27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 MAYIS 2006 SALI 4 HABERLER TESK’in gezici sergisini açan Demirel, Türk milletinin rejimden de laiklikten de memnun olduğunu vurguladı DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Soğukkanlı Bir Hukuk Savaşı Vermek Gerek ‘‘Ermeni soykırımı!’’nı inkâr edenlere hapis ve para cezası verilmesini öngören yasa tasarısı, Fransız Parlamentosu’nun hukuk işleri komisyonunda reddedilmesine karşın, bu hafta perşembe günü genel kurulda görüşülecek. Tasarı kabul edilse bile yasalaşması için Cumhurbaşkanı Chirac tarafından da onaylanması gerekiyor. Fransız politikasının bugünkü konjonktürü içinde, Chirac’ın meclisten geçen bir tasarıyı onaylamayı reddetmesi güç görünüyor. Aslında Fransa’da partilerin çoğunluğu da, parlamentoda çoğunluğu elinde tutan UMP milletvekillerinin çoğu da tasarıya karşılar. Arkadaşımız Uğur Hüküm’ün cuma günü Paris’ten verdiği haberde de belirttiği gibi, UMP temsilcileri, çoğunlukla oturuma katılır ret oyu verirlerse sorun olmayacak. Ancak, parti başkanı Nicolas Sarkozy’nin, bu konuda üyelerini serbest bırakmış olması Türkiye açısından can sıkıcı. Anımsanacağı gibi, 2001 yılında kabul edilen ve Fransa’nın Ermeni soykırımını resmen tanıdığını bildiren yasa, parlamento çoğunluğunun yüzde onu kadar milletvekilinin oyuyla kabul edilmişti. Bu kez de öyle olması, büyük çoğunluğun katılmayacağı oylamada tasarının 30 küsur oyla kabul edilmesi olasılık dışı değil. ??? Fransa’dan sonra Belçika da aynı yolu tuttu. Valon kanadının Liberal Reformcu Parti temsilcileri François Roelants du Vivier ve Christine Defraigne de, bu yolda bir yasa tasarısı getirdiler. Türkiye kamuoyu, Fransa’nın ve ardından da Belçika’nın girişimleri karşısında izlenecek tavrı tartışıyor. İlk akla gelen Fransız mallarının boykotu, Fransa’nın kimi ihalelerden dışlanması, Fransa’nın Türkiye ile ekonomik ilişkilerine zarar verecek önlemler oluyor. Fransız mallarının boykotu, Türkiye AB ilişkilerinin bu aşamasında bazı sakıncalar içerebilir. Ankara’nın Fransa ile ekonomik ilişkileri askıya alması veya Fransızları kimi ihalelerin dışında tutmasına karşı, Paris’in de başvuruda bulunarak Türkiye’yi köşeye sıkıştırması olasılığı da yok değil. Ayrıca, bu önlemlerin, gerçekten etkin olması için büyük boyutlu olması gerekiyor ki, bunu beklemek de pek gerçekçi değil. Mais’in Renault ile ortaklığını bozmasını veya askıya almasını düşünebiliyor musunuz? Bu ne derecede gerçekçi ve uygulanabilir bir öneridir? ??? Türkiye tepkilerinde haklıdır. Hatta Türkiye, 1. Dünya Savaşı sonrasında Fransızların Ermeni çetecilere, kendi üniformasını giydirerek oluşturduğu Legion D’Orient’a yaptırdığı ve Antep nüfusunun dörtte birinin ölümüyle sonuçlanan katliamı da dile getirebilir. Türkiye’nin tepkileri konusunda, kimi garip fikirler de ileri sürülmüyor değil. Örneğin bazıları, aydınları göreve çağırıyorlar. Hani şu her baskı döneminde, horlanan, ezilen, hapislerde süründürülen aydınları... Kıbrıs konusundaki Türk politikasıyla ilgili olarak, devletin çağrısıyla 1979 yılında katıldığım bir uluslararası toplantının (ki masraflarını da devlet karşılamıştı) sonucunda Türkiye devleti ile aramdaki sorunu çözmek için yıllarca zaman harcadım ve hapislerde süründüm. Onun için diyeceğim odur ki, devlet kendi görevini kendisi yapsın! Türkiye’nin bu durumda yapması gereken şey, soğukkanlı bir hukuk savaşıdır. Çünkü Fransa’nın ardından da Belçika’nın görüşeceği tasarı AİHS’nin 10. maddesine aykırıdır. Bu durumda Türkiye AİHM’ye başvurabilir. Bu başvuru iki şekilde olur. Birincisi Türk vatandaşı bir görevli, Fransa’da yasaya karşın Ermeni soykırım iddialarının gerçek olmadığını söyler, mahkum olur ve daha sonra da AİHM’ye başvurur. Bilmem devlet, kendi erkinin organları içinde, vatandaş Doğu Perinçek gibi yürekli birini bulabilir mi? İkincisi ve daha az riskli olanı ise, Gündüz Aktan’ın, geçen hafta Radikal’deki köşesinde de belirttiği gibi, 33. maddeye dayanarak AİHM’de devlet davası açmasıdır. Hukuk yolları tüketilmeden duygusal tepkilere sığınmanın bir anlamı yok... ‘Cumhuriyet sahipsiz değil’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türk milletinin, Cumhuriyetten, laiklikten ve demokrasiden memnun olduğunu belirterek ‘‘Cumhuriyet sahipsiz değildir. Cumhuriyet, milletimizin uyanıklığına emanet edilmiştir’’ dedi. Demirel, Cumhuriyetin kimi tehlikelerle karşı karşıya olduğuna da işaret ederek ‘‘Gelecek kaygısı olmadan yaşamak istiyorsak, birliğimizi muhafazaya mecburuz’’ vurgusunu yaptı. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nun (TESK) Atatürk’ün 125. doğum yıldönümü dolayısıyla hazırladığı ve ‘‘İşgalden Zafere Zaferden Cumhuriyete’’ TIR’ı ile 4 ay boyunca Türkiye’yi dolaşacak Atatürk fotoğrafları sergisinin açılışı dün 9. Cumhurbaşkanı Demirel ve TESK Genel Başkanı Derviş Günday tarafından yapıldı. Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) Atatürk Evi’nin önünde düzenlenen törende, marşların yanı sıra Atatürk’ün sevdiği şarkı ve türküler seslendirilirken ? Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu’nun Atatürk’ün 125. doğum yıldönümü dolayısıyla hazırladığı gezici serginin açılışını yapan Demirel, cumhuriyetin kimi tehlikelerle karşı karşıya olduğunu belirtti. Demirel, ‘‘Gelecek kaygısı olmadan yaşamak istiyorsak, birliğimizi muhafazaya mecburuz’’ dedi. Atatürk’ün sesinden Nutuk da yayımlandı. Törende konuşan Günday, ‘‘Hiç kuşku yok ki içeriden ve dışarıdan gelen bunaltıcı baskılar yaşadığımız bu günlerde, Atatürk ve ilkelerine her zamankinden çok ihtiyacımız var’’ diyerek bu yıl 19 Mayıs’ın daha anlam yüklü olduğuna dikkat çekti. Günday, ‘‘Bizleri, sözde etnik kimlik ayrımlarıyla birbirimizden, sözde dinsel kimlik ayırımlarıyla Atatürkçü düşünceden uzaklaştırmaya çalışanlara bir sözümüz var: Gecenin en karanlık anı, gün doğmadan önceki andır. Biz siyah gecenin karanlığını yırta yırta geliyoruz. Atamızdan güç buluyoruz. Laik Cumhuriyeti, devrim ve ilkelerini sonsuza kadar yaşatmak görevimiz. Cumhuriyet sahipsiz değil, emanetinin bekçisiyiz’’ diye konuştu. Demirel ise gezici sergi dolayısıyla Günday ve TESK üyelerini kutlayarak ‘‘Örnek bir hareket. Bir kadirşinaslık, vatanperverlik, vefa ve sadakat ortaya koydular’’ dedi. Demirel serginin, Cumhuriyetin kazanımlarına yeteri kadar sahip çıkılmadığının düşünüldüğü bir dönemde yaşama geçirildiğine de işaret ederek ‘‘Böyle bir dönemde açılması çok manidar’’ dedi. Demirel sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Cumhuriyet sahipsiz değildir. Cumhuriyeti tüm Türk milleti sahiplenmiştir. Cumhuriyet, milletimizin uyanıklığına emanet edilmiştir. Türk milleti, demokrasiden, laiklikten ve Cumhuriyetten memnundur. Zaten, Cumhuriyet, laiklik ve demokrasi Müslümanlıkla bağdaşır. Türkiye’deki huzur ve sükun bu sayede mümkündür.’’ Gezici serginin çok şeyi hatırlatacağına inandığını belirten Demirel, gelecek kaygısı taşımadan, mutlu, huzurlu ve kardeşçe yaşanmak isteniyorsa milletin birliğinin korunmasının mecburi olduğunu vurguladı. Demirel, ‘‘Bunun için de Atatürk’ün ilkelerine sahip çıkmalıyız. Türkiye bu sayede dünyada yıldız olabilir’’ dedi. ‘Cumhuriyeti sokakta bulmadık’ Daha sonra serginin açılışını yaparak, Günday’la birlikte TIR’ı gezen Demirel, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlamaktansa kaçındı. Demirel, ‘‘Cumhuriyete yönelik tehlikeler olduğunu söylediniz. Bunlar neler’’ diyen bir gazeteciye, ‘‘Sen bu ülkede yaşamıyor musun’’ karşılığını verdi. Bir başka basın mensubunun, ‘‘Türban takmak isteyen Arabistan’a gitsin dediniz. Bu ne anlama geliyor, açıklar mısınız’’ sorusu üzerine ise sinirlenen Demirel şunları söyledi: ‘‘Ben bu soruları 3, 4, 5 kez yanıtladım, artık yanıtlamayacağım. 6. kez yanıtlasam ne olur? Demek ki anlaşılmıyor. Benim dediğim türbanla okumak isteyenler Arabistan’a gitsin ya da okuyacağı bir yere gitsindi. Türban takan Arabistan’a gitsinle bunun arasında dünyalar kadar fark var. Böyle derseniz sizinki enformasyon değil, dezenformasyon olur. Toplumu aydınlatmak yerine bilakis zihinleri karartırsınız. Cumhuriyet sokakta bulunmadı. Nereden nereye geldi.’’ Demirel, Cumhurbaşkanının kim olması gerektiğiyle ilgili yorum yapmak istemediğini de belirtirken Cumhurbaşkanlığı tartışmalarının erken başlayıp başlamadığı sorusunu, ‘‘Ne erkeni? Bir sene oldu başlayalı’’ sözleriyle yanıtladı. Fotoğraflarıyla Atatürk HASAN TAHSİN ANILDI ‘İhanet edenler hüsrana uğrayacak’ ? Hasan Tahsin’in şehit edilişinin yıldönümü nedeniyle mesaj yayımlayan Cumhurbaşkanı Sezer de ‘‘Türkiye Cumhuriyeti, onlardan aldığı güçle yarınlara güvenle bakmaktadır’’ dedi. İZMİR/ANKARA (Cumhuriyet) Konak Alanı’nda işgal güçlerine karşı 15 Mayıs 1919 tarihinde ilk kurşunu atan ve Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini yakan şehit gazeteci Hasan Tahsin, İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nce Konak’taki anıtı önünde düzenlenen törenle anıldı. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ‘‘Kendini ulusuna adamış kahramanlarımızın özverili çabalarıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onlardan aldığı güçle ilerlemesini sürdürmekte, yarınlara güvenle bakmaktadır’’ dedi. Saygı duruşu, İstiklal Marşı ve anıta çelenk sunumunun ardından konuşan İGC Başkanı Erol Akıncılar, son yıllarda laikliği hiçe saymaya cüret edenlerin, irticayı hortlatmaya çalışanların, gerici akımları teşvik edenlerin ortaya çıktığını belirterek, ‘‘Ancak Atatürk ilke ve devrimlerine ihanete yeltenenler her dönemde hüsrana uğramışlardır. Bugün de bundan sonra da hüsrana uğrayacaklardır. Milletçe Atatürk’ün gösterdiği yolda yürümeye devam edeceğiz’’ diye konuştu. Akıncılar, Selanik’e dikilen ‘‘PontusRum Soykırımı Anıtı’’ nedeniyle İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Selanik’le kardeş şehir olma kararını iptal etmesinin kamu vicdanını rahatlattığını da söyledi. Cumhurbaşkanı Sezer, Hasan Tahsin’in şehit oluşunun yıldönümü nedeniyle yayımladığı mesajda, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından yurdun parçalanmak istenmesi üzerine, ulusun, Yüce Atatürk örderliğinde onur savaşımı verdiğini, bir bütün olarak ortaya koyduğu dirençle zafere ulaştığını ifade etti. Sezer, şunları kaydetti: ‘‘İzmir’in işgaline karşı tepki gösteren, tutsaklığı kabullenmeyen yurtsever bir Türk genci olan Hasan Tahsin’in işgalcilere attığı ilk kurşun, bu savaşımın simgelerinden biri olarak tarihteki saygın yerini almıştır. Tüm güçlüklere karşın, aydın sorumluluğuyla hareket eden, bir gazeteci ve düşün adamı olarak işgallere karşı tepkisini dile getiren Hasan Tahsin’in bu eylemi de tüm ulusun gönül birliğiyle giriştiği Kurtuluş Savaşı’nın kıvılcımlarından biri olmuştur. Kendini ulusuna adamış kahramanlarımızın özverili çabalarıyla kurulan Türkiye Cumhuriyeti, onlardan aldığı güçle ilerlemesini sürdürmekte, yarınlara güvenle bakmaktadır.’’ Kurtuluş Savaşı’nın resmedildiği ve üzerinde ‘‘İşgalden Zafere Zaferden Cumhuriyete’’ yazan TESK TIR’ında, birbirinden farklı onlarca karede Atatürk anlatılıyor. Ata’nın kimi sözlerinin de metal plakalar üzerinde yer aldığı TIR, 19 Mayıs’ta Samsun’dan başlayarak 4 ay boyunca 70 ili dolaşacak. TIR son olarak 4 Eylül’de, Yunanlıların Ege’de denize dökülmesinin yıldönümünde İzmirlilerle olacak. Kurtuluş Savaşı’nın başlamasının 87. yılına, Atatürk’ünse 125. doğum yıldönümüne ithafen hazırlanan sergide, Ege Vapuru’nda salıncakta sallanan Mustafa Kemal’den, yaşlı bir kadını dinleyen Mustafa Kemal’e kadar birçok fotoğraf ve resim bulunuDemirel, gezici serginin açılışını TESK Genel Başkanı Derviş Günday ile yaptı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) yor. ‘ADİL DÜZENCİ DEĞİLİM’ TARTIŞMASI SAMSUN İDARE MAHKEMESİ Şener’in sözleri rahatsızlık yarattı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in ‘‘Hayatımda hiçbir zaman adil düzenci olmadım’’ açıklaması, AKP’de tepkiyle karşılandı. AKP İstanbul Milletvekili Gürsoy Erol, ‘‘Adil düzen ne kuru bir slogandır, ne de utanılacak bir kavramdır’’ dedi. AKP Milletvekili Erol, bir açıklama yaparak Şener’e tepki gösterdi. Açıklamasında ‘‘adil düzeni’’ anlatan Erol, şu görüşleri dile getirdi: 1967 yılında İzmir’de bir grup araştırmacı, çalışmada ve yaşamada birbirleriyle anlaşabilecek ortaklar arasında ekonomik, sosyal, kültürel, ilmi ve ahlaki araştırmalar yapmak ve araştırma sonuçlarına göre de ortak bir yaşam geliştirmek üzere, teorisyenliğini Süleyman Karagülle’nin yaptığı S.S. Akevler Kredi ve Yardımlaşma Kooperatifi’ni kurmuşlardır. 1979 yılında yeni bir akademik kadro ile yoğun bir ilmi araştırma dönemine giren kooperatif üyeleri, ‘‘barış düzeni’’ adını verdikleri yeni bir anayasa önerisi içeren bir siyasal sistem geliştirmiştir. Adil düzen, siyasette demokrasiyi, idarede yerinden yönetimmerkezi yönetim dengesini savunan çoğulcu ve rekabetçi bir demokrasiden yanadır. Adil düzen, ne kuru bir slogandır, ne de ‘‘Ben hiçbir zaman adil düzenci olmadım’’ diyerek inkâr edilecek veya utanılacak bir kavramdır. Aksine ülkemiz için hiçbir menfaat gözetmeden fikir üreten, ilmi çalışmalar yapan kişiler teşvik ve takdir edilmeli, sayıları arttırılmalıdır. OMÜ Rektörlüğü davayı kazandı CEMİL CİĞERİM asirmen?cumhuriyet.com.tr VEFAT Baromuzun 13863 sicil sayısında kayıtlı SAMSUN Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi’ne (OMÜ) bağlı çeşitli fakültelerde çalışırken görev süreleri uzatılmadığı için yürütmeyi durdurma istemiyle mahkemeye başvuran 9 araştırma görevlisiyle ilgili dava karara bağlandı. Samsun İdare Mahkemesi, uygulamada OMÜ Rektörlüğü’nü haklı bularak davaları reddetti. Araştırma görevlilerinden Adem Çalışkan, Levent Atlaş, İzzet Akça, Ali Seylan, Erol Terzi, Bilal Cemek, Murat Taş, Ali Bolat ve Hanife Saraçoğlu kadrolarının boşaltılmasına ilişkin işlemin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek Samsun İdare Mahkemesi’ne başvurdu. OMÜ Rektörlüğü avukatı Nuri Arslan, doktora eğitimi ni tamamlayan herkesin o üniversitede öğretim üyesi olma zorunluluğunun olmadığını belirterek davanın reddini istedi. Başvuruları değerlendiren mahkeme, oybirliği ile verdiği kararında OMÜ Rektörlüğü’nü haklı bularak araştırma görevlilerinin talebini reddetti. Kararda, yasanın üniversitelere takdir yetkisi tanıdığı belirtilerek ‘‘Anılan kadroların yıllarca aynı kişilerce işgal edilmesi lisans ya da lisans üstü eğitimlerini tamamlayanların araştırma görevlisi kadrolarına atanma beklentilerini sona erdirir, dolayısıyla da bilimsel ve akademik yaşama katılımlarının sağlanması süreci engellenmek suretiyle, bilimsel yaşama katkı sağlayacak bilim adamı yetiştirme süreci olumsuz etkilenir’’ denildi. AVUKAT DERVİŞ PARLAK vefat etmiştir. Aziz Meslektaşımızın cenazesi 16.05.2006 Salı günü (bugün), Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak ikindi namazını müteakip Zincirlikuyu Mezarlığı’nda defnedilecektir. Merhuma Tanrı’dan rahmet, kederli ailesine ve meslektaşlarımıza başsağlığı dileriz. İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Endonezya’ya giderken gazetemize yönelik saldırılarla ilgili uçakta yaptığı açıklama tek kelimeyle üzüntü verici. Gazetecilere, Cumhuriyet gazetesinin bombalı saldırıya uğraması konusunda söylediklerini, bu ülkenin bir yurttaşı olarak Başbakan’a yakıştıramadım. Erdoğan’a göre; AKP binalarına saldırı olduğunda da kimse onları arayıp ‘‘geçmiş olsun’’ demiyormuş. ‘‘AKP’ye saldırı yapıldığında susanlar, şimdi başka şeyler söylüyorlar’’ diyerek bu saldırılar karşısındaki yaklaşımını da gözler önüne seriyor. Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı’dır. Hangi görüşte olursa olsun, bu ülkede asayişi korumak, insanların ve kurumların can ve mal güvenliğini sağlamak, en başta hükümetin görevidir. Cumhuriyet gazetesi rakip bir parti değil, bağımsız bir gazetedir. Başbakan Erdoğan, Cumhuriyet’in çizgisini beğenmeyebilir, gazetenin yayınlarına Tayyip Erdoğan ve ‘Geçmiş Olsun’ Dileği kızabilir, bu ancak onun kişisel değerlendirmesi olarak bir anlam ifade eder. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin en köklü gazetesi bir hafta içinde üç kez üst üste bombalanıyorsa ciddiye almak zorundadır. Kendisi muhalefet lideri değil, hükümetin başıdır. Kendi partisiyle ilgili söyledikleri de içinde bulunduğu ruh halini yansıtıyor. AKP dahil, partilere, gazetelere atılan bombalardan birinci dereceden sorumlu isim kendisidir. Saldırganları yakalayıp yargı önüne çıkarmak onun işidir. ??? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bazı çevrelerin kasıtlı olarak gerginlik çıkardıklarını ve bazı odakların bu gerginlikten kuvvet alarak yaşadıklarını söyler. Kendi hükümetini de bu gerginlik odaklarının görev yapamaz duruma getirmek istediklerini iddia eder. Başbakan bu saptamalarında samimiyse, ilk yapması gereken şey, kendisine en çok muhalefet eden gazete saldırıya uğradığı zaman, öncelikle ideoloji ve siyaset farkı gözetmeden geçmiş olsun dileğinde bulunmasıdır. O zaman kendisinin gerginlik istemediği iddiası bir anlam ifade edebilir. O zaman bu sözlerinin bir anlamı olabilir. Cumhuriyet gazetesi, üç kez bombalandı. Eğer saldırganlar biraz becerikli olsalardı, daha kötü tablolar ortaya çıkabilirdi. Ciddi bir durumla yüz yüze geldik. Hal böyle iken, ‘‘Ne var yani, bizim parti binalarımızı da bombaladılar’’ demek, en hafif deyimiyle Başbakan’ın makamının kendisine yüklediği sorumlulukla hareket etmediği anlamına gelir. ??? Cumhuriyet gazetesi, AKP’ye rakip bir parti değildir. Bu nedenle aramızda bir seçim yarışması da olamaz. Biz gazeteyiz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı da, başka hükümet yetkililerini, başka partilerin liderlerini de eleştiririz, yaptıklarıyla ilişkili düşüncelerimizi dile getiririz. Bu eleştiri ve uyarılar Başbakan’ın hoşuna gitmeyebilir, canını sıkabilir. Gazeteciler ve gazeteler, devletluyu memnun etmekle görevli değildir, doğru bildiğini ifade etmekle yükümlüdür. Diyelim ki Cumhuriyet’in yayınları Başbakan’ın canını sıkıyor. Olabilir. Dünyanın birçok yerinde gazeteler, zaten en çok iktidar partisini eleştirirler, onların yaptıklarını mercek altına yatırırlar. Ama hiçbir ülkenin lideri, o ülkede bir gazete bombalı saldırıya uğradığı zaman bunu küçümseyip ‘‘Ne olmuş yani’’ diyemez. Buna hakkı yoktur. ??? İşin bir başka boyutu ise Recep Tayyip Erdoğan’ın tepkiselliğidir. O istediği zaman Cumhuriyet’in kendisiyle ilgili iddialarına cevap verebilir. Kendine göre doğru bildiklerini söyleyebilir, ama bir Başbakan olarak duygularını ve tepkilerini kendisine saklamak ve görevini yerine getirmek durumundadır. Saldırılara karşı harekete geçmektir. Önlem almaktır. Terörün dini, milleti, mezhebi olmaz. Terör terördür. Teröristler arasında tercih de yapılamaz. Saldırıya uğrayanlar arasında da tercih yapılamaz. Türkiye’nin gerilimleri aşmasını, sağlıklı bir demokrasiye ulaşmasını istiyorsak, önce bu tür önyargılı tavırları terk etmeliyiz. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet’in uğradığı saldırılar konusundaki tutumu da demokratik bir ülke başbakanının tutumu olamaz. Böyle hükümet edilemez, ülke bu anlayışla yönetilemez. Yazık ki, ne yazık! CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle