27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EYLÜL 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Yer Yavuz Oymak: ‘‘Başbakanlık makamı, evlatlarının yaşamından endişe duyanlara kafa tutma yeri değildir!’’ Ya ğ m u r E k i m Türkler, Pontus ve Süryani soykırımı da yapmış... ‘‘Alman üniforması giyerek mi!’’ ‘‘ASKERLİK herhalde yan gelip yatma yeri değildir.’’ Başbakan Recep Tayyip bu lafı ettikten sonra çevir kazı yanmasın hesabı, öyle demek istememiştim de şöyle demek istemiştim de diyerek konuyu toparlamaya çabaladı ama nafile. Ancak Başbakan’ın kazı çevirmesinden de anladık ki, bu lafı komutanlar için söylememiş. Zaten daha dün emekli olan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’e verdiği devlete üstün hizmet madalyasının anlamı kalmazdı. Başbakan bu lafı ayrılıkçı teröristlerin şehit ettiği ve rütbeleri genellikte er ve erbaş olan askerler için söylemiş. Vatandaşın biri, artık şehit cenazesi görmek istemediğini dile getirince, Başbakan ‘‘Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değildir’’ demiş. ‘‘Şehidini al da git’’ de diyebilirdi. PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Baykal: ‘‘Din savaşına taraf oluruz.’’ Erdoğan zaten taraf! Çiçek İzzet Özdamar: ‘‘Asker Lübnan’da Hizbullah’la çatışmayacak, İsrail’le savaşmayacak; peki çiçek mi sulayacak!’’ Askerlik, tabii ki yan gelip yatma işi değildir. Peki Başbakan, yanmasın diye kazı niye çevirdi? Çünkü artık yurttaşına hesap veremeyecek duruma düştü. Çünkü askerinin başına çuval geçirilmekle kalmadı, eli kolu da bağlandı. Başbakan’ın Ortadoğu’daki ‘‘stratejik ortağı’’ George W. Bush’un ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ‘‘vizyon ortağı’’ Condi’nin Kuzey Irak’tan beslediği PKK’liler Türk askerini pusu kurarak, mayın döşeyerek şehit ediyor. Başbakan’ın çuvalcı ortakları, Türk askerinin uluslararası anlaşmalardan doğan sıcak takip hakkını kullanarak Kuzey Irak’a geçmesine ve PKK inlerini temizlemesine izin vermiyor. Şehidi al da git Evet bir bakıma Türk askeri, yan gelip yatırılıyor! Başbakan aslında bilinçaltından konuşuyor: ‘‘Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değildir.’’ Bu durumda askerin görevi nedir? Askerin görevi, Kuzey Irak’tan beslenen teröristler tarafından Güneydoğu’da öldürülmektir. Bunda üzülecek bir durum yoktur çünkü şehit olanlar cennete gitmektedir. Bu bakımdan askerlik yan gelip yatma yeri olmadığı gibi Türk askerinin görevi de teröristler tarafından cehenneme çevrilmek istenen yurdunu korumak için Kuzey Irak’a gitmek ve gerekirse orada ölmek değildir. Askerin illa bir yere gitmesi gerekiyorsa o yer Amerika’nın ve İsrail’in çıkarlarını korumak için Lübnan’dır. Beğenmeyen şehidini de alıp parçalanmakta olan bu ülkeden gidebilir! Çok Konuşmak Başbakanımız alanlara çıkıp kitlelere seslenmeyi çok seviyor, bunun için her olanaktan yararlanıyor, TOKİ’ymiş, kavşak açılışıymış, temel atmaymış fark etmiyor. İmamhatiplikle güçlenmiş hitabet yeteneğine çok güveniyor; ne var ki gereğinden fazla konuşuyor, konuştukça yanlışlar yapıyor, bu kez de yanlışlarını düzeltmek için daha fazla konuşuyor. Oysa Türk siyasetinde çok konuşmak pek hayır getirmiyor insana. Başbakan’ı dinlerken zaman zaman yaşamı darağacında noktalanan bir başka başbakan, Adnan Menderes geliyor gözlerimin önüne; onun, milletvekillerine, ‘‘Odunu aday göstersem, seçersiniz siz!’’ diye seslenişini, alanlarda gösteri yapan öğrencileri işaret edip, ‘‘Kafalarını yasaların sert kayalarına çarparak parçalayacaklardır!’’ deyişini anımsıyorum. Talihsiz, öyle olmaması gereken, onaylanması olanaksız ‘‘son’’unda bu tür yanlışlarının da bir payı olduğunu düşünüyorum. O zamanlar da konuşulurdu, Menderes’in çevresinde kendisini uyaracak hiçbir yakın dostu yok mu, diye. Kuşkusuz vardı, ama o eleştiriye tahammülsüz bir kişilik olduğundan gerçek dostlarını uzaklaştırmıştı yanından; sonunda ikbal peşinde koşan, ikbal yolunu ona yalakalıkta gören ‘‘evet efendimciler’’le kalmıştı. ??? Recep Tayyip Erdoğan da ‘‘silsilei meratib’’in dokunulmaz kural olduğu ‘‘reis’’ geleneğinden geliyor. Reisin konuştuğu, çevresindekilerin dinlediği, dinlediklerini de koşulsuz yerine getirdikleri bir kural bu. Reis yanlış yapsa da kimse ağzını açıp, ‘‘Bu yanlıştır!’’ diyemiyor, tam tersine çevresi, reislerinin yanlış yaptığını bile bile onu ve yanlışını savunuyor. Irak’a asker gönderme tezkeresinde olduğu gibi, kurala aykırı davrananlar olursa reis bunu unutmuyor, hesabını soracağı günü bekliyor. AKP ve onun hükümeti, bu nedenle demokrasiyle en ufak bir ilişkisi olmayan katı hiyerarşik bir mekanizma. Yeniden ‘‘çok konuşmak’’ konusuna dönecek olursak, bunun son örneği Başbakan’ın Balıkesir’deki konuşmasında, ‘‘Artık şehit cenazesi görmek istemiyoruz’’ diye seslenen bir yurttaşa verdiği yanıttır. O yurttaş, ulusumuzun ortak duygularını dile getiriyor ve Başbakan’ın ağzından her gün gencecik yavrularımızın ölümleriyle kavrulan yüreklerimizi serinletecek bir çift söz bekliyor. Hayır! İlle de uzun konuşacak ya, ders vermeye başlıyor Başbakan, ‘‘Canım kardeşim,’’ diyor, ‘‘bakınız. Askerlik herhalde yan gelip yatma yeri değil. Hepimiz askerlik yapıyoruz. Hepimiz askerlik yaptık.’’ Susmuyor, ‘‘risk’’ ve ‘‘risk alma’’ üzerine bir ders daha veriyor. Askerliğin riskli bir görev olduğunu, politikacıların da risk aldıklarını anlatıyor. Ne tür bir benzetmeyse artık... ??? Bu tür tepkisel, kışkırtıcı konuşmalar başta yakınlarını şehit vermiş insanlar olmak üzere toplumda çok olumsuz etkiler yaratıyor. Şehit yakınları arasında, ‘‘Bana, oğlunuz canını vatan için verdi, demeyin!’’ diyenlerin sayısı artıyor. Halk arasında, bir zamanlar Tansu Çiller’in oğlu için söylenenler şimdi Başbakan’ın oğlu Bilal için söyleniyor. Recep Tayyip Erdoğan ise yanlış üstüne yanlış yapmayı sürdürüyor, ama yakın çevresinden bir kişi de öne çıkıp ‘‘Sayın Başbakanım, biraz az konuşsanız’’ diyemiyor. Bir ucundan Lübnan’a asker gönderilmesiyle de ilişkili bu yazı yazıldığında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tezkere görüşmeleri henüz başlamamıştı. Ama falcı olmaya gerek yok, AKP’liler bu kez reislerinin buyruğuna uyacak, Irak tezkeresindeki ‘‘yanlışlarını’’ yinelemeyeceklerdir. Başbakan’ın ‘‘büyük politika ihtirası’’ uğruna Lübnan’a asker gönderilecektir. Güneydoğu dağlarına gönderilenler gibi Lübnan’a gönderilen askerler arasında da Bilal’ler, Mert’ler olmayacaktır tabii, onlar bu ülkenin ‘‘beyaz’’ çocuklarıdır çünkü. (eposta: dkavukcuoglu?superonline.com) Basın Erol İşisağ: ‘‘Saygı ile değil kaygı ile izlenen basın dördüncü kuvvet mi, ödüncü kuvvet mi?’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Avrupa Birliği ile camide linç SAVAŞ karşıtlarına yönelik linç girişimine olumlu bakan İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, tarikat camisinde yaşanan linç olayını örtbas etmek istedi ama mızrak çuvala sığmadı. Camide cinayetin ardından radikal dinci cemaatin, aynı tarikata bağlı sanığı linç ederek öldürmesi Türkiye’de yaşanan tehlikenin boyutunu göstermeye yetti. Tarikatın bir gövde gösterisine dönüştürdüğü cenaze namazı ise Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunda değil şeriat devleti yolunda hızla ilerlediğinin bir göstergesi oldu. Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Koçyiğit Sevil Yolaç: ‘‘Hülya Koçyiğit, o devirde demokrasiye ara verildiği için Berrin Menderes’in hayatını oynamak istiyormuş. Uzağa gitmesine gerek yok; demokrasinin kızağa çekildiği bu devirdeki türbanlı ‘först leydi’yi oynasın!’’ Ve üstelik şeriatçı ‘‘ilerleme’’nin, ABD kadar Avrupa Birliği’nin de itelemesiyle olduğu iyice anlaşıldı. Nasıl mı? Demokraside, tarikatların ve aşiretlerin yeri yoktur. Ama bugüne kadar Avrupa Birliği, bireyi koyun sürüsü gibi güden ve yönlendiren tarikatlara ve aşiretlere yönelik en küçük bir eleştiri getirmedi. Aksine tarikatları ‘‘sivil toplum kuruluşu’’ saydı; feodal yapıyı ‘‘kültürel haklar’’ diyerek güçlendirmeye çalıştı. Yerli işbirlikçiler de türlü yalanlarla toplumu kandırdı ve işte bugünlere geldik. Artık mızrak çuvala sığmıyor! Tayyip: ‘‘ABD, Türk askerini Lübnan’da gömmek, şey yani görmek istiyor.’’ ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Kilis’te bir müdür donya, Roma, Bizans, Selçuklu, Memluk/Kölemen ve Osmanlı uygarlıklarıyla yaşamış Kilis’te sadece ‘‘müdür’’lük yapmıyor; aynı zamanda ‘‘Cumhuriyet aydını’’ olmanın ulusal sorumluluğunu da yerine getiriyor. Türk dili ve edebiyatı konusundaki uzmanlık eğitimini 1991’de tamamladıktan sonra 1993’te Zonguldak il turizm müdürlüğüne atanan öğretmen Tokel, bu kent için başlattığı ve sürdürdüğü kültür ve uygarlık projelerinde siyasilerle anlaşamayınca, ancak yargı kararıyla görevde kalabilen bürokratlarımızdan biri oldu. Geçen mart ayından bu yana da aynı çalışkanlığını ve özverili kültür militanlığını Kilis için sürdürüyor... Tokel öncelikle ilin ‘‘kültür ve turizm envanteri’’ni çıkarmak üzere harekete geçti. ‘‘Kilis Müzesi Proje Önerisi’’, ‘‘Kilis’teki Dinsel Amaçlı Kullanımların İnanç Turizmi Kapsamında Değerlendirilmesi’’, ‘‘Web Sayfası’’ gibi çalışmaları birkaç ay içinde gerçekleştirdi... Bu yoğunluk içinde hazırladığı ‘‘Tarih ve Kültür Kenti Kilis’’ broşüründen ise özellikle söz etmek gerekiyor. CD’si de yapılan, alçakgönüllü ama ‘‘yüksek bilinçli’’ yayında, Kilis’in tüm özellikleri ve miras değerleri ‘‘az ve öz bilgi’’lerle sunulurken kent planında anıtsal yapıların yerleri işlenerek bir tür ‘‘tarih ve kültür rehberi’’ de oluşturulmuş... Camiler, mevlevihaneler, eski zaviyeler, Kentin yüzük taşı Akıncı Konağı. türbeler, ‘‘kabaltı’’lı taden bile sesini en ‘‘saygın ton’’lar rihi sokaklar, konaklar, kaleler ve la duyurmuştu. Ne var ki 1980 Cumhuriyetin kuruluş yıllarından sonrasındaki ‘‘kültürel yabancı bu yana Kilis’i süsleyen özenli laşma’’nın yarattığı ‘‘yurt değer kamusal yapılar; il sınırları içinlerine duyarsızlaşma’’ bu sınır de yer alan 150’ye yakın arkeolokentimizi de etkiledi; ‘‘gözden ve jik merkezle birlikte bu rehberin gönülden ırak’’ kıldı... Üstelik, sayfalarında sanki ‘‘mutlu’’ görü1995’te ‘‘il’’ olmasına rağmen. nüyorlar... Kentteki ve çevredeki Böylesi bir yalnızlığı asla hak doğal güzelliklerin yer aldığı etmeyen Kilis, son zamanlardaki parklar, bahçeler ve yeşil alanlar ‘‘kaderini değiştirecek girişim da aynı mutluluğa adeta yaşam ler’’le adeta umutlarını tazeliyor... katıyorlar... Vali Nevzat Turhan, kültüre ve Kilis Valiliği’nin resmi intertarihsel mirasa da önem veriyor... net sitesinde, 1918 yılında SuriBelediye Başkanı Abdi Bulut, yeFilistin cephesi komutanı olakentteki mimari düzeyin yüksel rak kenti ziyaret eden Mustafa mesi için Mimarlar Odası Gazi Kemal’in şu sözleri var: ‘‘İlk ayak antep Şubesi’yle çalışmalar ya bastığım Türk şehrindeki bu uyapıyor... nıklığa cidden hayran kaldım ve Kültür ve Turizm Müdürü Ra bir daha iman ettim ki bu millet if Tokel de daha önce Zongul asla ölmeyecektir. Varolun Aziz dak’taki aynı görevi süresince Kilisliler...’’ gösterdiği ‘‘duyarlı çalışkanlıNe dersiniz; bu son kültürel çağı’’nı Kilis’e de armağan ediyor... balar da Atatürk’ün 88 yıl önceYaşamını Anadolu kültürleri ki gözlemlerini sanki 21. yüzyıla ne adayan Raif Tokel, 5 bin yıllık taşımıyor mu? geçmişini Babil, Hitit, HuriMitanni, Arami, Asur, Pers, Make ekinci?cumhuriyet.com.tr Yöresel yemeklere meraklı olanlar; ‘‘Kilis’’ denildiğinde hemen ‘‘Sucuk Hapısası’’nın, ‘‘Kübbülmüşviyye’’nin ya da ‘‘Şıhıl Möhşe’’nin hayalini kurarlar... Bu ‘‘lezzet ustalığı’’nın nasıl bir kentte doğduğunu merak edenimizse çok azdır... Tarihçi Necdet Sakaoğlu, yemekleriyle ün salan yörelerdeki tarihsel konut mimarisinin de görkemli olduğunu anımsatarak demişti ki: ‘‘Bu bir tesadüf değil... Her ikisi de yaşama kültüründeki zenginliğin ürünü...’’ Bu değerlendirmeyi haklı çıkartan kentlerimiz arasında, Kilis’in de yer aldığı, il kültür ve turizm müdürlüğünün tanıtım çalışmalarıyla yeniden anlaşılıyor... Örneğin zarif taş işçiliğiyle ünlü Akıncı Konağı’nın değeri bile yıllar sonra daha bir heyecanla fark ediliyor... ‘‘Yeniden’’ diyorum, çünkü vaktiyle Kilis, ülkemizin adeta ‘‘ücra’’ denebilecek bir köşesin ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Eylül www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İstanbul’da, Mimar Si 1 nan’ın en 2 önemli yapıt 3 larından biri olan ünlü su 4 kemeri. 2/ Tu 5 zağa düşürü 6 len şey... İz7 mir’in bir ilçesi. 3/ Mer 8 kep... As 9 ya’da bir çöl. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 4/ Ayrıca değerli taş1 H A K Ç I L A R larla süslü olmayan, 2 O M A R A S A T altın ya da gümüşten 3 L O R T A O T O yapılmış kuyumculuk işleri. 5/ Daha iyi 4 D R A M G R E S B ürün elde etmek için 5 İ T H A L A T E L İ Z A bir ağaçtan başka bir 6 N İ Ş İ L K E A Ğ ağaca dal nakletme 7 G işi... Aşıboyası. 6/ 8 İ Y E R O T A Bir nota... Acınma, 9 E L E Ş T İ R İ yerinme. 7/ Düz ve geniş arazi... Bitkisel kökenli bir yiyecek ya da içeceğin damakta algılanan hoş kokusu. 8/ Leyleğe benzer bir kuş... Kabile. 9/ Dürüst, iyi ahlaklı... Bir içki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Orkestra şefi. 2/ Marmara Denizi’nde turistik bir ada... Buğday tanesinin olgunlaşmış içi. 3/ Tavır, davranış... ‘‘Kimine bir vermez giyesi / Kiminin atına atlas çul eyler’’ (Yunus Emre). 4/ Yabankazı... Terbiyesiz kimse. 5/ Bir kişinin ya da toplumun yaşamındaki yüce bir olayı anmak üzere yazılmış lirik şiir türü... Bir suçluyu başkasına yaptığı kötülüğü aynı biçimde uygulayarak cezalandırma. 6/ Kuzey gökkürenin en parlak yıldızı... Rütbesiz asker. 7/ Âşık olmaktan duyulan korku. 8/ Horoz, hindi gibi hayvanların tepesindeki kırmızı deri uzantısı... Bir renk. 9/ Osmanlı devletinin Kuzey Afrika’daki son topraklarını da yitirdiği antlaşmanın adı... Bir hükümdarın yönetimi altındaki halk. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle