19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 MAYIS 2006 PAZAR 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Cumhuriyet’e Uzanan Eller... Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP Parti Meclisi Üyesi umhuriyet önce dillere düştü. Laik Cumhuriyetin başına yeni sıfat eklediler: Ilımlı İslam. Bunu laikliğe saldırı olarak kabul etmeyen liberaller kolayca sindirip diğerlerinin de sindirimine yardımcı oldular. Türkiye’nin bir kısmı AKP’yi de yeni bir parti olarak bağrına basarken bazıları bunun aşırılaşmayı yumuşatacağı, radikal İslamcıların sistemin içinde eritilebileceği gibi aşırı iyimser bir beklenti içine girdiler. Ülke demokrasisinin ulaştığı düzeyi ve toplumsal kültürde gelenekselotoriter eğilimlerin yenilikçi çağdaş eğilimlere baskın oluşunu atlamaları kimilerinin bilgisizliğinden, kimilerinin dönemsel çıkarlarından kaynaklandı. Dış baskıların etkisini burada altını çizerek ayrıca belirtmek gerek. AKP ile çıkılan yolculukta bugün gelinen nokta, en iyimser olanı bile karamsarlığa sürükleyecek nitelikte. Cumhuriyet’e artık sadece diller değil, eller uzanmaya başladı. Cumhuriyet gazetesine yapılan saldırıları dilden ele taşıyan gelişmeleri atlamamak gerek. Cumhuriyet gazetesi, Türkiye’de AKP’nin yaşama geçirmek istediği çağdaşlıktan uzak zihniyetin karşısında çağdaş, laik, demokrat hukuk devleti çizgisinin tavizsiz savunucularının yazarıyla, çizeriyle, okuruyla, hem düşün hem de eylem çizgisinde buluştukları giderek çığlaşan bir muhalefet işlevi görüyor. Diğer yayın organlarının görmezden geldiklerini tarihe dipnot düşüyor. En önemli olarak, tehlikeyi anlatan yazılarla yetinmeyip yaşananların olağanüstülüğünün ayırdında olmayanları uyandıracak uyarılar yapıyor. PENCERE Mantık mı Çarpık, Kafa mı Bozuk?.. AKP’nin rozetindeki ampul son dönemde ispermeçet mumuna dönüştü, dibine bile ışık vermiyor... Danıştay’a ve Cumhuriyet’e uygulanan terör saldırıları için Başbakan RTE ne demiş: ‘‘ Baykal da ‘derin komplo’nun içinde...’’ Komplo ne demek?.. Mizahi yorumuyla komplo, takıyyenin bir tür Frenkçesidir; gizli tasarımla iş tezgâhlamak anlamına gelir... Demek ki Cumhuriyet’e bombaları atıp Danıştay’a kanlı silahlı baskını düzenleyen terör eylemlerinde CHP Genel Başkanı’nın parmağı var... Başbakan’a doğrusu diyecek yok!.. ? Ama Başbakan’ın yardımcısı Mehmet Ali Şahin, patronundan daha yaman çıktı... Ne demiş: ‘‘ Vakit’i eleştirirken Cumhuriyet’i de eleştirmek lazım. Cumhuriyet, her gün hükümeti ağır şekilde eleştiriyor. Kendimizi hedef gösterilmiş gibi hissediyoruz. Vakit neyse, diğer uçta Cumhuriyet o!..’’ Vay canına!.. Başbakan Yardımcısı’nın kafası böyle çalıştığına göre laik Cumhuriyet’in vay hali pür melaline... ? AKP’den yana Vakit düpedüz dinci, İslamcı, şeriatçı bir gazete!.. Danıştay’da türban kararını veren yüksek yargıçların fotoğraflarını basıp düpedüz kurbanlık hedef göstermiş, manşeti de patlatmıştı: ‘‘ İşte o üyeler!..’’ Vakit gazetesi yayınlarının Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasında ve Danıştay üyelerinin katledilmelerindeki işlevi açık seçik ortadayken Başbakan Yardımcısı Şahin ne diyor: ‘‘ Vakit neyse, diğer uçta Cumhuriyet o!..’’ ? Cumhuriyet’e bombalar atılmış... Bir.. bir daha.. bir daha.. Cumhuriyet’te can kaybı olmaması ya rastlantı ya mucize.. Cumhuriyet’e bombaları atan örgüt Danıştay’da silahlı terör uygulamış.. Yüksek yargıçlar saldırıyı bir şehit, dört yaralıyla atlatabilmişler.. Vakit’in bu yoldaki yayını açık seçik ve evlere şenlik... Başbakan Yardımcısı ne diyor: ‘‘ Vakit neyse diğer uçta Cumhuriyet o!..’’ ? Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in kafası çarpık bir dinci mantığın istavrozuna çakılmış... Başbakan Erdoğan ise ne söylediğini bilmiyor... Ama bir ‘‘ihtimal daha var’’... Bunlar Türkiye’yi daha beter bir çatışma ortamına sürüklemek için ‘kastı mahsusla’ ortaklaşa karar mı verdiler?.. 19 Mayıs’lar 27 Mayıs’lar... 19 Mayıs, 27 Mayıs Atatürk Cumhuriyetinin önemli dönemeçleridir... İkisi de resmi bayram günleriydi. 12 Eylül 1981’e kadar anayasada yer alan iki kutlama günü!.. 19 Mayıs, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya ayak bastığı, ulusal kurtuluş savaşını başlattığı tarih... Gençliğe adanan bir bayram günü. 27 Mayıs ise tek parti zorbalığının, halkın içinden gelen bir ortak davranışla yıkıldığı an!.. Uğur Mumcu 27 Mayıs 1991’de Cumhuriyet’teki yazısında şöyle diyordu: ‘‘DP din duygularını ve dince kutsal kavramları siyasal amaçlarla sömürmüş ve ülkeyi Vatan Cephesi adı altında iki düşman kampa bölmüş, elinde tuttuğu iktidar çoğunluğuyla ‘tahkikat komisyonu’ kurup muhalefeti yok etmeye çalışmıştır.’’ Mumcu o dönem iktidar başlarının iki önemli sözünü de yazısına almış.. Biri Celal Bayar’ın: ‘‘İcap ederse İsmet Paşa’yı da sehpaya götürmekte tereddüt etmem.’’ Başbakan Menderes’in de ‘‘İşe vaziyet edip ahlaksızlar, namussuzlar sizi kapatıyoruz diye TBMM kararı ile CHP’yi kapatmak lazımdır. Bunların hakkından ancak Meclis gelir. Meclis de muhalefet değil DP grubudur’’ sözleri... Hep soranlar olur, demokrasi güzel güzel işlerken niye bir avuç asker ortaya çıktı, silah zoruyla ‘‘meşru’’ hükümeti devirdi? O günleri yaşamayanlar, yaşasalar bile tek yanlı düşünenler, yakın tarihe ait belgesel çalışmalardan habersiz olanlar 27 Mayıs’ın gerçek bir demokrasi devrimi olacağını anlayamazlar. 27 Mayıs bir dönüm yeridir. İşçiye grev hakkını, yargıya bağımsızlığı, üniversiteye özerkliği, basına da özgürlüğü getirmiştir... Uğur, 27 Mayıs’ı gerçekleştiren devrimci kadronun ilk bildirilerinde basın özgürlüğüne saygı gösterdiklerini şu sözlerle belirtmektedir: ‘‘Türk demokrasisinin gelişmesinde kalemleriyle hiçbir zaman çekinmedikleri için, anayasaya aykırı kanunlar yoluyla tevkif edilmiş bulunan kıymetli basın mensupları, 27 Mayıs günü saat 03.00’te tahliye edileceklerdir.’’ Uğur Mumcu’nun son yazılarından biriydi ‘‘Zincirli Hürriyet’’. Şöyle bitirmiş bu önemli yazısını: ‘‘Demokrat Parti’nin yalnızca adı demokrattı, aslında özüyle ve sözüyle DP bir zincirli hürriyet döneminin adıydı. 27 Mayıs ihtilali ise bu zincirleri söküp attı.’’ Demokrat Parti kafası ile Adalet ve Kalkınma Partisi kafası arasında önemli bir fark görebiliyor musunuz? Zaman akmış! DP gitmiş, yerine kendilerinin verdiği adla AK Parti gelmiş! Demokrasi diye diye yeni bir zincirli hürriyet kurmak hevesi!.. Bizlere düşen de yine elli yıl öncesi gibi demokrasi, özgürlük, Atatürkçülük yolunda savaşı sürdürmek!.. Sevgili Uğur Mumcu’nun anısına sevgi, saygı. Not: Bir süre yazılarıma ara vereceğim. Değerli okurlarımın izniyle... C nıksar, demokrasi gereği gibi düşünerek rejime karşı olan değerleri de rejimin içinde besler olursunuz. Türkiye’nin tüm temel kurumları tartışma düzlemine AKP iktidarı sürecinde taşındı. Hatta Türk bayrağı bile bundan nasiplendi. Diyarbakır Milletvekili Aziz Akgül’ün AKP’nin Türkiye’yi yenilediği(!) gerekçesiyle yeni bir bayrak için Meclis’e verdiği önergeye tepkisiz kalan topluma Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ya da başka takımların renklerini değiştirmekten söz edilince yer yerinden oynamaz mı? Nedir bu sessizlik? bir sayfa açılmasını istemiyorsa, artık bu demokrasi oyunu ve söyleminin siyasetin sorunu olmadığını, toplumsal ilişkilerin biçiminden bağımsız bir yönetim anlayışının oluşamayacağını görmeli ve kendi yaşam alanını düzenlemekle, ikili ilişkilerden tutun, aileden işyerine uzanan hiyerarşik ilişki biçimlerini sorgulamakla başlamalı. Türbana geçit vermekle demokrat olunamayacağı, radikal muhafazakârlarla demokratikleşilemeyeceği bir ölçüde kavranılırsa, demokrasi hayali peşinde koşmak yerine ulusu egemen kılan Cumhuriyet ve onun değerlerine sahip çıkmakta daha fazla gecikmemenin önemi anlaşılacaktır. Demokrasinin önünde engel Toplumun demokrasiye çekmek iddiasıyla iktidara gelmesine vize verdiği AKP, giderek Cumhuriyet ve onun temel niteliklerini kendi anladığı biçime dönüştürme çabaları ile demokrasinin önünde bir engel oluşturmaya başlamıştır. Demokrasiye tutunarak gelenler, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel değerlerini sorgulamakla kalmayıp bazen söylem, bazen eylem düzeyinde rejim karşıtlıklarını sergilemeyi sürdürmektedirler. Toplumun karşı reflekslerini baskılayan demokrasi söylemleri bir yana bırakılmadıkça, AKP ilerleyişini sürdürecektir. Tarih yazanlar bugünün toplumunu herhalde şöyle anlatacak: ‘‘Önce demokrasiye inandırıldılar. Demokrasiyi öğrenmek ve yaşamlarına geçirmek yerine, ona tutunarak gelen otokratları iktidar yaptılar. Oysa, dillerinden düşürmeyenlerin yaşamlarında demokrasiye yer yoktu. Otokrasi güçlendikçe güçlendi. İdeal olanı yanlış kişi ve kurumlarda ararken, bunların karşısındaki kurum ve kişileri yerden yere vurdular. Hep teğet geçtikleri, hatta ne olduğunu tam bilmedikleri, herkesin kendince tanımladığı demokrasi adına ülkeyi var eden temel kurumları hedef alanları kendi elleriyle iktidar yaptılar. Demokrasiyi karşıtlarıyla güçlendireceklerini düşünen tek örnek olacaktılar(!), başarsalardı... En büyük başarının Cumhuriyet ve onun kazanımlarına sahip çıkmak olduğunu anlamakta gecikmiş olmalarının faturası çok ağırdı...’’ Türk toplumu, bu satırlara eklenecek kara Ulus yeniden şahlanmalı 19 Mayıs 1919’dan bugüne 87 yıl geçti. 87. yılda ulusun yeniden şahlanması gerekiyor. 19 Mayıs ve Mustafa Kemal’i anmak yetmez. Bu günün armağan edildiği gençler yarınlarına niçin sahip çıkmaları gerektiği konusunda aydınlatılmalı. Hepsinin şenliklere boğulduğu şu günlerde üniversite gençliğine gülmece, eğlence sunacak yerde beyin fırtınası ile düşünce ekmeyi niçin öncüllemiyoruz hâlâ? TV kanallarının eğlencede doyumun doruğuna çıkardığı yurttaşı daha fazla eğlence arayışına yöneltirken, buna üniversitelerin de alet olması niye? Eğlence ve dinlenceye kodlanan toplumu düşünce ve doğru bilgiye yönlendirmek için en uygun düzlem üniversiteler değil mi? Eğlence ve dinlenceye kodlanarak düşünce ve eylemi yaşamımızdan giderek kovalarken gençler ve gençlik üzerine özlemlerimizin söylem düzeyinde kalacağını ne zaman göreceğiz? Eskilerin güzel deyişiyle; ne ekersek onu biçiyoruz. Farkında mısınız? Bazıları dilleriyle, bazıları elleriyle Cumhuriyet’e hücuma geçtiler. Bunu püskürtmek için 19 Mayıs’tan güç almaya, 87 yıl öncesinde başlayan yolculuğa daha güçlü baş koymaya ne dersiniz? Gençler ve gençlik edebiyatı ile, en iyi şenliği kim yaptı yarışını bırakıp düşünce ve bilgiyi çoğaltmamız gereken yerleri gerçek işlevlerine geri çekmekle başlayalım. Biçtiklerimize bakıp gençleri sorgulamak ve suçlamak yerine, ne ektiğimize bakıp gençlere, gençliğe sahip çıkmalıyız. Din referanslı devlet Egemenlik anlayışının yeni bir içerikle ele alınmasını savunan görüş iktidarda. Bunun anlamı din referanslı bir devlet kurmak. İyi de bunu nasıl yapacaklar? Kurumları tasfiye ederek kuşkusuz. Kurumları yıkmaya çalışmak tepki çeker. Tepki çekmeden çözmenin yolu aşındırmaktır. Tartışmak, tartıştırarak aşındırmak... Bir süre sonra tartışmaktan bıkar, ka Israr Etme Ekmekçi... Ertan ÜNVER Y Eski Torbalı Belediye Başkanı eni yaşının onuncusunda, 21 Mayıs lık ‘‘kol geziyordu ortalıklarda’’... Mustafa Ağabey; anımsarsın o soğumaya 2006’nın bu sıcaklaşmaya başlamış Ankara gününde, bir İstanbul bebeci başlayan Ankara’nın 3 Kasım 1985’ini ve SOğini; aslında Elazığ/Hatay kökenli birkaç ay DEPHP Kurultayı’na gidişi... Kurultay Başlık bebeciği siz, biz hep beraberken de çok sev kanı Şeref Bakşık’ın, pek de şık duran yönetidiğin Aydın Güven Gürkan’ı aguladığını, bir miyle, genel başkanlığın sevgiyle paylaşımıimgelem köşesi oluşturarak ‘‘şöyle bir duyum nı sağlayan Aydın Güven Gürkan’ı ve Erdal sama uçuşmasına dalıverdim’’, sevgili Ekmek İnönü’yü... Turan Güneş’le Mustafa Üstündağ’ın, Kamil Kırıkoğlu ve diğerlerinin yokçi... Sen artık delikanlı oldun, sevgili Ekmek luklarının, burun direklerimizi sızlatışını... Akçi... Bebecik Aydın’ımıza iyi bak... Kol kanat şamında, kokteylde içtenlik ve coşkuyu ‘‘paylaşmayı tatmıştık’’... Yeni adıyla Sosyal Demokger... Çünkü bilirsin, o da bizim gibilerden... İnsanoğlu her geçen gün biraz daha ilginç rat Halkçı Parti’yi (SHP’yi) karşılayan Analeşiyor, Mustafa Ağabey... Neler oluyor neler, dolu insanının, içtenlik ve coşkunun, oradakio senin seksenine dayandığın bu yanlarda.. ni topluma taşıma kararlılığını da yaşamıştık... Valla, ben bile şaşar oldum... Bilirsin beni, Sonrasında da ‘‘tikel kalınca’’ anlamsızlaşsa da ‘‘Horozun yaptığı yumurtanın neden üç sarısı 12 Eylül’e karşıtlığı taşıyarak geldiğimiz için anyok’’ diyenlerdenim... Ben şaştıktan sonra, dü lamlanan SHP iktidar ortaklıklarını... Hiç olmazsa, ‘‘bir umudun’’ ayaklarının yere basmaşün sen gerisini... Kolay değil; insanlık bu kara sermayenin da ya yönelişini algılar olmuştuk bir ara, ‘‘teselli ğıtıp savurmasıyla bu denli şaşaladıktan son kabilinden olsa da...’’ Şimdilerde yine aynı yöne doğru gidiyoruz ra, bizim bile ‘‘olacak o kadarcılara karışmaMustafa Ağabey... 1985 ve sonrasının SHP’si, mız’’ doğallaşıyor... Neydi bir zamanlar ama... Adamlık, insan bildiğin gibi on yıl sonra CHP’ye karışıp, yi tip gitmişti... Hani 1994 yılında Yakup Kepenek, senben, SHP ile CHP’nin ilk birleşme kurultayına beraber gitmiştik... Hani ben, seni ve Kepenek’i SHP delegesi olmama karşın kurultayda bırakarak ‘‘hazirun cetvelini’’ bile imzalamadan otele dönmüştüm. ‘‘Böyle alengirli işlere gelemiyorum’’ diyerek... Ve sen de sonra otele gelip ‘‘benden siyasetçi falan olamayacağını’’ haykırmıştın yüzüme... Bir tokat atmadığın kalmıştı da, ben yine gülmemi kesmemiş; sonunda seni de güldürmüştüm... Sonrasını biliyorsun artık; CHP içinde başlayan ‘‘trajikomik’’ gelişmeler vs. Biz yine daldık anılara; sen bu ısrarını sürdürdükçe, dalıp duracak gibi miyiz ne!.. Yok yok, ısrarını frenle... Ben yazarsam, adım ‘‘birileriyle birlikte anılır’’... Bilirsin ben dayanamam... Israr etme Ekmekçi, boş yere çabalamış olursun... Ben hiç ‘‘Cumhuriyet’i Çok Sevmiştim’’ çocuklarının katlarına çıkmaya çalışıyor dedirtir miyim kendime... Varsayalım ki yanılıp öylesine özendim; sen buna izin verir misin?.. Olmaz Mustafa Ağabey, olmaz, sevgili Ekmekçi, hem de ekmeğe çok ihtiyacımız olduğu halde olmaz... Yazamam... İSTANBUL CUMOK ÇAĞRISI 28 Mayıs 2006 Pazar Saat: 11.0014.30 “Sorun, ‘Emperyalizmle Yüzleşmek’ Sorunudur...” Mayıs ayı konuğumuz EROL MANİSALI Konu: Küresel Dengeler ve Son Gelişmeler Yer: Kadıköy Moda Spor Kulübü, Tuğlacı Emin Bey Sokak No: 2 Kadıköy İletişim Yer Ayırma: 0216 449 34 86 0533 235 03 14 0532 275 21 42 0216 326 49 21 GENÇLERİ UNUTMAYINIZ. LÜTFEN YERİNİZİ AYIRTINIZ Son yer ayırma tarihi 27 Mayıs Cumartesi 17.00’ye kadardır. Ayrılan yerler 28 Mayıs saat 11.00’e kadar saklanır. Açık büfe kahvaltı ederi: 20.00 YTL www.cumok.org eposta:istanbul?cumok.org İMRANLI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ Esas No: 2003/3005Karar No: 2005/2 Davacı Botaş tarafından, davalılar Şehriban Yıldırım ve müşterekleri aleyhine mahkememize açılan tescil davası gereği; Aşağıda isimleri yazılı davalıların tüm aramalara rağmen tebligat adresleri bulunamadığından; Botaş vekili tarafından temyiz edilen yukarıda esas ve karar numarası yazılı dava dosyası, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 27.03.2006 tarih, 2006/22113390 esas karar sayılı ilamı ile bozularak gelmekle; bozularak gelen Yargıtay ilamı, aşağıdaki isimleri yazılı davalılara ilanen tebliğ olunur. 28.04. 2006 Dosya adı: 2003/305 Esas 2005/2 Karar. Davalılar: 1 Şehriban Yıldırım, Kasaplar köyü İmranlı, 2 Mehmet Teber, Kasaplar köyü İmranlı, 3Mustafa Teber Kasaplar köyü İmranlı. Basın: 21193 Esas No: 2006/10 Karar No: 2006/57 Davacı Seyfettin Erbaş vekili Av. İlknur Erdoğmuş tarafından davalı Nüfus İdaresi aleyhine açılan isim tashihi davasında, Mahkememizce yukarıda esas ve karar numarası yazılı ve 6.11.2002 tarihli karar ile Trabzon, Hayrat, Çaycılar Mah. Cilt:64, Hane:1, Birey Sıra No:68’de nüfusa kayıtlı Abdurrahman ile Nuriye oğlu 01.01.1959 doğumlu Seyfettin Erbaş’ın, Seyfettin olarak yazılı adının ‘‘Seyfi’’ olarak tashihine karar verilmiş olup, işbu karar ilan olunur. 12.05.2006 Basın: 23655 İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ HÂKİMLİĞİ’NDEN CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle