25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 AĞUSTOS 2006 ÇARŞAMBA 2 MEYDAN MUHAREBESİ’Nİ yeniden vermek için Büyük Taarruz’u da yeniden başlatmak gerekiyor. Önemli olan, nereden ve nasıl? Genel seçimin meydan muharebesi de, 30 Ağustos 1922’deki gibi, tek hasma karşı veriliyor gözükse bile, aslında çok yanlı bir mücadelenin çözüm noktası olacaktır: Yalnız tek partiye karşı değil, arkasındaki dış güçlere ve Cumhuriyetin gizli açık iç düşmanlarına karşı da verilmesi gereken bir mücadele. Cumhuriyeti ve onun devrimlerini savunma mücadelesi elbet kanla kurşunla verilmeyecek. Karşı cephede mızrak kalkan sözleri edilmiş olabilir; ama bu cephenin silahları hep akıl, mantık, öngörü ve sağduyu olmalıdır. Ne yazık ki, Sakarya’dan Afyonkarahisar’a kadar süren bir yıllık akıllı hazırlanmaya ve planlamaya benzer bir derlenip toparlanma yok şimdi. arinalar, teknelerin, özellikle yarış kotralarının dinlenme yeridir. Yine de, onların iskelelere bağlı bekleyişlerinde sabırlı bir akılcılık sezilir. Her şey ‘‘neta’’dır, temizliği yapma, yelkenleri hazırlama son ana bırakılmaz; OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL bunlar önceden yapılıp sadece rüzgâr beklenir. Cumhuriyetçilik, hiç değilse böyle bir mücadelenin hazırlık rüzgârını estirebilmeliydi; estiremedi. Bereket, geçen akşam, Bodrum yarımadasının batı ucunda, Turgutreis’teki ‘‘DMarin’’de esen bir meltem bu karamsarlığı birkaç saat boyunca dağıttı ve hiç küçümsenmeyecek bir kalabalıkta yüreklendirici bir umut rüzgârı estirdi: ‘‘Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’’nın konseri. Doğuş Grubu’nun öncülüğündeki bir ‘‘sponsor’’lar topluluğunun düzenlediği dört günlük Uluslararası Klasik Müzik Festivali’nin son gecesinde Grieg’in Peer Gynt Süiti’ni, ardından Devlet Sanatçısı Gülsin Onay eşliğinde aynı bestecinin Piyano Konçertosu’nu ve Beethoven’in Beşinci Senfonisi’ni Yeniden Büyük Taarruz M çalmak, değme orkestranın göze alabileceği bir iş değildir. Ama, özverisi sonsuz şef Rengin Gökmen yönetimindeki çocuk orkestrası bunu başardı. 1015 yaş arası çocuklarla 77 kişilik tam donanımlı bir senfoni orkestrası kurmak şimdiye kadar dünyada ancak ikiüç ulusun becerebildiği bir işti. Ama, ünlü sanatçılarla oluşturulan bir kurul ülkedeki üniversitelerin dokuz konservatuvarını dolaşarak yetenekli çocukları seçmiş, Grup’un sanat yönetmeni Kemal Küçük’ün yoğun çabalarıyla Türkiye de bu harika sonuca erişmiş. Demek ki, inancın, azmin, planlı davranışın elinden hiçbir şey kurtulamıyor. Kalabalığı umutlandırıp geleceğe iyimserlikle baktıran buydu. ki açıdan, küçümsenecek bir örnek değil bu. Birincisi, bunun iyi yetişmiş gençlerle başarılmış olması. İkincisi de, başarının klasik müzik gibi zor bir sanat dalında kolektif çalışmayla gerçekleşmesi. Bunu başarabilmiş bir Türkiye’ye umutsuzluğa kapılmak ve meydan muharebesi vermeden devrim karşıtlarına pabuç bırakmak yakışır mı? Yozlaştırılan Türkçe Hasan EFE PENCERE 2006’nın 30 Ağustos’u Nasıl Kutlanmalı?.. 30 Ağustos zaferinde esir düşen Yunan generali Trikopis’le ilk kez karşılaşan Mustafa Kemal Paşa için Şevket Süreyya Aydemir ‘Tek Adam’ kitabında şu satırları yazıyor: ‘‘Mustafa Kemal Paşa, Trikopis’in elini yakaladı, alelâde bir el sıkışı müddetinden fazla tuttu... Oturun General, yorulmuş olacaksınız, dedi... Sonra sigara tabakasını uzattı... Kahve ısmarladı.’’ ? Ne olmuştu?.. Askeri zaferin de çok ötesinde büyük bir tarihe doğru Anadolu yürüyordu... 30 Ağustos’u anlayabilmek için Çanakkale Savaşları’na dek uzanmak gerekir... 1915’te denizden Çanakkale Boğazı’nı aşmak isteyen İngilizlerin amacı neydi?.. Marmara’ya girip İstanbul’a ulaşmak... Sonra?.. Karadeniz’den yukarıya doğru çıkıp Rus Çarı’yla buluşmak... Eğer bu amaç gerçekleşseydi, kuvvetler birleşecek, 1917 Bolşevik Devrimi suya düşecek, Gazi Mustafa Kemal Milli Kurtuluş Savaşı’nda sırtını Sovyetler’e dayamak olanağından yoksun kalacaktı... Çanakkale Savaşları’nda Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı etkileyen alın yazısının ilk tümcesi tarihe geçti. ? Çanakkale Savaşı’nda Mustafa Kemal.. 30 Ağustos’ta Mustafa Kemal.. Rastlantı mı?.. Yazgı mı?.. Yoksa Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla kurulan Türkiye’nin anlamını tarihsel kapsamda yerli yerine oturtan bir çarpıcı açıklama mı?.. Bugün 30 Ağustos!.. Evet, askeri zaferin ötesinde bir anlamı var 30 Ağustos’un... Yenilgiye uğrasaydık Anadolu bölüşülecekti, Sevr uygulanacaktı.. Ama, Halife ve Padişah yerli yerinde kalacaktı.. Şeriat hukuku Türklerin bilincini karartmak işlevini sürdürecekti... Sevr haritası Anadolu’yu parsellemişti... 30 Ağustos’un Başkomutanı Mustafa Kemal Paşa, Sevr’i çöp sepetine attı. Peki, Amerika Ordu Dergisi’nde yayımlanan haritanın anlamı ne?.. ? Anlamı açık!.. Batı’da hem Türkiye’yi bölmek hem de Anadolu’da İslamcı devlet kurmak güdülenmesi bugün de sürüyor... Neden?.. Çünkü Anadolu’da kendi kendisine sahip olacak bir ulusal devlet, bir laik Cumhuriyet, emperyalizmin işine gelmiyor... Belgesi, haritasıyla meydanda!.. Bu durumda ne yapmalı?.. Tarih Baba bir ulusa ikide birde bir Mustafa Kemal armağan etmez... Artık tek kurtuluş yolu, elbirliğiyle toparlanmaktır... 30 Ağustos, bu bilincin saydamlaşması için kutlanmalı!.. S İ osyal bir kurum olan dil, ulus ve ulusun bireyleri için vazgeçilmez bir önem taşır. Dil, yaşamsaldır. Düşünce, duygu, istek vb. aktarımı dille olur. Dilin ne derece önemli olduğunu, yaşamlarını yurtdışında sürdürüp de o ülkenin dilini bilmeyenler daha iyi kavrarlar... Dil, bir araç olmanın yanı sıra kurumsal bir kültürel birikimdir. Bu birikim yoksa, soyut düşünce derinliğine dalamayız. Ancak günlük yaşantımızda somut nesneleri ayırabiliriz elli altmış sözcükle. Böyle bir durumda birçok kavram karmaşası çıkar karşımıza. Ülkemizde de yaşanan budur! Yabancı dillerin dilimize etkisi ekonomi, turizm, ticaret, reklam vb. nedeniyle hızla artmaktadır. Bu dil kirliliği kitle iletişim araçlarının etkisiyle kentlerden, belde ve köylere dek yayılmaktadır. Okullarda önem verilmeyen anadili kullanımı, bazı öğretmenlerin dil bilincini kavrayamaması ya da farklı dallardaki öğretmenlerin Türkçeye önem vermemesi, anadili bilincini hızla ortadan kaldırmaktadır. Bu şekilde yitirilen anadili bilincinin gelişmesi ancak kültürel bir birikim ve yurt sevgisiyle olur! Mustafa Kemal Atatürk’ün, ‘‘Türk dilinin kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, alakalı olmasını isteriz’’ sözü ne yazık ki işlevli kılınamadı. Köklü bir geçmişe dayanan dilimiz, bugün uluslararası markaların tehdidi altında olmasının yanı sıra büyük bir tehlikeyle de karşı karşıyadır. Dil, bir ulusun ruhunu, yaşam biçimini ve kültürünü taşıdığı için bizi diğer uluslardan ayırır, bu özelliğiyle de belirleyicidir. Bir köprüdür dil aynı zamanda, kültürün devamlılığını sağladığı için. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunu müjdeleyen büyük zaferimizin 84. yıldönümünde, yüce ulusumuzun Zafer Bayramı’nı kutluyor, başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi sonsuz minnet ve rahmetle anıyoruz. İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu 30 AĞUSTOS 2006 CUMOK BİLDİRİSİ YÜCE TÜRK ULUSUNA SÖZ VERİYORUZ! "Ülküm, Yurdumu ve Ulusumu özümden çok sevmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun!" diyerek içtiğimiz Andımıza yürekten bağlı Atatürk Gençliği olarak, "Kocatepe'den Afyon Ovasına kayan bir yıldız gibi atlayan" "Kuvayı Milliye Atlarıyla" "dörtnala Uzak Asya’dan gelip" Ege'de düşmanı kovalayan mızraklı süvarilerin heyecanıyla, emperyalistleri geldikleri deliklere süpürmeye hazırlanıyoruz. ULUSAL BAĞIMSIZLIK YENİDEN KAZANILACAK, EGEMENLİK İŞBİRLİKÇİLERDEN GERİ ALINACAK VE YENİDEN ULUSUMUZUN ELLERİNE TESLİM EDİLECEKTİR. Cumhuriyet Okurları İstanbul Cumok CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle