18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 19 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA 4 HABERLER PKK’nin konuşlandığı Kuzey Irak’a bir sınır ötesi operasyon düzenlenmesi beklentisi yoğunlaştı GLOBALPOLİTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU TSK zaten hazır bekliyor ? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin nisan ayından bu yana hazırlıklarını tamamladığı belirtilirken askeri kaynaklar, hazırlık için siyasi direktif veren hükümetin, operasyon için irade gösterip siyasi karar vermemesi durumunda harekâtın yapılamayacağını dile getiriyorlar. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin, Kuzey Irak’a yönelik operasyon hazırlığı için Genelkurmay’a ‘‘siyasi direktif’’ vermesine karşın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) nisan ayından bu yana zaten hazırlıklarını tamamladığına dikkat çekiliyor. TSK komuta kademesinde değişikliklerin olacağı Yüksek Askeri Şura (YAŞ) nedeniyle olası operasyonun hemen yapılamayacağı dile getiriliyor. Askeri kaynaklar, hazırlık için siyasi direktif veren hükümetin, operasyon için irade gösterip siyasi karar vermemesi durumunda harekâtın yapılamayacağını dile getiriyorlar. Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde artan terörist eylemler ve verilen şehitlerin ardından PKK’nin konuşlandığı Kuzey Irak’a yönelik sınır ötesi operasyon beklentisi yoğunlaştı. Şehit cenazelerinde hükümete tepki gösterilmesi AKP’de rahatsızlığa neden oldu. Başbakan’ın açıklamalarının ardından hükümet Genelkurmay’a hazırlık yapılması yönünde siyasi direktif verdi. Bölgedeki gelişmeleri izleyen kaynaklar, TSK’nin Güneydoğu’ya özellikle de Irak sınırına ağır teçhizatıyla birlikte nisan ayından itibaren yerleşmeye başladığına dikkat çekiyorlar. TSK terörle mücadele amacıyla komando ve bazı piyade birliklerini Doğu ve Güneydoğu’ya kaydırmış durumda. Özellikle teröristlerin Kuzey Irak’tan sızma güzergâhlarına yeterli ve uygun teçhizatıyla bu birlikler konuşlandırıldı. Bu konuşlanmanın, ‘‘ihtiyaç duyulması durumunda, sınır ötesi bir harekâtı da kapsayacak’’ şekilde düşünüldüğü dile getiriliyor. hazırlık için siyasi direktif veren hükümetin, operasyon için irade gösterip siyasi karar vermemesi durumunda harekâtın yapılamayacağını dile getiriyorlar. Uzmanlar, siyasi kararlılığın gösterilmesi durumunda zamanlama ve planlama üzerinde son rötuşların yapılabileceğine dikkat çekiyorlar. yapacağı hava harekâtı ve ‘‘tank taraması’’ ağırlıklı kara harekâtı olarak sıralanıyor. ABD ve AB’den gelebilecek ‘‘işgal’’ eleştirileri nedeniyle kara harekâtının şu aşamada hükümet tarafından tercih edilmesinin olanaklı olmadığı vurgulanıyor. Küreselleşme ve ‘III. Dünya Savaşı’ Cumhuriyetçi Parti’nin etkili isimlerinden Gingrich, NBC’ye ‘‘III. dünya savaşının ilk günlerindeyiz’’ demiş. Kaçıncı dünya savaşının başındayız bilemem (Eski CIA başkanlarından Woolsey de IV. dünya savaşının başındayız diyordu), ama küreselleşme sürecine ilişkin bir ‘‘büyük çözülmenin’’ başında olduğumuz kesin. Üç küreselleşme ve çözülme Roma imparatorluğu, İngiltere imparatorluğu ve ABD hegemonyası dönemindeki üç büyük küreselleşme sürecine, ‘‘üretim tarzları’’ ve üretici güçlerin gelişme düzeyleri arasındaki farklardan soyutlayarak bakarsak (örneğin, Branko Milanowich’in Dünya Bankası, 1999) ‘‘Büyük çözülme’’ tezimizle ilgili dört saptama yapabiliriz: (1) Küreselleşme ancak ulaşımın, piyasaların, ekonomik etkinliğin güvenliğini sağlayabilen, yeni alanları kullanıma açabilen bir hegemonyacı gücün önderliğinde gerçekleşebiliyor. (2) Teknolojik gelişme önemli ama, tek basına yeterli değildir. (3) Küreselleşme yerel, etnik aidiyet ve savunma eğilimlerini güçlendiriyor. (4) Küreselleşme, Roma imparatorluğuna ilişkin anekdot verilerin, İngiltere imparatorluğuna ilişkin ‘‘Gini katsayısı’’ hesaplamalarının gösterdiği gibi gelir dağılımını bozuyor; toplumsal çelişkileri derinleştiriyor. Geçmişte, hegemonyacının zayıflaması, yerel, etnik savunma reflekslerinin güçlenmesi, gelir dağılımındaki bozulmayla birleşerek, küreselleşmeyi bir krize iterek sonunu getirmiş. Salt geçen haftalardaki gazeteleri izleyerek bile, bugün de benzer bir süreç yaşandığına ilişkin bolca veri toplanabilir. Komuta kademesi Olası harekâtın önündeki olumsuzluklardan biri de ağustos ayının ilk haftası toplanması beklenen YAŞ olarak gösteriliyor. YAŞ’ta olağanüstü bir gelişme yaşanmaması durumunda Genelkurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve büyük ölçüde operasyon bölgesinden sorumlu olacağı düşünülen 2. Ordu Komutanlığı makamlarına yeni atamaların yapılması bekleniyor. Bu değişikliklerin öncesinde ve sırasında harekâtın gerçekleştirilmesi olasılığının düşük olduğu belirtiliyor. Baskın tarzı Askeri kaynaklar, harekâtın ne zaman ve nasıl gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin ‘‘baskın tarzında’’ olmasının önemine de dikkat çekiyorlar. Terör örgütü militanlarının her türlü olasılığın kamuoyunda tartışıldığı bir dönemde küçük gruplara ayrılıp araziye dağılacakları ve operasyonun amacına ulaşmayacağı vurgulanıyor. Bu kapsamda Kuzey Irak’taki terör unsurlarına yönelik 3 harekât tarzının uygulanabileceği tartışılıyor. Bunlar, Özel Kuvvetler harekâtı, Hava Kuvvetleri’nin Siyasi irade beklentisi TSK’nin olası operasyon için ‘‘ihtimaliyat planlamaları’’ yaptığı da zaman zaman basına yansıdı. Askeri kaynaklar, 3’LÜ MEKANİZMA İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ŞIRNAK Ankara’dan ABD’ye tavır ? Ankara en son 2005 yılı sonunda üst düzey olarak gerçekleştirilen 3’lü mekanizmaya, ABD ya da Irak’tan üzerinde durulabilir bir teklif gelene kadar katılmayacak. MAHMUT GÜRER PKK mühimmatı ele geçirildi DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Şırnak’ta, PKK’ye götürülmek istenen çok sayıda mühimmat ve patlayıcı ele geçirildi. Şırnak Valiliği’nden yapılan açıklamaya göre, İl Jandarma Komutanlığı’na bağlı birlikler İdil ilçesi kırsalında aramatarama faaliyeti yaparken yol kenarında 46 kilogram 134 gram A4 patlayıcı madde, 5 bin 100 adet 7.62 milimetre çapında Kalaşnikof piyade tüfeği fişeği, 70 adet savunma tipi el bombası gövdesi, 70 adet el bombası fünyesi buldu. Patlayacıların PKK’ye iletileceği belirlenirken olayla ilgili soruşturmanın devam ettiği belirtildi. Kriz, kriz ve kriz Her yerde ‘‘kriz’’ var! Mayıs başından bu yana mali piyasalar çalkalanıyor; bir ‘‘mali kriz’’ (dolar, borsa çöküşü, heç fon iflası vb. liste uzun) beklentisi var. Sonra ‘‘enerji krizi’’: Petrol fiyatları bir yılda yüzde 100 arttı, 6570 dolar aralığına oturdu. Sonra, İsrail’in Lübnan saldırısı fiyatı bir haftada 5 dolar yükselterek 78 doların üzerine çekti. Bloomberg’in Tahran muhabiri, böyle giderse fiyat beklenenden çok önce 8090 dolar düzeyine çıkar diyordu (15/07). ABD ekonomisi de yavaşlıyor. Çin, ekonomisini soğutmaya hazırlanıyor. Dolayısıyla dünya ekonomisinin iki motoru yavaşlarken fiyatların artmaya devam etmesi halinde ideal bir stagflasyon senaryosu, hatta daha derin ‘‘bir şey’’(!) söz konusu. İran’la ‘‘nükleer enerji krizi’’, Kuzey Kore’yle ‘‘füze krizi’’, Ortadoğu’da Irak, Gazze, Lübnan ‘‘krizleri’’ var. Küresel ısınmaya bağlı ekolojik ‘‘kriz’’ de cabası. Dünya Ticaret Örgütü’nün ‘‘krizini’’ de unutmayalım.. The Guardian’dan Martin Jacques’e göre bu bile kendi başına küreselleşmenin sonuna işaret ediyor. DTÖ krizine, Latin Amerika’da, Avrupa’da hatta ABD’de yükselmekte olan ekonomik ulusalcılık refleksini de ekleyebiliriz. ABD ve Çin başta olmak üzere, küreselleşmeden en çok etkilenen bölgelerde, son on yılda Gini katsayısındaki artışlar, gelir dağılımının hızla bozulmakta olduğunu gösterirken (Roach, Global Economic Forum) ekonomistler, bu bozulmanın ABD’de içe dönme eğilimini güçlendirdiğini vurguluyorlar (Mistral, Financial Times, 17/07). Tam bu sırada, Bush yönetiminin başkanın yetkilerini arttıran, vatandaşlık haklarını kısıtlayan, özel yaşam üzerindeki denetimi arttıran uygulamaları (Washington Post 17/07), ABD’de demokrasinin de ‘‘krize’’ girdiğini gösteriyor. Küresel ekonomi ve siyasi ilişkilerde hızlı bir ‘‘çözülme’’ yaşadığımız kesin. ANKARA IrakABDTürkiye’nin katılımıyla gerçekleştirilmesi planlanan ‘‘PKK’ye karşı 3’lü girişim’’de sorun çıktı. Ankara’nın ABD’ye ‘‘İlk önce somut kararları alın ondan sonra masaya otururuz’’ dediği öğrenildi. Dışişleri Bakanlığı kaynakları, ‘‘Somut bir şey sunulmadan masada bulunmanın anlamı yok. Bir şey yapmamak zaman kaybı’’ değerlendirmesini yaptı. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Türkiye Kuzey Irak kaynaklı artan PKK terörüne karşı tavrını ABD ve Irak’la gerçekleştirilmesi planlanan 3’lü toplantılarda da gösterecek. Bu kapsamda Ankara kendisine elle tutulur bir teklif gelmediği sürece bu çalışmaya kapalı olacak. 3’lü toplantılar en son 2005 yılında yapılmış, Ankara ABD’den askeri operasyon düzenlemesini, Irak’taki merkezi hükümetten de terör örgütünün siyasi çalışmalarına son vermelerini istemişti. [email protected] IRAK ADIM ADIM PARÇALANIYOR BİTLİS’TE KORKUNÇ ŞÜPHE Barzani: Uygun zamanda Kürt devleti gerçekleşecek Dış Haberler Servisi Kuzey Irak’taki Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) lideri ve ‘‘Kürdistan Bölge Başkanı’’Mesud Barzani, ‘‘Kürt devletinin uygun bir zamanda gerçekleşeceğini’’ söyledi. ‘‘Kürdistan Bölge Başkanı’’ seçilmesinden sonra ilk kez Irak Cumhurbaşkanı ve Kürdistan Yurtsever Birliği (KYB) lideri Celal Talabani’nin karargâhının bulunduğu Süleymaniye kentine giden Barzani, Kelaçolan kasabasında KYB Genel Sekreteri yardımcısı Noşirvan Mustafa, Kürdistan Bölge Başkanı Yardımcısı Kosret Resul Ali ve diğer KYB’lilerle bir toplantı yaptı. Kürtler’in kendi devletleri olması doğal bir hak olduğunu, bunun ancak uygun bir zamanda gerçekleşebileceğini belirten Barzani, ‘‘Kürdistan Bölge Hükümeti de dış devletlerin desteğini arkasına alacak nitelikte olmalıdır’’ dedi. lrak’ın mezhep ve iç savaşa doğru sürüklendiğini belirten Barzani, ‘‘Biz Kürtler, lrak’ta yaşanan bu gerginliği çözüme kavuşturulmasında kilit rolü oynamalıyız. Irak’taki tüm sorunlar, çoğulcu bir hükümetin oluşturulmasıyla çözüme kavuşturulur’’ diye konuştu. Bölgenin gelecekte büyük ve düzenli bir orduya sahip olacağı mesajı verdi. Öte yandan, Kürdistan Bölge Hükümeti Başbakan Yardımcısı Ömer Fetah’ın 16 helikopter almak için Suudi Arabistan’daki bir şirketle anlaşma imzaladığı bildirildi. Helikopterlerin askeri amaçlı olmadığı kaydedildi. Uzaktan kumandada bir korucunun parmak izi BİTLİS/ANKARA (ANKA) Bitlis merkeze bağlı İçgeçit köyü yakınlarında askeri araç BTR’de 5 askerin şehit, 4’ünün ise yaralanmasına ilişkin yürütülen soruşturmada ilginç gelişmeler yaşandı. Olayın daha önceden yerleştirilen bir mayınla gerçekleşmediği anlaşılırken, patlamanın uzaktan kumandalı bir düzenekle yapıldığı anlaşıldı. Olayla ilgili yapılan soruşturmada en korkunç nokta ise ele geçirilen uzaktan kumanda da bir korucunun parmak izinin çıkması oldu. Geçen hafta Bitlis’in Hizan Gölü yakınlarındaki İçgeçit köyünün kırsalında meydana gelen patlamaya ilk anda, daha önce yerleştirilen bir mayının neden olduğu sanılmıştı. Ancak olay yerinde yapılan incelemede Jandarma yetkilileri, ilginç tespitlere ulaştılar. Askeri araç BTR’nin paramparça olarak 5 askerin şehit, 4’ünün yaralanmasına neden olan kara mayının ekstra olarak C4 patlayıcılarla desteklendiği ve bu yüzden büyük hasar verdiği anlaşıldı. Bu arada çevrede yapılan incelemede ayrıca düzeneğin kablolu uzaktan kumandayla yakın bir tepeden gerçekleştirildiği anlaşıldı. Kontrol cihazını bulan askeri uzmanlar yaptıkları incelemede bir de parmak izine rastladılar. Jandarma Kriminal laboratuvarının yaptığı incelemede, cihazın üzerindeki parmak izinin bir korucuya ait olduğu belirlendi. Parmak izinin bulunduğu korucu ve bazı arkadaşları gözaltına alındı. Hegemonyacı iktidarsız Dünya ekonomisinin tarihi üzerine çalışmaların gösterdiği, imparatorluk politikalarını savunan tarihçilerin (Niall Ferguson) sürekli anımsatmaktan zevk duydukları gibi, kapitalist sistemin istikrarını, ancak (piyasanın gizli eli değil), bir hegemonyacı gücün ‘‘demir yumruğu’’ sağlayabiliyor. III. küreselleşme dalgasına önderlik eden hegemonyacı güç ABD, artık bırakın dünyada, Afganistan ve Irak gibi iki zavallı ülkede bile düzeni sağlayamıyor. Askeri gücüne dayanmaya kalktıkça, zaafları daha çok sergileniyor. Rusya, G8 toplantısının gösterdiği gibi, dünya jeopolitiğinde Batı karşısında güvenle ağırlığını koymaya başlıyor. Çin, artık Afrika’da, Latin Amerika’da kendi ekonomik etki alanını yaratmaya başlayan bir büyük güç. İran gibi bir ülke bölgesel hegemonyaya hevesleniyor. Kuzey Kore korkmadan füze denemesi yapıyor. Bu koşullarda, Washington Post’a göre Bush hükümeti, her yerde patlak veren krizlere müdahale etmek bir yana, sorunların altında eziliyor (06/07). Tevekkeli değil, Dick Chaney, bu yıl yatırım portföyünü bir ekonomik çöküş (çözülme) olasılığına uygun bir biçimde yeniden düzenlemiş (Counterpunch, 05/07). ergin.yildizoglu?gmail.com ‘ABD Irak’a, Irak ABD’ye’ Konuya ilişkin bilgi veren diplomatik kaynaklar da Türkiye’nin bundan önce 3’lü mekanizmanın çalışması için büyük çaba gösterdiğini ancak Irak ve ABD’nin ciddi bir çalışma içine girmediklerini söylediler. Türkiye’nin her çabasında ilk önce ABD’lilerin ‘‘Irak’taki merkezi hükümet ile görüşün dediğini’’, merkezi hükümet yetkililerinden ise ‘‘ABD’liler ile görüşün’’ yanıtını aldıklarını ifade eden kaynaklar, sürecin bu şekilde uzamaması gerektiğini anlattılar. Kaynaklar, ABD’nin ise operasyonel anlamda hiçbir destek sağlamadığını vurguladılar. Sağlıkta güvenlik hizmetlerinin birleştirilmesi, SSK’li ve BağKur’lu hastaların da özel eczanelerden ilaç alabilmesi, devlet hastanelerini kullanabilmesi önemli ve olumlu bir adımdı. Ancak olumlu bazı adımların atılması, sağlık sorunun çözüldüğü anlamına gelmiyordu. Dünyanın dört bir yanında sosyal haklar tırpanlanırken Türkiye’de farklı bir adım atılması çok da kolay değildi. Hükümet, yük olarak düşündüğü sosyal güvenlik harcamalarının daha da arttığını görünce, bu kez bu açıkları yurttaşın sırtına nasıl yükleyebilirim telaşına düştü. Sağlıkta sosyal politikaları yürütmek kolay değildi. Borçlu bir ülke olarak Türkiye’nin IMF’ye verdiği sözler, bütçe açıklarının kapatılması sonuçta yoksulların hayatını zora sokuyordu. Bu konuda en ilginç ve çelişmeli gelişme kolesterol ilaçlarında ortaya çıktı. Kolesterol ilaçları yüksek fiyatları ve kullanım alanının yaygınlığı nedeniyle, tüketim açısından en yüksek gider kalemini oluşturuyor Hastalar Müşteriye Dönüşürken... du. Geçmişte SSK’liler serbest eczaneleri kullanamadıkları ve SSK eczanelerinden ilaca ulaşmak çok zor olduğu için bu ilaçların parasının tamamını ödemek ya da imkânı olmayanlar ilaç kullanmamak yolunu seçiyorlardı. ??? Maliye ve Sağlık Bakanlıkları gider kalemlerinin yükseldiğini görünce, kolesterol ilaçlarında Nasrettin Hoca öykülerini aratmayacak önlemlere başvurdular. 14 Mayıs 2006 tarihli bir genelgeyle kolesterol ilaçlarının verilmesi özel bazı koşullara bağlandı. Buna göre kandaki yağ ölçümlerinden olan LDL değerinin 160’ın üzerinde olması halinde ilaç verilebileceği eczanelere bildirildi. LDL değeri kolesterol hastalarında ilaç kullanıldığı zaman düşüyor. Hasta bu ilacı bırakırsa yağ değeri yeniden yükseliyor ve kolesterol hastası başta kalp sağlığı olmak üzere çeşitli sıkıntılarla yüz yüze geliyor. İlaç alabilmek için kolesterol düzeyinin yüksek olması gerekiyor. Halbuki ilaç kullanan hastanın ölçümleri doğal olarak düşüyor, bu kez de ilaç alma şansını yitiriyor. Alsa düşüyor, düştüğü için ilaç alamıyor. Tam bir kısırdöngü... Bu iniş çıkışlar kaçınılmaz olarak hastanın sağlık dengesini de bozuyor. Aslında Sağlık Bakanlığı’nın bu uygulaması nedeniyle hastalanan bir yurttaş, yarın göreceği büyük zararlar nedeniyle dava bile açabilir. ??? İlaç alanında ilginç bir gelişme ise ilaç ve reklam ilişkisinde yaşanıyor. 1 Aralık 2003 tarihinde çıkarılan bir kanuna göre, reçetesiz satılacak ilaçlara reklam serbestisi getirildi. Bu kanuna bağlı olarak Sağlık Bakanlığı 1 Ağustos 2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yeni bir uygulama başlatıyor. Bu tarihten itibaren reçetesiz satılabilecek ilaçların listesi Bakanlıkça hazırlandı. Listesi çıkarılan bu ilaçlar reçetesiz satılacak, reklamı yapılabilecek ancak bakanlık bu ilaçlar için hastalara ve eczanelere para ödemeyecek. Herkes bu ilaçları kendi kesesinden alacak. Geçmişte parasını devletin ödediği grip ve zayıflama ilaçları, vitaminler, öksürük ilaçları gibi birçok ilaç reçete kapsamından çıkartılıyor. Bu ilaçların reklamının yapılabilmesi, başka sonuçlar da üretebilir. Örneğin reklam maliyetleri otomatikman ilacın fiyatını arttıracak. Bir başka sonuç ise reklamlar yoluyla ihtiyacı aşan aşırı ve bilinçsiz tüketimle yüz yüze gelinecek. ??? İlaçtaki bir başka sorun ise ‘‘Banko üstü ilaç’’ (OTC) adı verilen yeni uygulamayla ortaya çıkacak. ‘‘Banko üstü ilaç’’ listesine dahil edilen ilaçlar, marketlerde, bakkallarda, hatta işporta tezgâhlarında bile satılabilecek. Bu uygulama, bir uzmanlık alanı olan eczacılığı devreden çıkarabilir. Geçmişte eczacıhasta ilişkisi diye bilinen bir gelenek, yerini müşteritezgâhtar ilişkisine çevirebilir. AKP Diyarbakır Milletvekili Prof. Dr. Aziz Akgün, 24 Mayıs 2006 tarihinde bir kanun teklifi verdi. Bu, aslında bütün amacı ortaya koyuyor. Teklif şöyle: ‘‘Eczacılık mesleği mensupları dışında olup da eczane açmak isteyen diğer gerçek ve tüzelkişiler de en az bir sorumlu eczacı istihdam ettiklerini belgelemek suretiyle eczane açabilmelidir.’’ Şimdilik tepkiler nedeniyle geri çekilen bu teklif kabul edilirse, bildiğimiz semt eczacılığı sona erecek, ilaç marketleri dönemi başlayacaktır. Sağlığın ticaret aracı olmasına, hastaların müşteri haline gelmesine yol açacak bir dizi adımla karşı karşıyayız... Güzel Annem, Meğer sana hiç dikkatli bakmamışım, gözlerinin okyanus derinliklerindeki hazineleri görememişim. 2. yıldönümünde, sevgili anneciğim, yüceliğin önünde şükranla, saygıyla eğiliyorum. Biricik kızın Tülin Zanbakoğlu HAYRİYE EKİT 1914 2004 CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle