19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2006 PAZAR 6 HABERLER Bülent Ecevit’in sağlık durumunda olumsuz yönde bir değişiklik olmadığı açıklandı PAZAR ORHAN BURSALI GATA’ya ziyaretçi akını ? DSP Genel Başkanı Sezer, dün yaptığı açıklamada detaylı testlerin sonucuna göre Ecevit’in sağlığının iyiye gittiğini söyledi. Doktorlar tarafından da bu durumun tespit edildiğini anlatan Sezer, bunun sevindirici bir gelişme olduğunu bildirdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Eski Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık durumu ciddiyetini koruyor. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, Ecevit’in sağlık durumunda ‘‘olumsuzluğa doğru en ufak bir gelişme’’ olmadığını açıkladı. GATA’da tedavisi süren eski Başbakan Bülent Ecevit’in sağlık durumunda dün de bir değişiklik olmadı. GATA’dan yapılan açıklamada, Ecevit’in tedavisinin sürdüğü, yapılan tetkiklerde mevcut durumun korunduğunun belirlendiği kaydedildi. DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, gün içinde yapılan detaylı testlerin sonucuna göre Ecevit’in sağlığının iyiye gittiğini söyledi. Doktorlar tarafından da bu durumun tespit edildiğini anlatan Sezer, bunun sevindirici bir gelişme olcaktır’’ dedi. Sezer, Rahşan Ecevit’in sağlık durumunun sorulması üzerine de ‘‘Rahşan Hanım son derece iyi, sağlıklı ve metin’’ diye konuştu. Sezer, Ecevit’in uyutulma sürecinin uzatılıp uzatılmayacağına ilişkin bir soru üzerine, ‘‘Bu 48 saat bir uyutma süreci olarak değerlendiriliyor. Ama o 48 saatin sonunda bir değerlendirme yapılarak uyandırmak ya da bir süre daha uyutma halinin yararlı olacağını o değerlendirmede belirlemek mümkün olabilir diye düşünülüyor’’ dedi. Sezer, doktorların ameliyatı riskli olması nedeniyle Rahşan Ecevit’ten imza aldığı yönündeki haberlerin anımsatılması üzerine de ‘‘Bütün ameliyatlarda hasta yakınlarının izni istenir bildiğiniz gibi. Ameliyat öncesi de izninin istendiği doğru. Ama ‘masada kalabilir’ sözünü ben duymadım. O gece oradaydım’’ dedi. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Rahşat Ecevit’i ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulundu. Demirel, gazetecilerin soruları üzerine, ‘‘Rahşan hanımefendiyi ziyaret ettik, geçmiş olsun dedik. İyi niyetlerimizin, dualarımızın Sayın Ecevit’in bir an evvel sağlığına kavuşması olduğunu ifade ettik. Böyle bir durumdan duyduğumuz üzüntüyü ifade ettik’’ diye konuştu. Panik Vaaar! Evet, panik var! Danıştay’a karşı gerçekleştirilen kıyım girişimi karşısında, cenaze töreninde gösterilen ‘‘demokratik tepki’’ belirli çevrelerde büyük panik yarattı! Bir telaş bir telaş! Tepkiyi aşırı bulanlar, bakanların yuhalanmasını ‘‘uç nokta’’ olarak görenler, ‘‘Eyvahh kutuplaşma!’’ diye ağıt yakanlar! Bu ‘‘liberaldemokrat’’ kesim, korku ve telaş içinde! Halkın demokratik tepkisini bir lanetlemedikleri kaldı! Avrupa ülkelerinde çok sık yaşanan bu tür demokratik tepkileri normal karşılayan liberaller, Avrupa ülkesi olmasını istedikleri Türkiye’ye gelince, halkın tepkisini sergilemesinden rahatsızlar! Diyorlar ki: Ne gerek var, bakanlara pet şişe atmaya, katil hükümet, katil Erdoğan, katil Arınç diye bağırmaya!.. En doğru yol, tepkiyi seçimde oy sandığında göstermek! Bu ‘‘olgunluk’’ olurmuş! Ah canlarım benim! Liberal gazeteler, yazarlar, birdenbire ‘‘ülkenin kutuplaştığını’’ keşfetti! Tavsiyelerine bakın: Aman ha! Tuzağa düşmeyelim, kutuplaşmayalım! Eskileri anımsayın! Bizi kullanmasınlar! Hoş geldiniz! Nerede, Ay’da mı yaşıyordunuz, beyinleriniz tatile mi çıkmış, gözleriniz mi bağlanmış, kulaklarınız mı tıkanmıştı? Ve bıçak kemiğe dayanınca tepkisini ortaya koyan demokratik kamuoyunu, ‘‘tuzağa düşmekle’’ korkutuyor, gerginliğin nasıl azalacağı konusunda fetvalar veriyor ve AKP’ye karşı elkolağız bağlamak istiyorsun! ??? Kutuplaşmayı demokratik kamuoyu ve muhalefet yaratmadı! 1) Kutuplaşmayı, iktidara geldiğinden bu yana, ülkeyi, benim cemaatim ve geride kalanlar, diye ikiye bölenler yarattı! 2) Kutuplaşmayı, gerginliği ve bölücülüğü, bütün kurum ve kuruluşlara eşi türbanlı, cemaat ve tarikat adamı olanları getirmek için 4 yıldır savaş veren iktidar yarattı! 3) Kutuplaşmayı, en son 23 Nisan’da Başbakan ve Meclis Başkanı’nın, anayasanın başlangıç ilkelerindeki laik, demokratik, sosyal hukuk devleti tanımını benimsemediklerini ve bunu değiştirmek istediklerini, kendilerine göre bir laiklik tanımı getirmek istediklerini resmen açıklayanlar yaratıyor! 4) Kutuplaşmayı, Danıştay ve diğer anayasal kurumların, kendi ve şeriat anlayışlarına uygun bulmadıkları kararlarını tanımadıklarını açıklayanlar yaratıyor! 5) Laik demokratik Cumhuriyet yerine İslami Cumhuriyete inancını açıklayan ve bu yolda faaliyetini sürdüren, bilimsel yeteneğinin düzeyi de intihalle belgelenen Ömer Dinçer adlı zatı Başbakanlık Müsteşarlığı koltuğunda tutanlar bu kutuplaşmayı yaratıyor! Dört yıla yakın iktidardalar, kendilerinin ve ekürilerindeki, ‘‘en beğendikleri gazete’’lerin, Danıştay’a, anayasaya, Anayasa Mahkemesi’ne, Cumhurbaşkanlığı’na, hedef göstererek saldırıları teşvik edenler yaratıyor, gerilimi! Şimdi, ‘‘Tuzağa düşmeyelim!’’ diye ortaya dökülenler bunu görmüyor mu; yoksa iktidarın bu gerilim yaratma politikasını ‘‘Seçimle gelmiştir, iktidardır, ne yerse hakkıdır’’ mı kabul ediyor? İktidarın yarattığı bu kutuplaşma sonucunda (kim tarafından yapılırsa yapılsın!) Cumhuriyetin en önemli kurumlarından birine en cinai saldırı gerçekleşince, ilk kez ortaya konan demokratik tepki karşısında korkuya kapılanların ‘‘itidal’’ çağrılarının anlamı ve amacı nedir? ??? Erdoğan ve Arınç, gerilimin, kamplaşmanın, bölünmüşlüğün, ulusal mutabakatın bozulmasının bu iki odak insanı, pabucun pahalı olduğunu görünce meydandan kaçtı! Arınç sağlam durdu! Böyle ‘‘ucuz gösterilere’’ pabuç bırakacak ve düşüncelerini değiştirecek insan olmadığını gösterdi! Aferin! Ama Erdoğan, takıyyeciliğin şahikasından örnek verdi, yüzü gerginbelki de bembeyaz, iki konuşmasında, laikliğin nasıl ulusu bağdaştırdığı üzerine nutuklar çekti! Vay canına, yurdum insanı! Pes doğrusu! Karşımızda, sıkışınca her sözü söyleyecek bir iktidar ve lider var! Türkiye’nin bunca çözülecek ekonomik ve siyasi sorunu varken, dört yıldır türban diye tepinen, her şeyi ele geçirmeyi ana politikası yapan, ulus devleti durmadan zayıflatarak içte ve dışta bütün kötü etkilere açık hale getiren iktidarın ülkeyi getirdiği nokta burasıdır!!! Ankara’da ortaya konan tepkiyi selamlamalıyız! Bu tepki ülke çapında yaygınlaşmalı! Taa ki bu iktidar, gerçekten ulusun, bu ülkenin, bütün toplumun iktidarı olduğunu gösterinceye.. Müsteşarlık koltuğundaki laik Cumhuriyet düşmanı zat atılıncaya... ...Hatta Meclis, Arınç’ı koltuğundan indirinceye kadar! DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ve Ahmet Tan, Bülent Ecevit’in durumu hakkında bilgi verdi. (Fotoğraf:AA) duğunu bildirdi. Bazı yayın organlarında Ecevit’in komada olduğunun yazıldığını anımsatan Sezer, ‘‘Doktorlar bu durumu ‘koma’ olarak değil, uyutulma olarak değerlendiriyorlar. İkisinin farklı durumlar olduğunu açıklıkla söylüyorlar. Bu uyutmanın nedeni, vücutta yenileşmenin daha kolay sağlanması. O nedenle koma durumunda demek doğru bir değerlendirme değil. Ayrıca bu olumsuz gelişmelerin olmaması son derecede sevindirici’’ dedi. Ecevit’in bugüne kadar her konuda çok badireler atlattığını vurgulayan Sezer, ‘‘Bu gücüyle, bu kararlılığıyla bugünkü durumu da aşacaktır. Biz buna içtenlikle inanıyoruz. İnanmanın da ötesinde, tıbbi verilerin de bu yönde olması gerçekten sevindirici’’ diye konuştu. Türkiye’nin içinde bulunduğu durumda Ecevit’in bilge kişiliğine, yol göstericiliğine ve ışığına büyük ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Sezer, ‘‘O ihtiyacı direnciyle karşılayacaktır. Önümüzdeki günlerde de çok rahat bir şekilde önümüzde olacaktır, içimizde ola M EB’DEN TARTIŞMALI KARAR Devamsızlıkta ‘özel’ rapor da geçerli ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı yaptığı yönetmelik değişikliğiyle devamsızlık için özel sağlık kuruluşu raporlarını da kabul edecek. Buna göre, lise son sınıfların üniversite sınavı öncesinde okula devamında büyük sorun yaratan raporları artık özel hastane ve klinikler de verebilecek. Milli Eğitim Bakanlığı, Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı. Değişikliğe göre, hazırlık sınıflarında sınıf geçme, birinci yabancı dilin yanı sıra Türkçe dersindeki başarı durumu da dikkate alınarak tespit edilecek. Uygulama, önümüzdeki öğretim (20062007) yılında geçerli olacak. Yönetmeliğin 6’ncı maddesi, mevzuatın metninde ‘‘resmi sağlık kurumları’’ olarak yer alan ifade, ‘‘resmi/özel sağlık kurum veya kuruluşlarınca’’ şeklinde değiştirildi. Ekmekçi’yi andık Yazarımız Mustafa Ekmekçi, ölümünün 9. yıldönümünde anıldı. Ekmekçi için dün ilk tören Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında gerçekleştirildi. Eşi Aldoğan Ekmekçi, kızı Özlem Ekmekçi, dostları, gazeteciler ve Cumhuriyet okurlarının katıldığı törende konuşan ÇGD Başkanı Ahmet Abakay, ‘‘Mustafa Ekmekçi başlı başına bir kurumdu’’ dedi. Daha sonra konuşan Muzaffer İlhan Erdost, İlhan Alkan, Remzi İnanç, Halit Çelenk ve Cumhuriyet okurları, Mustafa Ekmekçi’nin gazeteci ve insan yanlarını dile getirdiler. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nda Ekmekçi’nin anısına düzenlenen ve gazetemiz yazarı Işık Kansu’nun yönettiği, Emin Değer ile Muzaffer İlhan Erdost’un konuşmacı olarak katıldığı açıkoturumda ise ‘‘Laiklik ve Dinin Siyasallaştırılması’’ konusu ele alındı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) C HP’Lİ MUSTAFA GAZALCI: Paralı eğitim bir politika haline geldi İstanbul Haber Servisi CHP Denizli Milletvekili Mustafa Gazalcı, AKP’nin iktidara geldiğinden bugüne eğitimin paralı yapılmasını bir politika haline getirdiğini söyledi. İstanbul Eğitimciler Derneği ile İstanbul Marmara Yıldız Teknik ve Boğaziçi üniversitelerinin işbirliğiyle ‘‘Küreselleşme ve Ulusal Eğitim Kurultayı’’ düzenlendi. Kurultayda, bir sunum yapan Gazalcı, eğitimin temel bir insan hakkı olduğunu vurgulayarak ‘‘3.5 yıllık AKP iktidarı, göreve geldiğinden beri eğitimin paralı yapılmasını bir politika haline getirdi’’ dedi. Gazetemiz yazarı Ataol Behramoğlu da günümüz Türkiyesi’nde sadece edebiyat ve sanat eğitiminde değil, eğitimin her alanında geriye gidişin açıkça görüldüğünü anlattı. Ankara, iyi niyet misyonu çerçevesinde iadeleri için işlem yapmıyor Türkiye’de 70 bin kaçak Ermeni var MAHMUT GÜRER ANKARA Türkiye’de yaklaşık 70 bin Ermeninin kaçak ya da çalışma izni bulunmadan yaşadığı öğrenildi. Konuya ilişkin bilgi veren diplomatik kaynaklar, ‘‘Türkiye bu durumu uzlaşı tutumunun, hoşgörünün simgesi olarak görüyor ve bu konuda işlem yapmıyor’’ dediler. Diplomatik kaynaklardan edi nilen bilgilere göre özellikle son 10 yıllık süreçte Türkiye’ye resmi yollardan ve kaçak giren Ermenilerin büyük kısmı geri dönmedi. Bunların sadece bir kısmı oturma izni aldı. Bu kapsamda kaçak oturan ya da çalışanların sayısının 70 bini geçtiği ifade edildi. Ermenilerin büyük bölümünün İstanbul, diğer kısmının ise Kars çevresinde yaşadığı kaydediliyor. Konuya ilişkin bilgi veren diplomatik kaynaklar ise konunun 2005 yılında hükümetin gündemine geldiğini, ancak ‘‘İkili Tarihçiler Çalışması’’ projesinin ortaya atılmasının ardından konuya ilişkin girişimlerin dondurulduğunu dile getirdiler. Kaynaklar, bu kişilerin yasalara aykırı olarak Türkiye sınırları içerisinde yaşadığının bilindiğini, ancak uzlaşı politi kası gereği herhangi bir yaptırımın uygulanmadığını söylediler. Öte yandan Ankara’nın Fransa ile benzer bir yasa teklifi veren Belçika ile konuya ilişkin temaslarını arttırdığı öğrenildi. Bu kapsamda Türkiye’nin Brüksel Büyükelçisi Fuat Tanlay’ın birçok kez Belçika Dışişleri Bakanlığı’na giderek gelişmelere ilişkin bilgi istediği öğrenildi. obursali?cumhuriyet.com.tr Anıtkabir’deki öfkeli etkin topluluğun tepkileri ve öldürülen Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in cenazesindeki tablo, AKP’ye karşı oluşan güçlü ittifakın gövde gösterisi olarak kabul edilebilir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, yüksek yargı kurumlarının yöneticilerinin, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın açıklamaları bu cephenin kararlı olduğunu gösteriyor. Bu kararlılık nedir diye sorarsanız, şu andaki güncel talepleri bir erken seçim olarak özetlenebilir. İkinci adım ise yeni oluşacak Meclis’in AKP’li olmayan bir cumhurbaşkanını seçmesidir. Buna Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın karşılığı ise: ‘‘Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecektir ve erken seçim söz konusu değildir.’’ İki taraf henüz bir uzlaşma noktası bulabilmiş değil. Cumhurbaşkanı seçimi üzerine yoğunlaşan bir iktidar kavgası, eğer iki taraf bu arada pozisyon değiştirmezse, önümüzdeki dönem daha da sertleşelaşma sağlamasıdır. ??? İki tarafın da bundan sonra hangi taşı süreceğini bilmiyoruz. Bildiğimiz ve bugün açısından söyleyebileceğimiz tek şey, önümüzdeki günlerin belirsizliğidir. Bu belirsizlik, büyük kargaşalıklara kapı da açabilir, bir uzlaşmayla da sonuçlanabilir. Şu gerçeği görelim: Toplam oyların yüzde 25’iyle cumhurbaşkanı seçebilecek gücü elinde bulunduran AKP’nin hukuki olarak buna hakkı var. Ancak, hak güçle orantılı bir şey, yüzde 25’in dışındaki güçlerin önemli bir kesimi de AKP’li bir cumhurbaşkanını istemiyor. Onlar da ellerindeki büyük güçleri harekete geçirerek bunu engellemeye çalışıyor. Türkiye’nin şu andaki gerçeği, cumhurbaşkanının kimliği konusunda bir milli uzlaşma sağlamanın daha gerçekçi olacağını gösteriyor. AKP, hukuki olarak haklı olabilir, ama siyasi koşullar ve güçler dengesi onu haklı gösterecek durumda gözükmüyor. Şimdi Neler Olacak? rek sürecek demektir. ??? Cumhuriyet gazetesinin ve Danıştay’ın uğradığı saldırı, hükümetin güçsüzlüğünün ve devlete hâkim olamayışının bir kanıtı olarak kabul edilebilir. Çünkü Cumhuriyet’e üç kez üst üste yapılan saldırının ciddi bir hazırlığın parçası olduğunu Danıştay saldırısından sonra daha iyi anladık. Saldırganların listesinde YÖK merkezinin de bulunduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bu köşede birkaç kez dile getirdim, ancak tekrar etmek istiyorum: Başbakan’ın Endonezya gezisi sırasında Cumhuriyet’e yapılan saldırıları hafife almasını ve ‘‘Ne olmuş yani, bizim binalara da saldırıyorlar’’ karşılığını vermesini bir aymazlık olarak yorumlamıştım. Başbakan bu saldırıların ciddiyetini kavramamıştı. Bunun ciddi ve derin bir saldırı olduğunu anlamamıştı. Bu olayı izleyen güvenlik güçleri kendisini doğru şekilde bilgilendirmemişlerdi. Bir ihtimal de bu yöndeki bilgileri ciddiye almamıştı. Bu bir yönetim zaafıdır. Türkiye gibi henüz geçmiş cuntalarla hesaplaşamamış, bin türlü gücün cirit attığı bir ülkede hükümet etmek ciddi ve zor bir iştir. Büyük bir uyanıklık, güçlü bir istihbarat ve güvenlik güçlerine tam hâkimiyet gerektirir. Bunu şimdiye kadar Atatürk ve İnönü’nün yönettiği hükümetlerin dışında hiçbir hükümet tam anlamıyla başaramamıştır. Süleyman Demirel, yaşadığı 40 yıllık siyaset deneyinin sonunda bu güçlerle uzlaşmayı ve iktidarın bir kısmını onlarla paylaşmayı öğrenmiş ve ona uygun siyasetlerin savunucusu haline gelmiştir. ??? Recep Tayyip Erdoğan da Şemdinli’den sonra bu yönde bir eğilim içine girdiğine ilişkin mesajlar verdi. Şemdinli’nin üzerinin örtülmesini isteyenlerin talepleri yönünde hareket etti. Ancak asıl sorun Cumhurbaşkanlığı’ydı. Recep Tayyip Erdoğan, diğer ödünlerin karşılığında Cumhurbaşkanlığı’nı elde edebileceğini sandı. Karşı tarafın buna razı olabileceği umuduna kapıldı. Artık şimdi net bir durumla karşı karşıyayız. AKP karşısında ittifak eden etkin güçler, cumhurbaşkanının AKP’den olmasına, özellikle Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç gibi isimlere kesinlikle razı olmayacaklarını ilan ettiler. Ankara’daki gösterilerle gücünü kanıtlayan ve şu anda inisiyatifi elde tutan taraf, ‘‘erken seçim’’ diyor, Recep Tayyip Erdoğan da ‘‘hayır’’ cevabını veriyor. Bu tavır alışlar, önümüzdeki bir yılın yeni bilek güreşlerine sahne olacağı anlamına geliyor. Bu ne demektir: Daha büyük kargaşalık, daha büyük olaylar mı? Olabilir. Bir başka ihtimal ise hükümetin geri bir adım atması ve yeni cumhurbaşkanının ismi üzerinde bir uz Ç Kırcı’nın suç ekibi tutuklandı EKİRGE OPERASYONU İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’de çıkar amaçlı suç örgütü kurarak kendi adlarına ve cezaevindeki Haluk Kırcı’nın talimatıyla çeşitli olayları gerçekleştirdikleri iddiasıyla ‘‘Çekirge’’ adlı operasyonda gözaltına alınan 18 kişiden 8’i tutuklandı. İzmir Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü’ndeki işlemlerinin ardından örgüt üyesi oldukları belirtilen 15 kişi ile örgüt üyeleriyle ilişkilerinin olduğu öne sürülen 1 komiser ve 2 polis memuru İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na sevk edildi. Nöbetçi savcılık, ifadelerini aldığı 18 zanlıdan, iki polis ve 1 kişiyi serbest bırakırken, aralarında 1 komiserin de bulunduğu 15 kişiyi ise tutuklanmaları talebiyle nöbetçi mahkemeye gönderdi. Nöbetçi mahkeme, duruşma sonunda 8 kişinin tutuklanmasına, aralarında komiser V.A’nın da bulunduğu 7 kişinin tutuksuz yargılanmasına karar verdi. CUMHURİYET 06 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle