27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EYLÜL 2006 PAZAR CUMHURİYET SAYFA SAĞLIK 9 Beslenme bozukluğunun yol açtığı şişmanlık nedeniyle 2010 yılına dek 5 milyon insanın ölebileceği tahmin ediliyor Çağın hastalığı şişmanlık HİCRAN ÖZDAMAR D EÜ Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Aç kalmak yanlış yöntem Kendini şişman olarak gören birçok kişi diyetlere yönelmekte, basın yayın organlarında birçok diyetler tarif edilmekte buna ilişkin görüşleriniz nelerdir? C. Yılmaz: Öncelikle şişmanlığın estetik kaygıdan öte bir hastalık olduğu kabul edilmeli. Obezite son 10 yıldır gündemimizde olan bir konu. Diyet yapmak sadece bikini giymek üzere algılanmamalı. Şişmanlıkla yaşam boyu mücadele edilmesi gerektiği öğrenilmeli. Uzman kontrolünde olmadan bir diyete gidilmemelidir. Tek tip ve kontrolsüz diyetler vücut metabolizmasında farklılıklara neden olabilir. Diyetler yaşamı yasaklama biçiminde algılanmamalı. Diyet aç kalmak olarak görülmemeli. Kaldı ki aç kalmak şişmanlık tedavisinin en yanlış biçimidir. Günde en az 500 kalori alınmalı. Bunun için yemeklerde küçük değişiklikler yeterli olur. Son dönemlerde ‘sıfır beden’ modası var. Bunu isteyen herkes başarabilir mi? C. Yılmaz: Vücudu, kısa sürede kilo alma veya çok kısa sürede kilo gibi sonuçların elde edileceği kontrolsüz basit bir makine gibi algılamak ve isteğe bağlı olarak vücutta çok hızlı değişiklikler beklemek doğru değildir. Özellikle gençlerde son yıllarda bir moda olarak çok zayıf vücut algısı gelişmiştir. Hızlı ve sağlıksız kilo kaybı yaratan ilaç veya benzeri bileşikler içinde metabolizmayı hızlandıracak bileşikler vardır. Bunların kontrolsüz uzun süreli kullanımları sonucunda kalp ritminde bozukluklar ortaya çıkmaktadır. İnsan vücudu, yağ ve karbonhidratların tümünü, proteinlerin yüzde 50’sini, suyun yüzde 10’unu yitirirse tehlikeli bir durumdur. Obezite tedavisinde yapılan yanlışlıklardan bahseder misiniz? C. Yılmaz: Kilo almak aslında oldukça yavaş fakat uzun süreli bir süreçtir. Kilo kaybetmenin de aynı şekilde uzun bir sürece yayılması yadırganmamalıdır. Kontrollü ve iyi düzenlenmiş kilo kaybı programları sırasında zaman zaman başarısızlıklar olması vücudun kayıp karşısındaki olağan savunma davranışıdır. Vücut depolarının azaldığı uyarısı karşısında bir süre sağır davranmayı seçerek kendini korur. Bir süre sonra vücudun alarm algısı geçer ve yeniden kilo kaybı başlar. Kilo kaybetmiyorum diyerek program terk edilmemeli. Sabırla sürdürülmelidir. İlaç tedavileri hakkında bilgi verir misiniz? C. Yılmaz: Her gün yeni ve bir sürü ilaç piyasaya çıkıyor. Ancak bu ilaçlar bilinçsiz bir şekilde tüketilmemelidir. Zayıflama ilaçlarının yan etkilerinin de bulunduğu unutulmamalı. Hekim kontrolünde alınmalı. Cerrahi müdahale? C. Yılmaz: Herhangi bir yöntemle kilo vermek çok önemlidir. Ancak cerrahi müdahaleler son çare olarak kabul edilmesin. Öncelikle hastanın kararlı, sabırlı ve uyum göstermesi gerekir. Ancak mide bandı (kelepçe) takılması, mide balonu gibi çeşitli yöntemler var. Ege Obez Okulu’nda neler yapılıyor? C. Yılmaz: Ege Obez Okulu, 2001 yılında açılan ve Türkiye’de bir ilki oluşturan örnektir. Okulda 10 haftalık bir program sunuluyor. psikiyatri, spor hekimliği, kardiyoloji gibi değişik bilim dallarından öğretim üyeleri eğitim veriyor. Bilgi değerlendirilmesi yapılmakta, etkin öğrenmeye dayalı model seçilmekte ve dönem sonunda sertifika verilmektedir. Hastalara tedavinin prensipleri, incelikleri anlatılıyor ve her hastaya kilosu, hareket durumuna göre beslenme planı veriliyor. Yılda 4 dönem eğitim veriyoruz. Her dönemde 3035 hasta kabul ediliyor. Bugüne dek 750’nin üzerinde hasta eğitim aldı. Bu hastalar bir yıl sonra yeniden kontrol ediliyor. Bilgileri yenileniyor ve sağlık durumlarına bakılıyor. Şu ana dek yüzde 60’a yakın bir başarı yakaladık. Yeni dönem başlangıcı da 15 Eylül’de gerçekleştirilecek. ünyanın artık bir hastalık olarak kabul ettiği obezite (şişmanlık), hipertansiyon, inme, diyabet gibi pek çok hastalığa zemin hazırlıyor. Teknolojik yeniliklere ‘‘yenik’’ düşen günümüz insanı, hareket ve egzersiz azlığı, gıdaya ulaşımın kolaylaşması, beslenme bozukluğu, fiziksel etkinliklerin yavaşlaması gibi birçok nedenle obeziteye yakalanıyor. Dünya nüfusunun yüzde 25’inin obez, yüzde 25’inin ise ideal ağırlığının üstünde olduğu tahmin ediliyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde sıklığı giderek artan obezitenin çok yönlü olarak tedavi edilmesi gerektiği belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 1998 yılında bir hastalık olarak tanımladığı obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya kaldığı en ciddi sağlık sorunlarından biri olarak gösteriliyor. WHO’ya göre, sağlığı tehdit eden kanser, kalpdamar hastalıkları, diyabet ile birlikte obezite temel sağlık sorunları arasında kabul ediliyor. Bu hastalık nedeniyle 2010 yılına dek 5 milyon insanın ölebileceği tahmin ediliyor. Örgüte göre, diğer bulguda, dünya çapında 1 milyardan fazla aşırı derecede şişman yetişkin olduğu ve bunların 300 milyonunun klinik olarak obez olduğu vurgulanıyor. Fiziksel aktivite yüzde 3.5 Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 2004 yılında yapılan ‘‘Sağlıklı Beslenelim, Kalbimizi Koruyalım’’ araştırmasına göre, erkeklerin yüzde 21.2’sinin, kadınların ise yüzde 41.5’inin obez olduğu belirtiliyor. Aynı araştırmada ülkede düzenli fiziksel aktivite yapanların oranı ise sadece yüzde 3.5. Nedenleri, ‘‘genetik yatkınlık, hormonal dengesizlik, psikolojik etkenler, çevre’’ gibi çok çeşitlilik gösteren obezite, toplumda yaygınlaşmasına karşın yeterince bilinmiyor. Obezitenin bir hastalık olarak kabul edilmesi üzerinde duran uzmanlarla bu hastalığı irdeledik. Ege Obez Hasta Derneği Başkanı ve EÜ Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Candeğer Yılmaz obezite tanı ve tedavi yöntemleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı. ‘‘Obezite estetik kaygısı değil. Hastalık oluşturacak oranda yağ kültesine sahip olmamız demek’’ diyen Prof. Dr. Candeğer Yılmaz, Türkiye ve dünyada giderek obezite hastalığının arttığını vurguluyor. Prof. Dr. Yılmaz, obezitenin nedeninin tam olarak ortaya konamadığını belirterek ‘‘Obeziteye yüzde 15 genler, yüzde 35 kalıtsal, yüzde 50 çevresel etkenler neden olmaktadır’’ diyor. Günde 2 saatten fazla televizyon izleyen kişilerin aşırı kilolu olma riskinin yüzde 52, obezite olma riskinin ise yüzde 28 olduğunun altını çizen Prof. Dr. Yılmaz, Türkiye’de şişmanlıkta bir patlama olduğunun altını çiziyor. Yılmaz’a sorularımız ve yanıtları şöyle: Obezite (şişmanlık) nedir? Bir hastalık olarak gösterilmesine sebep nedir? Prof. Dr. Candeğer Yılmaz: Vücudun yağ kütlesinin artmasıyla ortaya çıkan kalıtsal, yaşam kalitesini bozucu bir dizi yandaş hastalığın nedeni olan, pahalı, tedavisi zorunlu olan, endokrinolojik ve toplumsal bir sağlık sorunudur. Obezite, toplumun sağlığını ilgilendiren sonuçlar yaratmaktadır. Bu bireyin veya toplumun estetik kay gılarını ve bu doğrultudaki beklentilerini öne çıkaran bir durumun anlatımı ya da bir moda olmayıp, hekimlik açısından tedavi gerektiren bir hastalığın göstergesidir. Obeziteyi tetikleyen etkenler nelerdir? C. Yılmaz: Beslenme bozukluğu ve hareket azlığı en önemli tetikleme aracıdır. Zamana karşı yarışma, işe yetişme telaşı, işyeri veya okula uzakta oturma nedeniyle ulaşım araçlarının tercih edilmesi, evde elektrikli aletlerin yer alması, uzun süreli televizyon seyredilmesi veya bilgisayar kullanılması gibi birçok etken sıralanabilir. Hareketsiz bir yaşamın yanı sıra atıştırılan yüksek kalorili ve yağlı besinler, (fazladan şeker katkılı içecekler, kek, kurabiye, çerez, darı patlağı, kızarmış patates) tüketilmesi kilo artışını kolaylaştırmaktadır. Bir kişinin obez olduğu nasıl belirlenir. Kriterler nedir? C. Yılmaz: Obezite, bir kişinin vücudunda yağ kütlesinin varlığıdır. Bunu Beden Kitle İndeksi’yle belirlemek mümkündür. Bunun için kişinin ağırlığını metre cinsinden karesine bölüyoruz. Bunun normali yüzde 27 oranında olmalı. Ancak 2730 arasını dolgunluk olarak alıyoruz. 30 üstünde şişmanlık olarak kabul ediyoruz. 2730 arasındaki rakamda olanların uyarılmasında yarar görüyoruz. Ancak 30 üstünde olanlar ciddi risk altında olarak kabul edilir. Buradaki kriterlerden bir diğeri de vücuttaki yağın bölgesel dağılımıdır. Yağın deri altında değil de organlar çevresinde artması hastalık riskini de arttırıyor. Bunun ölçümünü göbek hizasından alarak yapıyoruz. Bu kalınlık kadınlarda 88 erkeklerde de 102 santim ve üzerinde ise kalp damar ve diyabet riski fazlalaşıyor. Bu rakamlardan 8 santim çıkarıldığında normal seviyeye indirgenmiş oluyor. Obezitenin neden olduğu hastalıklar hakkında bilgi verir misiniz? C. Yılmaz: Obezite, başta şeker hastalığı (diyabet) olmak üzere tansiyon yüksekliği, kalp damar hasta lığı, safra kesesi taşı, eklem hastalıkları, karaciğer yağlanması, artroz, reflü özafajit, gutürik asit artışı, kanser sıklığında artış, âdet görme bozuklukları, felçinme sıklığında artış, uyku apnesi, üreme sistemi bozuklukları, psikolojik olarak aşağılık duygusu, kendine güven azalması, sosyal yaşamdan uzaklaşma gibi birçok hastalığa yol açmaktadır. Obezitenin ülkemizde görülme sıklığı nedir? C. Yılmaz: Türkiye’de yapılan büyük ölçekli araştırmalarda şişmanlığın yaygınlaştığı görülüyor. Ülkemizde her 4 kişiden 1’i şişmanlık sorunu ile karşı karşıya. 2002 yılında 23 bin 888 kişi üzerinde yapılan Türkiye Obezite ve Hipertansiyon Taraması’nda toplumun yüzde 41’inin aşırı kilolu, yüzde 25.2’sinin ise obez olduğu ortaya çıktı. Kadınlarda bu oran yüzde 36.17, erkeklerde yüzde 21.56’dır. Bireysel özellikler önemli Bireylerin günlük tüketmesi gereken enerji miktarı nedir? Şişmanlığa yol açan sebepleri belirtir misiniz? C. Yılmaz: Normal sağlıklı kadınlarda günlük enerji tüketimi 15003400 kalori, erkeklerde ise 18004600 kalori şeklindedir. Sağlıklı bireylerde enerji dengesinin depolama ve harcama bileşenlerini kontrol eden en önemli farklılık, fiziksel etkinlik ve vücut yapısıyla ilgilidir. Enerji gereksinimini ve tüketimini arttırmak için düzenlemeler yapılırken bireysel özellikler göz önüne alınmalıdır. Eğer vücudun metabolik hızı uzun süreli olarak yavaşlamış ise alınan enerjinin fazlası yağ olarak depolanacağından kilo artımı yani şişmanlık olarak yansıyacaktır. Vücut çok duyarlı Obez çocukların çoğunda şişmanlığa neden olacak hormonal bozukluk görülmez Çocukluk dönemi önemli ? Anne ve babanın her ikisinin de şişman olması durumunda çocukların yüzde 80’inde erişkin yaşta şişmanlık gelişmektedir. Anne veya babadan biri şişmansa yüzde 40 oranında şişmanlık ortaya çıkmaktadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükran Darcan, 10 yıl öncesinde Türkiye’de 100 kilo sınırında çocuklara rastlanmadığını, ancak günümüzde bu tür olguların olağan karşılandığına dikkat çekti. Darcan’la çocuklarda görülen obezite üzerine konuştuk. Çocukluk döneminde görülen obezite hakkında bilgi verir misiniz? ŞÜKRAN DARCAN Erişkin bir dönemde obez olanların 1/3’ünde obezite çocuklukta başlar. Obez çocukların çoğunda şişmanlığa neden olacak herhangi hormonal bozukluk saptanmaz. Bunun nedeni çoğunlukla aşırı yemek yemeye bağlıdır. Anne babanın şişman olması çocuklar için risk mi? DARCAN Anne ve babanın her ikisinin de şişman olması durumunda çocukların yüzde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şükran Darcan, “En çok dikkat edilmesi gereken çocukların televizyon ve bilgisayar ortamında fazlaca vakit geçirdiğidir” dedi. gereken oranlarda. Çikolata, gofret, kola gibi ürünler çokça tüketiliyor. Yeni yaşam modeli içinde sağlıksız bir nesil yetişiyor. Peki çözüm? DARCAN Bu durum sadece ailelerin çözebileceği bir sorun olarak görülmemeli. Hükümetler besin değeri olmayan ürünlerin tüketiminde önlem almalı. Çocuklar çeşitli etkinliklere yönlendirilerek enerjilerini harcamaları sağlanmalı. Obezitenin çocuklarda oluşturduğu hastalıklar nelerdir? DARCAN: Obez çocukta ergenlik normalden erken gelişebilir. Şişmanlık çocukların psikolojisini olumsuz etkileyebileceği gibi yüksek tansiyon, solunum bozuklukları, şeker hastalığı, ortopedik bozukluklara neden olabilir. Obez kızlarda erken kemik gelişimine bağlı erken âdet görme ortaya çıkabilir. Obez çocuklarda tedavi için ne gibi önlemler alınmalı? İlaçlar ve cerrahi yöntemler çözüm olabilir mi? DARCAN Obezite tedavisi diyetisyen, hekim ve hasta işbirliğiyle gerçekleştirilmeli. Beslenme düzeni oluşturulmalı ve yaşam biçimi değiştirilmelidir. Çocuk çağı obezitesinin tedavisinde ilacın ve cerrahi yöntemlerin yeri yoktur. Tedavide ideal olan yavaş kilo vermektir. Kilo artımı veya azalması uzun süreli aynı olayların tekrarı sonucunda gelişir. Vücut özellikle enerji kullanımında çok duyarlıdır. Alınan enerjinin fazlasını ileride kullanılmak üzere depolar. Vücutta uzun süreli olarak enerji fazlası varsa, yağ dokusunu arttırır. Obezite tanısı alanlarda ideal kilo kaybı ne olmalıdır? C. Yılmaz: Obezite tedavisinde gerçek hedef her zaman ideal ağırlıklara inilmesi değildir. Kilo alma süreci başlamış ve bir süre geçmiş ise, hızlı kilo kaybetmek yeniden ve belki de daha fazla ve hızlı kilo almayı davet eder. Bu yüzden ideal kilo kaybı yüzde 5 ile 10 kadar olmalı ve ayda 45 kilogramdan fazla olmamalıdır. Kilo kaybı sırasında fiziksel etkinlikler mutlaka artmalı ve kas dokusundan kayıp önlenmelidir. Çok düşük kalorili, tek tip ve magazinsel, çay ve bitkisel ilaç içiren diyetler her zaman çekici olmuştur. Ancak alışkanlık değişimi yaratmayan ve uzun süreli uygulanamayacak beslenme örneklerini önermiyoruz. Yaşam biçimi değişmeli 80’inde erişkin yaşta şişmanlık gelişmektedir. Anne veya babadan biri şişmansa yüzde 40, her ikisi de normal ağırlıklıysa yüzde 10 oranında şişmanlık ortaya çıkar. Çocuklar obeziteden nasıl korunabilir? DARCAN En çok dikkat edilmesi gereken çocukların televizyon ve bilgisayar ortamında fazlaca vakit geçirmemesidir. Bu ikili çocuğun etkinliğini kısıtlıyor. Televizyon seyrederken besin tüketimi de artıyor. Çocuklar aldıkları enerjiyi tüketemiyor. Televizyonda yayınlanan yiyecek reklamlarının etkisi var mıdır? DARCAN Türkiye’de besin değeri olmayan ürünlerin satılması için önce taso verdiler şimdi de dövme veriyorlar. Bu ürünlerde kahramanlar kullanılıyor. Çocuklar oyuncakları almak için bu ürünlere yöneliyor ve bunları tüketiyor. Bunların içerdiği kalori bir yemekte tüketilmesi Obezite önlenebilir mi? Nasıl önlemler alınmalı? C. Yılmaz: Obezite önlenebilir. Bunun için dengeli ve yeterli kalori içeren, kişinin yaşı, cinsiyeti ve gereksinimlerini karşılayan, Akdeniz beslenme piramidinde yer alan besinlerden her öğünde yeterli derecede tüketilmeli. Yeteri kadar su tüketimi, vitamin ve mineral desteği sağlanmış olmalıdır. Bunu fizik etkinliklerin arttırılması izlemelidir. Tedavide asıl amaçlanan nedir? C.Yılmaz: Bizim ısrarla üzerinde durduğumuz konu kaybedilen kilonun korunmasıdır. Kilo kaybı hastaya göre değişmek koşuluyla ulaşılabilir hedefleri gerçekleştirmektir. Kişi yaşam biçimini değiştirmeli. Obezite tek kişilik bir hastalık olarak algılanmamalı. Ailenin yaşam biçimini, mutfağını değiştirmesi çok önemlidir. Bu kişiye yasaklar konulmakla değil, ufak değişikliklerle yapmakla gerçekleştirilebilir. SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle