22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA 6 AVRUPA GÜRAY ÖZ Kim cumhurbaşkanı olmalı? B aşbakan Sayın Erdoğan, Makedonya dönüşünde uçakta cumhurbaşkanı seçimi ile ilgili gazeteciler tarafından sorulan soruya verdiği yanıtla, seçilecek cumhurbaşkanının tarifini yapmıştır. Bu tarife göre “seçilecek kişinin barışa, sevgiye, birliğe, dostluğa zemin hazırlayacak, bu zemini iyi koordine edecek, lider özellikli bir insan olması” gerektiğini söylemiştir. Bu açıklamadan sonra, yazılı ve görsel medyada, Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için kendisini işaret ettiği yorumları yapılarak, kimileri uygun, kimileri ise laik Cumhuriyet açısından sıkıntı yaratacağı konusunda düşüncelerini açıklamışlardır. Laik Cumhuriyet açısından sıkıntı yaratır diyenlerin bu görüşüne katılmakla birlikte, Başbakan’ın aday olarak kendisini işaret ettiği konusunda her iki grubun düşüncesine de katılmıyorum. Katılmama gerekçemi, tarifte belirtilen kriterleri masaya yatırıp irdelemesini yaparak açıklamaya çalışacağım. Seçilecek kişinin: 1. Barışçı olması; Başbakan olarak ülkenin her alanında sorumlu olan Sayın Erdoğan, iktidara geldiği günden beri cumhurbaşkanı, TSK, YÖK, yargı, TÜBİTAK, TÜSİAD sıkıntısını anlatmak isteyen her yurttaş ve kendisi gibi düşünmeyen partilileri ile kavgalıdır. Bu kritere uymadığı için geçiyorum. 2. Sevgi göstermesi; Sayın Başbakan sıkmabaş ve imam okullarından başka kimseye fazla sevgi beslememektedir. Derdini anlatan çiftçiyi “Ananı da al git...” diye azarlayan, parasını din bezirgâncılarına kaptıran yurttaşları “Parayı yatırırken bana mı sordun” diye paylayan, bu yurttaşların sözcülüğünü yapan yurttaşa “Getirin o sehtakârı” diyen, Selanik’teki anı defterine kendisini Ata’ya şikâyet eden yurttaş hakkında dava açan biri, bu kritere de uymamaktadır. Onun için bunu da geçiyorum. 3. Birlik ve beraberlik; Ülkenin sorunlarını çözmek için TBMM’de bulunan muhalefetle hiçbir konuda diyalog kurmayan, bu ülkenin birlik çimentosu laik Cumhuriyet iken “Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor. Yani bu millet istedikten sonra, tabii ki elden gidecek yahu!” diyen, devletin tüm kurumlarına imamları yerleştirerek belli bir düşünceye sahip insanları kayırarak kadrolaşan birinin bu kritere de uyması düşünülemez. Geçiyorum. 4. Dostluğa zemin hazırlamak ve bu zemini koordine etmek; Sayın Başbakan’ın yakın çevresinin dışında kimse ile fazla dostane ilişkiler içinde olduğu söylenemez. Yakın çevresine o kadar önem verir ki, danışmanı Cüneyd Zapsu’nun Amerika’da kendisi için kullandığı ağır ifadelere karşın, dostluk gereği bir şey yapmadığını herkes biliyor. Bu konuşmayı başka bir yurttaş yapsaydı mahkemelerde sürünürdü. Fazlaca irdelemeden, Sayın Başbakan’ın bu kritere de uygun olmadığı ayan beyan bilindiğinden, bunu da geçiyorum. 5. Bence en önemlisi olan son kriter, yani Liderlik; Cumhurbaşkanı olacak birinin liderlik vasfını taşıması çok önemlidir. Gündüz AKGÜL Soros’un Haber Değeri Dünyanın sayılı borsa spekülatörlerinden, âleme nizam vermeye meraklı parababası, yeşil, turuncu ve çeşitli renklerden darbelerin finansörü George Soros Türkiye’ye geldi. Kürrei arzın çeşitli ülkelerine yayılmış teşkilatlarından delegeleri İstanbul’da Arkeoloji Müzesi’nde topladı. Hükümet erkânından iki değerli bakanın ve İstanbul’un güzide evlatlarının da katıldığı bir akşam yemeği verdi. Toplantı kalabalık ve renkliydi. Üst düzeyde, patron, yorumcu, başyazar vb. düzeyinde saygın kişilerin katıldıklarını da biliyoruz ama... Basına kapalıydı toplantı. ??? Bu nedenle de 17 Haziran akşamı verilen yemek ve Soros’la ilgili haberler basında yer almadı. Konuyla ilgili haber yalnızca NTV’nin sabah haberlerinde ve Cumhuriyet gazetesindeydi. Peki ama basın bu ünlü şahsiyetin, Türkiye’ye gelişi aylar öncesinde duyulmuş, geldiği haber alınmış, tüm dünyadaki Açık Toplum Ağı’nın temsilcilerinin İstanbul’da toplanacağı öğrenilmiş iken, neden bu haberden geri durdu ki? Yoksa haber değeri yok mu, bu rejimler değiştiren, ‘‘Silahla iş halletmek iyidir, ama parayla bu işler daha iyi yapılabilir’’ diyen, her gelişi gidişi haber olan Soros’un? Böyle önemli kişiler yalnızca basın toplantısı yaptıkları, haber olmaya izin verdikleri zaman mı haber olurlar? Daha sonra, toplantı Cumhuriyet’te yer aldıktan sonra, izin çıktı. Gazetelerde utangaç haberler, katılanların saygın kişiler olduğunu vurgulayan yorumlar yer almaya başladı. İki gün sonra ise kaçınılmaz olarak kamuoyu önüne çıkmak gerekti. Ama hiç kimse bu toplantının, yemeğin neden ‘‘off the record’’ yapıldığını merak etmedi. ??? Gizliliğin nedeni, toplantının gündeminde aranabilir. Açık Toplum Enstitüsü’nün Danışmanı TESEV Başkanı Can Paker’in NTV muhabirine ayaküstü anlattığına ve gazetemize söylediğine göre toplantı, kapalı değil, Açık Toplum Enstitüsü’nün dünya çapında dört beş yılda bir yapılan toplantılarındanmış. Hedefi, enstitünün dünya çapında çalışan insanlarını bir araya getirmek, çeşitli ülkelerde karşılaşılan zorluklar ve onlarla nasıl baş edildiğini tartışmakmış. Nasıl baş edildiğini biz biliyoruz. Paranın gücüyle baş ediliyor. Soros silahın gücüne büyük değer verir, ama onun esas silahı paradır. Paranın nasıl kullanıldığını ve nelere kadir olduğunu ise çok renkli ‘‘devrimler’’ göstermiş, kanıtlamıştır. Şöyle der Soros: ‘‘ABD’nin seçmiş olduğu yol, son derecede başarılı olmuştur: Hem ekonomik hem de askeri açıdan hâkim bir konum sahibi olmanın keyfini çıkarıyoruz. En doğal eğilim ve en az pürüz yaratacak olanı piyasa köktenciliğine ve jeopolitik köktenciliğe devam etmek olacaktır.’’ Geçtiğimiz günlerde Fransa’da ‘‘içerden bilgi’’ ile borsada kazandığı milyonlar nedeniyle mahkum olan bu kökten piyasacı spekülatör, AB ülkelerini her ne kadar budanmış bile olsa ‘‘sosyal devlet’’ uygulamaları nedeniyle eleştirmekten de geri kalmamaktadır: ‘‘AB, aynı şekilde sağlıklı bir hukuk sistemi ve ticarette bizimki kadar uygun değildir. İşe alımlar ve işten çıkarmalar üzerine var olan kısıtlamalardan dolayı iş piyasaları katıdır ve bunun dışında da bir sürü başka denetleme vardır.’’ Soros denetlenmekten hoşlanmaz. Başı bozuk piyasalardan, kapalı toplantılardan ve paranın gücüyle harekete geçirilmiş yığınlardan hoşlanır. Kendisine ‘‘demokrasi mücahidi’’ havası vermesine aldırmayın, sabıkası Fransız mahkemelerinden tescilli borsacıdır. Ama ne yapsa haberdir. Eğer gazete yöneticileri basına kapalı Soros toplantısının haber değeri taşımadığına inanmışsa... Sonradan övgü dolu yorumlarla yetiniyorlarsa... Doğrusunu isterseniz, bu da başlı başına haberdir. eposta: guray.oz?cumhuriyet.com.tr Türkiye’nin AB serüveni T oplum olarak şimdiye kadar olayları hep seyrettik, seyretmeye de devam ediyoruz. Döviz kurlarına bakınca zenginleşen, vitrinlere bakınca iyi giyinen, televizyonda oynayanları seyredince eğlenen, gazete bilgileriyle sağlığına kavuşan vs. yapıya sahibiz. O kadar duygusalızdır ki; dilencilerimiz zengindir. Gülenle güler, ağlayanla ağlarız. Eski Türk filmleriyle sevmeyi, zengin olmayı öğrendik. Nüfusumuzun büyük bir kısmı hâlâ aklı ve bilimi hiç kabul edemedi. Gerçek sanata ve sanatçımıza da değer vermediğimizden, sanatçı geçinenlerle idare ediyoruz. Hiç bitmeyen bir tiyatromuz var. 1. Perde; Türkiye Batı. 2. Perde; ABDTürkiye, 3. Perde; IMFDünya BankasıTürkiye, 4. Perde; AETTürkiye, 5. Perde; ABTürkiye. Kopya filmler gibi senaryo aynı. Salon aynı. Değişen sadece teknoji ve figüranlar. Muammer ÖZKOCA Ayrımcılık neden? Ü lkemizde artık tahammül edilmesi çok güç olaylarla karşı karşıyayız ve artık sizin önderliğinizde toplum olarak birtakım olaylara tepkimizi göstermeliyiz. Sizin önderliğinizde diyorum çünkü takip ettiğim kadarıyla diğer basın organları insanlarımızın gözlerine perde çekmekten başka bir şey yapmıyorlar ve bu perdenin arkasında birtakım organlar amaç edindikleri hedeflere gözlerimizin önünde adım adım ilerliyorlar. Dini çoğunluğun Müslüman olduğu bir toplumda insanları can damarlarından etkilemeye çalışıyorlar (hatta etkiliyorlar). Özünde eşitlik, birlikberaberlik ve kardeşlik olan dinimizi kullanarak insanları birbirlerine düşürüyorlar. Eğer Müslümanlık kardeşlikse ayrımcılık neden? Onur KOBAŞ Sosyal sorumluluk projelerinde özverili çalışmaları ile tanınan Arama Kurtarma Derneği (AKUT) Kurucu Üyesi ve Başkanı Nasuh Mahruki, Işık Üniversitesi öğrencileri ile yardımseverlik ve hayırseverlik üzerine bir söyleşi yaptı. AKUT’un deprem dışı konularda da çalışmaları olduğunu belirten Nasuh Mahruki, ‘‘Haftada birden fazla arama kurtarma çalışması yapıyoruz. Yılda ortalama 83 kişinin kurtarılmasında görev alıyoruz. 912 yaş çocukları için sosyal sorumluluk projeleri üretiyoruz. Yaşarken de yaşamdan sonra da yaşatıyoruz adlı organ bağışı kampanyamız var’’ dedi. Mahruki, 550 gönüllü ile Türkiye’nin 10 noktasında çalışmalarını yürüten AKUT’un ‘‘2930’’ numaraya gönderilen mesajlar ile gönüllülerin desteğine ihtiyacı olduğunu vurguladı. Mahruki, dağcılık sporu ilgili ise öğrencilere öncelikle motivasyonun önemli olduğuna dikkat çekti. Öğrenciler sosyal sorumluluk projelerinde neler yapabileceklerine yönelik Mahruki’ye merak ettikleri soruları yönelttiler. ‘‘Bir Dağcının Güncesi’’, ‘‘Everest’te ilk Türk’’ ‘‘Yeryüzü Güncesi’’ adlı kitapları ile bilinen Nasuh Mahruki, 19921994 yılları arasında, Sovyet Asya’nın en yüksek beş dağına tırmanarak, Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından verilen ‘‘Kar Leoparı’’ unvanını alan dağcıdan biri oldu. Mahruki aynı zamanda, birçok sivil toplum örgütünün başkan, yönetici ve üyesi. (İstanbul Haber Servisi EMEL KILIÇ) ‘Sosyal sorumluluk projelerini önemsiyoruz’ İlerleme raporu iyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı Almanya Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nce 23 Nisan’da Niederkassel Selimiye Camii’nde düzenlenen, Atatürk resminin unutulduğu törende yeşil şalvar, beyaz türbanlı kız çocuklarına diyanet görevlisi eşliğinde ilahiler okutulduğunu, İstanbul Belediyesi’nin, Göztepe Parkı’ndan sonra, Fındıkzade’de Hazine’ye ait, yakınında üç cami bulunan 1200 m2’lik alana cami yaptırma çalışmaları sürdürdüğünü,Balıkesir İl Tarım Müdürlüğü’nün hijyen şartlarına uymadığı gerekçesi ile aldığı, ancak mahkemece durdurulan “Domuz Çiftliği” kapatma kararına karşın çiftliğe baskın düzenleyerek çok sayıda “yenmesi haram” hayvanı kestirip kireç çukurlarına gömdürdüğünü, 17 Mayıs Çarşamba günü, Danıştay 2. Dairesi Başkanı ile üyelerine yapılan saldırının üstünden dört saat geçmeden Emine Erdoğan ve AKP’li kimi bakanların eşlerinin katıldığı, Siirtliler Dayanışma Vakfı’nın (SİDAV) bayanlar çayında halay çektiklerini...Ilımlı İslam yolunda “anlamlı” ve “kanlı” eylemler!Bunlar sadece birkaç örnek. Bütün bunlar ortada iken, Deniz Baykal’ın “Cumhuriyet için birleşme” çağrısını tartışmak “abesle iştigal etmekten” başka bir şey olamaz diye düşünüyoruz.Yarın çok geç olacak. İran’da yaşananları unutmayalım ve “Cumhuriyet için birleşelim”. Aysel Sıtkı ERGÜNEY D Karanlığın üzerine yürümek A Kaybedecek zaman yok “ E L E Ş T İ R İ Tehlikenin farkında mısınız? çok sevdiğim bir sloganınız oldu. Ancak tehlikenin bu kadar büyüdüğü bir dönemde insanların sizi daha çok okuyabilmesi, doğru fikirlere ve haberlere ulaşabilmesi için, Cumhuriyet gazetemizin internet erişimin ücretsiz olması gerektiğini düşünüyorum. Düşmanını tanımak gerek düşüncesiyle tüm farklı fikirlerdeki gazeteleri okuyorum imkân buldukça. Farklı gazeteler için en çok internet erişimini kullanıyorum; ama gazetemi para vererek satın almaya devam ediyorum. Ancak çevremde gözlemlediğim insanların gazete okumak için artık çok daha sıklıkla interneti kullanmakta olduğu. Sizden ricamı tekrarlamak istiyorum; bu dönemde size daha çok okurun ulaşması için internet erişiminizi ücretsiz yapmanız. Tehlikenin farkındayız ama daha çok kişinin farkında olmasını istiyoruz. Kamil KONYALI Enise SÖNMEZ CUMHURİYET 06 K KOŞULLAR klı hür, vicdanı hür, alnı açık, başı açık ülkemin aydın insanları. Ben, ilkokuldaki öğretmenlerimi özellikle yaşadığımız şu son yıllarda çok sık anıyorum. Onların her biri, bir Atatürk’tü biz öğrencilerin gözünde. Cumhuriyete gözü gibi bakan, ona canı gönülden inanan, aydın beyinlere sahip, açık başlı, açık alınlıydılar. Bütün dünyaya haykırır gibi, inançlı, dürüst, Cumhuriyete ve devrimlere inanan güvenli, mert duruşları vardı. Işıklar içinde yatsınlar. Ben dört torun sahibi bir ev hanımıyım şimdi. Cumhuriyetle gelen devrimlerimize inanan, güvenen laik Cumhuriyetimizin aydın insanlarına sesleniyorum. Takıyyeye, yalanlara, zorbalığa, yasadışı davranışlara, Cumhuriyetin kazanımlarına karşı olan her şeye ve herkese aydınlık düşüncelerinizin olanca gücüyle karşı çıkın. Kaybedecek zamanımız yok. Bizi küresel kültürümüzün gittikçe artan miktarlarda yakıt ve bakım gerektiren devasa bir makineye dönüştürdüğü bir noktaya getirdiler. O kadar ki sonunda etrafındaki her şeyi tüketmiş ve artık kendi kendini yutmaktan başka çaresi kalmamış olan bir makine.” Bu sözleri gazetemizin yüz akı eklerinden Strateji’nin 98. sayısında “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabının tanıtım yazısından; vidaları gevşemiş dünyamızdaki yozlaşmanın özünü çok güzel özetlediği için alıntılamak istedim. Devasa boyutlarda büyüyen tedirgin edici gerçeklere, ülkemizi kara yeşil ipliklerden örülü içi dalaverelerle, şarlatanlıklarla dolu, çatlaklarından pis kokuların geldiği, soğuk rüzgârların estiği bir çadıra sığdırmaya çalışanların karşısına tek bir yumruk olarak çıkamayışımız, yukarıdaki alıntıda sözü edilen birer makineye dönüştürüldüğümüzün göstergesi midir; yoksa bireyciliğin uçurumundaki ÇIKIŞSIZLIK mı egemen olmuş benliğimize? Bugün ülkesini seven ve kaygılanan kişilerin her türlü küçük hesaplardan arınma zamanıdır. Tüm partilerin onaylayabilecekleri bir kişinin başkanlığında seçime dek bir birliktelik kurulamaz mı? “Küçük olsun benim olsun” sevdasından, şu vartayı atlatmak adına dahi vazgeçilemez mi? Sivil toplum örgütleri, cumhuriyet ve kazanımlarını yitirmekten endişe duyan herkes, partilere baskı yapmanın yollarını aramalıdır. Yarın çok geç olabilir. Cumhurbaşkanımızın desteklediği, Genelkurmay Başkanımızın “devam edin” dediği Danıştay baskını sonucu yaşanan tepkiler niçin sürmedi? Mutlaka birilerinin ölmesi ya da bir yerlere bomba atılması mı gerekiyor? İçinden geçmekte olduğumuz bu ürkütücü dönemin, eğer üstümüze düşen sorumluluklarımıza daha sıkı sarılmazsak, ne kadar süreceğini de bilemeyiz. Küreselleşme dayatmalarının ve şeriat özlemlerinin uçurumuna sürüklenmek istenen ülkemizde; artık kendi kendimizi aydınlatmakla yetinmeyip, mumlarımızı, fenerlerimizi alıp, ufku saran karanlığın üzerine yürümenin tam zamanı, değil mi? Fügen KIVILCIMER Cumhuriyet, sayfalarını CUMOK’lara açtı. ‘‘Söz Okurun’’ sayfamızda yayın ilkelerimize uygun tüm haberlere, duyurulara, görüşlere ve eleştirilere yer veriyoruz. CUMOK’lar bu gazetenin gerçek sahibidirler; ülke yayın yaşamına yepyeni katkılarda bulunup ufuklar açacaklarına, ülkenin yerel ve genel sorunlarını yansıtmakta önemli işlevler üstleneceklerine inanıyoruz. ADD ve ÇYDD’nin var oluşlarını hızlandıracak iletişim ağının ‘‘Söz Okurun’’ sayfasında gerçekleşmesi de olanak kazanacaktır. 2000 vuruşu aşmayacak görüş ve eleştirilerinizi bekliyoruz. posta?cumhuriyet.com.tr Mektup Adresi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul. Tel: (0/212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0/212) 343 72 64
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle