22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 HAZİRAN 2006 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Police Mehmet Ali Kılınç: ‘‘Türk polisi New Turkish Police adında meslek dergisi yayımlıyormuş. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün adı da Turkish Police Department olsun!’’ Ya ğ m u r E k i m Solda ittifak mesajları veriliyormuş... ‘‘İnfilakı görmüş olmalılar!’’ HÜRRİYET’İN hem liberal hem demokrat yazarlarından Cüneyt Ülsever, AKP iktidarından desteğini çektiğini açıkladıktan iki gün sonra bu kez de ‘‘milliyetçilik’’ duyguları kabarmış bir şekilde Fethullahçıları alkışladı. Hem liberal hem demokrat olmak zor zanaat demiştik; haksız çıkmadık! Cüneyt, ‘‘hoca efendi takımı’’nı alkışlarken Hikmet Çetinkaya’nın hep vurguladığı gibi CIA gözetiminde 84 ülkede açılan okullarda ikinci dil olarak Türkçe öğrenen 355 öğrencinin ezberledikleri şiirleri okumasından ziyadesiyle etkilenmiş. Geçmişte Tayyip’in şiir okumasından da etkilenen Cüneyt, bakın çocuklar için ne demiş: ‘‘Bütün dünyaya yayılan Fethullah Gülen Okulları bu ülkelerde Türkiye’yi seven, Türkçe öğrenmek için yarışan öğrenciler yetiştiriyor... Bu PANO DENİZ KAVUKÇUOĞLU Misyon çocuklar ileride, haliyle Türkiye’ye karşı olumlu duygularla dolu olacaklar, muhteşem Türkçeleri ile ülkemizde neler olup bittiğini izleyecekler. Kimi ülkemizde edinecekleri arkadaşlarla ticaret yapacak, kimi uluslararası ortamlarda Türkiye’nin haklarını savunacak, kimi turizm elçisi olacak, kimi de ülkemize yapılacak ekonomik yatırımlara önayak olacak. Kimi bir Türk’le evlenecek, kimi yaz tatillerini ülkemizde geçirmek için can atacak. Eğer, bu çocukların doğru dürüst takibi yapılır, envanteri tutulursa; onların ait oldukları ülkelerle ticaret yapmak isteyen, o ülkelerde yatırıma girişen Türkler de o ülkeleri ziyaret ettiklerinde karşılarında Türkçe konuşan ticaret ataşeleri, K. Irak serbest bölge olacakmış. Kan ticareti için mi? Akıl Kemal Rastgeldi: ‘‘Özgür kadın başında aklını taşır; kandırılmış kadın ise türbanı!’’ ekonomi danışmanları, turizm rehberleri, yarenlik edecek bir dost, yol gösterecek bir rehber bulacaklar!’’ Neymiş; çocukların envanteri tutulursa iyi olurmuş! Bu düşünceye bir de tersinden bakalım: Türkiye’de Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman, Avusturya okulları var... Bu okullarda çocuklar Amerikan, İngiliz, Fransız, İtalyan, Alman veya Avusturya kültürü ile yoğruluyor; İngilizceyi, Fransızcayı, İtalyancayı ya da Almancayı neredeyse anadilleri gibi öğreniyor. Acaba bu çocukların da envanteri tutuluyor mu? Robert Kolej’i bitiren Cüneyt’e sormalı: Uluslararası ortamlarda Amerika’nın haklarını savunmak, Türkiye’ye gelen Amerikalılara yol göstermek gibi bir misyon üstleniyor musun? Sessiz Pazar Türkiye ‘‘sessiz’’ bir pazar geçirdi. Öğrenci Seçme Sınavı’na (ÖSS) giren öğrencilerin velilerinin, sınavların yapıldığı okulların çevresinde nöbet tuttuklarını, çocuklarının dikkatlerinin dağılmaması için çıkması olası gürültüleri önlemek amacıyla büyük çaba gösterdiklerini basın ve televizyon haberlerinden öğrendik. Yaklaşık 1 milyon 700 bin öğrenci katıldı bu sınava; ne var ki ancak üçte biri ‘‘herhangi bir’’ fakülte ya da yüksekokula girebilecek. Fakat avukat, yargıç, savcı olmak için hukuk okumak isteyenlerin çoğunluğu bunu başaramayacak, hukuk yerine, sözgelimi, paleontoloji, Arap dili ve edebiyatı gibi dallarda öğrenim görecekler; uluslararası ilişkiler okumak isteyenlerin bir bölümü de gelecekteki hukuk kariyerlerinin ilk basamağına çıkacaklar. Türkiye’de sistem böyle; sistem, öğrencinin okumayı hiç düşünmediği bir dalda öğrenim yapmak zorunda bırakılması üzerine kurulmuş. Bundan ötürü ülkemizde insanların yükseköğrenim sıralarında okudukları dal ile çalışma hayatlarında yaptıkları iş arasında çoğu kez hiçbir ilgi ilinti yok! Kişinin çalışma motivasyonunu başından törpüleyen eğreti bir sistem bu! Ama kapağı ‘‘bir yere’’ atanlar, hiçbir yere giremeyip de sokakta kalan, başıboşlar ordusuna, mesleksizler ordusuna katılan üçte iki çoğunluğa bakıldığında yine de şanslı sayılırlar. Onların ileride gerektiğinde gösterebilecekleri bir ‘‘kâğıt parçası’’ olacak ellerinde. Örneğin, duvarına astığı üniversite diplomasıyla gizliden gizliye övünen bizim manav gibi. ??? Dünyanın bir başka yerinde böylesine eğreti, böylesine ‘‘ben yaptım, oldu’’ mantıklı bir yükseköğrenim sistemi var mı? Sanmıyorum. En azından Avrupa’da olmadığını biliyorum. Örneğin, Almanya’da da her öğrenci dilediği fakülteye giremiyor, fakat orada belirleyici olan, öğrencilerin liseyi bitirirken topladığı notların ortalaması. Ülkedeki tüm lise son sınıf öğrencileri, tüm okullarda aynı soruların sorulduğu bir olgunlaşma (abitur) sınavına giriyorlar; dolayısıyla olgunlaşma sınavında başarı göstermek için gereken çaba, lisenin ilk sınıfından itibaren gösterilmeye başlanıyor. Kıta Avrupası, İsviçre dışında, ‘‘özel okul’’ kavramına yabancı; bizdeki anlamıyla ‘‘dershane’’ denen para tuzağı da orada söz konusu değil. Devlet, eğitmekle yükümlü olduğu öğrencileri en iyi biçimde yetiştirmek için ciddi bir çaba gösteriyor ve eğitim olanaklarını ülke geneline yayıyor. Bir dağ kasabasındaki öğrenci ile metropoldeki öğrenci arasında eğitim eşitliği açısından büyük farklar yok. ??? Bizde ise her şey gibi eğitimin de suyu çıkmış. Devlet, yargının ve sağlığın yanında üçüncü temel görevi olan eğitimi özel girişimcilere devretmiş, özellikle Anadolu’da yaşanan eğitim felaketini kılı kıpırdamadan izliyor. Anadolu’daki liselerden bu yıl kaç öğrenci üniversite ve yüksekokullara gitme şansı bulabilecek, merak ediyorum. Ya da son üç yıldır yükseköğrenime hiç öğrenci göndermeyi başaramamış kaç lise var Anadolu’da? İnsan, her yıl mesleksizliğe, işsizliğe terk edilen yüz binleri düşününce, kendi yakın çevresindeki çocukların başarılarına sevinemiyor. Çünkü eşitsizliğin diz boyu olduğu bir ülkede ‘‘varsıllık’’ belirleyici olunca başarı da göreceleşiyor. ‘‘Varsıllık’’tan, çok paralı olmayı kastetmiyorum. Kişinin yaşadığı koşullar da bu kavrama giriyor; örneğin, İstanbul’un yaşam koşullarının en zor olduğu semtlerdeki öğrenciler bile Anadolu’nun herhangi bir köyündeki öğrencilerden daha şanslılar, çünkü kendileri ya da aileleri sahip olmasalar da teknolojiyle, modern yaşamın doğal görüntüleriyle günlük hayatlarında karşılaşabiliyorlar. Büyük kentlerin yaşamından dolaylı da olsa etkileniyorlar. Gördükleri, yaşadıklarından farklı koşullara erişme doğrultusunda onları motive ediyor. O ‘‘sessiz pazar’’ın ardından düşündüklerim bunlar. (eposta: [email protected]) Mayıncı Nedim Yaşar: ‘‘Fortis Bank’ın vitrininde okudum; herkesin bir ideali olmalıymış. Benim idealim de mayınsız bir dünyada yaşamak!’’ SESSİZ SEDASIZ (!) Sultanbeyli’de Atatürk anıtı kaldırıldı ANIMSAYACAKSINIZ; bir zamanlar Refah Partililerin şeriat hazırlıkları yaptığı ve önünde ulusal bayram törenlerinin düzenlenebileceği bir Atatürk anıtının bile bulunmadığı İstanbul’un varoşlarından Sultanbeyli’ye dönemin garnizon komutanı tuğgeneral Doğu Silâhçıoğlu bir Atatürk anıtı dikmişti. İşte o anıt geçenlerde kaldırıldı. Adalet ve Kalkınma Partili Sultanbeyli Belediyesi, yol genişletme çalışması yapacakmış. Sultanbeyli’deki Atatürk anıtının kaldırılması için belediye ile Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com Kalite Akif Kökçe: ‘‘THY kalite belgesi aldığı gün personel yokluğundan uçuşlarını iptal etmiş. Milyonlarca işsizin olduğu bir ülkede kalite belgesi almak, personel almaktan daha kolay!’’ Sultanbeyli Kaymakamlığı ve Garnizon Komutanlığı arasında bir protokol imzalanmış. Protokole göre, Atatürk anıtı daha sonra geçici bir süre için kaymakamlığın önüne taşınacakmış; yol çalışması bitince tekrar yerine konacakmış. Protokolü imzalayanlar; asker sivil bürokrat fark etmez, geçmişteki olayları dikkate alarak biraz duyarlı davransalardı; sökülen anıtın depoya götürülmeden kaymakamlığın önüne konmasını sağlarlardı. Bu arada yol çalışması deyince; biliyorsunuz ömür biter yol bitmez!! ‘‘Dik dur ama dikleşme’’; dış politikamızı kısırlaştır! ÇED KÖŞESİ OKTAY EKİNCİ KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Su Perisi Çankaya’da... Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in 16 Mayıs 2000’de göreve başlamasından henüz bir ay bile geçmemişti.. Sadece laik ve demokratik hukukumuz için değil; tüm uygarlık değerlerimiz için ‘‘güvence’’ olduğunu, daha ilk günlerinde ‘‘Zeugma’’ya sahip çıkmasından anlamıştık... Mimarlar Odası’ndan Çankaya’ya yaptığımız başvuru üzerine bizi önce telefonla arayarak şaşırtan Sezer, ardından Enerji Bakanlığı’nı uyararak; kültür mirasımızı suya gömecek Birecik Barajı sularının ‘‘arkeolojik çalışmalar bitinceye kadar ertelenmesi’’ni sağladı. Bugün hem Zeugma’da hem de Gaziantep Müzesi’nde herkesi hayran bırakan antik mozaik panolar ve binyıllar öncesinin diğer uygarlık kalıtları, işte o unutulmaz ‘‘Çankaya duyarlılığı’’nın armağanıdır... verilen bilgiler arasında, aynı inatlaşmanın ‘‘yasalar hiçe sayılarak’’ ve ‘‘kamu hukuku çiğnenerek’’ sürdürüldüğüne dair belgeler, acaba var mıdır? Şimdi yeniden kendisine sunulmak üzere hazırlanan toplu imzalı dilekçeyle, Allianoi’nin Zeugma’dan farklı olarak ‘‘yasadışı bir baraj inşaatı’’yla sulara gömüleceği de anımsatılmış oluyor... Uygarlıkların sevdalısı Geçen yıl Yortanlı Barajı inşaatının durdurulmasını öngören İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 13 Ekim 2005’teki kararıyla ‘‘Dünya mirası niteliğindeki Allianoi’nin korunmasını sağlayacak proje değişikliği’’ istemesine rağmen, inşaat eski ve ‘‘onaysız’’ projeyle hukuka aykırı olarak sürdürüldü... Böylece bir Allianoi’nin yandan kültürel de umudu mirasa saygısızlık doruğa çıkarGeçenlerde ken, bir yandan İstanbulAtada kim bilir kaç köy’deki Yunus milyar YTL, yaEmre Sanat sal olarak durMerkezi’nde durulması geregerçekleştirilen ken bir inşaat ‘‘Su Perisi Sular için ve hukuken Altında Kalmageçersiz projesın’’ etkinliğinnin uygulanmade de Sezer’in Zeugma’ya el sına harcandı... Kendisi kurtuldu, uzatmasını Aynı sürecin sıra “kent”inde... anımsadım. Su ‘‘yargı’’daki son perilerinin kengelişmeleri ise ti Allianoi’nin baraj sularından kısaca şöyle: kurtarılmasını isteyenler, DSİ tarafından İzmir II NuCumhurbaşkanımıza hitaben maralı Koruma Kurulu’nun yazılan dilekçeyi ‘‘umut’’la söz konusu kararına İzmir 1. imzalıyorlardı; ‘‘dilek’’leri ise İdare Mahkemesi’nde açılan özetle şöyleydi: ‘‘iptal davası’’, mahkemenin 1 ‘‘Alüvyon dolgu nedeniyle en Mart 2006 tarihli kararıyla fazla otuz yıllık ömre sahip reddedildi. Yortanlı Barajı, aynı zamanda Bu karara yapılan itiraz da Paşaköy fay hattı üzerinde in İzmir Bölge İdare Mahkemeşa edilmektedir... Şimdi yol ay si’nin 19 Nisan 2006 tarih ve rımındayız, ya kısa vadeli poli 2006/352 sayılı kararıyla uytik vaatlerin sonucu baraj; ya gun görülmedi... da tarihsel mirasın kültürümüİşte Çankaya’ya ikinci topze, turizme ve gelecek kuşakla lu dilekçe, yargı sürecinin böyra kazandırılması...’’ lesi bir aşamasında bile ‘‘BaraGerçi Sezer, 3 Ekim 2005’te jı tamamladık; hizmete açacaAllianoi dostlarını kabul etti ğız’’ sözlerinin edildiği şu ğinde, kendisine sunulan 4258 ‘‘son’’ günlerde veriliyor... imzalı dilekçe ekindeki dosyaSezer, 2000 yılında Zeugyı inceleyeceğini söyleyerek ma’da ‘‘uygarlıkların sevdalı‘‘konuyla ilgili DSİ’den ayrın sı’’ olarak görevine başlamıştı. tılı bilgi alacağını’’, dileğinin Şimdi ise kuşaktan kuşağa ‘‘kültür varlığının yok edilme hayranlıkla anılacak; Türkiye mesi’’ olduğunu belirtmişti. Cumhuriyeti’nin devrim tariCumhurbaşkanımız eminiz hine onurla geçecek bir cumki geçen süre içinde ilgisini hurbaşkanlığının son yılındayazaltmamış ve Yortanlı Bara ken, aynı sevdanın efsaneleşjı inşaatının ne denli tarih bi mesini belki de bir ‘‘su perisi’’ lincinden uzak bir ‘‘inat’’la ta sağlayacak... mamlandığını da fark etmiştir. Ancak, DSİ’den kendisine ekinci?cumhuriyet.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 21 Haziran www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ At ve benzeri hayvan 1 ların sırtına 2 vurulan keçe, 3 meşin ya da kalın kumaş 4 parçası. 2/ 5 Derebeylik 6 Japonya7 sı’nda en aşağı sınıfı oluş 8 turan halk... 9 Yüz örtüsü, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 peçe. 3/ Doğacak ço1 D Ü D Ü K Ç Ü N cuğu ana rahminden 2 Ö N E R İ Ç A D çekmeye yarayan N E Ş E R E aygıt... Tarımda kul 3 Ş R lanılan azotlu gübre. 4 E F E M İ N E L E H İ M 4/ Gümüşhane’nin 5 M E Y B İ Z L A Şiran ilçesinde bir 6 E L U Ş A K S E S şelale. 5/ Yaratılmış 7 olan bütün canlılar... 8 A K U R T A T O Halk dilinde baba 9 T A A N İ L İ N nın kız kardeşine verilen ad. 6/ Bir soru eki... Yünden dövülerek yapılan kalın ve kaba kumaş... İndiyum elementinin simgesi. 7/ Aynı ahır adına koşan yarış atlarına verilen ad... Ankara’daki özel bir tiyatronun kısa yazılışı. 8/ Tuluat tiyatrolarında Doğu giysileriyle yapılan dans. 9/ Hollanda’da bir kent... Mikroplardan ileri gelen hastalık. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yünden yapılma kısa ceket. 2/ Yunan abecesinde bir harf... Kuşçu eldiveni. 3/ Gövdesi uttan küçük bir çalgı... Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kullanılan billursu toz. 4/ Karadeniz yöresinde yetişen, salatası, yemeği ve turşusu yapılan bir bitki. 5/ Kuran’da bir sure... Halk dilinde hindiye verilen ad. 6/ Bir nota... Eski Türk güreşlerinden biri... Küçük mağara. 7/ Birbirinden hiç ayrılmayan sıkı arkadaşlar... Rütbe ya da kıdemce küçük olan asker. 8/ ‘‘Gümüş sepet’’ de denilen, pembe ya da beyaz çiçekli bir saksı bitkisi. 9/ Eskrimde kullanılan üç silahtan biri... Kokuşma, kötü kokma. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle