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Araçtaki ağabeyi Hadi Özbek (30) ile annesi Samiye Özbek (50) de yaralandı.Çatışmada 2 PKK’linin de öldürüldüğü belirtildi. Hadi Özbek, kız kardeşinin öldüğünü duyunca sinir krizleri geçirdi. Olayın ardından Batman Emniyet Müdürü Arif Öksüz de hastaneye giderek yaralıları ziyaret etti. Mizgin’in kaza kurşunuyla öldüğünü belirten Öksüz, olaydan duyduğu üzüntüyü dile getirdi. Balbaşı köyü sakinleri de olayı duyunca hastane önüne akın etti. Bölgede operasyonların sürdüğü açıklandı. CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle