21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 HAZİRAN 2006 PAZARTESİ 4 HABERLER Binler kardeşlik için buluştu İstanbul Haber Servisi ÖDP tarafından düzenlenen ‘‘Bir arada yaşamı savunalım’’ mitinginde, ‘‘Eşit, özgür ve demokratik bir Türkiye’’ istemlerini dile getiren binlerce kişi Kadıköy’de buluştu. Siyami Ersek Hastanesi önünde toplanan katılımcılar ‘‘Eşit, özgür, demokratik bir Türkiye’de bir arada yaşamı savunalım’’ pankartı açarak buradan Kadıköy İskele Meydanı’na kadar sloganlar eşliğinde yürüdü. Birçok sendika ve sivil toplum örgütünün de destek verdiği mitingde konuşan ÖDP Genel Başkanı Hayri Kozanoğlu, farklılıkların, demokrasiyi besleyen bir unsur olduğunu belirterek “Bir arada yaşamın, 12 Eylül gibi baskıyla, zulümle, insanları ideolojilerinden, fikirlerinden, örgütlerinden vazgeçmeye zorlayarak değil, daha eşit, daha demokratik, daha özgürlükçü bir Türkiye’de gerçekleşeceğine inanıyoruz’’ dedi. Kozanoğlu, devletin tüm din, inanç ve mezheplere eşit mesafede durması beklentisinde olduklarını belirterek ‘‘Sergileri basan, konferanslara yumurta yağdıran, mahkemelerde terör estiren, ibadethaneler önünde yaygara koparan şovenist saldırgan eğilimlerin, bir arada yaşama kültürüne en büyük zararı verdiğini görmeye çağırıyoruz’’ diye konuştu. Miting sırasında geçen yıl yaşamını yitiren ‘‘Karadeniz’in asi çocuğu’’ Kazım Koyuncu da anıldı. Mitinge katılanlar, konuşmaların ardından Yeni Türkü müzik grubunun verdiği konserle coştular. 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Yaşamı Değiştirmek (mi?)... Yaşamla Değişmek (mi?)... Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ‘‘26 Haziran İşkenceye Karşı Mücadele ve İşkence Görenlerle Dayanışma Günü’’ nedeniyle Terörle Mücadele Yasa tasarısını protesto etti. TİHV üyeleri teknelerle İstanbul Boğazı’nda ‘‘İşkencesiz bir dünya’’ pankartı açtı. TİHV İstanbul Temsilcisi Dr. Şükran İrençin, ‘‘19902005 yılları arasında TİHV’ye 10 bin 449 kişi başvurmuş’’ dedi. TMY protestosu Mustafa Karaduman, Malatya’nın Pötürge kazasının bir köyünden yoksul bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’a geliyor. Dişiyle tırnağıyla çabalayarak zengin bir işadamı haline geliyor. Mustafa Karaduman ‘‘Tekbir Giyim’’in patronu. Tekbir Giyim, örtünme modasının öncüsü. Karaduman bu alandaki ihtiyacı görmüş ve yatırımını bu alana yaparak öngörülü bir işadamı olduğunu kanıtlamış. Tesettür modasını yaygınlaştıran bir işadamı tabii ki muhafazakâr birisi olacaktır. Bunda şaşılacak bir şey yok. Mustafa Karaduman’la Sabah gazetesinin Pazar ilavesinde İrem Barutçu ilginç bir söyleşi gerçekleştirmiş. Merakla okudum. Söyleşinin başlığı dikkatimi çekti: ‘‘İslam zinaya karşı dört evlilik vermiş.’’ ??? Mustafa Karaduman, İrem Barutçu’nun ‘‘Her fırsatta Kuran’ın emirle Tesettür Modasının Öncüsü... rini tartışmaksızın kabul etmek gerektiğini vurguluyorsunuz. Peki bu dört eş meselesine nasıl bakıyorsunuz’’ sorusuna şu karşılığı veriyor: ‘‘İslamın dışındaki tüm sistemlerde, bir tek kadına nikâh vardır. Gayrimeşru hayat sonuna kadar açılmıştır. Özür dileyerek söylüyorum, ‘kerhane’, ‘umumhane’ diye adlandırılan oteller tesis edilmiştir ve bu kadınlara yüzlerce erkek gitmekte, sınırsız zina yapılmaktadır! İslamda ise gayrimeşru olan bu sistem yasaklanmış, haram kılınmıştır. Bunun karşısına, metot olarak dört eşlilik verilmiştir. Tüm sistemler sonuna kadar gayrimeşru ilişkiyi açarken İslam dört eş ile buna sınır getirmiştir. ...Dört evliliğe karşı olmam mümkün değil, çünkü helaldir. Ancak Türkiye’nin şartları olduğunu da kabul ediyorum...’’ İrem Barutçu’nun bir sorusu da şöyle: ‘‘İkinci eş isteseniz eşiniz ne der?’’ Karaduman’ın cevabı şöyle: ‘‘Türkiye koşullarında kabul etmez. İslam ülkelerinde, bir adam ikinci, üçüncü kez evlenebiliyor. Düğün hazırlıklarını eşiyle birlikte yapıyor. Orada kültür o!..’’ ??? Tekbir’in patronu Karaduman, buna benzer daha birçok şey söylüyor. Belli ki Türkiye’deki uygulamadan ve kültürden memnun değil. Yani kendisi ikinci bir eşe ve daha fazlasına yalnızca Kuran’ın emri olduğu için değil, erkek karakterine daha uygun olduğu için olumlu bakıyor. Eşi kendisiyle birlikte, ikinci ve üçüncü bir eşe ‘‘evet’’ dese çok mutlu olacak. ‘‘İslam ülkelerinde bu böyle’’ diyor... Ne demek ‘‘İslam ülkesi!’’ Herhalde İslami kurallara göre yönetilen ülkeleri kastediyor. Oradaki sistemi çok beğeniyor. Mustafa Karaduman’ın söylediklerinden çok çeşitli sonuçlar çıkarabiliriz. Mustafa Karaduman gibi erkeklerin, yani İslamcıların Türkiye’nin sistemine egemen olması halinde dört evlilik bu ülkenin sistemi içine girecektir. Kadınların, İslamcı hareketten korkması haklı değil mi? Örtünmeye zorlanmak, dört karılı adamların eşi olmaya zorlanmak kabul edilebilir bir şey mi? İlginç olan şey ise Mustafa Karaduman’ın eşinin de böyle bir sisteme razı olmadığı. Yani eşi onun ikinci bir evlilik yapmasına izin vermiyor. Karaduman’ın eşini tanımıyorum, eminim ki dini bütün bir Müslümandır ve tesettürlüdür. Buna rağmen Karadu man’ın ‘‘çokkarılılık’’ ideolojisine yeşil ışık yakmıyor. Karaduman da buna çok üzülüyor. ??? Türkiye’nin diğer İslam ülkelerinden farkı da bu söyleşi ile bir kez daha vurgulanıyor. Kadınlar her şeye rağmen önemli kazanımlar elde ettiler. Karaduman’ın eşi bile kazanılmış bu hakkı kullanıyor. Çok da iyi ediyor. İslamcılık, esas olarak bir erkek ideolojisi olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin modernleşme atılımları ve çağdaşlaşma tarihi en çok kadınlar için ve tabii eşitliğin gerekli olduğuna inanan erkekler için büyük bir anlam taşıyor. İslamcı hareketin yumuşak karnı kadın meselesi. Modern ve özgürlükçü olduğunu söyleyen İslamcıların Mustafa Karaduman’ın sözlerini nasıl değerlendirdiğini doğrusu merak ediyorum. Beğeniyorlar mı? Yaşamla aramızda hiç bitmeyen bir etkileşim var. Biz yaşamı değiştirmeye çalışırız. Yaşam da bizi değiştirmeye çalışır. Yaşamı istediğimiz gibi değiştiremezsek ‘‘mutsuz’’ oluruz. Yaşam bizi gerektiği gibi değiştiremezse ‘‘uyumsuz’’ görünürüz. Eğitim, çalışma, para kazanma, dostlar edinme, kitap okuma, film izleme, politik görüş kazanma gibi çabalarımızın hepsi de ‘‘yaşamı değiştirme’’ uğraşıdır. Çevreden etkilenme, yeni görüşler kazanma, bakış açımızın değişmesi, politik görüşlerimizin değişimi gibi tutumlar da ‘‘yaşamın bizi değiştirdiği’’ göstergeler. Bizim eksenli davranışımız ve yaşamı değiştirme çabalarımız kimi kez ‘‘tutuculuk, değişimi algılayamama, uyum sağlayamama’’ olarak görünür. Biz de eksenli davranışımızın yaşamı değiştirmediğini düşünüp çabalarımızın boşuna olduğu duygusuyla umutsuzluğa düşeriz. Ama, eksen değiştirip yeniliklere uyum sağlayanların içinde de ‘‘kişiliksiz uydumcu’’ olduğuna ilişkin kuşku sürüp gider. Bu iç oyucu kuşkuyu da uyum sağlamanın kazançlarıyla avutmaya çalışırlar. Oysa gerçek, çoğu kez ikisinin karşılıklı etkileşimi ile belirlenir. Ne bütünüyle yaşamı biz değiştiririz. Ne de yaşam bütünüyle bizi değiştirir. Önemli olan ‘‘yaşamı yönetebilmek’’tir. ‘‘Yaşam yönetimi’’ yeni bir kavram. Kazanılması gereken donanımın en önemlisi. En üst düzeydeki beceri. Bilginin, bilincin, donanımın, becerinin, ustalığın büyük bir ‘‘iş ve güç birliği’’. ‘‘Yaşam yönetimi’’, kişinin gerçek gücünü bildiği, hedeflerini seçtiği, kendi yapabilecekleri ile yapması gerekenleri doğru yerde, doğru zamanda buluşturduğu büyük bir özyönetim ustalığı. Kendisiyle çevre koşulları arasında doğru stratejiyi belirlediği planlama gücü. Teslim almadan ve teslim olmadan buluşmayı başardığı değişim. Kendisine seçtiği ekseni sorgulamayı başaran bir eleştirel bakış açısı. Doğru ekseni kaybetmeyen bir uzgörüşe sahip olma. İnsanı, dünyayı, yaşamı, başarıyı, başarısızlığı doğru algılayan bir bilince sahip olma. Ne olduğunu, ne olmadığını bilme. Ne olacağını, ne olmayacağını doğru kestirme. Ustaca bir öngörü. Olmak istediğine yönelen kararlı bir irade. Bu kararlı iradeyi sürdürecek azim ve sebat. Yaşamın iniş çıkışlarına göğüs gerecek bir dayanıklılık. ‘‘Yaşam yönetimi’’, bütün bunların olumlu bir bütünleşmesi. Ağlamak yerine düşünmek. Sızlanmak yerine silkinmek. Yakınmak yerine yapıcılık. Beklemek yerine harekete geçmek. Yarının yerine bugünü koymak. ‘‘Belki’’nin yerine ‘‘kesinlikle’’yi getirmek. ‘‘Kim’’ diye soracağına ‘‘ben’’ diyebilmek. ‘‘Yaşam yönetimi’’ni başarmak. Yaşamı biz mi değiştiririz? Yaşam mı bizi değiştirir? Yönetebilirsek, yaşamı biz değiştiririz. Yönetemezsek, yaşam bizi önüne katar ve sürükler. Belki de öğrenmemiz ve öğretmemiz gereken en önemli şey budur. email: erdalatak?gmail.com erdalatak?superonline.com www.erdalatabek.com TTB’DE SEÇİM SONUÇLANDI Gürsoy yeniden başkan seçildi ? Türk Tabipleri Birliği 54. Büyük Kongresi’nin sonunda yapılan ve 451 üyenin oy kullandığı seçimi Gürsoy başkanlığındaki Etkin Demokratik TTB Grubu kazandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türk Tabipleri Birliği (TTB) 54. Büyük Kongresi dün sona erdi. Seçimi Gençay Gürsoy başkanlığındaki ‘‘Etkin Demokratik TTB Grubu’’ kazandı. TTB, 4 yıllık aradan sonra düzenlediği olağan büyük kongresinin ikinci gününde 09.0017.00 saatleri arasında yeni Gençay Gürsoy. yönetimini belirlemek üzere sandık başına gitti. Kongre, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Morfoloji Binası Abdülkadir Noyan Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi. Birliğe bağlı toplam 56 odadan 451 üye, dün saat 18.00’e kadar oy kullandı. Seçimi Gençay Gürsoy başkanlığındaki ‘‘Etkin Demokratik TTB Grubu’’ 220 oy alarak kazandı. Prof. Dr. Suat Çağlayan önderliğindeki ‘‘Ulusal Hekim Dayanışması Grubu’’ ise 181 oy aldı. Gençay Gürsoy başkanlığındaki ‘‘Etkin Demokratik TTB Grubu’’nun yönetim organları şu isimlerden oluşuyor: Merkez Konseyi: Sinan Adıyaman (Ankara), Altan Ayaz (Ankara), Muharrem Baytemur (Ankara), Hülya Biriken (Ankara), Ali Çerkezoğlu (İstanbul), Gençay Gürsoy (İstanbul), Necdet İpekyüz (Diyarbakır), Erkan Kapaklı (İstanbul), Orhan Odabaşı (Ankara), İskender Sayek (Ankara), Mustafa Vatansever (İzmir). CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle