25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
29 HAZİRAN 2006 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Tübi Işık İşgüden: ‘‘Hadisli, fıkıhlı toplantıdan sonra TÜBİTAK, Türkiye Birleşik İslam Tevsir Araştırmaları Kurumu olmuştur herhalde.’’ Ya ğ m u r E k i m ABD, Irak’tan çekilecekmiş... ‘‘Bıraktığı ucube demokrasiyi kim çekecek!’’ DANIŞTAY İdari Dava Daireleri Kurulu, Cargill AŞ’nin Bursa Orhangazi’de mısır işleme tesislerinin bulunduğu alanı ‘‘özel endüstri bölgesi’’ ilan eden Bakanlar Kurulu kararını durduran Danıştay 10. Dairesi’ne karşı Başbakanlık’ın ve Cargill’in itirazını oybirliğiyle reddetti. Ne ilginç değil mi? Halk, hukuk mücadelesi vererek yaşadığı çevreyi korumaya çalışırken Başbakanlık ve yabancı bir şirket aynı safta birleşmiş! Danıştay 10. Dairesi, şimdi Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmesine ilişkin davayı esastan görüşecek. Son gelişmeler üzerine Erol Çiçek, bir hukukçu gözüyle bakın ne diyor: ‘‘Şimdiye kadar kesinleşmiş dört mahkeme kararı bulunmaktadır. Bir dava da Avrupa İnsan DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Hukuk Hakları Mahkemesi’nde sürmektedir. Fabrikanın bulunduğu bölgenin, özel endüstri bölgesi olarak ilan edilmesiyle ilgili Bakanlar Kurulu kararının yürütmesi de Danıştay tarafından durdurulmuştur. İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 28/2. maddesi gereğince tesisin yapımının durdurulması ve kapatılması gerekirken bugüne dek Cargill, üretime ve çevreyi kirletmeye devam etmiş, yeraltı su kaynaklarını da tüketmiştir. Tesisin hukuka aykırı eylemleri halen ve artarak sürmektedir. İmar Yasası gereğince ‘kaçak yapı’ haline gelen tesisin yıkılması gerekmektedir. Kararın 30 gün içinde uygulanmamış olmasıyla suç işlenmiş olmaktadır. İdarenin görevi, kararları uygulamaktır! Oysa, aradan geçen aylara karşın idare ısrarla Eski siyasetçilere yeni ad: Eskimeyen siyasetçiler! Git Kemal Öncü: ‘‘Tayyip Erdoğan, kızının ‘Bir gününü de bize ayır baba’ dediğini anlatırken ağlamış. Al kızını da git o zaman!’’ yargı kararlarını uygulamamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil eden idarelerin yargı kararlarını uygulamaması, hukuk devletine, hukuka ve dolayısıyla adalete olan inancı sarsmaktadır. Yargı kararları halk adına alınan kararlardır. Ancak, yargı kararının uygulanmaması vatandaşın devletine olan inancını sarsmakta ve hukuka duyduğu inancını yitirmesine yol açmaktadır. Bütün bunların herkes tarafından bilinmesine rağmen, Cargill yetkilileri ‘mağdur’ ve ‘masum’ görüntüsü sergileyerek gerçekleri çarpıtmaktır. Basının önünde Türk yargısına güveniyoruz diyenler; kesinleşmiş mahkeme kararlarına niye uymamaktadır? Futbol maçlarında hakemlere tepki göstermekten başka demokratik tepkisi olmayan halkımızın da çevresinde olan bitene dikkat etmesi gerekmektedir.’’ ‘Türkiye’nin Ekonomik Krizi’ Çöküş başladı ve önlenemiyor!.. Son 3.5 yıllık dönemde çizilen ‘‘sanal pembe tablonun’’ aslında nasıl bir ‘‘yalandolan’’ kumpası olduğu açıkça ortaya çıktı. Daha üç gün önce ‘‘Piyasalarla oynamayın, yoksa ben yapacağımı bilirim’’ diye tehditler savuran Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, sonunda yapacağını yaptı: Yabancı yatırımcıya stopaj vergisini yüzde 0’a indirdi!.. Buna karşılık yerli yatırımcıya stopaj yüzde 10 olarak devam etti!.. Hükümetin her yaptığında ‘‘boncuk arayan’’ güzide medyamızda bile bu durum şöyle yorumlandı: Kapitülasyonlar hortladı!.. Haklılardı tabii!.. Aslında olan biten o kadar basitti ki, Türkiye’yi soydurarak birkaç yıldır başarılı yönetim görüntüsü verenler, iş çığırından çıkınca ‘‘soyduğum yeter’’ diye gitmek isteyen yabancılara, ‘‘Aman gitme, bizi bırakma, bağışla!’’ diye yalvarıyorlardı. İşin özeti buydu... Ama yine yetmedi!.. Pazar günü Para Politikası Kurulu’nu toplayıp faizleri 2.25 puan arttırdılar, yine olmadı. Bu kez yıllardır ‘‘serbest’’ diye caka sattıkları kura doğrudan müdahale edip milyar dolarlık döviz sattılar, yine başaramadılar. Merkez Bankası’nın itibarını da beş paralık ettiler... Türk halkını da yüzde otuza varan bir yoksulluğa daha ittiler!.. ??? Peki, daha düne dek yaşanan ‘‘pembe tablo’’ nasıl oldu da bu kadar kısa sürede ‘‘kâbusa’’ dönüşüverdi?.. Çok basit; sıcak paraya bağımlı hale getirilen Türkiye ekonomisi yabancının elinde oyuncak edildi de onun için!.. Birkaç gündür Selim Somçağ’ın, ‘‘Türkiye’nin Ekonomik Krizi’’ kitabını döne döne, altını çizerek okuyorum. Bu yurtsever iktisatçı, Türkiye’nin nasıl köleleştirildiğini herkesin kolaylıkla kavrayabileceği şekilde anlatıyor. 1989 yılında Özal’ın Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nu değiştirmesiyle birlikte sıcak para devrinin başladığını anlatan Somçağ şöyle devam ediyor: Sıcak para uyuşturucu ve keyif verici maddeler gibidir. Yani ilk anları keyiflidir. Sıcak para girişi sayesinde ülkenin ithalat kapasitesi artar. Dış ticaret de serbestleşir. Hele bir de Merkez Bankası sıcak paranın kurları geriletmesine izin verirse ithal mallar hem bollaşır, hem de fiyatları düşer. Halk, bu hovardalığın faturasını bir zaman sonra işsiz kalarak, yoksullaşarak, döviz ve bankacılık krizlerinde parasını kaptıracağından habersiz, halinden memnun ve kendisine bu refahı sağlayan liderine müteşekkirdir. Fakat ülkenin ihracat ve turizm geliri, ülkeye akan ithal malların ancak bir kısmını karşılayabilmekte, dolayısıyla ekonomide dış ticaret açığı artmakta, bu da cari açık denen döviz açığını büyütmektedir. Cari açık ise sıcak parayla, yani ülkeden her an çıkabilecek kısa vadeli yabancı sermaye ile finanse edilmektedir. Ve sonunda saadet zinciri kopar. Başkasının parasıyla mutluluk bitiverir. Gözünüzü açtığınızda ülkenizin sömürgeleşmiş olduğunu görürsünüz. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi!.. Somçağ’ın kitabını her yurtsever okumalı. Somçağ, yaşadığımız krizlerin perde arkasıyla birlikte bunalımdan çıkış yolunu da gayet açık ve net bir şekilde anlatıyor: Milli Kalkınmacı Ekonomi Politikası... SESSİZ SEDASIZ (!) Mehmet Ali Bey, kızını evlendirdi KIBRIS’TA oturan Mehmet Ali Bey’in Londra’da okuyan kızı Zeynep, bir gün telefon edip ‘‘Baba ben Faslı bir gence âşık oldum. Evleneceğiz’’ diyor ve uçağa atlayıp erkek arkadaşıyla geliyor. Mehmet Ali Bey, havaalanına bir araba gönderiyor. Fakat Mehmet Ali Bey’in kızını ve müstakbel damadını karşılayan ‘‘ekip’’ genç çifti neredeyse kimse görmesin diye ‘‘paketleyip’’ eve getiriyor. Evde ‘‘paket’’ açıldığında Mehmet Ali Bey’i ve karısını hoş bir sürpriz bekliyor. Zengin Faslı Müslüman müstakbel damat; siyah, simsiyah Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Fal Enver Tuna: ‘‘Papatya falı açsak mı acaba? Değişti, değişmedi, değişti, değişmedi!’’ Hayal Gülhan Elmas: ‘‘Özgür, eşit ve demokratik bir ülkede bir arada yaşamayı savunmak. İran’daki komünistler de mollalar için böyle düşünüyordu bir zamanlar...’’ derili. Mehmet Ali Bey ve karısı iki gencin aşkını saygıyla, renk farkını olgunlukla karşılıyor. Hemen düğün hazırlıklarına başlanıyor. Mehmet Ali Bey, kızını evlendiriyor. İki gencin renk farkı, Mehmet Ali Bey’in dost çevresinde asla konu edilmiyor ve herkes gençlerin aşkını konuşuyor. Ne var ki Mehmet Ali Bey, sadece çok ama çok yakın çevresinden bir iki kişiyle dertleşirken şöyle diyor: ‘‘Bana en çok ne dokundu biliyor musunuz? Kızımın bulduğu adamın ismi Rauf’’ Öküz altında buzağı aranır, hormonlu demokrasilerde! Ermeni Belge Sahteciliği ve Hukuk TÜRKKAYA ATAÖV Kimi Ermeni yazarlar, Batı parlamentolarının şu sıralardaki tavırlarını ‘‘24 Nisan hareketliliği... İnkârı suç sayan yasa önerisi şimdilik ertelendi... Türkiye sanık kürsüsünde...’’ gibi sekiz sütun üstüne birinci safya başlıklarıyla öne sürmeyi yeğlediler. ‘‘Soykırım’’ görüşünü eleştirenlerin ya da ona karşı belge çıkaranların yabancı parlamentoların yasalarıyla ödeyemeyecekleri tazminata boğulmaları ve ayrıca el topraklarında uzun süreliğine demir parmaklıkların arkasına konmaları, bu çevreleri besbelli ki pek memnun edecek. Demokrasinin klasik tanımlarını şimdilik bir yana koyalım. Ben bunun belli başlı Batı kentlerinde nasıl rafa konduğunun, ta Türklerin kiralık tetikçilerin kurşunlarıyla nasıl öldürüldüklerinin ve bana da kimi kapıların, yaklaşık son otuz yıldır, şaşırtıcı biçimde art arda nasıl kapandığının canlı tanığıyım. Ancak bu yazıda, yüzeysel bakıldığında ufak görünen ama gerçekte geçerli bir hukuk sorununa dikkatleri çekmek istiyorum. Bu gazetede 2529 Nisan 2006 tarihleri arasında ‘‘Ermeni Belge Sahtekârlıkları’’ başlığı altında ve her gün birer sayfa seri yazı yayımladım. Onun üç katı yakında kitap olarak yayımlanacak. Gönderme yaptığım düzmece belgeler Avrupa, Amerika ve Asya anakaralarının birtakım ülkelerinde yıllardır yayımlanıyor. Bizim görüşlerimizin yasaklanmak istendiği bir ortamda düzmece belgeler yayılmasıyla ilgili önemli bir hukuk noktasını akla getirmem fazla sayılmamalı. Lütfen, dikkat edelim: Belge sahtekârlığı hukuk açısından ve hukuka dayalı devlet anlayışında suçtur. ‘‘Ermeniler yaparsa suç sayılmaz’’ diye de bir şey söylenemez. Örneğin, bilenin de bilmeyenin de değer vermekte kusur etmediği Amerikan ve Britanya hukukuna göre, bir yazıyı, belgeyi, sanat yapıtını ya da benzeri gereçleri değiştiren ya da gerçekdışı olarak uyduran kişiler, bu ülkelerin yasaları açısından, açıkça suç işlemişlerdir. Bu yasaları yorumlayan ve gene Batı kaynaklı güvenilir hukuk sözcüklerine göre, başkasına bu yoldan zarar veren, onlara karşı önyargıyı geliştiren ve haklarını çiğneyen düzmeciliği yalnız yapanlar değil, onu sanki gerçekmiş gibi söyleyen ve yayanlar da suçludurlar. İşin içinde yanıltma, aldatma ve kandırma amacı varsa, sahteciliği yapan, ileten, dolaştıran ve yaygınlaştıranların tümü suçtan ve cezadan paylarına düşeni alırlar. Eski İngiliz ‘‘ahkâmı umumiyesinde’’ ceza gören sahtecilik suçları, ilk başlarda yalnız kralın mührü ve parasıyla sınırlıydı. 1562’de parlamento yasası durumuna geldi. 1830’da yeni bir yasayla geniş kapsama kavuştu. ABD’de geleneksel ‘‘ahkâmı umumiye’’ bugün de var. Ek olarak da kimi birlikteş (federe) devletlerde yasalar ve para ile hapsi öngören ceza maddeleri. Kimi Ermeni görüşlerinin içinde bol keseden belge sahteciliği yadsınamaz ölçüde var. Bunlar dün de bugün de sözünü yukarıda ettiğim ülkelerin açık yasalarına karşın söyleniyor ve yayımlanıyor. Düzmece belgeleri saptayarak onların anlayabileceği dillerde de yayımladık. Hiç değilse ben yayımladım. Örneğin, geçen yılın nisan ayında Los Angeles’taki üniversitede duvar afişi olarak kullanılan ve Mustafa Kemal’in ayakları dibindeki dörtbeş köpek yavrusunu kaldırıp yerine bir çocuk cesedi koyan fotoğraf, Amerika’daki yasaları çiğnemenin kapsamına girer. Kısaca ‘‘Andonyan belgeleri’’ denen atmasyonların geçersizliğini İngilizler de 1920’lerden bu yana bilirler. 1871 tarihli bir yağlıboyanın 1915 olaylarının fotoğrafı diye yutturulduğunu da az söylemedik. Kimse yasal bir girişimde bulunmayacak mı? Bunları yapanlar ‘‘sanık kürsüsüne’’ hiç oturmayacaklar mı? ‘‘Ertelenme’’ bir yana, parmağını bile oynatan çıkmayacak mı? Bu ‘‘hareketsizlik’’ kimseyi rahatsız etmiyor mu? Örneğin, görevlilerimizi? Ya da, izin verirlerse, yazarlığa ve demokrasiye soyunmuş kimi Ermeni yurttaşlarımızı? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Üç denizin senfonisi: Arykanda!.. Siz hiç Likya tanrıçaları ile yan yana, yerel ezgilerle evrensel müziğin görkemli birleşmesini izlediniz mi?. Ben izledim!. Pazar gecesi Finike’den 35 kilometre içerde ve bin metre yükseklikteki antik Likya kenti Arykanda’nın hınca hınç dolu 2000 yıllık tiyatrosunda, 23 ülke müzisyeninden oluşan, Tekfen Filarmoni Orkestrası’nın muhteşem repertuvarını izlerken yanı başımda Likyalı tanrıçaların ‘‘Binlerce yıldır niçin yalnız bıraktınız bizleri’’ diye yakındıklarını duyar gibi oldum... Kime sonsuz teşekkürlerimi bildirmeliyim acaba? 37 yılını harcayıp bu görkemli kenti bizlere sunan arkeolog Prof Dr. Cevdet Bayburtluoğlu’na mı? Akıl almaz zorlu bir organizasyonu başaran, bizi Arykanda’yla buluşturan arkeolog Beyhan Şekerci’ye mi? O görkemli orkestranın yaratıcısı, Tekfen Vakfı Başkanı Nihat Gökyiğit’e mi, sponsorluğu üstlenen Doğuş Grubu’na mı? Yoksa hem sponsorluk katkısı yapıp hem de engin bir konukseverlik gösteren muhteşem ‘‘Presa di Finica’’ oteline mi?. Hepsini yürekten alkışlıyorum... e posta: umitzileli?gmail.com ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hayatepik?mynet.com Nesin Vakfı’nda 412 yaş grubu çocuklarla yatılı olarak ilgilenebilecek bakıcılar aranıyor. Başvuru için faks: 0 212 783 60 50 Email: nesinvakfi?tnn.net Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin yayınladığı günlük sivil toplum gazetesi tarafsız haberleri, ilginç röportajları, araştırmaları, köşe yazıları ve ülke sorunlarını yansıtan raporlarıyla 10 yıldır okurlarıyla el ele... Tel: 0 212 511 94 94 Abone: 0 212 513 83 00 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Konserve 1 zehirlenmesi. 2/ Rubidyum 2 elementinin 3 simgesi... Diyarbakır yöre 4 sine özgü bir 5 tür hamur tatlı 6 sı. 3/ Dil devriminin ilk yılla 7 rında ‘‘beledi 8 ye’’ anlamında 9 kullanılan söz1 2 3 4 5 6 7 8 9 cük... Duyuru. 4/ ‘‘Lopa’’ da denilen bir ba 1 H A R Ş A N E E lık... Küçük erkek kar 2 A T A R OMA N deş. 5/ Kayak... Bir gı 3 R U M B A E D E da maddesi... Tıpta en 4 B S A B I R Z gelişmiş görüntüleme 5 İ L E T İ Ş İ M tekniğinin kısa yazılı 6 Y A S K I L I R şı. 6/ Sert ve fazla kı7 E N S A Ğ S U zarmayan bir domates 8 E P E A D I M türü. 7/ Polonya’nın ÖN E R İ para birimi... ‘‘İrlanda 9 İ T İ Cumhuriyet Ordusu’’. 8/ Kuzu sesi... Hile, düzen. 9/ Bahçelerde yazın oturulmak için kafes biçiminde yapılan süslü çardak. BİZİM GAZETE YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Özellikle uykudayken diş gıcırdatma. 2/ Huni biçiminde çukur yer... İzmir’in Tire ve Ödemiş ilçelerine özgü bir tür bilye oyunu. 3/ Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması. 4/ Ordu’nun bir ilçesi... Maddenin, kimyasal bir tepkimeye girebilen en küçük parçası. 5/ Lütesyum elementinin simgesi... Düzey. 6/ Oylumlu... Uzaklık işareti... Tümör. 7/ Kilime benzer, renkli ve motifli uzun yolluk... Hatay yöresinde incirden yapılan rakıya verilen ad. 8/ Asya’da bir ülke. 9/ Bir tür yabanmersini... Tanrıtanımaz. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle