25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
31 TEMMUZ 2006 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Tüketicilerin de isteği Enerjinin kamu sektörünün elinde olması gerektiği tartışmasına Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar da katıldı. Yap işletdevret, yapişlet modelleri ile ‘‘ya al ya öde’’ anlaşmalarıyla devletin enerjiyi yüksek fiyatlarla özel kuruluşlardan almak zorunda bırakıldığını, bunun faturasının tüketicilere yüklendiğini unutmak olası mı? Turhan Çakar, hiç unutmamış, uyarıyor: ‘‘Enerji konusu, hem anayasa hem de kanunlar gereği, devletin veya kamu kuruluşlarının amacı kâr etmek değil, kamusal ve sosyal yarar sağlamak için gerekli önlemleri almaktır. Özel firmaların, kamu yararını gözetmek, tüketici haklarını korumak gibi bir görevi ve sorumluluğu yoktur. Özel kuruluş, kârını en yükseğe çıkarmak ister. Bu amaçla da her yola başvurur. Son günlerde otoprodüktörler ile elektrik üreten bazı özel kuruluşlar ve onların örgütleri fiyatlarına zam yapabilmek gerekçesi ile birçok ilimizi karanlığa gömmüşlerdir. Firmaların bu uygulama, tutum ve davranışları, kamu yararına ve tüketici haklarına ne kadar önem ve değer verdiklerinin açık bir göstergesidir.’’ Çakar’a göre kamu yararı ve tüketici haklarına uygun bir enerji politikası için tek bir çözüm yolu var. O da, enerjinin kamulaştırılması... SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Kondin Güzel mi? ABD’nin gözetim ve denetimindeki bir bölgeden çıkıp gelenler, ülkemiz sınırları içinde terör eylemi gerçekleştiriyor, insanlarımızı öldürüyor, önlem almaya kalktığımızda da ‘‘Aman siz bu işe karışmayın, sınır dışına asker göndermeyin’’ diyorlar. Öte yanda, bölgede yine ABD’nin gözetim ve denetiminde emperyalist çıkarlar için savaş çıkarılıyor, sonra bize dönüp ‘‘Aman koşun, asker gönderin’’ diyorlar. Olup biten karşısında sorulacak soru tek, ama o soru bir türlü sorulmuyor: ‘‘Kondin güzel mi?’’ Öyle ya Dışişleri Bakanımızın Kondi’si, tutturmadı mı ‘‘Yeni Ortadoğu’’ diye... Nedir o yeni Ortadoğu? Jeopolitik Dergisi Editörü Doç. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu’na göre bölge açısından şudur: ‘‘Yeni Ortadoğu; ulusal devletleri dağıtılmış, ufalanmış, etnik çelişkiler yumağına dönüşmüş bir siyasi coğrafya yaratmaktır. ABD güdümünde bölgenin küçük parçalara bölünmesinin aracı olan İsrail’in vaat edilmiş topraklara dayalı ‘Büyük İsrail’ hevesine imkân tanıyacak jeopolitik ortamı yaratmaktır. Irak işgaliyle körüklenen mezhepsel ve etnik çelişkileri bu jeopolitik ortamın temel dayanağı kılmaktır. Öncelikle Irak’ın parçalanmasına dayalı olarak ‘Büyük İsrail’ ideali içinde yapılandırılacak olan ‘Kürdistan’ devletini kurmaktır. Böylece ErmenistanKürdistanİsrail jeopolitik hattını oluşturmaktır.’’ Yeni Ortadoğu dedikleri şey, Türkiye açısından nedir peki? Hacısalihoğlu’na göre şudur: ‘‘Yeni Ortadoğu, Türkiye’yi ya ‘bölgeni bölerek büyüyeceksin’ ya da ‘bölünerek küçüleceksin’ ikilemiyle yüz yüze bırakmaktır. Irak’ın kuzeyine Türk ordusunun PKK ile mücadele için girmesini engellemek, ama Lübnan’a ABDİsrail çıkarları için asker gönderilmesini planlamaktır. Irak işgalinde başarılamayanı şimdi gerçekleştirmektir. Mehmetçiği Soros’un tanımladığı biçimde kullanmaya kalkışmaktır. Türkiye’yi PKK terörüyle terbiye etmeye çalışmak, buna göre ‘ithal tehdit algılamalarıyla’ kendi güvenliğinden uzaklaştırmaktır. Ulusal bütünlüğünü zedelemek, Anadolu’nun harman yerini dağıtmak, özgüvenini yitirmiş ve sağa sola savrulan hedefsiz bir ülke ve toplum düzeyine düşürmektir. Mustafa Kemal Atatürk’ü unutan, bağımlılıktan kurtulamayan, horlanmayı kabullenen, iradesini yitirmiş bir görünüme tutsak etmektir.’’ Yine sırtımızdan itiliyoruz. Baştakiler de bu işe teşne... ‘Meslek Yarası’ ‘‘Kapıdan masaya... ilerlerken... (Mehmet Y. Yılmaz) ayağa kalktı, bana doğru bir iki adım attı. Ben ona.. ilerledim.. Yaklaştığımda, fısıldayarak ‘Beni de kovmuşsunuz, doğru mu?’ dedim... ‘Bakın Zeynep Hanım...’ diye başladı... Sözünü kestim. Bir kez daha ‘Doğru mu, değil mi?’ dedim... ‘Doğru ama...’ O an arkamı döndüm, kapıya yürüdüm. ‘Ama ben toplantıdaydım...’ diye bir şeyler anlatmaya başladığında, odasından çıkmıştım...’’ ‘‘Meslek Yarası’’, sevgili okurlar, bu sahnenin öyküsüdür. Bir genel yayın müdürü selefleri, ünlü karikatüristler, aralarında benim de bulunduğum köşe yazarlarından oluşan geniş bir kadroyu tasfiye ediyor. Bir, iki, üç değil... ‘‘On’’ sayıyla 10 kıdemli gazeteciyi tasfiye kararı almış. Yalnız söz konusu gazetecilerin kişisel kariyerlerini değil; gazetenin kimliği, yayın çizgisi, okur profilini de etkileyen çapta bir karar almış. Ama kimseyi bilgilendirmek zahmetine girmiyor. Kişisel bir görüşme ya da kapıya koyduğu gazetecilere tebligat yapmak endişesi taşımıyor. ‘Bunun adı, şiddettir!’ Niye? Türk basınında bir süredir bu işler çünkü böyle yürütülüyor. Bunlar vakayı adiyeden sayılıyor. Gazetecilerin kaderi patron ya da genel yayın müdürünün iki dudağı arasında. ‘‘Kamu yararını’’ korumak, kollamakla mükellef gazetecilerin kendi hakları yok. Sendikal hakları olmadığı gibi ‘‘insan hakları’’ da yok. İşin en çarpıcı yanı, herkes de bunu böyle kabullenmiş. Kovulduğunu, ‘‘internet sitelerinden’’, fısıltı gazetesinden öğrenen gazeteci; masasını toplayıp gidiyor. Arkasında ne bir ‘‘meslek dayanışması’’, ne uzun erimli bir ‘‘sivil toplum mücadelesi’’ bulabildiği için, tek başına yapabileceği fazla bir şey yok. ‘‘Meslek Yarası’’nın, Türk basınına en büyük katkısı, bu toplu ‘‘omerta’’yı (suskunluk paktını) bozması her şeyden önce. Zeynep Oral diyor ki: ‘‘Hayır! Bu normal değil. Bu, insan onurunu zedeleyen vahşi bir şiddet örneğidir.’’ Birinci nokta bu. İkinci nokta, ‘‘ilk kez’’, ‘‘durumla yüzleşmekte ısrar eden bir gazetecinin çıkması’’!.. Bunu ancak Zeynep Oral gibi, o gazetede otuz üç yıl geçirmiş, meslek yaşamına orda göz açmış bir yazar yapabilirdi. Zeynep Oral, ‘‘Milliyet’’i ‘‘evi’’ gibi görüyor. Kurumla sonuna dek özdeşleşmiş. Mehmet Y. Yılmaz’ın odasından içeri girerken şu haleti ruhiyeyi taşıyor: ‘‘Doğru değil. Doğru olamaz. Beni, evimden nasıl kovarlar?’’ Zeynep bunu bu doğallıkla yaparken, genel yayın müdürünün verdiği tepkiye bakınız: ‘‘Bakın Zeynep Hanım.... ama ben....’’ Yılmaz; belli ki beklemediği bir durumla karşı karşıya kalmış. Bu ‘‘yüzleşmeyi’’ hesaba katmamış. Gerekçesi ne olursa olsun; aldığı kararın yükünü taşımakta zorluk çekiyor. Yönetici olarak verdiği tek refleks var: ‘‘Kaçış’’. Gün boyu kaçmış. Oral’ın telefonlarına çıkmamış. Sekreterine ‘‘Meşgul, toplantıda’’ dedirtmiş. Zeynep Oral’ın kapının önündeki genç sekreteri; ‘‘Yavrum ben de çok meşgul bir insanım!’’ diyerek etkisizleştirip içeri dalacağı aklına gelmemiş. Ve kontrpiyede kalmış. Niye? Çünkü derinlerde bir yerlerde, nedenini tam olarak bilmese, tarif ve itiraf etmese de, yaptığı işte bir yanlışlık olduğunu o da biliyor. 30 küsur yıllık bir basın çalışanını bu şekilde kapının önüne koymanın, ‘‘haksız’’, ‘‘ayıp’’, ‘‘yakışık almayan’’, ‘‘şiddet içeren bir davranış’’ olduğunu biliyor. Yoksa niye kaçsın? Değil mi ya? Dava sonuçları Şemdinli davası, savcı Ferhat Sarıkaya’yı mesleğinden etti. Ardından davaya bakan Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı İlhan Kaya ile üye Muharrem Ballı hakkında tazminat istemli dava dilekçesi Yargıtay’a iletildi. Hukukçular, dava kabul edilirse ne gibi sonuçlar doğurabileceğini biriki tümceyle özetliyorlar: ‘‘Dava değişik sonuçlara neden olabilir. Bunlardan en önemlisi sanıkla davalı durumuna düşen yargıçların bu davaya bakamamalarıdır. Bir tazminat hükmü söz konusu olduğunda, adı geçen yargıçların adil yargılanma ve savunma haklarını ihlal ederek yargılama yaptıkları ve hüküm kurdukları belirlenmiş olacağından bu yargıçların vermiş olduğu kararlar yargılanmanın yenilenmesine neden olabilir. Ardından yargıçların cezai ve disiplin sorumlulukları da gündeme gelebilir.’’ Sedirler gidiyor Ayrımında olalım diyedir: Antalya’nın Elmalı ilçesi sınırları içinde yer alan ve dünyaca ünlü ‘‘şah ardıç’’ ve ‘‘aslan ardıç’’ gibi yüzlerce yıllık anıt ağaçların da bulunduğu Çığlıkara sedir ormanları ‘‘maden arama’’ gerekçesiyle kesiliyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden İşleri Genel Müdürlüğü’nce Temmuz 2004’te Çığlıkara’da maden arama ruhsatı verilen şirketin, Antalya Orman İşletme Müdürlüğü’nden de mermer çıkarma izni alarak iki yıl faaliyet yaptığı; daha sonra ruhsatını, Mayıs 2005’te aralarında İspanyol ortakların da bulunduğu yabancı bir şirkete devrettiği, bu şirketin de ÇED raporu olmaksızın maden ararken güzelim sedir ve ardıç ağaçlarına kıydığı bildiriliyor... ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Emekli Aylığı ve İkramiye: (YÖK) Doçent, Öğretim Görevlisi Yükseköğretim Yasası üniversitelerde görevli bilim adamlarını 1) ‘‘Öğretim Elemanları: Öğretim Üyeleri: Yükseköğretim kurumlarında görevli profesör, doçent ve yardımcı doçentler’’, 2) ‘‘Öğretim Görevlisi: Ders vermek ve uygulama yaptırmakla yükümlü bir öğretim elemanı’’, A) ‘‘Okutman: Eğitim öğretim süresince çeşitli öğretim programlarında ortak zorunlu ders olarak belirlenen dersleri okutan veya uygulayan öğretim elemanı’’, B) ‘‘Öğretim Yardımcıları: Yükseköğretim kurumlarında, belirli süreler için görevlendirilen, araştırma görevlileri, uzmanlar, çeviriciler ve eğitim öğretim planlamacıları’’, olarak sınıflandırmıştır. Öğretim elemanları, üst düzeyde bir eğitim alarak, akademik unvana ulaşmış, profesörler ve doçentlerden oluşmaktadır. Büyük Rus romancısı Maksim Gorki, ‘‘Çocukluğum’’, ‘‘Ekmeğimi Kazanırken’’ ve ‘‘Benim Üniversiteleri”mden oluşan üç ciltlik başyapıtında yaşamöyküsünü anlatır. Öğretim görevlileri, okutmanlar ve öğretim yardımcılarının bir bölümü , Maksim Görki gibi kendi üniversitesinden gelmiştir. Kendi üniversitelerinden gelenler de konularında bilgi sahibi uzman ve ünlü kişilerdir. Ekonomik güçlüklerle boğuşan bilim adamları, ayrıca bürokratik engellemelerle de karşı karşıyadır. Birçok bilim ve sanat adamı ‘‘yaş haddi’’ nedeniyle emekli edilmektedir. Bize göre, bilim ve sanattan emekli olunmaz. 40 yıl görev yaptıktan sonra emekli olan ‘‘Doçent’’ ve ‘‘Öğretim Görevlisi’’nin 1 Temmuz ile 31 Aralık 2006 dönemi emekli aylığı ve ikramiyeleri: (***) Ortak Aylık Birimleri Gösterge 1) Genel Aylık 1/4 1.500 2) Kıdem Aylığı 500 3) Taban Aylık ve İkramiye 1.000 Ortak Aylık ve İkramiye Toplamı Yüksek Öğ.K. (YÖK) Aylık Birimleri Gösterge 6. GRUP (1) (2) (3) Ortak Aylıklar (***) 4) Ek Göst. Aylığı 4.800 Doçentler 5) % 150 Özel Tazminat 9.500 (Yardımcı Doç. hariç) 6) Makam Tazminatı 2.000 7) Temsil Tazminatı 0.00 8) Görev Tazminatı 6.000 Toplam Aylık ve İkramiye 9) % 4 Ek Ödeme (*) Aylık ve İkramiye Genel Toplamı Aylık 59.04 19.68 492.40 571.11 Aylık 571.11 188.91 560.84 87.46 0.00 262.38 1.670.70 66.83 1.737.53 İkramiye 1967.85 655.95 16.413.30 19.037.10 İkramiye 19.037.10 6.297.12 18.694.58 0.00 0.00 0.00 44.028.80 0.00 44.028.80 İkramiye 19.037.10 4.722.84 16.201.97 0.00 0.00 0.00 39.961.91 0.00 39.961.91 ‘Kunta Kinteleşmenin’ öyküsü... ‘‘Dinozor gazeteciler’’, bu yüzden artık tercih edilmiyor sevgili okurlar. Mesleğin ilk basamaklarındaki genç bir gazetecinin; böyle bir şokun ardından: ‘‘Yavrum ben de meşgul bir insanım!’’ diyerek genel yayın müdürünün odasına dalmasına imkân var mı? Onun için diyorum ki ben ‘‘bu sahne’’; ‘‘Meslek Yarası’’nın özüdür. Türkiye’de gazetecilik bir ‘‘tüketim malı’’ ve ‘‘meta’’ya dönüştürüldü: ‘‘Kadın gazeteciler’’, ‘‘genç gazeteciler’’, ‘‘dinozor gazeteciler’’: ‘‘Dinozor olmasın, genç olsun!’’; ‘‘kadın yazar da bulunsun!’’ falan... Gazetecilik standartlarıyla ilgisi olmayan pazarlama taktikleri, etiketleri, kategorileri, efsaneleri bunlar. Hepimiz bu işte yalnız iki kategori olduğunu biliyoruz: ‘‘Kalitelikalitesiz gazetecilik’’, ‘‘iyi gazetecilikkötü gazetecilik’’; ‘‘iyi yazarkötü yazar’’... ‘‘Meslek Yarası’’, yalnız bir gazetecinin işten kovulma öyküsü değildir. Bir ‘‘metamorfozun’’, gazetecilik mesleğinin ‘‘metamorfozunun’’ kabuk değiştirmesinin öyküsüdür aynı zamanda. Zeynep’in kullandığı tanımla ifade etmek gerekirse, gazeteciliğin ‘‘Kunta Kinteleşmesinin’’ öyküsüdür. HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN Yüksek Öğ.K. (YÖK) Aylık Birimleri Gösterge Aylık 7. GRUP (1) (2) (3) Ortak Aylıklar (***) 571.11 4) Ek Göst. Aylığı 3.600 141.69 Öğretim Görevlisi 5) % 130 Özel Tazminat 9.500 486.06 Okutmanlar 6) Makam Tazminatı 0.00 0.00 Diğe Öğretim 7) Temsil Tazminatı 0.00 0.00 Yardımcıları 8) Görev Tazminatı 0.00 0.00 Toplam Aylık ve İkramiye 1.198.86 9) % 4 Ek Ödeme (*) 47.95 Aylık ve İkramiye Genel Toplamı 1.246.81 (*) 5454 sayılı Yasa ile kaldırılan Vergi İadesi yerine konulan % 4 Ek Ödeme) TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 31 Temmuz www.mumtazarikan.com Türkiye’de eğitim de sağlık gibi parayla satın alınır ticari ‘‘eşya’’ konumuna gelmiştir. Günümüzde, soluduğumuz kirli hava dışında hemen her şey paralıdır. Yazımızı büyük şair Orhan Veli (Kanık)’ın ‘‘Bedava’’ şiiriyle noktalıyoruz. Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; Dere tepe bedava; Yağmur çamur bedava; Otomobillerin dışı, Sinemaların kapısı, Camekânlar bedava; Peynir ekmek değil ama Acı su bedava; Kelle fiyatına hürriyet, Esirlik bedava; Bedava yasıyoruz, bedava. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ İzmir’in Sefe1 rihisar ilçesine özgü bir tür tu 2 lum peyniri... Akıl. 2/ Bir dil 3 de, var olan söz 4 cüklere benzeti 5 lerek yapılmış yeni sözcük. 3/ 6 Eskiden uğur 7 getirmesi için 8 mektup zarflarının üzerine ya 9 zılan sözcük. 4/ Hitit... 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Sıfatfiil. 5/ Arap abe 1 B A DM İ N T ON cesiyle yazılan bir ya2 E R İ E B A B A zı türü... Bağışlama. 6/ 3 K A R N İ O R A Çit, perde... Un, yumurE O K A U T ta, süt ya da su karışı 4 A K R İ L İ K mından yapılan ve ta 5 A L İ T vada ya da sac üstünde 6 A R İ B İ Z A pişirilen ince gözleme. 7 R A Y 7/ Hoş kokulu ve ba 8 A C U N E L A N harlı meyveleri kimi yi 9 S I Ğ L A Y A Ğ I yeceklerde kullanılan otsu bir bitki... Romanya’nın plaka imi. 8/ Burdur, Isparta ve Mersin yöresine özgü, şaraplık bir üzüm cinsi. 9/ Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ... Yaşanmış olayların anlatıldığı yazı türü. SAYI : 2006/321 Davacı Atıf Büyükkalay vekili tarafından davalılar Meliha Bozok ve 12 arkadaşı aleyhine açılan tapu tescil davasının yapılan yargılamasında; Mahkememizce verilen 23.03.2004 gün ve 2004/25 esas, 2004/113 sayılı karar Yargıtay 14. Hukuk Dairesi’nin 30.01.2006 2005/10580 esas, 2006/480 sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş, dosya yeniden mahkememizin 2006/321 esasına kayıt edilerek duruşmasının 09.11.2006 günü saat 09.45’te yapılmasına karar verilmiş, davalılar FİTNET BOZKURT, BİRGÜL ARSLANERDOĞMUŞ, YASEMİN ARSLAN, MEHMET OĞUZARSLAN VE FERİŞTEH ARSLAN adlarına adreslerinin tespit edilememesi nedeniyle daha önceki duruşma günü, mahkeme kararı ve Yargıtay bozma ilamı da ilanen tebliğ edilmiş bulunduğundan adı geçen davalıların 09.11.2006 günü saat 09.45’te mahkeme salonunda hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, hazır bulunmadıkları ve kendilerini bir vekille temsil ettirmedikleri takdirde dava dilekçesinin kendislerine tebliğ edilrmş sayılarak yargılamaya yokluğunda devam olunacağı ve sonuçlandırılacağı İLANEN tebliğ olunur. 04.07.2006 Basın: 37741 TC ANTALYA ASLİYE 1. HUKUK MAHKEMESİ’NDEN YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ İçine para ya da jeton atılarak bir aygıtın çalışmasını sağlayan kumbara. 2/ Bir nota... Kendisinden umulmayan bir biçimde sivrilmiş ve hakkı olmayan bir duruma gelmiş kimse. 3/ Çok hafif malzemeden yapılan ve kendi kendine salınan soyut heykel... Sazın en ince ses veren teli. 4/ İspanyolların sevinç ünlemi... Ürenin kanda birikmesi sonucu ortaya çıkan hastalık. 5/ Güneyden esen yel... Duvar içinde bırakılan oyuk. 6/ Kumaş üzerine yapılan bir tür işleme... Engel. 7/ Uyarma... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ İyi, güzel... Aziz Nesin’in bir öykü kitabı. 9/ Voleybol ve teniste küt inme... İtalya’nın en uzun ırmağı. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle