27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2006 PAZAR 4 Sevgili, Altında Samim Lütfü imzası bulunan şu satırlar, 9 Temmuz 1985 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış: ‘‘Yeşilçam filmlerini üstünkörü izleyenler ilk bakışta, yeryüzünde sınıf düşmanlığında bu kadar ileri gitmiş bir sinema okulu daha olmadığını düşünebilirler. Gerçekten hemen tüm Yeşilçam damgalı yapıtlarda patronlar rezil, koca olarak namussuz, baba olarak gaddar, kötü, çirkin ve korkaktırlar. Aynı şekilde ‘ağa’ geri zekâlı acımasız, kara yürekli, tabansız, alçak ve çirkindir. Oysa ‘halk çocuğu, esas oğlan’’ ise gözünü budaktan sakınmaz, zekâsı keskin, gönlü zengin, yakışıklı, güçlü kuvvetli bir yiğittir. Kısacası yoksullar hep iyi, akıllı, haklı, yüreklidirler de tüm kötü nitelikler varsılların kişiliğinde toplanmıştır... ...Evet Yeşilçam’ın ağa ve patrona yaklaşımı Sovyet sinemasından bile daha karşıt görünür; ilk ağızda öylesine ‘sınıfsal’ bir tavır içindedir bu okul. Oysa bu sorunlar, Yeşilçam’ın umurunda bile değildir. Ne o ister sorunlara böyle bir açıdan yaklaşmayı, ne de sansür izin verir böyle bir yaklaşıma...’’ Yazı daha sonra, bütün bunların Yeşilçam’ın popülist ve arabesk içeriğinden kaynaklandığını söylüyordu. ??? Samim Lütfü böylesine alaycı ve acımasız bir biçimde eleştirdiği Yeşilçam ile ilgili değerlendirmesinin yanlışlığını, çok değil, birkaç ay sonra, bu yazıyı yazdığı, Sağmalcılar hapishanesi B1 koğuşunda ya HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Atıf Yılmaz’a Veda... şadığı olayla anlayacaktı. Bir cumartesi gecesi, ‘‘Barışçılar’’ yine TV’den Türk sineması programını izlemektedirler. Aralarından, Türk tiyatrosunun isim yapmış simalarından, sinemaya da bulaşmış olan biri, izledikleri filmden sonra, koca bir yuh çekip, kahkahayı patlatınca, siyaset bilimci, Prof. Gencay Şaylan, ona dönüp sorar: Ne gülüyorsun? Gülecek ne var? Söylesene! Daha ne olsun, der bizimki, baksana şuna adam hapse düştü, karısı terk etti, çocuğu bırakıp gitti, babası öldü, anası felç oldu. Eh çüş yani! Hoca üstelemesini sürdürür: Peki sen şimdi nerdesin? Burada.... Peki karın nerede? Biliyorsun biz ayrıldık, o şimdi yurtdışında. Kızın onun yanında değil mi? Yahu senin baban ölmedi mi? Annene felç gelmedi mi? Hakkaten yahu! der bizim sanatçı dost. Ali Sirmen bu dersi unutmayacak, çıktıktan sonra, Fransa’da yayımlanan ‘‘Türk Sineması’’ adlı yapıta, bu kez kendi imzasıyla, yukarıdaki olayı da anlatıp, yazdığı yazıyı şöyle noktalayacaktır: ‘‘...Türk sinemasını uzun yıllar arabesk diye eleştirip küçümsedik, meğer arabesk olan bizim hayatımızın ta kendisiymiş...’’ ??? Uzun yıllar Yeşilçam diye adlandırılan Türk sinemasına yö neltilen eleştirilerde haklılık payı olmakla birlikte, yaklaşımın, koşulların bilinmemesinden doğan bir yanlışlık içerdiğini görmeliyiz. Türk sineması, toplumumuzun gittikçe koyulaşan popülizminden, arabesk biçeminden, belki bir süre kurtulamamış olabilir. Ama nice yoksunlukla yapılmış filmlerin bizim yaşamımızı, özlemlerimizi yansıttığını da yadsıyamayız. Türk sineması, yapımcısından yönetmenine, senaristinden, başoyuncusundan figüranına kadar, kendini bu sanata adamış ünlü ya da isimsiz kahramanlarla doludur. Önceki gün yitirdiğimiz Atıf Yılmaz onlardan biriydi. Nice güçlüklerle, nice olanaksızlıklarla en ağdalı Yeşilçam filmlerinden, uluslararası ödüller kazanmış olanlarına kadar yüzden fazla eser verdi, yükselen bir başarı grafiği çizerek sinemamız içindeki çok seçkin yerini alıp ‘‘ustalar’’arasına katıldı. İnce mizahını her alanda korumuş olan, sorgulamaktan hiç kaçınmayan Atıf Yılmaz’ın yaşamımıza tuttuğu aynadaki görüntüyü beğenmiyorsak, neden kabahati aynanın karşısındaki gerçekte değil de, aynanın kendisinde aradık ki?... Atıf Yılmaz, sevecen mizahı, yılmaz çalışkanlığı ile elli yılı aşkın bir süre, seyircinin yaşamına renk kattığına, onu güldürdüğüne ve düşündürdüğüne göre dolu dolu ve mutlu yaşadı. Seyircileri, dostları, oyuncuları, arkadaşları bugün ona teşekkürlerini sunarak veda edecekler. Hukukçular, ‘Eğer eylem olmasaydı ilk yargılamada beraat ederdi’ diyor Gülen’de ‘sübut’ tartışması ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Fethullah Gülen’in ‘‘anayasal düzeni değiştirmek için örgüt kurma’’ iddiasıyla yargılandığı davadan beraatını savcı Salim Demirci’nin temyiz etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Savcının 7 gün içerisinde beraat kararını temyiz etmesi gerekiyor. Temyiz durumunda Gülen’in beraat kararı Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nde ele alınacak. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Gülen’in ‘‘laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu’’ iddiasıyla 10 yıla ka ? Mahkeme, savcının ret görüşüne karşın Gülen hakkında beraat verdi. Bu nedenle savcının Yargıtay’a başvurmasına kesin gözüyle bakılıyor. dar hapis cezasıyla yargılandığı davada verdiği beraat kararı tartışmalara neden oldu. Mahkeme ‘‘dosya kapsamı ve yapılan yargılama neticesinde sanık Fethullah Gülen’in sübut bulmayan ve unsurları oluşmayan atılı suçtan beraatına’’ karar verdi. Hukukçular, ‘‘sübut’’ bulmayan eylem denilmesini hata olarak nitelendirirlerken ‘‘Kararda yalnızca unsurlar oluşmadığından denseydi sorun yoktu. Ama bunun ötesine geçilerek, eylemlerin varlığı yokluğu tartışıldı. Eğer eylem yok olsaydı Fethullah Gülen’in ilk yargılamada beraat etmesi gerekirdi’’ değerlendirmesini yaptılar. 12 Mayıs temyizde son Fethullah Gülen, Terörle Mücadele Yasası’ndaki değişiklikle isnat edilen eylemlerin suç olmaktan çıkarıldığı gerekçesiyle daha önce ertelenen hükmün yasadaki değişikliklerle yeniden uyarlanma sını ve beraat kararı verilmesini istemişti. Savcı Salim Demirci ise esas hakkındaki görüşünde beraat isteminin reddi gerektiğine işaret etmişti. Ancak buna karşın mahkeme beraat kararı verdiğinden Savcı Demirci temyize gidebilecek. Savcının temyiz için 7 günlük süresi bulunuyor. Kararın 5 Mayıs’ta çıktığı dikkate alındığında Demirci’nin 12 Mayıs’a kadar temyiz isteminde bulunması gerekiyor. Edinilen bilgiye göre Savcı Demirci, karar sanık lehine çıktığı için beraat kararının temyizini isteyecek. Temyiz istemini Yargıtay 9. Ceza Dairesi karara bağlayacak. Tartışmalı başlayan ilk duruşma iki gün sürdü LAGENDİJK Şemdinli’de tutukluluğa devam YUSUF ZİYA CANSEVER ‘Reformlar hızlandırılsın’ DİYARBAKIR (Cumhuriyet) TürkiyeAB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Joost Lagendijk, hükümete kültürel hakların geliştirilmesi çağrısında bulunacağını söyledi. İHD Diyarbakır Şubesi’nin düzenlediği ‘‘Güneydoğu’da Sivil Haklar Projesi’’ tanıtım toplantısına katılan Lagendijk, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, Diyarbakır’a geliş amacının 3 önemli mesaj vermek olduğunu söyledi. Lagendijk, ‘‘Birincisi Kürt haklarının geliştirilmesinde şiddete yer yok. Dolayısıyla her türlü terörist aktivitenin, şiddetin kesin bir şekilde kınanması gerekiyor’’ dedi. Lagendijk, hükümetin bölgedeki hakların geliştirilmesine yönelik reformların hızlandırılmasını isteyeceğini belirtti. ‘‘Cesur Kürt politikacı aradığını’’ yineleyen Lagendijk, ‘‘Özellikle burada Kürt entelektüeller, Kürt politikacı ve Kürt vatandaşlardan o dönemin bittiğini bilen insanlar var. Önemli olan bunun nasıl yapılacağına cevap aramak’’ diye konuştu. asirmen?cumhuriyet.com.tr katı Vedat Gülşen ile arasında tartışma çıktı. Kaplan V AN Hakkâri’nin Şem‘‘Haddini bil. Saygısızlık dinli ilçesinde meydana geyapma’’ diye konuşurken, len bombalama olaylarıyla Gülşen, ‘‘Sen kim oluyorilgili davanın ilk duruşmasun bana haddini bil diyorsı dün gece yarısı bitti. Sasun. Bana nasıl saygısız dernık Özcan İldeniz, ‘‘Bir güsin. Bu sorunun cevabı bir venlik görevlisi olarak 30 devlet sırrıdır. Terörle mübin kişinin katili Abdullah cadele eden güvenlik güçÖcalan ile aynı suçtan yarlerinin görevlerinin burada gılanmayı kesinlikle kabul açıklanması doğru değiletmiyorum. Eylemleri biz dir’’ diyerek duruşma sagerçekleştiriyor olsaydık 3 lonundan diğer sanık avugün önce Hakkâri’de meykatı Mahmut Güler’le aydana gelen patlama gerçekrıldı. Kısa bir aradan sonleşmezdi’’ dedi. ra Veysel Ateş’in sorgusuVan 3. Ağır Ceza Mahkena geçileceği sırada mümesi’nde önceki gün 09.25 dahil avukatları sanığın sıralarında başlayan duruşPKK itirafçısı olduğunu ma, gece saat 01.00’de so Seferi Yılmaz’a ait Umut Kitabevi’nin bom anımsatarak CMK’nin 200. balanmasıyla ilgili dava tartışmalı geçti. na erdi. maddesi gereği İldeniz ve Sanık Ali Kaya sorgusunda, nı suçtan yargılanmaya taham Kaya’nın dışarı çıkarılmasını isKara Kuvvetleri Komutanı Or mül edemediğini söyledi. tediler. Mahkeme heyeti talebi general Yaşar Büyükanıt’la ilgiMüdahil avukatı Hasip Kap kabul etti. li bir soruya ‘‘Bire bir görüşmem lan’ın, ‘‘İldeniz’in ajandasında 5 Ateş’in de sorgusunun ardınolmadı. Komutanımız olarak bir haber elemanının adı var. Bu ha dan mahkeme, eksik delillerin liğimizi denetlemeye gelmişti. Bri ber elemanına kim tarafından toplanması için duruşmayı 1 Hafing vermeye geldi birkaç kez. ne kadar para veriliyor? Örtülü ziran’a erteleyerek sanıkların tuAma samimiyetim yok’’ dedi. ödenekten ayrılan bir para mı tukluluk halinin devamını kaÖzcan İldeniz ise Öcalan ile ay var’’ sorusu üzerine sanık avu rarlaştırdı. ‘Gericilere fırsat vermeyelim’ olanı var’ diyerek dini ve inancı derecelendirdiğini söyledi SAV AŞ KALKAN ABDULLAH GÜL ‘Seçimler CHP lideri Baykal, Başbakan’ın ‘Dindarı var, daha dindar zamanında’ tartışma açıldığını gördüklerini anımsattı. Baykal, ‘‘Ne tartışması bu, din tartışması. Böyle bir tartışmayı haklı kılacak ne var Allah aşkına? Yani Türkiye’de bir din tartışmasını devletin en yüksek noktalarında açmayı gerektiren, elinizi vicdanınıza koyunuz, hangi neden var Allah aşkına ya? 70 milyonun ağzının tadını mı kaçırmak istiyorsunuz, milletin huzurunu mu bozmak istiyorsunuz?’’ diye konuştu. Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘‘Dindarı var, daha dindar olanı var’’ diyerek dini ve inancı derecelendirdiğini anlattı. AKP Kars İl Kongresi’nde yaşanan harem selamlık uygulamasını anımsatarak ‘‘Türkiye’de ilk kez 80 yıldır bir başbakan harem selamlık ayrışmasını öneriyor. Bakın burada kardeşçe, dostça yaşıyoruz, hep beraber yaşıyoruz. Başbakan’ın Türkiye’de kadınerkek ayrışmasını savunması tehlikeli bir gidişin bir aşamasıdır, bir parçasıdır’’ diye konuştu. İbrahim Tatlıses ile bazı yerel sanatçıların da sahne aldığı şenliklere çok sayıda partili ve yurttaş katıldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, erken seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminin gündemlerinde olmadığını, hepsinin zamanı ve kuralının belli olduğunu kaydetti. Gül, ‘‘Bunlarla oyalayıp bizi millete hizmetten geri tutamazlar’’ dedi. Öğrencilere bedava kitap dağıttıklarını, okul yapacak yurttaşları teşvik ettiklerini, okullara 25 bin bilgisayar dağıttıklarını, bunu daha da yaygınlaştıracaklarını belirten Gül, ‘‘Solcu geçinler bir düşünsün, kim daha çok sosyal demokrat’’ dedi. TOKAT (Cumhuriyet) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ‘‘Türkiyemize hep birlikte sahip çıkalım. Türkiye’yi bir İran’a, Irak’a benzetmek isteyenlere fırsat vermeyelim’’ dedi. Baykal, Tokat’ın Niksar ilçesine bağlı Güzelyayla köyünde düzenlenen Hıdrellez şenliklerinde yurttaşlara seslendi. En önemli şeyin memleketin huzuru ve kardeşliği olduğunu belirten Baykal, son zamanlarda durduk yere Türkiye’de bir Mersin Ekonomisi Kırmızı Sinyal Veriyor Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idam edilmelerinin 34. yılı nedeniyle Mersin’deyim. Mersin 68’liler Derneği ve 78’liler Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği anma etkinliği ‘‘68’liler Barış ve Kardeşlik Ormanı’’nda başladı. Mersin’deki ‘‘68’liler Ormanı’’ projesi, şehrin eski çöplüğünde bir grup 68’linin bundan 12 yıl önce ilk adımları atmalarıyla hayata geçmişti. 200 dönümlük bu orman bugüne kadar 68’lilerin öncülüğünde, sivil toplum örgütlerinin desteğiyle bir hayat alanı haline dönüşmüş. Türkiye’nin en iyi kros parkurlarından biri olarak kabul edilen orman içindeki parkurları bu işe emek vermiş 68’li arkadaşlarım Doktor Mahsun Kırtaş, Mustafa Güler, Doğan Gökşen ve diğer 68’lilerle dolaştık. Tören için öğretim üyesi grafiker Mehmet Kabak’ın tasarımını yaptığı ormanın girişindeki anıt etrafında toplandık. Yarışlar, yürüyüşler yapıldı. Ödüller dağıtıldı. ??? 68’liler ve 78’liler derneklerinin üyesi işadamı Mahmut Karabulut’a Mersin’in durumunu sordum. ‘‘Ekonomi ne halde, sosyal olaylar nasıl gelişiyor?’’ dedim. İşte anlattıkları: ‘‘Ben birkaç yıl öncesine kadar bakliyatçılık yapıyordum. Dünyanın en kaliteli kırmızı mercimeği bizde, Güneydoğu’da yetişiyor. Başta mercimek olmak üzere bakliyatı iç ve dış pazara gönderiyordum. 2001 krizinden sonra, ihraç ürünü olan bu tür ürünler uluslararası piyasada rekabet şansını giderek yitirmeye başladı. Bunun nedenlerinden en önemlilerinden birisi, tarıma ve gıda sektörüne, ekonomik, teknolojik ve bilimsel yatırımların yapılmamasıydı. Örneğin mercimekte neler oldu: Girdi maliyetleri arttı ve verim düştü. Mercimek tohumunu ıslah edemedik. Her sene aynı tohumu hiç geliştirmeden ektik. Tohum yoruldu. Biz bunları yapamazken Kanadalılar, mercimek tohumunu ıslah ettiler, teknolojiyi geliştirdiler ve üretim maliyetini düşürdüler. Biz de rekabet şansımızı kaybettik. Dünyanın en büyük depolama alanlarından biri olan Mersin’in depoları şu anda tamamen boş ve atıl, işe yaramaz halde. Biz bu süreci değiştirebilmek amacıyla Mersin Ticaret Odası’nın ilgili meslek komitesinde araştırmaya başladık. Araştırmalar hâlâ sürüyor. Bugüne kadarki çalışmalarımızı özetlersek manzara şöyle: Mercimek üretimi alanında şimdiye kadar elle tutulur hiçbir araştırma ve geliştirme projesine rastlamadık. Yapılmış bazı kişisel girişimler ise yarım kalmış. Devletin bu alanda ciddi hiçbir etkinliğine tanık olmadık. Odamız Genel Sekreteri, Tarım Bakanlığı nezdinde bu alanda yapılmış bir çalışma var mı diye temasa geçti ve bir ize rastlayamadı. Aynı durum tabii ki nohut vb. gibi diğer bakliyat ürünlerinde de söz konusu. Bu arada kişisel bir çabayı sizlere aktararak içinde bulunduğumuz durumu gözler önüne sermek istiyorum. Adana Karataş Devlet Üretme Çiftliği’nde bu konuyla ilgili birtakım çalışmaların yapıldığını öğrendik. Bir grup arkadaşımız bu çalışmayı görmek için gittiler. Orada bir nohut türünü geliştirmek amacıyla bir çalışmaya tanık oldular. Bir mühendis, kendi özel gayretiyle bir nohut üzerinde çalışmalar yapmış. Bu çalışmasını aktarabilecek bir alan bulamamış. Tohumu toprakla buluşturup, üretime dönüştürecek bir olanak yaratamamış. Tohuma yalnızca isim verebilmiş: İnci nohudu. ??? Manzara anlattığım gibi. Bu manzarayı ve bu örnekleri bölgemizdeki bütün tarım ürünlerine uygulayıp durumu anlayabilirsiniz. Türkiye’nin en verimli topraklarının ürünlerinin ihraç edildiği çıkış kapısı Mersin Limanı, sektörlerdeki bu bunalım ve devletin ArGe’ye ilgisizliği nedeniyle çöküş içinde. Mersinliler bir başka önemli tıkanıklığa daha dikkat çekiyorlar: Bu tıkanıklık ‘‘Serbest Bölge’’de yaşanıyor. Kasıtlı birtakım uydurmalarla, serbest bölgenin kaçakçılığa, kara para aklanmasına yaradığı, hatta buradan terör örgütünün nemalanması için imkânlar yaratıldığı öne sürülüyor. Bunu yayan çevreler, serbest bölgenin anlayışına uymayan birtakım uygulamalara, engellemelere başvurulmasını sağlıyorlar. Bu engellemeler ise yöre ekonomisi açısından çok önemli olan serbest bölgenin tıkanmasına ve gerilemesine neden oluyor. Son iki yılda bu engeller yüzünden yüzde 60’lık bir gerileme söz konusu. Biz bunları konuşurken, sokaktan arabasıyla geçen bir satıcı bağırıyordu: ‘‘7 kilo greyfurt 1 YTL.’’ Tabloyu anlayabilirsiniz. CUMHURİYET 04 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle