21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 TEMMUZ 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ ekonomi?cumhuriyet.com.tr Küçük ve orta boy işletmelere destek için kurulan Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı ilk meyvesini verdi 13 EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Y enilikçi KOBİ’lere çıkış yolu ? TOBB önderliğinde, Halk Bankası, KOSGEB ve 16 ticaret ve sanayi odasının ortaklığıyla kurulan KOBİ AŞ, Butech firmasına yüzde 45 oranında ortak oldu. Ekonomi Servisi Yenilikçi ve vizyon sahibi küçük ve ortaboy işletmelerin (KOBİ) finansman ihtiyacını gidermek amacıyla, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) önderliğinde, Halk Bankası, KOSGEB ve 16 ticaret ve sanayi odasının ortaklığıyla kurulan KOBİ Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı ilk meyvesini verdi. Bu çerçevede KOBİ AŞ ile Bursa’da kurulu Butech firması arasında ilk ortaklık anlaşması dün imzalandı. Anlaşmaya göre KOBİ AŞ, Türkiye’de üretim yapan Tofaş, Renault, Bosch gibi önemli firmaların yurtdışından ithal ettikleri bazı önemli makine ve ekipmanları yurtiçinde üretebilen Butech’in yüzde 45’lik hissesini, 900 bin dolar karşılığında satın alarak ortak oldu. Sağlanacak finansmanla, öncelikle şirketin kapasite arttırımı için gerekli olan ilave makine ekipman yatırımlarının yapılması ve işletme sermayesi ihtiyaçlarının giderilmesi hedefleniyor. TOBB merkezinde gerçekleştirilen imza töreninde konuşan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ‘‘Yapılan değerlendirmeler ve titiz çalışmalar sonucunda, Bursa’da, başta otomotiv sektörü olmak üzere, tüm sektörlere, mühendislik tasarımı ve üretimi yapan, bir teknoloji firması olan Butech Makine ve Sanayi şirketiyle ortaklık yapılması kararı alındı’’ dedi. Y enilikçi KOBİ’lere finansman desteği sağlamayı amaçlayan projede ilk imza, Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun tanıklığında, TOBB Yönetim Kurulu üyesi İlhan Parseker (sağda) ve Butech Yönetim Kurulu Başkanı Namık Kemal Memiş arasında imzalandı. Dalgalanmanın Reel Ekonomiye Etkileri Ne Olabilir? Birçok araştırmacı aynı soruyu sormakta: Mayıs ayında finans piyasalarında başgösteren ‘‘dalgalanma’’, reel ekonomiyi nasıl etkileyecektir? Özellikle Merkez Bankası’nın para piyasalarına ‘‘daraltıcı’’ biçimde müdahale etmesinin ardından milli gelir, işsizlik, kamu maliyesi, ihracatithalat gibi makroekonomik dengeleri nasıl gerçekleşecektir? Bu soruların cevabı, esasen Bağımsız Sosyal Bilimciler grubunun 2006 Raporu’nda yer alan genel denge analizine dayalı makroekonomik modelleme çalışmasında ayrıntılı olarak incelenmiştir. (*) Ben de panelist olarak katılmış bulunduğum ve Vakıf2000 tarafından 18 Nisan tarihinde düzenlenen ‘‘2006 Yılı Başında Türkiye Ekonomisi’’ konulu konferansta bu soruları dile getirme fırsatı bulmuş idim. Sözü geçen makroekonomik analizde, Türkiye’de sermaye girişlerine bağımlılığın boyutlarını vurgulamak için şu basit senaryoyu gündeme getirmekteyiz: Sermaye girişleri tekrardan 2003 düzeyine geri dönerse ve bu olgu reel faiz yükünü de 2003 düzeyine yükseltirse bu şokun etkileri neler olabilir? Dikkat edilirse burada sorulan soru, sermaye hareketlerinin eksiye dönerek çıkış haline dönüşmesi değil, sadece giriş hızında 2003 düzeyine geri dönüş’ün etkileridir. Yani 2001 ya da 1994 krizi ölçeğinde ‘‘spektaküler’’ bir sermaye kaçışı yerine, ekonominin ‘‘normal’’ boyutlarda cari açık verdiği son yıl olan 2003 koşullarının 2006 sonrasına taşınması durumu araştırılmaktadır. ??? Model çözümleri bu tür bir senaryo altında cari işlemler açığının milli gelire oran olarak yüzde 3’e (2003’teki düzeye) gerileyeceğini öngörmektedir. Dış açıktaki bu tür bir daralma ile birlikte reel faiz oranının 2003 düzeyine çıkması durumunda, milli gelirin reel büyüme hızı gerilemekte ve 2010 itibarıyla eksi değerlere dönüşmektedir. Yavaşlayan sermaye girişleri hem ithalatı hem de sermayenin fiyatını yükseltir ise milli gelirin artış hızının sürdürülmesi imkânsız hale gelmektedir. Dolayısıyla ekonominin sermaye girişlerinde sürekli bir artışa ihtiyacı olduğu ortadadır. Ulusal ekonominin bu şekilde sermaye hareketlerine bağımlı hale gelmesi, uzun dönemli ve istikrarlı büyüme önündeki en büyük engel olarak gözükmektedir. Düşen büyüme temposu işsizliğin yeni bir sıçrama göstermesine neden olmakta ve 2010 yılına değin işsizlik oranının yüzde 16’nın üzerine çıkacağı hesaplanmaktadır. Düşen reel gelir ve artan faiz yükü ise nihai olarak kamu dengelerini bozmakta ve borçlanma gereğini yükseltmektedir. Bunun sonucunda da iç borç stokunda hızlı bir artış gözlenmektedir. Faiz oranındaki yükselmeyle birlikte kamunun artan fon ihtiyacı, ekonomideki yatırım temposunu da yavaşlatmakta ve uzun süreli bir durgunluk kaçınılmaz hale gelmektedir. Modelin teknik cebirsel çözümleri altında gözlediğimiz bütün bu olumsuz gelişmeler, sermaye hareketlerinde aslında bir çöküşten ziyade sadece bir yavaşlama yaşanması durumunda dahi olası bir reel faiz artışı ile birlikte ekonomideki dengelerin şiddetle sarsılabileceğini vurgulamaktadır. ??? BSB’nin 2006 Raporu’ndan en son şu alıntıları aktarmak istiyorum: “Burada son bir adım olarak, bu değerlendirmeleri son on beş yıldan bu yana daima gündemde olan finansal krizlere ilişkin tartışmalara taşırsak şu vurguyu çok açık olarak yapmamız gerekmektedir: Türkiye ekonomisinin kısa dönemli geleceği, uluslararası finans kapitale teslim edilmiştir. Bu durum, ekonomiyi sistematik olarak kırılganlaştırmıştır; potansiyel krizlere yatkın hale getirmiştir. BSB, haklı çıkmanın keyfini sürmek için bir kriz beklentisi içinde veya ‘‘piyasa aktörlerini krizlere karşı uyarmak’’ peşinde değildir. Tarihsel deneyimlerden biliyoruz ki, krizler, her yerde halkı çaresizliğe sürükler; emekçileri örgütsüzleştirir; ortaklaşa direnme ve mücadele gücünü yok eder; siyasetten uzaklaştırır. Türkiye’nin yakın geçmişindeki tüm krizler, karanlık, faşizan, köktendinci ideolojilerin yeşermesinin ideal ortamlarını oluşturmuşlardır.” BSB’nin bu çerçeve içindeki saptama ve çözümlemeleri, böyle bir senaryoyu gündeme getirebilecek süreçleri ortaya koymak ve ülkeyi daha da karanlık sonuçlara sürükleyebilecek kriz ortamlarının patlak vermesine karşı emekçilerin dikkatini çekme çabasını ifade etmektedir. Bkz. ‘‘IMF Gözetiminde On Uzun Yıl, 19982008: Farklı Hükümetler, Tek Siyaset’’ Haziran 2006, Ankara, http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org. D E S T E K P R O J E L E R İ N A S I L Ç A L I Ş I Y O R ? dan kuruldu. Hızlı bir büyüme göstererek dikkati çekti. Dünyanın küçük bir pazar haline geldiğini belirten yönetim kurulu başkanı Memiş, makine imalat sektörünün 14 milyar dolar ithalat, 4 milyar dolar ihracat yaptığına işaret ederek bu rakamın 20 milyar dolar seviyesine çıkması gerektiği kanısında olduğunu dile getirdi. KOBİ AŞ, 1.5 yıl önce TOBB öncülüğünde kuruldu. Halen elinde olan 26 milyon YTL ’lik bir kaynağa sahip. KOBİ AŞ, yenilikçi, ama finansman güçlüğü çeken firmaları seçiyor, yenilikçi projelere ortak olarak finansman sağlıyor. Ortaklıkta, azınlık hissesini tercih ediyor. En geç 5 yıl içinde de hisselerini ya ana ortağa, ya üçüncü bir kişiye satmayı ya da halka arzı hedefliyor. KOBİ AŞ’ye bugüne kadar yaklaşık 320 proje başvurusu yapıldı. Bunlardan 280’i son bir yıl içinde, 200’ü de son 6 ayda gerçekleştirildi. Bu 320 projeden yaklaşık 25’i, uygun bulunarak değerlendirmeye alındı. İlk sözleşmeye konu olan Butech, 6 yıl önce, Namık Kemal Memiş tarafın Re/Max: Emlak sektörü yeniden hareketlenir Satışı yapılanlarda ihale iptali yok, sözleşme imzalanmalı Sonbahar umudu Ekonomi Servisi Re/Max Türkiye Bölge Direktörü Murat Goldştayn, gayrimenkul fiyatlarında yüzde 10 civarında düşüş olduğunu belirterek ‘‘Eylülden sonra sektör biraz daha hareketli olacak, fiyatlarda belki düşüş yavaşlayacak, gayrimenkul satış sayısı artacak’’ dedi. Bu yıl 900 binin üzerinde gayrimenkul satışı olacağı tahmininde bulunan Goldştayn sektörün kriz yıllarında bile yıllık 900 bin adedin altına düşmeyen istikrarlı bir yapıya sahip olduğunu kaydetti. Goldştayn, şu anda hemen hemen hiç konut kredisi verilmediğine işaret ederek ‘‘Şu anda konut kredisiyle bir şey yapılmıyor. İnsanlar başvurmak istemiyor, bankalar da kararsız, uzatıyor. Var olan konutlar el değiştirmeye devam ediyor’’ diye konuştu. TOKİ konut alanları uyardı çimento ithalatında ANKARA (AA) İnşa? Aylık ihale sayısını yüzde 5060 gümrük vergilerinin düat maliyetlerindeki artış düşüren idare, demir ithalatında ve piyasalardaki belirsiz gümrük vergilerinin indirilmesini istedi. şürülmesi için Dış TicaMüsteşarlığı’na lik nedeniyle 16 ihaleyi Demir çelik üreticileri buna karşı çıktı. ret (DTM) resmen başvuriptal eden Toplu Konut İdaresi (TOKİ), ‘‘halka satışı tamamlanan ko duğu belirtiliyor. Demir Çelik Üreticileri Derneği (DÇÜD) nutların ihalelerinin iptal edilmediği’’ konuGenel Sekreteri Veysel Yayan ise şunları söysunda hak sahiplerini uyardı. TOKİ yetkilileri, satışı ilan edilip, hak sa ledi: ‘‘Gümrük vergisi düşürülürse, sadece hipleri belirlenen konutlara ilişkin herhangi Rusya ve Ukrayna’dan kalitesiz demir gelebibir değişiklik olmadığını belirtirken, hak sa lir. Günü kurtarmaya yönelik bir yaklaşımla hiplerinin hak kaybına uğramaması için, mut (ucuz olsun da nasıl olursa olsun) denemez. laka randevu verilen zamanda sözleşme im Türkiye’de inşaat demiri üretiminde bir fazzalaması gerektiğini söyledi. lalık var ve kalite çok yüksek. 17 milyon ton Diğer taraftan TOKİ’nin, inşaat maliyetle üretimin 9.5 milyon tonu iç piyasaya veriliyor. rinin düşürülmesi amacıyla, inşaat demiri ve Gümrük vergisi indirimi yapılmamalı.’’ ‘‘TERÖRLE MÜCADELE YASASI’’NIN YÜZSÜZLÜĞÜNE, YÜZÜ HEP ÖZGÜRLÜKLER VE İNSAN HAKLARINA DÖNÜK YÜZLERCE HUKUKÇU HAYIR DİYOR, VETO EDİYORUZ Toplumsal problemleri yasaklar ve cezalarla bastırmakta ısrar eden iktidarın baskı odakları TMY’yi meclisten geçirdiler. Başta ana muhalefet partisi olmak üzere meclisteki tüm partiler ve suskun kalan kurumlar bu diktatörlük yasasına ortak oldular. Bu yasa hak arama özgürlüğüne, düşünceyi açıklama özgürlüğüne, basın özgürlüğüne bir saldırı yasasıdır. Bu yasa halkların hak eşitliğine saldırı yasasıdır. Bu yasa toplumu robotlaştırma, bireyleri kullaştırma yasasıdır. Bu yasa sürekli olağanüstü hal, kalıcı sıkıyönetim yasasıdır. Bu yasa toplumu hak ve özgürlüklerden tecrit etme yasasıdır. Biz aşağıda imzaları bulunan yüzlerce hukukçu TMY’yi VETO ediyor, hukuka saygının gereği olarak kendisi de bir hukukçu olan Cumhurbaşkanı’nı da bu darbe yasasını VETO etmeye çağırıyoruz. Av. A.Hakim KAYA, Av. Abdulbaki BOĞA, Av. Abdurrahim DOĞAN, Av. Adnan CİHANGİR, Av. Ahmet KIRIM, Av. Akın ATALAY, Av. Akif KARAPINAR, Av. Ali Aba TALİPOĞLU, Av. Ali Hadi EMRE, Av. Ali ÖZER, Av. Asya ÜLKER, Av. Ayşegül TOPUZ, Av. Ayşenur DEMİRKÖK, Av. Bahri Bayram BELEN, Av. Baran DOĞAN, Av. Battal ARAYICI, Av. Bedii YARAYICI, Av. Beraat BAYRAKTAR, Av. Beyhan ÖZDEMİR, Av. Binali BULUT, Av. Burhan TİMTİK, Av. Bülent GÜRBÜZ, Av. Bülent KURT, Av. Bülent UTKU, Av. Cahit ÖZDEMİR, Av. Celal HARAS, Av. Cemal YÜCEL, Av. Devrim TAŞ , Av. Doğan GÜR, Av. Ebru TİMTİK, Av. Emel BİÇER, Av. Ercan KANAR, Av. Erdal ÇANAKÇI, Av. Erdal DOĞAN, Av. Eren KESKİN, Av. Erkan ALBAYRAK, Av. Fatmagül YOLCU, Av. Fazıl Ahmet TAMER, Av. Filiz KERESTECİOĞLU, Av. Fuat SÖYLEMEZ, Av. Güçlü SEVİMLİ, Av. Gül ALTAY, Av. Güler AKKAYA, Av. Gülizar TUNCER, Av. Gülseren GÜNAY, Av. Gülseren YOLERİ, Av. Günay DAĞ, Av. H. Hülya DAVACI, Av. Hakan KARADAĞ, Av. Hale Dilek TOSUN, Av. Halis YILDIRIM, Av. Hasan Kemal ELBAN, Av. Hasip KAPLAN, Av. Hatice Gülümser UĞURLU, Av. Haydar AKGÜL, Av. Haydar SIĞINAK, Av. Haydar YALÇINOĞLU, Av. Hayriye ASRAĞ, Av. Hüseyin ÇALIŞCI, Av. Hüseyin UÇAN, Av. Hüsniye KARAKUŞ, Av. İbrahim BİLMEZ, Av. İbrahim CANTEPE, Av. İbrahim GÜRLEYEN, Av. İbrahim İNCE, Av. İlhami SAYAN, Av. İsa ÖZTÜRK, Av. Kamber SOYPAK, Av. Kamil Tekin SÜREK, Av. Keleş ÖZTÜRK, Av. Kemal AYTAÇ, Av. M.Taner AVŞAR, Av. Mahmut TAŞÇI, Av. Mebuse TEKAY, Av. Mehmet Ali KIRDÖK, Av. Mehmet Emin ADIYAMAN, Av. Mehmet Emin ALBAYRAK, Av. Mehmet OVAYOLU, Av. Meral HANBAYAT, Av. Meriç EYÜBOĞLU, Av. Metin FiLORİNALI, Av. Metin ÖZDEMİR, Av. Mihriban KIRDÖK, Av. Murat ÇELİK, Av. Mustafa ERASLAN, Av. Müge OVAYOLU, Av. Mükrime TEPE, Av. Naci BİNAY, Av. Naciye DEMİR, Av. Nermin KAPLAN, Av. Nermin SELÇUK, Av. Neslihan CANPOLAT, Av. Niyazi BULGAN, Av. Oktay KÖK, Av. Olcay TANAR, Av. Osman AKTAŞ, Av. Oya ASLAN, Av. Öner KORKMAZ, Av. Sait TANRIVERDİ, Av. Selda YILMAZ, Av. Selim BİÇER, Av. Sema SÖNMEZ, Av. Several ÇELİK, Av. Sibel ESER, Av. Songül ÇALIK, Av. Suat EREN, Av. Şafak YILDIZ , Av. Şahadettin YAŞAR, Av. Şeref TURGUT, Av. Şükriye ERDEN, Av. Tahsin AYÇIK, Av. Tamer ÖZKAN, Av. Taylan TANAY, Av. Tonguç ASLAN , Av. Tora PEKİN, Av. Turgay KAYA, Av. Türkan DEMİR, Av. Türkan KURTULMAZ, Av. Ulaş ÇAM, Av. Ümit SİSLİGÜN, Av. Ümit YAVUZ, Av. Veysi ESKİ, Av. Volkan GÜLTEKİN, Av. Yahya NEDİM, Av. Yasemin BAŞARA, Av. Yeşinil YEŞİLYURT, Av. Yılmaz DOĞAN, Av. Yücel CEYRAN, Av. Zerrin DURALI, Av. Zeynel POLAT, Av. Zeynep AYTEMUR Doğuş Otomotiv, Mısır’da doğrudan bayilik yapacak Ekonomi Servisi Doğuş Otomotiv Servis ve Ticaret AŞ, Mısır’da doğrudan bayilik yapacak. Doğuş Otomotiv’den borsaya gönderilen açıklamada, Volkswagen marka ticari araçların Mısır’da ithalat, dağıtım ve satış sonrası hizmetlerinin doğrudan bayilik yetkisiyle sağlanması konusunda Volkswagen Nutzfahrzeuge firması tarafından imzalanarak gönderilen niyet mektubunun, şirket tarafından imzalanmasına karar verildiği bildirildi. Açıklamaya göre, şirket Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar ve Volkswagen Ticari Araç Genel Müdürü Vedat Uygun’a niyet mektubunu imzalamaları konusunda yetki verildi. B İLGİ TOPLUMUNA DOĞRU / ÖZLEM YÜZAK [email protected] Güney Koreli Samsung firması aslında bir aile şirketi. Bizim Koç Grubu ile hemen hemen aynı dönemde kurulmuş. Zaten her iki ülke de, yani Türkiye ve Güney Kore kalkınma hamlesine aynı dönemde başlamışlar. Samsung, iyi kötü faaliyetini sürdürürken patlak veren ve uzun yıllar süren savaş, şirketin tüm varlıklarını neredeyse eritmiş. Savaş sonrasında sıfırdan başlamışlar işe. Bundan 1213 yıl kadar önce Samsung ortaya çıkıp ‘‘Japon eletronik devi Sony ile rakip olacağız’’ dediğinde kimse bu Koreli küçük şirketi ciddiye almamıştı. Öyle bir başardı ki bugün Sony, Samsung ile rekabet etmeye çalışıyor. Samsung’un yalnızca elektronik kısmının cirosu 40 milyar dolar. Samsung ile ilgili bir ayrıntı da, risk alma konusundaki cesareti ile ilgili. 1997 Asya mali krizinin tam ortasında Samsung Electronics adeta finansal intihar anlamına gelebilecek bir eylemin içine girer. Şirket milyarlarca doları ekipmana ve ArGe harcamalarına ayırarak çip hafızası ve elekronik tüketimde bir üst ligin rekabet ortamına atlar. Bir Türk Şirketi, Sony ile Rakip Olabilir mi? DRAM çiplerini sıradanlıktan alarak çok değerli bir meta heline getirir, böylece tüketici elektroniği ve mobil pazarda pek çok ürünü art arda piyasaya çıkarır. DRAM işine soyunma kararı alındığında Samsung şirketi risk alabilecek durumda değildir. Bunun üzerine riski, şirketin sahibi olan Lee ailesi üstlenir ve yarım milyar doları kendi varlıklarından çıkarır ve ortaya koyar... Aile böyle bir riski hiç de üstlenmeyebilirdi, gidip İsviçre ya da başka bir yerde paraları yiyip, servetini istediği şekilde güle oynaya harcayabilirdi, yapmadı... ‘‘Ülke geleceği için önemli bir işe soyunuyorum, devlet yardım etsin’’ de demedi... dislik ve Teknoloji Yönetimi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Dündar Kocaoğlu ile birlikte aradık. Geçen haftaki yazıda Kocaoğlu’ndan ve İstanbul’da düzenlediği Uluslararası Teknoloji Yönetimi Konferansı’ndan (PICMET) bahsetmiştik. Dün ise kendisi ile uzun uzun sohbet etme imkânımız oldu. Kocaoğlu her şeyi devletten beklemek doğru değil, tabii devletin desteği ve yönlendirmesi olacak ama iş dünyasının da alması gereken riskler var diyor ve şirketlerin kendi endüstrilerinin ve teknolojilerinin geliştirilmesinde öncü rol oynaması gerektiğini söylüyor. Bunun gerçekleştirilmesi için en elverişli ortamın ise koruma duvarlarının yüksek olduğu dönemler olduğunu vurguluyor. Bizim, gümrük duvarlarının yüksek olduğu dönemi hiç de iyi değerlendiremediğimiz aşikâr. Birçok alanda montaj sanayii ötesine gidemedik. Tekstilde iddialı olduğumuzu söyledik orada bile pamuğun Neden böyle davrandı? Neden ve nasıl Koreli şirketler Türk şirketleri ile aynı ligde başlayıp hızla üst basamaklara çıktı ve dünya markaları yarattılar? Bu soruların yanıtını ABD Portland Üniversitesi Mühen rafine edilmesinden tutun, makineye kadar teknolojiyi üretemeyip ithal ettiğimiz için maliyetleri kurtaramadık ve çöktük. İSO’nun her yıl açıkladığı en büyük 500 şirketin kârlarının son birkaç yıla kadar önemli bir kısmının faiz gelirlerinden elde edildiğini unutmayalım. Yatırıma, araştırmageliştirmeye yönelmek yerine tercihimiz rantiye olmuş. Bugün dünya, bırakın teknoloji üretmeyi, teknolojiyi nasıl yöneteceğini konuşup tartışıyor. Ve bu tartışmalardan biri de burnumuzun dibinde İstanbul’da yapılıyor. 40 ülkeden 500’ü aşkın katılımcının içinde Türk şirketlerinin ilgisi parmakla sayılacak kadar az. Hadi buna katılım ücretli, o yüzden diyelim. (Türkiye’den katılacak olanlar için ciddi indirimler olsa da) Peki ya bundan birkaç gün önce TUSSİDE tarafından düzenlenen ve yine teknoloji yönetiminin masaya yatırıldığı üstelik ücretsiz panele çok az şirketin katılmasına ne demeli? Belli ki daha teknoloji çağına girememiş Türkiye için teknoloji yönetimine kafa yormak hâlâ lüks.... CUMHURİYET 13 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle